Connect with us

GÜNDEM

Çiftlik Bank’ın kurucusu Mehmet Aydın Brezilya’da teslim oldu

Çiftlik Bank kurucusu Mehmet Aydın Brezilya Sao Paulo’da teslim oldu.

Yayınlanma:

|

Kurucusu olduğu Çiftlik Bank üzerinden binlerce kişiyi dolandırdıktan sonra yurt dışına kaçan ve kırmızı bültenle aranan ‘Tosuncuk’ lakaplı Mehmet Aydın’ın, Brezilya Sao Paulo’da teslim olduğu bildirildi.

Aydın, dün yayınladığı bir videoda, Türk yargısına teslim olacağını açıklamıştı. Aydın, şunları söylemişti:

“Ben Mehmet Aydın. Bilindiği gibi Çiftlik Bank’ın kurucusu ve mucidiyim. Bu projeye başlarken hedefim oyun platformumuzu kullanan kişilerin hem oyun oynamaları, hem de şirketimizin reklam bütçesi için ayırdığı paradan faydalanmaları, ek bir gelir elde etmelerini sağlamaktı.

Hiçbir zaman kimseyi zarara uğratmak veya dolandırmak şeklinde düşüncem ve girişimim olmadı. Kurmuş olduğumuz oyun platformu sizler tarafından sevildi ve benimsendi. Biz de sizden aldığımız güç ile Türkiye’nin 81 ilinde bayilikler, et, süt, bal ve yumurta tesisleri yatırımları yaptık. Ancak gelinen son süreçte şirketin çok fazla büyümesi, etrafındaki kötü niyetli insanların haksız kazançlar elde etmesi ve etmeye çalışmalarını, şirketin büyüklüğü nedeniyle geç fark ettiğimden sizler gibi ben de mağdur oldum.

Mağduriyetleri gidermek adına yurt dışında bulunduğum süre boyunca elimden geleni yaptım ancak hakkımda açılan soruşturma, kovuşturma ve yakalama kararları nedeniyle bir netice elde edemedim.

Suçsuzluğumu ve mağduriyetimi kanıtlamak için kendi hür irademle Türk yargısına teslim olacağım. Bu noktada Türk yargısına vereceği kararda ve gerçeği bulacağımıza hiç şüphem yoktur.”

KIRMIZI BÜLTENLE ARANIYORDU

Çiftlik Bank’ın kurucusu Mehmet Aydın Interpol’ün “Most Wanted” yani “en çok aranan” listesine girmişti.

Interpol’ün sayfasında yer alan bilgilere göre, Mehmet Aydın, elektronik ortamda ödeme sistemleri aracalığıyla hırsızlık yapma, kooperatif kurarak insanları aldatma, suçunu finans etmek için organizasyon kurmak, taahhüt vererek toplanan varlıkları aklamak ve vergi yasanın ihlali suçlamasıyla aranıyordu.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Enflasyonun Gizli Aktörleri: Kimler Tüketiyor?

Talep nereden geliyor, Enflasyon kimi besliyor? Tüketim dar gelirlinin değil, getiri sahiplerinin oyunu! Enflasyonu Fakir mi, Zengin mi Yaratıyor?

Yayınlanma:

|

Türkiye’de talep yoluyla enflasyonu artıran kesimleri anlamak için hanehalkı harcamaları, yatırım eğilimleri, devletin mali politikaları ve finansal sistemdeki sermaye hareketlerine bakmak gerekir. Enflasyonu artıran “talep” esasen satın alma gücüyle harekete geçen toplam harcama düzeyidir. Aşağıda Türkiye’de talep yönlü enflasyona katkı sunan başlıca kesimler açıklanmıştır:

1. Yüksek gelir grubu ve varlık sahipleri

  • Sebep: Mevduat faizlerinden yüksek getiri elde edenler, kur artışından kazanç sağlayanlar, konut, arsa, lüks tüketim mallarına talep gösteriyor.

  • Etkisi: Arzın sınırlı olduğu alanlarda (örneğin konut, otomobil) bu kesimin talebi fiyatları yukarı çekiyor.

2. Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahipleri

  • Sebep: Devletten hem faiz hem kur farkı alarak gelir elde eden bu grup, oluşan ekstra kazançla tüketim talebini artırabiliyor.

  • Etkisi: Tüketim veya yatırım harcamalarında artışa neden olarak talep enflasyonunu körüklüyor.

3. Devletin kendisi (maliye politikası aracılığıyla)

  • Sebep: Kamu harcamalarının yüksek düzeyde seyretmesi, özellikle seçim dönemlerinde artan sosyal transferler ve altyapı yatırımları.

  • Etkisi: Devletin talep yaratması piyasadaki genel harcamaları artırır, bu da fiyat artışlarına neden olur.

4. Kredi ile tüketim yapan hanehalkları

  • Sebep: Uygun faizli tüketici kredileri, kredi kartı harcamalarının yükselmesi.

  • Etkisi: Krediyle finanse edilen tüketim artışı, özellikle gıda, giyim, dayanıklı tüketim ürünlerinde fiyatları artırabilir.

5. Yüksek kâr marjı hedefleyen firmalar (fiyatlama davranışı)

  • Sebep: Bazı sektörlerde artan talebi fırsata çevirerek maliyet artışının çok üzerinde fiyat artışına giden firmalar.

  • Etkisi: Enflasyonist ortamda fiyatlama davranışı talep yönlü baskıyı daha da artırabilir.

6. İthal ürün talebine bağımlı tüketici grubu

  • Sebep: Elektronik, otomobil, ithal gıda gibi kalemlerde yüksek talep döviz talebini artırır.

  • Etkisi: Kur artışıyla ithalat maliyeti yükselir, bu da iç fiyatlara yansır.

7. Finansal yatırımcılar / spekülatif hareket eden yatırımcılar

  • Sebep: TL’den kaçıp altın, döviz, borsa gibi varlıklara yönelen yatırımcılar hem döviz talebi yaratıyor hem de “servet etkisi” ile daha fazla harcama eğiliminde bulunabiliyor.

  • Etkisi: Bu durum hem kur üzerinden hem de iç talep üzerinden enflasyonu besler.

Talep Enflasyonu olarak sadece Hanehalkını suçlama büyük insafsızlık ya da bilinçli çarpıtma:

Enflasyonu artıran talep dar gelirli kesimden değil, yüksek faiz ve varlık geliri elde edenlerden, kamu harcamalarıyla genişleyen maliye politikasından, KKM sahiplerinden, finansal piyasadaki spekülatif hareketlerden ve krediyle genişleyen tüketimden geliyor. Talep Enflasyonunu sadece Hanehalkı gibi göstermek, hanehalkının alım gücünü düşürerek enflasyona çözüm aramak ve hanehalkını günah keçisi yapmak büyük insafsızlık, büyük hata, halka büyük fatura çıkarılmasıdır. Enflasyon ile mücadele edilecek ise Talep enflasyonu yaratan tüm kesimlerden fedakarlık istenmeli yoksa küfeyi sadece halkın üzerine yüklemek sürdürülebilir bir çözüm değil!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist       www.bankavitrini.com

**********

Faizle Enflasyon Düşmez: Çözüm Üretimde!

Okumaya devam et

GÜNCEL

PAKİSTAN HİNDİSTAN SAVAŞI DÜNYAYI NASIL ETKİLER

Yayınlanma:

|

Yazan:

HİNDİSTAN PAKİSTAN HANGİ KONULARDA ANLAŞAMIYOR?

Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmazlık konuları, 1947’de Hindistan’ın bölünmesiyle başlayan tarihsel gerilimlerden beslenmektedir. İki ülke arasında bugüne kadar 4 büyük savaş yaşanmış, onlarca kez kriz eşiğine gelinmiştir. İşte başlıca ihtilaf konuları:

1. Keşmir Sorunu (Temel Anlaşmazlık)

  • Kökeni: 1947’de İngiltere’nin çekilmesi sonrası Keşmir, Hindistan’a katılmayı tercih etti. Pakistan bunu hiçbir zaman kabul etmedi.

  • Durum: Keşmir üçe bölünmüş durumda: Hindistan yönetimindeki Cammu ve Keşmir, Pakistan yönetimindeki Azad Keşmir ve Gilgit-Baltistan, ve Çin’in kontrolündeki Aksai Chin.

  • Askerî boyut: Her iki ülke burada on binlerce asker bulunduruyor. Sık sık sınır çatışmaları yaşanıyor.

  • Halkın durumu: Hint Keşmiri’nde Müslüman nüfusun bağımsızlık veya Pakistan’a katılma yönünde talepleri var. Bu durum Hindistan’da baskıcı politikaların artmasına neden oluyor.

2. Terörizm ve Cihatçı Gruplar

  • Hindistan’ın İddiası: Pakistan’ın bazı terör örgütlerine destek verdiğini (özellikle Lashkar-e-Taiba, Jaish-e-Mohammed) ve bu grupların Hindistan’da saldırılar düzenlediğini öne sürüyor.

  • Öne çıkan olaylar: 2001 Hindistan Parlamentosu saldırısı, 2008 Mumbai saldırısı ve 2019 Pulwama saldırısı.

  • Pakistan’ın yanıtı: Bu iddiaları resmen reddediyor, ancak dünya kamuoyu bu grupların Pakistan topraklarında faaliyet gösterdiğini kabul ediyor.

3. Su Paylaşımı (Indus Nehri Sorunu)

  • Indus Suları Antlaşması (1960): Dünya Bankası arabuluculuğunda imzalandı. Nehirlerin paylaşımı kurallara bağlandı.

  • Bugünkü durum: İklim krizi ve nüfus artışıyla birlikte Hindistan zaman zaman Pakistan’a giden suyu kestiği yönünde eleştiriliyor. Bu, Pakistan için bir “ulusal güvenlik” meselesi hâline geldi.

4. Nükleer Silahlar ve Silahlanma Yarışı

  • Her iki ülke de nükleer güç sahibi.

  • Hindistan, “ilk kullanmama” politikasına bağlı kalacağını söylerken; Pakistan, böyle bir taahhütte bulunmuyor.

  • Bu dengesizlik, bir çatışmanın hızla büyüyerek felakete dönüşme riskini artırıyor.

5. Jeopolitik Rekabet ve Dış İlişkiler

  • Çin-Pakistan yakınlığı: Hindistan’ı çevreleme stratejisi olarak görülüyor.

  • ABD-Hindistan ortaklığı: Hint-Pasifik stratejisi bağlamında gelişti.

  • Afganistan politikası: Pakistan’ın Taliban üzerindeki etkisi, Hindistan’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlıyor.

 6. Sınır İhlalleri ve LOC (Line of Control) Gerginlikleri

  • LOC (Kontrol Hattı): De facto sınır.

  • İhlaller: Her yıl yüzlerce ateşkes ihlali yaşanıyor. Sivil ve asker kayıpları sık görülüyor.

PAKİSTAN HİNDİSTAN SAVAŞI DÜNYAYI NASIL ETKİLER?

Pakistan-Hindistan savaşı olasılığı, sadece Güney Asya’yı değil, tüm dünyayı etkileyebilecek çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu iki ülke nükleer silahlara sahip olduğundan, aralarındaki çatışmaların küresel ekonomi, güvenlik, jeopolitik dengeler ve insani krizler üzerinde etkileri olabilir. İşte başlıca etkiler:

1. Küresel Güvenlik Riski

  • Nükleer Gerilim: Her iki ülke de nükleer güç sahibi. Olası bir savaş, nükleer silahların kullanılması ihtimalini doğurabilir. Bu, sadece bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyen bir felaket senaryosudur.

  • BM ve NATO Gündemi: Böyle bir savaş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplanmaya zorlar. NATO ülkeleri dahil birçok devlet diplomatik pozisyon almak zorunda kalır.

2. Küresel Ekonomi ve Enerji Piyasaları

  • Petrol Fiyatları Artar: Savaş ihtimali dahi, enerji fiyatlarında dalgalanmalara yol açar. Körfez bölgesine yakınlık nedeniyle ticaret yolları risk altına girer.

  • Tedarik Zincirleri Kesintiye Uğrar: Hindistan büyük bir IT ve üretim üssüdür. Savaş, teknoloji, ilaç ve tekstil sektörlerinde küresel tedarik zincirini bozar.

  • Güvenli Limanlara Kaçış: Küresel yatırımcılar altın, dolar gibi güvenli limanlara yönelir, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanabilir.

3. Mülteci Krizi ve İnsani Yardım Sorunları

  • Yüz Binlerce Mülteci: Özellikle Keşmir bölgesinde büyük bir göç hareketi olabilir. Afganistan, İran ve Bangladeş gibi komşu ülkeler etkilenir.

  • İnsani Yardım Çağrıları: Sivil kayıplar artarsa, uluslararası yardım kuruluşlarının bölgeye erişimi, Hindistan ve Pakistan hükümetlerinin tutumuna bağlı olarak sınırlı olabilir.

4. Çin, ABD ve Rusya’nın Müdahil Olması

  • Çin-Pakistan İttifakı: Çin, Pakistan’ın ekonomik ve askeri müttefiki. Hindistan’a karşı denge kurmak için dolaylı destek verebilir.

  • ABD’nin Dengeli Politikası Zora Girer: ABD hem Hindistan ile stratejik ortaklık kurmakta hem de Pakistan’ı Afganistan ve terörle mücadele için önemli görmekte. Tarafsız kalmak zorlaşır.

  • Rusya’nın Rolü: Rusya’nın Hindistan ile geleneksel askeri işbirliği var. Ancak Çin’le olan yakınlaşma nedeniyle dengeyi korumaya çalışır.

5. Keşmir’in Uluslararasılaştırılması

  • Savaş, Keşmir sorununun BM gündeminde daha merkezi bir yer edinmesine yol açar.

  • İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve benzeri oluşumlar Pakistan’ın lehine açıklamalar yapabilir; bu da Hindistan’ın tepkisini çeker.

6. Türkiye ve Diğer Ülkeler Üzerindeki Etkiler

  • Türkiye: Diplomatik açıdan tarafsız bir tutum sergileyebilir, ancak Pakistan’la olan tarihsel yakınlık nedeniyle denge politikası yürütmek zorunda kalabilir.

  • İhracatçı Ülkeler: Hindistan ve Pakistan pazarına mal satan ülkeler (Türkiye dahil) için ticaret sekteye uğrar.

  • Savunma Sanayii Talebi Artar: Bölgede silahlanma yarışı hızlanabilir.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Çin’in faiz indirimi ve ABD ile resmî temas piyasaları canlandırdı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Haftanın ilk günü Londra piyasalarının tatil konumunda olması nedeniyle göreceli olarak hâkim olan sakin seyir, haftanın ikinci günü yerini oldukça hareketli bir seyre terk etti. ABD tarifeleri ve artan işletme maliyetlerinin etkisiyle, İngiltere’de hizmet PMI verisi on yedi ay sonra ilk kez daralırken, ihracat siparişleri de Şubat 2021’den bu yana en hızlı düşüşünü yaşadı. Bu gelişmeler, İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) faiz indirimlerini öne çekme ihtimalini güçlendirirken, yarın sonuçlanacak olağan BoE toplantısından 25 baz puan indirimine kesin gözüyle bakıyoruz. Şu anda %4,50 seviyesinde olan politika faizinin %3,5 seviyesine kadar inmesi yönündeki beklentiler artarken, BoE’nin faiz indirimine yönelik aciliyet sinyali vermesi durumunda ise, kraliyet aslanında hızlı bir gerilemenin yaşanmasını bekliyoruz.

Almanya’da muhafazakâr lider Friedrich Merz, ilk turda aldığı tarihi yenilginin ardından, ikinci oylamada parlamentodan güvenoyu alarak şansölye seçildi. Sosyal Demokratlarla kurduğu kırılgan koalisyon, Merz’in mali disiplin vaadinden geri adım atması ve kabine atamaları nedeniyle güven sorunu yaşarken, bu zorlu başlangıç Almanya’nın Avrupa liderliğini üstlenme beklentilerini gölgeledi. Avrupa’nın güvenlik ve ticaret meselelerinde Almanya’dan güçlü liderlik beklediği bir dönemde, Merz’in göreve gelişi hem umut hem de belirsizlik barındırıyor.

Hazır Avrupa’dan söz etmişken, hafta sonu, yedi aydır devam eden maraton hazırlığım ardından Çekya’nın başkenti Prag’da ilk maratonumu tamamladım. Kısa bir süre kaldığım Çekya’da elde edindiğim izlenim, The Economist dergisinin 24 Nisan tarihli makalesinin ana fikri ile örtüşüyor. The Economist dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa güvenliğinde giderek daha belirleyici bir aktöre dönüştüğünü vurguladı. ABD’nin küresel liderlikten çekildiği, Rusya tehdidinin arttığı ve Ukrayna’nın savunmada kaldığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu yazdı.

“Avrupa güvenliği Türkiye olmadan düşünülemez” sözlerine yer verilen yazıda, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişi, Baykar’ın Leonardo ile işbirliği ve Avrupa’nın mühimmat ihtiyacına karşılık verebilecek kapasitesi ön plana çıkarıldı. Ukrayna’daki rolü, Karadeniz’de olası barış gücüne liderlik isteği ve Avrupa savunma bütçesinden pay alma hedefiyle Türkiye’nin jeopolitik konumunu güçlendirdiği belirtildi. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi ardından her iki taraftan yapılan yazılı açıklama görüşmenin yapıcı geçtiği ve bölgedeki barış süreçlerine destek olacağı belirtildi. Olumlu geçen telefon görüşmesi ardından ikili ilişkilerin yolunda gittiği, Rusya-Ukrayna savaşını bitirmede işbirliği yapacaklarını dile getirildi. Her iki devlet adamının birbirlerini davet ettiklerini de not etmemiz gerekiyor. ABD-Türkiye hatta AB-Türkiye ilişkilerinin yerinde gitmesi, fon akımları için de oldukça önemli bir gösterge olduğunun altını çizelim.

İngiltere’de zayıf veriler, BoE’den beklenen faiz indirimi, Almanya’da güven sorununa rağmen, Trump’ın zayıf dolar oyun planına paralel hem EUR hem de GBP dün dolar karşısında sert bir şekilde değer kazandı. Altın 3,500 dolar zirvesi sonrası yaşanan 300 dolar büyüklüğünde geri çekilme ardından kâr satışlarının bitmesi ile dün yönün tekrar yukarı çevirerek döndüğünü, altının ise 3,435 dolar seviyesine kadar tekrar yükseliş kaydetti. Asıl fiyat hareketinin ise son günlerde brent cinsi ham petrolde yaşandığını not etmemiz gerekiyor. Londra piyasalarının kapalı olduğu hafta başı bir kez daha 58 dolar seviyelerinin ortalarına kadar gelerek son dört yılın en düşük seviyesini test eden brent petrol, dün 62 dolar seviyesine kadar toparladı. OPEC+’ın üst üste ikinci ayda üretim artışını hızlandırma kararı alması, küresel ticaret gerilimlerinin talep görünümünü belirsizleştirmesiyle birlikte arz fazlası endişelerini artırdı. Uzun süredir petrol konusunda temkinli duruşumuzu koruduğumuzu okurlarımız hatırlayacaktır.

Brent cinsi ham petrolün varil fiyatının gerilemesi her ne kadar Türkiye’nin cari işlemler dengesi ve enflasyonla mücadelesinde önemli bir yer tutsa da, ya da yukarıda da belirttiğim üzere ekosistem şu anda Türkiye pozitif görünüm sunsa da, 19 Mart sonrası dönem baz alındığında, hâlen daha Türk mali piyasalarında kırılgan görünümün devam ettiğini söylemem gerekiyor. Mesela, ordunun cephanesi misali TCMB’nin de swap hâriç net döviz rezervleri hâlen daha istenilen düzeyde toparlanamadı. Londra’nın tatil olduğu 5 Mayıs valörlü işlemlerde, TCMB’nin net döviz pozisyonu her ne kadar 0,8 milyar dolar iyileşme kaydetse de, son yirmi dokuz iş gününün faturası yaklaşık 50 milyar dolar azalma olarak tüm çıplaklığı ile masa üzerinde durduğunu söylememiz gerekiyor.

Bu noktayı biraz daha açmak isterim. Şöyle ki, Cuma günü TCMB’den makro ihtiyati önlemler kapsamında pek çok sayıda önlem gelmişti. Öncelikle atılan adımların yegâne amacının son dönemde azalan TL ilgisini artırarak, artan döviz talebini de sınırlandırmak olarak gördüğümüzü not edelim. ︎Bu tedbirler bir yere kadar işe yarayacağını düşünsek de, TL’nin reel mânâda getiri sunmaya devam ettiği bir ortamda azalan güven ortamı düzelmeden, para politikası tek başına geniş spektrumlu antibiyotik misali her derde deva olamayacağını düşünüyoruz. TCMB’nin aldığı kararların bir yansıması olarak bankaların kaynak maliyetinin yükseleceği bunun da hâliyle kredi faizlerine yansıyacağını göz ardı etmemek gerekiyor. Normalleşme ve sadeleşme politikalarının izlendiği bir dönemde TCMB’nin pek çok sayıda önlem açıklaması, bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

TCMB hamlelerinin bankacılık sektörüne ilave yük getireceği beklentisi ile BIST Bankacılık endeksi pazartesi günkü işlemlerde %1,8 düşmesi ardından dün ise kayıplarının bir kısmını telafi etse de, 19 Mart’a göre bakılırsa, kayıpları %31’e taşındığını not etmemiz gerekiyor. USDTRY kuru 38,60 seviyesine yükselirken, CDS risk primi ise 345 puan seviyesine hafif de olsa gerilerken, iş gören faiz son dönemlerde olduğu üzere %48,99 seviyesinde yer aldı.

TÜİK Nisan ayı enflasyon rakamlarını duyurması ardından (aylık %3,0 yıllık ise %37,9) dün de mevsimsellikten arındırılmış aylık TÜFE enflasyonu %2,65 olarak açıklandı. Aylık değerlendirme raporunda enflasyonun ana eğiliminin Nisan ayında yükseldiği belirtildi. Yaşanan kur etkisi, zirai don etkisi, elektrik zammı gibi kalemlerden enflasyonun biraz yüksek gelmesi beklense de, korkulanın da altında kaldığını not edelim. Bunun da nedeninin soğumaya yüz tutan iç talep olduğunu düşünüyoruz. KKTC İstatistik Kurumu verilerine göre ise Nisan ayında yıllık enflasyon baz etkisi ile %40,96 seviyesine gerileyerek son kırk ayın en düşük seviyesini test etti.

Yeni gün başlangıcında, bir süredir tansiyonun yüksek seyrettiği Hindistan ve Pakistan hattında sıcak temasın gerçekleştiğini okuyoruz. Hindistan, topraklarında ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’de terörist altyapılara yönelik geniş çaplı hava saldırıları düzenlediğini açıkladı. Pakistan ise saldırılarda sivillerin ve camilerin hedef alındığını, beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü iddia etti; karşılıklı yoğun top atışları ve sınır çatışmaları yaşandı. Gerginlik, nükleer silaha sahip iki komşu ülke arasında son yirmi yılın en ciddi çatışmasına dönüşürken, BM ve ABD’den itidal çağrısı geldi. Saldırı haberleri Hint borsa vadeli işlemlerinde sınırlı düşüşe ve bazı hava yollarının uçuş iptallerine yol açtı. Hindistan rupisini baskı altına kalsa da, piyasa yansımasının şimdilik sınırlı kaldığını not edelim.

Gözler bu akşam KKTC saati ile 21.00’de FED’in açıklayacağı faiz kararına çevrildi. Faiz oranlarının sabit bırakılmasına kesin gözüyle bakılırken, karar ardından mikrofon karşısına geçecek Powell’ın konuşması büyük bir dikkatle takip edilecektir. Daha da önemlisi, Trump’ın karara tepkisinin sert olabileceğinden endişe ediyoruz. Hafta sonu ABD ve Çinli üst düzey yetkililerin İsviçre’de resmî ticaret görüşmeleri yapacaklarını duyurması piyasalarda iyimserlik yaratırken, Çin ekonomi yönetimi de artan zorluklarla mücadele kapsamında destekleyici adımlar attı. Çin Merkez Bankası, 10 baz puanlık faiz ve 50 baz puanlık zorunlu karşılık indirimi açıklarken, emeklilik fonlarının hisse senetlerine yönlendirilmesi gibi ilave teşviklerle birlikte bu adımlar piyasalar tarafından olumlu karşılandı.

Yeni gün başlangıcına damga vuran önemli gelişmeler ardından Yuan zayıflarken, Euro, Yen ve Sterlin dün dolar karşısında elde ettikleri kazanımlarını geri verdi. Hatta, nükleer başlığa sahip iki ülke arasından yaşanan gerilime rağmen, ticaret görüşmelerine odaklanan altın 3,380 dolar seviyesine geri çekildi. Geceyi düşüşle tamamlayan ABD borsalarının vadeli işlemleri güne yükselişle başlarken, pasifiğin diğer ucunda da ılımlı bir tablo görüyoruz: Kore ve Şangay borsaları sırası ile %0,5 oranında yükseldi. FED toplantısına kadar bekle ve gör stratejisinin ağır basarak günün göreceli olarak sakin geçmesini bekliyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.