Tek amacı kendini korumak olan sistem her şeyin önüne geçiyor ve mükemmele ulaşma yolundaki en büyük engel oluyor. Sistem patronluğu dediğimiz bu yapıyı ben trafik canavarı olgusuna benzetiyorum ve oldukça tehlikeli buluyorum.
Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Yazılı ve görsel basın da trafik canavarı diye diye, kazayı yapanın sanki insan değil de başka bir varlık olduğu algısı ortaya çıktı. Halbuki her trafik kazasının tek bir kök nedeni var: İnsan.
Ama trafik canavarı denen, resmi bile ortaya konmuş bir varlık sanki tüm bu kazalarda pay sahibiymiş gibi gösterilerek bir nevi suç paylaşımı ve vicdan rahatlaması yapılıyor. Sistem patronluğu için de durum aynı. Dikkat ederseniz, sistemin dirençli olduğu ve kaliteyi engellediği durumlardan bahsederken sistemi kişiselleştirdik.
Dirençlidir dedik, kalite canavarına dönüşür değişime kapalı olur diye de ekledik. Bu tür kişiselleştirme ifadelerini insanlar için kullanırız, aynen trafik canavarı bugün de üç can aldı ifadesinde olduğu gibi. Hepsinin sorumlusu biziz, insanlar.
Benim incelediğim kurumlarda bir sistem patronluğu söz konusuydu. Çalışanlar ve yöneticiler sisteme öylesine bağlıydılar ki kendi kendilerine çelme taktıklarının farkında bile değillerdi. Yaptığım görüşmelerde en çok şu cümleleri duydum:
✔️ dediğinizde katılıyorum ama bizim prosedürlerimize göre…..
✔️ niye mi böyle yapıyoruz? Talimat var, sistem var, onu aşmak uygun olur mu?
✔️ biz daha ilk kurulduğumuz yıl kalite belgesini aldık. Bu noktaya gelmemizde en önemli etken sistemimiz. Tabii ki sistemimizi koruyacağız.
✔️ hiçbir zaman kişiler sistemin önüne geçemez. O zaman kurumsallaşamazsınız, herkes kafasına göre iş yapar. Burası koskoca bir şirket, ev değil ki❗️
İlginç bir şekilde hemen hemen kurumlarda ki herkes işleyişten yakınıyor ama konu değişiklik yapmaya gelince birden karşınıza koskoca bir SİSTEM PATRONLUĞU gerçeği çıkıyordu. Kurumun insan kaynağı gerçekten kuvvetliydi. Çalışanlar da yöneticiler de iyi tahsil görmüş, çalışkan, en önemlisi işini seven insanlardan oluşuyordu. Ama ortada beni fark edin ve kendinizi kurtarın diye bağıran bir yanlış vardı: sistem sanki kurumun en tepesinde oturan ve odasından herkese her gün beni korumak için elinizden geleni yapacaksınız diyen bir yöneticiymiş, bir insanmış gibi algılanıyordu.
Bir tek ismi, odası, makam aracı, adına bastırılmış kartviziti eksikti. Asıl vahim olan, sistemin her şeyin önüne geçmiş olmasıydı: çalışanların, kurumun, kurumun sahiplerinin, kaliteli işletme arzusunun….
Sistem önemlidir ama doğru çalışan olmadan hiç bir değeri yoktur.
İyi sistemleri doğru çalışanlar ile birleştirmezseniz başarıya ulaşamazsınız .
Doğru çalışanlar iyi sistemleri kendilerine hizmetkar eder.
Mustafa AKPINAR