Connect with us

GÜNCEL

İber Yarımadası Elektrik Kesintisi: 1,6 Milyar Euro’luk Zarar

28 Nisan 2025’te İber Yarımadası’nı etkileyen büyük elektrik kesintisi, bölgenin enerji sistemlerindeki zayıflıkları ortaya koydu.

Yayınlanma:

|

Zenergy Enerji A.Ş. Genel Müdürü Cengiz Kılıç, Enerjide Dijitalleşme Derneği’nin teknik webinarında kesintinin ekonomik etkilerine dikkat çekti. Kesinti sırasında 15.000 megavat saatlik üretim kaybı yaşandığını ve bunun elektrik ticaretinde yaklaşık 3 milyon Euro zarar yarattığını söyledi. Ancak iş dünyası ve genel ekonomideki toplam kaybın 1,6 milyar Euro’yu bulduğunu belirtti.

Kesinti sonrası elektrik fiyatlarında Portekiz ve İspanya arasında yüzde 50’ye varan farklar oluştuğunu ifade eden Kılıç, bunun arz güvenliği açısından risk yarattığını vurguladı.

Enerji maliyetlerine de değinen Kılıç, kömür ve doğalgaz santrallerinin maliyetlerinin yenilenebilir enerjiye göre daha yüksek olduğunu, ancak yenilenebilir enerjinin dalgalı yapısı nedeniyle sistem istikrarı için teknolojik yatırımların şart olduğunu söyledi.

Kesintinin hastane, iletişim ve trafik gibi kritik hizmetleri etkilediğine de dikkat çeken Kılıç, toplumun bu tür durumlara hazırlıklı olması gerektiğini belirtti.

Kılıç, “Artık sadece ucuz enerji değil, dayanıklı ve sürdürülebilir enerji sistemleri kurmalıyız. Akıllı şebekeler ve yenilenebilir enerji geleceğin yolu” dedi.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump’ın yasası büyüme umudu yarattı: Hisseler altın bazında hâlâ ucuz

Yayınlanma:

|

Yazan:

ABD Başkanı Donald Trump, 4 Temmuz’da Beyaz Saray’da askeri jet gösterileri ve kalabalık destekçi katılımıyla adeta bir mitinge dönüşen törende, kapsamlı vergi indirimleri ve harcama kesintileri öngören yasa tasarısını imzalayarak yürürlüğe soktu. Tasarı, 2017’deki vergi indirimlerini kalıcı hâle getirmeyi, göçmenlerin sınır dışı sürecini hızlandırmayı ve sağlık ile gıda yardımlarında ciddi kesintilere gitmeyi hedefliyor. Demokratlar, düzenlemenin düşük gelirli Amerikalıların sosyal yardımlara erişimini zorlaştırırken zenginlere vergi avantajı sağladığını belirterek sert eleştiriler yöneltti. ABD’nin mevcut 36,2 trilyon dolarlık borcuna 3,4 trilyon dolar daha ek yük getirmesi beklenen yasa sonrası, teknoloji milyarderi Elon Musk ülkenin iflasa sürüklenmesine izin vermeyeceğini söyleyerek yeni bir siyasi oluşum olan “America Party”yi kurduğunu duyurdu.

Trump bu girişimi “saçma” olarak niteleyerek ABD’nin iki partili sistem üzerine kurulu olduğunu vurguladı. Musk, partisinin hedefinin yasa tasarısını destekleyen Cumhuriyetçi vekilleri görevden almak olduğunu belirtti. Bu çıkış, Musk’ın daha önce destek verdiği Trump ile arasının açılmasına neden oldu. Trump, Tesla ve SpaceX’in devletle olan çıkar çatışmalarına işaret ederek Musk’a yönelik eleştirilerini sosyal medyada da sürdürdü. Musk’ın çıkışı Tesla hisselerinde baskı kurmaya devam ederken, bu gelişmeler üzerine, Musk’ın siyasi planlarının CEO görevleriyle çeliştiğini savunan yatırım şirketi Azoria, Tesla ETF lansmanını da erteledi.

Gelelim yasa tasarısının piyasalara etkisine… Her ne kadar bu düzenlemenin bütçe açıklarını artırarak enflasyonu körükleyeceği görüşü ağır bassa da, Trump’ın yaklaşımını bir iş adamı hatta pragmatik bir tüccar refleksiyle okumak gerekiyor. Başından bu yana Amerika’yı bir şirket gibi yönetmek istediğini vurgulayan Trump, “Make America Great Again” (MAGA) sloganıyla büyüme odaklı bir vizyon ortaya koydu. Dolayısıyla, bu yasa sadece vergi indirimi ve harcama artışı değil, aynı zamanda büyümeyi teşvik eden bir araç olarak da kurgulandı. Hatta, artan bütçe açığının tarifelerden elde edilecek gelirle kapatılabileceği beklentisi de göz ardı edilmemeli. Bu büyüme perspektifi, enflasyon riski nedeniyle FED’i düşündürse de, piyasa cephesinde şirket kârlarının artabileceği beklentisi ağır basıyor. Bu nedenle yatırımcılar, hisse senetlerine yeniden alıcı bir gözle bakmaya başladığını da altını çizmem gerekiyor.

