Connect with us

ŞİRKETLER

Kulüpler borç batağında!

Yayınlanma:

|

Türkiye’de futbol kulüplerinin borçluluğu ve finansal sıkıntıları, son yılların bir türlü çözüme ulaştırılamayan bir düğümüne dönüştü.

Artık herkesin aşina olduğu bu hikayede borçluluğun miktarı son yıllarda yaşanan kur kriziyle daha da katlandı.

Kulüplerin içinde bulunduğu finansal sıkıntıların önüne geçmek için de yeni bir spor yasası yürürlüğe sokuldu.

BBC haberine göre; yeni spor yasasıyla beraber kulüplerin anonim şirketlere dönüştürülmesi ve borçların sorumluluğunun yönetimlere devredilmesi, böylece kulüplerin mali açıdan yaşadığı sıkıntıların önüne geçilmesi hedefleniyor.

Ancak uzmanlara göre bu yasa kulüplerin borçluluğunu bitirmek için yeterli değil.

Türk futbolundaki yapısal sorunları çözmek yerine günü kurtarmaya niyetlenmekle suçlanan yasanın kulüplerin borç sorununa çare olamayacağı ifade ediliyor.

Spor ekonomisti Tuğrul Akşar, yasanın finansal sıkıntıları sadece cezai temelde halletmeye çalıştığını ve Türkiye sporunun gelirini artırabilecek kapsayıcı bir çözüm sunmadığını aktarıyor.

Varlık yönetim şirketi Fortuna Capital’in CEO’su olan Altuğ Özaslan ise kulüplerin nakit üretemedikleri müddetçe borçlarını çeviremeyeceklerini, ancak ne Türkiye ekonomisinin ne de futbol ekonomisinin böyle bir gelir yaratacak kapasitede olduğunu belirtiyor.

Bir futbol girişimi olan Comparisonator’ın iletişim direktörü ve spor yazarı olan Didem Dilmen, “Yasa çok güzel yazılmış olabilir ancak nasıl uygulanacağı ve kulüplerin nasıl dönüştürüleceği açısından ben bir açıklama göremiyorum” yorumunda bulunuyor.

Dilmen’e göre dernek ya da halka açık şirket gibi farklı yapıda olan futbol kulüplerinin hepsinin nasıl bir anonim şirkete dönüştürüleceği net değil.

Kulüpler nasıl bu kadar büyük bir borç batağına düştü?

Futbol kulüplerinin en büyük finansal sıkıntılarından biri, giderlerinin euro, ancak kazançlarının Türk Lirası ile olması.

Bu yüzden 2018’de ve geçen yıl yaşanan kur krizi, kulüplerin borçluluğunu katladı.

Fortuna Capital’in CEO’su Altuğ Özaslan’a göre futbol kulüplerinin borçluluğunu Türkiye ekonomisinden ayrı düşünmek mümkün değil:

“Tabii ki geçmişteki hatalar kar topu gibi büyüyerek bugüne geldi ama TL’de yaşanan değer kaybı, son 20 yılda Türk futbolunun yarattığı kadar borcu, üç yılda yarattı.”

Kulüplerin yabancı oyuncuları nedeniyle ödemesi gereken maaş, prim, menajerlik gibi ücretler kur yüzünden katlanırken futbol kulüplerinin geliri aynı oranda yükselmedi.

Bu da kulüplerin aradaki farkı kredi ile fonlamak zorunda kalmasına yol açtı.

Özaslan, Türkiye’de hem yerli hem de yabancı oyunculara verilen ücretlerin ederinin çok üstünde olduğunu da ekliyor:

“İspanya’da bir oyuncu yıllık kabaca 2 milyon euro maaş alırken bunun 1 milyonunu vergi olarak ödüyor, ama biz bu oyuncuyu Türkiye’ye getirdiğimizde bu oyuncuya yıllık üç milyon euro veriyoruz, üzerine vergisini de üstleniyoruz.

“Bunun üzerine yine ederinin üzerinde bonservis ve menajerlik bedelini ekleyince Türk futbolunun neden finansal olarak batık hale geldiğini görmüş oluyorsun.”

Özaslan’a göre kulüp yöneticileri kendi şirketlerinde almayacakları kararları, sorumlulukları olmadığı için futbol kulüpleri için alınca bu yüksek ücretler ortaya çıkıyor.

Siyasetin futbol üzerindeki etkisi

Spor ekonomisti Tuğrul Akşar, son 20 yılda Türkiye sporunda parasal genişlemenin hızlı bir şekilde arttığını, ancak bu genişlemeyi idare edebilecek bir yönetim kadrosunun oluşmadığını belirtiyor.

Akşar, kulüplerin giderleri artarken gelirlerinin azaldığını, bu yüzden mevcut faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için borçlanmalarının gerektiğini aktarıyor.

“Bugün öz kaynağı ekside olan, sportif anlamda performans ortaya koyamayan, pandemi nedeniyle gelirlerinin üçte birini kaybetmiş, reyting olarak geriye düşmüş, UEFA ve FIFA sıralamasında gerilemiş bir lig yapılanmasıyla karşı karşıyayız” diyen Akşar’a göre bunun temel nedeni, siyasetin futbol üzerindeki etkisini artırmak istemesi.

Akşar, yeni spor yasasıyla da siyasetin futbol üzerindeki tahakkümünün güçleneceği görüşünde:

“Kulüpler finansal dengelerini yitirince siyasete el açar hale geliyor. Bu da siyasetin spor ve futbol üzerindeki nüfuzunu artırmasına olanak sağlıyor.”

Avrupa’da siyasetin futbol üzerindeki etkisinin en düşük düzeyde olduğunu vurgulayan Akşar, kulüplerin hesap verilebilir bir yapı içinde olmadığını ve iyi denetlenmediklerini de vurguluyor.

Dört takımın toplam borcu 17 milyar liraya ulaştı

Şimdi de futbol kulüplerinin söz konusu borcunun ne kadar olduğuna göz atalım.

Türk futbolunun dört büyükleri olarak nitelendirilen Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor dokuz ayda 1 milyar 121 milyon lira zarar etti.

1 Haziran 2021 ve 28 Şubat 2022’yi kapsayan döneme dair dokuz aylık bilançolarını Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) sunan kulüplerin yıllık gelirlerinin en az dört katı kadar borcu var.

KAP’a yapılan bildirimlere göre, kulüplerin toplam borçları her geçen dönem artıyor.

Bu dört takımın toplam borcu 17 milyar TL’ye ulaşmış durumda.

Takımların borçları. Dört takımın toplam borcu 17 milyar TL'ye ulaşmış durumda..  .

“Futbolcular, haddinden fazla bir bütçeyle satın alınıyor”

Futbol kulüplerinin gelirlerini maç günü elde edilen gelirler, naklen yayın gelirleri ve ticari gelirler oluşturuyor.

Ticari gelirleri de sponsorluk, ürün satışı ve stadyum turları gibi ticari faaliyetler oluşturuyor.

Türkiye’de önümüzdeki sezon için naklen yayın ihalesi ise henüz sonuçlanmış değil.

Uzmanlara göre bu bile tek başına futbol kulüplerini gelir anlamında sıkıntıya sokan bir durum.

Ancak spor yazarı Didem Dilmen’e göre kulüpler asıl en çok futbolcu satışından gelir elde edebiliyor:

“O kadar para etmeyecek futbolcuları haddinden fazla bir bütçe ayırarak satın alıyorsunuz, sonra satamayınca sürekli kredi kartından alışveriş yapan fakat kartı nasıl ödeyeceğini hiç düşünmeyen bir pozisyona düşüyorsunuz.

“Mesela Falcao’yu alıyorsunuz, ancak bu futbolcudan hiçbir şey kazanamadan zarar ederek satıyorsunuz, bir de görüyorsunuz ki zaten futbolcu hiçbir sportif başarı getirmemiş.”

Galatasaray, Radamel Falcao’yu 2019 yılında üç yıllığına aldığında futbolcuya yıllık 5 milyon euro ödeneceği açıklanmıştı.

Futbolcu geçen yıl İspanya’nın Rayo Vallecano takımına transfer oldu.

Sözleşmenin karşılıklı feshedildiğini duyuran Galatasaray bunun için Falcao’ya 3 milyon euro ödedi.

Rayo Vallecano ise Falcao’nun yıllık net ücretinin 2 milyon euroluk kısmını üstlendi.

Bundan sonra ne yapılmalı?

Spor yazarı Didem Dilmen’e göre futbol kulüplerinin profesyoneller tarafından yönetilen ticari şirketlere dönüştürülmesi gerek.

Ancak bunun için de geçiş süreci iyi yönetilmeli ve bu işin üstesinden gelecek kalifiye profesyoneller yetiştirilmeli.

Dilmen, dünyanın en başarılı futbol kulüplerinin arkasında çok büyük bir mali desteğin olduğunu, ancak Türkiye’de böyle bir imkanın olmadığını da vurguluyor.

Diğer yandan NFT (non-fungible token), taraftar coin ve metaverse gibi dijital alanda gerçekleştirilen atılımlar da dünyanın geri kalanındaki kulüpler için yeni gelir kaynakları oluşturmaya başladı.

Ancak Dilmen’e göre Türkiye’de bunun öncüsü olabilecek bir kulüp yok; genel olarak dünyadaki örnekler taklit ediliyor.

Spor ekonomisti Tuğrul Akşar ise Avrupa’da ve dünyada sporun ve futbolun gittiği yönün iyi analiz edilmesi ve ona göre bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini vurguluyor.

Akşar, “Bunlar profesyonel futbol kulübü, batacaksa batar, çıkacaksa çıkar” yorumunda bulunuyor:

“Bu spordur, fonlarını iyi yönetemezsen olumsuz sonuçlarına katlanmak zorundasın.

“Kâr ettiğinde iyi, zarar ettiğinde kamudan destek beklemek, sosyal adalete ve kamusal vicdana uymuyor, sporun etiğine de uygun değil.”

Okumaya devam et

GÜNCEL

Squid Game Dizisinden Şirket Hayatına 13 Kritik Ders

Yayınlanma:

|

Yazan:

Netflix’in global fenomene dönüşen dizisi Squid Game, sadece bir hayatta kalma yarışması değil, aynı zamanda modern iş hayatı, finansal sistemler ve insan doğası üzerine güçlü metaforlar barındırıyor. Dizi, bir oyun üzerinden sistemin acımasız yüzünü gösterirken, çalışanlar ve yöneticiler için de önemli dersler içeriyor.

ÇALIŞANLAR İÇİN 7 HAYATİ DERS

1. Sistem Sorgulanmalı

Karakterlerin büyük kısmı, sistemin onları sürüklediği borç ve çaresizlik girdabında kayboluyor. Şirket çalışanları da kurumsal düzenin içinde ezilmeden önce, bu sistemin kendilerine nasıl hizmet ettiğini sorgulamalı.

2. Finansal Okuryazarlık Şart

Dizide birçok karakterin borç batağına düşmesi, temel finansal okuryazarlık eksikliğini gözler önüne seriyor. Gelir-gider yönetimi, borç kontrolü ve tasarruf alışkanlığı, iş hayatında ayakta kalmanın anahtarı.

3. Takım Ruhu ve Bireysellik Dengesi

Oyunların bazılarında ekip çalışması, bazılarında bireysel yetenek öne çıkıyor. Çalışanlar da iş hayatında bu iki beceri arasında denge kurmalı.

4. İtibar, Pozisyondan Değerlidir

Kazanmak uğruna etik dışı davranışlarda bulunan karakterler, insanlıklarını kaybediyor. Kurumsal hayatta da pozisyon değil, etik duruş uzun vadede kazandırır.

5. Başarı Tanımı Gözden Geçirilmeli

Para ve mevki, başarıyı tek başına tanımlayamaz. Anlamlı bir iş, aidiyet hissi ve kişisel gelişim de başarının parçasıdır.

6. Belirsizlik Altında Karar Alma Becerisi Geliştirilmeli

Dizide karakterler bilinmezlikle dolu kararlar alırken zorluk yaşıyor. Çalışanlar da stres altında sağlıklı karar verme yetilerini geliştirmeli.

7. Her Zaman Bir Seçeneğiniz Vardır

Oyunculara oyundan çıkma hakkı verilmesi gibi, iş hayatında da sizi yıpratan ortamlardan çıkmak bir tercihtir. Alternatifler her zaman mevcuttur.

YÖNETİCİLER İÇİN 6 STRATEJİK DERS

1. Korku ile Değil, Saygı ile Yönetin

Dizide organizatörler korku ile düzen kuruyor ama bu sistem sürdürülemiyor. Kurumlarda da çalışanı korkutarak değil, güven vererek liderlik yapılmalı.

2. Adaletli Rekabet Kültürü Oluşturun

Adaletsiz rekabet, çalışanlar arasında yıkıcı bir etki yaratır. Terfi ve ödüllendirme sistemleri şeffaf ve liyakate dayalı olmalıdır.

3. Kriz Anlarında Gerçek Liderlik Ortaya Çıkar

Dizide kriz anlarında kim gerçek lider kim değil açıkça görülüyor. Yöneticiler de zor zamanlarda çalışanlarının yanında olmalı, yol göstermelidir.

4. Çalışanlar Rakip Değil, Ortağınızdır

Karakterler birbirine karşı oynatıldığında güven duygusu kaybolur. İş hayatında da çalışanlar arasında rekabet yerine iş birliği teşvik edilmelidir.

5. Empatiyi Elden Bırakmayın

Merhametli ve anlayışlı karakterlerin dizi boyunca öne çıkması, empati yetisinin liderlikteki önemini gösteriyor. Yöneticiler sadece yön veren değil, dinleyen ve anlayan olmalıdır.

6. Sahaya İnmeden Lider Olunmaz

Organizatörlerin uzaktan izleyici olması, onları lider değil kontrolör yapar. Günümüz yöneticileri ise sahada olmalı, çalışanlarıyla aynı havayı solumalıdır.

Oyun Değil, Gerçek Hayat

“Squid Game”, modern kapitalist sistemin aşırılıklarını distopik bir evrende kurgularken, hem çalışanlara hem de yöneticilere güçlü mesajlar veriyor.
Bu diziyi sadece bir kurgu değil, kurumsal hayatın aynası olarak okumak; iş dünyasının insan merkezli, adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya evrilmesi açısından kıymetli bir fırsattır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yerli Turist Nerede? Tatil Cennetleri Neden Boş Kaldı?

Yayınlanma:

|

2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?

Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti

Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.

İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:

1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep

Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.

2. Yunan Adalarına Yöneliş

Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.

3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı

Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.

4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu

Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.

Rakamlarla Durumun Özeti

  • Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.

  • Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.

  • Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.

Nereye Gitti Bu Tatilciler?

Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:

  • Kos, Midilli, Rodos

  • Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada

  • Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)

  • Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi

Sektör Ne Yapmalı?

  • Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.

  • Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.

  • Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.

  • Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.

Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist   www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Döngüsel Ekonomi: Geleceğin Sürdürülebilir Modeli

Yayınlanma:

|

İklim krizinin derinleştiği, doğal kaynakların hızla tükendiği bir çağda, geleneksel “kullan-at” yaklaşımı artık sürdürülebilirliğini kaybetti. Bu noktada, işletmelerin ve toplumların geleceğini şekillendirecek model: Döngüsel Ekonomi.

Nedir Bu Döngüsel Ekonomi?

Döngüsel ekonomi, kaynakların verimli kullanıldığı, atığın minimuma indirildiği ve ürünlerin ömrünün uzatıldığı bir sistemdir. Sadece geri dönüşümle sınırlı değildir; tasarımdan tüketime, kullanımdan yeniden üretime kadar bütünsel bir dönüşüm vizyonu sunar.

Döngüsel Ekonominin 10 Temel Aşaması

1. REDDET (Refuse):

Gereksiz veya işlevsiz ürünleri üretmeyi veya satın almayı reddet.

2. YENİDEN DÜŞÜN (Rethink):

Çok işlevli ürünler geliştir, paylaşım ve ortak kullanım modellerini benimse.

3. AZALT (Reduce):

Tasarımda ve kullanımda verimlilik sağla. Az ambalaj, az tüketimle kaynakları koru.

4. YENİDEN KULLAN (Reuse):

Başkaları tarafından hâlâ işlevsel olan ürünleri yeniden değerlendir.

5. ONAR (Repair):

Bozulan ürünleri çöpe atmadan önce onararak kullanım ömrünü uzat.

6. YENİLE (Refurbish):

Eski ürünleri yenileyerek günümüz standartlarına uygun hale getir.

7. YENİDEN ÜRET (Remanufacture):

Kullanılmış ürünlerin parçalarını al, yeni bir ürün oluştur.

8. YENİDEN AMAÇLANDIR (Repurpose):

Atık ürünleri farklı işlevlerde tekrar kullan.
Örnek: Cam kavanozdan masa lambası yapmak.

9. GERİ DÖNÜŞTÜR (Recycle):

Malzemeleri işleyip yeniden üretime kazandır.

10. ENERJİ GERİ KAZANIMI (Recover):

Artık kullanılamayacak atıkları enerjiye dönüştür.

Doğrusal Ekonomiden Farkı Nedir?

Doğrusal Model:
Kaynak çıkar ➝ Üret ➝ Kullan ➝ At
(Sadece geri dönüşüm ve enerji kazanımıyla sınırlıdır)

Döngüsel Model:
Atığı en baştan önlemeyi hedefler. Tüm süreçlerde tekrar kullanımı, onarımı ve dönüşümü merkeze alır. Böylece hem çevre korunur hem de ekonomik verim artar.

İşletmeler İçin Ne Anlama Geliyor?

  • Maliyet Avantajı: Atık azaltma ve kaynak verimliliğiyle operasyonel tasarruf

  • Risk Azaltma: Tedarik zincirinde esneklik

  • Rekabet Üstünlüğü: Yatırımcı ve tüketicinin sürdürülebilirlik odaklı tercihleri

  • Uyum: AB Yeşil Mutabakatı ve diğer küresel düzenlemelere entegrasyon

Gelecek Döngüde

Döngüsel ekonomi, sadece çevreci bir model değil; aynı zamanda ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma için stratejik bir tercihtir. Bu modele geçiş karmaşık olabilir; ancak uzun vadeli değer ve istikrar için kaçınılmazdır.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.