Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ekonomiye kötülük mü etmek istiyorsun, kuru artır yeter!

Yayınlanma:

|

✔ Enflasyonun suçluları yargılanırken hakim “Suçlu kalk” dese ayağa ilk fırlayacak döviz olur. Çünkü Türkiye’de her kur artışı, enflasyon getiriyor.

✔ Merkez Bankası perşembe günü kuru zıplatacak bir karar alırsa bizim fahiş fiyat denetimini daha da uzatmamız gerekir.

Bir fahiş fiyat tartışmasıdır gidiyor. Sanki enflasyon bu düzeylere ilk kez gelmiş gibi… Sanki enflasyonun bu düzeylere gelmesi kimler olduğu bir türlü bilinemeyen, belirlenemeyen gizli ellerin işiymiş gibi…

Ama kabul edelim bu sefer bir fark var. En azından sorumluların kimler olduğu daha somut bir şekilde dile getiriliyor.

Aracılar ve fırsatçılar; belli ki fiyatları yükseltenler onlar.

Peki fiyatların böylesine yükselmesine yol açan hükümetin ta kendisi olmasın!

Saçma mı geldi; “Hükümet fiyatların artmasını ister mi” diye bir düşünce mi aldı sizi?

Elbette “Fiyatlar artsın” düşüncesiyle yola çıkılmıyor, hareket edilmiyordur. Ama ya uygulanan yanlış politikalar bu sonucu doğuruyorsa?

Fiyatlar niye artar?

Önce şu basit soruya yanıt arayalım:

“Fiyatlar niye yükselir?”

Temelde iki neden vardır; arzın talebi karşılayamaması durumu, yani talep enflasyonu ve maliyetlerin çok hızlı artması, yani maliyet enflasyonu.

Bu iki nedenin dışında para arzındaki artış ve enflasyon beklentilerinin bozulması da enflasyona yol açar tabii ki.

Son dönemde Türkiye’de fiyat artışlarının hızlanmasına herhalde talep enflasyonunun yol açtığı söylenemez. Geriye kalıyor, maliyet enflasyonu.

Türkiye’de üretim maliyeti üstündeki en büyük baskı kaynağı çok belli değil mi, döviz kuru.

Zurnanın zırt dediği yere geldik işte!

Peki kuru kim artırıyor?

Türkiye’de enflasyonun en önemli nedeni çoğunlukla ama çoğunlukla döviz kurunun artması olmuştur.

Dolayısıyla Türkiye ekonomisine kötülük etmek isteyenin döviz kurunu artırması yeter!

Artır döviz kurunu, yaslan arkana ve seyret olan biteni!

Yönetimde olanlar elbette “Şu döviz kurunu bir artıralım da ekonomi alt üst olsun, fiyatlar tırmanıp gitsin” diye düşünmüyordur.

Niyet kötü değildir tabii de icraat yanlışsa ve sonuçta fiyatların tırmanması durumuyla yüz yüze kalınıyorsa… Son dönemde olduğu gibi…

Söz grafiklerde…

Bugün dolar kuru ile Yİ-ÜFE’nin seyrini gösteren iki grafik hazırladık. Grafiklerin birinde 2018 yılı başından bu yılın ağustos ayına kadar olan üç buçuk yılı aşkın sürede dolar ve Yİ-ÜFE’nin ay ay yıllık değişim oranlarına yer veriyoruz. Diğer grafikte ise 2017 yılının aralık ayını 100 kabul ederek dolar ve Yİ-ÜFE için bir endeks oluşturarak iki büyüklüğün ne ölçüde birlikte hareket ettiğini gözlemeyi amaçladık.

Dolar ve üretici fiyatların yıllık değişimi, aradaki paralelliği somut bir şekilde ortaya koyuyor. Yeri gelmişken belirtelim, üretim maliyetindeki artış kendini öncelikle üretici fiyatlarında gösterdiği için TÜFE’yi değil, Yİ-ÜFE’yi esas aldık.

Doların yıllık değişim anlamında zirveye çıktığı ay 2018’in eylülü. Oran yüzde 84’ü bulmuş. Malum, rahip krizinin tırmandığı dönem. Krizi tırmandıran kim; önce “Rahibi bırakmayacağız” diyen, kur yükselmeye başladığında faizi artırmayan ve kuru bu düzeye getiren, ardından onca laftan sonra rahibi bırakıp faizi bu sefer yüzde 24’e çıkaran ve kur tortusu kaynaklı enflasyona bizi mahkum eden yönetim.

Dolardaki yıllık artışın yüzde 84’e dayandığı eylül ayında yıllık Yİ-ÜFE artışı da yüzde 46’yı geçmiş.

Acaba bir kişi de çıkıp “Kur ve Yİ-ÜFE artışının aynı ay rekor kırması tesadüftür” diyebilir mi?

Rahip binmiş uçağa ülkesinin yolunu tutmuş, faiz yüzde 24, kur düşmeye başlamış, ne tesadüf Yİ-ÜFE de!

2019’un kasımına gelmişiz, dolar bir yıl öncesinin yüzde 10 altında, Yİ-ÜFE’deki yıllık artış da yalnızca yüzde 2.5. Bu oranlar da tesadüf değil mi!

2021 ve 2021’de gidişat niye değişti?

2020 yılıyla birlikte dolardaki yıllık değişim, üretici fiyatların üstüne çıktı ve bu durum yıl boyunca sürdü. Bunun en büyük nedeni hiç kuşku yok ki pandeminin yarattığı sıkıntılardı. Neredeyse tümüyle duran ve üretmeyen bir sanayi vardı, sağlıklı bir fiyat oluşumu bile söz konusu değildi.

Üretici fiyatları 2020’nin ortasından itibaren daha hızlı artmaya başladı. Ne var ki kur artışını dizginlemek mümkün olmuyordu ve Merkez Bankası›nda kasım ayı operasyonu yapıldı. Bu operasyon, çoğu doğru operasyon gibi uzun ömürlü olmadı ve marta geldik. 7 liraya kadar gerileyen doları, yeni bir operasyonla yüzde 20’den fazla artırdık.

Son bir yıldaki değişim anlamında kur ve Yİ-ÜFE giderek ayrışıyor. Nedeni belli; geçen yılki kur yükü fiyatları hala yukarı itiyor. Kurdan başka etkenler de var elbette; bazı emtia fiyatlarında artışlar da yaşanıyor.

Etken kalmazsa biz devreye giriyor, örneğin elektrik ve doğalgaza yüklü zamlar yaparak boşluğu dolduruyoruz!

Kaldı ki kurda son dönemde başlayan artış uzun soluklu olur ve perşembe günü bu yangına yeni odun atarsak, Yİ-ÜFE’de baz etkisi kaynaklı bir yavaşlama belki görürüz ama belirgin bir gerileme görme şansımız olmaz.

PERŞEMBEDEN SONRA BİZİ NE BEKLİYOR?

Merkez Bankası perşembe günü ne karar alır; bunu bilmek pek mümkün değil. Bu konuda Merkez Bankası’nda bile net bir görüş oluştuğunu pek sanmıyoruz.

Bizim tahminimize gelince… Merkez Bankası faizi muhtemelen değiştirmeyecektir. “Manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyon gözetilmeli” çıkışından sonra oluşan “Herhalde faiz inecek” tahminleri bu şekilde boşa çıkarılmak istenebilir.

Siyasetin yoğun baskısı altında olduğu tartışma götürmeyecek durumda bulunan Merkez Bankası, faizi sabit tutarak en azından görünürde bağımsızlığını da korumuş olur.

Peki doğru adım nedir? Pek gündeme getirilmeyen faiz artışı olabilir mi? Eski söylemler, yani “Politika faizi enflasyonun altında kalmayacak” söylemi hala savunuluyor olsaydı tabii ki artış beklenebilirdi. Ama sanki “Manşeti değil çekirdeği dikkate almak gerekir” söylemi, biraz da faiz artışı beklentisini törpülemek için ortaya atılmış gibi. Bunda başarılı da olunmadı değil.

Ama Merkez Bankası tutar perşembe günü faizi indirirse, isterse çeyrek puan olsun hiç önemi yok, bir faiz indirimine giderse, mevcut enflasyonla makas daha da açılacaktır. Yıllık enflasyonun eylül ve sonrasında gerileyeceğine dönük bir işaret de bulunmamaktadır. Sanıldığı gibi Yİ-ÜFE’den TÜFE’ye olan etki de öyle büyük ölçüde gerçekleşmiş değildir.

Merkez Bankası faizi indirip piyasada biraz canlılık sağlayabilir. Ama kurun zıplamasıyla birlikte haliyle enflasyon da tırmanışa geçeceği için biz fahiş fiyat denetimlerinin süresini daha da uzatmak zorunda kalabiliriz.

Dünya : Alaattin AKTAŞ

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

ABC News: İsrail İran’da bir tesisi füzelerle vurdu

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Fenerbahçe’nin moral bozukluğu ile yatağa yatıp, jeopolitik risklerin tırmandığı endişesi ile yataktan fırladığımız bir Cuma sabahında öncelikle herkese günaydın diyerek kısa bir bülten kaleme almaya çalışalım. ABD’li bir yetkiliye dayandırdığı ABC News haberine göre -Reuters haberin teyide muhtaç olduğunu belirtmiş- gece geç saatlerde, İsrail füzeleri İran’daki bir bölgeyi vurdu; İran devlet medyası, İran’ın İsrail’e misilleme niteliğinde bir insansız hava aracı saldırısı başlatmasından birkaç gün sonra ülkenin merkezinde bir patlama olduğunu bildirdi.
  • İsrail’in İran’a ‘cevap’ verdiği endişesi ile sabah erken saatlerde Asya piyasalarında işlem gören ve jeopolitik risklere en hassas yatırım aracı olan Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı, ilk tepki olarak %4 artışla 90 dolar seviyesini aşarken, altının ons fiyatı ise 2,415 dolar seviyesine kadar ani bir tepki yükselişi kaydetti. Hâliyle, güvenli limanlara sığınma isteği artarken, madalyonun diğer tarafında olan ve riski varlık sınıfına giren hisse senetleri satış baskısı ile karşı karşıya kaldı. Asya’nın gösterge endeksi Tokyo borsası %2,6 gerilerken, Tayvan borsasında düşüş %3,5 seviyesi ile ilk sırada yer aldı.  JPY satış baskısı ile bir kez daha karşı karşıya kalırken, Bitcoin’in 62-63bin dolar seviyelerindeki tatsız seyrini bu sabah da korumaya devam ettiğini not edelim.
  • Her ne kadar teyide muhtaç bilgi akışı sabah saatlerinde artan jeopolitik tansiyonun gölgesinde piyasaları endişeye sevk etse de, ABD’de son dönemde açıklanan güçlü makroekonomik verilerin törpülediği faiz indirim beklentisi ardından piyasaların kılavuz kargası konumunda ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin de %4,6’lı seviyelere kadar yükselerek son 5-6 aylık dönemin en yükseğine gelmesi, piyasa oyuncularını ve beklentileri ‘yormaya’ başladı.
  • Dün de bültenimizde söz ettiğimiz üzere, bu kadar faiz artırımına rağmen bir türlü soğuyamayan ABD ekonomisinin gölgesine piyasalar yılın geriye kalan kısmında Eylül’de başlamak kaydı ile toplam 43 baz puan yani neredeyse 2 kere faiz indirimi fiyatlıyor. Hatırlanacağı üzere, neredeyse 3 aydan kısa bir süre önce FED bu yıl ne kadar faiz indirimi yapılacağından bahsederken, hatta yılın başında 6 kez faiz indirimi konuşulurken, gelinen noktada, FED yetkililerinin ağız değiştirerek daha şahin bir üsluba geçmesi, beklentileri de yeniden şekillendiriyor.
  • FED’in son günlerde 180 derece çark etmesi mali piyasaların canını acıtırken, işgücü piyasasından gelen zayıflama belirtilerini de göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki bu hafta Tesla, işgücünün %10’unu yani 14bin çalışanını işten çıkaracağını duyururken, Amazon, maliyetleri düşürmek amacıyla bu yıl zaten işten çıkarmalar yaptığını da not edelim. ABD’de enflasyon her ne kadar yapışkanlık arz etse de, yüksek seyreden faizlerin banka finansallarına da olumsuz etkisini bu hafta sonuçlarını açıklayan BofA finansallarında görürken, yakın geçmişte, yüksek faizler nedeniyle başarısız olan 3 ABD bankasının batışı hafızamızda hâlen daha taze bir yer tuttuyor. Bu bağlamda, FED’in 1 Mayıs tarihine sonuçlanacak olağan FOMC toplantısının önemli bir gündem maddesi teşkil edeceğinin altını kalınca çizmek gerekiyor.
  • Türk mali piyasaları ise dünkü günü oldukça sakin bir seyirle tamamladı. USDTRY kuru gün boyu 32,50 seviyesinde salınırken, BIST100 cephesinde ise adeta yaprak kıpırdamadı. Her hafta Perşembe günü açıklanan TCMB haftalık verileri ise, uygulanan politikanın işe yaramaya başladığını teyit etti. Bu bağlamda, yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında (DTH) son 2 haftada 5,4 milyar dolar azalış kaydetti. Daha basit bir anlatımla, geçen ay seçim öncesi yaşanan kur atağı ile yurtiçi yerleşiklerin DTH hacmi 10,4 milyar dolar artış göstermesi ardından, beklenilen gerçekleşmeyince -seçim sonrası kur kopacak / kaçacak endişesi- alınan dövizlerin satılmaya başlandığını görüyoruz. TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervlerinde toparlanma başlarken, swap ve kamu dövizleri hariç net pozisyonda 12 milyar dolar iyileşerek eksi 62,9 milyar dolar seviyesine geldi. Piyasa faizlerinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizinin ikna edici seviyelere (%67,48) yükseldiğini de not edelim.
  • İzlenen politikaların taviz verilmeden korunması ve sabredilmesi durumunda, Türkiye ekonomisinde var olan normalleşmenin ivme kazanarak devam edeceğini hatta not artırımları ile taçlandırılacağını da peşinen söyleyebiliriz. Bu görüşümüze yabancı yatırımcının da prim verdiğini düşünüyoruz keza 5 Nisan ile biten haftaya ait menkul kıymet istatistikleri göre, yabancı yatırımcı 363 milyon dolar hisse senedi, 86 milyon dolar ise tahvil aldığını görüyoruz.  Son 3 haftada hisse senedi ve tahvil piyasasına gelen sıcak paranın 1 milyar doları aştığını not edelim.
  • ABC News’de yer alan haberde İsrail’in dün geç saatlerde İran’da bir tesisi vurduğu ve İran devlet medyasında çıkan haberlere göre de ülkenin merkezinde bir patlama gerçekleştiği yönünde hâlen daha teyide muhtaç haberler ardından yeni gün başlangıcında havanın limoni olduğunu bir kez daha not edelim. Asya borsalarında var olan satıcı hava, ABD borsalarının vadeli işlemlerine de %1 düşüş yönünde yansımış. Hafta sonu riski almak istemeyen yatırımcıların güvenli limanlara sığınma ihtiyacını gün içinde takip edeceğiz.

