Connect with us

GÜNDEM

Türkiye’nin (CDS) risk primi neden düşüyor? Rusya bu denklemin neresinde?

Yayınlanma:

|

  • Türkiye’nin yabancı indinde risklerini gösteren 5 yıl vadeli CDS risk primi son son haftalarda ciddi bir gerileme ile kabaca 900 baz puandan 700 baz puana kadar geriledi. CDS, bültenlerimizde sıklıkla yer verdiğimiz bir gösterge. En basit tanımı ile bir ülkenin yabancı para cinsinden borcunu sigortalamanın maliyetidir. CDS primi yükseldikçe, ülkenin de borcun de risklerinin tırmandığını gösterir.
  • Almanya’nın 5 yıl vadede risk priminin 13, Türkiye’nin ise gerilemiş hâliyle bile birlikte 700 baz puan seviyesinde olmasının sebeplerin düşünmek gerekiyor. CDS priminin arkasında yatan dinamikleri ele alarak bu soruya cevap vermeye çalışalım. Türkiye’nin rezerv seviyesi, emanet dövizler düşüldükten sonra (swap) eksi 62 milyar dolar seviyesinde olması (1. rezervler), devamında cari fazla verme mottosu ile çıkılan yolda dış açık rekorlarının kırılması (2. cari açığın fonlanması veya dış finansman ihtiyacı) ve belki de küresel para akımları (3. risk alma iştahı) en önemli belirleyici unsurlar olarak sıralanabilir.
  • Türkiye’nin son dönemde CDS risk priminin gerilemesinin arka planında yukarıda sıraladığımız belirleyicileri ne kadar etkili olmuş sırası ile ele almaya çalışalım. TCMB’nin dış varlıklarında (rezervlerinde) son 10 gün gibi bir zamanda -dün bültenimizde grafiksel olarak da ele aldık- kabaca 10 milyar dolar gibi bir artış olduğunu görüyoruz. Biraz kapalı kutu da olsa, bu rakamın arkasında -detaylarına şimdilik hâkim olmasak da- Rusya’dan gelen paranın büyük bir rol oynadığını düşünüyoruz. Demek ki, öyle ya da böyle rezevlerde yukarı yönlü bir yükseliş var. Öte yandan, OPEC+’nın üretim artışına gitmesi ve ABD Başkanı Biden’in devreye girmesi ardından petrol fiyatları son günlerde ciddi bir gerileme kaydederek 94 dolar seviyesine geriledi (hatırlayınız, Ukrayna savaşının patlak vermesi sonrasında 139 dolar seviyesi test edilmişti). Türkiye’nin de net enerji ithalatçısı olduğu düşünülürse, bu metrikte de olumlu yönde bir gelişme görülüyor. Netice itibariyle, enerji fiyatlarının düşmesi Türkiye’nin enerji faturasını, dolayısıyla da cari açığına (ödemesi gereken döviz borcuna yani dış finansmanına) olumlu bir katkı. Son metrikte ise küresel risk iştahını ön plana çıkarabiliriz. Dün de bültenimizde dile getirdiğimiz üzere, New York FED enflasyon beklentilerinde yaşanan gerileme, FED’in faiz artırımlarında çok da agresif olmayacağını ön plana çıkarıyor.
  • Aşağıdaki grafiken de görülebileceği üzere, gelişmekte olan ülkelerin CDS primleri son dönemde beraber ve aşağı yönlü bir seyir izliyor. Demek ki, sadece Türkiye’nin risk priminin gerilediğini ve Rusya’dan gelen paranın ana belirleyici unsur olduğunu iddia edemeyiz. CDS risk priminde yaşanan düşüş, Türkiye’nin eurobond getirilerinde de düşüşe neden oldu. Daha birkaç hafta önce %12 seviyelerine dayanan dolar cinsi tahvillerinin getirileri, kabaca 2 puandan fazla geriledi.
  • Hûlasa, Rusya kaynaklı para girişleri, enerji ve baz metallerde yaşanan gerileme ve belki de en önemlisi küresel risk iştahının da destek vermesi sonrasında Türk mali piyasalarında yaşanan toparlanma dün de devam etti. Bu minvalde, son 5 haftada %19 prim yapan Borsa İstanbul 100 endeksinde, yükselişin teknik bir bakış açısı ile yavaşlama eğilimine gireceği yönünde son günlerde vermiş olduğumuz görüşün ışığında, dün BİST100 endeksi tarihi zirvesini bir adım daha kuzeye taşıyamayarak günü düşüşle tamamladı. Kısa sürede yaşanan bu denli yükseliş ardından kâr alma isteği çok da hor görülmemeli. Şüphesiz para girişlerinin yardımı borsayı bir süre daha dinamik tutabilir ama bizim beklentimiz tam olarak bu yönde değil. Mim koymuş olalım. Rusya ile artan dirsek temasına karşı Batı’nın geliştireceği ton ve beraberinde artan yaptırım riskinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
  • Doların süper döngüsüne paralel, EUR ve GBP âdeta kafasını kaldırmakta zorlanırken, her ikisinde de riski aşağı yönlü görmeye devam ediyoruz. Altın ve gümüş cephesinde ise haftalar önce girmiş olduğumuz uzun pozisyonlarımız devam ediyor. Gümüşte 20,80 seviyesinin test edilmesi ardından kâr al bölgesi olarak 22 dolar seviyesini takip ederken, ons altında ise bunun karşılığı 1,835. Kripto paralarda Ethereum cephesinde 1,820 dolar seviyesindeki hedefimiz dün gerçekleşmesi ardından teknik seviyeden gelen satışlar veya ABD enflasyon verisi öncesinde defansif pozisyonların artması ile 1,700 dolar seviyesine doğru bir geri çekilmenin yaşandığını görüyoruz. Haftalık kapanışın 1,695 dolar seviyesinin üzerinde olması, Ethereum için ümitlerin devam etmesine neden olacaktır.
  • USDTRY kurunda da değinerek bültenimizi yavaş yavaş daha da uzatmadan tamamlayalım. Bizleri takip eden değerli okurlarımız, Temmuz sonunda USDTRY cephesinde var olan uzun pozisyonlarımızdan 17,88 seviyesinden çıktığımız ve gelişmeleri takip etmek adına kenara çekildiğimiz hatırlayacaklardır. USDTRY cephesinde herkesin geminin bir tarafına yaslandığı düşünülürse, kabaca, bu hafta 17,90 seviyelerinden geçen yükseliş trend çizgisinin korunup korunmayacağını görerek kenarda mı bekleyip, oyuna geri mi döneceğimize karar vereceğiz.
  • Bu arada, geçen haftalara, banka bilançolarında arz talep dengesizliğine paralel %6 seviyelerine dayanan dolar mevduat faiz oranlarının bu hafta ciddi bir şekilde gerilediğini görürken, TL mevduat faizlerinde ise yükseliş kaydettiğini not etmemiz gerekiyor. Bu da bizlere, KKM dönüşlerinin bir kısmının döviz mevduata yöneldiğini ve bankaların bilançolarında döviz mevduatın attığını gösteriyor (artan bir ürünün fiyatı da hâliyle düşüyor). Tüm bunların cevabını, bu hafta Perşembe günü TCMB’nin açıklayacağı haftalık para ve banka istatistikleri ile BDDK’nın haftalık bülteninden okuyacağız.
  • Jeopolitik risklerin de yeniden artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Kırım’daki Rus hava üssünde meydana gelen bir dizi patlamada Rus Hava Kuvvetlerine önemli oranda kayıplar verdiğini okuyoruz. Kiev, Rus işgali altındaki toprakların derinliklerinde meydana gelen olayla ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmedi. Bu gelişmenin savaşın kapsamını daha da genişletmiş olabileceğinden endişe ediyoruz. Öte yandan, Tayvan-Çin gerginliği de sürüyor. Tayvan dışişleri bakanı, Çin’in ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin ziyaretini protesto etmek için başlattığı askeri tatbikatları, özerk adanın işgaline hazırlanmak için bir oyun planı olarak kullandığını söyledi.
  • Küresel piyasalar dün sakin başladığı günü satış baskısına boyun eğerek tamamladı. ABD ana endekslerinde %1 civarında düşüşü bu sabah Asya borsalarının da takip ettiğini görüyoruz. ABD’de bugün KKTC saati ile 15:30’da açıklanacak ve büyük bir heyecanla beklenen enflasyonu verisine yönelik  beklentiyi bir kez daha hatırlatmış olalım: manşet rakamın yıllık bazda %8,7’ye gerileyip, çekirdek enflasyonun ise %6,1’e yükselmesi yönünde. Tahminlerin altında kalacak bir veri, küresel piyasalarda olumlu rüzgârlara aksi ise ‘fırtınaya’ neden olacaktır. İçeride ise sabah saatlerinde TÜİK işsizlik rakamlarını açıklayacak; Almanya’da ise enflasyon verileri takip edilecek.

>Gelişmekte olan ülkelerin CDS primleri son dönemde birlikte düşüyor

1660104610d7e67b836a04b486c5ce62937c307f18_1_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

QNB Finansbank Emekli Promosyonunu artırdı

Maaş Promosyon kampanyaları hızlanırken; QNB Finansbank Kmau Bankalarına alternatif olacak şekilde yeni bir Emekli Maaş Promosyon Kampanyası başlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Emekli Müşterilerimize Sunulan Ayrıcalıklar

  • 12.000 TL ‘ye varan nakit promosyon ve CardFinans Emekli kredi kartından yıllık 1.200 TL indirim olmak üzere toplamda  13.200 TL’ye varan emeklilik ödülü !
  • Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a özel kredi QNB Finansbank’ta! Emeklilere özel avantajlı oranlardan yararlanmak ve detaylı bilgi için tıklayınız.
  • Yurtiçi diğer tüm banka ATM’lerinden Para Çekme, Para Yatırma veya Bakiye Sorgulama işlemlerini toplamda ayda iki defa ücretsiz gerçekleştirebilirler. (günlük para çekme – yatırma limitleri dahilinde)
  • Bireysel İnternet Şube ve QNB Mobil’den yapılacak EFT saatlerinde ve TL havale işlemlerinde işlem ücreti muafiyeti ( haftasonu ve resmi tatil günleri dışında 09:00-16:00 saatleri arasında)
  • QNB Finansbank şubelerinde yapacağınız işlemlerde sıra önceliği
  • Emekli Bankacılığı müşterilerimize özel 0850 222 11 00 numaralı QNB Finansbank Emekli Bankacılığı Hattı’ndan faydalanma imkanı
  • CardFinans Emekli kredi kartına sahip olunması durumunda; ilk yıl, yıllık üyelik ücreti tahsil edilmemektedir. Bu bir yılın sonunda, CardFinans Emekli kredi kartına bağlı ve düzenli ödenen en az bir otomatik fatura ödeme talimatı olduğu ve bu talimatların düzenli ödendiği sürece, bu kredi kartı için yıllık üyelik ücreti alınmamaya devam edecektir.
  • Emekli maaşını Bankamızdan alan CardFinans Emekli kredi kartı sahipleri, market ve eczane harcamalarında yılda 1200 TL’ye varan indirimlerden faydalanabilir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.