GÜNCEL
2023-Dünyanın Faşizmleri
Sermayenin şu anda altından kalkamadığı dünya siyasi arenasındaki gerilim bir ileri bir geri ilerliyor; bölgesel savaşlarla başa sarıyor, yorulup dinleniyor ama ilerliyor.

Yayınlanma:
2 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
1990’lı yıllardan başlayarak 2010’lu yıllar boyunca küresel mali sermaye emekçilerin yaşam koşullarını ağırlaştıran neoliberal ajandasını dünyada artık çelişki ve çatışmaların kalmadığı biçimindeki postmodern iddia eşliğinde yürürlüğe sokmuştu. Bu ajanda sol, ‘merkez’, merkez sağ partilerle yürütüldü ve artık sol ve sağ diye bir şeyin kalmadığı, herkesin aynı gemide olduğu ilan ediliyordu.
Fransa’da işçilerin kazanılmış haklara kapsamlı bir saldırı paketi olan Juppe Planı’na karşı haftalar süren eylemleri durumun pek de öyle olmayacağını, dünyanın emek ve sermaye gibi iki kutba ayrılmış halinin devam edeceğini gösteriyordu. Latin Amerika halkları özelleştirmelere, emeklilik yaşının yükselmesine, eğitimin paralı hale getirilmesine karşı mücadele etmekteydiler. Ortamı bir süre Chavez gibi ABD karşıtı ulusal burjuva liderler, Lula ve Dilma Roussef gibi eski gerillalar, solcu bilinen İçi Partisinin Blair’i yönetti fakat dünya çalkalanmaya devam etti ama yaygın bir hayal kırıklığı yaratarak; çünkü düzen aynı düzendi.
Yunanistan direnişi, Arap isyanları, Trump karşıtı eylemler, iki yıl sonra domino etkisiyle yayılan halk hareketleri ve pandemiden az önce patlayan yeni bir dalga halkların tepkisini kayıt altına aldı. Bunlara Fransa’da Sarı Yelekliler hareketiyle İngiltere’de çok sayıda sektör işçilerini harekete geçiren eylemleri de eklemek gerekir.
Çatışmasızlık vaadi metropol ülkelerde de periferide de bir yalan olmuştu. Halkların açıkça karşı karşıya geldiği özelleştirmeci yönetimlerin devrilmesiyle birlikte sisteme aparatı bu kez yeni radikal sağ, popülist veya faşist olarak adlandırılan liderlerin iktidara taşındığı bir süreçle format atıldı.
Bu tür liderler gökten zembille inmedi elbette, yükselen bir grafik çizen kitle tabanı da oluşturmuşlardı. İşsizlik, yoksulluk, açlık ve yüksek enflasyonla boğuşan emekçilerin radikalleştiği böylesi dönemlerde demokratik, refah içinde yaşanan, sosyal politikaların işlediği bir değişim eşliğinde geleceğe kefil olarak halk hareketini örgütleyen eski sosyalist ve sol örgütler zaten ağır bir yenilgiye ve kimileri de yozlaşmaya maruz kaldıklarından, üstelik kötüleyici bir iktidar propagandasının altında, sahadan çekilmişler ve kitleler kendi haline bırakılmışlardı. Bunun sonucu ulusa ait mitleri ya da eski imparatorlukları yeniden kurma hayalini kışkırtarak halkı kurtaracaklarını vadeden sayısız faşizan örgütün ve partinin belirmesiydi.
Macaristan’da Orban, Polonya’da Donald Tusk, Hindistan’da Modi ve Türkiye’de Erdoğan, Arap ve Ortadoğu ülkelerinin kadim diktatörlük sistemleri de eklendiğinde dünyanın başlıca faşizan çehrelerini oluşturuyorlar. 2022 yılında yapılan seçimlerde Hollanda da göçmen düşmanlığıyla prim yapan Geert Wilders ve Arjantin’de ‘deli’ namlı Javier Milei’nin, İsrail’de altıncı kez Netanyahu’nun iktidara gelmesi, Yeni Zelanda’da benzer eğilimdeki bir iktidarın kurulması dünya kapitalizminin artık eskisi gibi yönetilmeyeceğini, faşizmin sınırlarında dolaşan partilerin, direksiyonun başına geçtiğini gösteriyor. Sırada geçen seçimde cumhurbaşkanlığında ikinci tura kalan Le Pen var, Brezilya’nın Bolsanaro’sunun gözü de yeniden iktidar olmakta.
Milei seçilir seçilmez devlet kurumlarının ve bakanlıklarının tabelalarını bir tahtanın üzerinden sökerek şov yaptı. Kadın haklarına saldırdı ve bundan sonra her kararı kendisinin vereceğini ilan etti.
Parlamenter rekabetin sürdüğü fakat giderek yasama ve yürütmenin tek adamlarda merkezileştiği yönetim biçimini eski faşizmlerle kıyaslamak doğru olmaz. Ancak kitleleri efsanelerle uyutan eski faşizmin irrasyonalizmi Aydınlama’dan bu yana kurallara, tasnife, kesinliklere dayalı bir yönetim aklının yerini aldı. Milei’de en keskin içimde bedenleşen bu irrasyonalizm yeni faşizmin alametifarikası. Diğer liderler de aynı delilik reflekslerini bu nedenle değişen derecelerde gösteriyorlar.
ULUSUN DÜŞMANLARI VE KURTARICILARI
Mevcut dünyadan bıkmış olan ama bu durumu değiştirebilecek örgütlü güce ve bilince sahip olmayan kalabalıkların bir kısmını mobilize eden bu süreç, ulusun kurtuluşu davasının düşmanlara ve kurtarıcılara ihtiyacı vardı ve bunları çıkardı. Dünyanın demografik haritasını değiştiren yoğunlaşmış göç hareketi en yoksul ülkelerin bedbaht emekçilerini ölüm pahasına ekonomisi gelişkin ülkelere doğru süpürürken, bu sınıf mücadelesi bakımından deneyimsiz ve kayıtsız iş gücünden sınırsız biçimde yararlanan sanayi ve hizmet sektörü için göçmen düşmanlığı söylemi hem yerli emekçilerin hem de yeni gelenlerin kuşatılmasını sağlıyor.
Yoksulluğun, işsizliğin, düşük ücretin sorumlusunun yerli işçilerin işlerini elinden alan, haklarını geriye çeken göçmenler olduğu propagandasının karşılık bulduğu bu ortamda genişlemiş emek saflarını ayrıştırmanın da mazereti.
Amerika’yı yeniden ‘büyük’ yapmak, eski Macaristan İmparatorluğu’na dönmek ya da Osmanlı İmparatorluğu topraklarında hak iddia etmek gibi iktidar retorikleri gibi fetih ve savaşla büyüme stratejisi yayılıyor. Bu gerçekte birikmiş yeniden değerlenebilmek için ihtiyaç duyduğu genişlemiş pazar, dolaşım, yatırım coğrafyalarının mitsel karşılığı. Adı faşiste çıkmamış partileri bile hızla geriye çekiyor.
Yeniden paylamış süreci şiddetli bir rekabet eşliğinde sürerken vurucu insan kaynağı kara bayrakların altına diziliyor. Almanya’nın Savunma Bakanı Pistorius “Ordumuz Avrupa’da çıkacak bir savaşa hazır olmalı, halk arasında daha fazla ülke savunmasına yönelik bir zihniyet değişikliği” çağrısında bulunurken epey uzak görüşlüydü. Yeni faşizmler işçi sınıfı ve emekçilerin algılarının değişimi ve saldırgan eğilimlerinin geliştirilmesine oynuyor. Nüfus terbiyesi bir gereklilik oldu.
İRRASYONEL VEYA AKLISELİM
Bu genel tablo içinde burjuvazi yasal düzenini kendi elleriyle dejenere ediyor. Sermayenin şu anda altından kalkamadığı dünya siyasi arenasındaki gerilim bir ileri bir geri ilerliyor; bölgesel savaşlarla başa sarıyor, yorulup dinleniyor ama ilerliyor. Kendisiyle birlikte kürenin yıkımını hazırlıyor.
Ancak bu durumda halkların, sınıfların mücadele potansiyeli ortadan kaldırılabilmiş değil. Emeğin bulunduğu kutup İsrail saldırganlığını kınama eylemlerinde, işçi haklarına saldırılarda olduğu gibi, kendisini bölünmeye maruz bırakan saflaşmaları dağıtarak faşizme karşı bir potansiyeli de geliştiriyor.
Kürenin selameti, küresel mali sermayenin irrasyonelliğinin değil halkların aklıseliminde yatıyor.
Faşizmin delileri
Hollanda seçimlerinde Geert Wilders’in yüzde 23 oranında oy ve 150 üyeli Hollanda Parlamentosunda 37 sandalye kazanarak başa geçmesi ve Arjantin’de Javier Milei’nin yüzde 30 civarında oyla iktidara gelmesiyle birlikte ‘sağ popülizm’in veya faşizmin yükselişinin sebepleri üzerine kazı çalışması yeniden başlamış görünüyor. Macaristan, Polonya, Hindistan, Türkiye, İtalya ve Bolsanaro’lu Brezilya’yı, burjuva demokrasisinin kalesi olarak görülen İngiltere’nin muhafazakar iktidarını, Fransa’da Le Pen’in yükselişini, Yeni Zelanda’nın yeni hükümetini de buna eklersek ‘yükseliş’ trendine, birbirine benzemeyen iki ülkenin daha dahil olması ister istemez tedirginlik yaratıyor.
‘90’lardan itibaren yaklaşık 15 yıl kadar Latin Amerika ülkelerini yöneten eski gerilla veya sol gelenekten isimlerin yaydığı eski iyimserlik yok artık. Bunların çoğu kirli ilişkilere, rüşvete karıştıkları gibi, neoliberal soygun ve sömürü düzeninin alabildiğine semirmesine yol açarak miatlarını doldurup gitmişlerdi. Sonra atmosfer değişti. Öncekilerin hırsını mekanın daha hırslı diktatörleri dolduruyor.
Trump gibi, ikinci seçimde yenilince kaslı, dövmeli adamlarını kongre basmaya sevk eden bir pop figürün pervasızlığını elindeki testereyle katmerlendiren ve adı deliye çıkan Milei, dünyanın zıvanadan çıkmışlığının şimdiki simgesi. Hollanda’da Geert Wilders faşizmi karşısında seçmeni Dilan Yeşilgöz’ün ondan aşağı kalmayan gericiliğiyle sınayan siyasal sistem de göz önünde bulundurulduğunda aklını yitirmenin boyutunun epey büyüdüğü söylenebilir. Her yeni gelenle faşizm biraz daha yayılma imkanı buluyor. Burası psikiyatristlerin alanında kalsın ama göz de görüyor hani.
İsrail’in Filistin’e saldırılarına destek vermek için Netanyahu’nun ayağına koşan ‘liberal’ liderlerin motivasyonu ile taze faşist liderlerinki arasında bir fark olmadığını da görüyor göz. Ne oluyor da dünya kara gömleklilerin aktüel taşıyıcılarıyla doluyor.
Çünkü yerkürenin yeniden paylaşımının gündeme gelmesiyle birlikte devlet teşvikleri ve ucuz emekten el konulan muazzam artı değerle birikmiş sermayenin yeniden değerlenme alanları kazanabilmek için verdiği kavga, fay hatlarını germiş bulunuyor. İkincisi; başlıca emperyalist devletlerin ortak politikalarından yılmış yoksulların yeni yaşam alanları bulmak için ölüm pahasına aktığı ülkelerdeki iş gücü rekabeti yerli ve göçmen işçiler arasındaki gerilimi artırdıkça devletlere nüfuz mühendisliği için bir fırsat da doğuyor. Faşizmin başlıca retoriği olan ‘biz’ ve ‘onlar’ ayrımında düşman deposunu dolduruyor göçmen emekçiler. Böylece giderek yoksullaşmanın sorumlusu olarak ucuz iş gücü kaynağı göçmen varlığına işaret edilebiliyor. Artı değer depoları doluyor ve sermayenin değerlenme ihtiyacını büyütüyor.
Üçüncüsü; sermaye düzeni eşitsiz ve sıçramalı gelişim içindedir ki bazı ülkelerin iktisadi olarak öne çıkmasını diğerlerinin gerilemesi takip eder. ABD sermayesinin Çin kapitalizminin büyümesi karşısında göreli gerilemesi kuşkusuz bu dengesizlik içinde fırsatlar yarattı. Türkiye gibi imparatorluk varisi, Hollanda gibi kapitalizmin başlangıcındaki en büyük sömürgeci ülkelerin hırsını tetikleyen de bu dengesiz büyüme içindeki fırsatlar ve vaatler oldu.
Kendi yurttaşlarına geçmişi geri getirmek vaadinde bulunan faşizan liderlerin Hollanda’yı geri alacağız, yeniden büyük Amerika ya da Yeni Osmanlı sloganları önceki kuşaklardan daha zor koşullarda yaşayan ve giderek gerileyen nüfusu etkileyebiliyor. Sloganların içeriğini kendi durumlarından yola çıkarak doldurabildikleri mottolar seçmenlerin oy tercihini etkiliyor.
Dünya tekelleri paylaşım sürecindeki şiddetli rekabeti gerilimler, şiddeti artan uzun süreli bölgesel savaşlar, dengesiz ortaklıklar kurarak yatıştırmaya çalışırken çözmeye çalıştıkları İskender düğümünün karşısına ortaya testereli deliler çıkarması normal. Ama Hitler’in akıl sağlığı da bir sebep değil, sonuçtu.
O delilerden birinin, başlattığı iki savaşı da kaybetmiş Almanya’nın Savunma Bakanı Pistorius “Ordumuz Avrupa’da çıkacak bir savaşa hazır olmalı, halk arasında daha fazla ülke savunmasına yönelik bir zihniyet değişikliği” çağrısında bulunuyor ve Yahudi sermayesiyle daha İkinci Dünya Savaşı’nda kurulmuş ilişkileri bugüne uyarlamak için kendi ülkesindeki Nazi rejiminin geçmiş antisemitizmini şimdi İsrail siyonizmine destekle temize çekmeye çalışıyor.
Almanya Savunma Bakanının telaffuz ettiği zihniyet değişimi dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin algı yönetimi anlamına geliyor.
Arjantin’in yeni başkanı beyaz bir tahtadan içinde Kadın Bakanlığının da olduğu bakanlık tabelalarını söküp fırlatırken emekçilerin pek de hayrını görmediği mevcut sistemin görünür kalelerini yerle bir edeceği mesajını veriyordu. Kendilerine yüzde yüz elli enflasyondan, açlık ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyen sistemin zaten yerle bir olmasını isteyen Arjantin halkının değişim isteğine kendi uğursuz seçeneğini açmış oldu hem de azınlık oyuyla.
Dünya halkları örgütsüzleştirilerek kendi güçlerine epeydir güvensizleştirildiler. Dünya burjuvazisinin zaten ıskartaya attığı kendi ‘demokrasi’si zihniyet operasyonundan geçen emekçilere birtakım deli kurtarıcıları veya hukuk tanımaz maceraperestleri seçenek olarak çıkarıyor sadece.
Kesinlikleri olan, yasal bir dünyayı emekçiler kendi mücadeleleriyle kurmuşlardı. Yeni gelenlerin, yani faşist liderlerin en büyük derdinin halkın mirasının ve kesinliklerin emekçiler aleyhine tasfiye edilmesi olduğu ortada. Kendi şovlarını, gel geç akıllarını yasallığın, altı boşalmış hakların alternatifi olarak sunmaları da bundan. Sınırsız, engelsiz yol almak isteyen sermayenin kural tanımaz hareketine yol açmak, savaşa hazırlamak için. Örgütsüz halkları boş vaatlerle oyalamak için.
Tarihte örneği çoktur.
Nuray SANCAR-Evrensel
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Yayınlanma:
4 saat önce|
01/07/2025Yazan:
BankaVitrini
Gündemin bir süredir en çok konuşulan başlığı olan CHP Kurultayı’nın iptali davası, merakla beklenirken 8 Eylül tarihine ertelendi. Masadaki riskler tüm netliğiyle yerini korusa da, kısa vadeli siyasi tansiyonun düşmesi ve müzakere için zaman kazanılması piyasalarda iyimserlik yarattı. Öte yandan, uzun süredir beklenen 19 Temmuz TCMB toplantısında faiz indirimi artık neredeyse kesinleşmiş görünüyor. Ancak akıllardaki asıl soru giderek daha yüksek sesle soruluyor: Merkez Bankası 18 gün daha beklemeden, olağanüstü bir toplantı yaparak sürpriz bir adım atar mı?
Hatırlanacağı üzere, 19 Mart sonrasında değişen siyasi atmosferin Türk Lirası ve TL cinsi varlıklar üzerinde yarattığı tahribatı sınırlamak amacıyla TCMB politika faizini %42,50’den %46,00 seviyesine yükseltmiş, ardından bir süre piyasayı %49,00 seviyesindeki gecelik borç verme faizi ile fonlayarak makro ihtiyati sıkılaştırma adımlarını devreye almıştı. Ancak azalan jeopolitik riskler ve iç siyasi tansiyondaki yumuşamayla birlikte, otoritenin hem miktarsal hem de oransal sıkılaştırma sürecini hızla normalleşmeye bırakmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda, Haziran toplantısında faizi sabit tutan TCMB’nin Temmuz ayında 350 baz puanlık bir indirimle politika faizini yeniden %42,50 seviyesine çekmesini ve faiz koridorunu daha simetrik bir yapıya kavuşturmasını öngörüyoruz.
Dün bu beklentiyi fiyatlayan iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi, yaklaşık iki puan düşüşle %40,1 seviyesine geriledi. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetleri dünkü gelişmeleri büyük bir coşku ile karşıladı. Özellikle, faiz indirimlerinin yarayacağı lokomotif endeks bankacılık hisseleri alımların eşliğinde göz kamaştırıcı bir şekilde günü neredeyse %10 artışla tamamladı! Bültenlerimizde uzun bir süredir harketin bankacılık hisseleri ile başlayacağına yer vermiştik. Ana endeksin de dün günü %5’in üzerinde artışla tamamladığını ve teknik mânâda önemli bir direnç olan 9,750 seviyesinin üzerine yükseldiğini not edelim. Hatırlanacağı üzere, TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılı finansal araçların ‘reel’ getiri oranlarına bakarsak, Borsa İstanbul 100 endeksinin %16,71 götürü sağladığını not edelim. Küresel borsa endeksleri arasında Borsa İstanbul’un negatif getiri sunan ender endeksler arasında yer alması, yukarı yönlü potansiyel açısından önemi bir bilgi verdiğini düşünüyoruz! Yabancı indinde beş yıl vadede Türkiye risk primi (CDS) risk primi 292 baz puan seviyesine kadar gerilerken, USDTRY kuru ise karar öncesi 39,91 seviyesine kadar yükselmesi ardından 39,75’e kadar gevşeyip günü 39,80 seviyelerinde tamamladı.
Dün her ne kadar gözler CHP kararında olsa da, makro cephede Mayıs ayı dış ticaret verileri ve istihdam raporu takip edildi. TÜİK verilerine göre, ihracat %2,6 artışla 24,8 milyar dolar, ithalat ise %2,7 artışla 31,5 milyar dolar oldu. Bu sonuçla dış ticaret açığı %2,7 artışla 6,6 milyar dolar oldu. Bir önceki ay gerçekleşen 12,1 milyar dolar açık ardından Mayıs rakamları bir nebze de olsun ılımlı bir tabloya işaret etti. Öte yandan, TÜİK Mayıs ayı istihdam raporunu da yayımladı. Buna göre, manşet işsizlik oranı 0,2 puan azalışla %8,4’e geriledi. Metodolojisi nedeniyle manşet işsizlik yerine bizler daha geniş tanımlı bir gösterge olan atıl işgücü oranını takip ediyoruz. Bu oran %31,0 ile geçen aya göre (%32,1) bir tık da olsun gerilemiş olsa da, tüm zamanların en yüksek düzeylerinde olduğunu not edelim. Daha basit bir anlatımla, zamana bağlı eksik istihdam, iş bulma umudunu kaybetmiş olanlar, çeşitli nedenlerle iş aramayanlar gibi TÜİK’e göre işsiz sayılmayan ama işgücünde de olmayan nüfusun üçte biri gibi devasa bir kitlenin olduğunu görüyoruz!
Öte yandan, dün Türk-İş’in Haziran ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı raporunu yayımlandı. Buna göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı 26,115 TL oldu. Türkiye’de asgari ücretin 22,105 TL olduğunu not edelim. Ankara’da mutfak enflasyonu (gıda fiyatları) bir önceki aya göre %4,1 artış kaydetti. Yıllık gıda enflasyonunu %37,6 oldu. Yoksulluk sınırı ise 85,066 TL oldu. Türk-İş verilerinin işaret ettiği gıda fiyatlarına önemli bir referans olarak kabul ederek eskiden enflasyon hakkında tahmin yürütmeye çalışırdık. Lâkin bu korelasyonun iyice azaldığının not edelim keza TÜİK geçen ay gıda enflasyonu eksi %0,7 olarak hesaplarken, Türk-İş’in bir ay önceki veri setinde gıda %4,4 artış kaydetmişti. Gözler bu noktadan sonra bugün İTO verileride, perşembe günü ise resmî TÜİK verilerinde olacaktır. Anketlere göre TÜFE’nin Haziran ayında aylık %1,6 artış kaydetmesi ve yıllık gerçekleşmenin de %35 seviyesinde kalması bekleniyor.
Yurt dışı cephede ise, 2025 yılının ilk yarısında doların son 50 yılı aşkın sürenin en sert düşüşünü yaşadığının altını çizmemiz gerekiyor. Ani politika değişiklikleri, merkez bankasının (FED) bağımsızlığını sorgulanması ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye dair işaretler, rezerv para birimine olan güveni sarsmaya devam ederken, Dolar Endeksi (DXY) yılın ilk yarısında %10,8 gerileyerek başlıca gelişmiş ülke para birimleri karşısında belirgin şekilde değer kaybetti. Dolar, İsviçre frangı karşısında %14,4, Euro karşısında %13,8 ve İngiliz sterlini karşısında ise %9,7 değer yitirdi.
Trump faiz indirimi konusunda FED üzerindeki baskısını artırarak, Powell’a dünya genelindeki faiz oranlarını içeren el yazılı bir not gönderdiğini okuyoruz. Notta, ABD politika faizinin Japonya’nın %0,5’i ile Danimarka’nın %1,75’i arasında olması gerektiği belirtilirken, Trump sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Faizi çok daha fazla düşürmelisiniz. Yüz milyarlarca dolar kaybediliyor” diyerek politika faizinin %1’e çekilmesi gerektiğini savundu. Trump’ın Powell üzerindeki baskısının arttığı bu dönemde, Hazine Bakanı Bessent, Powell’ın görev süresinin Mayıs 2026’da sona ereceğini hatırlatarak, yerine geçecek ismin belirlenmesi için hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Bu gelişmelerin doların elini daha da zayıflattığını not etmemiz gerekiyor. ABD ticaret savaşına soyunduğu bir zamanda, bacalar tütsün, çarklar dönsün, ABD vatandaşları daha çok iş bulsun diye uğraşırken, hâliyle her iş adamı gibi düşük faiz oranı talep ediyor. Lâkin, amiral geminin kaptanını ağır sözlerle eleştirmesi ve “yine çok geç kalacaksın” minvalinde açıklamalar ile işler kötüye giderse, hedef tahtasına Powell’ı yerleştirecek bir politika da benimsediğini görüyoruz.
ABD Başkanı Trump, 9 Temmuz’da sona erecek geçici gümrük tarifesi süresi yaklaşırken, Japonya ile yürütülen ticaret görüşmelerine yönelik memnuniyetsizliğini dile getirdi. Japonya’nın Amerikan pirinci ithalatına direnç göstermesini eleştiren Trump sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, iyi niyetle müzakere etmeyen ülkelere yönelik yeni tarife oranlarının belirleneceği ve Trump’ın bu konuda ekibiyle görüşeceği belirtildi. Hazine Bakanı Bessent ise, iyi niyetli görüşmeler yürüten ülkelere süre uzatımı düşünülse de bu kararın yalnızca Trump’a ait olduğunu vurguladı. Bessent, anlaşmalarda son günlere doğru yoğunluk yaşanmasını beklediklerini belirterek, ticaret ortakları üzerindeki baskının sürdürüleceğini söyledi.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlaması ardından bu sabah vadeli işlemlerde hafif de olsa kırmızı rengin göze çarptığını görüyoruz. Öte yandan, Trump’ın tarife artışı uyarısı ve Hazine Bakanı Bessent’in 9 Temmuz’a kadar ciddi artışların duyurulabileceğini söylemesi, yatırımcı güvenini zayıflatarak Pasifik’in diğer tarafına da olumsuz yansımış. Asya piyasalarının gösterge endeksi Japonya borsası Nikkei, son beş işlem gününde yaşanan güçlü yükselişin ardından bu sabah %1 geriledi. Haziran ayında Nikkei %6,6 yükselerek Şubat 2024’ten bu yana en iyi aylık performansını sergilemişti.
Ticaret görüşmelerine yönelik açıklamalar ardından altının ons fiyatı bu sabah yeniden 3,320 dolar seviyesine yükselirken, gümüş ise 36 dolar etrafında hareketini devam ettirdi. Bitcoin ise son bir haftadır 108bin dolar seviyesinin kıyısında bir sonraki hareketi için enerji biriktirmeye devam ettiğini görüyoruz. Yukarı yönlü harekete daha çok prim veriyoruz. İlk nazarda 108,500 akabinde ise 113bin dolar seviyesinin aşılması ile asıl beklediğimiz hareketin de başlayacağını düşünüyoruz.
Mali piyasaların gündeminde bugün FED Başkanı Powell’ın konuşması, ISM imalat verisi ve JOLTS açık iş sayısı takip edilecek. Yarın ADP özel sektör istihdam verisi, perşembe ise kritik haziran istihdam raporu takip edilecek. Cuma günü ABD piyasaları kapalı konumda olacak. Açıklanacak özellikle istihdama yönelik veriler, faiz indirimi beklentileri açısından yakından takip edilecektir. Bu haftanın Türkiye cephesinde ise en kritik makro verisi kuşkusuz perşembe günü açıklanacak Haziran ayı enflasyon rakamları olacağını bir kez daha hatırlatalım.
Borsa İstanbul

Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesinde Maliyet ve Yeniden Değerleme Modelleri
Maddi duran varlıklar, işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için sahip oldukları fiziksel varlıklar arasında yer alır. Bu varlıkların finansal tablolara doğru şekilde yansıtılması, hem yatırımcıların hem de finansal analiz yapanların sağlıklı kararlar alabilmesi açısından büyük önem taşır. Uluslararası Muhasebe Standartları çerçevesinde, maddi duran varlıkların finansal tablolarda gösterimi için iki temel model mevcuttur: maliyet modeli ve yeniden değerleme modeli.
1. Maliyet Modeli
Maliyet modeli, bir varlığın ilk muhasebeleştirilmesinden sonra, finansal tablolarda maliyetinden birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü zararları düşülerek gösterilmesini esas alır. Bu yaklaşımda varlık, edinildiği tarihteki maliyet değerine sadık kalınarak bilançoda yer alır. Bu yöntem; basit, anlaşılır ve uygulaması görece kolaydır. Ancak ekonomik ortamda meydana gelen değişimlerin, özellikle enflasyonist etkilerin, varlığın gerçek değerini yansıtmasını engelleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Yeniden Değerleme Modeli
Yeniden değerleme modeli ise, maddi duran varlıkların gerçeğe uygun değeri üzerinden muhasebeleştirilmesine olanak tanır. Bu modelde, varlıkların güncel piyasa değerleri düzenli olarak ölçülür ve finansal tablolarda bu güncel değerler üzerinden yer alır. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için gerçeğe uygun değerin güvenilir bir biçimde ölçülebilir olması gerekir.
Yeniden değerleme sonucu oluşan tutar, yeniden değerleme tarihindeki gerçeğe uygun değerden, sonraki dönemlerdeki birikmiş amortisman ve değer düşüklüğü zararlarının çıkarılmasıyla belirlenir. Varlıkların değerleri önemli ölçüde değiştiğinde yeniden değerleme yılda bir kez yapılmalıdır. Eğer değer değişimi önemsiz düzeydeyse, bu işlem 3 ila 5 yılda bir gerçekleştirilebilir.
Bu yöntemle finansal tablolar daha gerçekçi bir varlık değerlemesi sunar; ancak değerleme işlemlerinin karmaşıklığı, maliyetleri ve değerleme sıklığının doğru belirlenmesi gibi uygulama zorlukları içerir.
3. Uygulamada Önemli Hususlar
-
Bir varlık sınıfındaki tüm kalemler eş zamanlı olarak yeniden değerlemeye tabi tutulmalıdır. Bu, aynı varlık grubunda farklı tarihlerde yapılan değerlemelerin finansal tabloları yanıltıcı olmasının önüne geçmek içindir.
-
Alternatif olarak, kısa sürede tamamlanacak ve güncelliğini koruyacak şekilde dönüşümlü yeniden değerleme de yapılabilir.
-
İlk kayıt ve ölçüm aşamasında tüm duran varlıklar maliyet bedeliyle kayda alınır. Ancak sonraki ölçümlerde işletme tercihini maliyet modeli veya yeniden değerleme modelinden yana kullanabilir.
4. Değer Düşüklüğü Testi
Maddi duran varlığın finansal tablolarda gösterilen defter değeri ile geri kazanılabilir tutarı karşılaştırılır. Geri kazanılabilir tutar, kullanım değeri ile net gerçeğe uygun değer kıyaslanarak büyük olanı esas alınır. Eğer defter değeri, geri kazanılabilir tutardan yüksekse, bu fark kadar değer düşüklüğü zararı kaydedilir.
BANKA HABERLERİ
İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı
İş Bankası Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk dijital Eurotahvil ihracını gerçekleştirdi.

Yayınlanma:
22 saat önce|
30/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Euroclear tarafından işletilen Dijital Finansal Piyasa Platformu (D-FMI) kullanılarak ihraç edilen Eurotahvil, 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen deprem felaketlerinden etkilenen illerdeki kişilerin, çiftçilerin, mikro ve küçük işletmelerin finansmanı için kullanılacak. İşlemde Citigroup Global Piyasalar ile Citibank Londra Şubesi dealer ve ajan banka rolleriyle görev aldı.
“Dijitalde doğmuş tahvil” (Digitally Native Note) olarak adlandırılan tahvil, Dağıtık Defter Teknolojisi (DLT) kullanılarak ihraç edildi. Söz konusu teknoloji; güvenli ve merkezi olmayan kayıt tutmayı sağlıyor; tahvillerin ihraç edilmesini ve takasını da kolaylaştırıyor. Bu sayede ihraç edilen Eurotahvilin takası da işlemin fiyatlandırıldığı gün içerisinde sonuçlandırıldı.
Türkiye’de ve gelişmekte olan bir piyasada özel bir banka tarafından blokzincir teknolojisi kullanılarak yapılan ilk Eurotahvil ihracı
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, konuya ilişkin değerlendirmesinde, ikinci yüzyılına adım attıkları 2025 yılında, Türkiye’de ve gelişmekte olan piyasalarda özel bir banka tarafından ilk dijitalde doğmuş Eurotahvil ihracını gerçekleştirmekten duydukları memnuniyeti vurgulayarak şunları söyledi:
“Türk bankacılık sektörünün uluslararası finansal piyasalarına erişim gücü, gelişmişlik düzeyi ve yeni teknolojilere hızlı adaptasyonunun teyidi niteliğindeki bu işlem, İş Bankası’nın dünyadaki yeni teknolojileri hayata geçirmedeki öncü rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu ihracımızı, blokzincir teknolojisinin sermaye piyasaları işlemlerinde kullanımına örnek oluşturması açısından kıymetli buluyorum. Finansal piyasa enstrümanlarının sürekli gelişen teknolojilerle çeşitlenmesinde öncü rol oynamaktan da ayrıca gurur duyuyoruz. İşlemin dayandığı teknolojinin yanı sıra elde edilecek kaynakların deprem bölgesindeki üretici kesimlerce kullanılması ise işlemin önemini artıran bir diğer temel unsur.”
IFC Genel Müdürü Makhtar Diop da şöyle konuştu:
“Bu yatırım, finansal inovasyon alanında önemli bir dönüm noktası olup, Türkiye’nin ilk dijital tahvili olma niteliğini taşıyor. Bir blokzinciri platformunda ihraç edilen söz konusu tahvil, Türkiye’de depremden etkilenen işletmelerin finansmana erişmesine yardımcı olacak. Bu işlemle tahvil piyasasında yeni dijital teknolojileri kullanarak finansmanı daha erişilebilir hale getiriyor ve en çok ihtiyaç duyan taraflara kritik önemi haiz sermayeyi yönlendirerek depremden etkilenen bölgenin yeniden inşa ve toparlanma süreçlerini destekliyoruz.”
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (850)
- BANKA ANALİZLERİ (140)
- BANKA HABERLERİ (3.151)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (454)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.856)
- GÜNCEL (3.259)
- GÜNDEM (3.211)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.260)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (479)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.070)
- Ali Coşkun (27)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (65)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (574)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Borsa İstanbul: Ankara’dan abim gelmiş evde bir ‘bayram’ havası…

Maddi Duran Varlıkların Değerlemesi

İş Bankası’ndan dijital tahvil ihracı

ING üst düzey yöneticileri işten çıkarıyor

TEB, Dünya KOBİ Günü’nde çek karnesini ücretsiz sunacak

TOM Bank yaz dönemi için uzaktan çalışma modelini devreye aldı

30 HAZİRAN: AY SONU UYARILARI

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firma Finans Bilinci Neden Stratejik Bir Güçtür?

Finansın En Önemli 10 Formülü ve Önemi

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

SÖZCÜ: Bankalar 12 milyarlık borç sattı
- Dijital Mezarlık | Kripto piyasasında 300 milyar dolar buhar oldu 01/07/2025
- ENFLASYON NE ZAMAN AÇIKLANACAK? Haziran ayı enflasyon verileri beklentisi ne? Gözler TÜİK'te! 01/07/2025
- TEMMUZ AYI KİRA ARTIŞ ORANI 2025: Kira zammı (TEFE-ÜFE) ne zaman açıklanacak? Ev sahipleri ve kiracılar için kritik tarih! 01/07/2025
- İSTANBUL TOPLU ULAŞIM ÜCRET TARİFESİ 2025! Öğrenci, tam aylık İETT, metro, metrobüs, Marmaray ne kadar, kaç TL basıyor? 01/07/2025
- 2025 DOĞUM ÖDEMELERİ: Doğum (rapor) parası, çocuk yardımı ve emzirme ödeneği ne kadar? 01/07/2025
- Uzman isimden uyarı: Altında son alım fırsatları, euro ve altında düşüşleri kaçırmayın! 01/07/2025
- Son dakika: Bu akşam Sayısal Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 30 Haziran 2025 Çılgın Sayısal Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 30/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 1 Temmuz 2025 01/07/2025
- Galatasaray'dan sermaye artırım kararı 30/06/2025
- Baykar İtalyan havacılık şirketi Piaggio'yu bünyesine kattı 30/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (01.07.2025) 30/06/2025
- Trump'tan Powell'e mektup 30/06/2025
- Trump'tan Japonya'ya tarife tehdidi 30/06/2025
- Trump ABD'nin Suriye'ye yaptırımlarını sonlandırdı 30/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı