GÜNDEM
MURAT ÜLKER: “Algoritmik Düşünmeyi Öğrenmemiz Gerekiyor”

Yayınlanma:
3 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Kırk yıla yaklaşan iş ve yönetim deneyimini, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlıklı kitaplarıyla paylaşan, son olarak serinin üçüncüsünü yayımlayan Yıldız Holding yönetim kurulu üyesi Murat Ülker işin geleceği, sürdürülebilirlik, gıda güvenliği, iş-yaşam dengesi gibi konuları mercek altına alıyor. İş dünyasında yaşanan hızlı değişimde dijitalleşmenin büyük etkisi olduğuna, bu doğrultuda herkesin algoritmik düşünmeyi öğrenmesi gerektiğine vurgu yapan Ülker, stratejinin doğru ve verimli icrası içinse liderlere önemli görevler düştüğünü kaydediyor. “Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, üstel büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok” diyen Murat Ülker ile yazma ve deneyimlerini paylaşma süreci, işin geleceği, merkeziyetsiz dünyada iş ve sanatın konumlanması üzerine konuştuk.
HBR: Murat Bey, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlığıyla yayımladığınız kitaplarınızın ilki yedi, ikincisi altı baskı yaptı. İngilizce edisyonları yayımlandı. Şimdi ise serinin üçüncü kitabı basıldı. Öncelikle, kitap yazmak için sizi motive eden şey neydi?
ÜLKER: Derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil; kendimi geliştirmek için yazıyorum. Bir gün bir arkadaşım elinde birkaç kitapla yanıma geldi. Üzerinde, “Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı” yazıyordu. “Bu ne?” dedim. “Çocuklarım rahat okusun diye sizin yazılarınızı ciltlettim, bu ismi de çok uygun gördüm, yaptırmışken size de birkaç tane yaptırayım dedim” dedi. Çok hoşuma gidince bunu sosyal medyada paylaşarak teşekkür ettim. Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım da bunu görmüşler, bu örnekten yola çıkarak yazılarımı kitaplaştırmaya karar vermişler. O zamana kadar hiç istemedim, kim “basalım” dediyse de şiddetle karşı çıktım. “Zaten sosyal medyada ve blogda var, isteyen okur” diye düşünüyordum. Ama kabul ediyorum, basılınca sanki biz eski kuşak için iyi oldu. Yazdıklarınızı kitap formunda görmek, insanların da öyle görmesi başka bir etki yaratıyor.
Son kitabınızın tanıtımı sırasında, “Hayatta ne varsa işte de o vardır” ifadesini kullandınız. Bu bakış açınızdan hareketle kitaplarınızı nasıl tanımlarsınız? Anı mı yoksa iş/yönetim kitapları mı yazıyorsunuz?
Açıkçası yukarıda belirttiğim arkadaşım, “Hayatın İpuçları” demiş. Bu tanımlamayı duyana kadar hayata dair yazılar yazdığımı pek düşünmedim. Ama şimdi geçen iki buçuk yıla baktığımda hayatın birçok alanına dair yazdığımı düşünüyorum. İlgi alanlarım iş yaşamından, psikolojiye, sosyolojiden tarihe değişiyor. Sanırım ben çok yönlü öğrenmeyi seviyorum. Öğrenirken de metinle diyaloğa geçip daha sonra görüşlerimi paylaşıyorum. Ortada samimiyet olunca da sanki hayatın ipuçlarını açıklıyormuşum gibi oluyor.
Yazma serüveninizin LinkedIn paylaşımlarınızla başladığını biliyoruz. Son kitabınıza baktığımızda sürdürülebilirlik, işin geleceği, gıda güvenliğinin yanı sıra kişisel gelişim, sanat gibi konuları da ele aldığınızı görüyoruz. Sosyal medyadaki paylaşımlarınız üzerinden aldığınız etkileşimler kitaba taşıyacağınız konuları belirlemekte sizi nasıl yönlendiriyor?
Çok yerinde bir soru, teşekkür ediyorum. Yazılara gelen yorumlar beni geliştiriyor. Düşünmediğim konulara da eğiliyorum; mesela ek kaynaklar önerenler oluyor, gidip o kitapları bulduruyorum. Bazen hemen ben okuyorum, bazen da arkadaşlarımdan rica ediyorum. Tabii farklı düşünenler oluyor, malum yorum serbest ama trollemek yasak. Gündem tabii beni etkiliyor, önceliklerimi geliştiriyor ama ajandamda daha yazmak istediğim birkaç kitaplık konum var.
İklim krizi, Covid-19 pandemisi, şimdi de bölgede ortaya çıkan savaşın tetiklediği durumlarla tüm dünya hızlı bir değişim içinde. İş dünyasının da önemli bir paradigma değişiminden geçtiğini görüyoruz. Sizce şirketler ve liderler bu değişimlere, geleceğin iş dünyasına nasıl hazırlanmalı?
Dünyada konjonktür bu kadar hızlı değişirken bunu tetikleyen sosyal medya, dijital şebekelerdir. Ama geçmişte yaşadığınız iş tecrübenizi değerlendirince şu anda değişimi oluşturan faktörlerin aslında piyasadaki temel düşünce ve davranışlar olduğunu göreceksiniz. Bundan 40 yıl önce bilgisayarlaşmayı becerebildiysek dijitalleşmeyi nasılsa beceririz.
Algoritmik düşünmeyi ise öğrenmemiz gerekiyor, tıpkı bir zamanlar 10 parmak daktilo ve Aristo cetveli ile hesaplamayı bilmek, bizim gençliğimizde sistem analistliği ve bugün kod yazmaya aşina olmak gibi.
Mesela platformlara gelince Kapalıçarşı piyasası bunun hâlâ geçerli en güzel örneğidir ama tabii şimdikiler dijital. Brüt kâr seviyeniz piyasa eş değeriyse veya piyasadan yüksekse o işe güvenin, yürür gider şayet işi doğru icra ederseniz. Negatif işletme sermayesinin Türkçesi elin taşıyla elin kuşunu avlamaktır, yani ticarettir. Zaten aksine sermaye yetmez. Ama net kâr mutlaka hedeflenmelidir.
Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, katlanarak (üstel) büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok, şimdi ve gelecekte. Değişen dünya ekosistemi çok güzel bir yapı ama öncelikle kazan-kazan iş mantığı ile hareket etmeyi benimsemek ön şarttır. Sonrası benim düsturum şu; ben mal alırken değil mal satarken para kazanırım, tüm bayilerin de (tedarikçi) mal satarken beni tercih etmelerini yeğlerim. Geleceğin dünyasına da bu vizyonla hazırlanmak, sistemi buna göre kurmak şarttır.
Kitabınızda, “Strateji mi, yoksa icra mı?” sorusunu irdeliyor ve liderlere önemli eleştirilerde bulunuyorsunuz. Sizce hangisi öncelikli? Stratejinin doğru ve verimli icrası için liderler ne gibi adımlar atmalı?
Evet, Chris McChesney, Sean Covey ve Jim Huling’in Uygulamanın 4 Disiplini (4 Disciplines of Execution) isimli kitabının başlangıç sorusuydu bu ve daha başta cevap veriyorlardı: icra. Ama nasıl? Bu kitap icranın en büyük düşmanının günlük yapılması gereken standart işler olduğunu söylüyor; buradan yola çıkarak işleri acil (seni yöneten günlük işler) ve önemli (senin yöneteceğin yeni aktiviteler) olarak ikiye ayırıyor. Acil işler kötü değil, organizasyonu canlı tutan ve yapılması zorunlu işlerdir. Acil işler yapılmazsa şirket büyük zarar görür ama şirkette sadece acil işleri yaparsanız da şirket gelişmez. Çalışanlarınıza davranış değişikliğini benimsetemediğiniz sürece onlar sadece günlük acil işlerin koşuşturması içinde yaşayacaklardır. İcra disiplinini acil günlük işleri yönetmek için değil, aksine acil işlerin arasında en kritik stratejinin icrasında kurallar belirlemek için geliştirmek gerekir. Bu nedenle de önce önemli olana odaklanmak, onu ölçmek, değerlendirmek ve hesap verilebilir bir raporlama sistemi kurmak gerekir.
Mesela kilo vermek istiyorsunuz. Çok önemli hedefiniz yaza kadar 75 kiloya inmek olsun. Önemli ölçümler günde 45 dakika yürümek, bin kalori almak ve akşamları yemek yememek olarak tanımlanabilir. Her hafta tartılma kaydı ise gecikmiş ölçümdür. Buzdolabına bir takip çizelgesi konursa, eşinize de her hafta başı öncü ölçümlerle ilgili hesap verirseniz, 75 kiloya düşmek artık sadece size bağlı değil sisteme dayalı bir şey olur. Açıkçası bu da bizim OKR sisteminden başka bir şey değildir. Yani stratejiniz istediğiniz kadar doğru olsun, icra yoksa sonuç yoktur.
Sözünü ettiğimiz hızlı dönüşümle çalışma modelleri ve iş yapış biçimlerinin de değiştiğine tanıklık ediyoruz. Kitabınızda son zamanlarda sıkça tartışılan “haftada dört gün çalışma” konusunu da ele alıyorsunuz. Önümüzdeki süreçte çalışma biçiminin nasıl evrileceğini düşünüyorsunuz?
Haftada daha kısa süre çalışma bir hayal olarak mı kalacak, yoksa evrim yoluyla mı gelecek, yoksa Covid devrimiyle evden çalışma kılığında geldi de haberimiz mi yok, kısa sürede anlarız diye düşünüyorum. Ben gelecekten korkmuyorum, her şeyi denemekten yanayım. Açıkçası salgından önce evden çalışmaya karşıydım. Şimdi hibrit çalışmanın çok verimli olduğunu düşünüyorum. Haftada dört gün çalışmanın verimli olduğu kanıtlanırsa niye denemeyelim? Ama şunu unutmayalım; dünya durmadan dönüyor ve zaman akıyor, biz işlerimizde rekabetçi üstünlük sağlayamadığımız takdirde zaten çalışacak işimiz olmayacak.
Sürdürülebilirlik konusunda yalnızca iş dünyasının değil bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının da dönüşmesi gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Sistemin düzeltilmesi ve daha katma değerli olması için sizce nasıl bir model izlenmeli?
Sürdürülebilirlik bilincinin artmasında pek çok etken var. Geliştirilmesinde de aynı etkenler rol oynayacaktır. Özünde geleceği yaşayabilmek isteği ve endişesidir. Kaynaklar azalıyor mu, gelecek nesillere güvenli bir yaşam sunabilecek miyiz? Bu cevabı ararken hem tek başımıza bunu yapamayacağımızı hem de her bireyin bundan sorumlu olduğunu fark ediyoruz. Sağlıklı bir gelecek için birlik içinde yegâne evimiz dünyayı korumamız gerek. Bunu güncel olarak pandemi döneminde tecrübe ettik. Dünyanın her ülkesi, her bireyi evinin dışındaki hayattan mahrum kaldı. Birlikte sosyal yaşamın değerini daha iyi anladık.
Sürdürülebilir kaynaklar, kaliteli yaşam imkanları, sağlıklı yaşam, ekonomik büyüme ve bireysel güçlerin birleşmesi ile mümkündür. Bunu yapabilmek için her bireyin ve birimin eylemleri dünyayı korumaya yardımcı olacak olumlu küresel hareketlere dönüşmelidir. Sürdürülebilirlik amacı ile gerçekleştirilmiş geniş vizyona sahip tüm fikir ve projelerin iklim değişikliği iddialarının ötesinde çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
İklim krizinin etkileri ve pandemiyle birlikte gıda güvenliğinin önemi daha fazla anlaşıldı. Gerek gıda endüstrisindeki tecrübeniz gerekse son dönemde meydana gelen gıda güvenliği sorunlarının gelecekte yaşanmaması adına sizce hangi adımlar atılmalı?
Gıda güvenliği hepimiz için hayati önem taşıyan bir konu. “Eğitim şart” desem yeri. Sabri Ülker Vakfı bu konuda hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik çok önemli çalışmalar yürütüyor. Burada vakfın bir projesinde yaptığımız bir araştırmanın bulgularından bahsetmek istiyorum.
Prof. Dr. İrfan Erol ülkemizde oransal çoğunluğu 18-24 yaş grubu bireylerden oluşan tüketicilerin yüzde 66,1’inin gıda güvenliği kavramını hiç duymadığını belirtiyor. Diğer yandan araştırma, bozuk ve hatalı gıda ile karşılaşan tüketicinin tutumlarını da bize gösteriyor. Bozuk gıdayı şikayet etmeyenlerin yüzde 62,1’i gerekçe olarak “uğraşmak istemediğini” söylüyor. Her üç kişiden biri ALO 174’ten haberdar değil, haberdar olan da uğraşmak istemiyor.
Bu sayılara bakınca gıda güvenliği bakımından kurumsal çabaların ötesinde tüketiciyi de bilinçlendirmenin ne kadar büyük önem taşıdığını görebilmekteyiz. Unutmayın, tüketici bilinçlendikçe tüm işletmeler bu konuyu daha ciddiye alacaktır. Bilinçlendirmek ise okulda ve yaşam boyu eğitimle oluyor. Süreklilikten taviz vermemeliyiz.
Hem iş insanı şapkanız hem de sanata olan yoğun ilginizle blokzincir teknolojilerini farklı boyutlarıyla inceliyorsunuz. Öncelikle, blokzincir teknolojileri, kripto paralar ve merkeziyetsiz Web 3.0 dünyası gelecekte işin doğasını nasıl evriltecek?
Kripto para hâlâ aşina olduğum bir alan değil ama gelişmeleri takip ediyorum. Ancak şunu belirtmeliyim, bir kuruş kripto param yok ama kim bilir? Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konularda birçok gelişme yaşanıyor. Ben de fırsat bulmuşken son günlerde gördüğüm NFT eserler ve kripto para konusunda son okuduğum kitap ve benzer malumat üzerine düşünüyor, tartışıyor ve yazıyorum.
Mesela blokzincir üzerinde gelişen Web 3.0’ın eser sahiplerinin mülkiyet/telif haklarının korunması için eşsiz bir ortam sağladığını öğrendim. Kullanıcıların verilerinin internet devlerinin elinde sadece bir platformun para kazandığı bir araca dönüşmesini de engellediğini öğrendim. Kitap, müzik, görsel, yazı, video gibi eserler NFT olarak tüketicisiyle buluştuğunda eser sahipleri her tüketimden gelir elde edebileceği için bu yapı eklenen her bir yeni eş düzey katılımcı ile güçleniyormuş. Eğer öyleyse gelecekte merkeziyetsiz, demokratik bir web düzeni olacak ve burada dijital ürünlerin ticareti daha fazla olacaktır. Ancak bu yeni web şebekeleri yapısı içinde tüketici daha fazla segmente olacak, yani reklamla onlara ulaşma konusu zorlaşacaktır.
Peki, sanata ilgi duyan, destek olan kimliğinizle NFT teknolojilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce NFT’ler sanat dünyası için nasıl bir değer yaratıyor?
