Connect with us

ŞİRKETLER

Yüksek büyüme ve karlılık için mavi okyanus stratejisinden faydalanın

Yayınlanma:

|

Değerli Dünya Gazetesi okuyucuları, artık her Cumartesi okuduğum bir iş kitabını sizler için ele alarak, bu kitaptan elde ettiğim bilgi ve içgörüleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bu paylaşımın ana amacı, edindiğimiz bilgiyi iş hayatında, şirketlerimizde, yönetim süreçlerimizde pratik olarak kullanmanız olacak. Yani hem ele aldığım kitapları kısaca anahtar fikirler bazında özetlemiş olacağım, hem de sizlere kitaptan edindiğimiz bilgi ve içgörüyü, işlerinizde kullanmanız için kendi önerilerim ile birlikte sunacağım. Cumartesileri bu köşeyi takip etmeniz halinde, keyifli ve katma değerli bir paylaşım içinde olacağımıza inanıyorum. Ayrıca sizlerin yorum ve düşüncelerini de e-posta yoluyla almayı çok isterim.

Kitap Hakkında

Bu haftaki kitabımız, 2005 yılında yayınlanmış, W. Chan Kim ve Renee Mauborgne tarafından yazılmış bir strateji ve pazarlama kitabı olan Mavi Okyanus Stratejisi (Blue Ocean Strategy). Kitap günümüzün sıkışık ve aşırı rekabetçi pazarlarında rekabet konusunda tüm bildiklerimizi sorgulamamızı sağlıyor. Artık bir iş kitabı klasiği haline gelmiş olan Mavi Okyanus Stratejisi, şirketlerin pazar rekabeti ve rekabet stratejileri hakkındaki düşüncelerini ve uygulamalarını devrimsel fikirler ile değiştiriyor. Neden bazı şirketler rekabetten sıyrılıp, muazzam başarılar elde ederken, diğerleri müthiş rekabetçi piyasalarda ölümüne mücadele ederek hayatta kalmaya çalışıyorlar sorusuna net ve tatmin edici cevaplar veriyor.

Kitabın hedef kitlesi; rekabet avantajı yakalamak ve pazarlarda başarılı olmak isteyen girişimciler ve iş insanları, iş stratejistleri, pazarlama profesyonelleri, doğru şirketlere yatırım yapmak isteyen yatırımcılar ve pazarlar ve rekabet konusunda çalışan öğrenciler veya mesleğe yeni başlamış yöneticiler olarak tanımlanabilir.

 

Yazarlar W. Chan Kim ve Renee Mauborgne, yüz yılı aşkın bir süreyi ve otuz endüstriyi kapsayan 150 stratejik hamleyi konu alan bir araştırmaya dayanarak, kalıcı başarının ‘mavi okyanuslar’ yaratmaktan, yani büyüme vakti gelmiş, kazanç sağlamaya hazır, çekişmesiz yeni pazar veya kategori alanları yakalamaktan geçtiğini savunuyorlar. Yazarlar tarafından ortaya koyulmuş olan Mavi Okyanus Stratejisi, rekabeti aşmak ve anlamsız hale getirmek için sistematik bir yaklaşım getiriyor. Yazarlar bu kitap ile, mavi okyanusların başarılı şekilde yaratılması ve ele geçirilmesi için kanıtlanmış bir analitik çerçeve ve araçlar ortaya koyuyorlar. Her şirket kitapta yer alan altı prensip dahilinde, kendi mavi okyanus stratejilerini formüle edip uygulaması mümkün.

Kitabın Ortaya Koyduğu Temel Fikir

Her işletme kendisine şu temel soruyu sorar; rakipleri nasıl ekarte eder ve rekabette öne geçeriz? Çoğu işletme bu soruya aynı cevabı verir; daha büyük, daha iyi ve daha hızlı olmalıyız! Peki ya işletmeniz, rekabetle başa çıkmak ve rakipleri ekarte etmek zorunda kalmasaydı? Nasıl mı? Ortada bir rekabet olmaz ise, savaş da olmaz! Peki ya, sınırlı talep için endişe etmeyip, sınırsız büyüme oranlarının keyfini çıkartabilseydiniz? Bunlar size masal gibi mi geliyor? Oysa dünyada pek çok şirket, rekabetten uzakta, muazzam büyüme oranları yakalıyor.

Peki nasıl? Bunu nasıl başarıyorlar? Bunu sizin şirketiniz de başarabilir mi?

Dünyada pek çok ülkede, pek çok sektörde acımasız bir rekabet söz konusu. Muhtemelen sizin şirketiniz de bu rekabetin dışında değil. Bugün piyasalar, birbirini öldürmeye hazır aç şirketlerle dolup taşan okyanuslar gibi. Suda o kadar çok kan var ki, bu pazarlara kırmızı okyanuslar diyebiliriz. Ancak arada bir, tüm rekabeti geride bırakan, özel bir şirket ortaya çıkıyor. Bu tür şirketler, hızla yükselen, rakipsiz büyüyen ve kendi kurallarını kendi koyan şirketler olarak dikkat çekiyorlar. Peki bunlar neyi farklı yapıyorlar?

Bu şirketler, kızıl okyanuslarda savaşmak yerine, yeni okyanuslara doğru yelken açıyorlar, yani mavi okyanuslara. Mavi okyanuslar, henüz var olmayan ürün ve hizmetler için henüz keşfedilmemiş pazarlar olarak düşünülebilir. Bu okyanuslarda talep sınırlı değil, zira talebin önce yaratılması gerekiyor. Ama bu bir dezavantajdan çok, bir fırsat olarak görülebilir, çünkü bir pazarın büyüklüğü sınırlı değilse, büyüme ve kârlılık da sınırlı olmayacaktır.

Bu konuda birkaç örnek vermek mümkün. Dikkat çekici örneklerden birisi hepimizin adını duymuş olduğu bir eğlence organizasyonu: Cirque du Soleil sirki. Bu organizasyon, geleneksel sirk dünyasının devi ve pazar lideri olan Ringling Bros. and Barnum & Bailey’in yüz yıldan uzun sürede eriştiği gelir seviyesine yirmi yıldan kısa süre içinde ulaşmayı başardı. Üstelik de, TV, oyun konsolları ve spor müsabakalarının zirvede ve sirk sektörünün düşüşte olduğu bir dönemde bunu başardı. Peki Cirque du Soleil, gelir ve karları gittikçe düşen, hayvan hakları aktivistlerinin baskısı altındaki zor bir sektörde büyük gelir ve kar elde etmeyi nasıl başardı?

Elbette bu hikâyenin arkasında Mavi Okyanus Stratejisi yatıyor. Cirque du Soleil, ağırlıklı olarak çocuklara dönük şovları olan Ringling Bros. and Barnum & Bailey ile rekabet etmedi. Bunun yerine kendisine çekişmesiz yeni bir pazar alanı yarattı. Tamamıyla yeni bir müşteri grubunu kendisine çekti; yetişkinler ve şirketler! Hem büyük hem de emsalsiz eğlence için geleneksel sirklere ödenen paranın birkaç katını vermeye hazır bir müşteri kitlesi. Cirque du Soleil ek olarak iki ilginç şey yaptı. İlk olarak, sirkte hayvan kullanma geleneğine son verdi. Ardından, insan eylemlerini canlı müzik ve ilgi çekici hikayelerle destekledi. İlk hamle maliyetleri düşürürken, ikincisi sirk dünyasına heyecan verici yeni unsurlar getirdi.

Kitabın ana fikri özetle şu, “Kızıl okyanusta mahsur kalan şirketler, mevcut endüstri düzeni içinde savunulabilir bir konum inşa ederek rekabeti yenmek için yarışan geleneksel bir yaklaşım izler. Mavi okyanusların yaratıcıları ise şaşırtıcı bir şekilde rekabeti baz almazlar. Bunun yerine, değer inovasyonu dediğimiz farklı bir stratejik mantık izlerler. Öyleyse, yapılması gereken iş değer inovasyonudur!

Mavi Okyanuslar Nasıl Oluşturulur?

Değer inovasyonu, oldukça düşük bir fiyata inovasyona dayalı yeni bir ürün üretme eylemidir. Değer inovasyonunun ilk adımı, hedef kitlenizi seçmektir. Mevcut pazardaki, herkesin uğruna rekabet ettiği mevcut müşterilere odaklanmak yerine pazarın sınırlarındaki, yani en uçlarındaki müşterilere ve yakın/komşu pazarlardaki, mevcut pazardan kaçınan veya pazarı hiç duymamış müşterilere odaklanılmalıdır. Sonraki adım, pazarın dışında kalmış olan bu müşterilerin hayal kırıklıkları veya tatminsizliklerini öğrenmektir. Neden memnun değiller, neden bu pazarda müşteri olmadılar, beğenmedikleri nedir, neden uzak duruyorlar? Bu sorulara yanıt aramak gerekmektedir. Bu sorulara yanıt bulduktan sonra, içinde bulunduğunuz pazardaki iş modeline veya ürün/hizmetlere bakın ve şu dört soruyu cevaplayın:

Hangi süreçleri/özellikleri elimine edebiliriz (ortadan kaldırma)

Hangi standartları/özellikleri azaltabiliriz?

Hangi standartları/ özellikleri artırabiliriz?

Yeni bir deneyim yaratmak için komşu/yakın endüstrilerden hangi standartları veya süreçleri dahil edebiliriz?

Değer inovasyonu, müşteriye sağlanan değerin artırıldığı (3, 4) ve maliyetin düşürüldüğü (1,2) noktada ortaya çıkmaktadır.

Bu konuda diğer bir örnek ise Avustralya şirketi olan Casella Wines’dır. Casella Wines firması, dünyanın en zorlu ve rekabetin en yoğun olduğu pazarlarından bir tanesi olan şarap pazarında, geleneksel rekabet modelleri içine dahil olup, var olmaya çalışmak yerine, değer inovasyonu ile kendi mavi okyanusunu oluşturmayı başarmıştır.

Casella Wines, şarap içmeyenlere (bira ve kokteyl içenlere) neden şaraptan kaçındıklarını sorarak başladı. Şarap içmeyenlerin çoğunun şarabı elitist, ukala ve gösterişçilerin içeceği olarak gördüklerini keşfettiler. Bu şarap içmeyenler, şarabın tadının karmaşıklığının da uzak durma sebebi olduğunu söylediler. Casella Wines, eğlenceli, göz korkutucu olmayan ve içimi kolay bir şarap üreterek (Yellow Tail markasıyla) bu ‘müşteri olmayanların’ hayal kırıklıklarını gidermeyi amaçladı. Bunu başarmak için dört değerli yenilik eylem çerçevesini uyguladılar:

Şarap yıllandırma sürecini ortadan kaldırdılar. Yıllanan şarap, şarap içmeyenler için çok karmaşık bir tada neden oluyordu. Yaşlanma sürecini ortadan kaldırarak meşe fıçılarda ve depolama maliyetlerinde tasarruf sağladılar.

Envanterlerini sadece iki şaraba, beyaz Chardonnay ve kırmızı Shiraz’a indirgediler. Envanterlerini azaltarak çoğu şarap işletmesinden çok daha az çeşit ve sayıda şaraba sahip oldular ve bu iyi bir şeydi çünkü şarap seçme sürecini şarap içmeyenler için daha az korkutucu ve çetrefilli hale getirdi. Üzüm seçim standartlarını yükselterek şarabın tazeliğini ve içilebilirliğini yükselttiler. Şarabın içilebilirliğinin artması, bira ve kokteyl içenler için içmeyi keyifli hale getirdi.

Şarap içmeyenler için yeni bir şarap deneyimi oluşturmak için bira endüstrisinden birkaç standardı dahil ettiler. Her iki şarap için de tek tip şişe dizayn ettiler. Çoğu bira şişesi etiketi gibi basit ve davetkar bir şarap etiketi oluşturdular. Etikette şarabın yaşı yer almıyordu ve bağı veya şarap yapım sürecini anlatan süslü bir dili yoktu. Bir kanguru resmi, şarap şirketlerinin adı ve şarabın menşei ülkesi: “Avustralya” vardı. Bu basit etiket, şaraplarını daha az gösterişli ve daha eğlenceli kıldı. “Casella Wines, Şarabı şarap gibi sunmak yerine, herkesin erişebileceği sosyal bir içecek yarattı: bira içenler, kokteyl içenler ve diğer şarapsız içecek içenler. İki yıl içinde, bu eğlenceli, sosyal içecek hem Avustralya hem de ABD şarap endüstrilerinin tarihlerinde en hızlı büyüyen marka oldu ve Fransız ve İtalyan şaraplarını geride bırakarak Amerika Birleşik Devletleri’ne ithal edilen bir numaralı şarap markası oldu. Ağustos 2003 itibariyle, Amerika Birleşik Devletleri’nde 750 ml’lik şişede satılan bir numaralı kırmızı şarap haline geldi.

Şirketlerimiz Mavi Okyanuslar Oluşturabilir Mi?

Öncelikle patronların ve tepe yöneticilerin geleneksel kızıl okyanuslarda olduklarını fark etmeleri ve emtialaşma/metalaşmanın verdiği zararları anlamaları gerek. Bugün ülkemizde pek çok şirket maalesef kızıl okyanuslar içinde faaliyet gösteriyor. Yazarların, 30 sektörde 108 şirkete bakarak yaptıkları analizde, bu şirketlerin %86’sının kızıl okyanus şirketi oldukları, bu 108 şirketin birkaç sene süresince elde ettikleri toplam konsolide kardan ancak %39 oranında pay alabildikleri görülmüş. Yani %14’lük mavi okyanus şirketleri, 108 şirketin ürettiği toplam karın %61’ini alıyorlar. Bu ülkemiz için de geçerli olduğunu tahmin ettiğimiz bir rakam. Yani karları kızıl okyanuslarda bırakıyoruz.

Öte yandan bu iş zor olmakla birlikte imkansız değil. Bizim sektörde, bizim ürünlerde olmaz diyenleri duyuyorum, ama olur. Sirk gibi, şarap gibi, enerji içeceği gibi, elektronik gibi, fitness gibi veya turizm gibi rekabetin kıran kırana olduğu pek çok sektörde bu mümkün olabiliyorsa ve örnekleri varsa, sizin sektörünüzde de mümkündür. Kızıl okyanustan ve fiyat rekabetinden çıkmak korkutucu diyorsanız, şimdi birde çıkmamayı düşünün!

Mavi okyanusta olabilmek için, değer inovasyonu yapmak gerek. Değer inovasyonu yapabilmek için ise, rekabet içinde olunan pazarın uçlarında ve sınırlarındaki müşterilere ulaşmak ve onları anlamak gerekiyor. Mevcut talebe değil, oluşabilecek yeni talebe odaklanmak gerekiyor. Bu da geleneksel pazar araştırma ve müşteri doğrulama sürecinden farklı bir yaklaşım gerektiriyor. Sonra dört yenilik eylem çerçevesini kullanarak, yeni bir ürün/hizmet geliştirmek gerekiyor. Bu da geleneksel pazara geleneksel yöntemler ile ARGE yaparak, yeni ürün devreye alma süreçlerinden farklı bir yaklaşım gerektiriyor.

Her koşulda şirket kültürünün inovasyona önem veren, inovasyonu kucaklamış bir kültür olması, örgütünüzün de öğrenen bir örgüt olma potansiyeline sahip olması gerekiyor. Yine inovasyon süreçleriniz ve inovasyon yönetiminiz de etkili olmak durumunda. Nereden başlamak gerek derseniz, bence kültür, organizasyon ve inovasyon süreçlerinden başlamak gerekiyor. Değer inovasyonları buradan yeşerecek. Elbette insan yani yetenek faktörü de çok önemli. İnovasyonu bir departman olarak değil, bir kültür ve değer seti olarak gören, sahiplenen bir yapının içinde çalışan kişilerin de yaratıcı, eleştirel düşünebilen, tasarım odaklı düşünce becerilerine sahip kişiler olmaları gerekiyor. Değer inovasyonuna dayalı mavi okyanuslar üretebilmek ve buradaki büyüme ve karlılık fırsatlarını yakalayabilmek için sırayla kurum kültürü, inovasyon süreçleri/kapasitesi ile yetenek yönetimi süreçlerinizi analiz etmenizi ve aksiyon planları ile geliştirmenizi öneriyorum. Geleneksel düşünen ve farklılaşmaya mesafeli duran bir organizasyon ile kızıl okyanuslardan çıkmak mümkün olmayacaktır.

Dr. Bertan KAYA

Okumaya devam et

GÜNCEL

TÜRKİYE’NİN KADIN GİRİŞİMCİLERİ, İSTİŞARE TOPLANTISINDA BİR ARAYA GELDİ

Kadın girişimcilerin desteklenmesi için politika ve stratejiler geliştirilmesi şart”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’deki kadın girişimcilik ekosisteminin temsilcileri, kadın girişimciliğinin politika ve mevzuatlarla desteklenmesi için Antalya’da bir araya geldi. KAGİDER ve UN WOMEN Türkiye iş birliğiyle düzenlenen “Kadın Girişimci Dernekleri İstişare Toplantısı“nda ortak talepler, deneyimler ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Toplantı sonrasında, “Türkiye’nin Kadın Girişimci Dernekleri Bildirgesi” hazırlanacak.

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve UN Women Türkiye iş birliğiyle düzenlenen “Kadın Girişimci Dernekleri İstişare Toplantısı’’nda, Türkiye’deki kadın girişimci dernekleri bir araya geldi. İş dünyasından ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ile KAGİDER ve UN Women Türkiye yönetici ve üyelerinin katılımıyla 18-19 Nisan tarihlerinde Antalya Akra Otel ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantı, kadın girişimcilerin karşılaştığı zorlukları ve çözüm yollarını ele almaya odaklandı. Katılımcılar, kadın girişimciliğini destekleyen politikaların ve stratejilerin nasıl geliştirilebileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu, somut çözüm önerileri üzerinde çalıştı.

ESRA BEZİRCİOĞLU: KADIN GİRİŞİMCİLERİN GELECEĞİ İÇİN ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASINDAYIZ

Toplantının açılış konuşmasını yapan KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu; kadın girişimciliğinin ekonomik kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemine vurgu yaparak, “Kadın girişimcilerin potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkarmak için güçlü politika ve destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Bu toplantı, girişimcilik alanında atılacak adımları belirlemek ve birlikte hareket etmek için bir fırsat sunuyor. Alacağımız kararlar, kadın girişimcilerin geleceği için önemli bir dönüm noktası olacaktır” dedi. Kadına yatırım yapmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatan Bezircioğlu şöyle ekledi: “Bugün Türkiye’deki kadın girişimcilerin güçlenmesi ve desteklenmesi için önemli bir adım atıyoruz. Burada aldığımız ortak kararlar ve çabaların, Türkiye’deki kadın girişimcilerin güçlenmesine ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Hep birlikte, kadınların ekonomik olarak güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

DUYGU ARIĞ: EKONOMİDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME SAĞLAMAK İÇİN KADIN EMEĞİ ŞART

UN Women Türkiye Program Yöneticisi Duygu Arığ; “Kadınların pazara anlamlı katılımı, kadın girişimciliğinin desteklenmesi ve büyük şirketlerin tedarik zincirlerinde temsil edilmeleri, kadınların ekonomik olarak güçlenmesi yönünde atılacak kilit adımlardan birkaçıdır. Bu kilit adımlar toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma yoluyla ilerletilebilir. Kadın girişimciliği, ekonomik büyüme ve toplumsal kalkınma için kritik öneme sahiptir. Kadın girişimciler, yenilikçi fikirleri ve işletme becerileriyle ekonomik canlılık sağlarken, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlenmesine de katkıda bulunur. Toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma ise, kadın girişimcilerin desteklenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerine dayanan ürün ve hizmetlerin tercih edilmesi olarak tanımlanabilir. Bu şekilde, kadın girişimciliği desteklenerek toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönünde önemli bir adım atılabilir. Ekonomik kalkınma, kadınların katılımıyla daha kapsayıcı şekilde kalite ve standartların yükseltildiği, eşitlikçi ve sürdürülebilir büyüme ile mümkün olabilir.”

“TÜRKİYE’NİN KADIN GİRİŞİMCİ DERNEKLERİ BİLDİRGESİ” HAZIRLANACAK

Toplantı boyunca, katılımcılar kadın girişimcilerin karşılaştığı engelleri, finansman ihtiyaçlarını ve eğitim gereksinimlerini tartıştılar. Pazara erişim, toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma, özel sektör, kamu ve belediyelerde kadın tedarikçiden alım, sorunlar, çözüm önerileri ve hedefler ile finansa erişim ve teşvikler görüşülerek, kamu inisiyatifleri, karma finansman modelleri vb. konular üzerinde fikir birliğine varıldı.

Ülkemizde kadın girişimcilerin, kadın girişimciliğinin politika ve mevzuatlarla desteklenmesi için üç ana başlık üzerinde çalışılan toplatıda; karar vericilere sunulmak üzere “Türkiye’nin Kadın Girişimci Dernekleri Bildirgesi” hazırlanacak. Bu bildirinin, ilgili kurum ve kuruluşlara iletilerek kadın girişimcilerin desteklenmesi konusunda somut adımlar atılması hedefleniyor.

 

Okumaya devam et

GÜNCEL

Değerse’den Çanakkale üzüm yetiştiriciliğini canlandıracak yatırım modeli

Küresel üzüm üretimi, iklim kriziyle karşı karşıya kalırken; yatırım, inovasyon ve sürdürülebilirlik odaklı projelerle ülkemizdeki bölgesel üretim canlandırılıyor. Yeni nesil bir yatırım platformu, Çanakkale ve Kaz Dağları’ndaki projesiyle yatırımcıları ticari üzüm bağı yetiştiriciliğine teşvik ederken, bölgesel kalkınmaya da katkıda bulunuyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İklim değişikliğinin etkileri gün geçtikçe artarken, tarımsal üretimleri de tehlikeye atıyor. İklim krizinin büyümesiyle 76 yıl içinde üzüm bağlarının %90’ının yok olabileceği tahmin ediliyor. Üzüm ticaretinin başrol oyuncusu ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye’de de yetersiz yağış sebebiyle şaraplık üzüm bağlarının zarar gördüğü bildiriliyor. Üzüm yetiştiriciliği ve şarap üretiminde, Çanakkale ve eteklerindeki Kaz Dağları son yıllarda adından söz ettirirken, İda Bağları Projesi, şarap turizmini canlandırırken ve ticari üzüm bağı yetiştiriciliğini de teşvik ediyor.

Yeni nesil yatırım platformu degerse.com’un Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile Bayramiç İda Bağları’nda hayata geçirdiği proje, bağcılık ya da arsa yatırımı yapmak isteyenlere sadece üzüm satın alma garantisi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bölge ekonomisine de katkıda bulunuyor. degerse.com’un Kurucusu ve CEO’su Barış Mükyen, “İda Bağları Yetiştiricilik Modülü ile hazırladığımız projeler, ticari üzüm bağı yetiştiriciliği sektörüne yeni bir bakış açısı kazandıracak. Bölgede yeni nesil bir arsa yatırım değeri oluşturduk. Amacımız sadece maddi getiri değil, sürdürülebilir ve doğa ile dost bir yatırım modülü yaratmak” açıklamasını yaptı.

İlk yılda %125, 7 yılda ise %700’e varan kârlılık vaat ediyoruz”

Barış Mükyen, “Çanakkale’ye, bağcılığın ve üzümün kalbi olan Bayramiç’e geldiğimizde öncelikle üniversite ile görüştük. Buradaki hocalarımızla yaptığımız çalışmaların sonrasında, en yüksek verim almak için ne yetiştirmek gerekir sorusunun cevabını aradık” diyerek projeleri hakkındaki detayları paylaştı.

Buna göre, İda Bağları Projesi, arsa yatırımına odaklanan yatırımcılara piyasa rayici altında arazi satın alma imkanı sunarak ilk yılda %125’e, 7 yılda ise %700’e varan kârlılık vaat ediyor. Proje kapsamında sunulan bağ kurulumu ve bakım hizmetleri, arazilerin değerini artırarak yatırımcıların getirisini optimize ediyor. Bu stratejik yaklaşım, sürdürülebilir gelir sağlamanın yanı sıra, bölgesel ekonominin güçlenmesine de katkıda bulunuyor.

“Şaraplık üzüm yetiştiriciliğini teşvik ediyoruz”

Projenin bilimsel ayağını temsil eden Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin, İda Bağları Projesi’nin ekonomik gücünü şu sözlerle vurguladı: “Bağcılık yapan pek çok ailenin çocuğu, büyük kentlere göç etti. Bu durum, verimli arazileri atıl hale getirdi. 50-60 yıl öncesinde 750 bin hektar civarında araziye yayılan bağlar, 400 bin hektarın altına düştü. Bu sebeple dünyada benzeri olmayan bu proje, bölge için çok kıymetli.”

Miras yoluyla bölünen, göç nedeniyle artık işlenmeyen kısaca verimli olan ama işlenemediği için atıl olarak nitelendirilen arsaların yatırımlarla şaraplık üzüm yetiştiriciliğini yeniden canlandırdıklarını aktaran degerse.com’un Kurucusu ve CEO’su Barış Mükyen “Sürdürülebilir bir üretim modeli yaratırken ürünün satışını da garanti ediyoruz. Dolayısıyla, ilk gün itibarıyla kazanç sağlanmasını mümkün kılıyoruz. Bunun yanı sıra, tesisin değeri her yıl katlanarak artıyor. Ürünlerin hem bugün için hem de gelecekte çocuklarınıza doğru ve kazançlı bir yatırım olması da diğer avantajlardan biri” ifadelerini kullandı.

“Bu proje, sadece maddi getiri sağlayan bir yatırım değil”

İda Bağları Yetiştiricilik Modülü’nün çok yönlülüğüne dikkat çeken Barış Mükyen, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Organik üzüm bağları projesiyle üzüm bağı kurmak isteyen yatırımcılar için tüm süreci yönetiyoruz. Yatırımcılar adına organik üretim sertifikası başvurusu yapıyoruz. Tesis edilecek şaraplık üzüm bağlarında yatırımcıların organik koşullar altında üretim gerçekleştirmesini taahhüt ediyoruz. Hasadın ilk alıcısı oluyoruz. Öte yandan, onları yalnız maddi değil, manevi olarak da besliyoruz. Bağımsız parsellerde kurulacak bağlara, bağ evleri eşlik ediyor. Böylelikle yatırımcılara doğal yaşamı deneyimleme fırsatı sunuyoruz. Hocalarımızın rehberliğinde, bu kadim kültürlerden hareketle bölgeyi hareketlendirmek; dokusuna, dinamiklerine zarar vermeksizin buranın geçmişteki dinamiğine yeniden kavuşması adına elimizden geleni yapacağız.”

 

Okumaya devam et

EKONOMİ

DİSK-AR: Geniş Tanımlı İşsizlikte Artış Sürüyor

TÜİK’in Şubat 2024 işsizlik verilerini değerlendiren DİSK-AR, geniş tanımlı işsiz sayısının son bir yılda 811 bin, zamana bağlı eksik istihdamın da 611 kişi arttığını; geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 24,5, geniş tanımlı kadın işsizliğinin yüzde 32,9 oranlarına dayandığını belirtti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

TÜİK’in bugün yayınlanan Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) araştırma sonuçlarına göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranının yüzde 8,7, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranının (âtıl işgücü) ise yüzde 24,5 seviyesinde gerçekleştiği belirtilmişti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Şubat ayında 3 milyon 78 bin oldu.

1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin kişi arttı

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Şubat 2024’te 9 milyon 634 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2020 Şubat’ta yüzde 12,6 olan dar tanımlı işsizlik Şubat 2024’te yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik yüzde 20,6’dan yüzde 24,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 811 bin artarak 8,8 milyondan 9,6 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 3,9 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 553 bin kişi arttı.

Geniş tanımlı işsizlikte patlama yaşandı!

TÜİK tarafından yayımlanan HİA verilerine göre Şubat 2024’te geniş tanımlı işsizlikte (âtıl işgücü) patlama yaşandı. Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 811 bin, son 10 yılda (2014-2024 arası) ise 4 milyon 80 bin kişi arttı. Böylece son 10 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1,7 katına çıktı. Şubat 2014’te 5,6 milyon olan geniş tanımlı işsiz sayısı Şubat 2023’te 8,8 milyon ve Şubat 2024’te ise 9,6 milyon olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Âtıl işgücündeki yükselişin temel sebebi ise zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısında devasa artıştır.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.