HAZİNE’nin İç Borçlanmada en büyük alacaklı: BANKACILIK KESİMİ
Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ, Hazine’nin en fazla borç aldığı Banka – Hazine ilişkisini ele aldı. Hazine ile Bankaların birbirine nasıl göbekten bağlandığını açıklayan bir analiz.
Hazine, iç borçlanma yoluyla bankacılık kesimi, birey ve firmalar, kamu kurumları ve tasarruf kurumlarının finansman fazlalarını kendine transfer eder. Böylece tüm bu kesimler iç borçlanmada Hazine’ye kaynaklık etmiş olur. Her bir kaynağın iç borçlanmadaki rolü, makroekonomik göstergeler üzerinde birbirinden farklı etkiler yaratır.
Hazine’nin ihale yöntemiyle borçlanmaya başladığı 1985 yılından günümüze kadar borçlandığı kesimler içinde en önemli pay, bankacılık kesimine aittir.
Bankalar, Türkiye’de finansal sistemin en önemli unsurudur. Bankaların kâr yollarından biri devletin iç borçlanmasına kaynaklıktır. Özellikle piyasa faiz oranlarının yüksek olduğu uzun yıllar yoğun bir biçimde DİBS satın alarak hem Hazine’nin nakit sıkıntısını gidermiş hem de kâr elde etmişlerdir.
Hazine DİBS’lerinin Alıcısı Olarak Neden Bankalar Ön Planda?
Türkiye’de faaliyetine devam eden banka sayısı 54’tür. Bu bankaların 12’si Mevduat bankasıdır. Mevduat bankalarının 3’ü kamu, 9’u özel sermayeli bankadır. Yabancı sermayeli banka sayısı 21’dir. Yabancı sermayeli bankaların 16’sı Türkiye’de kurulmuş iken 5’i Türkiye’de şube açan banka statüsündedir. Ayrıca 14 adet Kalkınma ve Yatırım bankası ile 6 adet Katılım Bankası ve bir de TMSF’ye devredilen banka bulunmaktadır.
İç borçlanmanın yıllar itibariyle artışı, bankaları ve özellikle sistemin güçlü aktörlerinden seçilen piyasa yapıcı bankaları adeta “DİBS müşterisi” konumuna getirirken, Türkiye’de Hazine’nin DİBS sahipliğinde bankaların ön planda olmasının temel nedenleri şunlardır:
Hazine, kısa vadeli fon ihtiyacını karşılık durumları uygun olduğunda ellerinde atıl fon bulunan bankalardan karşılarken, bankacılık sisteminin yasal düzenlemelerine göre bu kesim topladıkları mevduat ve/veya yedek akçeleri ile olası zarar karşılıklarının belli bir yüzdesini TCMB’deki devlet tahvilleri hesabına yatırmak durumundadır.
Hazine, piyasayı kontrol etmek ve/veya ticari kredileri kısmak amacıyla bankalara DİBS satar. Ekonominin durgunluğa girdiği ve bankalarda kredi işlemlerinin az olduğu dönemlerde, iç borçlanma aracılığıyla bankalarda atıl duran ve işletilmeyen fonlar Hazine’ce alınarak ekonomiye aktarılmış olur.
1985 yılı ortasından itibaren Hazine’nin ihale yöntemine geçmesiyle DİBS ihracı düzenli hale geldi ve iç borçlanma miktarı da yıldan yıla artış gösterdi. İç borç stokunun milli gelir içindeki payı 1985 yılında %15’ten 2001’de %50’ye kadar çıktı.
Piyasa yapıcılığı sistemi ile bankalar, elde ettikleri haklar ve üstlendikleri yükümlülükler çerçevesinde düzenli olarak DİBS almaya başladılar. Bu sistem piyasa yapıcı bankaların düzenli DİBS ihalelerine girmesini gerektirdi ve bankalar en büyük DİBS alıcısı olmaya devam etti.
Bankaların 1987-2007 Yıllarında Hazine İç Borçlanmasına Kaynaklık Serüveni (bkz. Grafik 1)
1987-2007 yılları arasında DİBS alıcısı olarak bankacılık kesiminin payı, ortalama %80 olarak gerçekleşti.
Her ne kadar 1992 yılı sonrasında halka doğrudan satış uygulaması başlamışsa da bankacılık kesimi birincil piyasada DİBS’lerin en önemli alıcısı olmaya devam etti. Halka doğrudan satışın yaygınlaştığı 1993 ve 1994 yıllarında birey ve firmaların iç borçlanmada payı bir miktar arttı.
