Connect with us

EKONOMİ

IMF: Siyasi görüş fark etmiyor Kamu harcamaları artıyor

Yayınlanma:

|

Muhafazakar siyaset geleneksel olarak mali ihtiyatlılığa ve küçük bir devlet fikrine yaptığı vurgu ile tanımlanmıştır. Sola meyilli partiler genellikle daha fazla harcama ve devletin ekonomide daha büyük bir varlığı ile ilişkilendirilir. Ancak gerçek farklı olabilir. Yeni analizimizin gösterdiği gibi, siyasi yelpazedeki partiler maliye politikası söz konusu olduğunda giderek daha benzer hale geliyor: hepsi daha büyük bir hükümet fikri üzerine kampanya yürütüyor ve daha fazla harcama vaat ediyor.

Altmış yılı aşkın bir süredir 65 gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa ülkesinin kapsamlı bir analizi, mali konulardaki siyasi söylemin 1960’lardan bu yana daha yüksek hükümet harcamalarına giderek daha elverişli hale geldiğini göstermektedir. Sosyalistlerden milliyetçilere, daha fazla harcama için destek istikrarlı bir şekilde artarken, mali kısıtlama söylemi, 1980’lerde en popüler olduktan sonra son otuz yılda genel olarak lehine kaybetti.

Çizelge 1

Yeni makalemiz, Manifesto Projesi’nden elde edilen verileri kullanarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde 720 ve 720 yılları arasında yapılan 1960 ulusal seçimlerinden 2022’den fazla siyasi platformun mali içeriğine bakarak bu büyüyen harcama yanlısı modeli ortaya çıkarıyor.

Bir partinin kamu harcamalarını artırmak veya seçimlerden önce daha ihtiyatlı bir mali duruş benimsemek için zımni veya beyan edilen desteğini yakalamak için iki ayrı mali söylem ölçüsü oluşturuyoruz. “Genişleme” söylemi, refah, sosyal hizmetler ve ekonomik krizler sırasında mali teşvik gibi talep yönlü politikalara yönelik kamu harcamalarını destekleyen politika ifadelerini içerir. “Kısıtlama”, bütçe açıklarının tamamen azaltılması veya kamu harcamalarının sınırlandırılması çağrısında bulunan bir manifestonun içeriğinin payını yakalar.

Analiz, mali söylemin ülke ekonomisinin genel durumuna duyarlı olduğunu göstermektedir. Mali söylem, kamu borcundaki artışların ardından ve mali kuralların kabul edilmesinden sonra da dahil olmak üzere, daha olumsuz ekonomik koşullar altında daha muhafazakar hale gelir, ancak yalnızca sınırlı bir ölçüde. Ve seçimler boyunca kamu harcamaları lehine daha fazla konuşma, önümüzdeki 5-8 yıl içinde daha yüksek mali açıklar anlamına geliyor.

Aynı ülke içinde farklı seçimlere baktığımızda, bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 1’i kadar yüksek olduğu durumlarda hazırlanan parti platformlarının ortalama olarak 0,22 yüzde puan daha az genişleme söylemi ve 0,1 yüzde puan daha fazla kısıtlama söylemi ön plana çıktığını görüyoruz. Daha yüksek kamu borcu seviyeleri, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerde daha fazla kısıtlama söylemiyle de ilişkilidir ve bu da mali baskılar arttıkça mali sürdürülebilirlik endişelerinin daha belirgin hale geldiğini göstermektedir. Ancak bu, daha yüksek harcamalar için desteği çok uzun süre azaltmayabilir.

Gerçekten de, büyük mali olaylar yalnızca kısmen siyasi söylemin değiştiricileri olarak hizmet eder. Örneğin, kamu borcunun GSYİH’ya oranında büyük bir artış olan “borç artışı” ndan sonraki üç yıl içinde yapılan seçimler daha yüksek kısıtlama söylemine sahiptir, ancak genişleme söylemindeki azalmalar daha belirsizdir. Benzer şekilde, bütçe dengesine operasyonel kısıtlamalar getiren mali kuralların benimsenmesi, sonraki seçim döngülerinde kısıtlama yanlısı söylemin daha yüksek bir paya sahip olmasına neden olmaktadır. Ancak mali kuralların yaygın olarak benimsenmesi, harcama yanlısı söylemlerin kısıtlanmasına neden olmadı ve başarılarının yalnızca kısmi olduğunu öne sürdü.

Konuşmayı yürütmek

Genişletici maliye politikası, politikacıların seçim vaatlerini yerine getirdikleri bir durum gibi görünüyor. Gelecekteki harcamaları öneren platformların payında yüzde 5’lik bir artışın, Soğuk Savaş sonrası dönemde birkaç yıl içinde GSYİH’nın yüzde 0,5 puanına kadar faiz dışı açıklarda bir artış izlediğini gösteriyoruz. Bütçe açığındaki artış, öncelikle vergi indirimlerinden ziyade harcama girişimlerinin kademeli olarak genişletilmesinden kaynaklanıyor. Buna karşılık, bir mali kısıtlama “şoku” nun ardından – bir seçimden diğerine kısıtlama söyleminde bir artış, açıklardaki kademeli düşüş ilk olarak gelir artışlarıyla sağlanır.

Bu sonuçlar, ankete katılanların çoğunun harcamalarını artırmak ya da ülkelerindeki mevcut seviyelerde tutmak istediklerini ortaya koyan son kamuoyu algı anketleriyle iyi bir uyum içindedir. İnsanlar daha fazla altyapı, okul, hastane ve hizmet (eğitim, sağlık, güvenlik), tercihen düşük maliyetle veya hiç ek maliyet olmadan istiyor. Ve politikacılar insanların oylarını istiyor.

Ancak seçmen tercihleri tek başına, son yıllarda görülen harcama genişleme söylemindeki laik artışı tam olarak açıklayamayabilir ve bunun altında yatan itici güçler hakkında daha derin bir analiz yapılmasını garanti edebilir. Uluslararası anket verilerini incelerken, bir partinin söylem eğilimine dayalı oy payları ile birlikte seçmenlerin daha fazla devlet müdahalesi zevkinde karşılaştırılabilir uzun vadeli bir artış bulamadık.

Ama bunun için nasıl ödeme yapılır?

İleriye baktığımızda, iklim değişikliğini, savunmayı ve özellikle yaşlanan toplumlarla (sağlık ve emekli maaşları gibi) ilişkili maliyetleri etkili bir şekilde ele almakla görevli daha büyük ve daha aktif bir hükümet için yaygın çağrılar, daha yüksek kamu harcamaları beklentisiyle birlikte geliyor. Makalemiz, bu tür beklentilerin siyasi arenada yerleşik hale geldiği ölçüde, harcama önyargılarının daha fazla açığa ve daha fazla borca yol açabileceğini göstermektedir. Ancak, bu artan harcama için nasıl ödeme yapılacağına dair önemli soru hala açık.

Dünyanın dört bir yanındaki büyük mali açıklar ve yüksek borç seviyeleri daha fazla mali ihtiyatlılık gerektirir, ancak siyasi güçler ters yönde çekildiğinde bu zor olabilir. Akademisyenler, politika yapıcılar ve seçmenler, kamu maliyesinin geleceğine ilişkin belirsizlik arttıkça, mali sürdürülebilirliği kamuoyu tartışmasının merkezinde tutmak için uygulanabilir siyasi stratejiler etrafında toplanmak zorunda kalacaklar. Ekim ayında yayınlanacak olan bir sonraki IMF Mali İzleme Toplantısı, artan küresel borcun geniş resmini araştıracak ve sorunu ele almanın yollarını tartışacak.

IMF

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.