Connect with us

EKONOMİ

Ekonomi bülten

Yayınlanma:

|

  • TÜİK’in nihai verilerine göre, Nisan ayı dış ticaret açığı 3.1 milyar dolar oldu. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat aylık %3.5 oranında artarak tarihi yüksek seviyeye ulaştı. Ticaret açığındaki düşüşle beraber cari açıktaki daralma Nisan’da sürecek.
  • 2021-1. Çeyrek GSYH verileri bugün 10.00’da yayımlanacak. GSYH’nin yıllık bazda %7, çeyreklik bazda ise %2.3 ile güçlü bir büyüme kaydetmesini bekliyoruz. Reuters anketine göre yıllık bazlı büyüme için piyasa beklentisi %6.7 oldu.
  • Bu hafta Mayıs ayına dair, yurtiçinde enflasyon verileri, imalat sanayi PMI ve öncü dış ticaret verileri, ABD’de ISM endeksleri ve tarım dışı istihdam, Euro Bölgesinde ise öncü TÜFE verileri önemli olacak. Ayrıca Cuma gecesi Moody’s Türkiye’nin kredi notu değerlendirmesini yayımlayacak.
  • S&P, Türkiye’nin B+ olan kredi notu ve durağan olan not görünümünde değişiklik yapmadı. Bu not yatırım yapılabilir seviyenin dört kademe altında bulunuyor

Cari açıktaki daralma Nisan’da sürecek
TÜİK’in nihai verilerine göre, Nisan ayı dış ticaret açığı 3.1 milyar dolar oldu. Yıllık %109.2 oranında artan ihracat 18.8 milyar dolara, %61.1 oranında artan ithalat 21.8 milyar dolara geldi. Yıllık artış oranlarının çok yüksek olması, geçen yılın aynı ayında pandeminin etkisiyle yaşanan düşüşe bağlı baz etkisinden kaynaklandı. Dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre 1.5 milyar dolar daraldı. Altın ithalatının azalması dengeyi olumlu, enerji ithalatının artması olumsuz etkilerken, altın ve enerji dışı dış ticaret açığı da 2.4 milyar dolar daraldı. Bu sonuçlarla, 12 ay birikimli dış ticaret açığı 47.9 milyar
dolardan 46.4 milyar dolara, altın ve enerji hariç 12 ay birikimli dış ticaret açığı 4.8 milyar dolardan 2.4 milyar dolara geriledi. (Grafik 1) Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat aylık %3.5 oranında artarken, ithalat%3.7 oranında azaldı. Böylece aylık ihracat yükseliş eğilimini koruyarak tarihi yüksek seviyesine ulaştı. İthalat tarafında ise önceki aya göre düşüş olmakla birlikte, ithalatın

seviyesi hala yüksek durumda bulunuyor. Veriler dış talebin oldukça güçlü olduğunu, iç talepte ise ivme kaybının başladığını gösteriyor. (Grafik 2) Nisan ayı ticaret ve turizm verileri cari açığın 2 milyar dolar civarında olacağına işaret ediyor. Bu durumda Mart’ta 36.2 milyar dolar olan 12 ay birikimli cari işlemler açığı, Nisan ayında 33 milyar dolar civarına gerileyecek. Finansal koşullardaki sıkılaşma, ihracattaki
artış eğilimi ve baz etkisiyle önümüzdeki dönemde düşüş eğiliminin sürmesini bekliyoruz. Bununla beraber düşüş hızı, pandeminin seyrine göre turizm gelirlerinin seyrine bağlı olacak. Turizm gelirlerinin yaz aylarında geçen seneye göre toparlanacağı varsayımıyla, 2021 yılı cari işlemler açığı tahminimizi 23.5 milyar dolar (GSYH’nin %3.1’i) olarak koruyoruz.
Haftanın veri gündemi
2021-1. Çeyrek GSYH verileri bugün 10.00’da yayımlanacak. Sanayi üretimi ve enflasyondan arındırılmış toplam ciro endeksleri, 4. çeyrek genelinde ekonomik aktivitedeki artışın yıllık bazda hızlandığına işaret ediyor. Buna göre GSYH büyümesinin 2020-4. çeyrekteki %5.9 oranından %7’ye yükselmesini bekliyoruz. Bu oran, mevsim ve takvim etkileri arındırılmış GSYH’de çeyreklik bazda %2.3’lük güçlü bir artışa karşılık geliyor. Reuters anketine göre yıllık bazlı büyüme için piyasa beklentisi ise %6.7 seviyesindedir. Nisan-Mayıs aylarındaki öncü göstergeler, pandemiye yönelik kapanma önlemleri, finansal koşullardaki sıkışma ve arz yönlü aksaklıklar ekonomik aktivitenin yavaşladığına işaret ediyor. Bu gelişmenin ikinci çeyrek boyunca devam etmesini bekliyoruz. Ancak geçen seneki sert daralmanın yarattığı baz etkisi nedeniyle, yıllık GSYH büyüme oranı ikinci çeyrekte çift haneli olacaktır. Bu gelişmelere göre, 2021 yılı
GSYH büyümesinin %5.5 olan mevcut tahminimizden yüksek gelme ihtimalinin güçlendiğini düşünüyoruz.
Mayıs ayı İTO İstanbul enflasyonu yarın, TÜİK enflasyon verileri Perşembe günü açıklanacak. Mayıs ayında TÜFE’nin aylık %1.3 artacağını, Nisan ayında %17.1 olan yıllık enflasyonun sabit kalacağını tahmin ediyoruz. ÜFE’de ise aylık %3.3 ile güçlü artış eğiliminin sürmesini, yıllık üretici enflasyonun %35.2’den %37.5’e yükselmesini bekliyoruz. Foreks anketine göre aylık TÜFE enflasyonu için medyan piyasa beklentisi %1.5 ile biraz daha yüksek seviyede oluştu. Türk-İş’in gıda fiyatlarına dair aylık
araştırması ve gözlemlerimiz, sebze ve meyve fiyatları kaynaklı olarak yıllık gıda enflasyonun %17’den 0.5 puan kadar aşağıya geleceğine işaret ediyor. Enerji fiyatlarında akaryakıttaki ÖTV zammının etkisiyle aylık %1.3 oranında artış hesaplıyoruz.

Fakat bu oran geçen seneki aylık oranın altında olduğundan, Nisan’da %18.4 olan yıllık enerji enflasyonu 1 puana yakın düşecek. Kapama tedbirlerinden etkilenen sektörlerde (özellikle hizmetlerde), birim maliyetler yükselse de azalan talep ve veri derleme ile ilgili sorunlar, fiyatları geçici olarak baskılayabilir. Fakat döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki artışın temel mal fiyatlarına yansıması sebebiyle, çekirdek göstergelerdeki yüksek eğilimin sürmesini ve geçen ay %17.8 olan C endeksine göre yıllık enflasyonun %18’in üzerine yükselmesini bekliyoruz.
Önümüzdeki aylarda da enflasyonist baskıların devam edeceğini düşünüyoruz. Akaryakıtta Mayıs’ta yapılan ÖTV zammı etkisini büyük oranda Haziran’da gösterecek. Ayrıca, geçici vergi indirimlerini sonlandırılması da fiyatları yukarı yönde baskılayabilir. Geçen sene Temmuz ayında pandemiden etkilenen birçok sektörde KDV oranlarında geçici indirim yapılmıştı. TCMB’nin 2020-4. Çeyrek Enflasyon Raporu’nda verdiği bilgiye göre, 31 Mayıs’ta süresi dolan indirimler enflasyonu yaklaşık 1 puan aşağı çekmişti. Ek bir uzatma yapılmadığı takdirde önümüzdeki dönemde, yapılırsa da sonraki
dönemde buradan enflasyona olumsuz bir etki gelebilir. Bunun yanında emtia fiyatları ve döviz kurlarındaki artışın sürmesini de dikkate alarak, %14 olan yıl sonu tahminimizde risklerin yukarı yönlü olduğunu düşünüyoruz.
Bu hafta Mayıs ayına dair göstergelerden ayrıca, yurtiçinde imalat sanayi PMI ve öncü dış ticaret verileri, ABD’de ISM endeksleri ve tarım dışı istihdam, Euro Bölgesinde ise öncü TÜFE verileri önemli olacak. ABD’de ISM endeksleri Nisan’da imalat sektöründe 60.7 ve imalat dışında 62.7 değerini almıştı. Endekslerin bu seviyelerde kalarak güçlü görünümü sürdürmesi bekleniyor. Geçen ay 266 bin ile piyasa
beklentisinin çok altında artan tarım dışı istihdamın, bu ay 621 bin artması ve işsizlik oranının %6.1’den %5.9’a düşmesi bekleniyor. Euro Bölgesinde ise TÜFE enflasyonunun Nisan’daki yıllık %1.6 oranından %1.9’a yükseleceği tahmin ediliyor.
Cuma gecesi ise Moody’s Türkiye’nin kredi notu değerlendirmesini yayımlayacak. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu B2 ile yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altında değerlendiriyor ve notun görünümü de negatif. Bu not, S&P’ye bir kademe, Fitch’e göre ise iki kademe düşüktür

Piyasalarda bugün
S&P, Türkiye’nin kredi notu ve görünümüne ilişkin geçen Cuma günü için belirlenen güncelleme tarihinde, yeni bir rapor yayınlamadı. S&P, halihazırda Türkiye’nin döviz cinsi uzun vadeli kredi notunu B+, kredi notu görünümünü ise durağan olarak değerlendiriyor. Bu not yatırım yapılabilir seviyenin dört kademe altında bulunuyor. S&P Türkiye için bir sonraki değerlendirmesini 22 Ekim tarihinde yapacak.
ABD’de Cuma açıklanan çekirdek tüketim harcamaları enflasyonu aylık %0.7 oranı ile %0.6 olan piyasa beklentisinin hafifçe üzerinde gerçekleşti. Yıllık enflasyon oranı ise %1.9’dan %3.1’e yükseldi. S&P 500 endeksi Cuma günü %0.1 oranında yükseldi. VIX endeksi sınırlı bir değişimle 16.8’e geldi. Önceki gün bütçe harcamalarında artış beklentisiyle yükselen 10 yıllık ABD tahvil faizi tekrar gerileyerek %1.62 seviyelerinden %1.58’e indi. EUR/USD ABD’deki veri açıklamasından sonra aşağı yönde dalgalansa da
sonra geri geldi ve bu sabah 1.22 seviyelerinde başladı. Brent petrol fiyatı 69 dolar seviyelerinde seyretti. Ons altın fiyatı 1900 dolar seviyesinin civarında kaldı. Çin’de resmi imalat sanayi PMI önceki ayki 51.1 değerinden bu ay 51’e geldi. Verinin ardından Asya ve Pasifik hisse senedi endeksleri bugün karışık seyretti. TL üzerindeki değer kaybı baskısı sürerken, USD/TL günü 8.60 seviyelerini test ettikten
sonra bu sabah 8.59 seviyelerinde başladı. 5 yıllık Türkiye CDS primi 8 baz puan artarak 409 baz puan oldu. 2 yıllık tahvil faizi ise 23 baz puan artışla %18.61’e yükseldi.

Not : Bu rapor, QNB Finansbank Hazine Bölümü ekonomistleri tarafından müşterilerini bilgilendirmek amacıyla düzenlenmiştir. Raporun QNB Finansbank ile ilişkili bir kuruluşun müşterisi tarafından kullanılabilirliği, alan kişi ve bu kuruluş arasındaki akdi ilişkiye tabi olacaktır. Bu raporda sunulan bilgi, yorum ve tavsiyeler raporu hazırlayanların görüşlerini yansıtmakta olup yatırım danışmanlığı hizmeti kapsamında değildir. Mali durum ile risk ve getiri tercihlerinin çeşitliliğini göz önünde bulundurunca sadece bu raporda yer alan görüşlere dayanarak verilecek yatırım kararları beklentilere uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bu rapordaki bilgilerin derlenmesinde güvenilirliğine inanılan sağlam kaynaklardan faydalanılmıştır; ancak bilgilerin doğruluğu bağımsız olarak teyit edilmemiştir. QNB Finansbank bilgilerin doğruluğu ve bütünlüğü konusunda garanti vermemekte ve doğabilecek hatalarda sorumluluk üstlenmemektedir. Raporda sunulan bilgiler üzerinde önceden belirtilmeksizin değişiklik yapma hakkı saklıdır. QNB Finansbank ve ilişkili kuruluşlar ile bu kurumlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve zaman içerisinde pozisyonlarını değiştirebilir. Bu raporda yer alan bilgilerin bir kısmı ya da tamamının kopyası çıkarılamaz ya da dağıtılamaz.

Kaynak : QNBFinansbank Sabah Bülteni

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.