Connect with us

GÜNDEM

Özlem Gürses: “Yalaka olmayana muhalif gazeteci diyorlar!”

Geleneksel medyanın ağırbaşlı temposundan dijital dünyanın dinamizmine uzanan bir kariyer Gazeteci Özlem Gürses’inki… Televizyon ekranlarında yıllar boyu edindiği tecrübeyi şimdilerde YouTube’da farklı bir formatla bütünleştirerek her hafta milyonlarca izleyiciye ulaşan Gürses, Medya Takip Merkezi’nin Marketing Türkiye için hazırladığı “YouTube Rating Report” endeksine göre de en çok izlenen, en çok abonesi olan kadın gazetecilerden… İki medya dünyası arasındaki farkları; değişen ve dönüşen gazeteciliği konuşmak için bir araya geldiğimiz Gürses, “Muhalif gazeteci lafına acayip sinir oluyorum. Bu iktidarın buluşu. Kendilerinin basın açıklaması okur gibi konuşan ekran yüzlerine ‘yalaka’ denilmesin diye gerçek gazetecilere ‘muhalif’ dediler” diyor.

Yayınlanma:

|

Hem konvansiyonel medyada hem de online mecralarda gazetecilik yapmış biri ola­rak, iki mecradaki deneyi­minizi kıyasladığınızda na­sıl bir tablo çıkıyor ortaya?

Çok farklı iki dünya… Konvensiyonel medya daha yavaş. Hem seyircinin hem yayıncının an­lık tepkileri ekrana yansımıyor, açıkçası enerjisi de daha düşük geliyor artık bana. Öte yandan ana akım çok daha kolay… Ekip var, her şey hazır, çıkıyorsun yayınını yapıyorsun. Dijital dünyada ise neredeyse tek başınasın, patron da sensin emekçi de… Ama bence en zevkli tarafı da bu. Çok yorulsam da o özgürlük muazzam bir heyecan ve enerji veriyor insana.

Marketing Türkiye’nin “YouTube Rating Report” endeksine göre, en çok abonesi olan, en çok izlenen gazeteciler listesin­de sadece 2 kadın gazeteci bulunuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şaşırmıyorum. Ana akımda da durum farklı de­ğil ki… Kaç tane kadın ana haber anchor’u var? Ya da genel yayın yönetmenlerinin kaç tanesi kadın? Kadınlar ekranda yorumcu olarak da az, kürtajı bile erkekler konuşuyor hep farkın­daysanız… YouTube ve dijital mecralarda ka­dınların azlığının bir başka sebebi ise gerçekten başarmak için kendinizi adamış olmanız gerek­mesi… O kadar çok zaman alıyor ki işiniz, hayat diye bir şey kalmıyor neredeyse… Bu da birçok sorumluluğu aynı anda üstlenmek zorunda ka­lan kadınlar için çok zorlayıcı.

“Kendi izleyicimi çok yakından tanıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o nedenle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…”

Genel olarak kadın gazetecilerin erkek meslektaşları kadar izlenmediğini görü­yoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyor­sunuz?

Aslında tam olarak öyle değil… Analitiklerimiz hiç fena değil, birçok “diğer erkek yayıncının” da çok önündeyiz ama listede en çok izlenenler var. Bir de şu var: Haberin tüketicisi daha çok erkekler (çünkü para da onlarda, işleri de onlar yönetiyor) ve erkekler ne yazık ki aynı kelime­lerle aynı cümleleri kuruyor bile olsa kadınlara değil, erkeklere güveniyor ekranda. Bu gerçek bir araştırmanın sonucu.

Özlem Gürses: "Yalaka olmayana muhalif gazeteci diyorlar!"

Pek çok erkek gazetecinin yanında başa­rılarıyla öne çıkan bir kadın gazeteci ol­mak size nasıl hissettiriyor?

Mutlu! Gerçekten çok mutluyum… Sadece er­kek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalış­mamın karşılığını aldığım için… Ama en önem­lisi de birçok kadın meslektaşıma “Özlem yap­tı, ben de yaparım” deme cesaretini verdiğim için… Bu beni inanılmaz mutlu eden bir durum.

“YouTube Rating Report”un bir diğer çıktısı ise listeye giren gazetecilerin ner­deyse tamamımın “muhalif” olarak nite­lendirilen gazetecilerden oluşması… Bu durum bize ne anlatıyor?

Şunu: O gazeteciler “muhalif” falan değil, sade­ce “özgür”. Ve gazetecilik de zaten özgür bir ira­deyle yapılır. En başından beri bu muhalif ga­zeteci lafına acayip sinir oluyorum. Bu iktidarın buluşu bu, kendilerinin basın açıklaması okur gibi konuşan ekran yüzlerine “yalaka” denilme­sin diye gerçek gazetecilere “muhalif” dediler… Dünyada var mı “opposition journalist”? Yok! Niye, çünkü öyle bir şey yok… İnsan ya gazete­cidir ya da değildir. Bu kadar.

Gazeteciliği dijital medyada sürdürüyor olmanız bir tercih mi yoksa bir zorunlu­luk mu?

Sektörde işsiz kaldığımda bir zorunluluk olarak başladı ama uzun zamandır kalpten bir tercih olarak devam ediyor.

YouTube’da gazetecilik yapmak izleyici­lerle anlık bir etkileşim kurmayı da sağlı­yor. Bu etkileşim bir gazeteci olarak sizi nasıl besliyor?

Muazzam. Kendi izleyicimi çok yakından ta­nıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o ne­denle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…

Gazetecilikte eleştirel düşüncenin öne­mi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye’de gazetecilik bu açıdan nasıl bir noktada?

Sizce? Sadece gazetecilik değil, aile, akademi, eğitim ve hatta iş dünyasında da durum aynı. Herkes sadece kendisi ile aynı fikirde olan kö­leler istiyor. Ülkenin bu çöküşünde çok önemli bir etken oldu bu “meraksızlık ve kibir” hali… Maalesef.

YouTube gazeteciliği tarafında yaşadığı­nız en büyük zorluklar neler?

Her şeyi kendim yapmak zorunda olmam. Akı­şım, konularım, başlıklarım, alt yazılarım, ka­paklarım, videolarım, görsellerim… Hepsini ben hazırlıyorum. Gerçekten deli işi yani…

Kanalınızı nasıl finanse ediyorsunuz?

Dijital yayıncılığın çeşitli modelleri var, kanalı­nıza abone olabilirler, katıl butonu ile bir katkı gönderebilirler. Bir de dijital içerik sağlayıcı­nın size ödediği bir izlenme geliri payı var. En önemli kaynaklar bunlar. Bazen reklam ya da sundu – sunar sponsor da alıyorum. Bitlo ile çalışmaya başladım mesela… Başka markalar da var görüştüğüm, kanalımı büyütmek ve fark­lı içerikler de yayınlamak istiyorum. Umarım başarabilirim…

“Sadece erkek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalışmamın karşılığını aldığım için mutluyum. Ama en çok da birçok kadın meslektaşıma ‘Özlem yaptı, ben de yaparım’ deme cesaretini verdiğim için mutluyum…”

Sosyal medya hesaplarınızda zaman za­man markalarla iş birliği yaptığınızı gö­rüyoruz. İş birliği süreçlerinizi nasıl yü­rütüyorsunuz?

Şu ana kadar sadece OMO ile yaptım. Onlar bana geldi. Sürdürülebilir bir çevre için bir plas­tik atık projeleri vardı, onun bir parçası oldum. Bugünden sonrası için ise bir yapımcım var ar­tık. Aytül Yükselici uzun yıllar Doğan Grubu’n­da kanal yöneticilikleri yapmış, Beyaz Şov’un Altın Kelebek’in yapımcısı olmuş bir isim. Teve2’de Bana Baştan Anlat’ı beraber ya­pıyorduk, şimdi artık kanalımda da bera­beriz. Heyecanlıyız, farklı işler yapmanın hayalini kuruyoruz.

Ufukta yeni projeler var mı?

Evet, neşeli ve vazgeçmeyen tarafımı da ortaya koyabileceğim bir sohbet masası kurgusu yapıyoruz. Bir de bu mesleğe başladığım ilk günden beri hayalini kurduğum bir şey var, onu söyleme­yeceğim ama peşindeyiz…

Gazetecilik mesleğine yeni baş­layan gençlere neler tavsiye eder­siniz?

Baştan söyleyeyim, kolay değil! Gerçekten çok sevmiyorsanız yol yakınken vazgeçin. Mesele şöhret, izlenme gibi şeylerden çok daha büyük bir şey. İlk önce bunu çok iyi anlamaları ge­rek. Sahada, sokakta ve ekranda deneyim ka­zanmadan dijitale girmek hata olur… Özellikle haberde algoritma çok da destekleyici değil. Dil öğrenmelerini ve dünyayı iyi tanımalarını da öneririm. Merak duyguları yoksa, çok okumu­yorlarsa işleri daha da zor…

Bir gazeteci olarak içinden geçtiğimiz dö­nemi nasıl yorumluyorsunuz? Bundan 20-30 yıl sonra sizce bu dönem hem ülke gündemi hem de gazetecilik mesleği açısından nasıl anılacak?

Karanlık bir dönemdeyiz. Bilgiye, kayna­ğa, kaynak kişiye ve gerçeğe ulaşmak hiç bu kadar imkansız olmamıştı. Sorula­rımızı soramıyoruz, belgelere ulaşamı­yoruz. Herkes korkuyor konuşmaktan, diyalog kuramıyoruz. Farklı fikirler kendilerine bir alan bulamıyor, gazete­ciler sürekli işsiz kalıyor ya da hapse gi­diyor. 20 – 30 yıl sürmez umarım ama bu dönem illa ki bitecek… Ülkemize dair umudum hala var, herkes dersini almıştır diye umuyorum. Gazetecilik ise bence tamamen şekil değiştirecek, eski yıkıldı. Ben de merak ediyorum yeni medya neye dönüşecek…

Sena Tufan-Marketing Türkiye

Okumaya devam et

GÜNCEL

e-Devlet’ten kira sözleşmesi hizmeti emlakçıların da kullanımına açıldı

Tüm Emlak Danışmanları Birliği (TEDB) Başkanı Hakan Akçam, kira sözleşmelerinin e-Devlet Kapısı üzerinden hazırlanmasına ilişkin hizmetin bugün itibarıyla emlakçıların da kullanımına açıldığını belirtti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hazine ve Maliye Bakanlığı, kira sözleşmelerinin e-Devlet Kapısı üzerinden yapılmasına yönelik çalışmaların ilk aşamasını Kasım 2024’te tamamlamıştı.

Mevcut uygulamada taşınmaz sahibi gerçek kişilerce e-Devlet Kapısı’ndaki “Kira Sözleşmesi İşlemleri” bölümünden hazırlanan sözleşme kiracı tarafından onaylanabiliyor. Hizmet üzerinden oluşturulan kira sözleşmeleri için zaman damgalı “barkodlu belge” oluşturularak, e-Devlet Kapısı üzerinden belge doğrulama işlemi de yapılabiliyor.

“Emlak danışmanları mesleğini resmi olarak icra edecek”

Çalışmanın ikinci aşamasında ise sona gelinirken, e-Devlet’ten kira sözleşmesi hizmeti bugün emlakçılar için de açıldı.

TEDB Başkanı Hakan Akçam, AA muhabirine, kiracı ile ev sahibinin e-Devlet ortamında buluşarak kira kontratını imzalayabildiğini ancak bu sürece emlak danışmanlarının dahil olmadığını söyledi.


Fotoğraf: Fatih Kurt/AA

Bugün itibarıyla uygulamanın emlakçılar için de hayata geçirildiğini dile getiren Akçam, “Gayrimenkul sahipleri, emlak danışmanına Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün sisteminden yetki verebilecek. Emlak danışmanı da aldığı yetkiyle, kontratı kiracı adayına elektronik ortamda ulaştırabilecek. Kira kontratı oluşturan emlak danışmanı, barkodlu belge çıkarabilecek. Dolayısıyla, emlak danışmanları mülk sahipleri ile kiracıları bir araya getirerek mesleğini resmi olarak icra edecek.” dedi.

“Kira kontratlarının e-Devlet üzerinden yapılma zorunluluğu getirilmeli”

Akçam, sistemin elektronik ortama taşınacağını ifade ederek, kira artış oranı, kiracının güvenirliği ve meskende kaç yıldır oturduğu gibi bilgilerin Bakanlık tarafından tespit edilebileceğini anlattı.

Sistemle ilgili güncelleme ve düzenlemelerin devam ettiğini belirten Akçam, Borçlar Kanunu’na göre kira kontratında kefilin ıslak imzasının bulunması gerektiğini, bununla ilgili çalışmaların da sürdüğünü bildirdi.

Kira kontratlarının e-Devlet üzerinden yapılması zorunluluğunun uygulamaya alınması durumunda ev sahibi ile kiracı arasındaki problemlerin birçoğunun çözüleceğine işaret eden Akçam, böylece dolandırıcılık olaylarının önüne geçileceğini sözlerine ekledi.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Enflasyonun Gizli Aktörleri: Kimler Tüketiyor?

Talep nereden geliyor, Enflasyon kimi besliyor? Tüketim dar gelirlinin değil, getiri sahiplerinin oyunu! Enflasyonu Fakir mi, Zengin mi Yaratıyor?

Yayınlanma:

|

Türkiye’de talep yoluyla enflasyonu artıran kesimleri anlamak için hanehalkı harcamaları, yatırım eğilimleri, devletin mali politikaları ve finansal sistemdeki sermaye hareketlerine bakmak gerekir. Enflasyonu artıran “talep” esasen satın alma gücüyle harekete geçen toplam harcama düzeyidir. Aşağıda Türkiye’de talep yönlü enflasyona katkı sunan başlıca kesimler açıklanmıştır:

1. Yüksek gelir grubu ve varlık sahipleri

  • Sebep: Mevduat faizlerinden yüksek getiri elde edenler, kur artışından kazanç sağlayanlar, konut, arsa, lüks tüketim mallarına talep gösteriyor.

  • Etkisi: Arzın sınırlı olduğu alanlarda (örneğin konut, otomobil) bu kesimin talebi fiyatları yukarı çekiyor.

2. Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahipleri

  • Sebep: Devletten hem faiz hem kur farkı alarak gelir elde eden bu grup, oluşan ekstra kazançla tüketim talebini artırabiliyor.

  • Etkisi: Tüketim veya yatırım harcamalarında artışa neden olarak talep enflasyonunu körüklüyor.

3. Devletin kendisi (maliye politikası aracılığıyla)

  • Sebep: Kamu harcamalarının yüksek düzeyde seyretmesi, özellikle seçim dönemlerinde artan sosyal transferler ve altyapı yatırımları.

  • Etkisi: Devletin talep yaratması piyasadaki genel harcamaları artırır, bu da fiyat artışlarına neden olur.

4. Kredi ile tüketim yapan hanehalkları

  • Sebep: Uygun faizli tüketici kredileri, kredi kartı harcamalarının yükselmesi.

  • Etkisi: Krediyle finanse edilen tüketim artışı, özellikle gıda, giyim, dayanıklı tüketim ürünlerinde fiyatları artırabilir.

5. Yüksek kâr marjı hedefleyen firmalar (fiyatlama davranışı)

  • Sebep: Bazı sektörlerde artan talebi fırsata çevirerek maliyet artışının çok üzerinde fiyat artışına giden firmalar.

  • Etkisi: Enflasyonist ortamda fiyatlama davranışı talep yönlü baskıyı daha da artırabilir.

6. İthal ürün talebine bağımlı tüketici grubu

  • Sebep: Elektronik, otomobil, ithal gıda gibi kalemlerde yüksek talep döviz talebini artırır.

  • Etkisi: Kur artışıyla ithalat maliyeti yükselir, bu da iç fiyatlara yansır.

7. Finansal yatırımcılar / spekülatif hareket eden yatırımcılar

  • Sebep: TL’den kaçıp altın, döviz, borsa gibi varlıklara yönelen yatırımcılar hem döviz talebi yaratıyor hem de “servet etkisi” ile daha fazla harcama eğiliminde bulunabiliyor.

  • Etkisi: Bu durum hem kur üzerinden hem de iç talep üzerinden enflasyonu besler.

