Borç yapılandırmasına ilişkin kanun teklifi yasalaştı
TBMM Genel Kurulunda, milyonlarca vatandaşı ilgilendiren Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, kabul edilerek yasalaştı.
Kanun göre, vatandaşların kamu kurumlarına olan borçlarının yeniden yapılandırılması, matrah ve vergi artırımı yoluyla vergilendirmede öngörülebilirliğin artırılması ve geçmiş vergi dönemlerine ilişkin olası risklerin ortadan kaldırılması, kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesi için işletme kayıtlarının işletmelerin içinde bulundukları fiili duruma uygun hale getirilmesi, işletmelerin bilançolarında yer alan gayrimenkuller ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler için yeniden değerleme yapılması imkanının sağlanması, karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarını zamanında ödeyemeyen kişilerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri halinde geçmiş ödeme performanslarına ilişkin olumsuz kayıtların dikkate alınmaması sağlanacak.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, il özel idareleri, belediyeler ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına 30 Nisan 2021’e kadar olan bazı borçlar yapılandırılacak.
Belediyelerin su, atık su ve katı atık ile sunduğu bazı hizmetlerden kaynaklanan ücret alacakları, aldığı bazı paylar; büyükşehir belediyelerinin katı atık ücretleri ile su ve kanalizasyon idarelerinin su ve atık su bedeli alacakları da yapılandırma kapsamında olacak.
Her bir taşıt için motorlu taşıtlar vergisi, taşıta ilişkin idari para cezaları ile geçiş ücretinin en az yüzde 10’unun ödenmesi şartıyla taksit ödeme süresince fenni muayene izni verilecek.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, Türkiye Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği ile Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin bazı alacakları da yapılandırılabilecek.
Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun kapsamında yurt dışında öğrenim görenlerin borçlarının da yeniden yapılandırılmasına imkan sağlanacak.
Hesaplanan borç, ilgilinin durumu ve ödenmesi gereken meblağ dikkate alınarak azami 5 yıla kadar taksitlendirilebilecek.
Kesinleşmemiş ya da yargı aşamasında olan resen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergileri, çeşitli oranlarda yapılandırılacak.
Yapılandırılacak tutarların, kanunda öngörülen süre ve şekilde ödenmemesi halinde vade tarihinde değişiklik yapılmayacak.
Anapara veya taksit ödeme tarihi 20 Mayıs 2021’den önce olup, kullandığı nakdi ve gayri nakdi kredilerinin anapara, faiz veya ferilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtları, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 31 Aralık 202’e kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacak.
Kanunla, mükelleflerin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarını artırarak belirtilen süre ve şekilde ödemeleri halinde, artırımda bulundukları yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmayacak.
Matrah ve vergi artırımı üzerine hesaplanan vergiler, ikişer aylık dönemler halinde azami 6 eşit taksitte ödenecek.
Yapılandırılacak borcun taksitle ödenmek istenmesi halinde borçlular, başvuru sırasında 6, 9, 12 veya 18 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini tercih edecek. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılamayacak.
Düzenleyici ve denetleyici kurumlarca verilen idari para cezaları, Kovid-19 ile mücadele kapsamında verilen idari para cezaları ile tütün ve tütün mamulleri kullanımından kaynaklanan idari para cezaları kapsam dışında olacak.
Hiç gelir testine girmemiş genel sağlık sigortalılarının, 30 Kasım 2021’e kadar gelir testine gitmeleri halinde, belirlenecek gelir durumlarına göre tescillerinin güncellenmesi sağlanacak.
İşletmelerin bilançolarında bulunan gayrimenkuller ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler için yeniden değerlendirme imkanı sağlanarak, bu kıymetler bilançolarda güncel değerleriyle yer alacak.
Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.
Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..
Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.
İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı “The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.
Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü
Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.
Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması
Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.
Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik
Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.
Teknoloji Tarafsız Değildir
Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.
Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?
Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?
Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.
Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?
“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:
“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”
Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.
Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.
Zombi Şirket Nedir?
Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:
Sürekli borç çevrimi
Siyasi baskılarla alınan krediler
İflas erteleme ya da konkordato kullanımı
Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar
bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.
Ekonomiye Verdikleri Zararlar
1. Kaynakların İsrafı
Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.
2. Rekabetin Bozulması
Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.
3. Banka Bilançolarında Risk
Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.
4. Yatırımcı Güvensizliği
Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.
5. Verimlilik Kaybı
Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.
Türkiye Örneği: Sessiz Kriz
Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.
KGF destekli krediler,
İflas erteleme/kurtarma kültürü,
Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,
bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.
Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş
Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:
Bankacılık krizine,
İşsizlik artışına,
Güvensizlik ortamına,
neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.
Yaşayan Ölülerden Kurtulmak
Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.
Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.