Connect with us

BANKA HABERLERİ

HAZİNE’nin İç Borçlanmada en büyük alacaklı: BANKACILIK KESİMİ

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ, Hazine’nin en fazla borç aldığı Banka – Hazine ilişkisini ele aldı. Hazine ile Bankaların birbirine nasıl göbekten bağlandığını açıklayan bir analiz.

Yayınlanma:

|

Hazine, iç borçlanma yoluyla bankacılık kesimi, birey ve firmalar, kamu kurumları ve tasarruf kurumlarının finansman fazlalarını kendine transfer eder. Böylece tüm bu kesimler iç borçlanmada Hazine’ye kaynaklık etmiş olur. Her bir kaynağın iç borçlanmadaki rolü, makroekonomik göstergeler üzerinde birbirinden farklı etkiler yaratır.

Hazine’nin ihale yöntemiyle borçlanmaya başladığı 1985 yılından günümüze kadar borçlandığı kesimler içinde en önemli pay, bankacılık kesimine aittir.

Bankalar, Türkiye’de finansal sistemin en önemli unsurudur. Bankaların kâr yollarından biri devletin iç borçlanmasına kaynaklıktır. Özellikle piyasa faiz oranlarının yüksek olduğu uzun yıllar yoğun bir biçimde DİBS satın alarak hem Hazine’nin nakit sıkıntısını gidermiş hem de kâr elde etmişlerdir.

  1. Hazine DİBS’lerinin Alıcısı Olarak Neden Bankalar Ön Planda?

Türkiye’de faaliyetine devam eden banka sayısı 54’tür. Bu bankaların 12’si Mevduat bankasıdır. Mevduat bankalarının 3’ü kamu, 9’u özel sermayeli bankadır.  Yabancı sermayeli banka sayısı 21’dir. Yabancı sermayeli bankaların 16’sı Türkiye’de kurulmuş iken 5’i Türkiye’de şube açan banka statüsündedir. Ayrıca 14 adet Kalkınma ve Yatırım bankası ile 6 adet Katılım Bankası ve bir de TMSF’ye devredilen banka bulunmaktadır.

İç borçlanmanın yıllar itibariyle artışı, bankaları ve özellikle sistemin güçlü aktörlerinden seçilen piyasa yapıcı bankaları adeta “DİBS müşterisi” konumuna getirirken, Türkiye’de Hazine’nin DİBS sahipliğinde bankaların ön planda olmasının temel nedenleri şunlardır:

  • Hazine, kısa vadeli fon ihtiyacını karşılık durumları uygun olduğunda ellerinde atıl fon bulunan bankalardan karşılarken, bankacılık sisteminin yasal düzenlemelerine göre bu kesim topladıkları mevduat ve/veya yedek akçeleri ile olası zarar karşılıklarının belli bir yüzdesini TCMB’deki devlet tahvilleri hesabına yatırmak durumundadır.
  • Hazine, piyasayı kontrol etmek ve/veya ticari kredileri kısmak amacıyla bankalara DİBS satar. Ekonominin durgunluğa girdiği ve bankalarda kredi işlemlerinin az olduğu dönemlerde, iç borçlanma aracılığıyla bankalarda atıl duran ve işletilmeyen fonlar Hazine’ce alınarak ekonomiye aktarılmış olur.
  • 1985 yılı ortasından itibaren Hazine’nin ihale yöntemine geçmesiyle DİBS ihracı düzenli hale geldi ve iç borçlanma miktarı da yıldan yıla artış gösterdi. İç borç stokunun milli gelir içindeki payı 1985 yılında %15’ten 2001’de %50’ye kadar çıktı.
  • Piyasa yapıcılığı sistemi ile bankalar, elde ettikleri haklar ve üstlendikleri yükümlülükler çerçevesinde düzenli olarak DİBS almaya başladılar. Bu sistem piyasa yapıcı bankaların düzenli DİBS ihalelerine girmesini gerektirdi ve bankalar en büyük DİBS alıcısı olmaya devam etti.
  1. Bankaların 1987-2007 Yıllarında Hazine İç Borçlanmasına Kaynaklık Serüveni (bkz. Grafik 1)
  • 1987-2007 yılları arasında DİBS alıcısı olarak bankacılık kesiminin payı, ortalama %80 olarak gerçekleşti.
  • Her ne kadar 1992 yılı sonrasında halka doğrudan satış uygulaması başlamışsa da bankacılık kesimi birincil piyasada DİBS’lerin en önemli alıcısı olmaya devam etti. Halka doğrudan satışın yaygınlaştığı 1993 ve 1994 yıllarında birey ve firmaların iç borçlanmada payı bir miktar arttı.
  • 1994 ve 2000-2001 krizleri bankacılık kesiminde iflasları getirdi. Görev zararları sonucu bu yıllarda iç borç stokunda bankaların payında azalış ortaya çıktı.
  • 2001 yılında Kamu bankalarının görev zararları ve TMSF kapsamındaki bankaların ihtiyacı için yoğun bir şekilde özel tertip tahviller ihraç edildi. Bu senetlerin faiz yükü 2002 yılı bütçesine yansıdığından 2002 yılında iç borç stoku da önemli ölçüde arttı ve iç borç stokunun nakit-nakit dışı yapısı bozuldu.
  • 2001 krizi ile beraber TMSF’ye devredilen bankalar nedeniyle Kamu kurumlarının payında artış yaşandı. Bu dağılıma 2001 yılındaki görev zararları nedeniyle ihraç edilen senetlerin kamu kesimince alınması etki yaptı.
  • DİBS’lerin satışında aracılık edecek olan sektörün önde gelen bankalarıyla oluşan piyasa yapıcılığı sistemi 1999 yılında yürürlüğe girdi. Uygulama Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizi ile birlikte aksadıktan sonra 2001 Ağustos ayından itibaren sürekli hale geldi. Piyasa yapıcılığı sistemi sayesinde DİBS’lerin sahipliğinde bankaların payı artmaya devam etti.
  • Ancak 2000-2001 krizlerinin ardından piyasa yapıcı bankalar menkul değerler cüzdanlarını daraltıp giderek daha düşük miktarda DİBS’lerden oluşan menkul değeri aktiflerinde tutmaya başladılar. 2003 sonrasında ise piyasa yapıcı bankalar düzenli bir şekilde DİBS alımına devam etmelerine ve ihale alım performansları iyi gitmesine rağmen bu kez DİBS faizlerinin düşmeye başlaması kârlılıklarını etkiledi.

Grafik 1. İç Borçlanmanın Alacaklılara Göre Dağılımı (Yurtiçi Yerleşikler İçindeki Pay) (1987-2020)

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.

Bankaların 2008-2020 Yıllarında Hazine İç Borçlanmasına Kaynaklık Serüveni (bkz. Grafik 2)

  • 2008-2020 yılları arasında DİBS alıcısı olarak bankacılık kesiminin payı, ortalama %70 civarında gerçekleşti. 2008 Küresel krizi sonrasında da piyasaya verilen borçların en büyük alıcısı yine bankalar oldu.
  • Bankacılık dışı kesimde yer alan birey ve firmaların toplamdaki payı 2014-2017 yılları arasında artsa da bankaların payı %60 civarındaydı. Dolayısıyla iç borç stokunun alacaklıları arasında küresel kriz öncesinde olduğu gibi 2020’deki pandemi krizinde de en yüksek pay bankacılık kesimine ait oldu.
  • DİBS alıcısı Menkul Kıymet Yatırım fonlarının iç borç senetleri sahipliği, 2018 yılı sonrasında artış gösterdi.
  • Ancak daha da önemlisi 2020 yılında Merkez Bankası’nın Hazine’ye kaynaklık etmesi sonucu Merkez Bankası’nın iç borç stokunun alacaklıları arasındaki payı yükselişe geçti. Bu pay, bir önceki yıla oranla üç kat arttı.

Grafik 2. İç Borçlanmanın Alacaklılara Göre Dağılımı (Yurtiçi Yerleşikler İçindeki Pay) (2008-2020)

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.

Hangi Bankalar “Büyük” Alacaklı?

Hazine’nin iç borçlanmasında en önemli alacaklıların bankalar, özellikle de piyasa yapıcı bankalar olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bankaların sermaye yapıları, kamu ya da özel banka olup-olmadığı da hem Hazine’nin borçlanma alışkanlığı ve maliyeti hem de bankaların aktif yapıları üzerinde önemli etkiler bırakacağından ayrıca incelemekte fayda var (bkz. Grafik 3 ve 4):

  • 2008 sonrası DİBS’lerin bankacılık kesimi içinde esas alıcısı, Özel bankalar ile Kamu bankaları oldu.
  • 2015 yılı sonrası yerli sermayeli çoğu bankanın yabancı sermayeli bankalar tarafından satın alınmasıyla iç borçlanma senetlerine sahiplikte yabancı bankaların payı yükselirken yerli bankaların payı azalmaya başladı.

Grafik 3. İç Borç Stokunun Alacaklıları (Bankacılık Kesimi İçindeki Pay) (2008-2020)

Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.

Bankacılık kesiminde DİBS sahipliğinde payı en düşük olanlar Kalkınma ve Yatırım bankaları ile Kalkınma bankalarıdır. Ancak Katılım bankalarının payı 2018 yılı sonrası yükselişe geçti. Payı artan Katılım bankaları, kamu sermayeli katılım bankalarıdır.

Son üç yılda iç borç stokunda %100’lük artış yaşanırken Kamu bankalarının senet sahipliğinde dikkat çekici bir artış ortaya çıktı.

Kamu bankalarının iç borç alacaklısı olarak bankacılık kesimindeki payı 2019’da %44 ve 2020’de %51,5 olarak gerçekleşti.

Grafik 4. DİBS Sahipliğinde Kamu Bankalarının Payı (DİBS/Finansal Varlıklar)

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği.

Son yıllarda DİBS sahipliğinde artan payı ile dikkat çeken Kamu bankalarının (Halkbank, Vakıfbank ve Ziraat Bankası) finansal varlıkları içindeki devlet borçlanma senetlerinin payı Grafik 4’den görülebilir.

2017 sonrası ekonomide yetersiz büyüme, dolarizasyon ve dış kaynaklara ulaşmada yaşanan güçlükler ve 2020 pandemi yılı nedeniyle iç borçlanmada rekor kıran Hazine’nin nakit sıkışıklığını Kamu bankaları sayesinde hızla çözüme kavuşturma yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kamuyu fonlama görevi 2017 yılıyla beraber Özel bankalardan Kamu bankalarına geçmiş durumdadır.

Kamu bankalarının aktiflerinde DİBS’lerin payı giderek arttığında, aktif kalitesi bozulur ve kırılganlığı artar. Söz konusu menkul değerlerin piyasalardaki dalgalanmalara duyarlılığı sonucu vade riskini yüklenen bankaların, özellikle açık pozisyon ya da kısa vadeli fonlama yöntemleri ile bu menkul değerleri fonlaması sonucu, 1994 ve 2000-2001 krizlerindeki sonuçlarla karşılaşılabilir. O nedenle de Kamu bankalarının görev zararları ortaya çıktığında zararın toplumsallaşması riski vardır.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ 18.02.2021

BANKA HABERLERİ

Bankalar KKM’de prim ödemeye son veriyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bazı bankalar dövizden TL’ye dönmek için açılan yeni kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarına önden prim ödeme uygulamasına son verdi.

TCMB’nin bankalardan istediği döviz hesaplarının TL’ye dönüşüm hedeflerini yakalamaya çalışan bankalar, mevduat sahiplerini dövizden vazgeçirmek için KKM hesaplarına yüksek faiz vermeye başlamıştı.

Faiz üst sınırının kaldırılması ve politikalardan duyulan endişelerle birlikte faizlerde yaşanan artış KKM’ye ilgiyi de artırdı. KKM 7 haftada 32,6 milyar dolar artışla 121,4 milyar dolara ulaştı.

Bankalar TCMB’nin belirlediği dönüşümü tutturamazlarsa ceza niteliğinde yükümlülüklerle karşı karşıya kaldıklarından tahvil almak yerine KKM hesaplarına prim ödemeyi göze alabiliyorlar.

PRİM ÖDEMEYE SON VERDİLER

Reuters’ın görüştüğü dört kıdemli bankacı, bankaların bazılarının dünden itibaren, bazılarının ise bugün itibarıyla prim ödemelerine son verdiklerini ifade etti.

Bir bankacılık kaynağı, “Rasyoları tutturmak için yapılan bu uygulamalar bilançolar açısından çok sağlıksız etki yaratıyor. Seçim sonrası bu rasyoların uygulanıp uygulanmayacağı bile belli değilken bankaların önden prim ödemeli bu kadar yüksek faiz vermesi doğru değildi. Sona ermesi bilançolar açısından daha sağlıklı oldu” diye konuştu.

Bankacılar KKM hesapları için verilen faizlerin ise hafif gerilemesine karşılık yüksek düzeyde seyretmeye devam ettiğini belirtti.

BDDK verilerine göre, 31 Mart itibarıyla 88,8 milyar dolar olan KKM 19 Mayıs haftası itibarıyla 121.4 milyar dolara yükseldi.

KKM, 524,7 milyar dolar büyüklükteki döviz ve TL mevduatın artık önemli bir bölümünü oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde her hafta 10 milyar dolara ulaşması beklenen KKM itfaları piyasalarda yakından takip ediliyor. (REUTERS/SÖZCÜ)

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

“Mevcut para politikaları sürdürülemez, değişmeli”

Yabancı finans kuruluşları ve uzmanlar seçim sonrası Türkiye’ye ilişkin değerlendirmelerinde ekonomide yaşanan sorunların ortodoks politikalara dönülmemesi halinde ağırlaşacağı görüşünü paylaşıyor. Ortak kanı mevcut politikaların “sürdürülemez” olduğu ve değişmesi gerektiği.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3. kez Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından küresel piyasalarda Türkiye’ye ilişkin seçim belirsizliği geride kalmış olsa da, uzmanların genel yorumu yeni hükümetin ortodoks olmayan para politikalarını terk edip sürdürülebilir bir politika patikasına dönmesi gerektiği yönünde.

Dolar/TL’de seçim sonuçları sonrası yeni tarihi rekorların görülmesi bir çok ekonomi yayınında detaylı şekilde analiz edilirken, aralarında JPMorgan, Morgan Stanley, Capital Economics, Barclays gibi kurumların ve Mohamed El-Erian ve Paul McNamara gibi uzmanların olduğu yabancı kurum ve uzmanlar yüksek enflasyona rağmen devam eden düşük faiz politikası terk edilmediği durumda kurun daha da yükselebileceğine ve mali zorlukların artabileceğine dikkat çekiyor.

BARCLAYS

“Faizlere ve kura kademeli ayar gerekiyor”

Barclays Ekonomisti Ercan Ergüzel yayımladığı araştırma notunda faizlere ve kura kademeli bir ayar yapılması gerektiğini şöyle yazıyor: “Kur korumalı mevduatın bütçe maliyeti göz önüne alındığında, yetkililerin bu yılın geri kalanında dövizde kademeli bir ayarlamayı tercih etmesi daha olası. Faizlerde hızlı bir düzeltme, bazı kesimler (kredi kartı ve KOBİ borçlanması gibi) üzerinde güçlü bir baskı oluşturur” dedi. Notta cari açığın da Kasım 2023’ten itibaren kötüleşmeye başlaması, aylık dış finansman ihtiyacının son çeyrekte 12,3 milyar dolara çıkacağı öngörülüyor. Mehmet Şimşek gibi bir ismin maliye bakanı olması ise Barclays’e göre ortodoks politikalara dönüş sinyali olarak görülür.

CAPITAL ECONOMICS:

“Merkez Bankası bağımsızlığı ve faiz artışı yetmez”

Banka 2. tur öncesinde yayınladığı müşteri notunda Türkiye ekonomisi ve finans piyasaları için ‘hesap günü yaklaşıyor’ uyarısı yapmış, ekonomiyi tekrar yoluna sokma görevinin zorlu olacağını vurgulamıştı: “Enflasyon o kadar çıpasız, makro dengesizlikler o kadar derin ki, sadece merkez bankasını bağımsızlaştırmak ve faizleri artırmak yetmeyecek. Uzun bir dönem çok sıkı para ve maliye politikalarının uygulanması gerekecek. Bunun da ekonomik bir bedeli oluyor ve henüz bu acı reçetenin uygulanması isteniyor mu belli değil.” Kuruluş Erdoğan’ın kazanması durumunda “faiz oranlarının çok düşük düzeylerde devam edeceği, kurda ve faizde kısıtlayıcı önlemlerin süreceği ve yüksek enflasyonun da devam edeceği” öngörüsünü paylaşmış “Sorun, bu politika miksinin sürdürülemez oluşunda. Türkiye rekabetçi gücünü kaybediyor ve özel sermayeyi çekmekte zorlanıyor. Politika yapıcılar lirayı yönetmek için bankacılık sistemini zorluyor” demişti. “Erdoğan’ın ekonomik politikalarını ılımlı hale getirmesini beklemiyoruz” değerlendirmesi yapan Capital Economics ekonomistleri “Lira üzerindeki baskıyı biraz azaltıp değer kaybının hızını yavaşlatmaya çalışacaklarını düşünüyoruz. Ancak kaçınılmaz şekilde ağır bir kur krizi daha büyük bir riske dönüşüyor. Bu da bankacılık sektöründeki baskıları artırıp, hükümetin mali pozisyonunu da zedeliyor. Yetkililer muhtemelen (daha da katı) sermaye kontrolleriyle tepki verebilir” diyor.

MOHAMED EL-ERIAN:

“Kısıtlı rezervle kısa vadede en zorlu konu kur”

Ünlü ekonomist Mohamed El-Erian ise pazartesi günü yaptığı değerlendirmede “kurdaki yeni rekorun sınırlı döviz kaynaklarıyla müdahaleler yapmaya eğilimli para otoritelerinin kısa vadede en zorlu görevine dikkat çektiğini, en önemli uzun vadeli önceliğin ise daha istikrarlı ekonomik ve fi nansal bir denge sağlamak ve korumak olduğunu” yazdı. El-Erian önceki gün de “ekonomistler ve piyasa katılımcıları sadece (tarihi dipteki) kur ve (net nagatifte olan) döviz rezervlerini değil, Kapalı Çarşı’daki paralel kuru ve dolarizasyonu da izlediğine” dikkat çekmişti.

MORGAN STANLEY:

“Politika değişmezse, kur yıl sonuna 28’i görebilir”

ABD’li bankanın seçim günü yayınlanan TL analizinde “düşük faiz politikasına bağlı kalmaya devam edilmesi halinde TL’nin dolar karşısında yüzde 29 daha değer kaybetmesi ve dolar/TL kurunun yıl sonuna 28 düzeyini görebileceği” öngörüsü paylaşılıyor. Notta politikanın yönü değişmez ise, kurun 26 seviyesine beklenenden çok daha kısa sürede çıkabileceği ve yıl sonuna 28’i görebileceği belirtiliyor. Notta ayrıca yüksek dış fi nansman ihtiyacının devam ettiği, politika çerçevesi değişmedikçe küresel şoklara karşı hassasiyetin artacağı belirtiliyor.

PAUL MCNAMARA:

“KKM’den sorunsuz çıkış imkansız”

Ünlü yatırım bankacısı ve varlık yönetimi şirketi GAM’da gelişen ülke borçları direktörü olarak görev yapan Paul McNamara ise “TL yapay şekilde bu düzeyde tutuluyor” diyerek, aralarında KKM’nin de bulunduğu bazı önlemlerini sermaye kontrollerine benzetiyor. McNamara KKM’de biriken mevduatın 121 milyar dolara ulaştığına dikkat çekerek “Tüm bunlardan güzel ve sorunsuz şekilde çıkabilmek temelde imkansız” diyor.

JPMORGAN:

“Ortodoks politikalara dönülmezse kur 30’u görür”    

ABD’li yatırım bankası JPMorgan ise 1. turdan da önce yayınladığı müşteri notunda “Net bir şekilde ortodoks politikalara geri dönülmediği sürece dolar/TL’nin 30 düzeyine kadar yükselebileceği” öngörüsünü paylaşmıştı.

% 36

YIL SONU POLİTİKA FAİZİ TAHMİNİ

12 MİLYAR DOLAR

KASIM 2023 -ŞUBAT 2024 DIŞ FİNANSMAN İHTİYACI ÖNGÖRÜSÜ

Hilal SARI- Ekonomim

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yeni dönemde ekonominin önemli gündemi: Faiz

ALB Yatırım Araştırma Yönetmeni Uğur Aydın, “Yüzde 10-11 oranında bulunan gösterge faizlerden Hazine kağıdı almaktansa, mevduat ve KKM faiz oranını artırarak, TL mevduat için istenen yüzde 60 oranını sağlamaya çalışmak, bankalar açısından daha rasyonel göründü. Bu nedenle mevduat faizlerinde tırmanış görüyoruz” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Seçimler geride kalırken, piyasalar cephesinde yeni dönemin ekonomi yönetimi ve ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceği dikkatle takip edilecek. Son dönemde yüzde 30’un üzerine çıkan mevduat faizleri ve 120 milyar dolar büyüklüğe ulaşan KKM sistemi de önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor.

“Mevduat 20 yıl sonra yüzde 30’u aştı”

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan ALB Yatırım Araştırma Yönetmeni Uğur Aydın, “12 Mayıs haftasına ilişkin verilere göre mevduatların yaklaşık yüzde 37’sini oluşturan 1-3 ay arası vadeli mevduatlarda faiz oranı, 20 yıl sonra ilk defa yüzde 30’un üzerine çıktı. Tüm vadelerdeki ortalama faiz oranı ise yüzde 22,5 ile, 2019’dan sonra en yüksek seviyeye yükseldi. Mevduat faizlerinde yükseliş, aslında Ekim 2022’de yüzde 19 seviyelerinin aşılması ile başladı. Ve aralıksız şekilde 7 aydır yükseliş eğilimini koruyor. Son haftalarda hızlanan yükselişte ise, TCMB’nin ‘Liralaşma stratejisi’ kapsamında TL mevduatların toplam mevduatlar içindeki payını artırmaya yönelik düzenlemelerin etkisinin büyük olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

“Özel bankalar ortalamanın altında”

Aydın, “12 Mayıs haftası itibarıyla mevduat bankalarında TL mevduat oranı yüzde 60 seviyesinde. Bu oran kamu mevduat bankalarında yüzde 65.4 ve yabancı mevduat bankalarında yüzde 63.6 ile ortalama üzerinde seyrederken, özel mevduat bankaları yüzde 57.1 ile ortalamanın altında bulunuyor. TCMB, 7 Nisan’da yaptığı açıklama ile mevduatta yüzde 60 oranında TL payını sağlayamayan bankalara ilave menkul kıymet tesisi ve zorunlu karşılık yükümlülükleri getirmişti. Mevcutta yüzde 10-11 oranında bulunan gösterge faizlerden Hazine kağıdı almaktansa, mevduat ve KKM faiz oranını artırarak, gerekli yüzde 60 oranını sağlamaya çalışmak, bankalar açısından daha rasyonel göründü. Bu nedenle mevduat faizlerinde tırmanış görüyoruz” şeklinde konuştu.

“Yüzde 37-40 zirve olabilir”

Seçim sonrası süreçte de TL mevduat oranını yükseltmeye çalışan bankalarda, mevduat faizlerinin yüksek seyrini korumasının beklenebileceğini aktaran Aydın, “Diğer yandan bütçe açığının finansmanı açısından yeni tahvil ve bono ihraçlarının gelmesi, piyasa ve mevduat faizlerini artırabilecek bir diğer faktör olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle 1-3 ay arası mevduat faizlerinde yılsonu enflasyon beklentilerine de uyumlu olarak, yüzde 37-40 aralığına doğru tırmanış sürebilir. Öte yandan 120 milyar doları bulan KKM sisteminden çıkışın nasıl olacağı da büyük belirsizlik unsuru. Kurdaki olası yükselişle kamu bütçesine de önemli faturalar çıkarabilecek olan KKM sisteminden çıkış stratejisi, ilerleyen dönemin önemli konularından biri olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27