GÜNCEL
2024’te Teknoloji Trendleri

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Her yeni yıla girerken, gelişen yeni teknolojilerin hayatımıza nasıl etki edeceğine yönelik tahminler artış gösterir. Bu süreçte, öne çıkan trendlere ilişkin neyin kalıcı, neyin abartı olacağını da doğru değerlendirmek gerekir. 2024’e yaklaşırken, her ne kadar jeopolitik sorunlar, ekonomik istikrarsızlık ve iklim krizi orta ve uzun vadeli planlama yapmayı zorlaştırsa da yeni teknolojilerin yaşama, çalışma ve dünyayla ilişki kurma şeklimizi pek çok açıdan yeniden şekillendireceğinin de bilincinde olmamız gerekiyor. Bu doğrultuda bu yeni teknolojilerin etkilerini doğru analiz edip, onlardan nasıl yararlanacağımız üzerinde düşünmemiz oldukça önemli. 2024’te üretken yapay zekâdan sürdürülebilir teknolojilere; giyilebilir teknolojilerden, siber dayanıklılık ve uydu iletişimine kadar yeni teknolojiler alışık olduğumuz sınırları yeniden tanımlamaya hazırlanıyor.
Yeni teknolojiler özelinde tahminlerde bulunurken, geleceğimizi etkileyecek olanın yalnızca teknolojilerin etkileri ya da uygulamaları değil; aynı zamanda aşılması gereken etik ikilemler, belirlenmesi gereken standartlar ve savunulması gereken insani değerler olduğunun da bilincinde olmamız gerekiyor. Vaatleri ve tuzaklarıyla birlikte dijital çağ, bizi sadece seyirci ya da kullanıcı olmaya değil, aynı zamanda geleceği aktif olarak şekillendirmeye de davet ediyor.
Her yıl sonunda olduğu gibi, yeni yıla girmekte olduğumuz şu günlerde, ivme kazanacak ve daha da ön plana çıkacak teknoloji trendlerini, yararlandığım farklı kaynaklar ve araştırmalarım doğrultusunda iki bölüm olarak paylaşacağım.
2022 metaverse, 2023 üretken yapay zekâ yılıydı; 2024 de tartışmasız yapay zekânın ön planda olduğu bir yıl olacak.
Yapay zekâ dünyamızı şekillendirmeye devam ediyor ve 2024’e yaklaşırken, yapay zekânın benzeri görülmemiş bir hızla yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Öncelikle, şunun bilincinde olmamız gerekiyor: yapay zekâ yeni bir teknoloji değil ve kesinlikle yaklaşmakta olan bir teknoloji trendi de değil. Ancak, yapay zekâ; evrimi sürekli ve artarak devam eden modern teknolojideki en dinamik ve dönüştürücü alanlardan birini teşkil ediyor. Dolayısıyla, yapay zekânın yeteneklerini artıracak algoritmalar ve platformlar ile 2024 yılının yapay zekânın ön planda olacağı bir yıl olacağını söyleyebiliriz (IEEE tarafından gerçekleştirilen güncel bir araştırmaya göre de yapay zekâ 2024 yılında küresel olarak en önemli teknoloji alanı olacak). Her alanda işlerimizi kolaylaştıracak sanal asistanlar, kişiselleştirilmiş sağlık çözümleri, otonom araçlar ya da karar destek sistemleri günlük yaşamlarımızda çok farklı alanlarda karşımıza çıkıyor olacak.
Sunduğu sayısız fırsatın yanında, yapay zekâyla ilgili ciddi sorunların da bilincinde olmamız gerekiyor. Hep belirttiğimiz ancak yeteri kadar odaklanılmayan yapay zekâ etiğinin ve yapay zekânın topluma etkisinin de dikkate alınması gerektiği bir döneme giriyoruz. Fark edilmeyen önyargıların, adaptasyon zorluklarının ve yapay zekânın faydalarının nüfusun belirli kesimlerine eşit olmayan şekilde dağıtılıp, diğerlerinin zararına olabileceğinin farkında olmamız gereken bir zamandayız. Bu doğrultuda şirketlerin, hükümetin ve kanun koyucuların, bir an önce harekete geçerek gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmesi gerekiyor.
Görünmez yapay zekâ
İşletmelerin, hâlihazırda çeşitli yapay zekâ uygulamalarını kullandığı alanlar arasında; müşterilerin bir şirket veya ürün hakkında ne hissettiğini anlamak için duygu analizinden yararlanmak, kulağa doğal gelen bir dilde otomatik müşteri hizmetleri sağlayabilen sohbet robotları sağlamak ya da tercihler doğrultusunda ek ürünler sunan öneri motorları gibi uygulamalar yer alıyor. Bu tarz uygulamalar o kadar yaygın hale geldi ki, bu sistemlerin çoğunun yapay zekâ tarafından desteklendiğini unutuyoruz ya da farkında olmadan kullanıyoruz.
Öte yandan yapay zekâ sağlık alanında yeni tedavi süreçlerini geliştirmek için de kullanılıyor. Birden fazla sensörden ve diğer kaynaklardan gelen veriler arasındaki korelasyonlara dayalı öngörü analizleri ile operasyonları iyileştiriyor ya da üç boyutlu hiper-gerçekçi avatarlar ya da dijital ikizler gibi metaverse uygulamalarını mümkün kılıyor. Hatta doğal afetlere yönelik erken uyarı sistemlerinde ya da performans veya güvenlikten ödün vermeden enerji tüketimini yönetmek ve azaltmak için de kullanılabiliyor.
IEEE tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, 2024’ün en öne çıkacak yapay zekâ uygulama alanları şu şekilde olacak:
• Gerçek zamanlı siber güvenlik açığı tespiti ve saldırıları önleme
• Tedarik zinciri ve depo otomasyonu verimliliğinin artırılması
• Yazılım geliştirmeye yardımcı olmak ve hızlandırmak
• Müşteri hizmetlerinin otomatikleştirilmesi
• Aday tarama ve işe alım sürelerinin kısaltılması
• Salgınların takibi ve ilaç keşfinin hızlandırılması
• Şebeke güç kaynaklarının otomatikleştirilmesi ve stabilizasyonu
Yapay zekâ karar destek algoritmaları ile daha doğru karar zekâsı
Yaşamımız boyunca pek çok kritik karar vermek durumunda kalıyoruz ve bazen bu kararlarımıza sonradan oldukça hayıflanıyoruz. Yapay zekâ, çok çeşitli, olası seçenekleri inceleyerek bunları belirli kriterlere göre daraltıp sınıflandıran karar destek sistemleri ile karar zekâsını artırıyor. Bu sistemler, satın alma kararlarında, sağlık tedavi seçeneklerinde ve hatta piyasa koşullarına yönelik fiyatlandırma stratejilerini belirlemede uygulanabilir. Yapay zekâ, maliyet analizi, sürdürülebilirlik, hedef kitle gibi birçok kritere göre seçenekler önererek, sizi rekabette öne çıkarabilir. Bununla birlikte Dünya Ekonomik Forumu tarafından gerçekleştirilen bir çalışmaya göre yakın zamanda, bu tarz karar destek sistemleri, yönetim kurulu kararlarında bile kullanılacak.
Yapay zekâ sanat, paradigmalarını değiştiriyor
Yapay zekânın üretmeye başladığı sanat eserleri sadece başlangıç. Geleceğin yapay zekâsı bir dizi gereksinimi karşılayarak mevcut ürünler için tamamen yeni tasarımlar ortaya çıkarabilir. Örneğin, yeterince geniş kriterlere sahip bir yapay zekâ, daha iyi bir araba tasarlamayı değil, ulaşım için tamamen yeni bir çözüm önermeyi tercih edebilir. Sürücüsüz araçlar ile drone teknolojisini birleştiren, paylaşım ekonomisine bambaşka bir soluk getiren ulaşım örneklerinde olduğu gibi…
Artırılmış iş zekâsı: İşbirlikçi yapay zekâ
2024’e girerken insan-makine etkileşimlerinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemin de başında bulunduğumuzun bilincinde olmamız gerekiyor. Yapay zekâ, çeşitli sektörlerde, önemli bir işbirlikçi ortak olarak işyerindeki insan-makine dinamiğini temelden değiştirecek. İnsanlar ve makineler arasındaki sinerji, en son teknolojiler ve yenilikçi yaklaşımların da etkisiyle yeni boyutlara ulaşacak.
Bu süreçte odak noktamız yalnızca verimliliği artırmak değil, aynı zamanda insanlar ve makineler arasında daha derin bir anlayış geliştirmek olmalı. Amaç, yalnızca duyarlı değil aynı zamanda empatik arayüzler oluşturmak ve teknolojinin günlük hayatımızın daha da ayrılmaz ve uyumlu bir parçası haline geldiği bir geleceğe öncülük etmek olmalı.
Yeni nesil çok modlu üretken yapay zekâlar
2022’nin sonlarına doğru Open AI tarafından piyasaya sürülen ChatGPT teknoloji dünyasını derinden sarsacak bir dönüm noktası oldu. Zamanla, gelişen yeni versiyonları ile ChatGPT ve diğer benzer üretken yapay zekâ platformları sürekli daha iyi performans sergilemeye başladı. Üretken yapay zekâ, 2023’ün açık ara en gündemde olan teknolojisiydi. Özellikle üretken yapay zekâ yazılımı, yaratıcılığın geleceğine dair tartışmalardan, okullarda kullanım tartışmalarına ya da aslında var olmayan yazarlar hakkındaki skandallara kadar manşetlerde yerini aldı.
İlk nesil üretken yapay zekâ araçları, metin yazma veya resim oluşturma gibi belirli yeteneklere odaklanmıştı. Önümüzdeki 12 ay boyunca, metin, görsel ve ses gibi çeşitli veri türlerini işleme ve sorunsuz bir şekilde entegre etme yetenekleriyle karakterize edilen çok modlu yapay zekâ sistemlerinin ortaya çıkışını göreceğiz. Bu, daha doğal ve sezgisel kullanıcı etkileşimlerini kolaylaştıracak ve çeşitli alanlardaki uygulamaları büyük ölçüde geliştirecek. Örneğin, bir makale yazıp ona eşlik eden bir görsel bulabilecek veya çok dilli senaryolar yazarken ilgili sahnelerin arka planını da oluşturabileceksiniz.
Bu sistemler, karmaşık sorgulara doğru şekilde yanıt verebilen gelişmiş sanal asistanlara da olanak tanıyacak. Duyguları ve niyetleri yorumlayabilen gelişmiş müşteri hizmetleri botları; yenilikçi eğitim araçları, sürükleyici eğlence deneyimleri ve engelli kullanıcılar için geliştirilmiş uygulamalar daha verimli şekilde desteklenecek.
Kuantum yapay zekâ: Yeni Sınır
Kuantum teknolojisi çok uzun süredir araştırılıyor ve büyük heyecana neden oluyor. Hâlâ tam potansiyeli ortaya çıkmasa da kuantum teknolojisi farklı şekillerde kullanılabiliyor. Bunlardan biri de yapay zekânın işlem gücünü artırmak.
Kuantum mekaniğinin ilkelerinden yararlanan kuantum yapay zekâ, klasik hesaplamanın ötesinde önemli bir atılımı temsil ediyor. Bu olağanüstü yetenek, kuantum yapay zekânın çok büyük, karmaşık veri kümelerini benzeri görülmemiş hızlarda analiz etmesine ve işlemesine olanak tanıyor. Kuantum teknolojisi, yapay zekânın geleneksel bilgisayarların yapamayacağı görevleri yerine getirmesini sağlayarak yapay zekâ potansiyelinin bir sonraki açılımını sağlıyor.
Kuantum yapay zekâ, 2024 yılında hızlı moleküler simülasyonlar yoluyla ilaç keşiflerini hızlandırabilir, iklim değişikliği modellerini daha doğru tahminlerle geliştirebilir ve gelişmiş finansal piyasa analizlerini gerçekleştirebilir. Bu teknoloji artık sadece bir moda değil, aynı zamanda işletmelere farklı fikir ve karar verme yetenekleri sağlayan, böylece veri odaklı stratejilerde devrim yaratan ve yenilik ve verimlilikte yeni sınırlar yaratan pratik bir araç olma yolunda.
Yapay zekâ’daki gelişmeler ve odak, pek çok işletme için CAIO (baş yapay zekâ sorumlusu) rolünü gerekli kılıyor.
Yapay zekânın platform olarak çalışanların kullanımına sunulması ve giderek daha fazla çalışanın bu araçlardan yararlanmaya başlayarak işlerine entegre etmesi; kurumlarda, bu teknolojilerin kullanımını denetlemek için bir yapay zekâ yöneticisi ihtiyacını ortaya çıkarıyor.
Bu yönetici, kurumunu veri sızıntısından veya güvenlik tehditlerinden korumak amacıyla yapay zekâyı kullanma konusunda politikalar geliştirmekten; iş gücünü eğitmeye, iş süreçlerini otomatikleştirmeye ve müşteri memnuniyetini artıracak kişisel hizmetler kurgulamaya kadar uçtan uca tüm yapay zekâ stratejilerinden sorumlu olacak ve bu stratejilerin uygulanmasını sağlamaktan yükümlü olacak.
Fikri mülkiyet ve telif haklarıyla ilgili yasal ortam ihtiyacı kendini gösteriyor.
Üretken yapay zekânın hızla yaygınlaşması, özellikle fikri mülkiyet ve telif hakkı konularıyla ilgili karmaşık yasal zorlukları artırdı. 2024’te bir diğer tartışma alanı sanat, müzik ve edebiyat eserleri de dahil olmak üzere yapay zekâ tarafından oluşturulan içeriklere yönelik hukuki karmaşıklıklar olacak. Bu tartışmalar, yapay zekâ ile yapılan eserlerin ya da çalışmaların, haklarının ve mülkiyetinin belirlenmesini; yapay zekânın içerik oluşturmadaki rolünü ele almak için yeni yasal çerçevelerin ve yönergelerin geliştirilmesini gerektiren incelikli bir yasal ortam ihtiyacını ortaya koyuyor.
Yapay zekâ mevzuatı: İnovasyon ve regülasyonların dengelenmesi
Sadece sanat ya da fikri mülkiyet açısından değil; yapay zekâ teknolojilerinin her yerde yaygınlaşması sağlam yasal çerçeveleri gerektiriyor. Yapay zekâ gelişmeye ve çeşitli sektörlerde giderek daha fazla kullanılmaya devam ettikçe, birçok ülke yapay zekâya yönelik yasaların ve mevzuatların hazırlanmasını hızlandırıyor. Örneğin, Avrupa Birliği, ilk yapay zekâ düzenlemesini işaret eden yapay zekâ yasası üzerinde geçici bir anlaşmaya varırken, Çin, deepfake’lerin izinsiz üretilmesini kısıtlayan yasaları uygulamaya koydu.
2024’e girerken, kapsamlı ve uyumlu hale getirilmiş yapay zekâ düzenlemelerine yönelik bu eğilimin, küresel olarak daha hesap verebilir ve güvenli bir yapay zekâ ortamını şekillendirecek etik yapay zekâya vurgusuyla devam etmesi muhtemel.
İnsani değerlere uygun bir yapay zekâ
Times’a göre 2024’de yapay zekâ özelinde öne çıkacak konulardan biri constitutional (“anayasal”) yapay zekâ olacak. Yapay zekâ konusunda yanıtlanmamış en büyük sorulardan birini, yapay zekânın insani değerlerle nasıl uyumlu hale getirileceği oluşturuyor. Bu sistemler insanlardan daha akıllı ve daha güçlü hale gelirse, insan gelişimini merkeze koyan kurallarla sınırlandırılmadığı sürece türümüze zararlar verebilir.
OpenAI’ın ChatGPT’yi önceki modellerin ırkçı ve cinsiyetçi davranışlarını önlemek için kullandığı süreç iyi çalıştı. Bu süreçte “insan geribildirimiyle takviyeli öğrenme” olarak adlandırılan bir teknik aracılığıyla büyük miktarda insan emeğinden de yararlanıldı. Böylelikle, yapay zekâyı iyi olduğunda ödüllendirip kötü olduğunda cezalandıran uygulama, etkili ve nispeten zararsız bir sohbet robotu geliştirdi. Ancak, bu yöntem de büyük ölçüde insan emeğine dayandığından ne kadar ölçeklenebilir olduğu konusunda büyük bir soru işareti bulunuyor. Bununla birlikte, bireysel değerlendiricilerin önyargılarına veya hatalarına tabi olması soru işaretlerini ortadan kaldırmıyor. Kural listesi ne kadar karmaşıksa, başarısızlığa daha yatkın hale geliyor.
İlk olarak Aralık 2022’de yayınlanan bir makalede açıklanan anayasal yapay zekâ, yapay zekâ sistemlerinin artık doğal dili anlayacak kadar yetenekli olduğu gerçeğinden yararlanarak bu sorunları çözmeye çalışıyor. Fikir oldukça basit. Öncelikle yapay zekânızın takip etmesini istediğiniz değerleri ortaya koyan bir “anayasa” hazırlanır. Sonrasında, yapay zekâyı, yanıtların anayasaya ne kadar uygun olduğuna göre puanlandırması için eğitirsiniz ve ardından modeli, daha yüksek puan alan yanıtlar üretmesi için teşvik edersiniz. Yani, insan geribildirimlerinden takviyeli öğrenme yerine yapay zekâ geribildirimlerinden takviyeli öğrenme kullanılabilir. Daha basit bir deyişle, yapay zekâyı denetlemek için yine yapay zekâdan yararlanmak mümkün. Tabii ki anayasal yapay zekânın, yapay zekânın kimin değerlerine göre oluşturulması gerektiği sorusuna yanıt bulması ve yapay zekâ kontrol sistemlerinin insanlarca denetleneceği bir sağlama mekanizması kurgulanması da gerekiyor.
Etik Yapay Zekâ – Koddaki eksiklik tamamlanacak mı?
Yapay zekânın iş dünyasında ve günlük hayatımızda kullanımının katlanarak büyümesi, şeffaflık, adalet, olası işten çıkarmalar ve yapay zekâ kontrolüne ilişkin belirsizlikler konusundaki endişeleri artırıyor. Yapay zekâ daha fazla alana yayılırken, işletmelerin sorumlu ve etik gelişime öncelik vermesi gerekiyor.
2024’te etik yapay zekâya daha fazla odaklanılmasını beklemeliyiz ve bunun takipçileri olmalıyız. Uygulama geliştiricilerin, topluma daha fazla katkıda bulunacak, sosyal sorumluluğa sahip yapay zekâya odaklanması gerekiyor.
Yapay zekâ sistemlerinde önyargının ortadan kaldırılması ve şeffaflığın sağlanması konusundaki çalışmalar bu sürecin başlangıcı olabilir. Şirketlerin, eğitim verileri ve algoritmalarında ırk, cinsiyet veya diğer önyargı sorunlarını proaktif bir şekilde ele alması gerekecek.
İleriye dönük olarak kurumların, sistemlerini değerlendirmek, hesap verebilmek ve modellerinin adil bir şekilde geliştirildiğini belgelemek için sağlam çerçevelere sahip olmaları da gerekiyor.
Yapay zekâyı kullanan insanlar, kullanmayanların yerini alacak.
2024’te üretken yapay zekâ neredeyse tüm kurumsal rolleri ve seviyeleri etkileyecek. Alışılmış, tekrarlanan görevleri gerçekleştirmek için günün her saatinde çalışan yapay zekâ botları, insanları daha yüksek değere sahip, stratejik işler yapmaya yönlendirecek.
Bundan dolayı, yaratıcılık (şirket liderlerinin 2025 yılına kadar en değerli olarak belirttiği yetkinlik), nitelikli karar verme ve empati gibi farklı insani özellikler daha da önemli hale gelecek. Ancak çalışanların başarılarını artırmak için yeni meslektaşlarına güvenmesi gerekiyor. Bu güveni geliştirmek, yalnızca yapay zekâ modellerinin etkinliği konusunda değil, aynı zamanda çalışanlara yeni beceriler kazandırılması ve eğitilmesi konusunda da titizlik gösterilmesini gerektiriyor.
Yapay zekânın gelişimi ile farklı sorunlarla da karşılaşacağımızın bilincinde olmalıyız.
Yapay zekânın gelişimi ile kendini gösteren sorunların başında işten çıkarmalar geliyor. Otomasyonun işlerin yerini alma ve sonuçta çeşitli sektörlerde işsizliğe yol açma potansiyeli gerçek bir endişe kaynağı. Elbette bu süreçleri tasarlamak, sonuçta yöneticilerin kararında olacak. Yine de yapay zekânın insanlar için bir tehdit haline gelmesinden ziyade, özellikle karmaşık problem çözme senaryolarında insan-yapay zekâ iş birliğinin faydalı olacağına ve daha yaygın hale geleceğine odaklanmak gerekiyor.
Öte yandan, yapay zekâ sistemlerinin eğitilmesini sağlayan verilerin güvenilirliği ve objektifliği de oldukça önemli. Eğer veriler önyargılıysa yapay zekâ sistemi de önyargılı olacaktır. Bu durum belirli insan gruplarına adil olmayan muameleye yol açabilir. Yapay zekânın hep iyilik odaklı, topluma fayda sağlayacak kullanım alanlarını paylaşıyoruz. Ancak yapay zekâ sistemleri, otonom silahlar geliştirmek veya dezenformasyon gibi kötü amaçlar için de kullanılabilir ve kullanılıyor. Bu, ele alınması gereken ciddi bir sorun. Yapay zekâ sistemleri daha karmaşık hale geldikçe insanların bunları anlaması ve kontrol etmesi giderek zorlaşabiliyor. Bu, yapay zekâ sistemlerinin anlamadığımız veya kabul etmediğimiz kararlar almasına yol açabilir.
Yapay zekâ güçlendikçe daha önce hiç karşılaşmadığımız yeni ve kritik etik zorluklar da ortaya çıkacak. Örneğin yapay zekânın ölüm kalım sonuçları doğuracak kararlar vermesinin uygun olup olmadığına nasıl karar vereceğiz?
Bunlar, yapay zekânın 2024’te karşılaşabileceğimiz potansiyel zorluklarından sadece birkaçı. Bu zorlukların farkında olmak ve bunlarla nasıl başa çıkabileceğimizi düşünmeye başlamak önemli. Bunu yaparak yapay zekâyı zarar vermek için değil, iyilik için kullanılmasını sağlamaya yardımcı olabiliriz. Şunun da bilincinde olmalıyız: yapay zekânın gücünü insan yaratıcılığıyla harmanlayan kurumsal liderler, iş dünyasında yeni bir çağ başlatacak.
HBR-Ergi ŞENER
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Yayınlanma:
9 saat önce|
01/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Gündemin bir süredir en çok konuşulan başlığı olan CHP Kurultayı’nın iptali davası, merakla beklenirken 8 Eylül tarihine ertelendi. Masadaki riskler tüm netliğiyle yerini korusa da, kısa vadeli siyasi tansiyonun düşmesi ve müzakere için zaman kazanılması piyasalarda iyimserlik yarattı. Öte yandan, uzun süredir beklenen 19 Temmuz TCMB toplantısında faiz indirimi artık neredeyse kesinleşmiş görünüyor. Ancak akıllardaki asıl soru giderek daha yüksek sesle soruluyor: Merkez Bankası 18 gün daha beklemeden, olağanüstü bir toplantı yaparak sürpriz bir adım atar mı?
Hatırlanacağı üzere, 19 Mart sonrasında değişen siyasi atmosferin Türk Lirası ve TL cinsi varlıklar üzerinde yarattığı tahribatı sınırlamak amacıyla TCMB politika faizini %42,50’den %46,00 seviyesine yükseltmiş, ardından bir süre piyasayı %49,00 seviyesindeki gecelik borç verme faizi ile fonlayarak makro ihtiyati sıkılaştırma adımlarını devreye almıştı. Ancak azalan jeopolitik riskler ve iç siyasi tansiyondaki yumuşamayla birlikte, otoritenin hem miktarsal hem de oransal sıkılaştırma sürecini hızla normalleşmeye bırakmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda, Haziran toplantısında faizi sabit tutan TCMB’nin Temmuz ayında 350 baz puanlık bir indirimle politika faizini yeniden %42,50 seviyesine çekmesini ve faiz koridorunu daha simetrik bir yapıya kavuşturmasını öngörüyoruz.
Dün bu beklentiyi fiyatlayan iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi, yaklaşık iki puan düşüşle %40,1 seviyesine geriledi. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetleri dünkü gelişmeleri büyük bir coşku ile karşıladı. Özellikle, faiz indirimlerinin yarayacağı lokomotif endeks bankacılık hisseleri alımların eşliğinde göz kamaştırıcı bir şekilde günü neredeyse %10 artışla tamamladı! Bültenlerimizde uzun bir süredir harketin bankacılık hisseleri ile başlayacağına yer vermiştik. Ana endeksin de dün günü %5’in üzerinde artışla tamamladığını ve teknik mânâda önemli bir direnç olan 9,750 seviyesinin üzerine yükseldiğini not edelim. Hatırlanacağı üzere, TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılı finansal araçların ‘reel’ getiri oranlarına bakarsak, Borsa İstanbul 100 endeksinin %16,71 götürü sağladığını not edelim. Küresel borsa endeksleri arasında Borsa İstanbul’un negatif getiri sunan ender endeksler arasında yer alması, yukarı yönlü potansiyel açısından önemi bir bilgi verdiğini düşünüyoruz! Yabancı indinde beş yıl vadede Türkiye risk primi (CDS) risk primi 292 baz puan seviyesine kadar gerilerken, USDTRY kuru ise karar öncesi 39,91 seviyesine kadar yükselmesi ardından 39,75’e kadar gevşeyip günü 39,80 seviyelerinde tamamladı.
Dün her ne kadar gözler CHP kararında olsa da, makro cephede Mayıs ayı dış ticaret verileri ve istihdam raporu takip edildi. TÜİK verilerine göre, ihracat %2,6 artışla 24,8 milyar dolar, ithalat ise %2,7 artışla 31,5 milyar dolar oldu. Bu sonuçla dış ticaret açığı %2,7 artışla 6,6 milyar dolar oldu. Bir önceki ay gerçekleşen 12,1 milyar dolar açık ardından Mayıs rakamları bir nebze de olsun ılımlı bir tabloya işaret etti. Öte yandan, TÜİK Mayıs ayı istihdam raporunu da yayımladı. Buna göre, manşet işsizlik oranı 0,2 puan azalışla %8,4’e geriledi. Metodolojisi nedeniyle manşet işsizlik yerine bizler daha geniş tanımlı bir gösterge olan atıl işgücü oranını takip ediyoruz. Bu oran %31,0 ile geçen aya göre (%32,1) bir tık da olsun gerilemiş olsa da, tüm zamanların en yüksek düzeylerinde olduğunu not edelim. Daha basit bir anlatımla, zamana bağlı eksik istihdam, iş bulma umudunu kaybetmiş olanlar, çeşitli nedenlerle iş aramayanlar gibi TÜİK’e göre işsiz sayılmayan ama işgücünde de olmayan nüfusun üçte biri gibi devasa bir kitlenin olduğunu görüyoruz!
Öte yandan, dün Türk-İş’in Haziran ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı raporunu yayımlandı. Buna göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 26,115 TL oldu. Türkiye’de asgari ücretin 22,105 TL olduğunu not edelim. Ankara’da mutfak enflasyonu (gıda fiyatları) bir önceki aya göre %4,1 artış kaydetti. Yıllık gıda enflasyonunu %37,6 oldu. Yoksulluk sınırı ise 85,066 TL oldu. Türk-İş verilerinin işaret ettiği gıda fiyatlarına önemli bir referans olarak kabul ederek eskiden enflasyon hakkında tahmin yürütmeye çalışırdık. Lâkin bu korelasyonun iyice azaldığının not edelim keza TÜİK geçen ay gıda enflasyonu eksi %0,7 olarak hesaplarken, Türk-İş’in bir ay önceki veri setinde gıda %4,4 artış kaydetmişti. Gözler bu noktadan sonra bugün İTO verileride, perşembe günü ise resmî TÜİK verilerinde olacaktır. Anketlere göre TÜFE’nin Haziran ayında aylık %1,6 artış kaydetmesi ve yıllık gerçekleşmenin de %35 seviyesinde kalması bekleniyor.
Yurt dışı cephede ise, 2025 yılının ilk yarısında doların son 50 yılı aşkın sürenin en sert düşüşünü yaşadığının altını çizmemiz gerekiyor. Ani politika değişiklikleri, merkez bankasının (FED) bağımsızlığını sorgulanması ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye dair işaretler, rezerv para birimine olan güveni sarsmaya devam ederken, Dolar Endeksi (DXY) yılın ilk yarısında %10,8 gerileyerek başlıca gelişmiş ülke para birimleri karşısında belirgin şekilde değer kaybetti. Dolar, İsviçre frangı karşısında %14,4, Euro karşısında %13,8 ve İngiliz sterlini karşısında ise %9,7 değer yitirdi.
Trump faiz indirimi konusunda FED üzerindeki baskısını artırarak, Powell’a dünya genelindeki faiz oranlarını içeren el yazılı bir not gönderdiğini okuyoruz. Notta, ABD politika faizinin Japonya’nın %0,5’i ile Danimarka’nın %1,75’i arasında olması gerektiği belirtilirken, Trump sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Faizi çok daha fazla düşürmelisiniz. Yüz milyarlarca dolar kaybediliyor” diyerek politika faizinin %1’e çekilmesi gerektiğini savundu. Trump’ın Powell üzerindeki baskısının arttığı bu dönemde, Hazine Bakanı Bessent, Powell’ın görev süresinin Mayıs 2026’da sona ereceğini hatırlatarak, yerine geçecek ismin belirlenmesi için hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Bu gelişmelerin doların elini daha da zayıflattığını not etmemiz gerekiyor. ABD ticaret savaşına soyunduğu bir zamanda, bacalar tütsün, çarklar dönsün, ABD vatandaşları daha çok iş bulsun diye uğraşırken, hâliyle her iş adamı gibi düşük faiz oranı talep ediyor. Lâkin, amiral geminin kaptanını ağır sözlerle eleştirmesi ve “yine çok geç kalacaksın” minvalinde açıklamalar ile işler kötüye giderse, hedef tahtasına Powell’ı yerleştirecek bir politika da benimsediğini görüyoruz.
ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz’da sona erecek geçici gümrük tarifesi süresi yaklaşırken, Japonya ile yürütülen ticaret görüşmelerine yönelik memnuniyetsizliğini dile getirdi. Japonya’nın Amerikan pirinci ithalatına direnç göstermesini eleştiren Trump sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, iyi niyetle müzakere etmeyen ülkelere yönelik yeni tarife oranlarının belirleneceği ve Trump’ın bu konuda ekibiyle görüşeceği belirtildi. Hazine Bakanı Bessent ise, iyi niyetli görüşmeler yürüten ülkelere süre uzatımı düşünülse de bu kararın yalnızca Trump’a ait olduğunu vurguladı. Bessent, anlaşmalarda son günlere doğru yoğunluk yaşanmasını beklediklerini belirterek, ticaret ortakları üzerindeki baskının sürdürüleceğini söyledi.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlaması ardından bu sabah vadeli işlemlerde hafif de olsa kırmızı rengin göze çarptığını görüyoruz. Öte yandan, Trump’ın tarife artışı uyarısı ve Hazine Bakanı Bessent’in 9 Temmuz’a kadar ciddi artışların duyurulabileceğini söylemesi, yatırımcı güvenini zayıflatarak Pasifik’in diğer tarafına da olumsuz yansımış. Asya piyasalarının gösterge endeksi Japonya borsası Nikkei, son beş işlem gününde yaşanan güçlü yükselişin ardından bu sabah %1 geriledi. Haziran ayında Nikkei %6,6 yükselerek Şubat 2024’ten bu yana en iyi aylık performansını sergilemişti.
Ticaret görüşmelerine yönelik açıklamalar ardından altının ons fiyatı bu sabah yeniden 3,320 dolar seviyesine yükselirken, gümüş ise 36 dolar etrafında hareketini devam ettirdi. Bitcoin ise son bir haftadır 108bin dolar seviyesinin kıyısında bir sonraki hareketi için enerji biriktirmeye devam ettiğini görüyoruz. Yukarı yönlü harekete daha çok prim veriyoruz. İlk nazarda 108,500 akabinde ise 113bin dolar seviyesinin aşılması ile asıl beklediğimiz hareketin de başlayacağını düşünüyoruz.
Mali piyasaların gündeminde bugün FED Başkanı Powell’ın konuşması, ISM imalat verisi ve JOLTS açık iş sayısı takip edilecek. Yarın ADP özel sektör istihdam verisi, perşembe ise kritik haziran istihdam raporu takip edilecek. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacak. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Bu haftanın Türkiye cephesinde ise en kritik makro verisi kuşkusuz perşembe günü açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamları olacağını bir kez daha hatırlatalım.
Borsa İstanbul
GÜNCEL
Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

Yayınlanma:
12 saat önce|
01/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesinde Maliyet ve Yeniden Değerleme Modelleri
Maddi duran varlıklar, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için sahip oldukları fiziksel varlıklar arasında yer alır. Bu varlıkların finansal tablolara doğru şekilde yansıtılması, hem yatırımcıların hem de finansal analiz yapanların sağlıklı kararlar alabilmesi açısından büyük önem taşır. Uluslararası Muhasebe Standartları çerçevesinde, maddi duran varlıkların finansal tablolarda gösterimi için iki temel model mevcuttur: maliyet modeli ve yeniden değerleme modeli.
1. Maliyet Modeli
Maliyet modeli, bir varlığın ilk muhasebeleştirilmesinden sonra, finansal tablolarda maliyetinden birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü zararları düşülerek gösterilmesini esas alır. Bu yaklaşımda varlık, edinildiği tarihteki maliyet değerine sadık kalınarak bilançoda yer alır. Bu yöntem; basit, anlaşılır ve uygulaması görece kolaydır. Ancak ekonomik ortamda meydana gelen değişimlerin, özellikle enflasyonist etkilerin, varlığın gerçek değerini yansıtmasını engelleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Yeniden Değerleme Modeli
Yeniden değerleme modeli ise, maddi duran varlıkların gerçeğe uygun değeri üzerinden muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu modelde, varlıkların güncel piyasa değerleri düzenli olarak ölçülür ve finansal tablolarda bu güncel değerler üzerinden yer alır. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde ölçülebilir olması gerekir.
Yeniden değerleme sonucu oluşan tutar, yeniden değerleme tarihindeki gerçeğe uygun değerden, sonraki dönemlerdeki birikmiş amortisman ve değer düşüklüğü zararlarının çıkarılmasıyla belirlenir. Varlıkların değerleri önemli ölçüde değiştiğinde yeniden değerleme yılda bir kez yapılmalıdır. Eğer değer değişimi önemsiz düzeydeyse, bu işlem 3 ila 5 yılda bir gerçekleştirilebilir.
Bu yöntemle finansal tablolar daha gerçekçi bir varlık değerlemesi sunar; ancak değerleme işlemlerinin karmaşıklığı, maliyetleri ve değerleme sıklığının doğru belirlenmesi gibi uygulama zorlukları içerir.
3. Uygulamada Önemli Hususlar
-
Bir varlık sınıfındaki tüm kalemler eş zamanlı olarak yeniden değerlemeye tabi tutulmalıdır. Bu, aynı varlık grubunda farklı tarihlerde yapılan değerlemelerin finansal tabloları yanıltıcı olmasının önüne geçmek içindir.
-
Alternatif olarak, kısa sürede tamamlanacak ve güncelliğini koruyacak şekilde dönüşümlü yeniden değerleme de yapılabilir.
-
İlk kayıt ve ölçüm aşamasında tüm duran varlıklar maliyet bedeliyle kayda alınır. Ancak sonraki ölçümlerde işletme tercihini maliyet modeli veya yeniden değerleme modelinden yana kullanabilir.
4. Değer Düşüklüğü Testi
Maddi duran varlığın finansal tablolarda gösterilen defter değeri ile geri kazanılabilir tutarı karşılaştırılır. Geri kazanılabilir tutar, kullanım değeri ile net gerçeğe uygun değer kıyaslanarak büyük olanı esas alınır. Eğer defter değeri, geri kazanılabilir tutardan yüksekse, bu fark kadar değer düşüklüğü zararı kaydedilir.
BANKA HABERLERİ
İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı
İş Bankası Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk dijital Eurotahvil ihracını gerçekleştirdi.

Yayınlanma:
1 gün önce|
30/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Euroclear tarafından işletilen Dijital Finansal Piyasa Platformu (D-FMI) kullanılarak ihraç edilen Eurotahvil, 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen deprem felaketlerinden etkilenen illerdeki kişilerin, çiftçilerin, mikro ve küçük işletmelerin finansmanı için kullanılacak. İşlemde Citigroup Global Piyasalar ile Citibank Londra Şubesi dealer ve ajan banka rolleriyle görev aldı.
“Dijitalde doğmuş tahvil” (Digitally Native Note) olarak adlandırılan tahvil, Dağıtık Defter Teknolojisi (DLT) kullanılarak ihraç edildi. Söz konusu teknoloji; güvenli ve merkezi olmayan kayıt tutmayı sağlıyor; tahvillerin ihraç edilmesini ve takasını da kolaylaştırıyor. Bu sayede ihraç edilen Eurotahvilin takası da işlemin fiyatlandırıldığı gün içerisinde sonuçlandırıldı.
Türkiye’de ve gelişmekte olan bir piyasada özel bir banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk Eurotahvil ihracı
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ikinci yüzyılına adım attıkları 2025 yılında, Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel bir banka tarafından ilk dijitalde doğmuş Eurotahvil ihracını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti vurgulayarak şunları söyledi:
“Türk bankacılık sektörünün uluslararası finansal piyasalarına erişim gücü, gelişmişlik düzeyi ve yeni teknolojilere hızlı adaptasyonunun teyidi niteliğindeki bu işlem, İş Bankası’nın dünyadaki yeni teknolojileri hayata geçirmedeki öncü rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ihracımızı, blokzincir teknolojisinin sermaye piyasaları işlemlerinde kullanımına örnek oluşturması açısından kıymetli buluyorum. Finansal piyasa enstrümanlarının sürekli gelişen teknolojilerle çeşitlenmesinde öncü rol oynamaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. İşlemin dayandığı teknolojinin yanı sıra elde edilecek kaynakların deprem bölgesindeki üretici kesimlerce kullanılması ise işlemin önemini artıran bir diğer temel unsur.”
IFC Genel Müdürü Makhtar Diop da şöyle konuştu:
“Bu yatırım, finansal inovasyon alanında önemli bir dönüm noktası olup, Türkiye’nin ilk dijital tahvili olma niteliğini taşıyor. Bir blokzinciri platformunda ihraç edilen söz konusu tahvil, Türkiye’de depremden etkilenen işletmelerin finansmana erişmesine yardımcı olacak. Bu işlemle tahvil piyasasında yeni dijital teknolojileri kullanarak finansmanı daha erişilebilir hale getiriyor ve en çok ihtiyaç duyan taraflara kritik önemi haiz sermayeyi yönlendirerek depremden etkilenen bölgenin yeniden inşa ve toparlanma süreçlerini destekliyoruz.”
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (850)
- BANKA ANALİZLERİ (140)
- BANKA HABERLERİ (3.151)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (454)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.856)
- GÜNCEL (3.259)
- GÜNDEM (3.211)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.260)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (479)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.070)
- Ali Coşkun (27)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (574)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

ING üst düzey yöneticileri işten çıkarıyor

TEB, Dünya KOBİ Günü’nde çek karnesini ücretsiz sunacak

TOM Bank yaz dönemi için uzaktan çalışma modelini devreye aldı

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Bakan Bolat, Tataristan Reisi Minnihanov ile görüştü 01/07/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 01/07/2025
- Ordu’da 2025 fındık rekoltesi için saha çalışmaları başladı 01/07/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Temmuz'da Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 01/07/2025
- Vestel, elektrik-elektronik sektöründe 27. kez ihracat şampiyonu oldu 01/07/2025
- Türk çelik sektörü mayısta ihracatını artırdı 01/07/2025
- Kuşadası Limanı'nda Kruvaziyer bereketi: 6 bin 298 turist ağırladı 01/07/2025
- Powell: Tarifelerin enflasyona etkisi bu yaz görülecek 01/07/2025
- ABD'de imalat sanayi PMI son 3 yılın zirvesinde 01/07/2025
- Rusya, Akkuyu Nükleer Güç Santrali hisselerini satmayı değerlendiriyor 01/07/2025
- Wall Street bankalarından Türkiye tavsiyesi 01/07/2025
- BYD'nin Avrupa'daki güçlü büyümesi devam ediyor 01/07/2025
- Hazi̇ran enflasyonu i̇çi̇n beklenti̇ yüzde 1,6 oldu 01/07/2025
- İSO imalat PMI Haziran'da 46,7 oldu 01/07/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı