Bankalarda e-haciz bahane, vadesiz şahane Bankalarda 2019 sonu itibarıyla 2.570 milyar TL Toplam Mevduat var. Bunun 1.585 milyar TL’lık kısmı Gerçek Kişilere ait, 836 milyar TL’lık kısmı Ticari İşletmelere, 149 milyar TL’lık kısmı da Resmi Kuruluşların. 2.570 milyar TL toplam mevduatın 626 milyar TL’lık kısmı Vadesiz Mevduattan oluşuyor. Yani bankalardaki mevduatın yüzde 24,4’lük kısmı başka bir ifade ile dörtte biri vadesiz. Faizlerin % 20-25’leri gördüğü dönemde de bu oran yine buralarda idi. 626 milyar TL Vadesiz mevduatın önemli bir kısmı vatandaşın parası kuzu kuzu vadesizde yatıyor yani tamı tamına 354 milyar TL. Faize duyarlı vatandaşın dövize dönerek parasının değerini koruma isteği ( ki bu toplam mevduatının yüzde 52’si dövizde hala ) bir kenara bırakırsak bankalar bu kadar yüksek vadesizi nasıl sağlıyorlar bir bakalım. Hayırlı cumalar bankam beni niye öptü Çok yazıldı çizildi “Cuma 3 gün vadesiz demek” kampanyaları hala devam ediyor. Fonksiyonlarını yitirmiş Bölge Müdürlükleri vatandaşın, firmanın nakit akışı alıp vadesiz yaratalım diyeceklerine hala her Cuma ( artık bazıları perşembeden başlıyor ) kampanyalar düzenleyip mevduatları Cuma vadesizde bırakmak için şubelere mobbing düzeyde baskılar yapıyor. Mail trafiği, WhatsApp yazışmaları ortalığa saçılmış durumda. Vadelileri Cuma kapatıp Pazartesi tekrar açmak, vade sonlarını cumaya getirip çekmek isteyen müşteriye haftaya ödeyelim para yok demek, krediyi Cuma günü kullandırıp ödemeyi haftaya yapalım demek artık nerede ise klasik davranış şekli oldu. Burada özellikle mevcut vadelinin kapatılması sorun. Her ürün satışına müşteriyi mesaj bombardımanına tutan bankalar iş vadeli kapamaya gelince müşteri duymasın diye taklalar atıyor. Müşteri bilgisi / onayı olmadan vadelilerin kapatılması yasaklama zamanı gelmiştir. DBBK’nın bunu müşterinin mail, talimat veya mesaj ile vadeliyi kapama onayını zorunlu hale getirmesi halinde buradaki etik olmayan davranış şekli bitecektir. e-haciz bahane, vadesiz şahane durumu Vergi daireleri zaman zaman e-haciz ile Bankalara bildirimler yapıyor. Dışardan bakan vatandaş sanıyor ki e-haciz olunca borcu olan vatandaş, esnaf, sanayici hesabında para yakalanıyor ve devlet vergisini tahsil ediyor. Durumu bilmeyen “ne güzel” diyeneler de var. Oysa gerçek öyle olmadığı anlaşılıyor. E- Haciz gelince vergi borcu olanın hesabına bloke konuyor, sorun da bundan sonra başlıyor. Bir defa e-hacizde bloke edilen paralar anında Vergi Dairelerin hesabına geçmiyor. İkincisi vatandaş ya da sanayici gidip bankaya “evet vergi borcum vardı, ödeyin” dendiğinde bile blokedeki para vergi dairesine ödeme yapılmıyor. O zaman e-haciz sistemi ne işe yarıyor? Vatandaşa “git vergi dairesinden yazı getir resmi yazı olmadan ödeme yapamayız” deniyor bazı bankalar “git mahkemeden yazı getir öyle blokeyi çözelim” de diyebiliyor. Trafik cezasından e-haciz gelip çeki yazılan esnaf az değil. Ortada yıllardır süren bir kaos var ve kamu otoritesi bu sorunu hala çözemedi. Diğer taraftan e-haciz geldiği için vatandaşın / esnafın / sanayicinin sicili bozuluyor. Bankalar kredilerini durdurabiliyor, kredisini kapa diyenler bile olabiliyor. Çek karnesi vermeyi kesen bankalar bile olabiliyor. “e-haciz koydum” demek yetmiyor arka planda daha çok hasar bırakıyor ve yıkıcı etkisi oluyor. Bu uygulamanın gözden geçirme zamanı gelmiştir. Burada tek karlı çıkan kurum Bankalar, gökte ararken e-hacizde buldukları mevduatları aylarca vadesizde blokeli halde tutuyorlar.
Blokeli olmaz komisyonlu çalışmalım dönemi Faiz oranlarının yüksek olduğu dönemde müşterileri blokeli çalışmaya zorladılar ki daha çok kazansınlar. Bu aylarda faiz düştü, POS Bloke gün sayısı BDDK tarafından sınırlandırıldı şimdi de bankalar müşteriye “komisyonlu çalışabiliriz sadece” baskısı gelmeye başladı. BDDK POS Bloke gün sayısını sınırlarken bir konuda eksik işlem yaptı, tıpkı kredi kartı ve Kredili Mevduat Hesapları ( KMH )’larda olduğu gibi POS komisyon oranlarında da sınırlama getirmeliydi. Komisyon oranlarında sınırlama olmayınca her banka kendi kafasına göre müşteriyi komisyonlu çalışmaya yönlendirip yükse komisyonlar koymaya başladı. Blokeli çalışmayı tamamen durduran bankalar var. Keyfi uygulama : POS Bloke Bankaların diğer bir vadesiz yaratma aracı da keyfi konulan POS Bloke paralar. Konumuzu direkt ilgilendiren kısım ise Bankaların “POS satışını şüpheli bulduk” diye kafasına göre satışları bloke etmesi. Müşteri itiraz ettiğinde de” git mahkemeye başvur” deniyor. Hem müşteriye dolandırıcı muamelesi yapılıyor hem de git suçsuz olduğunu mahkemede kanıtla deniyor. Bunu neye göre yapıyorlar. Kendi sözleşmelerinde “540 gün blokede tutulur” diye bir madde yok. Orada kendilerine suç ortağı da bulmuşlar. Sözleşmeye bir madde koymuşlar Üye İşyeri POS kullanıcılar Bankalararası Kart Merkezinin ( BKM ), sayfasındaki bilgilere gönderme yaparak sorumlu tutulmuş. Müşterinin okuyup imzalamadığı bir belgeye dayanarak blokede tutuyorlar yani. Dayanak olarak öne sürülen BKM’nin www.bkm.com.tr sitesindeki Faydalı bilgiler, Üye İşyeri Kullanma Kılavuzunda oysa ki “Kart hamili şikayette bulunursa en fazla 540 gün blokede tutulur” deniyor tabi bu arada banka hareketsiz kalmayacak araştıracak ve olayı netleştirecek. Çoğu banka hiçbir şey yapmıyor ortada şikayet de yok 540 gün paraları hukuksuz bir şekilde vadesizde tutuyorlar. Üstelik blokede tutulan parayı müşterinin “vadeli yapın” talebini de geri çeviriyorlar. Satışınızı Yabancı Para ( EUR – USD ) yaptıysanız durum daha vahim, banka o günkü kurdan satışı TL’ye çevirip 540 gün TL olarak vadesizde tutuyor. Her fırsatta Dijitalleştiğini iddia eden, Dijital çağın bankaları bir POS işleminin gerçek olup olmadığını 540 günde teyit edemiyor yanı. BKM’nın bu tip etik olmayan davranışlara aracı ya da alet olmaması için acil tedbir alıp banakları uyarması gerekiyor. Bankaların haksız yere vadesiz yaratmak için vatandaş, esnaf ve sanayici müşterileri yanıltıcı, yasal olmayan yöntemler kullanmasına karşı yazılarımıza devam edeceğiz. “Bunu niye yapıyorsunuz” diye kafa yorun banka üst yöneticilerine karşı şeffafız : SOSYAL SORUMLULUK GEREĞİ! Erol TAŞDELEN Ekonomist, Siyaset Bilimci [email protected]
ABD ulusal borcu Şubat ayı sonunda ~ 34.5 trilyon dolara ulaştı ve şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam oldu. Haziran ayından bu yana borç her 100 günde bir 1 trilyon dolar artıyor. Bir hatırlatmak gerekirse, bir ülke vergilerden ve diğer gelirlerden kazandığından daha fazlasını harcadığında borç seviyesi artar. Grafikte de görebileceğiniz gibi, ABD hükümetinin toplam borcu 15 Haziran 2023’te 32 trilyon doları, 15 Eylül 2023’te 33 trilyon doları ve 4 Ocak’ta 34 trilyon doları geçti. Hız devam ederse, Nisan ayında 35 trilyon dolar sınırına ulaşılacak.
Ayrıca, Şubat 2019’dan bu yana ABD’nin ulusal borcu 12,5 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 2,5 trilyon dolar arttı. Öte yandan, ABD ekonomisi (GSYİH) aynı dönemde 7,2 trilyon dolar veya yılda yaklaşık 1,44 trilyon dolar büyüdü. Bu, son beş yılda bir birim ekonomik büyüme (GSYİH) için ABD hükümetinin 1,7 birim borç yarattığı anlamına geliyor. Başka bir deyişle, ABD ekonomisi zaman geçtikçe daha az üretken ve daha borçlu hale geliyor.
Global Markets Investor, okuyucu destekli bir yayındır. Yeni gönderiler almak ve çalışmalarımı desteklemek için ücretsiz veya ücretli abone olmayı düşünün.
Bir ülkenin borcuna baktığımızda, en önemli ölçüt, bir ülkenin borçlarını (faiz ve anapara) ödeme ve geri ödeme kabiliyetini anlamaya yardımcı olduğu için ekonominin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzdesi olarak borçtur. Şu anda, ABD borcunun GSYİH’ye oranı %123,7 seviyesinde bulunuyor ve bu süre zarfında ABD GSYİH’sının önemli ölçüde düşmesi ve kilitlenmeler nedeniyle borcun artması nedeniyle pandemi sırasında elde edilen tüm zamanların rekoru olan %126,2’ye yakın. Grafikte görüldüğü gibi, bu oran 2007’den bu yana kabaca %60’tan hızla yükseliyor. Kongre Bütçe Ofisi tarafından 2034 yılında bu oranın %130,6’ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.
ABD Kongre Bütçe Ofisi’nin bariz nedenlerden dolayı hiçbir zaman bir durgunluk öngörmediğini ve ekonomik gerilemeler her zaman daha büyük hükümet açıkları ve GSYİH’da düşüşlerle sonuçlandığından, bir durgunluk meydana gelirse oranın çok daha yüksek olacağını belirtmek önemlidir.
BU KADAR YÜKSEK BİR BORÇ SEVİYESİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Tarih, bir ülke borç-GSYİH oranı için %100 eşiğini geçtiğinde, hükümetin bir tür temerrütten kaçınma olasılığının küçük olduğunu gösteriyor. Bir yükümlülüğü yerine getirememe anlamında temerrüt, burada hükümetin tahvillerine sürekli olarak enflasyondan daha düşük faiz ödediği durum olarak da kabul edilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar (alacaklılar) enflasyona göre düzeltilmiş olarak paralarını kaybederler veya satın alma güçlerini kaybederler. Normal koşullarda, böyle bir ortamda yatırımcılar, ülke içinde daha yüksek borçluluk riskini telafi etmek için daha yüksek faiz talep ederler. Bununla birlikte, çoğu durumda, borç “çok yüksek” olduğunda, GSYİH’nın yaklaşık% 100’ü ve üzerine çıktığında, bir merkez bankası devreye girer ve aynı zamanda büyük miktarlarda devlet tahvili satın almaya başlar ve aynı zamanda getiri seviyesini (faiz) bastırır.
Bu fenomen, Lyn Alden tarafından yapılan ve Büyük Mali Krizden sonra, 2009’dan 2020’ye kadar TÜFE enflasyonuna göre düzeltilmiş Hazine bonosu (bir yıl veya daha kısa vadeli) getirilerinin negatif getirileri olduğunu gösteren analizle mükemmel bir şekilde gösterilmiştir. Aynısı 1940’larda ABD ulusal borcunun GSYİH’ya oranının da %100’ün üzerinde olduğu zaman oldu.
Geçmişe baktığımızda, bir ülkede borç-GSYİH oranlarının yüksek olduğu dönemlerde tahvil sahiplerinin satın alma gücünü kaybetmesinin mümkün olan en kötü senaryo olmadığını görebiliriz. Hirschman Capital tarafındanUluslararası Para Fonu’nun (IMF) 1800 yılından bu yana yaptığı çalışmalara dayanarak yaptığı analize göre, borcun GSYİH’ye oranı %130’un üzerinde olan 52 ülkeden 51’i yeniden yapılandırma, devalüasyon, yüksek enflasyon veya tamamen temerrüt yoluyla temerrüde düştü. Bunun tek istisnası Japonya idi.
Bu, ABD’nin yakında temerrüde düşeceği anlamına gelmez, özellikle de ülkenin bir rezerv para birimine sahip olduğu ve dramatik bir şey olmadıkça yabancılar tarafından ABD dolarının talep edileceği gerçeği göz önüne alındığında. Bununla birlikte, önümüzdeki yıllarda nakit ve tahvil sahiplerinin (vadeye kadar tutulursa) Federal Rezerv para politikasını normalleştirdiğinde enflasyona göre düzeltilmiş bir temelde para kaybedeceği neredeyse kesindir. Buna finansal baskı denir.
Satın alma gücünü kaybetmenin yanı sıra, bir ülkedeki GSYİH ile ilgili yüksek borç seviyesinden kaynaklanan sıradan insanlar için birkaç olumsuz etki daha vardır:
Yüksek faiz ödemeleri, özellikle vergi makbuzlarıyla ilgili olarak, eğitim, altyapı, sağlık veya sosyal güvenlik için gelecekteki yatırım harcamalarını sınırlayabilir (dışarıda bırakabilir) ve aslında gelecekteki ekonomik büyümeyi düşürebilir ve yaşam kalitesini kötüleştirebilir. Faiz maliyetleri, yıllık bazda nominal olarak 1 trilyon doları çoktan geçti ve vergi gelirlerinin %35’ini oluşturuyor, bu da 25 yıldan fazla bir süredir en yüksek seviye.
Ayrıca 2023 Mali Yılında faiz harcamaları Medicaid ve diğer bütçe kategorilerinden daha yüksekti.
Yüksek düzeyde borç, bir durgunluğa veya krize yanıt vermede daha az esneklik sağlar. Başka bir deyişle, Büyük Mali Kriz gibi bir olay meydana gelirse, hükümetin borç vermek için daha az yeri olacak ve kriz sonrası toparlanma, yeni yatırımların yanı sıra onu finanse etme kabiliyetinin daha az olması nedeniyle daha yavaş olacaktır.
Bir hükümet, daha fazla harcamayı finanse etmek veya bütçe açığını azaltmak/ortadan kaldırmak için vergileri artırmaya karar verebilir. Vergiler yükselirse, bu, insanların ve özel sektörün mal ve hizmetlere harcayabileceği daha az gelir anlamına gelir. Bu, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, tüketici harcamalarının GSYİH’nın %67,6’sını oluşturması nedeniyle daha az ekonomik büyüme anlamına gelecektir:
ÖZET
ABD’nin ulusal borcu son birkaç yılda sadece nominal olarak değil, aynı zamanda GSYİH’nın bir payı olarak da hızla artıyor. Her 30 saniyede bir 1 milyon dolar ekleniyor, bu daha önce hiç görülmemiş bir hız. Hükümetin ve gelecek nesillerin bu konuyla başa çıkması birçok zorluk yaratacaktır. Geçmişte, bu kadar yüksek borç seviyeleriyle mücadele etmek için finansal baskı politikaları uygulandı ve sıradan insanları ve tahvil yatırımcılarını on yıllarca finansal olarak daha kötü durumda bıraktı. Büyük Mali Krizin ardından son on yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde bile son zamanlarda yapıldı. Ancak pandeminin ardından enflasyon kontrolden çıktı ve tekrar böyle bir ortama geri dönmek için birkaç yıla ihtiyaç var. Her şey düşünüldüğünde, herkesin yapabileceği en iyi şey, kendilerini finansal olarak eğitmek ve geleceklerini korumak için sermayelerini akıllıca tahsis etmektir. Bu durumda, yüksek kaliteli hisse senetleri, gayrimenkul ve değerli metaller (özellikle altın) uzun vadede en iyi performansı gösterir. DAHA AZ riskten kaçınan yatırımcılar için (Riskten kaçınma, riskten kaçınma ve düşük risk toleransına sahip olma eğilimidir.), risk toleransına bağlı olarak Bitcoin ve Ethereum gibi bazı kripto para birimleri de bir portföyde uygun olacaktır.
Türkiye Bankalar Birliği’nden dijital dolandırıcılık uyarısı
Türkiye Bankalar Birliği’nden (TBB) yapılan yazılı açıklamada dijital kanallarda güvenli işlemler için sıkça karşılaşılan dolandırıcılık yöntemlerine ve bu yöntemlerden korunma yollarına dair bilgilere yer verildi
Son dönemde, internet ve mobil kanallarda yaşanan dolandırıcılık vakalarının artması nedeniyle kamuoyunu bilgilendirme ihtiyacı doğduğuna değinilen açıklamada, sıklıkla karşılaşılan dolandırıcılık türleri sıralandı. Bunlar arasında; sahte internet siteleri ve güvensiz alışveriş platformları üzerinden yapılan dolandırıcılık, kişisel bilgilerin manipülasyon yoluyla ele geçirilmesi, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar aracılığıyla yapılan dolandırıcılık, sahte e-posta adreslerinden gelen mesajlar ile kişisel bilgilerin ele geçirilmesi, sahte SMS ve e-postalar yoluyla kişisel bilgilerin çalınması, cihazlara uzaktan erişim sağlayarak bilgi ve para çalma girişimleri, bilgisayarlara veya mobil cihazlara zararlı yazılımlar yükleyerek veri hırsızlığı yapılması yer aldı.
Bilgilendirmede, SMS, e-posta veya sosyal medya yoluyla gelen bildirimlerdeki bağlantılara veya linklere kaynağından emin olunmadan tıklanmamasının altı çizildi.
Hizmet alınan kuruluşun resmi iletişim kanallarını kullanarak doğrulama yapılması gerektiği ve tek tıkın, kişiyi sahte sitelere veya virüslere yönlendirebileceğine dikkat çekildi.
“Emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin”
Kullanıcıların banka hesaplarının hiç kimseye kullandırılmaması gerektiği vurgulanan bilgilendirmede, “Şifrelerinizi kimseyle paylaşmayın. Kendini savcı, polis, asker, banka çalışanı, avukat olarak tanıtan veya bir ödül, prim iadesi, kart aidatı iadesi için sizden şifrenizi, kart bilgilerinizi ve kişisel verilerinizi talep eden kişilere itibar etmeyin, bu amaçla gelen linklere tıklamayın. Güvenliğinizden emin olmadığınız mobil uygulamaları cihazlarınıza yüklemeyin. Güvenlik açığı bulunan veya korsan uygulamalar, kişisel bilgilerinizi ele geçirebilir, cihazınıza zarar verebilir ve hatta kimlik hırsızlığına yol açabilir.” denildi.
Bankalarca yapılan güvenlik duyurularının takip edilmesi yönünde uyarıda bulunulan açıklamada, kişisel bilgilerin güncel kalması için bu duyurularda iletilen uyarıların da dikkate alınması gerektiğinin altı çizildi.
“Şifrelerinizi başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın”
Açıklamada, kişisel cep telefonuna, bilgisayara ve tablete yüklenen uygulamanın istediği izinlerin dikkatlice kontrol edilmesinin önem taşıdığı ifade edilerek şu uyarılarda bulunuldu:
“Bankacılık uygulamalarınızı resmi uygulama mağazalarından indirin. Bilinmeyen veya güvenilir olmayan kaynaklardan uygulama indirmeyin. Bankacılık uygulamalarında kullandığınız şifrelerinizi, başka uygulamalarda ve alışveriş sitelerinde kullanmayın. Daha az güvenlikli sitelerde şifreleriniz ele geçirilebilir, bankacılık uygulamalarınıza bu şifreler denenerek giriş yapılabilir.
Güvenliğinden emin olmadığınız internet sitelerinden alışveriş yapmayın. Dolandırıcılık amaçlı açılmış sahte bir site üzerinden dolandırılabilirsiniz. Banka hesap özetlerinizi ve işlemlerinizi düzenli olarak kontrol edin, şüpheli bir durumda vakit kaybetmeden bankanızla iletişime geçin. Bu kapsamda; dolandırıcılık vakalarına ilişkin olarak resmi kurumlar ve hizmet alınan kuruluşlar tarafından yapılan tüm uyarılar ve bilgilendirmeler dikkate alınmalıdır.”
Google haritalar uygulamasında şirketlere yorum yapılması karşılığında küçük ödemelerle güven sağlayan, daha yüksek ödeme yapılabilmesi için ‘VIP gruba’ geçiş parası talebiyle 1500’ü aşkın kişiyi yaklaşık 1 milyar 200 milyon lira dolandırmakla suçlanan 54 kişi tutuklandı
Nevşehir merkezli 19 ilde eş zamanlı düzenlenen nitelikli dolandırıcılık operasyonunda gözaltına alınan 76 şüpheliden 54’ü tutuklandı. İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin dünkü operasyonunda, 1500’den fazla kişiyi dolandırdıkları iddiasıyla gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri tamamlandı. Nevşehir Devlet Hastanesindeki sağlık kontrolünün ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 54’ü tutuklandı, 15’i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Şüphelilerden 7’sinin ise savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldıkları öğrenildi.
Küçük ödemelerle güven sağladılar
İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, kentteki bir müştekinin şikayeti üzerine çalışma başlatmış, yapılan araştırmada şüphelilerin yurt dışına kayıtlı numara üzerinden mesaj göndererek müştekilere “Google haritalar uygulamasında belirtilen şirketlere yorum yapıp puan verdirdiği, görevi yerine getirenlere küçük ödemeler yapılarak güven sağladıkları, daha yüksek ödemeler yapılabilmesi için “VIP gruba” geçiş parası talep ettiklerini belirlemişti.
Polisin 16 ay süren takibatında, müştekilerden toplanan paraların izlerini kaybettirmek için farklı hesaplara, daha sonra da kripto para hesaplarına aktarıldığı, paranın son olarak hiçbir kripto borsasına veya kişiye ait olmayan soğuk cüzdanlarda toplanıp nakde dönüştürüldüğü, para hacminin 1 milyar 200 milyon lira olduğu tespit edilmişti. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla dün İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Mersin, Samsun, Diyarbakır, Adana, Karabük, Muğla, Çorum, Yalova, Kocaeli, Şırnak, Batman, Kırklareli, Hatay, Ordu ve Van‘da 95 adrese düzenlenen eş zamanlı operasyonda 76 şüpheli yakalanarak Nevşehir’e getirilmişti.