Connect with us

EKONOMİ

Mahfi EĞİLMEZ: 2021 Eylül Ayından 2023 Ortalarına Kadar Uygulanan Ekonomi Politikasının Özeti:

Yayınlanma:

|

2021 Eylül ayında enflasyon yüzde 19 iken ve yükselme eğilimi gösterirken Merkez Bankası, daha önce defalarca denenip hiçbir zaman başarıya ulaşmamış bir yola girerek yüzde 19 olan politika faizini düşürmeye başladı. Bunu yapmasının altında yatan neden faizi düşürünce enflasyonun da düşeceğine olan inançtı. Bu hamle politika faizi yüzde 8,5’e ininceye kadar aylarca devam etti. Bankalar da Merkez Bankası’nın bu uygulamasına uygun biçimde hem mevduat hem de kredi faizlerini düşürdü. Böylece, tasarrufa negatif reel faiz uygulama dönemi başladı ve bunun sonucu olarak kredi faizleri enflasyonun altına indi. Bu gelişme Türkiye’de ucuz kredi döneminin kapısını açtı. Parası olanlar paralarının satın alma gücünü faizle koruyamayacağını görünce konut, araba veya diğer malları satın almaya yöneldiler, parası olmayanlar ise ucuz krediden yararlanarak kredi alıp ve konut, araba, diğer malları satın aldılar. Faiz ile borsa genellikle ters yönlü hareket ettiği için faiz düştükçe insanlar borsaya daha fazla yöneldiler, borsa hızla yükseldi. Bu kez borsaya ilgi daha da arttı. Bütün bunları yetersiz bulup da daha çok kazanmak isteyenler Ponzi fonlarının çekiciliğine kapılıp ve paralarını saçma sapan işlere yatırdılar.

Paranın değeri düştükçe paradan kaçış hızlandı, restoranlar, kafeler dolmaya herkes metroyla, otobüsle gideceği yere arabasıyla gitmeye başladı. Dövize yönelişi önlemek için faizi artırmak yerine bir yanlış daha yapılıp kur korumalı mevduat hesabı (KKM) icat edildi. Enflasyon yükseldiği için ücretli kesim ve gelirini enflasyon kadar artırma yeteneği olmayanlar kaybetmeye başladılar. Sonuçta orta sınıf yok oldu. Bu arada tüketime dayalı bir büyüme yakalandığı ve onun etkisiyle işsizlik azaldığı için sorun yokmuş gibi algılandı. Sanal bir refah ortamı yaratıldı.

Bu gidişin sonu olmadığı, bu şekilde büyümenin sürdürülebilir olmadığını ilk önce yabancı yatırımcılar ve finans kuruluşları gördüler ve önce doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını kestiler sonra da borç vermeyi minimum düzeye indirdiler.

2023 Ortalarından Bugüne Kadar Gelen Ekonomi Politikasının Özeti:

Hükümet, bu gidişin kötü olduğunu fark ettiğinde enflasyon yüzde seksenlere dayanmış TL, dolara karşı büyük değer kaybı yaşamıştı (2021 Eylül’ünde 1 USD = 8,40 iken 2023 Ortasında 1 USD = 23.633 olmuştu.) Bu gidişin sonunun kötü olduğu fark edilince Haziran 2023’de ekonomi yönetimi değişti ve Merkez Bankası faiz artırmaya başladı. Bankalar da yine Merkez Bankası’nı izleyerek mevduat ve kredi faizlerini artırmaya yöneldiler. Bu durumda borcu olanlar ödeme vadesi geldiğinde daha yüksek faizlerle kredilerini yenilemek zorunda kaldılar. Faizler artmaya devam ettikçe konut ve otomobil alımı düşüşe geçer, borsaya ilgi azalır, insanlar paralarını toparlayıp mevduata yönelmeye başlarlar. Tüketim mallarına olan talep düşüşe geçince büyüme de gerilemeye başlar yavaş yavaş işsizlik artışa geçer. Orta sınıf yok olduğu için bu çöküşü dengeleyecek kimse kalmamıştır. Tam tersine büyümedeki düşüş ücretliler ve gelirini ayarlayamayanlar için daha ciddi bir çöküşün habercisi olur.

Eskiden bu ilk dönemin hovardalığının bedelini ödemek ve çöküşten çıkmak için IMF yardıma çağırılırdı ve IMF de aşağı yukarı bunları yaptırır ama ekonomiyi desteklemek için de borç verirdi. Şimdi IMF ve dış destek olmaksızın bunlar yapılmaya çalışılıyor. Merkez Bankası’nın politika faizini artırmaya başlaması ve KKM’den çıkış çabaları bile ülkenin risk primini (CDS) 300’ün altına çekmeye yetti. Merkez Bankası faiz artırmaya başlamadan önce CDS primi 834 baz puandaydı, bugün 286 baz puanda. Aradaki 548 baz puanlık fark uygulanan irrasyonel politikanın maliyetidir. Bu fark Türkiye’ye yüksek dış borçlanma faizi ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının kesilmesi şeklinde mal oldu.

Şimdilerde esnaf, faizlerin artırılmasının kendilerine ağır bir fatura yüklemeye başladığından şikâyet ediyor. Bunların olacağını ilk faiz düşürme ve KKM’ye geçiş hamlesi sırasında ve sonrasında defalarca söyledik, bıkmadan usanmadan yazdık anlattık. Toplumun çoğunluğunun sesi çıkmadı hatta bazıları bize kızdı, karamsar tablo çizmekle suçladı, faizleri düşürmenin enflasyonun düşmesini sağlayacağını savundu. O zaman bize kızanlar şimdi bizden önde gidiyor ve faiz indiriminin ve KKM uygulamasının yanlış olduğunu söylüyor. Haklılar, bu konuda güzel bir Atasözümüz var: “İki yanlış bir doğru etmez.”

Bazen, ekonomi bilmesek bile, Atasözlerimizi hatırlasak yanlış yapmaktan ve hatada ısrar etmekten kurtulabileceğimizi düşünüyorum.

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patrona Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.

Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;

Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.

Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.

Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.

İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.

Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

DOLAR KRİZİ NESIL ORTAYA ÇIKAR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dolar krizi, bir ülkenin yerel para biriminin ABD doları karşısında hızla değer kaybetmesiyle oluşan ekonomik durumdur. Bu kriz; döviz kıtlığı, borç ödeme güçlüğü, sermaye kaçışı ve yüksek enflasyon gibi ciddi ekonomik sorunları beraberinde getirir. İşte dolar krizinin nasıl ortaya çıktığına dair temel nedenler:

1. Cari Açık ve Dış Ticaret Bağımlılığı

  • Ülke, ithalata ihracattan fazla para harcıyorsa sürekli dolar ihtiyacı doğar.

  • Bu açık sürdürülemez hale geldiğinde dolar bulmak zorlaşır ve kriz tetiklenir.

2. Yüksek Dış Borç ve Vade Baskısı

  • Kamu veya özel sektörün yüklü miktarda dolar cinsinden borcu varsa ve bu borçların vadesi gelmişse;

  • Dolar bulmakta zorlanan ülke ödeme güçlüğüne düşer ve piyasa panikler.

3. Merkez Bankası Rezervlerinin Erimesi

  • Merkez Bankası döviz rezervlerini düşürdüğünde güven kaybı yaşanır.

  • Özellikle rezervlerin swap gibi “emanet” paradan oluştuğu ortaya çıkarsa, yatırımcılar dolara hücum eder.

4. Sermaye Kaçışı ve Güven Erozyonu

  • Yatırımcılar ülkeye olan güvenini yitirdiğinde (hukuksuzluk, keyfi kararlar, faiz baskısı vs.) dolar cinsinden varlıklarını yurt dışına çıkarır.

  • Bu talep doları fırlatır.

5. Kur Korumalı Mevduat ve Dövize Endeksli Politikalar

  • Devletin doları bastırmak için kullandığı geçici araçlar (örneğin KKM) sürdürülemez hale geldiğinde şok yaşanır.

  • Kur üzerindeki “baskı” bir anda patlayabilir.

6. Enflasyon ve Faiz Uyumsuzluğu

  • Yüksek enflasyona rağmen faiz düşük kalırsa yerli para değer kaybeder, insanlar dolara yönelir.

  • Dolarizasyon artar, kriz riski büyür.

7. Küresel Etkiler (FED Faiz Artışı vb.)

  • ABD Merkez Bankası (FED) faiz artırdığında, gelişmekte olan ülkelerden dolar çıkışı başlar.

  • Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde bu ciddi sarsıntılar yaratır.

Örnek: 2021-2022 Türkiye Dolar Krizi

  • TL’nin değer kaybı, düşük faiz ısrarı, KKM uygulaması, Merkez Bankası’nın rezerv satışı gibi politikalarla birleşerek krizi tetiklemişti.

  • Kur bir günde %10-15 sıçramıştı.

Okumaya devam et

EKONOMİ

YEŞİL MUTABAKAT VE SINIRDA KARBON VERGİSİNE (SKV) HAZIRMIYIZ ?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya ithalatının % 29,6’sını Avrupa gerçekleştiriyor. Türkiye’nin ihracatının da % 50′ si Avrupa Bölgesine yapılıyor.

Ülkenin en büyük sanayi kollarından olan ÇELİK ve ÇİMENTO sektörünün yeşil mutabakata ve sınırda karbon vergisine hazırlanabilmesi için dönüşüm ve uyum maliyetleri her ikisi için ayrı ayrı 30 MİLYAR DOLAR… Toplam 60 Milyar DOLAR..

Sınırda Karbon Vergisini (SKV) ya biz toplayacağız ya onlar. Biz toplarsak sanayi yaşar aksi var olan sanayiyi de eritmek demek…

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.