Connect with us

GÜNDEM

Prof. Dr. Korkut Boratav : Haiti’de bir siyasal cinayet ve öncesi

Yayınlanma:

|

Haiti Cumhurbaşkanı Juvenel Moise, 7 Temmuz 2021’de Başkanlık Konutu’nu basan, kiralık bir çete tarafından öldürüldü. Cinayete 26 Kolombiyalı ve ABD-Haiti pasaportu taşıyan iki kişi katıldı. Bir darbe girişimi olduğu söyleniyor. Siyasal cinayetleri yaygın olan Haiti için dahi “olağan” sayılamayacak bir durum… 

Moise öldürüldüğünde ülkenin parlamentosu (seçim yapılamadığı için) yoktu. Ülke Başkanlık kararnameleri ile yönetiliyordu. Başkan’ın da görev süresi son bulmuş; yeni seçim yapılamamıştı. Moise, cinayetten önce başbakanı azletmiş; yeni başbakan göreve başlayamamıştı.  

Haitili “yetkililer”, ABD müdahalesi için Biden’a başvurdu. Biden yönetimi asker yollamayı kabul etmedi; ama “tartışmalı iki başbakan” arasında “tercihini” belirtti; hükümet kurulabildi. 

Bu bilgiler, Moise’nin ölümünden önce bile Haiti’de ağır bir siyasal bunalım olduğunu gösteriyor. Bu ülkedeki her kargaşada ABD daima (ve çoğu kez haklı olarak) “olağan şüpheli”dir. 

Cinayetin arka planı, ABD ve Kolombiya’nın rolleri tam aydınlanamadı. Olguları Gazete Duvar’da Mühdan Sağlam değerlendiriyor (“Haiti’de Suikast”, 19 Temmuz).  Bilgiler zenginleştikçe meslektaşımızın konuya döneceğini umuyorum.

Bu cinayet vesilesiyle Haiti’ye, Güney coğrafyasındaki toplumsal mücadeleler açısından bakabiliriz. Bu yazıda bunu yapmaya çalışıyorum. 

Önce Haiti’nin son üç yüzyıllık tarihine, emperyalizmin katkılarına odaklanarak göz atıyorum. 

Neoliberal “serbest ticaret politikaları”, uluslar-arası işbölümünü nasıl etkiledi? Bu soruyu, Haiti tarımını bir “deney” gibi gözleyerek yanıtlayan çalışmalar var. Yazıda bunları da gözden geçiriyorum.

Haiti tarihçesi: Kritik dönemeçler…    

Amerika Kıtası’nın Karaib bölgesi, tarihsel olarak “Latin” (örneğin Küba’daki gibi İspanyol), Haiti’de Fransız, Jamaika’da İngiliz sömürgeciliğinin miraslarını içerir.  

Haiti, Güney Amerika’da bağımsızlığını ilk kazanan ülkedir. Afrika kökenli kölelerin Fransız ordusunu yenilgiye uğratan bir isyan sonunda… 

Bu şanlı başlangıcın sonrası ise hazindir. Haiti bugün, 11.5 milyonluk nüfusu ile Güney Amerika’nın en yoksul ülkesidir.    

Wikipedia’dan da yararlanarak Haiti’nin üç yüzyıllık tarihinin kritik dönemeçlerini özetleyelim: 

  • General Dessalines’in liderliğindeki isyan zaferle sonuçlanır. Haiti 1804’te bağımsızlığını ilan eder. Anayasası köleliği lağvetmiş; ülke topraklarında yabancıların mülkiyetini yasaklamıştır. 
  • Fransa Haiti’nin bağımsızlığını 1826’da tanır. Köle ve çiftlik sahiplerinin kayıpları karşılığında Haiti, Fransa’ya 90 milyon frank tazminat ödemeyi kabul eder.  
  • Bu tazminat, Batı bankalarından çok yüksek faizlerle borçlanılarak 1947’ye kadar ödenecektir. Tahminlere göre 19’ncu yüzyıl boyunca Haiti millî gelirinin yüzde 80’i dış borç finansmanına gider. 
  • Haitili çiftlik ve köle sahipleri Amerika’ya yerleşmiştir. ABD, 1862’ye kadar Haiti’nin bağımsızlığını tanımaz; Haiti siyaseti ve ekonomisi üzerinde daima iddialıdır. 
  • 1915-1934 ABD işgali: Başkan Wilson iç karışıklıkları bahane ederek Haiti’nin işgalini kararlaştırır. Amerika-yanlısı bir başkan göreve getirilir. Haiti Anayasası değiştirilir; toprak mülkiyeti yabancılara açılır. ABD silahlı kuvvetlerinin işgali 1934’e kadar sürecektir.
  • 1957-1986’da baba-oğul Duvalier’lerin diktatörlüğü: Dr. Francois Duvalier kendisini ömür boyu başkan ilan eder; 1971’deki ölümünden sonra oğlu (“bebe-doktor Duvalier”) onun yerine geçer. Başkan’a bağlı özel milislerin (“Tonton Macoutes”in)  ülkeye baskı ve dehşeti yerleştirdiği bu otuz yılda 40.000-60.000 arasında Haitili’nin öldürüldüğü tahmin ediliyor. 
  • Aristide’in başkanlığı, darbeler: Solcu bir din adamı olan Jean-Bertrand Aristide 1986 ve 2000’deki seçimleri, bir reform programları ile ve ezici çoğunluklarla kazanır. İki seferinde de ABD destekli darbelerle iktidardan uzaklaştırılır. Aristide sürgüne yerleşir; ülke yönetilemez duruma dönüşür. 
  • ABD ve Birleşmiş Milletler “barış güçleri”: 1994-2004’te ABD ordusu, 2004-2017’de Birleşmiş Milletler Barış Gücü (MINUSTAH) askerleri, Aristide’i iktidardan uzak tutmak ve istikrarı sağlamak üzere Haiti’ye yerleşir. Seçimler bu ortamlarda yapılır. 2010’daki deprem 200.000 kişinin ölümüne yol açar. MINUSTAH’ın ayrılması arifesinde Juvenel Moise başkanlığa getirilir. 

Bu kuşbakışı tarihçe, finans kapital ile bütünleşen sömürgeciliğin; zaman içinde de Amerikan emperyalizminin Haiti’nin yoksulluğu, dış bağımlılığı ve istikrarsızlığı üzerindeki etkilerine (birazcık da olsa) ışık tutuyor. 

‘Toprak yağması’, serbest ticaret ve Haiti tarımı1 

1915’teki ABD işgali sonrasında Haiti Anayasası, yabancı sermayeye toprak mülkiyetini açtı. Bu adım, sonraki yıllarda “toprak yağması” ile sonuçlanacaktır. 20’nci yüzyıl son bulurken Haiti burjuvazisi ve dev yabancı şirketler tarımsal arazinin yaklaşık yarısına, genellikle yok pahasına el koymuştur ve önemli bölümlerini boş bırakmaktadır. 

Örneğin 3000 köylü işletmesinden oluşan on bin dönümlük bir arazinin kamulaştırıldığını; Başkan Moise’nin şirketi Agritrans’a  serbest ticaret bölgesi ve muz ihracatı için ucuza kiralandığını; büyük bölümünün üretimden çekildiğini L.Rivara’dan öğreniyoruz. 

Bu yıkım, 1990’lı yıllara kadar tarımın (başta pirincin) dış rekabete karşı korunması ile telafi ediliyordu. Haiti halkı, hububatta pirinç tüketicisidir. Pirinç ve temel gıda ürünleri ithalatı, yüzde 100’e ulaşan oranlarda vergilenmekteydi. Haiti pirinç tüketiminde büyük ölçüde kendine yeterliydi. 

Bu durum 1990 sonrasında IMF’nin Haiti’de yürüttüğü bir “reform” programının “serbest ticaret uygulamaları” ile son buldu. Gümrük tarifelerinde büyük boyutlu indirimler tarımsal ürünlere de uygulandı. Örneğin pirinç ithalatında gümrük resimleri yüzde 50’den yüzde 3’e indirildi.  

Bu “darbe”yi, ABD kaynaklı ikinci bir “şok” izleyecektir: 1996’da Başkan Bill Clinton, ABD çiftçilerine doğrudan (ve yüksek boyutlu) destek aktarımları sağlayan Tarımsal Reform Yasası’nı imzaladı. Yasanın desteklediği Amerikan çiftçilerinin içinde pirinç üreticileri ayrıca gözetilmekteydi. 

Haiti’de pirinç ithalatında sıfırlanan gümrük tarifelerini ABD’de pirinç çiftçilerine ödenen 60 milyar dolarlık sübvansiyon ile birleştirin… Sonuç nedir? Pirinçte tamamen kendine yeterli olan Haiti, bugün Amerikan pirincinin önde gelen (dördüncü) ithalatçılarından biridir. Toplam gıda tüketiminde %80 olan kendine yeterlilik, bugün yüzde 20’ye inmiştir. 

Haiti, serbest ticaret bölgelerinde yoğunlaşan; “üretmediğini yiyen; tüketemediğini ihraç eden” bir uzmanlaşmaya yönelmiştir. Tarımda emek-yoğun olmayan muz, (bir doğal tatlandırıcı olan) stevia, diğer ticarî ürünler yaygınlaşmış; geleneksel hububat (pirinç) yoksul köylülere, sadece geçimlik üretim için bırakılmıştır. 

Böylece, Haiti’nin uluslararası işbölümündeki konumu, IMF’nin “serbest ticaret reçeteleri”, astronomik sübvansiyonlarla beslenen Batılı çiftçiler ve çokuluslu ticaret sermayesi tarafından belirlenmiştir. Clinton’un eyaleti Arkansas’lı çiftçilerin pirinci, Haiti köylüsünün pirincinden çok daha ucuza satılmaktadır. Haiti halkı da Amerikan pirinci yemektedir.  

Gecikmiş itiraflar… 

Bill Clinton 2010’da MINUSTAH Barış Gücü’nde Birleşmiş Milletler temsilciliği yapmaktaydı. O yıl Haiti’de patlak veren ve 7000 kişinin ölümüyle sonuçlanan kolera salgınına MINUSTAH’ın yol açtığını itiraf etmişti. 

Clinton bu kadarıyla kalmadı. Haiti’de gözlediği yoksullaşmaya yıllar önce bizzat katkı yaptığını fark etti; özür diledi. M.R.O’Connor’dan aktarıyorum: 

“Pirinç çiftçilerine sağladığımız sübvansiyon, Arkansas’taki çiftçilerimize yaradı. Ama Haiti’de artan yoksulluğa da yol açtı. Bugün, Haiti’de pirinç üretimini baltalamış olmanın sorumluluğu ile yüzleşiyorum.” 

Hesap sormak ve geçmiş kayıpların telafisi söz konusu olmayınca, bu türden itiraflar, özürler takdir edilemez. Clinton her bakımdan suçludur. 

  • 1.Emperyalizmin ve neoliberal programların Haiti tarımı üzerindeki etkileri için aşağıdaki yazarların belirtilen kaynaklardaki makalelerine bakılabilir: M.R.O’Connor, Foreign Policy, 11 Ocak 2013; J.M. Sundaram ve A.Chowdhury, IPS, 21 Mayıs 2018; L.Rivara, Peoples Dispatch, 28 Mart 2021.

Kaynak : sol.org.tr

Okumaya devam et

Ali Coşkun

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Yayınlanma:

|

Yazan:


Bugün ay sonu olup firmaların finansal sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesi gereken çok önemli bir gündür. Ayrıca yılın ikinci bilanço dönemidir.

Aşağıdaki hususlara azami dikkat edilmesi, firmanızın kredi notu ve bankalarla olan itibarınızın korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

Bugüne özel firmaların yapması gerekenler;

1. Banka Borçlarının Kontrolü ve Ödemesi

Çalıştığınız tüm bankalarla sabah erkenden irtibata geçerek; kredi taksitleri, komisyonlar, BCH, KMH, Ek hesap, devre faizleri gibi ödenmesi gereken bir borç olup olmadığını mutlaka yazılı (e-posta) veya sözlü olarak teyit ediniz.

Varsa bu borçlar gün içinde acilen ödenmelidir.

Para transferi gerçekleştirilmiş olsa dahi saat 17.00’den önce banka hesapları kontrol edilmeli, sistemin bu borçları otomatik tahsil edip etmediği bizzat teyit edilmelidir. Sistemsel gecikmeler yaşanabilmektedir.

2. DBS Komisyonları (Doğrudan Borçlandırma Sistemi)

Bazı bankalarda DBS komisyonları manuel olarak tahsil edilmektedir.

Bu nedenle yalnızca para transferi yapmak yeterli olmayabilir.

İlgili komisyonların tahsil edilip edilmediği saat 17.00’den önce mutlaka kontrol edilmelidir.

3. Takas Çek Ödemeleri

Bugün bankalarda yoğunluk yaşanabileceğinden, takas çek ödemeleri son dakikaya bırakılmamalıdır.

Sistemsel problemler ya da personel hataları nedeniyle çek takası gecikebilir.

Takas saatinin 1 dakika geçilmesi bile çeklerin karşılıksız yazılmasına neden olabilir.

4. KMH (Kredili Mevduat Hesabı) Eksi Bakiyeler

KMH hesapları eksi bakiyede ise mutlaka artıya geçirilmelidir.

Bazı bankalarda bu hesapların sadece dışardan EFT ile kapatılması gerekmektedir.

Hesaptaki mevcut bakiye ile kapatılan durumlarda bile Merkez Bankası’na gecikme bildirimi yapılabilmektedir.

Her ay gecikmeli tahakkuk ödemeleri, firmanın Kredi Notunu olumsuz etkiler.

3.500 TL’lik bir tahakkuk kaydı dahi bazı firmaların kredi kullanamamasına neden olmuştur.

Bazen bu tür ödenmeyen borçların nedenini firmalara sorduğumuzda “ banka bize bilgi vermedi “ şeklinde bildirimler alıyoruz.

Bankaların bu tür borçlar ile ilgili olarak firmalara bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.

Ancak bu tür borçları mesela takasta çeki olduğunu firmalara yazılı veya sözlü olarak bildiren banka şubeleri de bulunmaktadır.

5. Merkez Bankası Memzuç Kayıtları

Bugün yapılmayan her ödeme, 30.06.2025 tarihli gecikmiş tahakkuk, temerrüt veya ödenmemiş kredi taksidi olarak Merkez Bankası kayıtlarına geçebilir.

Bu durum firmanızın finansal itibarını ve rating notunu ciddi şekilde düşürebilir.

Sonuç olarak; Ay sonu işlemleri ihmal edilmemeli, tüm banka hareketleri mesai bitiminden önce birebir takip edilmelidir.

Küçük görünen meblağlar uzun vadede büyük sorunlara yol açabilir.

Finansal disiplini sürdüren firmalar, güçlü banka ilişkileri ve yüksek rating ile her zaman bir adım öndedir.

Ay sonunda yapılan bir ihmal güvenilirliği sarsabilir.

Firmaların bugünü sorunsuz bir şekilde geçirmelerini diliyorum.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan

Yayınlanma:

|

Yazan:

Tüzel Kişilerde Mutlak Butlan: Şirket, Dernek, Vakıf ve Siyasi Partiler Açısından Hukuki Geçersizlik

Hukuk düzeninde bazı işlemler, baştan itibaren geçersiz sayılır. Bu tür işlemler “mutlak butlan” (yokluk) kavramı ile açıklanır. Türk hukuk sisteminde; şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler gibi tüzel kişiler açısından da bu geçersizlik ciddi sonuçlar doğurur.

Mutlak Butlan Nedir?

Mutlak butlan; hukuka, kamu düzenine, ahlaka veya emredici şekil kurallarına aykırı bir hukuki işlemin başlangıçtan itibaren hükümsüz olması halidir. Bu işlemler sanki hiç yapılmamış gibi değerlendirilir. Mutlak butlan hâlinde:

  • Herkes geçersizliği ileri sürebilir.

  • Mahkemeler re’sen (kendiliğinden) dikkate alır.

  • Zamanaşımı söz konusu değildir.

  • Hukuki sonuç doğurmaz.

1. Şirketlerde Mutlak Butlan

Ticaret hayatında şirketler üzerinden gerçekleştirilen bazı işlemler, hukuki şekil şartlarına ve kanuni kurallara aykırıysa mutlak butlan gündeme gelir.

Örnekler:

  • Geçersiz Kuruluş: Asgari sermaye şartını taşımayan bir anonim şirketin kurulması.

  • Kanuna Aykırı Amaç: Yasa dışı işler (örneğin kaçakçılık) için kurulan şirketler.

  • Şekil Eksikliği: Genel kurul toplantısı, zorunlu çağrı ve nisap şartları olmadan yapılırsa alınan kararlar geçersizdir.

2. Derneklerde Mutlak Butlan

Dernekler Kanunu’na göre, bir derneğin hem kuruluş hem de faaliyet süreçlerinde kamu düzeni ve yasalara uygunluk esastır. Aksi hâlde mutlak butlan söz konusu olur.

Örnekler:

  • Kanunsuz Kuruluş: Dernek tüzüğü, yürürlükteki yasalara aykırıysa (örneğin yasadışı örgüt propagandası içeriyorsa).

  • Geçersiz Genel Kurul: Üyelerin haberi olmadan yapılan toplantıda alınan kararlar hükümsüzdür.

  • Amaç Ahlaka Aykırı: Toplumda nefret, ayrımcılık, ırkçılık gibi ahlaka aykırı fikirleri yayan dernekler geçersiz sayılır.

3. Vakıflarda Mutlak Butlan

Vakıflar, kuruluşlarında sıkı şekil şartlarına tabidir. Bu şartlara uyulmaması hâlinde vakıf tüzel kişiliği oluşmaz.

Örnekler:

  • Resmî Senet Eksikliği: Noter huzurunda düzenlenmeyen vakıf senedi geçersizdir.

  • Mal Varlığı Devri Yoksa: Kurucu tarafından belirtilen taşınmazın vakfa devri yapılmamışsa kuruluş yok hükmündedir.

  • Kamu Düzenine Aykırı Amaç: Terör finansmanı veya ayrımcı amaç güden vakıflar geçersizdir.

4. Siyasi Partilerde Mutlak Butlan

Siyasi partiler, Anayasa’ya ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun olarak faaliyet yürütmek zorundadır. Anayasa Mahkemesi, bu konuda nihai denetim merciidir.

Örnekler:

  • Anayasa’ya Aykırılık: Laiklik, insan hakları, devletin bütünlüğü gibi ilkelere aykırı partiler kapatılır ve işlemleri mutlak butlanla geçersiz sayılır.

  • Usulsüz Kurultay: Parti tüzüğüne aykırı yapılan seçimler geçersizdir.

  • Tüzük ve Program İhlalleri: Toplumsal barışa tehdit oluşturan ifadeler taşıyan programlar yok hükmündedir.

Tüzel Kişilerde Hukuki Ciddiyet Şart

Mutlak butlan, yalnızca bireysel sözleşmelerde değil; kurumların varlığını ve işlemlerini de doğrudan etkileyen bir hükümsüzlük türüdür. Şirketler, dernekler, vakıflar ve siyasi partiler; kuruluş ve faaliyet süreçlerinde şekil, içerik ve amaç yönünden hukuka uygun davranmadıklarında, yaptıkları işlemler geçersiz sayılır. Bu durum, hem kamu düzeninin korunması hem de hukuki güvenliğin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

ZENGİNLİK İLLÜZYONU: Gerçek Zenginlik mi, Borçla Alınmış Bir Hayal mi?

Yayınlanma:

|

Günümüzde birçok birey, şirket ve hatta ülke; sahip olduğundan çok daha fazla zenginmiş gibi davranıyor. Lüks arabalar, büyük evler, gösterişli tatiller ve sosyal medyada sergilenen “refah dolu” hayatlar… Ancak tüm bu görüntülerin arkasında çoğu zaman borçla finanse edilen bir tüketim yatıyor.

Bu duruma ekonomi literatüründe “Zenginlik İllüzyonu” adı veriliyor. Yani kişi ya da kurumlar gerçek zenginlik yerine, borçla veya geçici gelirlerle sürdürülen bir refah algısı içinde yaşıyorlar.

BİREYSEL DÜZEYDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Kredi kartıyla yapılan lüks harcamalar

  • Taksitle alınan araba, ev, tatil vb.

  • Sosyal medyada sergilenen “lüks yaşam” gösterileri

Gerçek: Sahip olunan varlık değil, borçla finanse edilmiş bir tüketimdir.

Kredi kartıyla alınan pahalı telefonlar, taksitle gidilen lüks tatiller ve gösteriş için yapılan harcamalar… Tüm bu tüketim örnekleri, zenginlik illüzyonunun bireysel düzeydeki tezahürüdür. Kişi, aslında gelecek gelirini bugünden harcamakta, ama kendini “zengin” hissetmektedir.

ŞİRKETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Sürekli borçlanarak yapılan yatırımlar

  • Gerçekleşmemiş kârlar üzerinden yapılan büyüme planları

  • Finansal tablolarda şişirilmiş varlıklar

Gerçek: Firmanın nakit akışı sorunlu olabilir, ancak dışarıdan “büyüyen ve zenginleşen şirket” algısı yaratılır.

Bazı firmalar; sürekli kredi kullanarak yatırım yapmakta, borçla büyümektedir. Finansal tablolarda görülen “kâr” çoğu zaman nakit akışıyla desteklenmeyen hayali bir kârdır. Böyle firmalar dışarıdan güçlü görünse de içeride ciddi risk taşır.

DEVLETLERDE ZENGİNLİK İLLÜZYONU

Nasıl oluşur?

  • Aşırı borçlanmayla finanse edilen büyük altyapı projeleri

  • Yapay şekilde düşük faizle genişleyen ekonomi

  • Kısa vadeli döviz girişleriyle büyüyen cari açık

Gerçek: Ekonominin temelleri zayıftır ama halk kendini refah içinde hisseder. Bu, genellikle krizle sonuçlanır (örneğin 2001 Türkiye krizi, 2008 ABD mortgage krizi).

Makroekonomik düzeyde, bazı devletler büyük projeler yaparak vatandaşlarına “refah” algısı yaratır. Ancak bu projelerin finansmanı borçla sağlanıyorsa ve üretim-tasarruf dengesi bozulmuşsa, bu durum sadece geçici bir illüzyondur. Ekonomik kriz kaçınılmaz hale gelir.

Zenginlik İllüzyonunun Nedenleri

  • Tüketim kültürü ve reklamlar

  • Sosyal medya ve gösteriş toplumu

  • Finansal okuryazarlık eksikliği

  • Yatırım yerine tüketimin teşvik edilmesi

  • Kısa vadeli politikalar

ZENGİNLİK İLLÜZYONUNUN SONUÇLARI VE ZARARLARI

  • Gerçek olmayan refah, tasarrufları azaltır.

  • Aşırı borçlanma ekonomiyi kırılgan hale getirir.

  • Kriz anlarında bu illüzyon bir anda dağılır.

  • Sosyal huzursuzluk ve gelir adaletsizliği artar.

GÖSTERİŞ DEĞİL GERÇEK ZENGİNLİK

Gerçek zenginlik; üretim, tasarruf ve sürdürülebilir gelir artışıyla mümkündür. Tüketim ve borçla sürdürülen bir yaşam tarzı, sadece zenginlik illüzyonu yaratır. Bu yanılsamadan kurtulmak için finansal bilinçlenme ve sadeleşme şarttır. Zenginlik illüzyonu, finansal gerçeklerden kopmuş bir algı oyunudur. Ekonomide sürdürülebilir refah; gerçek gelir artışı, üretim gücü ve tasarruf ile olur, borç ve gösterişle değil.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.