Peki, hisse senetleri gerçekten pahalı mı? Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’de büyük bir sanayi şirketine gerçekleştirdiğim sunumda, özellikle savaş atmosferinin hüküm sürdüğü bir dönemde, ABD borsalarının neden hâlâ yükseldiği sorusuyla karşılaştım. Sunum sonrası bu soruyu zihnimde evirip çevirmeye devam ettim. Bültenlerimizi düzenli takip eden siz değerli yatırımcılar, uzun süredir altını ön plana çıkardığımızı zaten biliyorsunuz. Bu perspektifle, ABD’nin en büyük 500 şirketini kapsayan S&P 500 endeksini gerçek bir değer ölçütü olan altın cinsinden analiz ettiğimde (bakınız grafik), son 10 yılda endeksin neredeyse yatay bir seyir izlediğini gözlemledim. Bu da sıkça dile getirilen “hisse senetleri çok pahalı” söyleminin, en azından altın bazında bakıldığında, temelsiz kalabileceğini düşündürdü. Dahası, analizden “Muhteşem Yedili” olarak anılan dev teknoloji hisselerini çıkarıp, yerlerine yeni büyüme teması olarak öne çıkan savunma sanayi hisselerini koyarsak –ki NATO ülkeleri savunmaya GSYİH’lerinin %5’i oranında bütçe ayırma kararı aldı– hisse piyasasında hâlâ yukarı yönlü bir potansiyelin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette, Trump’ın mali disiplini zorlayan “büyük güzel yasası” kısa vadede büyüme etkisiyle hisse senetlerine pozitif yansıyabilir; fakat aynı yasa, diğer tarafta tahvil piyasası açısından önemli bir baskı unsuru oluşturmaya aday olduğunu da göz ardı etmiyoruz.

Dönelim biraz da Türkiye’ye… Cuma günü TÜİK, mevsimsellikten arındırılmış TÜFE enflasyon serisini açıklandı. Buna göre, Haziran’da aylık TÜFE artışı %2,04 olurken, enflasyonun yayılma endeksini hesaplamamıza yardımcı olan bu verinin son 3 aylığını yıllıklandırdığımızda, Haziran ayında enflasyonun %30,2’ye gerilediğini ve son iki yılın en düşüğünü geldiğini görüyoruz (bakınız grafik). TCMB’nin 19 Mart’ın neden olduğu tahribat ardından 24 Temmuz tarihinde adım adım faiz indirimine doğru ilerlediğini düşünürken, ekonomi yönetiminin iki yılı aşkın süredir sürdürdüğü istikrar çabalarının sekteye uğramaması adına siyasi gelişmeler de büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, hafta sonu CHP’li Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanlarına yönelik gelişmelerin gündemi yeniden ısındırdığına tanık olduk!

Özellikle, geride bıraktığımız hafta, CHP Kurultay iptal kararının ertelenmesi ile döviz piyasasında çözülen uzun pozisyonların yardımı ile güçlü bir görünüm sergileyen USDTRY kuru haftayı 39,89 seviyesinde tamamlarken, TCMB’nin de döviz rezervleri son üç günde 9,5 milyar dolar artış kaydetti. Borsa cephesinde etkili olan göz kamaştırıcı yükseliş 19 Mart sonrası dönemin en düşüğüne gerileyen CDS risk primi ile TL’ye yönelik ilgiyi yeniden artırırken, siyasi cephede cereyan eden gelişmelerin süreçleri nasıl etkileyeceğini hep beraber tahlil edeceğiz. USDTRY kuru sabah ilk işlemlerde 39,90 seviyesinden eşleştiğini not edelim. Hisse senetlerinde, geçen hafta yaşanan sert yükseliş ardından bugün kâr alma ihtiyacının ön planda olacağını düşünüyoruz.

ABD’nin Hazine ve aynı zamanda gölge FED Başkanı Bessent, doların zayıflığının küresel rezerv para rolünü azaltacağı endişelerini reddederken, son dönemde EURUSD paritesindeki yükselişin bu stratejiyi değiştirmeyeceğini belirtti. Bununla birlikte, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde, EUR’nun rezerv para alternatifi hâline gelebilmesi için “zaman, reform ve çaba gerektiğini” vurguladı. EURUSD paritesinin 1,18 seviyesinin etrafında dolaşması ve psikolojik sınır olan 1,20 seviyesine dayanması sonrası sözlü müdahâlelerin de arttığını görüyoruz. Bu yıl belki Avrupa’nın yılı olabilir ama EUR’nun yılı olmayacağını, kralın da ‘kaybetmeyeceğini’ düşünüyoruz. Büyük resmi hatırlamak gerekirse, ABD’nin gümrük tarifeleri konusunda yaşadığı kararsızlık, doların güvenli liman olarak görülen itibarına darbe vurdu. Doların altı büyük para birimi karşısındaki performansını ölçen dolar endeksi (DXY), yılın ilk yarısında %11 düşerek 1973’ten bu yana en kötü performansını sergiledi. Endeks sadece 2 Nisan’dan bu yana %6,6 değer kaybetti.

Gözler Türkiye’de siyasi gelişmelere çevrilirken, dışarıda ise, Trump yönetiminin ithalat vergilerinde geçici askıya alma kararının 9 Temmuz’da sona erecek olması, piyasalar tarafından dikkatle takip ediliyor. Vietnam ile açıklanan düşük oranlı tarife anlaşması piyasada iyimserliği artırırken, Hindistan ile görüşmeler ilerliyor; Japonya ile ise anlaşmazlıklar devam ediyor. S&P 500, 2 Nisan’daki sert tarife açıklamasından sonra dip yaptığı 8 Nisan’dan bu yana %26 artış gösterdi! Temmuz ayının tarihsel olarak S&P 500 için en güçlü ay olarak öne çıkıyor. Öte yandan, MSCI Dünya hisse senedi endeksi tüm zamanların zirvesinde yer aldığını da not edelim.

ABD piyasalarının tatil nedeniyle kapalı olduğu haftanın son iş günü ardından, yeni gün başlangıcında, ABD’nin gümrük tarifelerine ilişkin belirsizlikler ve OPEC+’ın beklenenden fazla üretim artışı kararıyla hisse senetlerinin haftayı satıcılı bir şekilde karşıladıklarını görüyoruz. Trump yönetimi, 1 Ağustos’ta devreye girecek tarifeler için 9 Temmuz’a kadar bilgilendirme yapılacağını açıklarken; hangi ülkelere uygulanacağı ya da nihai oranlara ilişkin netlik sağlanmadı. Bu muğlaklık, S&P 500 ve Nasdaq vadeli işlemlerinde %0,5 civarında düşüşe, Asya piyasalarında ise kayıplara yol açtı.

Dolar endeksi dört yılın dip seviyelerine yakın kalırken, 10 yıllık ABD tahvil faizleri geriledi. Öte yandan, OPEC+’ın ağustos için üretimi günlük 548 bin varil artırma kararı sonrası Brent petrol 67 dolar seviyelerine geriledi. Altının ons fiyatı 3,310 dolar seviyesine hafifçe gerilerken, gümüş ise 37 dolar seviyesinin kıyısında işlem görmeye devam ediyor. Direnişin parasası bitcoin ise 109,500 dolar seviyesinde salınarak bir sonraki direnç seviyesi olan 113,000 – 113,500 doları radar menziline aldığını düşünüyoruz. Üzerinde günlük veya haftalık kapanış ile asıl yukarı yönlü hareketin başlayacağını düşünüyoruz (bakınız grafik). Mali piyasaları gündeminde, bugün dışarıda Almanya sanayi üretimi ve Euro bölgesi perakende satışlar, Türkiye’de ise Hazine nakit dengesi takip edilebilir.

S&P500 pahalı mı? Altın bazında bakılırsa, son 10 yıldır neredeyse yatay!

17518613402007d71a350cf4dc770463b4fdefb0f2_1_1200.jpg

TÜFE – Mevsimsellikten arındırılmış

1751861340ea370a8e74034e272e8736873b7bbea7_2_1200.jpg

BTCUSD

175186134072c80ac8a99e1644150eb81e821bbd64_3_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Squid Game Dizisinden Şirket Hayatına 13 Kritik Ders

Yayınlanma:

|

Yazan:

Netflix’in global fenomene dönüşen dizisi Squid Game, sadece bir hayatta kalma yarışması değil, aynı zamanda modern iş hayatı, finansal sistemler ve insan doğası üzerine güçlü metaforlar barındırıyor. Dizi, bir oyun üzerinden sistemin acımasız yüzünü gösterirken, çalışanlar ve yöneticiler için de önemli dersler içeriyor.

ÇALIŞANLAR İÇİN 7 HAYATİ DERS

1. Sistem Sorgulanmalı

Karakterlerin büyük kısmı, sistemin onları sürüklediği borç ve çaresizlik girdabında kayboluyor. Şirket çalışanları da kurumsal düzenin içinde ezilmeden önce, bu sistemin kendilerine nasıl hizmet ettiğini sorgulamalı.

2. Finansal Okuryazarlık Şart

Dizide birçok karakterin borç batağına düşmesi, temel finansal okuryazarlık eksikliğini gözler önüne seriyor. Gelir-gider yönetimi, borç kontrolü ve tasarruf alışkanlığı, iş hayatında ayakta kalmanın anahtarı.

3. Takım Ruhu ve Bireysellik Dengesi

Oyunların bazılarında ekip çalışması, bazılarında bireysel yetenek öne çıkıyor. Çalışanlar da iş hayatında bu iki beceri arasında denge kurmalı.

4. İtibar, Pozisyondan Değerlidir

Kazanmak uğruna etik dışı davranışlarda bulunan karakterler, insanlıklarını kaybediyor. Kurumsal hayatta da pozisyon değil, etik duruş uzun vadede kazandırır.

5. Başarı Tanımı Gözden Geçirilmeli

Para ve mevki, başarıyı tek başına tanımlayamaz. Anlamlı bir iş, aidiyet hissi ve kişisel gelişim de başarının parçasıdır.

6. Belirsizlik Altında Karar Alma Becerisi Geliştirilmeli

Dizide karakterler bilinmezlikle dolu kararlar alırken zorluk yaşıyor. Çalışanlar da stres altında sağlıklı karar verme yetilerini geliştirmeli.

7. Her Zaman Bir Seçeneğiniz Vardır

Oyunculara oyundan çıkma hakkı verilmesi gibi, iş hayatında da sizi yıpratan ortamlardan çıkmak bir tercihtir. Alternatifler her zaman mevcuttur.

YÖNETİCİLER İÇİN 6 STRATEJİK DERS

1. Korku ile Değil, Saygı ile Yönetin

Dizide organizatörler korku ile düzen kuruyor ama bu sistem sürdürülemiyor. Kurumlarda da çalışanı korkutarak değil, güven vererek liderlik yapılmalı.

2. Adaletli Rekabet Kültürü Oluşturun

Adaletsiz rekabet, çalışanlar arasında yıkıcı bir etki yaratır. Terfi ve ödüllendirme sistemleri şeffaf ve liyakate dayalı olmalıdır.

3. Kriz Anlarında Gerçek Liderlik Ortaya Çıkar

Dizide kriz anlarında kim gerçek lider kim değil açıkça görülüyor. Yöneticiler de zor zamanlarda çalışanlarının yanında olmalı, yol göstermelidir.

4. Çalışanlar Rakip Değil, Ortağınızdır

Karakterler birbirine karşı oynatıldığında güven duygusu kaybolur. İş hayatında da çalışanlar arasında rekabet yerine iş birliği teşvik edilmelidir.

5. Empatiyi Elden Bırakmayın

Merhametli ve anlayışlı karakterlerin dizi boyunca öne çıkması, empati yetisinin liderlikteki önemini gösteriyor. Yöneticiler sadece yön veren değil, dinleyen ve anlayan olmalıdır.

6. Sahaya İnmeden Lider Olunmaz

Organizatörlerin uzaktan izleyici olması, onları lider değil kontrolör yapar. Günümüz yöneticileri ise sahada olmalı, çalışanlarıyla aynı havayı solumalıdır.

Oyun Değil, Gerçek Hayat

“Squid Game”, modern kapitalist sistemin aşırılıklarını distopik bir evrende kurgularken, hem çalışanlara hem de yöneticilere güçlü mesajlar veriyor.
Bu diziyi sadece bir kurgu değil, kurumsal hayatın aynası olarak okumak; iş dünyasının insan merkezli, adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya evrilmesi açısından kıymetli bir fırsattır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yerli Turist Nerede? Tatil Cennetleri Neden Boş Kaldı?

Yayınlanma:

|

2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?

Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti

Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.

İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:

1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep

Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.

2. Yunan Adalarına Yöneliş

Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.

3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı

Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.

4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu

Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.

Rakamlarla Durumun Özeti

  • Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.

  • Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.

  • Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.

Nereye Gitti Bu Tatilciler?

Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:

  • Kos, Midilli, Rodos

  • Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada

  • Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)

  • Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi

Sektör Ne Yapmalı?

  • Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.

  • Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.

  • Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.

  • Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.

Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist   www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.