Connect with us

EKONOMİ

ANADOLU 500: ANADOLU ASLANLARI EKONOMİYE DAMGASINI VURUYOR

Ekonomist Dergisi’nin üç büyük kent dışında Türkiye’deki üretimin nabzını tutan ‘Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi’ araştırması, bu yıl 20. yaşını kutluyor.

Yayınlanma:

|

İlk kez 2004’te yayınlanan araştırma, 2000’lerin başında ‘Anadolu Kaplanları’ diye tanımlanan, sonraki yıllarda ise Türkiye’nin üretim, ihracat ve istihdamında payını giderek artıran Anadolu kentlerindeki şirketleri mercek altına alıyor.

  • Bu yıl Tosyalı Holding iştiraki Tosçelik, 2013’ten bu yana sekizinci kez liderlik koltuğuna oturmayı başardı. Şirket son yedi yıldır listemizin zirvesinde bulunuyor.
  • Listenin ikinci sırasında 2020 yılında ikincilik koltuğuna oturan ancak 2021’de beşinci sıraya gerileyen Tiryaki Agro bulunurken, Anadolu 500’ün üçüncü sırasında ise geçen yılın ikincisi Erdemoğlu Holding iştiraki Sasa Polyester yer aldı.

TL’deki değer kaybı ve yüksek enflasyonun etkisiyle Anadolu 500 şirketlerinin toplam cirosu bir önceki yıla göre yüzde 119 artışla 1 trilyon 942 milyar 470 milyon TL’ye yükseldi. Ancak bu dönemde ihracat ve istihdamda ise kan kaybı yaşandı.

Ekonomist Dergisi’nin her yıl gerçekleştirdiği ‘Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi‘ araştırmasının bu yılki sonuçları belli oldu. Merkezleri İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki kentlerde bulunan şirketlerin 2022 yılı verileriyle hazırlanan listede Tosçelik, zirvedeki yerini yine korudu ve 2013’ten bu yana sekizinci kez liderlik koltuğuna oturdu.

7 YIL ÜST ÜSTE BİRİNCİ

Anadolu 500’de ilk kez 2013 yılında birinci sırayı alan Tosçelik, daha sonra 2016 ve 2017, 2018 ve 2019, 2020 ve 2021 yıllarında da zirvede yer almıştı.

Tosçelik böylece hem yedi yıl üst üste birinci oldu, hem de toplamda sekizinci birinciliğine ulaştı. Tosçelik, bu sayede Anadolu 500’ün 20 yıllık tarihinde en çok birincilik elde eden şirket ünvanını da devam ettirdi.

Listenin ikinci sırasında 2020 yılında ikincilik koltuğuna oturan ancak 2021’de beşinci sıraya gerileyen Tiryaki Agro bulunurken, Anadolu 500’ün üçüncü sırasında ise geçen yılın ikincisi Erdemoğlu Holding iştiraki Sasa Polyester yer aldı.

CİROLAR YÜZDE 119 ARTTI

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve küresel ekonomide kuralları değiştiren Covid-19 pandemisinden çıkış yılı olan 2022’de Türkiye ekonomisi yüzde 5,6’lık büyüme oranı yakaladı.

Bir önceki yıl olan 2021’deki yüzde 11’lik büyümeden geriye düşülmesinde pandemi sonrasının baz etkisi ve özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan çatışma ortamı etkili oldu.

Bu dönemde ihracat bir miktar hız kesse de Anadolu şirketleri 2022’nin geneline sirayet eden yüksek enflasyon ve TL’deki değer kaybı ile cirolarını rakamsal olarak ciddi oranda artırdı.

2022’de Anadolu 500 şirketlerinin toplam ciro artışı, bir önceki yıla göre yüzde 119 oldu ve 1 trilyon 942 milyar 470 milyon TL’ye çıktı. Bu dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam cirosunun GSYH’ye oranı da yüzde 12,3’ten yüzde 13,07’ye çıktı.

İHRACAT VE İSTİHDAM ZAYIFLADI

Türk şirketlerinin hem Çin’den batıya yönelik tedarik zincirinde yaşanan sorunları fırsata çevirmek için kapasite artırması, hem de Rusya-Ukrayna gerilimi ile bölgede oluşan ticaret boşluğunu doldurma çabaları ihracatta rakamsal olarak bir miktar büyümeye yol açsa da bekleneni veremedi.

Anadolu 500 şirketlerinin ihracatının Türkiye’nin toplam ihracatına oranında önemli düşüş yaşandı. 2022’de Anadolu 500 ihracatı yüzde 13,9 artışla 24 milyar 775 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam ihracattaki payı ise yüzde 14,7’den yüzde 9,7’ye geriledi.

2021 yılında istihdamda 300 bin sınırını aşarak 303 bin 922 kişiye iş sağlayan Anadolu 500 şirketleri, 2022’de bir miktar istihdam kaybı yaşadı. Bu dönemde Anadolu 500 şirketlerinin toplam istihdamı 300 binin altına gerileyerek 291 bin 285 olarak gerçekleşti.

FAİZ ARTIRIMI SÜRECİ

Türkiye’de 25 Eylül 2020 tarihinde başlayan faiz indirimi süreci, 28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasında kurulan yeni hükümette Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetiminin başına gelmesinden sonra 23 Haziran 2023 tarihindeki Para Politikası toplantısı ile son erdi.

TCMB’nin başına atanan Hafize Gaye Ekran liderliğindeki yeni PPK, politika faizini yüzde 8,5’ten önce yüzde 15’e çıkardı. Takip eden aylarda politika faizi sırasıyla yüze 17,5, yüzde 25, yüzde 30, yüzde 35 ve son olarak 24 Kasım tarihinde yüzde 40’a çıkarıldı. TCMB’nin 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek yerel seçimlere kadar faizi en fazla bir kez daha artırması bekleniyor.

Sonrasında ise faiz artırımlarının enflasyon üzerindeki etkileri ölçülecek. Elbette bu faiz artışları üretimde ve iç talepte yavaşlamaya neden olacak. Bu durum gelecek yıl yayınlayacağımız Anadolu 500 araştırmasının sonuçlarına da yansıyacak.

ARAŞTIRMA NASIL YAPILIYOR?

“Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırması, Ekonomist’e önceki yıla ilişkin verilerini gönderen Anadolu şirketlerinin net satışlarına göre sıralanmasıyla yapılıyor. Araştırmada, üç büyük ilin (İstanbul, Ankara, İzmir) dışında faaliyet gösteren, büyük holdinglere bağlı olmayan ve yabancı sermaye payı yüzde 50’nin altında olan şirketler, Anadolu şirketi olarak kabul ediliyor.

Araştırmamız ilk kez 2004 yılında 250 şirketin 2003 yılına ait verileri ile hazırlandı. Altı yıl bu şekilde süren araştırmadaki şirket sayısı, Anadolu ekonomisindeki gelişme ve artan katılım nedeniyle 2010 yılında 500’e çıkarıldı. En başından ele alırsak, araştırma bu yıl 19 yılını doldurmuş bulunuyor.

Bunun yanı sıra İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Birinci 500 ve İkinci 500 listeleri, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın İlk 250 ve Capital 500 listelerindeki bilgilerden faydalanıyoruz.

Aram Ekin Duran -Ekonomist

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.