GÜNCEL
KERİM ROTA: Boş Vere Boş Vere…
Hükümet, bu afetin ekonomik faturasının kamu kurumları ve vatandaşlardan gelecek bağışlarla ve mevcut bütçeyle ödenebileceğini sanıyorsa çok yanılıyor. Karşılaştığımız afet 1999’da olduğu gibi çok acil yeni bir bütçe yapılmasını gerektiriyor. Yeni vergilerle ve borçlanmalarla, hatta belki de TCMB aracılığıyla yapılacak parasal genişlemeyle kamu harcama kapasitesinin artırılması gerekiyor. Bunların sonucunda da enflasyon, cari denge, borç stoku, döviz rezervi verilerimizde kötüleşme olacak.

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Ülkemiz 1999 Marmara depreminden 24 yıl sonra yine ağır depremler yaşadı. Yazılacak, söylenecek çok şey olsa da acılar çok taze. Bu afette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Yaralılara şifa, sevdiklerini kaybedenlere de sabır diliyorum.
Depremden bu yana aklımız ve vicdanımız başka bir konuyu konuşmayı veya gündelik hayata geri dönmeyi kaldırmıyor. Bunu deprem kurbanlarına ve mağdurlarına yapılmış bir saygısızlık olarak görüyoruz.
Ancak bir an önce yaşanan depremin ülke olarak muhasebesini yapıp, mağdurlara planlı ve sağlıklı destek sağlamak ve ülkemizin yaralarının nasıl sarılacağına da kafa yormak gerekiyor. Aksi takdirde geride kalanlara ikinci bir afet yaşatmış olacağız.
Bu nedenle 6 Şubat depremlerinin ülkemiz için ekonomik etkilerinin ne olacağını artık bilmemiz gerekiyor. Tabii ki henüz yıkımın boyutları netleşmemişken bunun sağlıklı bir şekilde hesaplanamayacağını söyleyenler de var.
Ancak 1999 depreminden bu yana teknolojinin ve iletişimin gelişimini göz önüne alınca bu hesaplamanın çeyrek yüzyıl öncesine göre daha hızlı ve sağlıklı yapılmasını beklemek de hakkımız olsa gerek.
8 Eylül 1999 DPT Raporu
17 Ağustos 1999 depreminden tam üç hafta sonra, 8 Eylül 1999’da Devlet Planlama Teşkilatı depremin ülkemize ekonomik etkilerini ortaya koyan 127 sayfalık bir ön rapor hazırlamış.
Bu raporda DPT, depremin sermaye birikimi ve milli gelir üzerinde 9 ila 13 milyar dolar etkisinin olacağını hesaplamış. Kamu finansmanına gelecek yük ise 6,3 milyar dolar olarak hesaplanmış. Bu yükün 2,5 milyar dolarlık kısmının dış yardımlar yoluyla karşılanacağı belirtilmiş. Kalan 3,8 milyar doların finansmanı için de bazı tavsiyeler yapılmış.
O günkü hükümet, depremin ardından önce acil yardımlar için 500 trilyon TL (1,2 milyar dolar) tutarında bir ek bütçe çıkardı. Kısa bir süre içinde de 4481 sayılı Kanun’u yasalaştırarak aşağıdaki önlemleri aldı. Bu önlemler;
- Gelirler ve Kurumlar vergisine ilave yüzde 5 ek gelir vergisi,
- Yüksek ücretlerden (yıllık 12 milyar TL’yi aşan) alınacak ilave yüzde 5 vergi,
- Götürü usulde beyan verenlerden ek yüzde 5 vergi,
- Tek seferlik ilave Motorlu Taşıtlar Vergisi
- Birden fazla veya 200 m2’den büyük konutları olanlara ek emlak vergisi,
- Özel İletişim Vergisi (sonraları kamuoyunda deprem vergisi olarak tanındı).
DPT depremin büyüme, enflasyon, ödemeler dengesi, dış ticaret üzerine olası yansımalarını analiz etmiş. Rapor sadece ekonomik etkileri incelemekle kalmamış, molozların kaldırılması esnasında oluşabilecek çevre dahil birçok faktörü ele almış.
Bu rapor yazıldıktan 2 ay sonra Düzce depremini yaşadık. DPT Düzce depremi sonrasında yaptığı hesaplamalarda bu iki depremin doğrudan ve dolaylı maliyetinin 15-19 milyar dolar arasında olacağını belirtmiş.
Söz konusu çalışmada tahmin aralıklarının üst sınırları toplandığında depremlerin ekonomik etkisinin milli gelire oranı yüzde 5,9’a ulaşıyordu. Bugünkü GSYH düzeyi ile bu etki yaklaşık 52 milyar dolara denk gelmektedir.
