Connect with us

GÜNCEL

Bir yumurta-tavuk hikayesi: Ücret-fiyat sarmalı

Yayınlanma:

|

Sürekli şikayet edilen, fazlasıyla can yakan fiyat artışları; maaş zammı dönemlerinde çalışanların patronlara karşı en güçlü silahı hâline dönüşüyor. Yani çalışanlar harcarken düşman oldukları enflasyona, hakları olan maaş zammını isterken bir parça da olsa ısınmıyor değil. Ancak tam zam pazarlığı bittiğinde fiyatlar yine artıyor. Film yine başa sarıyor ve yine enflasyonla kol kola, patronların kapısı çalınıyor. Bu senaryo, iktisat biliminde ücret-fiyat sarmalı olarak açıklanıyor. Yani şu sıralar sıkça duyduğunuz ve muhtemelen sizin de kullandığınız ifadelerle:

“Maaşa zam gelmeden fiyatlar arttı bile.”

“Maaş zamlarını duyar duymaz fiyatlara zam yapmaya başladılar.”

Veya, biraz daha farklı ve çaresizlik dolu versiyonu ile:

“Maaşımıza zam yapmayın ama fiyatlar da artmasın.”

İşte: Buyurun size ücret-fiyat sarmalı… Ama önce 2000’li yılların enflasyonuna bir bakış atalım.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2005 yılı baz alınarak kaydedilen istatistiklere bakıldığında 19 yıllık süreçte fiyat değişimi %1.524 (yazıyla yüzde bin beş yüz yirmi dört) seviyesinde görünüyor. Daha anlaşılır bir dille açıklamak gerekirse, 2005 yılının Ocak ayında 100 TL olan bir mal ya da hizmetin fiyatı, bugün 1.624 TL’ye yükselmiş durumda.

Son 19 yılın en düşük yıllık enflasyonu %3,99

19 yıllık periyotta en düşük yıllık enflasyon oranı, 2011 yılının Mart ayında %3,99 ile görülürken son 19 yılın en yüksek yıllık enflasyonu Ekim 2022 döneminde %85,55 olarak gerçekleşti.

Biraz daha detaylandıracak olursak, aradan geçen 228 ayın 127 ayında enflasyon %10’un altında, yani tek hanede kalmış. Tek hanede geçen enflasyon dönemlerinin ortalama enflasyonu ise %7,87 olarak kayıtlara geçiyor. Bu süreçte 2012 Mayıs – 2017 Şubat aralığındaki 57 aylık dönemde enflasyon, kesintisiz olarak tek hanede kalmayı başardı.

2017 yılının Şubat ayından günümüze kadar geçen 83 aylık süreçte ise enflasyon yukarı yönlü bir seyir izleyerek yalnızca 3 ay tek hanede kaldı ve bu 83 aylık periyodun aylık bazda ortalama yıllık enflasyonu %28,79 düzeyinde. 2005 yılının Ocak ayında 100 TL olan bir ürünün fiyatı, 2017 yılının hemen başlarında 300 TL seviyelerine çıkarken aradan geçen 6 yılda neredeyse 6 katına ulaşmış hâlde. Özetle 12 yılda üçe katlanan fiyatlar, sonraki 6 yılda aynı seviyelerden neredeyse 6 katına ulaşmış.

Enflasyon neden artıyor ki?

Bu değerlendirmenin ardından “Son 6 yılda roket gibi fırlayan fiyatların artışında neler etkili oldu?” sorusunu ele alalım. Elbette ki, bu sorunun yanıtı oldukça karmaşık ve sadece bir yazıya sığdırabileceğimiz kadar basit değil. Ancak hafızaları tazelemek adına; ülkemizdeki siyasi ve ekonomik krizler, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları, küresel ekonomideki çalkantılar ve dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan savaşlar ilk akla gelenler olarak sayılabilir. Elle tutulur nedenlerden biri olarak Türk Lirası’ndaki değer kayıplarını da atlamamak gerek.

Ücret-fiyat sarmalı: Ücretler mi enflasyonu, enflasyon mu ücretleri artırıyor?

Her yıl olduğu gibi son aylarda asgari ücret başta olmak üzere ücret artış pazarlıkları yapılırken, işin doğası gereği enflasyon masaya konuyor. 2023’te de öyle oldu. Yüksek enflasyon koşullarında yaşamaya alışkın olan ülkemizde farkına varılan bilimsel bir gerçeklik, bu kez sokakta da dillendirilir oldu: İktisadi literatürde adı “ücret-fiyat sarmalı” ya da “ücret-enflasyon sarmalı” olarak geçiyor. Ekonomi bilimine aşina olmayanlar için şu şekilde özetlenebilir: Bir ülkede ücretler arttıkça mal ve hizmetlerin de fiyatı artar. Bu da enflasyonu yükseltir. Satın alma gücünü korumak ve enflasyona ezdirmek istemezseniz, mecburen ücretleri artırmanız gerekir. Sonrası yine enflasyon…

İktisadi gerçekliklere uygun olarak bir şeyler yapılmazsa bu döngü sonsuza kadar sürebilir ki o nedenle “sarmal” şeklinde ifade ediliyor. Bir bakıma, herkes birbirine “Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar?” diye sorup duruyor.

Türkiye’de ücret artışları ile enflasyon ilişkisi nasıl?

Literatürde makroekonomik açıdan incelenen bu durum, içinden çıkması oldukça güç denklemleri de beraberinde getiriyor. Öyle ki, sarmaldan çıkmak kimi zaman bir neslin ömrünü bulabiliyor. Bu hususta ekonomistlerin farklı görüşleri ve yaklaşımları mevcut. Ekonomi bilimi açısından sarmaldan çıkış reçetesinden önce, ülkemizdeki enflasyon ile asgari ücretteki artışları yıllık olarak inceleyelim.

Türkiye’de 2005-2023 yılları arasındaki enflasyon oranları ile ücret artışları arasındaki ilişkiyi bir de grafik üzerinde görelim.


Görüldüğü üzere, fiyatlar ile asgari ücret arasındaki grafiklerin hareketlerinde bir doğrusallık söz konusu. Ve hatta eğim artışlarının eğilim çizgilerinin açısı da birbirine çok yakın.

Şimdi gelelim asıl soruya: Ücretler artarsa enflasyon artar mı; daha da doğrusu, ücretleri artırmamak enflasyonun düşmesini sağlar mı? Sorunun ilk kısmını yukarıdaki grafikle açıklayabiliriz. Ülkemizin gerçekleri, yakın tarih ve hayatın gerçekleri iktisat bilimin bizlere öğrettikleriyle paralel bir şekilde ücret artışlarının enflasyonu artırdığını gösteriyor. Elbette ki enflasyon için ücret artışları tek sebep değil. Kurdaki bozulmalar, Türk Lirası’nın değer kaybı, hatalı uygulanan para politikaları, enerji ve gıda fiyatlarındaki küresel artış eğilimleri de enflasyon üzerinde oldukça etkili.

Ücretler artmazsa enflasyon düşer mi?

Peki ücretler artmazsa enflasyon düşer mi? Ülke olarak böyle bir ortamı deneyimlemedik henüz. Yani enflasyon geldi ve o enflasyona bakarak ücretleri az ya da çok, sürekli olarak artırdık. Ancak 2024 yılı asgari ücret artışları görüşülürken bazı politikacıların ve “Asgari ücretler artmasın ama fiyatlar da artmasın” diyen Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın bu sorumuza değindiğini gördük. Birçok iktisatçı ve akademisyen de bu sarmala değinerek ücretlere popülist yaklaşımlarla kontrolsüz zam yapılmaması gerektiğine değindi. Fakat enflasyon geriden geldiği için ücret artışı yapılmaması neredeyse imkansızdı, öyle de oldu. En azından içerisinde yerel seçimlerin olduğu 2024 yılı için.

Ücret-fiyat sarmalından nasıl çıkılır?

Açıklamaya çalıştığımız ücret-enflasyon sarmalından çıkışın hiç de kolay olmadığını anlamak için ekonomist olmaya gerek yok aslında. Fakat bu sarmaldan çıkış için adımlar atılmalı. İktisadi tarafta neler yapılabileceğine kısaca değinelim.

Çalışanların verimliliğinin artması: Çalışanların daha verimli çalışmaya başladığı bir dünyada, işverenlerin bu verimlilik artışı nedeniyle işgücü maliyetlerindeki artışları üretip sattıkları mal veya hizmetlerin fiyatlarına yansıtmaması durumu. Yani günlük ücreti 100 TL olan bir işçi, günde 500 adet mal üretiyorken ücreti %50 artışla 150 TL’ye çıktığında, ekstra motive olması ve günlük 1.000 tane mal üretmesi olarak düşünülebilir. Patronun da üretim artışı sayesinde fiyatları artırmaya gerek duymamasıyla sonuçlanır bu.

Üretimdeki diğer maliyetlerin düşmesi: Mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan diğer girdilerin fiyatlarındaki düşüşler, bir nevi işçi ücretlerinde artışın gelen maliyet artışını dengelemesi durumu. Yani ücret artışı ile çalışan giderleri artan patronun, üretimde kullandığı hammadde veya enerji gibi diğer girdi fiyatlarında düşüş yaşanması ile ücret artışlarını tolere ederek fiyatları artırmaması.

Ekonomi yönetimlerinin uygulamaları ve para politikası: Genellikle ülkede faiz oranlarının artırılması neticesinde çalışanların elde ettiği geliri harcamak yerine tasarrufa gitmesi durumu. Bu, borçlanma maliyetlerini de artıracağından kredi ile alımlar azalır ve talepteki düşüş üzerinden fiyatlarda da düşüş görülür.

Özetle

Ücret-enflasyon sarmalından iktisadi olarak saydığımız 3 çıkış yolundan ilk ikisi, serbest piyasa ekonomisini benimseyen ülkemizde çok da kontrol edilebilir senaryolar değil. Bu durumlarda, dönemsel ya da yapısal birçok değişkenin de denklemde olduğu unutulmamalı. Üçüncü yönteme gelecek olursak, zaten aylardır bu senaryoyu yaşıyoruz ve bunun bir müddet daha süreceğine emin olabilirsiniz.

Pareto

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasının aktifleri 141,6 milyar liraya ulaştı

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, “Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedeflerine doğrudan katkı sağlamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB) yılın ilk üç ayında aktiflerini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artırarak 141,6 milyar lira seviyesine taşıdı.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, 2024 yılının ilk üç ayına ait finansal sonuçlarını Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) açıkladı.

Banka, 2024 yılının ilk üç ayında aktiflerini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artırarak 141,6 milyar liraya yükseltti.

Bankanın net karı ise yüzde 56 artışla 1 milyar 34 milyon liraya yükselirken, kredi tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 30,7 artışla 87 milyar liraya ulaştı.

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasının aktifleri 141,6 milyar liraya ulaştı
Bankanın 2024 yılı Mart ayı sonunda ortalama öz kaynak karlılığı ise yüzde 44,5 seviyesinde gerçekleşti. Brüt takipteki kredilerin toplam kredilere oranı ise yüzde 0,99 düzeyinde seyretti.

– ’50 milyon dolar tutarında finansman sağladık’

Açıklamada görüşlerine yer verilen Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, Türkiye’deki sanayi sektörünün karbon emisyonu azaltımı projelerini desteklemek amacıyla Dünya Bankası (IBRD) ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı garantisi altında 200 milyon dolar ve 200 milyon avro tutarında kredi anlaşması imzaladıklarını belirtti.

Öztop, Dünya Bankası ile imzaladıkları bu anlaşma ile metal, kimya, çimento başta olmak üzere karbon salınımı yüksek endüstrilerde yapılacak yatırımları uzun vadeli finansman ile destekleyeceklerini aktararak, ‘İslam Kalkınma Bankasından (IKB) gıda güvenliği ve tarımsal sanayi alanında kullanılmak üzere 100 milyon dolar, OPEC Uluslararası Kalkınma Fonundan (OFID) Hazine ve Maliye Bakanlığı ikrazı ile gıda güvenliği ve tarımsal sanayi alanında kullanılmak üzere 50 milyon dolar tutarında finansman sağladık. IKB grubu içerisinde yer alan Uluslararası İslami Ticaret Finansmanı Kuruluşundan (ITFC) ticaret finansmanı için 100 milyon dolar finansman sağlanmasına ilişkin anlaşma ise imza aşamasında. Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedeflerine doğrudan katkı sağlamak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.’ ifadelerini kullandı.

– ‘Yatırım bankacılığı faaliyetleri kapsamında yenilikçi çözümler buluyoruz’

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası olarak birleşme ve satın alma danışmanlığı faaliyetleri kapsamında farklı sektörlerde faaliyet gösteren kamu kurumları ile özel sektör şirketlerine katma değer sağlama hedefiyle çalışmalarına devam ettiklerini kaydeden Öztop, şu bilgileri paylaştı:

‘Bankamız 2023 yılında münhasır finansal danışman olarak çalışmaya başladığı Traçim Çimento San. ve Tic. AŞ’nin, AC Çimento AŞ tarafından satın alımı işlemini 2024 yılının Mart ayında başarıyla tamamladı. Gerçekleştirdiğimiz bu işlem, Bankamızın 2019 yılından bu zamana yatırım bankacılığı alanında tamamladığı 21. birleşme ve satın alma işlemi olmuştur. Bankamız, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, seçili enerji santrallerinin ve limanların özelleştirilmesine ilişkin projeler kapsamında finansal danışmanlık hizmeti sunmaya devam etmiştir.’

Yatırım bankacığı faaliyetleri kapsamında çalıştıkları yenilikçi ürünlerin altını çizen Öztop, “Halka arz faaliyetleri kapsamında, Banka olarak Oba Makarna’nın 3,8 milyar TL büyüklüğe sahip halka arzında lider olarak yer aldık. Bankamız, tarım ekosistemini teknolojiyle buluşturan dijital tarım platformu Tarfin Tarım’ın Türkiye’de bir ilk olan 30 milyon TL tutarındaki buğday fiyatına endeksli sukuk ihracını gerçekleştirdi. Yine Tarfin Tarım’ın 70 milyon TL tutarlı sukuk ihracına, Türkiye’nin gıda güvenliği ve tedarik zincirinin sürdürülebilirliği için de önemli bir adım olan CarrefourSA’nın 200 milyon TL tutarlı sukuk ihracına aracılık ettik. Ayrıca Bankamız, her dönem olduğu gibi bu dönemde de özel ve kamu kuruluşlarına sağlamış olduğu yatırım bankacılığı alanındaki hizmetlerine başarıyla devam etmiştir” ifadelerini kullandı.

– ‘Türkiye Kalkınma Fonu ile girişim ekosisteminde önemli bir rol üstlenmeye devam edecek’

Öztop, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankasının kurucusu olduğu Türkiye Kalkınma Fonu ile Türkiye’deki girişim ekosistemini desteklemeyi ve büyütmeyi hedeflediklerine vurgu yaptı.

Bankanın kurucusu olduğu Türkiye Kalkınma Fonunun, alt fonu TÜBİTAK BİGG Fonu üzerinden TÜBİTAK’tan mükemmellik mührü almış 133 şirkete doğrudan yatırım yapıldığını ifade eden Öztop, şunları kaydetti:

‘Türkiye Kalkınma Fonu çatısı altındaki diğer fonumuz Invest 101 aracılığıyla 2024 yılının ilk çeyreğinde siber güvenlik alanında faaliyet gösteren FenixPyre’ye (eski ismi ile Datanchor) ve insan kaynakları teknolojileri alanında faaliyet gösteren İdenfit’e doğrudan yapıldı. TÜBİTAK BİGG Fonu yatırımları haricinde, Türkiye Kalkınma Fonu’nun doğrudan yatırım portföyündeki şirket sayısı 22’ye yükseldi. Tohum öncesi aşamadan olgunluk sürecine kadar olan tüm iş döngülerinde şirketleri destekleyebilen çeşitlendirilmiş alt fonlarıyla Türkiye Kalkınma Fonu, son dönemde yaptığı yatırımlarla girişimcilik ekosisteminin gelişiminde öncü rol üstlenmeye devam edecek.’

Okumaya devam et

GÜNCEL

Mehmet Şimşek: Yeşil dönüşüm Türkiye için gereklilik

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin yeşil ekonomi ve enerji dönüşümünde attığı adımlara değinerek, yenilenebilir enerjiye yatırımın bir gereklilik olduğunu vurguladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İslam Kalkınma Bankasının (İKB) 50. yıl dönümü dolayısıyla Riyad’da düzenlenen İKB Yıllık Toplantıları kapsamında “Guvernörler Diyaloğu-Türkiye” oturumu düzenlendi.

Toplantıda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’de enflasyonla mücadeleyi desteklemek için güvenilir bir mali çerçeve oluşturduklarını ve depremin etkilerine rağmen kamu maliyesinin iyiye gittiğini söyledi.

Türkiye’nin kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 29,5 ile gelişmekte olan piyasaların ortalamasının yarısından daha az olduğunu dile getiren Şimşek, mali disiplinin de Türkiye’nin Orta Vadeli Programı’nın temel bileşenlerinden olduğunu vurguladı.

Şimşek, Türkiye’nin çok kapsamlı bir yapısal reform gündemi de olduğunu kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Para politikası ve maliye politikası arzu ettiğiniz sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olabilir ancak bunları sürdürülebilir kılmak yapısal uyum gerektirir. Dolayısıyla yapısal reform programımız verimliliği arttırmayı, rekabetçiliği geliştirmeyi ve dolayısıyla potansiyel büyümeyi artırmayı amaçlıyor. Gördüğünüz gibi program oldukça sağlam, kendi içinde tutarlı ve güvenilir. Programı açıkladığımızdan bu yana güçlü bir yatırımcı ilgisi var. Yurt içi ve yurt dışından gelen tepkiler oldukça güçlü oldu. Bu, 2 yıllık bir program. Dolayısıyla tam sonuçlarını görmemiz için zamana ihtiyacımız var. İlk göstergeler programın işe yaradığı ve Türkiye’yi yeniden sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına oturtmak için gerekenlere sahip olduğu yönünde.”

“YEŞİL DÖNÜŞÜM TÜRKİYE İÇİN GEREKLİLİK” 

Bakan Şimşek, Türkiye’nin yeşil ekonomi ve enerji dönüşümünde attığı adımlara değinerek, yenilenebilir enerjiye yatırımın bir gereklilik olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin 2022’de petrol ve doğal gaz ithalatına 97 milyar dolar ödediğini anımsatan Şimşek, bu rakamın 2023’te 70 milyar doların üzerinde olduğunu ve bu yıl da 80 milyar dolara yakın olacağını söyledi.

Şimşek, Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlılığını azaltabildiği ölçüde makro finansal istikrarsızlığın ana kaynağı olan cari açığı da düşürebileceğini belirterek, “Dolayısıyla, bizim için cari açığın sürdürülebilirliği söz konusu olduğunda, yenilenebilir enerji kilit öneme sahip. Tek başına yenilenebilir enerji de değil, ekonominin yeşil dönüşümü konusunda büyük bir potansiyelimiz var.” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin geçen yıl dünyadaki en büyük 4’üncü turizm destinasyonu olduğuna değinen Şimşek, “Bu yıl 60 milyon turist ve 60 milyar dolar turizm geliri hedefliyoruz. Yılın ilk 3,5 aylık dönemindeki rezervasyonlara ve seyahatlere baktığımızda, hedeflerimizle uyumlu bir ilerleme olduğunu görüyoruz ki bu Ukrayna ve Gazze’deki gelişmelere rağmen.” diye konuştu.

“EKONOMİLER İÇİN İTİCİ RÜZGAR” 

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Şimşek, küresel merkez bankalarının faiz politikaları ve gelişmekte olan piyasalara ilişkin bir soru üzerine, şu anda iyi bir hikayesi olan çok az gelişmekte olan ülke bulunduğunu söyledi.

Türkiye’nin harika bir hikayesinin olduğunu dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hikaye, ülkemizin yapısal olarak dönüşümüdür. Türkiye’nin programı fiyat istikrarını sağlamaya yönelik ancak sadece bununla sınırlı değil. Kapsamlı bir yapısal reform programı da var. İnsan kaynağına yatırım yapmaya, yatırım ortamını iyileştirmeye, kamu maliyesi reformu yapmaya kararlıyız. Yeşil dönüşüm kadar dijital dönüşüm de önemli ve biz bu ikiz dönüşüm konusunda da gerekli adımları atacağız.”

Şimşek, ABD Merkez Bankası (Fed) veya Avrupa Merkez Bankası gibi bankaların ileriye dönük politikalarını gevşetmesinin finansal koşulları iyileştirme potansiyeli olduğunu vurgulayarak, finansal koşullar gevşediğinde getiri arayışının da güçleneceğini söyledi.

Türkiye gibi ülkelerin daha fazla yatırım çekmek istediğini ve risk iştahının arttığını kaydeden Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Küresel finansal genişleme aynı zamanda küresel büyüme için potansiyel destekleyici bir ortam anlamına ve güçlü küresel büyüme daha yüksek risk iştahı anlamına geliyor. Dolayısıyla, yüksek risk iştahı, gelişmekte olan piyasalara açıkça fayda sağlıyor ve Türkiye de bunlardan biri. Biz harika bir hikayeye sahibiz ancak aynı zamanda küresel koşulların gevşemesi biz ve diğer gelişmekte olan ekonomiler için itici bir rüzgar olacak.”

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Hayat Finans, Türkiye’nin ilk “dijital banka”sını dünyaya açmayı hedefliyor

Hayat Finans Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Galip Karagöz, şubesiz dijital banka alışkanlığını yaymak istediklerini söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hayat Finans Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Galip Karagöz, şubesiz dijital banka alışkanlığını yaymak istediklerini söyledi.

Karagöz, Sakarya’da gerçekleşen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde, dijital banka ve dijital bankacılık arasındaki farkları, ilk şubesiz dijital banka olarak Hayat Finans’ın faaliyetlerini, AA muhabirine değerlendirdi.

Bankanın, Hayat Holding’in finans alanındaki yatırımı olduğunu belirten Karagöz, ‘dijital bankacılık’ tanımının, bankaların sahip olduğu dijital uygulamalar için kullanıldığını ancak ‘dijital banka’nın ise tamamen şubesiz olan ve banka lisansına sahip kuruluşlar için ifade edildiğini kaydetti.

Dijital bankanın normal bir bankadan işlem çeşitliliği anlamında hiçbir farkı olmadığının altını çizen Karagöz, ‘Hayat Finans’ta da her türlü bankacılık işlemini gerçekleştirebilirsiniz. Tek özelliğimiz şubesiz olmamız, dijital kanallardan işlemlerinizi gerçekleştirmeniz, tabii şubesizliğin getirdiği maliyet avantajından da faydalanmanız. Temel bankacılık işlemleri tamamen ücretsiz, çok daha uygun getiri oranları, çok daha uygun finansman oranlarına kavuşmanızı sağlayan bir maliyetsizlik söz konusu burada.’ dedi.

Geçen yıl faaliyete başladıklarını anlatan Karagöz, ‘Türkiye’nin ilk şubesiz dijital bankasıyız. Dolayısıyla şubesizlik ne getiriyor, aslında farkındalık nedir burada? Şubesizlik, masrafsızlık getiriyor aslında. ‘Şube yoksa masraf yok, masraf yoksa fayda çok’ diyoruz. Dolayısıyla dijital bankanın getirmiş olduğu maliyetsizliği de müşterilerimize gerek getiri oranının yüksekliğiyle gerekse daha uygun finansman maliyetleriyle yansıtıyoruz.’ şeklinde konuştu.

Karagöz, 2024 yılı hedeflerine değinerek, dijital banka deneyimini tabana yaymayı planladıklarından bahsetti.

Bu kapsamda, sektör ya da herhangi bir segment ayrımı yapmaksızın, gerek bireysel müşterilerin gerekse KOBİ ve mikro girişimcilerin finansal ihtiyaçlarını karşılamak üzere çözümler ürettiklerini dile getiren Karagöz, geneli kapsayacak bir çalışmayı aktif şekilde yürüttüklerini kaydetti.

Hayat grubunun ekosisteminde 100 binin üzerinde firma bulunduğuna işaret eden Karagöz, ‘Tüzel firmaların ticari ilişkilerindeki deneyimini pürüzsüz yapmalarını sağlayacak uygulamaları hayata sokuyoruz. Diğer taraftan da bireysel müşterilerimizin perakende alanında gerek fiziksel mağazalarda gerekse çevrim içi platformlarda ihtiyacın doğduğu noktada finansman ihtiyaçlarını karşılıyoruz.’ ifadelerini kullandı.

Karagöz, banka olarak yeni ‘startup’ları ya da KOBi veya mikro girişimcileri, ihtiyaçlarını karşılamak üzere kar-zarar ortaklığının yanı sıra proje yatırımlarıyla da desteklediklerini, özellikle sürdürülebilirlik temalı projelerin kendileri için son derece değerli olduğunu bildirdi.

– ‘Önümüzdeki dönemde hızlı bir şekilde dijitalleşmeye ilişkin gelişmeleri izliyor olacağız’

Uzaktan müşteri hesabı açmanın 2021’de devreye girdiğini belirten Karagöz, bu uygulamayla dijital bankaların önünün açıldığını kaydetti.

Hayat Finans müşterilerinin, temsilcilerine ihtiyaç halinde ulaşabildiklerini değinen Karagöz, ‘Önümüzdeki süreçte yapılan düzenlemelerle birlikte o temsillere dahi ihtiyaç olmadan müşteri hesapları açılır hale de gelecek önümüzdeki dönemde ama bugün bizim tüm müşterilerimiz istediği anda aslında bizim temsilcilerimize çok rahatlıkla erişebiliyor. Dolayısıyla buradaki tek konu şubesizlik aslında.’ dedi.

Türkiye’de dijital bankalara ilişkin yasal düzenlemenin çıkmasıyla ‘ilk dijital banka lisansı’nı aldıklarını anımsatan Karagöz, şöyle devam etti:

‘Önümüzdeki dönemde hızlı bir şekilde dijitalleşmeye ilişkin gelişmeleri hep birlikte izliyor olacağız. Burada da dijital bankalar tabii ki bu yönde öncülük ediyor olacaklar. Biz de Türkiye’de aslında bunun durumunu yaşıyoruz. İlk dijital banka olarak sağlayacağımız ürün ve hizmetlerle bu yolda gerekli desteği müşterilerimize sunuyor olacağız. Holdingimizin aslında yatırımlarına baktığımızda girdiği ülkelerde, yapmış olduğu yatırımlarda da hep böyle. Bu ülkede yaptığı yatırımlarla her zaman zirvede yer alıyor. Biz Türkiye’nin ilk dijital bankası olarak banka çalışmalarımızı köklendirdikten sonra holdingin globaldeki ayak izlerini takip edip global bir dijital banka hedefi doğrultusunda ilerleyeceğiz.’

Hayat Finans’ta işlem yapabilmek için bankanın internet sitesi ya da cep telefonları üzerinden mobil uygulamanın indirilmesi gerektiğini belirten Karagöz, birkaç adımda rahatlıkla müşteri olunabildiğini sözlerine ekledi.


Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.