Haftanın ilk günü Londra piyasalarının tatil konumunda olması nedeniyle göreceli olarak hâkim olan sakin seyir, haftanın ikinci günü yerini oldukça hareketli bir seyre terk etti. ABD tarifeleri ve artan işletme maliyetlerinin etkisiyle, İngiltere’de hizmet PMI verisi on yedi ay sonra ilk kez daralırken, ihracat siparişleri de Şubat 2021’den bu yana en hızlı düşüşünü yaşadı. Bu gelişmeler, İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) faiz indirimlerini öne çekme ihtimalini güçlendirirken, yarın sonuçlanacak olağan BoE toplantısından 25 baz puan indirimine kesin gözüyle bakıyoruz. Şu anda %4,50 seviyesinde olan politika faizinin %3,5 seviyesine kadar inmesi yönündeki beklentiler artarken, BoE’nin faiz indirimine yönelik aciliyet sinyali vermesi durumunda ise, kraliyet aslanında hızlı bir gerilemenin yaşanmasını bekliyoruz.
Almanya’da muhafazakâr lider Friedrich Merz, ilk turda aldığı tarihi yenilginin ardından, ikinci oylamada parlamentodan güvenoyu alarak şansölye seçildi. Sosyal Demokratlarla kurduğu kırılgan koalisyon, Merz’in mali disiplin vaadinden geri adım atması ve kabine atamaları nedeniyle güven sorunu yaşarken, bu zorlu başlangıç Almanya’nın Avrupa liderliğini üstlenme beklentilerini gölgeledi. Avrupa’nın güvenlik ve ticaret meselelerinde Almanya’dan güçlü liderlik beklediği bir dönemde, Merz’in göreve gelişi hem umut hem de belirsizlik barındırıyor.
Hazır Avrupa’dan söz etmişken, hafta sonu, yedi aydır devam eden maraton hazırlığım ardından Çekya’nın başkenti Prag’da ilk maratonumu tamamladım. Kısa bir süre kaldığım Çekya’da elde edindiğim izlenim, The Economist dergisinin 24 Nisan tarihli makalesinin ana fikri ile örtüşüyor. The Economist dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa güvenliğinde giderek daha belirleyici bir aktöre dönüştüğünü vurguladı. ABD’nin küresel liderlikten çekildiği, Rusya tehdidinin arttığı ve Ukrayna’nın savunmada kaldığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu yazdı.
“Avrupa güvenliği Türkiye olmadan düşünülemez” sözlerine yer verilen yazıda, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişi, Baykar’ın Leonardo ile işbirliği ve Avrupa’nın mühimmat ihtiyacına karşılık verebilecek kapasitesi ön plana çıkarıldı. Ukrayna’daki rolü, Karadeniz’de olası barış gücüne liderlik isteği ve Avrupa savunma bütçesinden pay alma hedefiyle Türkiye’nin jeopolitik konumunu güçlendirdiği belirtildi. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi ardından her iki taraftan yapılan yazılı açıklama görüşmenin yapıcı geçtiği ve bölgedeki barış süreçlerine destek olacağı belirtildi. Olumlu geçen telefon görüşmesi ardından ikili ilişkilerin yolunda gittiği, Rusya-Ukrayna savaşını bitirmede işbirliği yapacaklarını dile getirildi. Her iki devlet adamının birbirlerini davet ettiklerini de not etmemiz gerekiyor. ABD-Türkiye hatta AB-Türkiye ilişkilerinin yerinde gitmesi, fon akımları için de oldukça önemli bir gösterge olduğunun altını çizelim.
İngiltere’de zayıf veriler, BoE’den beklenen faiz indirimi, Almanya’da güven sorununa rağmen, Trump’ın zayıf dolar oyun planına paralel hem EUR hem de GBP dün dolar karşısında sert bir şekilde değer kazandı. Altın 3,500 dolar zirvesi sonrası yaşanan 300 dolar büyüklüğünde geri çekilme ardından kâr satışlarının bitmesi ile dün yönün tekrar yukarı çevirerek döndüğünü, altının ise 3,435 dolar seviyesine kadar tekrar yükseliş kaydetti. Asıl fiyat hareketinin ise son günlerde brent cinsi ham petrolde yaşandığını not etmemiz gerekiyor. Londra piyasalarının kapalı olduğu hafta başı bir kez daha 58 dolar seviyelerinin ortalarına kadar gelerek son dört yılın en düşük seviyesini test eden brent petrol, dün 62 dolar seviyesine kadar toparladı. OPEC+’ın üst üste ikinci ayda üretim artışını hızlandırma kararı alması, küresel ticaret gerilimlerinin talep görünümünü belirsizleştirmesiyle birlikte arz fazlası endişelerini artırdı. Uzun süredir petrol konusunda temkinli duruşumuzu koruduğumuzu okurlarımız hatırlayacaktır.
Brent cinsi ham petrolün varil fiyatının gerilemesi her ne kadar Türkiye’nin cari işlemler dengesi ve enflasyonla mücadelesinde önemli bir yer tutsa da, ya da yukarıda da belirttiğim üzere ekosistem şu anda Türkiye pozitif görünüm sunsa da, 19 Mart sonrası dönem baz alındığında, hâlen daha Türk mali piyasalarında kırılgan görünümün devam ettiğini söylemem gerekiyor. Mesela, ordunun cephanesi misali TCMB’nin de swap hâriç net döviz rezervleri hâlen daha istenilen düzeyde toparlanamadı. Londra’nın tatil olduğu 5 Mayıs valörlü işlemlerde, TCMB’nin net döviz pozisyonu her ne kadar 0,8 milyar dolar iyileşme kaydetse de, son yirmi dokuz iş gününün faturası yaklaşık 50 milyar dolar azalma olarak tüm çıplaklığı ile masa üzerinde durduğunu söylememiz gerekiyor.
Bu noktayı biraz daha açmak isterim. Şöyle ki, Cuma günü TCMB’den makro ihtiyati önlemler kapsamında pek çok sayıda önlem gelmişti. Öncelikle atılan adımların yegâne amacının son dönemde azalan TL ilgisini artırarak, artan döviz talebini de sınırlandırmak olarak gördüğümüzü not edelim. ︎Bu tedbirler bir yere kadar işe yarayacağını düşünsek de, TL’nin reel mânâda getiri sunmaya devam ettiği bir ortamda azalan güven ortamı düzelmeden, para politikası tek başına geniş spektrumlu antibiyotik misali her derde deva olamayacağını düşünüyoruz. TCMB’nin aldığı kararların bir yansıması olarak bankaların kaynak maliyetinin yükseleceği bunun da hâliyle kredi faizlerine yansıyacağını göz ardı etmemek gerekiyor. Normalleşme ve sadeleşme politikalarının izlendiği bir dönemde TCMB’nin pek çok sayıda önlem açıklaması, bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
TCMB hamlelerinin bankacılık sektörüne ilave yük getireceği beklentisi ile BIST Bankacılık endeksi pazartesi günkü işlemlerde %1,8 düşmesi ardından dün ise kayıplarının bir kısmını telafi etse de, 19 Mart’a göre bakılırsa, kayıpları %31’e taşındığını not etmemiz gerekiyor. USDTRY kuru 38,60 seviyesine yükselirken, CDS risk primi ise 345 puan seviyesine hafif de olsa gerilerken, iş gören faiz son dönemlerde olduğu üzere %48,99 seviyesinde yer aldı.
TÜİK Nisan ayı enflasyon rakamlarını duyurması ardından (aylık %3,0 yıllık ise %37,9) dün de mevsimsellikten arındırılmış aylık TÜFE enflasyonu %2,65 olarak açıklandı. Aylık değerlendirme raporunda enflasyonun ana eğiliminin Nisan ayında yükseldiği belirtildi. Yaşanan kur etkisi, zirai don etkisi, elektrik zammı gibi kalemlerden enflasyonun biraz yüksek gelmesi beklense de, korkulanın da altında kaldığını not edelim. Bunun da nedeninin soğumaya yüz tutan iç talep olduğunu düşünüyoruz. KKTC İstatistik Kurumu verilerine göre ise Nisan ayında yıllık enflasyon baz etkisi ile %40,96 seviyesine gerileyerek son kırk ayın en düşük seviyesini test etti.
Yeni gün başlangıcında, bir süredir tansiyonun yüksek seyrettiği Hindistan ve Pakistan hattında sıcak temasın gerçekleştiğini okuyoruz. Hindistan, topraklarında ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’de terörist altyapılara yönelik geniş çaplı hava saldırıları düzenlediğini açıkladı. Pakistan ise saldırılarda sivillerin ve camilerin hedef alındığını, beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü iddia etti; karşılıklı yoğun top atışları ve sınır çatışmaları yaşandı. Gerginlik, nükleer silaha sahip iki komşu ülke arasında son yirmi yılın en ciddi çatışmasına dönüşürken, BM ve ABD’den itidal çağrısı geldi. Saldırı haberleri Hint borsa vadeli işlemlerinde sınırlı düşüşe ve bazı hava yollarının uçuş iptallerine yol açtı. Hindistan rupisini baskı altına kalsa da, piyasa yansımasının şimdilik sınırlı kaldığını not edelim.
Gözler bu akşam KKTC saati ile 21.00’de FED’in açıklayacağı faiz kararına çevrildi. Faiz oranlarının sabit bırakılmasına kesin gözüyle bakılırken, karar ardından mikrofon karşısına geçecek Powell’ın konuşması büyük bir dikkatle takip edilecektir. Daha da önemlisi, Trump’ın karara tepkisinin sert olabileceğinden endişe ediyoruz. Hafta sonu ABD ve Çinli üst düzey yetkililerin İsviçre’de resmî ticaret görüşmeleri yapacaklarını duyurması piyasalarda iyimserlik yaratırken, Çin ekonomi yönetimi de artan zorluklarla mücadele kapsamında destekleyici adımlar attı. Çin Merkez Bankası, 10 baz puanlık faiz ve 50 baz puanlık zorunlu karşılık indirimi açıklarken, emeklilik fonlarının hisse senetlerine yönlendirilmesi gibi ilave teşviklerle birlikte bu adımlar piyasalar tarafından olumlu karşılandı.
Yeni gün başlangıcına damga vuran önemli gelişmeler ardından Yuan zayıflarken, Euro, Yen ve Sterlin dün dolar karşısında elde ettikleri kazanımlarını geri verdi. Hatta, nükleer başlığa sahip iki ülke arasından yaşanan gerilime rağmen, ticaret görüşmelerine odaklanan altın 3,380 dolar seviyesine geri çekildi. Geceyi düşüşle tamamlayan ABD borsalarının vadeli işlemleri güne yükselişle başlarken, pasifiğin diğer ucunda da ılımlı bir tablo görüyoruz: Kore ve Şangay borsaları sırası ile %0,5 oranında yükseldi. FED toplantısına kadar bekle ve gör stratejisinin ağır basarak günün göreceli olarak sakin geçmesini bekliyoruz.
Emre Değirmencioğlu
Zorlu konjonktür göz önünde bulundurulduğunda, şirketlerin öz kaynak yapılarının güçlü tutulmasına yönelik ihtiyatlı politikanın sürdürülmesinin gerekli olduğu ve bu nedenle karların hissedarlara dağıtım konusu yapılmayarak bir oto finansman kaynağı olarak şirket dışına çıkartılmaması gerekliliği bulunmaktadır. Söz konusu oto finansman kaynağının dağıtılmamasıyla, şirketler dış kaynak kullanımına hiç ihtiyaç duymayacak ya da daha az düzeyde ihtiyaç duyacaklar, bu sayede dış kaynak kullanımı karşılığında ödenecek faiz yükü de haliyle azalacaktır.
Özetle, Şirketlerin bu türbülansı atlatabilmesi adına tedbirli olmaları ve iyi bir finansal yönetim sergilemeleri şart. Bu bağlamda şirketlerin finansal ve vergisel sebeplerle, en büyük oto finansman kaynağı olan kar paylarının hissedarlara dağıtımında tabiri caiz ise cimri davranmaları, hissedarların ise şirketlerinin gelecekte de varlıklarını sürdürmelerini istiyorlarsa yumurta veren tavuklarını bugünden kesmemeleri gerektiğini unutmamaları gerekiyor.