1994 ve 2000-2001 krizleri bankacılık kesiminde iflasları getirdi. Görev zararları sonucu bu yıllarda iç borç stokunda bankaların payında azalış ortaya çıktı.
2001 yılında Kamu bankalarının görev zararları ve TMSF kapsamındaki bankaların ihtiyacı için yoğun bir şekilde özel tertip tahviller ihraç edildi. Bu senetlerin faiz yükü 2002 yılı bütçesine yansıdığından 2002 yılında iç borç stoku da önemli ölçüde arttı ve iç borç stokunun nakit-nakit dışı yapısı bozuldu.
2001 krizi ile beraber TMSF’ye devredilen bankalar nedeniyle Kamu kurumlarının payında artış yaşandı. Bu dağılıma 2001 yılındaki görev zararları nedeniyle ihraç edilen senetlerin kamu kesimince alınması etki yaptı.
DİBS’lerin satışında aracılık edecek olan sektörün önde gelen bankalarıyla oluşan piyasa yapıcılığı sistemi 1999 yılında yürürlüğe girdi. Uygulama Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizi ile birlikte aksadıktan sonra 2001 Ağustos ayından itibaren sürekli hale geldi. Piyasa yapıcılığı sistemi sayesinde DİBS’lerin sahipliğinde bankaların payı artmaya devam etti.
Ancak 2000-2001 krizlerinin ardından piyasa yapıcı bankalar menkul değerler cüzdanlarını daraltıp giderek daha düşük miktarda DİBS’lerden oluşan menkul değeri aktiflerinde tutmaya başladılar. 2003 sonrasında ise piyasa yapıcı bankalar düzenli bir şekilde DİBS alımına devam etmelerine ve ihale alım performansları iyi gitmesine rağmen bu kez DİBS faizlerinin düşmeye başlaması kârlılıklarını etkiledi.
Grafik 1. İç Borçlanmanın Alacaklılara Göre Dağılımı (Yurtiçi Yerleşikler İçindeki Pay) (1987-2020)
Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.
Bankaların 2008-2020 Yıllarında Hazine İç Borçlanmasına Kaynaklık Serüveni (bkz. Grafik 2)
2008-2020 yılları arasında DİBS alıcısı olarak bankacılık kesiminin payı, ortalama %70 civarında gerçekleşti. 2008 Küresel krizi sonrasında da piyasaya verilen borçların en büyük alıcısı yine bankalar oldu.
Bankacılık dışı kesimde yer alan birey ve firmaların toplamdaki payı 2014-2017 yılları arasında artsa da bankaların payı %60 civarındaydı. Dolayısıyla iç borç stokunun alacaklıları arasında küresel kriz öncesinde olduğu gibi 2020’deki pandemi krizinde de en yüksek pay bankacılık kesimine ait oldu.
DİBS alıcısı Menkul Kıymet Yatırım fonlarının iç borç senetleri sahipliği, 2018 yılı sonrasında artış gösterdi.
Ancak daha da önemlisi 2020 yılında Merkez Bankası’nın Hazine’ye kaynaklık etmesi sonucu Merkez Bankası’nın iç borç stokunun alacaklıları arasındaki payı yükselişe geçti. Bu pay, bir önceki yıla oranla üç kat arttı.
Grafik 2. İç Borçlanmanın Alacaklılara Göre Dağılımı (Yurtiçi Yerleşikler İçindeki Pay) (2008-2020)
Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.
Hangi Bankalar “Büyük” Alacaklı?
Hazine’nin iç borçlanmasında en önemli alacaklıların bankalar, özellikle de piyasa yapıcı bankalar olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bankaların sermaye yapıları, kamu ya da özel banka olup-olmadığı da hem Hazine’nin borçlanma alışkanlığı ve maliyeti hem de bankaların aktif yapıları üzerinde önemli etkiler bırakacağından ayrıca incelemekte fayda var (bkz. Grafik 3 ve 4):
2008 sonrası DİBS’lerin bankacılık kesimi içinde esas alıcısı, Özel bankalar ile Kamu bankaları oldu.
2015 yılı sonrası yerli sermayeli çoğu bankanın yabancı sermayeli bankalar tarafından satın alınmasıyla iç borçlanma senetlerine sahiplikte yabancı bankaların payı yükselirken yerli bankaların payı azalmaya başladı.
Grafik 3. İç Borç Stokunun Alacaklıları (Bankacılık Kesimi İçindeki Pay) (2008-2020)
Kaynak: T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine İstatistikleri ve Merkezi Yönetim İç Borç İstatistikleri.
Bankacılık kesiminde DİBS sahipliğinde payı en düşük olanlar Kalkınma ve Yatırım bankaları ile Kalkınma bankalarıdır. Ancak Katılım bankalarının payı 2018 yılı sonrası yükselişe geçti. Payı artan Katılım bankaları, kamu sermayeli katılım bankalarıdır.
