Türkiye’de Katılım Bankacılığı Kamu Bankalarının (Ziraat Katılım, Emlak Katılım, Vakıf Katılım) faaliyetlerine başlaması ile Bankacılık Sektör içindeki payları artarak devam ediyor.
2021 ilk yarısında Katılım Bankaların sektör içindeki Toplam Varlıklarda ( Toplam Aktiflerde ) % 7,5 paya ulaşmış durumda. Kredilerin % 6,8’lik kısmı; Toplanan Fonların ( Mevduatın ) %9,7’lik kısmı Katılım Bankalarına ait.
Katılım Bankaları içinde KUVEYT TÜRK ise ulaştığı hacim ile Katılım Bankalarının Amiral Gemisi olmaya devam ediyor. Kuveyt Türk Katılım Bankalarının Toplam Varlıklarda % 35; Kredilerde % 34; Toplanan Fonlarda (Mevduatta ) % 39’luk paya sahip.
KUVEYT TÜRK açıkladığı 2021 ilk yarı mali veriler ile de önümüzdeki dönemde piyasalara destek vermenin meyvelerini toplayacak gibi. Zira Bankanın bilanço büyümesine bakıldığında diğer Katılım Bankalarına göre ayrışmış durumda.
Bilanço büyümeye devam etti
2020 sonunu 152,3 milyar TL Toplam Varlıklar ile kapatan banka 2021 ilk yarısında %16,6’lık büyüme ile 177,6 milyar TL hacme ulaştı. Toplam Varlıklar içinde Finansal Varlıklar ise 59,5 milyar TL’den % 36,6 artarak 81,3 milyar TL hacme ulaştı.
Kredilerde piyasada olmanın karşılığını aldı
2020 sonunda Nakdi Kredilerdeki 74 milyar TL’lık hacmini %15,3 büyüterek 85,3 milyar TL seviyesine taşıdı. Banka 11,8 milyar TL’Lık Gayri Nakdi Kredilerini ise % 11,7 büyüterek 13,2 milyar TL hacmine ulaşırken; Dış Ticaret İşlemlerine verdiği önceliğin karşılığını Akreditif Kredilerini %62,1 büyüterek aldı. Banka 1,6 milyar TL’lık Akreditif Kredilerini 2021 ilk yarısında 2,7 milyar TL seviyesine çıkarmış durumda. Buna karşılık Beklenen Zarar Karşılıkları ise 5,4 milyar TL’den 6,7 milyar TL seviyesine ulaştı.
Fonlar ve özkaynaklar arttı
2020 sonunu 122,1 milyar TL Fon ile kapatan banka 2021 ilk yarısında %18,2’lik artış ile Toplam Fonlarını 144,4 milyar TL seviyesine çıkarırken; 7,9 milyar TL olan Özkaynaklar da 8,9 milyar TL seviyesine ulaştı.
Gelirleri arttı
2020 ilk yarısında 2,6 milyar TL Net Kar Payı Geliri sağlayan banka 2020 ilk yarısında %31,6’lık büyüme ile bu gelirini 3,4 milyar TL seviyesine çıkarırken; Net Ücret ve Komisyon Gelirleri de %47,1 artış ile 174 milyon TL’den 256 milyon TL’ye yükselmiş durumda. Bankanın Ticari İşlemlerden Geliri ise 771 milyon TL’den 7 milyon TL’ye düştü.
Net Kar 1 milyar TL’yi geçti
2020 ilk yarısında 3,8 milyar TL Brüt Karlılık yakalayan banka %16,4 artış ile 2021 ilk yarısında 4,4 milyar TL Brüt Kar yaptı. 2020 ilk yarısında 754 milyon TL olan Net Karlılık ise 1 milyar TL’yi aşarak 1 milyar 30 milyon TL düzeyine çıkarak ilk yarıda 1 milyar TL Net Karlılığı geçen bankalar arasına katıldı.
Karlılık Rasyoları arttı
Karlılığın artması ile birlikte bankanın karlılık rasyoları da artmış durumda. 2020 sonunda %18,90 olan Özkaynak Karlılığı 2021 ilk yarısında % 24,38’e yükselirken; %1,09 olan Aktif Karlılık da % 1,25’e yükseldi. Aynı dönemlerde bankanın Sermaye Yeterlilik rasyosu ise % 21,26’dan % 15,67’ye geriledi.
Üst Yönetim Giderleri arttı
Banka 2020 ilk yarısında Üst Yönetime 52,8 milyon TL öderken 2021 ilk yarısında % 24,6’lık artış ile 65,8 milyon TL ödeme yaptı. Aynı dönemde bankanın personel genel giderleri ise %14,2 artmış durumda. Banka sektörde üst yönetime fazla ödeme yapan bankalar arasında yer alıyor.
Şube ve personel sayısı arttı
2020 sonunu 435 şube ile kapatan banka yılın ilk yarısında şube ağını 440’a çıkarırken; 6.000 olan personel sayısı da 6.071’e yükselmiş durumda.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.