Küresel mali piyasalar haftanın ilk iş gününü dışarıda temkinli, içeride ise satıcılı bir seyirle tamamladı. Bültenimizin de manşetinden anlaşılacağı üzere, bizler de FED’i yazmaktan artık çok sıkıldık. Bütün dünya bugün başlayacak ve yarın sonuçlanacak olağan FOMC toplantısının sonucunu bekliyor. Daha doğrusu, sen son Mart 2020’de faiz indiren FED’den 4,5 yıl sonra piyasalar ilk faiz indiriminin geleceğine kesin gözüyle baksa da, bütün mevzuu, FED’in geç kaldığını düşünerek 50 baz puan yapıp yapmayacağına çevrilmiş durumda.
Konuyu biraz daha açmak gerekirse, sürat teknesine benzemeyen ekonomiler için merkez bankalarının almış olduğu politika kararlarının etkisini görmek adına (daha da doğru bir ifade ile para aktarım mekanizmasının çalışması için) 6 ay gibi bir süreye ihtiyaç duyuluyor. Yani, ekonomiler tıpkı Titanik gibi: buz dağını görür görmez hemen yön değiştiremiyor! Bu nedenle, Temmuz 2023’den bu yana politika faizini %5,25 – 5,50 bandında sabit tutan FED’in acaba ekonomiyi çok mu fazla ‘sıktığı’ yönünde tartışmaların devam ettiği bir ortamda, büyüme cephesinde bir sorun olmasa da, ABD’deki zayıf istihdam verilerinin ardından Ağustos ayı başlarında üç gün içinde %6’dan fazla düşen MSCI dünya hisse senetleri endeksinin de işaret ettiği üzere, piyasalar FED’in faiz indirimlerine geç kalarak yumuşak iniş (soft landing) şansını kaçırdığından endişe ediyorlar.
Bu nedenle ölçülü sayılan 25 baz puan faiz indirimi yerine, FED’den 50 baz puan indirim beklentisinin son tahlilde arttığını görüyoruz: bu sabah itibariyle, 50 baz puan faiz indirimine %67 şans tanındığını görüyoruz. Toplamda, bu yılın geri kalan üç FED toplantısı için de 120 baz puanlık kesinti fiyatlanırken, yatırımcıların Kasım veya Aralık ayında ikinci büyük bir indirim beklediklerini koruduklarını görüyoruz. Efsane film Şabanoğlu Şaban’ı bir kez daha hatırlayalım: Hızır idi Yunus idi…
Dünyanın FED kararı öncesinde -bizim de dün işaret ettiğimiz üzere- ‘bekle ve gör’ stratejisine geçtiğinin tekrar altını çizmek gerekiyor. Türkiye cephesinde USDTRY kuru hafif de olsa yükselerek 34,00 seviyesine dayanırken, BİST100 endeksi geçen hafta Perşembe günü adeta görünmez bir el tarafından seansın sonlarına doğru kritik seviyelerden yönünü yukarıya çevirmesi ardından yakalanan olumlu rüzgâr ile haftanın son iş gününü de yükselişle tamamlaması ardından (bunlara eğer tepki alımı dersek) dün yeniden satış baskısına maruz kalarak günü %1,1 düşüşle tamamladı. Tahvil cephesinde ise, dün, Deutsche Bank, Türk tahvillerinin son haftalarda zorlanmaya devam ettiğini, Mart ayından bu yana pozitif getiriler sağlamalarına rağmen döviz carry işlemlerinden daha düşük performans gösterdiğini belirtti. Tahvillerin birkaç ay içinde ralli yapmasını bekledikleri rapora rağmen, dün 2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi günü %42,64 seviyesine yükselerek tamamladı.
Her ne kadar gözümüz FED’den başka bir şey görmese de, TCMB’nin de Perşembe günü olağan bir şekilde toplanarak politika faizini %50 seviyesinde sabit bakmasına kesin gözüyle bakıyoruz. Politika metnine serpiştirelecek ileriye dönük mesajların ise (forward guidance) önemli olacağını düşünüyoruz. Türkiye’de sektörel enflasyon beklentilerinde keskin ayrışmanın devam ettiğini de not etmek gerekiyor. TCMB dün açıkladığı verilerine göre, 12 ay sonrası için hanehalkı (%1,1 artışla) %73,1 , şirketler ise (%1,2 azalarak) %53,8 oranında enflasyon artışı ön görürken, piyasalar ise (piyasa katılımcıları anketi) (%1,3 azalarak) %28,7 oranında bir yıllık enflasyon (TÜFE) artışı ön görüyorlar. Hanehalkı hâlen daha enflasyonda yükseliş beklerken, enflasyonun yönün aşağıya çevirmesi için toplumsal bir konsensus sağlanması gerektiğinin de altını çizmek gerekiyor.
TCMB’nin swap ve kamu dövizleri hâriç net döviz pozisyonu 13 Eylül tarihinde 2,1 milyar; son sekiz iş gününde ise 12,2 milyar dolar iyileşme kaydetti. Böylelikle, swap ve kamu dövizleri hariç net yabancı para pozisyonu +20milyar dolar seviyesine gelirken, kamu dövizlerini de dâhil manşet rakamın +27,9 milyar dolar seviyesine yükselerek Ağustos ayında yaşanan erimeyi de tamamen sildi. Kurun son iki haftadır psikolojik 34 seviyesinin hemen altında yatay bir hareket izlemesi, hatta cari işlemler açığının peş peşe iki aydır artı vermesi de TCMB’nin elini rahatlattı!
Yurt dışı piyasalarda ise bekle ve gör stratejisinin ağır bastığı dünkü günde Avrupa endeksleri yatay bir eğilim kaydederken, ABD’de ise teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq endeksi hafif de olsa kâr satışlarına boyun eğerken, S&P500 ve Dow Jones ise hafif de olsa yükseliş kaydetti. Pariteler cephesinde EURUSD 1,11 , GBPUSD ise 1,32 seviyesini aşarken, doların piyasa kuru olan sepet bazında DXY 100 seviyesine yaklaşarak yılın en düşük seviyelerinden işlem gördüğünü not edelim. Emtialar cephesinde, değerli metaller ve baz metaller (özellikle bakır) FED’i büyük bir heyecan ile beklerken, daha düşük faiz oranları ve elbette daha zayıf bir dolar, faiz getirisi olmayan metalleri tutmanın maliyetini azaltabileceği gibi, bu da hâliyle yukarı yönlü ivmeyi artırabileceğini düşünüyoruz.
Uzun bir süredir hatta tam tarih vermek gerekirse,11 Mart tarihli bültenimizde, altın daha 2,180 dolar seviyesinde işlem görürken, 2,550 dolar seviyesini hedefleyerek ilerleyen dönemlerde ise 2,700 ve nihayetinde 3bin dolar seviyesinin radar menziline gireceğinin altını çizmiştik. Görüşümüzden herhangi bir değişikllik olmasa da, doların dominansının küresel arenada her geçen gün azalması ve henüz yerini fiat para sisteminde alacak başka bir ‘babayiğitin’ olmaması nedeniyle başta merkez bankalarının talebi ile ışıldayan altının talep görmeye devam edeceğini, lâkin gerek altının faiz indirim senaryosunu satın alması ve beraberinde merkez bankalarını da arkasına alması sonrası artık gözümüzü gümüş ve Bitcoin’e çevirmeye başladığımız dün bültenimizde grafikler eşliğinde detaylı bir şekilde kaleme almıştık.
Bir kez daha hatırlatmak gerekirse, bundan sonrası süreçte, gümüş ve bitcoinin daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyoruz. Rallide oldukça geride kalan gümüşün geçen hafta dolar karşısında %10 yükselerek haftayı teknik mânâda son derece önemsediğimiz 31 doların kıyısında tamamlaması ardından uzun pozisyon açmak adına yeni haftanın da 31 dolar seviyesinin üzerinde kapanmasını (teyit) bekliyoruz. Böyle bir durumda ilk etapta 35 akabinde de 50 dolar seviyesini konuşacağız. Teknik analiz hocam Ali Perşembe’ye bir kez daha kulak verelim: Trend giden bir trendir. Tren ile aynı yönde olmak gerekir. Trene bindiyseniz, size gideceğiniz yere kadar götürür. Tonlarca ağırlıkta bir lokomotifin önüne çıkılmaz. Nasıl trenin kalkacağı ve duracağı zaman size haber veriliyorsa, ister kısa ister uzun vadeli olsun, bir trendin nerede başlayacağı nerede bitmekte olduğunu bize grafikler aynı netlikte gösterirler. Eğer, trend yoksa, hangi trene bindiğin, ne yöne gittiğin hatta trenin kalkış saati bile belli değildir! O halde, o anons, o işaret gelene kadar, bir trene atlamanın veya trenden inmenin bir anlamı yoktur! Bir trend eğer başladıysa devam edecektir! Doğru yöne giden trende olmak gerekir!
Yeni gün başlangıcında Asya piyasalarında yine YEN faktörünün etkili olduğunu not edelim. YEN’in dolar karşısında son iki gündür bir yılı aşkın bir sürenin en güçlü seviyesinde işlem görmesine paralel ihracat odaklı Japon şirketlerin zarar göreceği beklentisi ile gösterge endeks Tokyo borsası %2 gerilerken, Hong Kong borsasının ise %1,5 arttığını görüyoruz. Japonya Merkez Bankası politika kararını Cuma günü açıklayacak. Bu sefer faiz artırımı beklenmese de, yetkililer son iletişimlerinde şahin tavırlar takınarak politika normalleşmesinin daha hızlı olacağı yönündeki bahisleri alevlendirdi. Mali piyasaların gündeminde bugün ABD’de açıklanacak perakende satışlar verisi ön arz ettiğini belirterek bültenimizi sonlandıralım.
Emre Değirmencioğlu