Ne zaman günlük yaşantımda tanıdığım insanlar bana, “şu hisseyi aldım böyle oldu”, “altın aldım uçtu” gibisinden göndermelerde bulunsalar suratıma müstehzi bir gülümseme gelir oturur. Genellikle insanlarımız, bizim gibi profesyonelleri ellerinde “sihirli değnekle” dolaşan “para sihirbazı” zannederler. Fakat gerçekte böyle bir şeyin mümkün olmadığını ya da önerilerimiz “işlerine” gelmediğinde ve yahut yanıldığımızı yüzümüze söyleyemeseler de girişteki cümlede ifade etmeye çalıştığım imalarla düşüncelerini söylemekten geri durmazlar. Bu durum aslında hayatın bir çok alanında kendini gösteren bizim insanımıza mahsus “özgüven patlamasına” ya da “bilgi sahibi” ne gösterilen saygıya da güzel birer örnektir. Aynen futbol takım antrenörlerine “ilk on bir” ya da “maç taktiği” vermekteki maharetleri gibi. Günümüzde bilgiye erişimin kolay olması ve finansal piyasalarda işlem yapma kolaylığı sayesinde daha da gelişen “yatırımcı öz güveni”, sanırım bu türden davranışların en önemli nedeni olsa gerek.
Davranışsal Ekonomi Yaklaşımı:
Elbette amacım bu bahsettiğim hususları yazarak, içinden yetiştiğimiz ve halen yaşadığımız toplumu eleştirmek değil. Bazı “Nev-i Şahsına Münhasır” diye tabir edebileceğim bu davranışlar aslında,” Davranışsal iktisat (behavioral economics)” teorisinin alanına giriyor. Bu yaklaşıma göre bizler, iktisat biliminde öne çıkan geleneksel-klasik teoride ifade edildiği gibi kararlarımızı rasyonel biçimde alan “homo economicuslar” değiliz. Homo economicus, hem maddi hem de manevi karar alma sürecinde sağlayabileceği en yüksek faydaya odaklanan ve bu nedenle her durumda mantığıyla hareket eden insan anlamına geliyor. 80’li yıllara kadar ekonomi dünyasında kabul gören hâkim görüş tam olarak buydu. İnsanların her zaman faydayı ve kârı maksimumda, zararıysa minimumda tutmaya yönelik davranışlarda bulunduğuna inanılıyordu.
Davranışsal İktisat kuramıysa şöyle diyor:
Paramızı yönetirken, alışveriş veya yatırım kararı alırken yalnızca ekonomik veya finansal göstergelerle değil, aynı zamanda kendi iç dünyamız, deneyimlerimiz ve sezgilerimizle de hareket ederiz.
70’li yılların sonunda ortaya çıkan ve 80’lerden itibaren etkisini göstermeye başlayan “davranışsal iktisat”, döneme hâkim olan temel iktisadi görüşün güncel durumdaki davranışları açıklarken eksik kaldığını, bu davranışları anlamlandırabilmek için psikolojik ve sosyolojik unsurların da analizlere dâhil edilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Günlük hayattaki alışveriş tercihlerimizden, geleceğimizi önemli ölçüde etkileyecek yatırım kararlarına kadar hemen tüm tercihlerimiz, kişisel karakter özelliklerimiz, ait olduğumuz sosyolojik katman, eğitim seviyemiz gibi psikolojik ve sosyolojik bir takım şartlara bağlıdır. Günümüzde de bir çok mal ve hizmetin fiyatı, bu özelliklerin analiziyle elde edilen sonuçlara dayanmaktadır. Finansal Piyasalardaki fiyatlar da buna dahil olmak üzere.
Çoğumuz farkındayızdır, internette dolaşırken karşımıza sürekli bir takım reklamlar çıkar. Bütün bu reklamı yapılan ürünler, bizim kültürel tercihlerimiz ,gelir düzeyimiz, ilgi alanlarımız, seyahatlerimiz ( malum her gittiğimiz yerden fotoğraf paylaşmayı ve konum belirtmeyi çok severiz.) ve daha bir çok davranış biçimimiz baz alınarak geliştirilen algoritmalarla belirlenmektedir. Hatta iş o raddeye varmış durumda ki, neredeyse bu algoritmalar bizi bizden daha iyi tanır hale gelmiş bile diyebiliriz. Zira hakkımızda elde ettikleri veriler “Big Data” olarak biriktirilmekte, geliştirilen stratejilerle “Algılarımızı” yönlendirmeyi başarabilmektedir. Ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi, nerede ve nasıl bir evde oturacağımıza dahi müdahale edebilmektedirler. Finans Piyasalarında da benzer mantıkla çalışan algoritmalar olması sanırım şaşırtıcı olmayacaktır. Böylelikle hangi yatırım aracına yatırım yapacağımıza bile karar verdiklerini söyleyebiliriz.
Kripto Paralar, Game Stop, Gümüş,Bist-100 ve Diğer Piyasalar
Yukarıda değindiğim şartlar altında, önceki yazılarımda sıkça dillendirdiğim bir hususa tekrar değinmek istiyorum. Algılarınızın manipüle edilmesine izin vermek istemiyorsanız; şu önerileri bir yana not etmenizde fayda olacağını düşünüyorum. Bilindiği üzere, 2020 Yılının tamamında “yabancı yatırımcılar” Hisse Senetlerinde net olarak satıcıydılar. 2019 yılında %66 olan pay sahiplik oranları 5 Şubat 2021 haftasında (TCMB Haftalık Menkul Kıymet, Rezerv, Mevduat Verileri Tablosu) %46,40’a kadar gerilemiş durumdadır. Benzer şekilde “Kurumsal” ve “Büyük” olarak nitelendirilen yatırımcılar da hisse senedi sahipliklerini azaltma eğiliminde. Hisse Senedi yatırımlarını önemli ölçüde arttıran yatırımcı grubu Genç ve Bireysel Yatırımcılar ki, bundan önceki yazıda Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verileri ile değinmiştim.
Benzer eğilimler yurt dışı piyasalarda da kendini gösteriyor. ABD’de Game Stop isimli şirket hisselerinde gerçekleşen durumu sizlere açıklamaya çalışmıştım. Ardından internette organize olan aynı küçük yatırımcı grubunun “Gümüşte” operasyona niyetlendiğinden bahsetmiştim. Warren Buffett’ın portföyünün %70’lik kısmını sattığını bundan 1 yıl önce zaten duymuştuk. ABD Borsalarında işlem yapan Kurumsal Yatırımcılar ( Emeklilik Fonları, Sigorta Şirketleri) ile tecrübeli olarak adlandırılan büyük bireysel yatırımcıların hisse senedi yatırımlarını azalttıkları da biliniyor. ABD’de yatırımcı profilinin çoğunlukla 20-35 yaş grubu “Genç Yatırımcılardan” oluştuğu istatistiklerde de gözlenen bir gerçek.
Neredeyse 8 yıldan bu yana “sıfıra” yakın seyreden faiz oranlarının “Varlık Fiyatlarında” birikmiş “Balon” oluşturduğuna dair belki de yüzlerce yazı yazılmıştır. Başta FED ve ECB olmak üzere hemen tüm merkez bankalarının “Tahvil Alım Programları” ile sürekli para arzını genişlettiği de bir vakıa ki varlık fiyatlarındaki artışın asıl sebebi de budur. Bir yandan da özelde “bitcoin” olmak üzere “altın ve gümüşte” de çok hızlı değer kazançları bu sayede yaşanmış durumda.
Bu şartlar altında, yatırımcıların profili bahsettiğim gibi iken, tanıdıklarımın da bana kripto para dahil “tavsiyeleri” çoğalmışken, yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte, verebileceğim en önemli tavsiye “DİKKATLİ OLUN HAZIR GÜZEL PARA KAZANMIŞKEN KARINIZI ALIP BİR KÖŞEDE KEYFİNİ ÇIKARIN” demekten başka ne olabilir?
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun…
Erden Armağan ER-14.02.2020 [email protected]