Connect with us

GÜNDEM

BÜLTEN : Pelosi’nin ‘çantasında’ ne var?

Yayınlanma:

|

  • Yarın acaba ne yazacağım diye kara kara düşünürken, mali piyasalar yeni bir gündem maddesi ile kendilerini meşgul etmeyi  her gün başarıyor. Dünün de hikâyesini ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi yazmış oldu.
  • Pelosi’nin çıkmış olduğu Asya turunda, Tayvan’ı da ziyaret etme konusunda ısrar edince, çok da gerekli olmayan bir diplomatik krizi kucağımızda bulurken, küresel piyasalar âdeta dün tüm gün diken üzerinde oturdu. Farkındaysanız, son dönemlerde jeopolitik risk algısı ciddi bir şekilde artış gösteriyor: Ukrayna, Tayvan, Kosova… Bu ‘yeni’ başlığa da önümüzdeki dönemde yatırım yaparken sıraladığımız kriterlerin arasında üst sıralarda yer vermeye özen göstereceğiz.
  • Çin daha önce birçok kez, kendi toprağı olarak kabul ettiği Tayvan’ı ziyaret etmemesi konusunda Pelosi’yi uyarmasına rağmen, dün Pelosi’nin uçağı milyonlarca kişinin yakından takip etmesi ile Tayvan’a, Tayvan Hava Kuvvetleri eşliğinde ve 4 adet Amerikan savaş gemisinin de bölgeye uzaktan destek sağlaması ile indi. Flightradar24 aplikasyonu aşırı talep ile dün devre dışı kalırken, Çin, Tayvan etrafındaki hava sahasını sivil uçuşlara kapattığını açıkladı.
  • ABD, Çin’in “askeri güç gösterilerinden” korkmayacağını söyleyerek aslında (Demokratlar) iç siyasette de bir adım atarken, Çin’e de gözdağı verilmiş oldu. Çin, 25 yıl içinde Tayvan’a yapılan en üst düzey ABD ziyaretini Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrara tehdit olarak kınayarak, bir dizi askeri tatbikatla karşılık verdi. Çin, ABD’nin Pekin büyükelçisini çağırırken, Tayvan’dan yapılan birçok tarımsal ithalatın askıya alındığını duyurdu. Kısa sürede somut bir adım yerine gövde gösterisi şeklinde bir tepkinin geliştiğini de not etmek gerekiyor. Lâkin, net olan tek şey var o da Tayvan Boğazı’nda tansiyon artık daha yüksek seyredecek.
  • Kasım seçimleri öncesi çok zayıf bir profil çizen ABD Başkanı Biden, dün El-Kaide’nin lideri al-Zawahiri’yi düzenlenen bir drone saldırısı ile öldürdüğünü bizzat canlı yayında kamuoyu ile paylaşılması ardından Pelosi’nin de 25 yıl sonra bölgeye yaptığı ilk ziyareti, ABD’den gelen art arda açılımlar olarak ele almak istiyoruz.
  • Pelosi, Çarşamba günü Tayvan parlamentosuna hitap ederken, Tayvan’ı dünyanın en özgür toplumlarından biri olduğu için takdir ediyoruz” dedi. Pekin’i çileden çıkaran ziyaret sırasında cumhurbaşkanı ve insan hakları aktivistleri ile de görüşeceği açıklanırken, özerk adaya ABD’nin sarsılmaz bağlılığını gösterdiğini söyledi. Pelosi, parlamentolar arası işbirliğinin artırılması çağrısında da bulundu. Amerikan çip endüstrisini Çin ile rekabet edebilmek için güçlendirmeyi amaçlayan yeni ABD mevzuatının “ABD-Tayvan ekonomik işbirliği için daha fazla fırsat sunduğunu” söyledi. Not etmek gerekirse, Güney Kore ardından Tayvan mikroçip üretiminde ikinci sırada yer alıyor!
  • Tayvan’a giden son ABD Meclis Başkanı 1997 yılında Newt Gingrich’ti. 1997’den sonra, ilk kez üst düzey bir Amerikalı siyasetçinin Tayvan’a gitmesine Çin büyük tepki gösterirken ve jeopolitik risk algısı bozulurken, dün piyasaların kaydettiği satıcılı seyir arkasında sadece Tayvan konusunun da bulunmadığını not edelim.
  • FED cephesinden 3 yetkili, izlenen ‘politikayı’ daha kısıtlayıcı hale getirme ihtiyacı konusunda kararlı olduklarını söyledi. FED politika yapıcılarının, faiz oranlarını ekonomik aktiviteyi önemli ölçüde frenleyecek ve 1980’lerden bu yana en yüksek enflasyona engel olacak bir düzeye çıkarmak konusunda kararlı ve “tamamen birleşmiş” durumda olduklarını söyledi.
  • San Francisco FED Başkanı Daly, merkez bankasının enflasyonu düşürme çalışmalarının neredeyse bitmediğini ve enflasyonu kırk yılın en yüksek seviyesinden düşürmek için hâlâ “uzun bir yol” olduğunu söyledi. FED’in 2023’ün ilk yarısında rotayı tersine çevireceği ve faiz oranlarını düşürmeye başlayacağı beklentileri, FED fon vadeli (futures) işlem fiyatlarına yansıdığı gibi önemli ölçüde azalırken, önümüzdeki ay 75 baz puanlık bir artış olasılığı önemli ölçüde yükseldi. FED’in izlediği politika duruşuna en hassas ve duyarlı olan 2 yıl vadeli devlet tahvil getirisi, 20 baz puan artarak yaklaşık iki ayın en yüksek seviyesini gördü. Not etmek gerekir ki, 2 yıl vadeli getiri ile (%3,02) ; 10 yıl vadeli getiri (%2,71) arasındaki fark açılmaya devam ediyor.
  • Asya borsaları dün güne %2 civarında düşüşle başlaması ardından, Avrupa ve ABD borsaları da günü düşüşle tamamladı. Risk iştahını zayıf seyrettiği dünkü günde, piyasaların barometresi konumunda VIX (korku endeksi) son günlerde yukarı yönlü bir seyir izlese de, henüz piyasaların aşırı bir şekilde tedirgin olmadığın gösterdi.
  • Dünya borsalarının yönünü eksiye çevirmesi ile BİST100 endeksi de dün günü %0,3 oranında ekside tamamladı. USDTRY kuru ise alışık olduğumuz üzere bir günü daha kamunun kontrolünde psikolojik eşik olan 18’in hemen altından tamamladı.
  • Bugüne dönersek, menüde sabah saatlerinde TÜİK Temmuz ayı enflasyon rakamları ilk sırada yer alıyor. Anketlere göre aylık TÜFE artışının %3 civarında sonuçlanması bekleniyor. Bu yönde bir gerçekleşme ile yıllık manşet TÜFE enflasyonu %80 seviyesini aşacaktır. Enerji başlığı ile boğuşan ve elektrik faturalarının şirazesinden çıktığı KKTC’de ise İstatistik Kurumunun enflasyon rakamları (Haziran’da %110 devirmişti) merakla bekleniyor.
  • Makroekonomik veri takvimi bugün yoğun görünüyor. Her ne kadar içeride enflasyon verileri ilk sırada olsa da; dışarıda ise OPEC+ toplantısı takip edilecek. Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı psikolojik seviye 100 dolar civarından güne başlıyor. Almanya, ABD ve Euro Bölgesinde hizmetler PMI verileri, Euro bölgesinde ise perakende satışlar, ABD ISM verileri yakından takip edilecek.
  • Tahıl anlaşması kapsamında Ukrayna’dan yola çıkan ilk gemi İstanbul Boğazına ulaştı. Bu haberle birlikte uluslararası tahıl fiyatlarında bir miktar düşüş kaydedildi. Buğdayın bushel fiyatı bu sabah 778 centten işlem görüyor. Teknik mânâda daha da aşağıda 750 cent seviyesine dikkat edilebilir.
  • Asya borsalarında dünkü sert satışlar ardından bu sabah hafif de olsa hâkim renk yeşil. Pasifiğin diğer ucunda da benzer bir tablo görülüyor. FED’in enflasyonu dizginlemek konusunda kararlı duruşu ile kısa vadeli tahvil faizlerinde görülen yükseliş, kıymetli madenler üzerinde bir nebzde de olsun baskı kurmuş gibi görünüyor. Gümüşte yukarıda 20,80 ; altında ise 1,835 dolar hedefi ile uzun pozisyonlarımızı korumaya devam ediyoruz. USDTRY cephesinde ise 17,88 seviyesinden kâr al çalıştırarak çıktığımız uzun pozisyonlar ardından şimdilik kenarda bekleyerek gelişmeleri takip etmeyi tercih ediyoruz.

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

QNB Finansbank Emekli Promosyonunu artırdı

Maaş Promosyon kampanyaları hızlanırken; QNB Finansbank Kmau Bankalarına alternatif olacak şekilde yeni bir Emekli Maaş Promosyon Kampanyası başlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Emekli Müşterilerimize Sunulan Ayrıcalıklar

  • 12.000 TL ‘ye varan nakit promosyon ve CardFinans Emekli kredi kartından yıllık 1.200 TL indirim olmak üzere toplamda  13.200 TL’ye varan emeklilik ödülü !
  • Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a özel kredi QNB Finansbank’ta! Emeklilere özel avantajlı oranlardan yararlanmak ve detaylı bilgi için tıklayınız.
  • Yurtiçi diğer tüm banka ATM’lerinden Para Çekme, Para Yatırma veya Bakiye Sorgulama işlemlerini toplamda ayda iki defa ücretsiz gerçekleştirebilirler. (günlük para çekme – yatırma limitleri dahilinde)
  • Bireysel İnternet Şube ve QNB Mobil’den yapılacak EFT saatlerinde ve TL havale işlemlerinde işlem ücreti muafiyeti ( haftasonu ve resmi tatil günleri dışında 09:00-16:00 saatleri arasında)
  • QNB Finansbank şubelerinde yapacağınız işlemlerde sıra önceliği
  • Emekli Bankacılığı müşterilerimize özel 0850 222 11 00 numaralı QNB Finansbank Emekli Bankacılığı Hattı’ndan faydalanma imkanı
  • CardFinans Emekli kredi kartına sahip olunması durumunda; ilk yıl, yıllık üyelik ücreti tahsil edilmemektedir. Bu bir yılın sonunda, CardFinans Emekli kredi kartına bağlı ve düzenli ödenen en az bir otomatik fatura ödeme talimatı olduğu ve bu talimatların düzenli ödendiği sürece, bu kredi kartı için yıllık üyelik ücreti alınmamaya devam edecektir.
  • Emekli maaşını Bankamızdan alan CardFinans Emekli kredi kartı sahipleri, market ve eczane harcamalarında yılda 1200 TL’ye varan indirimlerden faydalanabilir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.