Talep Enflasyonu olarak sadece Hanehalkını suçlama büyük insafsızlık ya da bilinçli çarpıtma:

Enflasyonu artıran talep dar gelirli kesimden değil, yüksek faiz ve varlık geliri elde edenlerden, kamu harcamalarıyla genişleyen maliye politikasından, KKM sahiplerinden, finansal piyasadaki spekülatif hareketlerden ve krediyle genişleyen tüketimden geliyor. Talep Enflasyonunu sadece Hanehalkı gibi göstermek, hanehalkının alım gücünü düşürerek enflasyona çözüm aramak ve hanehalkını günah keçisi yapmak büyük insafsızlık, büyük hata, halka büyük fatura çıkarılmasıdır. Enflasyon ile mücadele edilecek ise Talep enflasyonu yaratan tüm kesimlerden fedakarlık istenmeli yoksa küfeyi sadece halkın üzerine yüklemek sürdürülebilir bir çözüm değil!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist       www.bankavitrini.com

**********

Faizle Enflasyon Düşmez: Çözüm Üretimde!

Okumaya devam et

GÜNCEL

PAKİSTAN HİNDİSTAN SAVAŞI DÜNYAYI NASIL ETKİLER

Yayınlanma:

|

Yazan:

HİNDİSTAN PAKİSTAN HANGİ KONULARDA ANLAŞAMIYOR?

Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmazlık konuları, 1947’de Hindistan’ın bölünmesiyle başlayan tarihsel gerilimlerden beslenmektedir. İki ülke arasında bugüne kadar 4 büyük savaş yaşanmış, onlarca kez kriz eşiğine gelinmiştir. İşte başlıca ihtilaf konuları:

1. Keşmir Sorunu (Temel Anlaşmazlık)

  • Kökeni: 1947’de İngiltere’nin çekilmesi sonrası Keşmir, Hindistan’a katılmayı tercih etti. Pakistan bunu hiçbir zaman kabul etmedi.

  • Durum: Keşmir üçe bölünmüş durumda: Hindistan yönetimindeki Cammu ve Keşmir, Pakistan yönetimindeki Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan, ve Çin’in kontrolündeki Aksai Chin.

  • Askerî boyut: Her iki ülke burada on binlerce asker bulunduruyor. Sık sık sınır çatışmaları yaşanıyor.

  • Halkın durumu: Hint Keşmiri’nde Müslüman nüfusun bağımsızlık veya Pakistan’a katılma yönünde talepleri var. Bu durum Hindistan’da baskıcı politikaların artmasına neden oluyor.

2. Terörizm ve Cihatçı Gruplar

  • Hindistan’ın İddiası: Pakistan’ın bazı terör örgütlerine destek verdiğini (özellikle Lashkar-e-Taiba, Jaish-e-Mohammed) ve bu grupların Hindistan’da saldırılar düzenlediğini öne sürüyor.

  • Öne çıkan olaylar: 2001 Hindistan Parlamentosu saldırısı, 2008 Mumbai saldırısı ve 2019 Pulwama saldırısı.

  • Pakistan’ın yanıtı: Bu iddiaları resmen reddediyor, ancak dünya kamuoyu bu grupların Pakistan topraklarında faaliyet gösterdiğini kabul ediyor.

3. Su Paylaşımı (Indus Nehri Sorunu)

  • Indus Suları Antlaşması (1960): Dünya Bankası arabuluculuğunda imzalandı. Nehirlerin paylaşımı kurallara bağlandı.

  • Bugünkü durum: İklim krizi ve nüfus artışıyla birlikte Hindistan zaman zaman Pakistan’a giden suyu kestiği yönünde eleştiriliyor. Bu, Pakistan için bir “ulusal güvenlik” meselesi hâline geldi.

4. Nükleer Silahlar ve Silahlanma Yarışı

  • Her iki ülke de nükleer güç sahibi.

  • Hindistan, “ilk kullanmama” politikasına bağlı kalacağını söylerken; Pakistan, böyle bir taahhütte bulunmuyor.

  • Bu dengesizlik, bir çatışmanın hızla büyüyerek felakete dönüşme riskini artırıyor.

5. Jeopolitik Rekabet ve Dış İlişkiler

  • Çin-Pakistan yakınlığı: Hindistan’ı çevreleme stratejisi olarak görülüyor.

