Connect with us

EKONOMİ

Jeopolitik risk algısı bozuluyor: Biden Rusya’yı ‘soykırım’ ile suçladı!

Yayınlanma:

|

  • Küresel mali piyasalar dün günün ilk yarısında göreceli olarak sakin bir seyir izleyerek, günün ikinci yarısında ABD’de açıklanan enflasyon verisini takip etti. Ukrayna krizi ardından şirazesinden Mart ayında adeta çıkan pek çok emtianın gölgesinde, ABD’de yıllık bazda manşet TÜFE enflasyonu son 41 yılın zirvesinde %8,5 ; çekirdek TÜFE enflasyonu ise %6,5 olarak gerçekleşti. Bu gerçekleşmeler piyasa beklentilerine paralel sonuçlanınca, aslında çok daha yüksek rakamlardan endişe eden piyasaların da adeta soluk almasına neden oldu. 
  • Doların piyasa faizi olarak takip edilen 10 yıllık gösterge devlet tahvilleri, dün enflasyon verisi öncesinde %2,84 seviyesini test ederek Aralık 2018’den bu yana en yüksek seviyeyi test etti. Lâkin, verinin beklentilere paralel sonuçlanması, daha da kötüsünü bekleyen piyasalarda kısmen de olsa yükselişin durmasına neden olurken, günün de %2,70 seviyelerine kadar sınırlı da olsa gevşeme ile tamamlandığına şahit olduk. Doları piyasa kuru olan sepet bazında DXY ise, teknik mânâda 102 seviyesine doğru devam eden yolculuğunda dün benzer bir şekilde 100,4 seviyesini test etmesi ardından hafif de olsa gevşeme kaydetti. 
  • DXY sepetinin içinde ağırlıklı olarak yer alan EUR, dolar karşısında 1,08 seviyesinin hemen üzerinde ve çok kritik bir seviyede işlem görüyor. EUR’da haftalık bir bakış açısıyla 1,08 seviyesinin altında olası bir kapanış, beraberinde oldukça sert bir düşüşü de getirebilir.  
  • ABD Başkanı Biden ilk kez Moskova’nın Ukrayna’yı işgalinin soykırım anlamına geldiğini söyledi. Öte yandan, Rusya lideri Putin ateşkes görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlandığına işaret edip “ritimli ve sakin bir şekilde” operasyonunu sürdüreceğini ve hedeflerine ulaşacağını söylerken, bu sabah petrolün varil fiyatını dün 6 dolar yükselerek 105 dolar seviyesine yeniden dayandığını görüyoruz. Ana beklentimiz bu olmasa da, teknik bir bakış açısı ile, 106 dolar seviyesinin üzerinde bir kapanış petrolün yeniden yukarı yönlü isteğini kamçılayabilir. Jeopolitik risk algısının daha da bozulması ihtimaller dahilinde görünüyor.  
  • Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın benzin fiyatlarını düşürmek için “elinden gelen herşeyi yapmaya kararlı olduğu” aktarıldı. Bu arada, ABD’de yüksek enflasyon Başkan Biden’a yönelik görev onayının gerilemesine yol açıyor. Reuters/Ipsos araştırmasına göre ülkede başkana görev onayı %41 seviyesine gerilediğini de not edelim.
  • ABD reel getirisi ile ters korelasyona sahip altının ons fiyatı, ABD’de enflasyon ile faiz arasındaki makasın daha da açılmasına paralel dün günü oldukça önem atfettiğimiz 1,960 usd/ons seviyesinin üzerine yükselerek 1,978 dolar seviyesini test etti. Teknik bir bakış açısı ile, 1,960 dolar seviyesinin üzerinde haftalık bir kapanış, sarı metalin yeniden ışıldamasına neden olabilir. 
  • İçeride ise, enflasyona endeksli tahvillerin bankacılık sektörünün kârlılığını adeta ‘patlattığına’ işaret eden BDDK bilanço verilerine paralel, bankacılık endeksi (XBANK) son günler ralli yapmaya devam ediyor. Salı günü tarihin en yüksek seviyesinin test edilmesi ardından dün gün içerisinde yön bulmakta zorlanan endeks, günü önemli bir değişim kaydetmeden tamamladı. Borsa İstanbul ana endeksi de, karmaşık bir seyir ardından dün günü tüm zamanların yeni zirvesinden tamamlamayı başardı. Her iki endeks teknik bir bakış açısıyla aşırı alım seviyelerinde işlem görse de, yükseliş isteğinin korunmaya devam edeceğini düşünüyoruz. 
  • Bloomberg’in ilettiği habere göre, dövizini TL’ye çevirecek şirketlere vergi avantajı / istisnası planlanıyor. Yeni taslağa göre şirketlerin DTH’larının KKM’ye yatırılması halinde bunlara yönelik vergi avantajının süresi uzatılıyor. Mevduatı en az 3 ay vade ile değerlendiren şirketler, vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payı ile diğer kazançlara kurumlar vergisi istisnası uygulanacak. Bu haber sonrasında son günlerde yönünü bir miktar da olsa aşağıya çeviren USDTRY kuru, dün 14,55 seviyesine varan bir geri çekilme kaydetti.  
  • Yeni güne Yeni Zelanda Merkez Bankası (RBNZ) son 22 yılın en sert faiz artışına imza atarak faiz oranlarını 50 baz puanlık bir artışla %1,50 seviyesine yükseltmesi ile başlıyoruz. Asya hisseleri, ABD enflasyon verisinin beklentilere paralel sonuçlanması ardından şimdilik yükselişini durduran 10 yıllık getirilere paralel bu sabah %2’ye yakın bir yükselişle günü kucaklıyor. Şangay tarafında ise zihinleri kurcalayan izolasyon endişelerine paralel Çin hisselerinin baskı altında kalmaya devam ettiğini görüyoruz.  
  • Mali piyasaların gündeminde bugün içeride önemli bir veri görünmüyor. Dışarıda ise Euro Bölgesi sanayi üretimi ve ABD ÜFE enflasyon verilerini takip edeceğiz.

>XAUUSD

Teknik mânâda 1,960 usd/ons seviyesinin üzerinde haftalık bir kapanış, tüm zamanların zirvesinin yeniden test edilmesine neden olabilir.

16498248445d46f5227bd0d40432070f00df24c225_1_1200.jpg

>EURUSD

1,08 seviyesinin altında haftalık bir kapanış, beraberinde oldukça sert bir düşüşü de getirebilir.

164982484413081fc811ff15f5d7f40f40578b2ae0_2_1200.jpg

>DXY

ABD Dolarının piyasa kuru olan DXY’nin teknik manada 102 seviyesini hedeflediğini düşünüyoruz.

164982484527195fa8d5af866a5a6c3349a0fa0f64_3_1200.jpg

>ABD TÜFE

ABD’de manşet TÜFE enflasyonu son 41 yılın zirvesine yükseldi.

1649824845e2b6bbbff72dc9da34643126bd1f5230_4_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.