Son üç yılda iç borç stokunda %100’lük artış yaşanırken Kamu bankalarının senet sahipliğinde dikkat çekici bir artış ortaya çıktı.
Kamu bankalarının iç borç alacaklısı olarak bankacılık kesimindeki payı 2019’da %44 ve 2020’de %51,5 olarak gerçekleşti.
Grafik 4. DİBS Sahipliğinde Kamu Bankalarının Payı (DİBS/Finansal Varlıklar)
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği.
Son yıllarda DİBS sahipliğinde artan payı ile dikkat çeken Kamu bankalarının (Halkbank, Vakıfbank ve Ziraat Bankası) finansal varlıkları içindeki devlet borçlanma senetlerinin payı Grafik 4’den görülebilir.
2017 sonrası ekonomide yetersiz büyüme, dolarizasyon ve dış kaynaklara ulaşmada yaşanan güçlükler ve 2020 pandemi yılı nedeniyle iç borçlanmada rekor kıran Hazine’nin nakit sıkışıklığını Kamu bankaları sayesinde hızla çözüme kavuşturma yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kamuyu fonlama görevi 2017 yılıyla beraber Özel bankalardan Kamu bankalarına geçmiş durumdadır.
Kamu bankalarının aktiflerinde DİBS’lerin payı giderek arttığında, aktif kalitesi bozulur ve kırılganlığı artar. Söz konusu menkul değerlerin piyasalardaki dalgalanmalara duyarlılığı sonucu vade riskini yüklenen bankaların, özellikle açık pozisyon ya da kısa vadeli fonlama yöntemleri ile bu menkul değerleri fonlaması sonucu, 1994 ve 2000-2001 krizlerindeki sonuçlarla karşılaşılabilir. O nedenle de Kamu bankalarının görev zararları ortaya çıktığında zararın toplumsallaşması riski vardır.
İsviçre merkezli banka Pictet’in, Amerikalı vergi mükelleflerinin off-shore hesaplardaki varlık ve gelirlerini gizlemelerine yardımcı olduğu gerekçesiyle 123 milyon dolarlık ceza ödeyeceği bildirildi.
İsviçre bankası Pictet‘e, Amerikalıların vergi kaçırmasına yardım ettiği için 123 milyon dolar ceza verildi.
ABD Adalet Bakanlığından yapılan açıklamada, İsviçreli banka Pictet’in Amerikalı vergi mükellefleriyle off-shore hesaplardaki varlıkları ve gelirleri gizlemek için işbirliği yaptığını itiraf ettiği kaydedildi.
Açıklamada, bankanın İsviçre ve diğer yerlerdeki 1637 gizli banka hesabında 5,6 milyar doların üzerinde varlığı saklamak ve bu hesaplardan elde edilen geliri ABD Gelir İdaresinden (IRS) gizlemek için Amerikalı vergi mükellefleriyle işbirliği yaptığı aktarıldı.
İsviçre’de ve başka yerlerde söz konusu bankada hesabı olan Amerikalı vergi mükelleflerinin 2008 ile 2014 yılları arasında yaklaşık 50,6 milyon dolarlık vergi kaçırdığı belirtilen açıklamada, bankanın yapılan anlaşma doğrultusunda ABD Hazinesine yaklaşık 123 milyon dolar ödemeyi kabul ettiği belirtildi.
Açıklamada, bankanın anlaşma kapsamında hizmetlerinin gelecekte vergi kaçakçılığı amacıyla kullanılmasına karşı koruma sağlamak amacıyla önlemler uygulayacağı ve soruşturmada yetkililerle işbirliği yapacağı da kaydedildi.
Küresel mali piyasalarda yılı tamamlamaya artık sayılı günler kala düşen hacmin de etkisi ile sert hareketler görülüyor. ABD’de her ayın ilk Cuması açıklanan resmî tarım dışı istihdam verisi öncesinde, dün açıklanan açık istihdam verisi (JOLTS raporu) Nisan 2021’den bu yana (son 2,5 yılın) en düşük düzeyinde sonuçlandı. FED’in öncelikli olarak ana görevi fiyat istikrarını sağlamak olsa da, istihdam ve büyüme cephesinden gelen verilere de pek âlâ dikkat ettiğini biliyoruz.
Bu minvalde, istihdam cephesinden gelen dünkü zayıf veriler ardından piyasaların amiral gemi olarak takip ettikleri risksiz faiz oranı olarak takip edilen Amerikan 10 yıllık devlet tahvil getirisi %4,16 seviyesine kadar gelerek son 3 ayın en düşük seviyesini test etti. Gözlerin bu bağlamda Cuma günü açıklanacak resmî istihdam verisini daha da dikkatli bir şekilde takip edeceğini düşünüyoruz. Eğer istihdam raporu da (tarım dışı sektörde manşet istihdam artışının 180bin kişi olmasını, işsizlik oranın ise %3,9 seviyesinde sabit kalması) beklentileri karşılayamazsa, 2024 yılına yönelik bu sabah itibariyle var olan 125 baz puan faiz indirim beklentisinin (ilk faiz indirimi %64 olasılıkla Mart’ta) iyice artacağını düşünüyoruz.
Faiz indirim beklentilerinin de değeri dolar ile ölçülen tüm enstrümanların değerini artıracağını not düşelim. Haftayı 2,070 dolar seviyesinde ve 3 kez test edilip kırılamayan önemli bir direnç seviyesinde kapatan altının ons fiyatı haftanın ilk iş günü özellikle sabah Asya seansında -sığ işlem saatlerinde- 2,135 dolar seviyesini test etmesi ardından büyük bir volatiliteye sahne olarak dün 2,010 dolar seviyesine kadar geriledi. Altında fiyatın konsolide olmasını bekleyerek tamam mı devam mı sorusunun da yakında cevap vereceğiz.
Daha geçen hafta 1,10 seviyesinin üzerine yükselen EURUSD paritesi, zayıf gelen enflasyon verileri ile yönünü aşağıya çevirmesi ardından dün 1,08 seviyesinin de altına geriledi. Siz değerli okurlarımız da bizim gibi neden altın ve EUR’nun ABD’den zayıf gelen veriler ve gerileyen dolar faizine rağmen yükselemediğini sorguladığınızı duyar gibiyim. Açıkcası, haber akışından bağımsız gelişen fiyat davranışını biz de tam olarak anlayamadık. Yılsonu ve düşün piyasa katılımının bir etkisi olabileceğini düşünmek istiyoruz. Öte yandan, uzun bir süredir dolar aleyhine gelişen rallide geride kalan direnişin parası bitcoin ise kulvar değiştirerek hafta başı 42,200 dolar seviyesindeki ilk hedefimize ulaşması ardından bu sabah da ikinci hedef seviyemiz olan 48,545 dolar seviyesine doğru hareketlenerek 44,500 dolar seviyesini test ettiğini görüyoruz.
Türkiye cephesinde ise göreceli sakin havanın egemen olduğunu söyleyebiliriz. Tahvil piyasasında son 2 günde Hazine’nin 3 ayrı başarılı geçen ihaleleri ardından 10 yıllık gösterge devlet tahvilinin bileşik faizi %27 seviyesinin altına geriledi. Yabancı alımının olduğu yönünde sinyallerin her geçen gün arttığını not edelim! USDTRY kuru kamu kontrollünde psikolojik 29 seviyesinin hemen altında işlem görürken, 4 Aralık verilerine göre, TCMB’nin kamu dövizleri ve swap yolu ile elde ettiği dövizler hariç bakılırsa net pozisyonunun eksi 55 milyar dolar ile son 9 ayın en iyi seviyesine geldiğini not edelim. Hatta son 1 ayda neredeyse 10 milyar dolar iyileşme görüyoruz. Hatırlatma yapmak gerekirse, net rezervlerin Haziran başı eksi 78 milyar ile en zayıf seviyeyi görülmüştü. Gelinen noktada gidilecek çok yer olsa da, TCMB’nin politikasını doğru yönde ilerlediğini görüyoruz. Bir noktada yabancı girişleri eğer artacaksa, işte o gelen dövizi TCMB’nin alacağını ve net rezervlerini güçlendireceğine kesin gözüyle bakıyoruz. Bu nedenle de USDTRY kurunda düşüş bekleyenlere katılmıyoruz!
Dün ABD’de açıklanan açık iş pozisyonları verisinin beklentilerin altında kalması ancak güçlü hizmetler verisi ile birlikte FED’in para politikasını gevşetmeye başlasa bile ekonomide yumuşak iniş görüleceği beklentilerinin kuvvetlenmesi ile bu sabah Asya piyasalarında iyimser bir görünüm hâkim. Gösterge endeks Tokyo borsası, Japonya 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisinin %0,62 ile Ağustos ayından bu yana en düşük seviyeyi görmesine de paralel %2’ye yakın artış kaydetti. Çin cephesinde ise, dün uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Çin’in kredi notu görünümünün durağandan negatife çevrildiğini açıklaması yatırımcı iştahının zayıf kalmasına neden oldu. ABD borsalarının da vadeli işlemlerinde bu sabah yükseliş eğilimli bir seyir var. Günün makro ekonomik veri takviminde, Euro bölgesi perakende satışlar ve ABD’de açıklanacak ADP özel sektör istihdam verileri dikkatli bir şekilde takip edileceğiz.
TCMB Net Döviz Pozisyonu
4 Aralık verilerine göre, TCMB’nin kamu dövizleri ve swap yolu ile elde ettiği dövizler hariç bakılırsa net pozisyonunun eksi 55 milyar dolar ile son 9 ayın en iyi seviyesine geldiğini not edelim. Hatta son 1 ayda neredeyse 10 milyar dolar iyileşme görüyoruz. Hatırlatma yapmak gerekirse, net rezervlerin Haziran başı eksi 78 milyar ile en zayıf seviyeyi görülmüştü. Gelinen noktada gidilecek çok yer olsa da, TCMB’nin politikasını doğru yönde ilerlediğini görüyoruz.
Akbank’tan “Uçtan Uca Dijital Teminat Mektubu” hizmeti
Akbank Ticari Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Çetin Düz, “Hedefimiz bu çalışmanın kapsamını daha da genişleterek iş dünyasına sunduğumuz kolaylık ve ayrıcalıkları daha da artırmak” dedi
Akbank, mevcut gayrinakdi kredi limitine sahip olan müşterilerine yönelik dijital teminat mektubu hizmeti ile işlemlerinde hız ve kolaylık sağlıyor.
Akbank açıklamasına göre, bu yeni hizmet, Kamu İhale Kanunu (KİK) kapsamındaki elektronik teminat mektuplarını ve Gümrük Müdürlükleri ve Eximbank’a hitaben düzenlenen elektronik teminat mektuplarını Akbank Mobil uygulaması üzerinden uçtan uca dijital olarak oluşturmayı ve ilgili mercilere iletmeyi mümkün kılıyor.
Akbank Mobil uygulaması üzerinden sunulan bu özellik sayesinde müşteriler, şubeye gitmelerine gerek kalmadan işlemlerini her an, her yerden gerçekleştirebiliyor.
Bu yenilik, mevcut gayrinakdi kredi limitine sahip tüm Akbanklıların finansal işlemlerini daha verimli ve etkili bir şekilde yönetmelerine olanak tanıyor. Akbank Mobil uygulamasının kullanıcı dostu arayüzü sayesinde Akbanklılar, işlemlerini kolaylıkla gerçekleştirebiliyorlar.
Akbank Ticari Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Çetin Düz, tüm hizmetlerinde müşteri ihtiyaçlarını önceliklendirdiklerini ifade ederek, ‘Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırma vizyonumuza uygun olarak uçtan uca dijital teminat mektubumuzu müşterilerimizin hizmetine sunmanın büyük mutluluğunu yaşıyoruz.’ açıklamasını yaptı.
Düz, ‘Yeni hizmetimiz kapsamında müşterilerimiz Exim, gümrük müdürlüğü ve kamu ihale kurumuna hitaben verilecek mektupları dakikalar içinde bulundukları yerden başvuru aşamasından, düzenlenme aşamasında kadar rahatlıkla tamamlayabilecekler. Hedefimiz bu çalışmanın kapsamını daha da genişleterek iş dünyasına sunduğumuz kolaylık ve ayrıcalıkları daha da artırmak. İş dünyasının pratik ve hızlı çözüm ihtiyaçlarına her alanda kolaylaştırıcı çözümler sunmaya devam edeceğiz.’ değerlendirmesinde bulundu.
Elektronik teminat mektuplarında uçtan uca dijitalleşmenin müşterilerine hız, esneklik ve kolaylık avantajı sağladığını belirten Akbank KOBİ Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Bülent Oğuz, şunları kaydetti:
‘KOBİ’lerimizi desteklemek ve onlara hız kazandırmak için ürün ve hizmetlerimizi genişletmeye devam ediyoruz. Bu amaçla Akbank Mobil’den alınabilecek ürünlere bir yenisini ekledik. Mevcut gayrinakdi kredi limiti bulunan müşterilerimiz Akbank Mobil’i kullanarak Kamu İhale Kurumu, Gümrük Müdürlüğü ve Eximbank’a hitaben elektronik teminat mektubu alabiliyorlar. Üstelik bu işlemi şubeye hiç gitmelerine gerek kalmadan dakikalar içerisinde uçtan uca dijital olarak tamamlayabiliyorlar. Yeniliklerimizle işine hız, gücüne güç katmak isteyen tüm KOBİ’lerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.’