Aradan geçen yıllarda DPT’nin yaptığı bu ilk tahminlerin oldukça isabetli olduğu görüldü.
Dolayısıyla 1999 depremi sonrasındaki 2-3 haftada o günkü devlet kurumları ve aklı, en azından afetin ekonomik maliyetini tahmin etmiş ve hükümetin buna uygun kanunları çıkarması için yol göstermiş.
TCMB’den 30, Ziraat Bankası’ndan 20
6 Şubat sonrası geçen 2 haftada ise devlet kurumlarından depremin olası maliyetleri konusunda bir bilgi almadık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde devletin tüm kapasitesinin tek adamın kapasitesine indirgenmiş olduğunun farkındaydık ancak deprem bunu net bir şekilde ortaya koydu. Bugün açıklanan vefat ve yaralı sayıları üzerinde bile ciddi bir şüphe oluşmuş durumda.
Şu ana dek depremin ekonomik etkileriyle ilgili elimizdeki tek veri birkaç ekonomistin ve yabancı kuruluşun tahminlerinden ibaret. Burada da bahsedilen kayıp tutarları 20 ila 85 milyar dolar arasında büyük farklılık gösteriyor.
Hükümete yol göstermekle sorumlu birçok kamu kurumunu ise geçen hafta ortak TV yayınında bağış için rekor tutarlar açıklarken gördük.
Depremin enflasyona, kurlara, faizlere, bütçeye ve kredilere etkileri konusunda topluma bilgi ve güven vermesi beklenen TCMB başkanı canlı yayına bağlanıp 30 milyar TL bağış yaptı. Ertesi gün yaptığı açıklama ile 2023’te yaptığı bağışı Hazine’ye aktaracağı 2022 kârından mahsup edeceğini söyledi. Meğer canlı yayına bağlanıp bağışladığı miktar, Nisan ayında Hazine’ye zaten aktaracağı paramızın Şubat ayında AFAD’a gönderilmesinden ibaretmiş. Üstelik bu bağışı yapmasa Hazine’nin bunu farklı alanlarda kullanabileceğini, böylece paranın depremzedelere gitmesini garanti altına aldıklarını söyledi. TCMB Başkanı iki kamu kurumu arasında husumete varan çekişmeyi herhalde bundan daha açık ifade edemezdi. Bununla da bitmedi, eğer bu bağışı yapmasalar normal süreçte diğer ortaklara da kâr payı ödeyeceklerini, böylece bundan kurtulduklarını söyledi. Oysa TCMB, Hazine dışındaki diğer ortaklara her yıl maksimum 3.000 TL (yazı ile üç bin Türk lirası) ödüyor. Başkan muhtemelen bunun farkında bile değil.
2022 sonunda Hazine’den 60 milyar TL sermaye alan kamu bankaları TV şovunda 41 milyar TL bağışladılar. Aradan 48 saat geçmeden Hazine’ye sermaye artırımı için tekrar başvurdular. Aksi takdirde bağış yoluyla düşecek sermaye yeterlilik oranları nedeniyle mevcut kredilerini bile bilançolarında taşıyamaz hale geleceklerdi.
Kamu kurumlarının bu halini görünce arama-kurtarma ve acil yardımda oluşan aksaklıklara şaşırmamalı. Muhtemelen önümüzdeki günler ve haftalarda da afetin kamuya ve ülkemize ekonomik etkileri konusunda derli toplu bir paylaşım yapılmayacak. İhtiyaç çıktıkça günübirlik kararlar alınacak, hatta bazı lobilerden gelecek baskılar nedeniyle bu kararlardan geri dönüşler de olacak.
Ekonomik Etki Ne Düzeyde Olabilir?
1999 Marmara depreminin fiziksel olarak en çok etkilediği dört il olan Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Düzce’nin toplam nüfusu o tarihte yaklaşık 2 milyon kişiydi. O günlerde 64 milyon olan nüfusumuzun yaklaşık yüzde 3’ü bu dört ilde yaşamaktaydı.
6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen beş ilimiz olan Adıyaman, Hatay, Malatya, Kahramanmaraş ve Gaziantep’te yaşayan nüfusumuz ise 6,5 milyonun üstünde. Bu illerin bugün nüfus içerisindeki payı yüzde 7,6. Dolayısıyla 6 Şubat depremlerinin yıkıcı şekilde etkilediği vatandaşlarımızın sayısı 1999 depremine göre çok daha fazla.
