Nasıl bir MLK portresi?
Her yıl Ocak ayının üçüncü Pazartesi ABD’de Martin Luther King J. günü olarak idrak ediliyor. 1986 yılından beri. O gün tüm ülkede resmi tatil ilan ediliyor; resmi daireler, okullar, üniversiteler kapalı. Okullarda King’den konuşuluyor, hayatı, yaptıkları (ama hepsi değil) hatırlanıyor. Değişik yaş günü çocukları için yazılmış kitaplar okunup animasyonlar izleniyor. Mesela, çalıştığım okulda değişik sınıfların hazırladığı MLK konulu posterler koridorlarda sergileniyor, koridorlarda sergilenen birçok şeyle beraber. Yaşadığımız şehrin halk kütüphanesinde de o gün bir dizi etkinlik vardı. Kısaca, MLK’nin günümüz Amerikan popüler kültüründe görünür bir yeri olduğu söylenebilir.
Martin Luther King Afrika kökenli Amerikalıların yüzyıllara yayılan eşit yurttaşlık mücadelesinde 1950’li, 1960’lı yıllara damgasını vuran çok önemli bir insan hakları eylemcisidir. King ve arkadaşlarının ve başka grupların 1950’lerde başlattıkları eşit yurttaşlık mücadelesi tutuklamalar, polis şiddeti, linçler, tehditler, cinayetler içinde geçmiştir. King de bu yıllar içinde 29 kere tutuklanmış, tehdit edilmiş, FBI’ca izlenmiş, evi bir kez bombalanmıştır. King, bu on yıllardaki Zencilerin Eşit Yurttaşlık mücadelesinin kıvılcımı sayılabilecek Montgomery Otobüs boykotuna (1955) dâhil olmuş. İnatla 381 gün sürdürülen boykot başarı getirmiş. Bu boykota yol açan hareketse, eşit yurttaşlık mücadelesinden gelen, Rosa Parks adlı Zenci bir kadının otobüslerde Beyazlara tahsis edilen bir koltukta oturmakta ısrar etmesi ve bunun sonucunda tutuklanmasıdır. Tutuklanma boykot fikrini ortaya çıkarmış. Sonunda, otobüslerdeki oturma planlarındaki ırkçı uygulama kaldırılmış ve bu sonuç alıcı, başarılı boykotla başlayan, çeşitlenen ve kitleselleşen hak arama mücadelesi özellikle güneydeki Zencilerin içleri acısı durumunu, uğradıkları haksızlıkları, ırk ayrımını, polis şiddetini tüm Amerika’nın ve dünyanın gündemine taşımıştır.
ABD’de o yıllarda yaşanan ayrımcılığın boyutları korkunçtur. Hayatın her alanında Zenciler ikinci sınıf vatandaştır ve bütün yaşam alanları ayrılmıştır. Yani Beyazlarla Zencilerin oturduğu semtlerde gittikleri okullara, bindikleri otobüslerden/koltuklardan yemek yedikleri lokantalara, alışveriş ettikleri dükkânlara kadar her yer ayrıdır. Deyim yerindeyse Zencilere vebalı muamelesi yapılır. Öyle ki bindikleri asansör, kamusal alanlardaki su sebilleri bile ayrılmıştır. Dahası, 20. yüzyılda Zencilerin oy verme hakkı bile yoktur. Böyle bir ortamda 1929 yılında, üst orta sınıf bir aileye doğan King ömrünün sonuna kadar bu eşitsizlikleri, sivil itaatsizlik diyebileceğimiz şiddeti dışlayan metotlarla değiştirmeyi, Afrikalı Amerikalılar için cehennem olan yaşamı değiştirmeye, iyileştirmeye adamıştır. King ve arkadaşlarının ve aynı amaç için çalışan başka grupların yürüyüşler, protestoları polisin ve paramiliter güçlerin saldırılarına, linçlerine rağmen sürmüş, on yıllık mücadele 1964 ve 1965’de hukuki kazanımlar getirmiştir. Dönemin Amerikan hükümeti, 1964 yılında eşit yurttaşlık kanununu, 1965’de Zencilere oy kullanma hakkı veren kanunları çıkarmak zorunda kalmıştır. MLK’ye barışçıl hak arama eylemlerinden dolayı 1964 yılında Nobel Barış Ödülü verilir.
Ancak, kısa hayatının son dört, beş yıllarında kazanılan hukuki başarıların Zenci toplumunun hayatını (iş, aş, barınma, toplumsal konum) pek de değiştirmediğini görür. Amerikan devletinin yayılmacı politikalarına, savaşa, militarizme ayırdığı bütçeyi açıkça eleştirmeye başlar. Savaşa, bombaya harcanan milyarlarca doların toplum için, toplumun yoksullukla savaşa harcanmasının. Beyazlardan büyük tepkiler alır. Zamanın New York Times gazetesi Vietnam savaşını karşı çıktığı için MLK’yi ‘vatan haini’ ilan eder. Radikalleşen, ırkçılıkla yoksulluk arasında ilişkiler kuran, devrimci bir yönsemeye giren King’ten kendi Zenci toplumundan da rahatsız olanlar çıkar. King’teki bu değişimde, aynı on yılların eşit yurttaşlık mücadelesinde en başından beri daha radikal ve sözünü sakınmaz olan Malkom X’in 1965 yılında suikasta kurban gitmesinin de payı vardır. Ne yazık ki, Martin Luther King de üç yıl sonra, 1968 yılında, temizlik işçilerinin grevine destek vermek için gittiği Memphis, Tennessee’de, Malom X gibi bir başka suikasta hayatını kaybeder. O sırada kaldığı motelin balkonunda dışarıyı seyrederken keskin bir nişancı tarafından boğazına isabet ettirilen kurşunla öldürülür.
Şimdi, yazımızın başındaki soruya dönersek, popüler kültürde, okullardaki anmalarda, videolarda, kitaplarda gösterilen MLK portresi soyut bir özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren imrenilecek biridir. Bu sunumlarda MLK’nin ikinci dönemi diyebileceğimiz devrimci dönemine yer yoktur, görmezden gelinir. Özellikle de MLK’in kapitalizme, ABD’nin silahlanmaya ayırdığı bütçe, çok daha spesifik olarak Vietnam savaşına karşı çıktığına değinilmez. Unutturulmaya çalışılır. Her ne kadar bu Ocak ayında Boston’da bir başka MLK anıtı açılmış olsa da ana akım medyada, okullarda vs.’de karşımıza ehlileştirilmiş bir MLK çıkarılır.
Dr. Abbas Karakaya-29 Ocak 2021