  • ABD-Hindistan ortaklığı: Hint-Pasifik stratejisi bağlamında gelişti.

  • Afganistan politikası: Pakistan’ın Taliban üzerindeki etkisi, Hindistan’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlıyor.

 6. Sınır İhlalleri ve LOC (Line of Control) Gerginlikleri

  • LOC (Kontrol Hattı): De facto sınır.

  • İhlaller: Her yıl yüzlerce ateşkes ihlali yaşanıyor. Sivil ve asker kayıpları sık görülüyor.

PAKİSTAN HİNDİSTAN SAVAŞI DÜNYAYI NASIL ETKİLER?

Pakistan-Hindistan savaşı olasılığı, sadece Güney Asya’yı değil, tüm dünyayı etkileyebilecek çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu iki ülke nükleer silahlara sahip olduğundan, aralarındaki çatışmaların küresel ekonomi, güvenlik, jeopolitik dengeler ve insani krizler üzerinde etkileri olabilir. İşte başlıca etkiler:

1. Küresel Güvenlik Riski

  • Nükleer Gerilim: Her iki ülke de nükleer güç sahibi. Olası bir savaş, nükleer silahların kullanılması ihtimalini doğurabilir. Bu, sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyen bir felaket senaryosudur.

  • BM ve NATO Gündemi: Böyle bir savaş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplanmaya zorlar. NATO ülkeleri dahil birçok devlet diplomatik pozisyon almak zorunda kalır.

2. Küresel Ekonomi ve Enerji Piyasaları

  • Petrol Fiyatları Artar: Savaş ihtimali dahi, enerji fiyatlarında dalgalanmalara yol açar. Körfez bölgesine yakınlık nedeniyle ticaret yolları risk altına girer.

  • Tedarik Zincirleri Kesintiye Uğrar: Hindistan büyük bir IT ve üretim üssüdür. Savaş, teknoloji, ilaç ve tekstil sektörlerinde küresel tedarik zincirini bozar.

  • Güvenli Limanlara Kaçış: Küresel yatırımcılar altın, dolar gibi güvenli limanlara yönelir, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanabilir.

3. Mülteci Krizi ve İnsani Yardım Sorunları

  • Yüz Binlerce Mülteci: Özellikle Keşmir bölgesinde büyük bir göç hareketi olabilir. Afganistan, İran ve Bangladeş gibi komşu ülkeler etkilenir.

  • İnsani Yardım Çağrıları: Sivil kayıplar artarsa, uluslararası yardım kuruluşlarının bölgeye erişimi, Hindistan ve Pakistan hükümetlerinin tutumuna bağlı olarak sınırlı olabilir.

4. Çin, ABD ve Rusya’nın Müdahil Olması

  • Çin-Pakistan İttifakı: Çin, Pakistan’ın ekonomik ve askeri müttefiki. Hindistan’a karşı denge kurmak için dolaylı destek verebilir.

  • ABD’nin Dengeli Politikası Zora Girer: ABD hem Hindistan ile stratejik ortaklık kurmakta hem de Pakistan’ı Afganistan ve terörle mücadele için önemli görmekte. Tarafsız kalmak zorlaşır.

  • Rusya’nın Rolü: Rusya’nın Hindistan ile geleneksel askeri işbirliği var. Ancak Çin’le olan yakınlaşma nedeniyle dengeyi korumaya çalışır.

5. Keşmir’in Uluslararasılaştırılması

  • Savaş, Keşmir sorununun BM gündeminde daha merkezi bir yer edinmesine yol açar.

  • İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve benzeri oluşumlar Pakistan’ın lehine açıklamalar yapabilir; bu da Hindistan’ın tepkisini çeker.

6. Türkiye ve Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkiler

  • Türkiye: Diplomatik açıdan tarafsız bir tutum sergileyebilir, ancak Pakistan’la olan tarihsel yakınlık nedeniyle denge politikası yürütmek zorunda kalabilir.

  • İhracatçı Ülkeler: Hindistan ve Pakistan pazarına mal satan ülkeler (Türkiye dahil) için ticaret sekteye uğrar.

  • Savunma Sanayii Talebi Artar: Bölgede silahlanma yarışı hızlanabilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.