Milli gelir içindeki oran ile karşılaştırılınca 1999 depreminin en çok etkilediği dört ilin milli gelir içindeki payı o tarihte yüzde 5,8 civarındaydı. 6 Şubat depremlerinin en çok etkilediği beş ilimizin milli gelir içerisindeki payı ise yüzde 5,1
Son felaketin yapı stoku kaybında Marmara depremine göre çok daha büyük etkide bulunması olası görünürken, üretim kaybının daha sınırlı kalabileceği söylenebilir.
6 Şubat depremlerinde sabit varlıklardaki en önemli kayıp yapı ve bina stokundaki kayıplar olacaktır. Marmara depreminde 28 bin yapı ağır hasarlı/yıkık, 28 bin yapı orta hasarlı ve 31 bin yapı hafif hasarlı olarak kayıtlara geçmiş. Sonrasındaki güncellemelerle yaklaşık 300 bin yeni bağımsız bölüm ihtiyacının ortaya çıktığı belirtilmiş.
6 Şubat depremlerinde hasar gören yapı stoku ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açıklamalarına göre aşağıdaki gibidir (19 Şubat verileri):
– 20.662 binada 71.052 bağımsız bölüm yıkılmış durumda,
– 105.794 binada 384.545 bağımsız bölüm acil yıkılması gereken ve ağır hasarlı,
– 407.786 binada 1.409.654 bağımsız bölüm orta hasarlı,
– 205.086 binada 1.091.720 bağımsız bölüm az hasarlı,
– 87.653 binada 254.111 bağımsız bölüme ise girilememiş durumda.
Bakanlık’ın bu verilerine bakınca maalesef 6 Şubat depremlerinde yapı ve bina stokundaki kaybın Marmara depreminin üç katına ulaşabileceği görülüyor.
Eldeki öncü verilerle bile baştan yapılmak zorunda olan bağımsız bölüm sayısı 800 binin üzerinde olacak görünüyor.
Barınaksız kalacak ve kamu desteği ile yaşamını sürdürmek zorunda olacak vatandaşlarımızın sayısının da bölgenin ekonomik şartları nedeniyle 1999’un üç katını bile aşması muhtemel.
Dolayısıyla toplam maliyetin 1999 Marmara depremi faturasının bugünkü değeri olan 52 milyar doların çok üzerine çıkması olası.
Sorunları 3 Ay Görmezden Gelsek Ne Olur Ki?
Bu öncü veriler ortadayken hükümet, bu afetin ekonomik faturasının kamu kurumları ve vatandaşlardan gelecek bağışlarla ve mevcut bütçeyle ödenebileceğini sanıyorsa çok yanılıyor.
Karşılaştığımız afet 1999’da olduğu gibi çok acil yeni bir bütçe yapılmasını gerektiriyor. Yeni vergilerle ve borçlanmalarla, hatta belki de TCMB aracılığıyla yapılacak parasal genişlemeyle kamu harcama kapasitesinin artırılması gerekiyor. Bunların sonucunda da enflasyon, cari denge, borç stoku, döviz rezervi verilerimizde kötüleşme olacak.
1999 depremi öncesindeki iki çeyrekte ekonomimiz Rusya krizinin etkisiyle yüzde 8,5 ve yüzde 6,1 küçülmüştü. Şirketler, çalışanlar, esnaf, zaten daralan ekonominin olumsuzluklarını yaşıyorlardı. Bu olağanüstü dönem, olağanüstü tedbirler gerektirmişti.
Bugün de buna benzer tedbirler gerekiyor. Ancak 2022 paylaşım açısından 1999’dan çok farklı oldu. 2022’de uygulanan negatif faiz ve oluşan yüksek enflasyonun kazananları bankalar, şirketler ve kamu oldu. Banka ve şirket kârları “süper kârlar” olarak tanımlanacak hale geldiler. Vahşi servet transferinin kaybedenleri ise ücretli çalışanlar, işsizler, emekliler, sabit gelirliler ve gençler oldu. Dolayısıyla geçen seneki kârının yüzde 1’ini bağışlayıp hayatına eskisi gibi devam edeceğini sanan banka ve şirketlerin üstlenmesi gereken yüklü bir fatura olması gerekiyor. Envanterinde onlarca uçak ve 100 binin üzerinde otomobil olan kamunun, çoklu maaş ve huzur hakkı alan kamu çalışanlarının ne fedakârlık yapacağının görülmesi gerekiyor.
Eğer karşılaşacağımız faturanın tutarı ve üstlenicileri şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılmaz ise korkarım birkaç hafta içinde afetin ekonomik etkilerini ciddiye almaktan uzaklaşacağız.
Yardım ve bağışların miktarı ve nereye harcandığı şeffaf ve hesap verilebilir şekilde paylaşılmazsa hükümetin artan itibar açığı nedeniyle ilk günlerde oluşan dayanışma ruhunun azalması da olası. Maalesef böyle bir durumda deprem mağdurları devletin kısıtlı mali ve yönetim kapasitesiyle baş başa kalabilirler.
Bugünkü Aklım Olsaydı, Harcar Mıydım Günlerimi?
Seçimlere çok az kaldığı için hükümet muhtemelen faturanın açıklanmasını ve ödenmesini seçim sonrasına ertelemek niyetinde. Oysa sandığa gidecek vatandaşların oy isteyenlerden faturayı kimin, nasıl ödeyeceğini öğrenmek istemesi en doğal hakkı.
Cenk Yaltırak hocanın deprem için defalarca dile getirdiği gibi, kovayı taşıran son damla değil içindeki sudur. Seçime kadar kalan 3-4 ayda sorunlarla yüzleşilmezse kovanın hükümetin beklediğinden daha önce taşması mümkün.
Bugün karşılaştığımız faturayı görünce sormadan edemiyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabinesinin kurulduğu Temmuz 2018’den bu yana;
- 200 milyar dolardan fazla döviz rezervimiz neden bir ego tatmini uğruna satıldı?
- Enflasyonumuz nasıl yüzde 80’lere kadar yükseldi?
- Borç stokumuz neden dört katına çıktı?
- Kamu faiz ödemelerimiz 2017’den 2023’e neden 10 katına çıktı?
- Henüz ödenmemiş iç borç faizlerimiz neden yedi katına çıktı?
- Konut fiyatlarının altıya katlanmasında akıl dışı para politikasının rolü neydi?
- 10 milyar doları aşan kamu kaynağı KKM ile birkaç 100 bin mevduat sahibine neden aktarıldı?
Bu kaynaklara ve mali alana bugün ne çok ihtiyacımız olduğu ortada değil mi?
Boş Vere Boş Vere Ne Hale Geldik
Bu deprem bizi yönetenlerin mega yatırımlar, Kanal İstanbul ve ücretli yollarla övünürken yaşam hakkına yatırımı nasıl da ihmal etmiş olduklarını gösterdi.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati depremden dört gün önce, 2 Şubat’ta “Türkiye Yüzyılı Zirvesi ve Para Sohbetleri” programında yaptığı konuşmada şunları söylemişti: “Gücümüz var. Dayanışmamız kuvvetli, altyapı yatırımlarını tamamlayan bir ülkenin vatandaşı mıyız? Vatandaşıyız.”
Dört ilimizde nüfusun yarısının deprem mağduru haline düşmesinden birkaç gün önce Hazine ve Maliye Bakanımız ülkenin altyapısının tamamlanmış olduğuna inanıyordu. Yeni yatırım ihtiyacımız kalmamıştı. Artık faizleri düşürebilir, kuru tutmak için kamu kaynaklarından büyük mevduat sahiplerine para aktarabilirdik.
Buna inanan bir Bakanımız ve onu bu göreve layık görüp atayan Cumhurbaşkanımız varken mali alanımızın ve kaynaklarımızın insanlarımızın yaşam hakkı yerine finans piyasalarının terbiyesine ve inşaat rantına kullanılmasına neden şaşırıyoruz ki?
İlginizi Çekebilir
BANKA HABERLERİ
AKBANK’TA ŞOK AYRILIK, ING’YE GEÇİYOR

Yayınlanma:
11 saat önce|
03/07/2025Yazan:
BankaVitrini
AKBANK’ta şok ayrılık:
Banka “Bireysel Bankacılık ve Dijital Çözümler İş Birimi’nden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Burcu Civelek Yüce, bu görevinden, 04.07.2025 tarihinden geçerli olmak üzere ayrılacaktır” açıklaması yaptı.
Burcu Civelek YÜCE, bankanın Dijitalleşme sürecinde ekibi ile dizayn etmiş ana yönetici konumundaydı. Banka sistemlerinin sık sık çökmesinde eleştirilerin hedefinde olan isimlerin başında yer alıyordu.
ING BANK’a geçiyor
ING BANK Burcu Civelek Yüce’nin kendi bünyelerinde geçeceğini duyurdu. Uzun yıllar AKBANK’ta görev yapan ve mental olarak yıpranan Yüce bu şekilde kendini yeniden kanıtlama fırsatı da yakalamış olacak.
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Türkiye ile Çin Arasında Yeni Dönem: ICBC Turkey, Resmi RMB Takas Bankası Oldu

Yayınlanma:
14 saat önce|
03/07/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Yazan: Erol TAŞDELEN | bankavitrini.com
Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik iş birliği, önemli bir finansal adımla daha da derinleşti. Çin Halk Bankası (People’s Bank of China – PBoC), ICBC Turkey Bank Anonim Şirketi’ni Türkiye’deki resmi Renminbi (RMB – Çin Yuanı) Takas Bankası olarak yetkilendirdiğini resmen duyurdu. Bu karar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Çin Halk Bankası arasında imzalanan İş Birliği Mutabakat Muhtırası kapsamında hayata geçirildi.
Gelişme, Çin’in devlet televizyonu CCTV ile birlikte Hong Kong özerk bölgesinde yayın yapan Phoenix Channel tarafından da geniş şekilde duyuruldu. Bu durum, sadece Türkiye için değil, Çin için de stratejik öneme sahip bir açılım olarak görülüyor.
Kararın Ekonomik ve Stratejik Önemi
Türkiye, dış ticaretinde Çin ile olan parasal işlemlerde artık Çin Yuanı (RMB) kullanımını kolaylaştıracak bir altyapıya kavuşmuş oldu. ICBC Turkey üzerinden yürütülecek takas işlemleri sayesinde; bankacılık sisteminde Çin Yuanı cinsinden hesap açılması, ödeme yapılması ve finansal işlemlerin doğrudan gerçekleştirilmesi mümkün hale gelecek.
Bu durum, hem firmaların döviz kuru riskini azaltacak hem de dolar gibi üçüncü para birimlerine olan bağımlılığı ortadan kaldıracak.
Neler Değişecek?
-
Dış Ticaret Kolaylaşacak: Türkiye ile Çin arasında yapılan ithalat ve ihracatta, doğrudan Yuan kullanımı devreye girecek. Bu da işlemlerde zaman ve maliyet avantajı sağlayacak.
-
Kur Riski Azalacak: İşletmeler, dolar ya da euro üzerinden kur farkı riskine maruz kalmadan RMB üzerinden işlem yapabilecek.
-
Bankacılıkta Yeni Dönem: Türk bankacılık sektörü için Çin finans sistemiyle daha entegre bir yapı oluşacak. RMB cinsinden kredi, mevduat ve yatırım ürünleri sunulabilecek.
-
TCMB’nin Rezerv Çeşitlenmesi: TCMB’nin rezervlerinde Çin Yuanı’nın daha aktif kullanımı söz konusu olabilecek.
Türkiye’nin Çok Kutuplu Ekonomik Politikalarına Uyumlu Adım
Türkiye’nin son yıllarda sürdürdüğü çok yönlü dış ticaret ve para politikası kapsamında, dolar ve euro dışında alternatif rezerv para birimleriyle işlem yapabilme kapasitesi önemli bir hedef olarak öne çıkıyor. Bu gelişme, Çin’in “Kuşak ve Yol” (Belt and Road) projesiyle uyumlu şekilde, Türkiye’yi Asya merkezli finansal sistemlere daha yakın konuma getiriyor.
Tablo: Bu Adımın Türkiye’ye Etkileri
Etki Alanı | Olası Sonuçlar |
---|---|
Dış Ticaret | Yuan ile ödeme imkânı, daha düşük işlem maliyetleri |
Bankacılık | RMB bazlı finansal ürünlerin önü açıldı |
Kur Riski | Üçüncü para birimi riskleri azalıyor |
Rezerv Politikası | TCMB’nin rezerv çeşitliliği artabilir |
Strateji | Çin ile ekonomik yakınlaşma güçleniyor |
Sadece Bankacılık Adımı Değil, Jeoekonomik Pozisyon
ICBC Turkey’nin resmi takas bankası olarak yetkilendirilmesi, sadece teknik bir bankacılık kararı değil; aynı zamanda jeoekonomik bir tercih olarak da okunmalıdır. Türkiye’nin, Batı finans sisteminin dışında Çin gibi alternatif sistemlerle iş birliğini artırması, küresel ekonomik sistemdeki denge arayışının bir parçasıdır.
Bu gelişme, yalnızca dış ticaretin kolaylaşmasına değil, aynı zamanda Çin ile stratejik iş birliğinin yeni bir seviyeye taşınmasına da olanak sağlayacaktır.
📌 Yayın Notu:
Bu makale bankavitrini.com için hazırlanmıştır. Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
GÜNCEL
Faizde geri sayım: Rezervler güçleniyor, TL ilgisi artarken gözler TÜFE’de

Yayınlanma:
19 saat önce|
03/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Türk mali piyasalarında CHP davası sonrası olumlu hava dün de korundu. TL ve TL cinsi finansal varlıkların büyük bir kısmı, Türkiye’de siyasi iklimin değiştiği 19 Mart öncesi döneme geri döndü. Borsa İstanbul haftanın ilk üç gününde %8,4 yükselirken, iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi de %39,3 seviyesine kadar geriledi. TCMB’nin yaklaşık iki hafta sonra düzenleyeceği olağan PPK toplantısında anlamlı bir faiz indirimine soyunacağı yönünde beklenti -bizler 350 baz puan indirimle politika faizinin %42,50 seviyesine geleceğini ve koridorun daha simetrik bir görünüm kazanacağını düşünüyoruz- hisse senetlerine de alım getirdi. Faizin gerilemesinin sanıldığının aksine bankacılık sektörü için iyi bir şey olmasının da yardımı ile, Borsa İstanbul bankacılık endeksi geride bıraktığımız haftayı da dikkate alırsak %20 yükseldi.
Türkiye’nin yabancı indinde risklerini yansıtan CDS primi 285 baz puan ile 20 Mart’tan bu yana en düşük seviyeye gerilerken, USDTRY kuru da dün 39,80 seviyesinin altına gerileyerek TL ilgisini teyit etti. Her ne kadar siyasi cepheden gelen kafa karıştırıcı minvalde haberler gündemde yer tutsa da, genel hatları ile yurt içi siyasi risklerin azalmaya meyil tutması ile TCMB’nin de net yabancı para pozisyonu ciddi anlamda iyileşti. Sayıların dili ile konuşursak, 1 Temmuz valörlü işlemlerde, net yabancı para pozisyonu 7,6 milyar dolar artarken, manşet rakam da 28,1 milyar dolar seviyesine yükselerek son dönemlerin zirvesini test etti. Hatırlanacağı üzere, 19 Mart’tan hemen önce 61 milyar doları aşan manşet rakam, 28 Nisan tarihinde, TL’den uzaklaşan yatırımcıların döviz talebi ile 7,6 milyar dolar seviyesine kadar gerilemişti. TCMB’nin döviz rezervlerini güçlendirmesini, tıpkı bir ordunun silah envanterini güçlendirmesi olarak yorumlayabiliriz. Pazartesi günü TCMB’nin olumlu hava ile birlikte döviz alımına aniden başlaması, piyasada TL fazlalığına da sebebiyet verdi. Bankalar bir hafta vadeli %46 faizle repoya yüklendikleri bir ortamda, döviz satışı sonrasında ellerinde fazla TL kalınca, TL REF geçici de olsa %46 seviyesinin altına indi!
Büyük resmi konuşmak gerekirse, her ne kadar siyasi cephede belirsizlikler hâkim olsa da, 8 Eylül tarihine kadar önümüzde yaz dönemi ve büyük bir zaman dilimi olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. TCMB’den yıl sonuna kadar düzenlenecek dört olağan toplantıdan beklenen 1100 baz puan faiz indirimi, enflasyonun %30 seviyesinin hemen altına inme ihtimali, TL tahvillere yönelik alım iştahını desteklerken, uzun bir süredir oldukça negatif ayrışan hisse senetlerine de alım getirdi. Türk Lirası faizin (USDTRY kuru ile karşılaştırıldığında) yatırımcısına reel getiri sunmaya yaz ayları boyunca devam edeceğini düşünüyoruz. Lâkin, dün Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı öncü verilere göre, Haziran ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre %38,8 artarak 8,2 milyar dolar oldu. Bu bozulmada yaşanan jeopolitik gelişmelerin enerji fiyatları üzerinden rol oynadığını düşünüyoruz. Reel değerlenme politikası ile dezenflasyon sürecine destek verilmek istense de, son üç ayın ortalaması 9 milyar dolar açığa işaret ederek rekabet gücünde ciddi bir aşınma yaratarak dış ticaret açığını da anlamlı düzeyde artırdığını göz ardı etmemek gerekiyor!
TL ve TL cinsi varlıklara yönelik olumlu tonumuzu yine de korumaya devam ediyoruz. Hisse senetlerinde pozisyon artırılabileceğini düşünüyoruz. Bankacılık hisseleri ve inşaat sektörü ile ilintili hisselere alıcı gözle bakılması gerektiğini düşünüyoruz. CHP davası sonrası olumlu havanın yarattığı iyimserliğe dem vurarak salı günü bültenimizin manşetini “Ankara’dan abim geldi evde bir ‘bayram’ havası” diyerek hisse senetlerinde var olan coşkuya işaret etmek suretiyle piyasaların Ankara’yı yani TCMB’ye beklediğinin altını çizmiştik. Bugün TL faizlerin geleceğine yönelik önemli bir veriyi birazdan hep birlikte göreceğiz. TÜİK, saat 10.00’da Haziran ayı enflasyon oranları açıklanacak. Piyasaların medyan tahmini TÜFE’nin aylık bazda %1,6 artış kaydetmesi, yıllık rakamın da %35,4 seviyelerinde yatay kalması yönünde. Olumlu bir sürpriz ihtimalini de göz ardı etmiyoruz.
Dönelim yurt dışına… ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz tarihinde tarifelerin devreye girmesinden önce Vietnam ile ticaret anlaşması yapıldığını duyurarak, Vietnam menşeli birçok ürüne uygulanacak gümrüğü %46 yerine %20 olarak belirledi. Çin menşeli ürünlerin Vietnam üzerinden geçişi ise %40 vergiye tabi tutulacak. Anlaşma kapsamında ABD, Vietnam’a sıfır gümrükle ihracat yapabilecek ve özellikle büyük motorlu araçlara öncelik tanınacak. Ancak detaylar belirsizliğini koruyor. Bu adımın Vietnam’ın Çin’e karşı denge arayışında ABD ile ilişkilerini sürdürme stratejisine de katkı sağladığını düşünüyoruz.
Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler, Trump’ın kapsamlı vergi indirimi ve harcama paketini 4 Temmuz’a kadar yasalaştırmak amacıyla son oylamaya yaklaşıyor. Yaklaşık 3,4 trilyon dolarlık maliyetiyle borcu büyütecek yasa tasarısı, Cumhuriyetçiler içindeki bazı muhafazakâr isimlerin itirazlarına rağmen, Trump’ın baskısıyla kritik önemdeki prosedürel oylama 220-212 ile geçti. Yasa tasarısı, Trump’ın 2017’de başlattığı vergi indirimlerini uzatıyor, göçmenlik denetimlerini sıkılaştırıyor ve yeşil enerji teşviklerini kaldırıyor. Tasarının geçmesi Trump için büyük bir iç politika zaferi anlamına gelecek.
Trump ile Elon Musk arasında kılıçların yeniden çekilmesi sonrasında, dün Tesla’nın ikinci çeyrek sonuçların farklı bir gözle takip edildi. Teslimatlarının %13,5 düşerek analist beklentilerinin altında kaldığını ve şirketin üst üste ikinci yılda da satış düşüşü yaşama ihtimalini artırdığını gördük. Yılın ikinci yarısında büyüme hedefini tutturmak için 1 milyondan fazla araç teslim etmesi gereken Tesla, Çin’de yenilenen Model Y ile toparlanma sinyalleri verse de, Trump’ın vergi reformu kapsamında elektrikli araç teşviklerinin kaldırılması riski ve Elon Musk’ın sağ eğilimli siyasi duruşu, özellikle ABD ve Avrupa’daki talebi olumsuz etkiliyor. Hisseler yılbaşından bu yana %20 düşüş kaydetti.
Trump politikaları nedeniyle doların değer kaybı özellikle EUR’ya karşı devam ederken, dün İngiltere Maliye Bakanı Reeves’in parlamento oturumunda gözyaşlarını tutamaması, kraliyet aslanı Sterlin üzerinde baskı yarattı. Başbakan Starmer, Reeves’e tam destek verirken, Reeves’in duygusal tepkisi, bir gün önce hükûmetin sosyal yardım reformlarında geri adım atmasıyla bütçede oluşan açık nedeniyle yaşanan siyasi gerilimin ardından geldi. Piyasalar, Reeves’in görevden alınabileceği endişesiyle sterlini ve tahvilleri sert şekilde sattı. Bir önceki gün dolar karşısında 1,38 seviyesine dayanarak son dört yılın zirvesini test eden GBPUSD paritesi, 1,36 seviyesinin altına gerilerken, uzun vadeli tahviller sert sayılabilecek bir satış baskısı ile karşı karşıya kaldı. Mali disiplin vurgusuyla tanınan Reeves, bütçedeki açığın alternatif vergi artışı veya harcama kesintileriyle kapatılmak zorunda kalabileceği eleştirileriyle karşı karşıya kalırken, Reeves’in görevine devam edeceği vurguladı. İngiltere Maliye Bakanı Liz Truss benzeri yaşanan dünkü gelişmeleri yakından takip edeceğiz. GBPUSD paritesinde sert geri çekilme ile GBPTRY kuru da dün 54 seviyesinin hemen altını test etti.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlarken, yeni günün veri takvimi oldukça yoğun görünüyor. ABD piyasalarının yarın tatil nedeniyle kapalı konumda olmasına paralel, her ayın ilk cuması açıklanan ve ABD ekonomisinin gidişatı hakkında en önemli bilgileri sunduğuna inanılan tarım dışı istihdam verisi bugün KKTC saati ile 15.30’da açıklanacak. Öncesinde dün açıklanan özel sektör istihdamı pandemiden sonra sonra ilk kez azalma kaydetti! FED’in görev tanımında fiyat istikrarının yanı sıra tam istihdam görevi de olduğunu düşünürsek, bugün açıklanacak verinin önem arz edeceğini düşünüyoruz. Vadeli kontratlara göre, yıl sonuna kadar FED’den beklenen faiz indirimi 67 baz puan. FED’in bu ay faiz indirimi yapma ihtimali piyasa fiyatlamalarında %25 seviyesinde kalırken, zayıf bir istihdam verisi ile bu oran hızla yükselebilir!
ABD istihdam raporunun yanı sıra, gözler yukarıda da değindiğim üzere Trump’ın büyük vergi indirimi ve harcama paketinin Temsilciler Meclisinden geçip geçmeyeceğinde olacak. Çin’in hizmet sektörü aktivitesi, Haziran ayında zayıflayan talep ve ihracat siparişlerindeki düşüşle birlikte son dokuz ayın en yavaş büyümesini kaydetti. ABD ile geçici ticaret ateşkesi sürse de yüksek tarifelerin Çin’in ihracat baskısını artırdığını ve iç talep yetersizliğinin büyüme üzerinde temel bir engel olmaya devam ettiğini görüyoruz. Asya borsaları da yoğun gündem nedeniyle bu sabah karışık bir seyir izliyor. Hong Kong borsası zayıf verilerin gölgesinde %1 gerilerken, YEN’in değer kazanıma paralel Tokyo borsası Nikkei önemli bir değişim kaydedemedi. Altının ons fiyatı 3,350 dolar seviyelerinde yatay bir seyir izlerken, gümüş 36,50 dolar seviyesine toparlandı. Direnişin parası bitcoin ise yeniden 109bin dolar seviyesine yaklaştığını görüyoruz. Bitcoin cephesinde ilk nazarda 109bin dolar üzerinde haftalık kapanış, akabinde de 113bin doların aşılması ile asıl hareketin başlayacağını düşünüyoruz. Fiat para sistemine yönelik güven bunalımı ile arzı sabit fiziki enstrümanlara yönelik olumlu tonumuzu koruyoruz.
Emre Değirmencioğlu
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (852)
- BANKA ANALİZLERİ (141)
- BANKA HABERLERİ (3.154)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (455)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.857)
- GÜNCEL (3.276)
- GÜNDEM (3.216)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (134)
- ŞİRKETLER (2.270)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (480)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.075)
- Ali Coşkun (28)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (66)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (576)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (17)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

AKBANK’TA ŞOK AYRILIK, ING’YE GEÇİYOR

Türkiye ile Çin Arasında Yeni Dönem: ICBC Turkey, Resmi RMB Takas Bankası Oldu

Faizde geri sayım: Rezervler güçleniyor, TL ilgisi artarken gözler TÜFE’de

Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Tunahan Solar Enerji Konkordato İlan Etti: Sektörde Şok Etkisi

Otomotiv Devi GB Kauçuk Konkordato İlan Etti

Çevre Devi Konkordato Talep Etti: BARKA Atık Yönetimi Finansal Sıkıntıda

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

Bentonit Ocaklarının Görünmeyen Yüzü: Çevre ve Halk Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Enflasyon Kaygısına Göre Gelir Gruplarının Harcama Davranışları

AKBANK 3,4 milyar TL Takipteki Alacaklarını sattı

Emre ALKİN: Program çalışıyor mu? Faiz düşecek mi?
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 03/07/2025
- Bakanlık il il açıkladı... Sıcaklıklar önümüzdeki hafta daha da artacak! 03/07/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Temmuz'da Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 03/07/2025
- TEMMUZ AYI PROFESÖR MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Profesör Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- YENİ HEMŞİRE MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Hemşire Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- YENİ TEKNİSYEN MAAŞI NE KADAR? 6 Aylık Enflasyon Farkı Sonrası Teknisyen Maaşı Ne Kadar Oldu? İşte Zamlı Maaş Tablosu 03/07/2025
- ABD’de Tarım Dışı İstihdam haziranda beklentileri aştı 03/07/2025
- Döviz mevduatları 677 milyon dolar arttı 03/07/2025
- Yabancılar geçen hafta 305 milyon dolar tahvil aldı 03/07/2025
- Yabancılar hissede yeniden alımda 03/07/2025
- TCMB’nin swap hariç net rezervi̇ 1,8 milyar dolar azaldı 03/07/2025
- En düşük memur maaşı 47 bin TL oldu 03/07/2025
- ÜFE-TÜFE makası 22 ayın en düşüğünde 03/07/2025
- KKM toplamı geçen hafta 544 milyar TL’ye geriledi̇ 03/07/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı