Yılın ilk yarısında Aktif Büyülüğünü % 8,4 büyüten banka 3. çeyrekte % 20,9 büyüme oranını yakalayarak müthiş bir büyüme dönemi geçirdi. Banka 3. çeyrekte aktif olarak piyasada olmanın karşılığını da 2019 aynı dönemindeki 3,3 milyar TL olan Net Karlılığını da % 29 artırarak 4,3 milyar TL’ye çıkararak aldı.
Bilanço büyüme devam etti
2020 yılında bilançosunu büyüterek devam eden YAPI ve KREDİ BANKASI 2019 sonundaki 387,5 milyar TL olan Toplam Varlıkları %20,9 büyüyerek 468,6 milyar TL düzeyine çıkardı. 2019 sonunda 106,4 milyar TL olan Finansal Varlıkları da 108 milyar TL düzeyine yükseldi.
Kredilerde agresif büyüdü
2019 sonunu 240,4 milyar TL Nakdi Kredi ile kapatan bankanın Kredileri 2020 dokuz ayda % 22,2 artarak 294 milyar TL düzeyine ulaşırken, TP Kredilerde % 19,5 büyürken; YP Kredilerde % 26,9 büyüme performansı gösterdi. Banka Piyasada olmanın karşılığını kredilerde büyüme olarak almış oldu. Buna karşılık Beklenen zarar karşılıkları 17,3 milyar TL’den 21,9 milyar TL düzeyine çımasına rağmen; bankanın Kredi Takip oranı, Kredilerde büyümenin de etkisi ile önceki döneme göre % 7,6’dan % 6,1’e geriledi. Banka Nakdi kredilerin yanında çoğu bankanın tersine Gayri Nakdi Kredilerde de agresif büyüme gösterdi. 2019 sonunda 90,1 milyar TL olan Gayri Nakdi Kredi hacmi 2020 üçüncü çeyrek sonunda %13 büyüyerek 101,8 milyar TL düzeyine ulaştı. Bankanın Gayri Nakdi Kredilerde büyüme stratejisi ücret ve Komisyon gelirlerine de önemli katkı sağladı.
Mevduat arttı
2019 sonunda 222,8 milyar TL Toplam Mevduata sahip olan banka mevduatını % 18,5 artırarak 264 milyar TL düzeyine çıkardı. Banka toplam mevduatının % 23.5’lık kısmı ise vadesiz mevduattan oluşuyor. Bankalar için kaynağın kıymetli olduğu dönemde mevduat artışı ve vadesiz mevduat oranı daha anlamlı olduğu bir yılda, firmaların nakit akışının alınarak yaratılan kaynak yapısında bankanın başarılı strateji uyguladığı anlamına geliyor. Banka Esnaf tarafında da Üye İşyeri ve Kredi Kartında büyük bir hacme sahip ve bunu korumaya kararlı gözüküyor.
Faiz Gelir Gider dengesi olumlu gelişti
2020 yılında faizlerin hareketli bir seyir ettiği dönemde banka Faiz Gelir Gider dengesini iyi yönettiği anlaşılıyor. Zira, banka Faiz Gelirleri 2019’un aynı dönemine göre 27,7 milyar TL’den 23,2 milyar TL’ye % 16 gerilerken; 16,7 milyar TL olan Faiz Giderleri % 32 düşerek 11,3 milyar TL’ye gerilediği görülüyor. 2019 aynı dönemde 11 milyar TL Net Faiz Geliri elde eden banka 2020 üçüncü çeyreğinde 11,9 milyar TL Net Faiz Geliri elde etti. Aynı dönemde 3,7 milyar TL olan Net Ücret ve Komisyon Geliri de 3,9 milyar TL’ye yükseldi.
Ticari İşlemlerden zarardan Kara geçildi
Ticari işlemlerinden 2019 üçüncü çeyreğinde 1,5 milyar TL zarar eden banka buradaki stratejisindeki değişiklikler ile 1,2 milyar TL Karlılık yakaladığı görüldü. Ticari işlemlerinde 3,8 milyar TL’Lk Türev İşlemleri karlılığın Ticari İşlemlerde karlılığa önemli katkısı oldu.
Karlılık arttı
Banka Bilançoyu büyütmenin karşılığını karlılığı artırarak aldı. 2019 üçüncü çeyreğinde 14,2 milyar TL Brüt Karlılık yakalayan banka, 2020 aynı dönemde % 27,4 artış ile 18,2 milyar TL Brüt karlılık yakaladı. 2019 aynı dönemde 3,3 milyar TL Net karlılık ise % 29,3 artarak 4,3 milyar TL düzeyine yükseldi. Bankanın Özkaynak karlılığı da %11,8’den %13,7’ye yükselmiş durumda.
Üst Yönetim tasarruf yapmaya devam etti
Bankanın KOÇ Grubuna geçmesi ile birlikte Üst Yönetime yapılan ödemelerde ciddi kısıtlamalara gidilmiş, tasarruf yapılmıştı. Aynı stratejinin 2020 üçüncü çeyreğinde de devam ettiği görüldü. 2019 üçüncü çeyreğinde Üst Yöneticilerine 60 milyon TL ödeme yapan banka 2020 aynı döneminde %50 tasarruf yaparak 29,9 milyon TL ödeme yaptı.
234 personel azaldı
2019 sonunda 845 şube ile kapatan banka 2020 üçüncü çeyreğini 1 şube azalarak 844 şube ile kapatırken, geçmiş dönemde sık sık toplu personel çıkarılması ile gündeme gelen bankanın personel sayısında azalma 2020’de de devam ettiği görüldü. 2019 sonunda 16.631 çalışanı olan bankanın üçüncü çeyrekte personel sayısı 234 azalarak 16.397’ye düştü.
Sermaye Yeterlilik Rasyosu arttı
Önceki dönemde % 17,8 olan Sermaye yeterlilik oranı olumlu anlamda gelişme göstererek % 19,9’a yükseldi.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.