Dijitalleşme hepimize sınırsızlığı çağrıştırıyor ama sanatla dijitalin birleşmesi farklı bir şey ortaya çıkardı, farklı bir değer oluşturdu. Yani sanat nasıl dijitale uyum sağladıysa dijitalleşme de sanat içerisinde kendi özel alanını yarattı. Sınırlı sayıda ya da biricik (ünik) edisyon, NFT eser sahiplerini böbürlendiriyor. Aslında satılan, bir blokzincirle mühürlenmiş internet adresidir. Böbürlenmek diyorum çünkü burada söz konusu olan daha çok sahip olma hissinden beslenmek, onun sanal da olsa bir yerde kendilerine ait olması onlar için bir mutluluk kaynağı oluyor ki bu da bir duvara asılan sanat eserinin mutluluğundan farklı bir şey. Burada söz konusu olan metaverse dünyasının öncüleri gamer gençler öteden beri çeşitli mevcut NFT metalarının tüketicisidirler. Ben de yakından takip ediyorum tüm bu gelişmeleri. Sanatın geleceğinin ne olacağını Web 3.0’ın da yaygınlaşmasıyla bize zaman gösterecek.
Kitabınızda kişisel gelişime, mutluluk duyduğunuz anlara, inanca yönelik duygularınıza, hobilerinize de yer veriyor ancak bir yandan da, “Ben aslında çalışırken eğleniyorum” diyorsunuz. İş-yaşam dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Bu sorunuza izninizle Washington Post’taki bir makaleden yararlanıp cevap vereyim çünkü bunu yazmıştım. Söz konusu makale üç ayrı tip eğlenceden bahsediyor. Tip I eğlence, zevk alacağınızdan emin olup yaptığınız aktiviteler. Arkadaşlarınızla güzel bir restoranda yemek, sahilde vakit geçirmek gibi… Yani güvenli alan sınırları içinde, süreci ve sonunu kestirebildiğiniz aktiviteler. Diğer uç ise Tip III eğlence. Bu, sonu dualarla, kurtarma operasyonlarıyla biten, bir daha asla yapmam dedirten etkinlikler. Mesela vahşi doğada tedbirsizce kaybolacağınız geziler, okyanusu yüzerek geçmeye çalışmak gibi ürkütücü ve mantıksız etkinlikler. Geçtiğimiz Şubat ayında Atlantik Okyanusu’nu yelkenle dokuz günde geçtim ama yüzerek değil. Tip III değilim çok şükür! Tip II eğlence ise dengeli durum. Yani gerçekten tehlikeye atılmadan, rahatsız eden ama cana can katan bir meydan okuyuş haliyle dengeyi tutturduğunuz aktiviteler. Tip II, dağcılar arasında yaygın kullanılan bir terimmiş. İlginçtir, kitap yazmak da bu kategoriye giriyormuş, nedense…
Bense soranlara, “Ben hep tatildeyim ve ben hep çalışıyorum” diyorum. Yani ben aslında çalışırken eğleniyorum. O yüzden kendime Tip 4 dedim. Yani endişeye mahal yok.
Önümüzdeki süreçte yeni bir kitap projeniz var mı? Varsa bu kez hangi konulara öncelik vermeyi hedefliyorsunuz?
Başta da dediğim gibi derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil. Kendimi geliştirmek için yazıyorum. Kendimi geliştirmekten vazgeçeceğimi de sanmıyorum. Bu içten gelen bir motivasyon. Kitap projem yok, zaten hiç olmadı. Sağ olsunlar, Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım yazılarımı derliyor ve kitap haline getiriyorlar. Ama çok yazı projem var. Yazar olmak gibi amacım yok dedim ama çok yazınca insan her konu üzerinde görüş oluşturup her şeyi de yazmak istiyormuş. Hani, “Elinde çekiç olan her şeyi çivi görür” derler ya. Elime kalemi bir aldım, her şeyi yazılabilir konu olarak görmüyorum desem yalan olur. Tabii arkadaşlarıma tavsiyem onların da yazmasıdır. Mesela insan ve iş destek başkanımız Bahattin Aydın başladı yazmaya, ben de onun yazılarını yorumlarımla paylaşıyorum ve diyorum ki niye bir sonraki kitapta yer almasın.
HBR
İlginizi Çekebilir
GÜNCEL
Faizde geri sayım: Rezervler güçleniyor, TL ilgisi artarken gözler TÜFE’de

Yayınlanma:
16 saat önce|
03/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Türk mali piyasalarında CHP davası sonrası olumlu hava dün de korundu. TL ve TL cinsi finansal varlıkların büyük bir kısmı, Türkiye’de siyasi iklimin değiştiği 19 Mart öncesi döneme geri döndü. Borsa İstanbul haftanın ilk üç gününde %8,4 yükselirken, iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi de %39,3 seviyesine kadar geriledi. TCMB’nin yaklaşık iki hafta sonra düzenleyeceği olağan PPK toplantısında anlamlı bir faiz indirimine soyunacağı yönünde beklenti -bizler 350 baz puan indirimle politika faizinin %42,50 seviyesine geleceğini ve koridorun daha simetrik bir görünüm kazanacağını düşünüyoruz- hisse senetlerine de alım getirdi. Faizin gerilemesinin sanıldığının aksine bankacılık sektörü için iyi bir şey olmasının da yardımı ile, Borsa İstanbul bankacılık endeksi geride bıraktığımız haftayı da dikkate alırsak %20 yükseldi.
Türkiye’nin yabancı indinde risklerini yansıtan CDS primi 285 baz puan ile 20 Mart’tan bu yana en düşük seviyeye gerilerken, USDTRY kuru da dün 39,80 seviyesinin altına gerileyerek TL ilgisini teyit etti. Her ne kadar siyasi cepheden gelen kafa karıştırıcı minvalde haberler gündemde yer tutsa da, genel hatları ile yurt içi siyasi risklerin azalmaya meyil tutması ile TCMB’nin de net yabancı para pozisyonu ciddi anlamda iyileşti. Sayıların dili ile konuşursak, 1 Temmuz valörlü işlemlerde, net yabancı para pozisyonu 7,6 milyar dolar artarken, manşet rakam da 28,1 milyar dolar seviyesine yükselerek son dönemlerin zirvesini test etti. Hatırlanacağı üzere, 19 Mart’tan hemen önce 61 milyar doları aşan manşet rakam, 28 Nisan tarihinde, TL’den uzaklaşan yatırımcıların döviz talebi ile 7,6 milyar dolar seviyesine kadar gerilemişti. TCMB’nin döviz rezervlerini güçlendirmesini, tıpkı bir ordunun silah envanterini güçlendirmesi olarak yorumlayabiliriz. Pazartesi günü TCMB’nin olumlu hava ile birlikte döviz alımına aniden başlaması, piyasada TL fazlalığına da sebebiyet verdi. Bankalar bir hafta vadeli %46 faizle repoya yüklendikleri bir ortamda, döviz satışı sonrasında ellerinde fazla TL kalınca, TL REF geçici de olsa %46 seviyesinin altına indi!
Büyük resmi konuşmak gerekirse, her ne kadar siyasi cephede belirsizlikler hâkim olsa da, 8 Eylül tarihine kadar önümüzde yaz dönemi ve büyük bir zaman dilimi olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. TCMB’den yıl sonuna kadar düzenlenecek dört olağan toplantıdan beklenen 1100 baz puan faiz indirimi, enflasyonun %30 seviyesinin hemen altına inme ihtimali, TL tahvillere yönelik alım iştahını desteklerken, uzun bir süredir oldukça negatif ayrışan hisse senetlerine de alım getirdi. Türk Lirası faizin (USDTRY kuru ile karşılaştırıldığında) yatırımcısına reel getiri sunmaya yaz ayları boyunca devam edeceğini düşünüyoruz. Lâkin, dün Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı öncü verilere göre, Haziran ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre %38,8 artarak 8,2 milyar dolar oldu. Bu bozulmada yaşanan jeopolitik gelişmelerin enerji fiyatları üzerinden rol oynadığını düşünüyoruz. Reel değerlenme politikası ile dezenflasyon sürecine destek verilmek istense de, son üç ayın ortalaması 9 milyar dolar açığa işaret ederek rekabet gücünde ciddi bir aşınma yaratarak dış ticaret açığını da anlamlı düzeyde artırdığını göz ardı etmemek gerekiyor!
TL ve TL cinsi varlıklara yönelik olumlu tonumuzu yine de korumaya devam ediyoruz. Hisse senetlerinde pozisyon artırılabileceğini düşünüyoruz. Bankacılık hisseleri ve inşaat sektörü ile ilintili hisselere alıcı gözle bakılması gerektiğini düşünüyoruz. CHP davası sonrası olumlu havanın yarattığı iyimserliğe dem vurarak salı günü bültenimizin manşetini “Ankara’dan abim geldi evde bir ‘bayram’ havası” diyerek hisse senetlerinde var olan coşkuya işaret etmek suretiyle piyasaların Ankara’yı yani TCMB’ye beklediğinin altını çizmiştik. Bugün TL faizlerin geleceğine yönelik önemli bir veriyi birazdan hep birlikte göreceğiz. TÜİK, saat 10.00’da Haziran ayı enflasyon oranları açıklanacak. Piyasaların medyan tahmini TÜFE’nin aylık bazda %1,6 artış kaydetmesi, yıllık rakamın da %35,4 seviyelerinde yatay kalması yönünde. Olumlu bir sürpriz ihtimalini de göz ardı etmiyoruz.
Dönelim yurt dışına… ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz tarihinde tarifelerin devreye girmesinden önce Vietnam ile ticaret anlaşması yapıldığını duyurarak, Vietnam menşeli birçok ürüne uygulanacak gümrüğü %46 yerine %20 olarak belirledi. Çin menşeli ürünlerin Vietnam üzerinden geçişi ise %40 vergiye tabi tutulacak. Anlaşma kapsamında ABD, Vietnam’a sıfır gümrükle ihracat yapabilecek ve özellikle büyük motorlu araçlara öncelik tanınacak. Ancak detaylar belirsizliğini koruyor. Bu adımın Vietnam’ın Çin’e karşı denge arayışında ABD ile ilişkilerini sürdürme stratejisine de katkı sağladığını düşünüyoruz.
Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler, Trump’ın kapsamlı vergi indirimi ve harcama paketini 4 Temmuz’a kadar yasalaştırmak amacıyla son oylamaya yaklaşıyor. Yaklaşık 3,4 trilyon dolarlık maliyetiyle borcu büyütecek yasa tasarısı, Cumhuriyetçiler içindeki bazı muhafazakâr isimlerin itirazlarına rağmen, Trump’ın baskısıyla kritik önemdeki prosedürel oylama 220-212 ile geçti. Yasa tasarısı, Trump’ın 2017’de başlattığı vergi indirimlerini uzatıyor, göçmenlik denetimlerini sıkılaştırıyor ve yeşil enerji teşviklerini kaldırıyor. Tasarının geçmesi Trump için büyük bir iç politika zaferi anlamına gelecek.
Trump ile Elon Musk arasında kılıçların yeniden çekilmesi sonrasında, dün Tesla’nın ikinci çeyrek sonuçların farklı bir gözle takip edildi. Teslimatlarının %13,5 düşerek analist beklentilerinin altında kaldığını ve şirketin üst üste ikinci yılda da satış düşüşü yaşama ihtimalini artırdığını gördük. Yılın ikinci yarısında büyüme hedefini tutturmak için 1 milyondan fazla araç teslim etmesi gereken Tesla, Çin’de yenilenen Model Y ile toparlanma sinyalleri verse de, Trump’ın vergi reformu kapsamında elektrikli araç teşviklerinin kaldırılması riski ve Elon Musk’ın sağ eğilimli siyasi duruşu, özellikle ABD ve Avrupa’daki talebi olumsuz etkiliyor. Hisseler yılbaşından bu yana %20 düşüş kaydetti.
Trump politikaları nedeniyle doların değer kaybı özellikle EUR’ya karşı devam ederken, dün İngiltere Maliye Bakanı Reeves’in parlamento oturumunda gözyaşlarını tutamaması, kraliyet aslanı Sterlin üzerinde baskı yarattı. Başbakan Starmer, Reeves’e tam destek verirken, Reeves’in duygusal tepkisi, bir gün önce hükûmetin sosyal yardım reformlarında geri adım atmasıyla bütçede oluşan açık nedeniyle yaşanan siyasi gerilimin ardından geldi. Piyasalar, Reeves’in görevden alınabileceği endişesiyle sterlini ve tahvilleri sert şekilde sattı. Bir önceki gün dolar karşısında 1,38 seviyesine dayanarak son dört yılın zirvesini test eden GBPUSD paritesi, 1,36 seviyesinin altına gerilerken, uzun vadeli tahviller sert sayılabilecek bir satış baskısı ile karşı karşıya kaldı. Mali disiplin vurgusuyla tanınan Reeves, bütçedeki açığın alternatif vergi artışı veya harcama kesintileriyle kapatılmak zorunda kalabileceği eleştirileriyle karşı karşıya kalırken, Reeves’in görevine devam edeceği vurguladı. İngiltere Maliye Bakanı Liz Truss benzeri yaşanan dünkü gelişmeleri yakından takip edeceğiz. GBPUSD paritesinde sert geri çekilme ile GBPTRY kuru da dün 54 seviyesinin hemen altını test etti.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlarken, yeni günün veri takvimi oldukça yoğun görünüyor. ABD piyasalarının yarın tatil nedeniyle kapalı konumda olmasına paralel, her ayın ilk cuması açıklanan ve ABD ekonomisinin gidişatı hakkında en önemli bilgileri sunduğuna inanılan tarım dışı istihdam verisi bugün KKTC saati ile 15.30’da açıklanacak. Öncesinde dün açıklanan özel sektör istihdamı pandemiden sonra sonra ilk kez azalma kaydetti! FED’in görev tanımında fiyat istikrarının yanı sıra tam istihdam görevi de olduğunu düşünürsek, bugün açıklanacak verinin önem arz edeceğini düşünüyoruz. Vadeli kontratlara göre, yıl sonuna kadar FED’den beklenen faiz indirimi 67 baz puan. FED’in bu ay faiz indirimi yapma ihtimali piyasa fiyatlamalarında %25 seviyesinde kalırken, zayıf bir istihdam verisi ile bu oran hızla yükselebilir!
ABD istihdam raporunun yanı sıra, gözler yukarıda da değindiğim üzere Trump’ın büyük vergi indirimi ve harcama paketinin Temsilciler Meclisinden geçip geçmeyeceğinde olacak. Çin’in hizmet sektörü aktivitesi, Haziran ayında zayıflayan talep ve ihracat siparişlerindeki düşüşle birlikte son dokuz ayın en yavaş büyümesini kaydetti. ABD ile geçici ticaret ateşkesi sürse de yüksek tarifelerin Çin’in ihracat baskısını artırdığını ve iç talep yetersizliğinin büyüme üzerinde temel bir engel olmaya devam ettiğini görüyoruz. Asya borsaları da yoğun gündem nedeniyle bu sabah karışık bir seyir izliyor. Hong Kong borsası zayıf verilerin gölgesinde %1 gerilerken, YEN’in değer kazanıma paralel Tokyo borsası Nikkei önemli bir değişim kaydedemedi. Altının ons fiyatı 3,350 dolar seviyelerinde yatay bir seyir izlerken, gümüş 36,50 dolar seviyesine toparlandı. Direnişin parası bitcoin ise yeniden 109bin dolar seviyesine yaklaştığını görüyoruz. Bitcoin cephesinde ilk nazarda 109bin dolar üzerinde haftalık kapanış, akabinde de 113bin doların aşılması ile asıl hareketin başlayacağını düşünüyoruz. Fiat para sistemine yönelik güven bunalımı ile arzı sabit fiziki enstrümanlara yönelik olumlu tonumuzu koruyoruz.
Emre Değirmencioğlu
GÜNCEL
Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Yayınlanma:
17 saat önce|
03/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Türkiye’nin hazır beton, çimento, alçı ve kireç üretiminde faaliyet gösteren önemli oyuncularından biri olan TEKNİK BETON TURİZM İNŞAAT MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş., yaşadığı mali darboğaz nedeniyle konkordato talebinde bulundu. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 30 Haziran 2025 tarihli kararıyla şirkete 3 aylık geçici mühlet tanıdı.
Mahkeme Kararı ve Sürecin Özeti
-
Mahkeme: Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
-
Esas No: 2025/782
-
Karar Tarihi: 30/06/2025
-
Geçici Mühlet Süresi: 3 Ay
-
Konkordato Komiserleri:
-
Engin Dinçeli (mali konular uzmanı)
-
Deniz Çalışkan
-
Av. Şeyma Nur Kıhtır
-
Karar kapsamında, borçlu şirketin taşınır ve taşınmaz tüm mal varlıklarının üçüncü kişilere devri yasaklandı. Mahkeme izni olmaksızın rehin tesis edilemeyecek, kefil olunamayacak ve ücretsiz tasarruf işlemleri yapılamayacak.
Geçici Mühletin Hukuki Sonuçları
İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 288. maddesi gereğince, geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğurur. Bu kapsamda:
-
6183 sayılı yasa kapsamında yapılan takipler dahil olmak üzere tüm takip işlemleri durduruldu.
-
Yeni icra ve iflas takipleri başlatılamayacak.
-
Bu tedbirler, yalnızca rehinli ve İİK 206/1 kapsamındaki imtiyazlı alacakları kapsamaz.
Sektörün Genel Görünümü
İnşaat sektöründeki durgunluk, artan hammadde maliyetleri, yüksek faiz oranları ve kamu ihalelerinde yaşanan yavaşlama; özellikle hazır beton ve yapı malzemeleri üreten firmalar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Enerji maliyetlerindeki artışlar ve kur dalgalanmaları da finansal yükü artırmıştır. Bu nedenlerle Teknik Beton’un konkordato süreci, sektör geneline dair önemli bir işarettir.
Alacaklılara Duyuru
Şirketten alacaklı olduğunu iddia eden kişi ve kuruluşlar, ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz dilekçesiyle birlikte mahkemeye başvurabilir. Bu süre zarfında konkordato koşullarının oluşmadığı yönündeki deliller de sunulabilir.
Erol Taşdelen
İklim Değişikliği Kanunu Meclis’ten Geçti: Hayatımız Nasıl Değişecek?

Yayınlanma:
19 saat önce|
03/07/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen İklim Değişikliği Kanunu, çevre politikalarında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Kanun; sanayiden tarıma, enerji üretiminden günlük yaşama kadar çok geniş bir etki alanına sahip. Peki, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra hayatımızda neler değişecek?
1. Karbon Yönetimi ve Emisyon Ticaret Sistemi Geliyor
Yeni kanun ile birlikte artık sanayi ve enerji gibi yüksek emisyon üreten sektörler için karbon emisyonu izni alma zorunluluğu getirildi. İzin almadan faaliyet gösteren işletmelere ağır para cezaları uygulanacak.
Ayrıca Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulacak. Bu sistem sayesinde işletmeler karbon salım haklarını alıp satabilecek, “karbon piyasası” resmen doğmuş olacak. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile uyumlu bu sistem, ihracat yapan firmaların rekabet gücünü koruması açısından da kritik.
2. Yeni Kurumsal Yapılar ve Yetkiler
Kanunla birlikte İklim Değişikliği Başkanlığı daha güçlü bir yapıya kavuştu. Başkanlık artık doğrudan veri toplayacak, denetim yapacak, raporlama zorunluluğu getirebilecek. Her yıl güncellenen Ulusal İklim Eylem Planı, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefine yönelik yol haritasını oluşturacak.
Yerel düzeyde ise valilerin başkanlığında kurulacak İl İklim Koordinasyon Kurulları, iklim değişikliğiyle mücadeleyi sahaya indirecek.
3. Yeni Bir Fon Kaynağı: Karbon Gelirleri
Emisyon izinlerinden, cezai yaptırımlardan ve karbon ticaretinden elde edilecek gelirler, doğrudan “iklim projeleri” için kullanılacak. Bu amaçla döner sermaye işletmesi kurulacak ve yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi projeler desteklenecek.
Bu sayede devlet, çevresel politikalarını sadece bütçeden değil, aynı zamanda karbon piyasasından fonlayabilecek.
4. Tüm Sektörlerde Dönüşüm Zorunluluğu
İklim Kanunu yalnızca çevre politikalarını değil; enerji, tarım, sanayi, ulaştırma, ormancılık ve atık yönetimi gibi tüm sektörleri etkiliyor. Örneğin:
-
Tarımda: İklime dirençli ürün desenleri ve kuraklık riskine göre planlama yapılacak.
-
Sanayide: Temiz teknolojiye geçmeyen işletmeler hem cezai hem ticari kayıplarla karşılaşacak.
-
Ulaştırmada: Emisyonsuz araçlar, elektrikli ulaşım sistemleri teşvik edilecek.
5. İşletmelere Yeni Yükümlülükler
Tüm firmalar, emisyon verilerini kayıt altına almak, raporlamak ve belirli eylem planlarına uymak zorunda olacak. Bu yükümlülüklere uymayanlara idari para cezaları, faaliyet izni iptali gibi yaptırımlar uygulanabilecek.
Bu durum, özellikle ihracat yapan firmalar için hayati önemde. Zira Avrupa Birliği, karbon vergilendirmesi uygulayan firmaları “düşük riskli” kabul edecek.
6. Sosyal Etki ve “Adil Geçiş” Politikası
Yasa kapsamında “adil geçiş” kavramı da hukuk sistemine girdi. Fosil yakıtlardan vazgeçerken, bu sektörlerde çalışan işçilerin mağdur olmaması, istihdam kaybı yaşanmaması için sosyal destek ve eğitim politikaları uygulanacak.
Hayatımızda Neler Değişecek?
-
Enerji ve ulaşım maliyetleri artabilir, çünkü karbon fiyatlaması ürünlere yansıtılacak.
-
Yeni iş kolları doğacak: karbon denetçiliği, iklim danışmanlığı, yeşil enerji üretimi gibi alanlarda istihdam artacak.
-
Tüketiciler, daha çevreci ürünlere yönelmek zorunda kalacak.
-
Belediyeler, yerel iklim uyum projeleri yürütmekle sorumlu olacak.
-
Firmalar, çevreye duyarlı üretim modellerine geçmek zorunda kalacak.
İklim Değişikliği Kanunu, Türkiye’nin çevre ve enerji politikasında bir dönüm noktasıdır. Bu yasa ile birlikte hem kamu hem özel sektör, çevresel sorumluluklarını daha sistematik ve yasal çerçevede yerine getirmek zorunda kalacak. Bu süreç ilk etapta maliyetli ve zorlayıcı gibi görünse de, uzun vadede Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme vizyonuna katkı sunacak köklü bir değişimi beraberinde getirecektir.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (852)
- BANKA ANALİZLERİ (141)
- BANKA HABERLERİ (3.154)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (455)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.857)
- GÜNCEL (3.276)
- GÜNDEM (3.216)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (134)
- ŞİRKETLER (2.270)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (480)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.075)
- Ali Coşkun (28)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (66)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (576)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (17)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

AKBANK’TA ŞOK AYRILIK, ING’YE GEÇİYOR

Türkiye ile Çin Arasında Yeni Dönem: ICBC Turkey, Resmi RMB Takas Bankası Oldu

Faizde geri sayım: Rezervler güçleniyor, TL ilgisi artarken gözler TÜFE’de

Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Tunahan Solar Enerji Konkordato İlan Etti: Sektörde Şok Etkisi

Otomotiv Devi GB Kauçuk Konkordato İlan Etti

Çevre Devi Konkordato Talep Etti: BARKA Atık Yönetimi Finansal Sıkıntıda

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

Bentonit Ocaklarının Görünmeyen Yüzü: Çevre ve Halk Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Enflasyon Kaygısına Göre Gelir Gruplarının Harcama Davranışları

AKBANK 3,4 milyar TL Takipteki Alacaklarını sattı

Emre ALKİN: Program çalışıyor mu? Faiz düşecek mi?
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 03/07/2025
- Bakanlık il il açıkladı... Sıcaklıklar önümüzdeki hafta daha da artacak! 03/07/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Temmuz'da Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 03/07/2025
- TEMMUZ AYI PROFESÖR MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Profesör Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- YENİ HEMŞİRE MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Hemşire Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- YENİ TEKNİSYEN MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Teknisyen Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- ABD’de Tarım Dışı İstihdam haziranda beklentileri aştı 03/07/2025
- Döviz mevduatları 677 milyon dolar arttı 03/07/2025
- Yabancılar geçen hafta 305 milyon dolar tahvil aldı 03/07/2025
- Yabancılar hissede yeniden alımda 03/07/2025
- TCMB’nin swap hariç net rezervi̇ 1,8 milyar dolar azaldı 03/07/2025
- En düşük memur maaşı 47 bin TL oldu 03/07/2025
- ÜFE-TÜFE makası 22 ayın en düşüğünde 03/07/2025
- KKM toplamı geçen hafta 544 milyar TL’ye geriledi̇ 03/07/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı