Ekonomiyi anlamak, çoğu zaman bir labirentte yol bulmaya benzer. Rakamlar parlar, büyüme verileri yükselir, ancak insanlar neden hâlâ sıkıntı çekiyor? İşte burada iki kavram devreye giriyor: göreli ayrışma ve çarpan etkisi. Türkiye ekonomisinin mevcut durumuna bakarken, bu iki kavramın izini sürmek, ekonominin neden yalnızca belirli kesimlere yaradığına ve geniş kitlelere dokunamadığına dair ipuçları verebilir.
📖 “Bir ülkede ekonomi gelişirken halkı yoksullaşıyorsa, büyüme yalnızca kağıt üzerindedir.” – Paul Krugman
Göreli Ayrışma: Kağıt Üstünde Büyüme, Gerçekte Küçülme
Ekonomi yönetimleri genellikle büyüme rakamlarıyla övünmeyi sever. Ancak büyüme, herkesin hayatına dokunmuyorsa, yalnızca istatistiksel bir illüzyondan ibarettir. Göreli ayrışma, ekonomik büyümenin refah artışıyla paralel gitmemesi anlamına gelir. Örneğin, Türkiye’de 2023’te GSYH büyüme oranı %4,5 olarak açıklandı. Peki, bu büyüme halkın cebine yansıdı mı?
- İşsizlik hala %9,4 seviyesinde ve genç işsizlik çift hanelerde.
- Alım gücü reel olarak düştü; asgari ücret artsa da enflasyon kazancı eritmeye devam etti.
- Büyüme verileri pozitif, ancak vatandaşın cebinde büyüyen tek şey borç.
Bu tablo bize şunu gösteriyor: Ekonomi büyüyor ama geniş kesimler için durum daha da kötüleşiyor. Bir nevi, zengin daha zengin olurken orta sınıf eriyor. Karl Marx’ın da söylediği gibi:
📖 “Üretim araçlarını elinde bulunduranlar, yalnızca üretimi değil, aynı zamanda serveti ve refahı da yönetir.”
Bugün Türkiye’de büyüyen sektörlere baktığımızda, bankacılık, büyük sanayi ve inşaat öne çıkıyor. Ancak bu sektörler yalnızca belirli bir sermaye grubunu kalkındırıyor. Halkın cebine yansıyan bir büyüme değil, yukarıda sıkışıp kalan bir refah artışı söz konusu. İşte tam da bu noktada çarpan etkisi devreye girmeli ama bizdeki çarpan mekanizması zayıf çalışıyor.
Çarpan Etkisi: Paranın Dolaşımı mı, Durgunluğu mu?
Ekonomide çarpan etkisi, bir harcamanın yaratacağı zincirleme ekonomik canlanma anlamına gelir. Örneğin, bir devlet 100 milyon TL‘lik altyapı yatırımı yaptığında, işçiler maaş alır, işçiler bu maaşlarla harcama yapar, esnaflar kazanır ve ekonomi büyür. Ancak Türkiye’de çarpan etkisi zayıf, çünkü:
- Borçla Dönülen Bir Sistem: Türkiye’de ekonomi, büyük ölçüde krediyle dönüyor. İnsanlar harcama yapıyor ama bu harcamalar borçla finanse ediliyor. Sonuç? Borçlar ödenmeye başlayınca harcamalar kesiliyor ve ekonomi tekrar daralmaya giriyor. Keynes’in dediği gibi:
- İthalat Bağımlılığı: Üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisi hâkim. Bugün 1 TL’lik üretim yapmak için ortalama 0,70 TL’lik ithal hammadde gerekiyor. Yani, her büyüme hareketi dövizi dışarıya akıtıyor. Çarpan etkisinin Türkiye’de az çalışmasının en büyük nedenlerinden biri bu.
- Gelir Dağılımındaki Bozulma: Çarpan etkisinin güçlü olabilmesi için paranın geniş kesimlere yayılması gerekir. Ancak sermaye daha çok belirli ellerde toplandığında çarpan etkisi zayıflar. 2024’ün başında Türkiye’de en zengin %1, toplam servetin %50’sine sahipken, toplumun büyük bir kısmı geçim derdinde.
📖 “Eğer bir ekonomi büyür ama insanlar daha fazla borçlanıyorsa, bu büyüme değil; aldatmacadır.” – Joseph Stiglitz
Peki, Çözüm Ne?
Ekonomiyi halkın refahına yönelik çalıştırmak için çarpan etkisini güçlendirecek ve göreli ayrışmayı azaltacak politikalar şart. Bunların başında:
🔹 Yerli Üretimi Teşvik Eden Politikalar: İthalata dayalı büyüme yerine, yerli üretimi ve inovasyonu destekleyen teşvikler devreye alınmalı. Çin, ekonomik büyümesini yerli üretimle destekleyerek sanayisini kalkındırdı.
🔹 Adil Gelir Dağılımı: Vergi reformları, düşük gelir gruplarına yönelik teşvikler ve tabana yayılan bir kalkınma modeli benimsenmeli.
🔹 Tüketim Yerine Yatırım Odaklı Büyüme: Tüketim çılgınlığıyla değil, teknolojiye dayalı, verimli sektörlere yapılan yatırımlarla büyüme sağlanmalı.
📖 “Gerçek büyüme, yalnızca sermaye sahiplerini değil, toplumu zenginleştiren büyümedir.” – Adam Smith
Bugün Türkiye ekonomisi için asıl mesele, istatistiklerde güzel görünen büyüme rakamları değil, halkın cebine yansıyan refah artışıdır. Yoksa, büyüyen ekonomi içinde küçülen hayatlar yaşamaya devam ederiz.
Ve unutmayalım:
📖 “Bir ekonomi tek başına faiz artışıyla batmaz ama tek başına faiz düşüşüyle de kurtulmaz!”
Dr. Ercan DEĞER-İş Geliştirme ve Projeler Koordinatörü