Connect with us

EKONOMİ

FED ve Kazakistan’dan sonra sahne sırası ABD tarım dışı istihdamın!

Yayınlanma:

|

  • Küresel mali piyasalar dün güne FED ve Kazakistan endişelerinin gölgesinde olumsuz bir başlangıç yaptı. FED’in artan enflasyon endişesine paralel para politikası duruşunu daha erken sıkılaştıracağı beklentisinin tırmanması, küresel mali piyasaları olumsuz etkiledi. Öte yandan, akaryakıt fiyatlarına zam yapılması sonrası Kazakistan’da başlayan protesto gösterileri şiddete dönüşerek bir anda ülkenin tüm bölgelerine yayıldı. Yaşananların, tepkinin sadece zamla ilgili olmadığını da açık bir şekilde gösteriyor. 
  • Kazakistan’ın bir numaralı gündem maddesi olarak tabir caizse dün ‘bomba’ etkisi yaratması ile kripto paralardan, petrole, hatta uranyuma kadar pek çok varlık fiyatında sert hareketler oldu. Hatta, Kazakistan’ın Rusya’dan askeri yardım da istediğini not edelim. Ordu’nun kontrolü ele geçirdiği haberlerini okuyoruz. 
  • Daha birkaç gün önce 50bin dolar seviyesinde olan Bitcoin dün 42bin dolar seviyesindeki kritik destek seviyesine kadar geriledi. Bitcoin madenciliğinde önemli bir yere sahip olan Kazakistan’da (dünyanın en büyük ikinci gücü: %18,4) hash oranı (Bitcoin ağının işlemci gücü) elektrik ve internetin kesilmesi nedeniyle madencilik faaliyetini olumsuz etkiledi. Teknik manada, Bitcoin’de 42bin ve 39bin bandından kademeli olarak pozisyon artırılabileceğini düşünüyoruz. 
  • Öte yandan, uranyum ve enerji konusunda da önemli bir oyuncu olan Kazakistan’da yaşanan son gelişmeler, petrol fiyatlarını da etkiledi. Hatırlanacağı üzere, OPEC+ Şubat’ta günlük 400bin varil üretim artışı hedefini korumasına rağmen, petrol talebinin kuvvetli olacağının altını çizmesi ile petrol son 6 haftanın zirvesine çıkarken 83 dolar seviyesine dayandı. Son 5 haftada yükseliş %26 oranında oldu. Kritik direnç seviyesi olan 86,70 doların geçilmesi durumunda, yeni bir macera için uzun pozisyon deneyeceğiz. Bu arada, gerek varil fiyatı gerekse de TL’nin son günlerde değer kaybı ile benzine yeni zamların da kapıda olduğunu düşünüyoruz. 
  • Kazakistan olayları doğrudan ve dolaylı olarak enerji sektöründen Bitcoin’i varan geniş çapta varlık fiyatlarını etkilerken, FED’in erken ve hızlı faiz artırım sinyali, ABD dolarının piyasa faizi olan 10 yıllık tahvilleri de 9 ayın zirvesine taşıdı. Risksiz faiz olarak görülen ABD faizlerinin dün %1,72 seviyesine yükselişi hem kıymetli madenleri hem de gelişmekte olan ülke borçlanma maliyetlerini üzerinde baskı kurdu. Takdir edersiniz ki, faiz getirisi olmayan altın ve gümüş, ABD (reel) faizin yükselişinden olumsuz etkileniyor. İyimser konuşabilmemiz için, gümüşte haftalık kapanışın 22,10 dolar ; altında ise 1,770 dolar seviyesinin altında olmaması gerekiyor. Faiz hadlerinin dünyada yükselmesi, gelişmekte olan ülkelerin borçlanma maliyetlerini de yükseltiyor. Dün 2047 vadeli dolar cinsi Türkiye eurobondunun getirisi %7,63 seviyesine yükseldi (Eylül başında %6 seviyesinin diplerinde idi). Dolar yatırımcılarının göz ucuyla mevduata alternatif olarak eurobondları takip etmesi gerektiğini düşünüyoruz. 
  • Kıymetli madenler, kriptolar derken, son günlerde oluşan risk off moduna yenik düşen ABD hisse senetleri, dün akşamı da düşüşle tamamlasa da, olumsuz havanın bir nebze de olsun hafiflediğini görüyoruz. hafif de olsa yara sarmakla geçirdi. Belki de bu eğilimde, ABD’de açıklanan hizmet sektörü ISM endeksinin tahminlerin çok altında kalması hatta Aralık ayında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım (FAO) örgütünün açıkladığı gıda fiyatlarının bir miktar da olsun düşüş kaydemesi etkili oldu. 
  • Türkiye cephesine geçmeden, FED’in piyasaların ritmini bozan tutanaklarına bir cümle ile de olsun tekrar atıfta bulunmak isterim. İlk olarak beklenen bir haberin (sürpriz değil) zamanlamasının biraz erkene çekilmiş olması yeni bir beklenti yaratarak piyasaları bir müddet bu fiyatlamanın peşinden koşturabilir. Ne de demesiniz, takvim yılı ile birlikte yeni ve beyaz bir sayfa açılırken, para kazanmak için de mazeret lazım. Tahvil faizlerinin daha da artabileceği, benzer bir şekilde, hisse senetlerinin de değer kaybedebileceği ihtimalini göz ardı etmiyoruz. İyi de biz ne yapacağız? Kısa vadede türbülans geçince, mutlaka hikayesi olan hisse senetlerine, yıkıcı teknolojisi ile kripto paralara, gayrimenkul fiyatlar gevşerse fiziki varlıklarda boy göstermeye devam edeceğiz. Bunlar için de enflasyonun ivme kaybetmeye başladığında yönelik emareler bekleyeceğiz. Kısa vadede temkinli, her düşüşte azar azar, kasa kontrolünü elden bırakmadan ve panik yapmadan sağlıklı bir strateji belirleyeceğiz. Özetle, ABD ve Avrupa borsalarındaki düşüşleri alım fırsatına çevireceğiz. 
  • Türkiye cephesinde hava dün gün boyu tedirgin seyretti. Gerçi fiyatlamalarda büyük çaplı bir değişim de yaşanmadı. Borsa İstanbul günü başladığı gibi yatay bitirdi. USDTRY kuru gün boyu dalgalı ama yukarı yönlü bir seyir izleyerek günü 13,90 seviyesinin kıyısına kadar yükseldi. USDTRY kurunda teknik manada 18,40 – 10,25 hareketinin %50 düzeltme seviyesi olarak 14,30 radar menzilinde görüldüğünü düşünüyoruz. 
  • KKTC’de aylık enflasyonun son 20 yılın; yıllık enflasyonun ise hem KKTC hem de Türkiye’de son 19 yılın zirvesine çıktığı bir ortamda, yetkililerini faiz artırma seçeneğini “heterodox” davranarak elinin tersiyle itmesi ve devamında Döviz Endeksli Mevduat (DEM) ürünü ile bir nevi ucu açık bir şekilde faiz artırması sonrasında, TL’de olan yatırımcıların bu ürüne rağbet gösterdikleri, lakin döviz yatırımcısının TL’ye geçiş yönünde halen daha isteksiz olduğunu görüyoruz.  
  • Bu bağlamda, dün TCMB’nin haftalık para ve banka istatistiklerini takip ettik. 31 Aralık ile biten haftada, parite ve fiyat etkisinden arındırılmış rakamlara göre gerçek kişilerin döviz mevduatları (DTH) önceki haftaya göre 0,35 milyar dolar artış kaydetti. Yıl sonu etkisi ile tüzel kişilerin DTH’ları ise 2,9 milyar dolar azaldı. Gerçek kişilerin DTH rakamlarının arttığını gösteren resmi veriler, DEM’e de ilginin olmadığını sergiliyor. TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervleri ise söz konusu haftada anlamlı bir değişim kaydetmedi: Toplam yabancı para varlıkları 111 milyar dolar seviyesinde kaldı. 
  • Dün basından takip ettiğimiz kadarıyla, DEM düzenlemesi ile ilgili bir haber de ciddi kafa karışıklığı yaşattı. Meclis’e sunulan kanun teklifiyle kur korumalı mevduat hesabından ortaya çıkabilecek fark için bankalara ödemelerin nakit yanında tahville (borç senedi) de yapılabilmesinin önü açılıyor. Bankalar mevduat sahiplerine (mudiye) nakit ödeme yapacakları için likidite riski anlamına geliyor. Her ne kadar bankaların, söz konusu tahvilleri TCMB ile repo yapıp likidite yaratabilecek manevra alanları olsa da, ürünün detaylarının devamlı değişmesi de başlı başına güven erozyonu olarak görülüyor.  
  • ABD borsalarındaki satış baskısının hafiflemesi sonrasında, bu sabah Asya piyasaları da olumluya döndü. Yukarıda da belirttiğim üzere, ne FED ne de piyasalar ‘majör’ bir değişim için hazır olmadıklarını düşünüyoruz. Vaka sayılarının rekor seviyede artması, piyasalarda sürü bağışıklığı bakış açısıyla huzursuzluk yaratmasa da, yeni mutasyon ihtimali piyasaları da otoritleri de ürkülüyor. Artık sistem, bu kadar aşı, bu kadar covid testini ve de bütçelere yüküne taşıyamayacak noktalara geldi. Küçücük KKTC’de bile dün vaka sayısı 1,000 eşiğini aştı! 
  • Asya piyasalarının ve ABD borsalarının vadeli işlemlerinin bu sabah olumluya dönmesine rağmen, günün ikinci yarısında, KKTC saati ile 15:30’da açıklanacak ABD Aralık ayı istihdam raporu büyük bir merakla bekleniyor. Anketlere göre, tarım dışı istihdamın 400bin kişi artması, işsizlik oranının ise %4,1’e gerilemesi bekleniyor. Verinin alt kalemlerinde, enflasyon göstergesi olan yıllık maaş artışlarının da en az manşet veri kadar önemle takip edileceğini göz ardı etmeyelim (beklenti: %4,2).

>Bitcoin

Kazakistan olaylarının Bitcoin’i olumsuz etkilemesi ile, kritik destek seviyeleri test ediliyor. Teknik manada, alım için veya pozisyon artırmak için 39 – 42bin bandının takip edilebileceğini düşünüyoruz.

164153679928611659c0befa546d2ea5931ff88d5c_1_1200.jpg

>FAO

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’dan yapılan açıklamaya göre, gıda fiyat endeksi Aralık 2021’de bir önceki aya göre %0,9 düşerken, yıllık bazda %23,1 artışla 133,7 puana yükseldi. 

Reuters’de henüz Aralık ayı verisi güncellenmediğinden, grafik Kasım ayındaki 134,38 değerini gösteriyor. Gıda fiyatlarının özellikle pandemi döneminde etkili olan arz şokları nedeniyle uzun bir süredir keskin bir şekilde yükselmesi ardında, bir nebze de olsun soluklandığını görüyoruz. Devamının gelip gelmeyeceği yönünde ise veri ardından konuşan FAO Ekonomisti Abbassian’a kulak verelim: “Koşullar 2022 için iyimserliğe az yer bırakıyor.” 

1641536799508473cb6f74c275cd0ed731b4005896_2_1200.jpg

>Altın ve Gümüşte Faiz tehdidi

ABD 10 yıllık tahvil faizlerin %1,73 ile son 9 ayın zirvesine yükselmesiyle, faiz getirisi olmayan altın ve gümüş zemin kaybetmeye başladı. Bugün ABD’de açıklanacak kritik tarım dışı istihdam verisi sonrası haftalık kapanış da önem arz edecektir. Gümüşte 22,10 ; altında ise kabaca 1,765 seviyesine (haftalık grafiklerde kapanış) dikkat edelim. 

164153680062940b07b6b8c3a5663e25890088bbce_3_1200.jpg
1641536800e8f6968f0116becf1a4d37ae4e34dea0_4_1200.jpg

>Türkiye 2047 Eurobond

Türkiye’nin 2047 vadeli eurobond (gösterge) yeniden %7,60 seviyelerine yükseldi. Gerek pandemi gerekse de 2018 Papaz Brunson döneminde %8,50 seviyelerine varan br yükseliş kaydetmişti. Yabancı para yatırımcıları, vadeye dikkat etmek koşulu ile (kısa vadeli de pek çok kıymet bulunuyor) mevduata alternatif olarak eurobondları takip edebilirler.

16415368000d50f95c7c7cc6609184d854bea3536c_5_1200.jpg

>ARK Genomic Revolution ETF (ARKG)

Cathie Wood’un yönettiği ARK grubunun borsa hisse fonu ARKG, uzun süredir radar menzilimizde bulunuyor. Fon, normal şartlar altında, sağlık, bilgi teknolojisi, malzeme, enerji ve isteğe bağlı tüketici dahil olmak üzere birden fazla sektördeki şirketlere yatırım yapıyor. Teknik manada, kademeli olarak alım yapmaya başladığımız ARKG’de 2022 yılında iyi bir performans bekliyoruz. Kama formasyonunu içinde, aşağıda 50 dolar seviyesine kadar olası hareketlerde, kademeli alım yaparak formasyonun çalışmasını kenara çekilip bekleyeceğiz. 

16415368012fbf1b4d53c3bddafa00c8658d7a0d8c_6_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yabancılar Türkiye’ye Neden Yatırım Yapıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Aralık 2023 itibariyle Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım stoku 264 milyar dolara ulaştı. Toplam yabancı firma sayısı da 88 bin seviyelerine erişti. En fazla yatırım yapan ülkeler arasında Hollanda, Almanya, ABD, Fransa, Azerbaycan ve Katar gibi aktörler bulunuyor. Son dönemde atılan adımlarla birlikte yabancı yatırımcı meselesi tekrar ön plana çıkıyor. Özellikle yerel seçimler sonrası yabancıların Türkiye ilgisinin arttığı görülüyor. Uluslararası kuruluşların kredi not artırımlarına eşlik eden yabancı yatırımlar daha çok Avrupa ülkelerinden geliyor. Seçimlerden sonraki beş hafta incelendiğinde 6 milyar doları aşan bir miktarın swap, borsa ve devlet tahvilleri aracılıyla Türkiye’ye geldiği anlaşılıyor. Bu finansal girişe 1 Nisan-5 Mayıs arasında yerleşiklerin 7,84 milyar dolarlık dövizden TL’ye geçişi eşlik ediyor.

Doğrudan yabancı yatırım beklentisinin aylık 1,5 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında dört aylık süreçte 5 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımın geldiği söylenebilir. Yaşanılan döviz girişine eşlik eden diğer bir süreçte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) döviz rezervi birikim politikası yer alıyor. Son iki haftada 17 milyar dolarlık rezerv arışı seçimler sonrası 20 milyar doları aşmış gibi duruyor. Yabancı yatırımların bir diğer etkisi de enflasyon beklentilerinin iyileşmesinde görülüyor. TCMB’nin beklenti anketlerinde Ocak-Mayıs ayları içerisinde 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 45’lerden yüzde 35’lere kadar geriledi. Yılın sonuna doğru yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 10’lar düzeyine kadar düşebilir. Bir çıktı olarak Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlar enflasyonla mücadeleyi daha kolay hale getiriyor ve istihdam, üretim gibi alanlara pozitif katkı sunuyor.

Son yıllarda Türkiye’ye hangi ülkeler en fazla yatırım yaptı diye bakıldığında Hollanda’nın açık ara önde olduğu görülüyor. Hollanda’yı İngiltere, ABD, İsviçre ve Almanya izliyor. 2019-2023 döneminde 32 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye’nin en fazla yurt dışı yatırımı Hollanda’da yer alıyor. İngiltere ile de benzer bir ikili ilişkinin olduğunu söylemek mümkün. 25 milyar doları aşan dış ticaret hacmine bir o kadar ikili yatırım hacmi eşlik ediyor. Diğer yatırım yapan ülkelerle de benzer ilişkilerin olduğu görülüyor. Ocak-Nisan 2024 döneminde de benzer aktörlerin Türkiye’ye yatırım yaptığı ve dış ticaretle bağlantılı şekilde hareket ettiği anlaşılıyor.

S&P, Citibank ve JP Morgan gibi uluslararası finans kuruluşların olumlu açıklamaları ve Türkiye’nin kredi notunu yukarıya taşımaları yabancı yatırımcı ilgisini hem miktar hem de fiziki olarak artırıyor. Diğer bölgelere kıyasla Avrupa ülkeleri önde gelen yatırımcılar olarak öne çıkıyorlar. Fakat Türkiye’nin denge politikası göz önüne alındığında Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerden yatırımların artması muhtemel. Son yıllarda Batı Asya ülkeleri Katar, BAE, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi aktörlerle yapılan yatırım anlaşmaları bu açıdan değerlendirilebilir. Özellikle Türkiye’nin imalat sanayi üretimi mevcut ülkeleri Türkiye’ye yatırıma yönlendiriyor. Genel olarak enerji ihraç eden Batı Asya ülkeleri kendi yerli sanayilerini tecrübe ve teknoloji transferiyle kuvvetlendirmek istiyor. Türk Savunma Sanayinin son yıllarda elde ettiği saha başarıları da (Irak, Ukrayna, Azerbaycan, Libya, Etiyopya ve Doğu Akdeniz) Türk sanayisine olan ilgiyi teşvik ediyor. Dünyanın en büyük 12. silah ihracatçısı haline gelen Türkiye’nin ilerleyen dönemlerde daha fazla yatırım çekmesi muhtemel.

Özellikle Türkiye’nin Araştırma ve Geliştirmeye (AR-GE) aktardığı ortalama yıllık 10 milyar dolar Türk sanayisini daha modern hale getirdi. 2003-2023 döneminde 166 milyar dolarlık AR-GE yatırımı Türk sanayi firmalarını teknoloji merkezli dönüştürdü ve dünyayla daha entegre yaptı. Dünyanın en büyük 13. sanayisini inşa eden ve 80 binden fazla üretim tesisiyle ürün çeşitliliğine sahip Türkiye’nin potansiyel taşıdığı ve daha fazla yatırımcı çekmesi beklenebilir. Sonuç itibariyle Ocak-Nisan 2024 dönemi mevcut potansiyel ve yatırım ivmesinin önemli bir göstergesi olarak okunabilir.

Deniz İSTİKBAL-WorldofTürkiye

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.