>TCMB net döviz rezervleri

Swap ve kamu dövizleri hariç net pozisyonda 12 milyar dolar iyileşme görülüyor. Net rezervler eksi 62,9 milyar dolar seviyesine geldi.
1713502778d06accb1db4a9fe083b2494546f875f9_1_1200.jpg

>DTH

Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında (DTH) son 2 haftada 5,4 milyar dolar azalış kaydetti. Seçim öncesi yaşanan kur atağı ile yurtiçi yerleşiklerin DTH hacmi 10,4 milyar dolar artış göstermesi ardından, beklenilen gerçekleşmeyince -seçim sonrası kur kopacak / kaçacak endişesi- alınan dövizler satılmaya başlanmış.

171350277971bb6429339ef06539b29115034ebd54_2_1200.jpg

>Fiili faiz oranları

TCMB verilerine göre, 3 aya kadar vadeli mevduat faiz, geçen hafta %67 seviyesini aştı. KKM dönüşlerine uygulanan çok yüksek oranlar ortalamaları yukarıya çektiğini not edelim.

1713502779014c14d0228bf13764df781393b4373b_3_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Jeopolitik riskler hafiflerken, ‘yumuşak iniş’ ihtimali umudunu yitiriyor…

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Piyasaların gözü kulağı jeopolitik gelişmelerde olsa da, FED’in yapışkan enflasyon ve güçlü makroekonomik veriler ardından tavrında görülen keskin değişim, ya da faiz indirim beklentisinin her geçen gün daha da azalmasının yankıları piyasalarda hissediliyor. Lâkin, FED’in önceliğinin tam istihdam ve fiyat istikrarı olduğu düşünülürse, istihdam cephesinden sanıldığının aksine pek de iyi haberlerin geldiğini söyleyemeyiz! Şöyle ki, son açıklanan tarım dışı istihdam verisi her ne kadar güçlü sonuçlansa da, nitelik anlamında zayıf bir tablo ile karşı karşıyayız: iş gücünde 6bin tam zamanlı işi kaybı yaşanırken, 691bin yarı zamanlı iş eklenmiş. Yüksek faizlerin piyasayı yormaya mı başladı sorusunu kendimize sormadan da edemiyoruz.
  • Hatırlanacağı üzere, neredeyse 3 aydan kısa bir süre önce FED bu yıl ne kadar faiz indirimi yapılacağından bahsederken, son günlerde 180 derece çark etmesi mali piyasaların canını acıtırken, işgücü piyasasından da zayıflama ibareler görmeye başlıyoruz. Şöyle ki bu hafta Tesla, işgücünün %10’unu yani 14bin çalışanını işten çıkaracağını duyurdu. Amazon, maliyetleri düşürmek amacıyla bu yıl zaten işten çıkarmalar yaptığını da not edelim. ABD’de enflasyon her ne kadar yapışkanlık arz etse de, yüksek seyreden faizlerin banka finansallarına da olumsuz etkisini bu hafta sonuçlarını açıklayan BofA finansallarında görürken, yakın geçmişte, yüksek faizler nedeniyle başarısız olan 3 ABD bankasının batışı hafızamızda hâlen daha taze bir yer tutuyor.
  • Hülâsa, FED son aylarda umut ettiği enflasyon verisini henüz bulamasa da, faiz indirimlerinin gelip gelmeyeceği büyük bir soru işaretine dönüşerek piyasaların yön tayin etmekte zorlanmasına neden olsa da, işten çıkarmaları başlaması ve yüksek faizlerin bankacılık sektörünü hırpalamaya başlaması,  FED’in bir noktada istemese de faiz indirimlerine soyunmak zorunda kalacağını düşündürüyor! Bu sabah itibariyle, faiz vadeli kontratlarının 2024’te 2’den az faiz indirimi beklediğini not edelim. FED üyelerinin faiz yorumlarında şahin üsluplarını da korunduğunu görüyoruz. Oy hakkında sahip Cleveland FED Başkanı Mester ile Kurul Üyesi Bowman, faiz indirimlerinde acele edilmemesi gerektiğini söyledi.
  • Ortak para birimi EUR, doların güçlenmesinin yanı sıra, Avrupalı politika yapıcıların iki ay içinde faiz oranlarını düşürmeye hazırlanmaları nedeniyle baskı altında kalarak bu hafta %2’ye yakın değer kaybederek beş ayın en düşük seviyesinin gerilemesi ardından bu sabah hafif de olsa toparlanarak 1,0660 seviyesine yükseldi. Dolar cephesinde yaşanan hafif de olsa değer kaybının arkasında, ABD, Japonya ve Güney Kore arasında, Asya’daki dolar kazanımlarının yavaşlamasına yönelik yakın istişarede bulunmak üzere alışılmadık bir üçlü anlaşmaya varıldığı haberinin yattığını düşünüyoruz! Bir türlü belini doğrultamayan Japon Yen’i, dolar başına 154,25 seviyesinde ve yaklaşarak son otuz yılın en düşük seviyesine yakın işlem gördüğünü de not etmiş olalım!
  • Emtia piyasalarında ise, kıymetli madenler cephesinde keskin yükselişler tersine dönmese de duraksadığını not etmek gerekiyor. Altının ons fiyatı geçen hafta Cuma günü test ettiği 2,430 dolar zirvesi ardından 2,370 dolar seviyelerinde salınırken, gümüş, teknik bir seviye olan 30 doları neredeyse test etmesi ardından 28,50 seviyelerinde salınıyor. Petrol, gerek talep endişeleri ve İran’ın hafta sonu saldırısına İsrail veya ABD’den net bir yanıt alınamaması nedeniyle son iki buçuk ayın en sert düşüşünü gerçekleştirdi. Jeopolitik riskler hafifliyor mu sorusunu da kendimize sormadan edemiyoruz. Her ne kadar İran petrolüne dramatik yeni yaptırımlar beklenmese de, ABD Venezuela’ya yönelik petrol yaptırımlarını yeniden uygulamaya hazırlandığını okuyoruz. Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı haftabaşı 92 dolar seviyesini aşarak son 6 ayın zirvesini test etmesi ardından dün %3 gerileyerek 87 dolar seviyesinin diplerini test etti.
  • Yeni gün başlangıcında, ABD borsalarının aksine, pasifiğin diğer ucunda daha ılımlı bir tablo görüyoruz. Jeopolitik risk algısının bir miktar iyileşmesi küresel mali piyasalar üzerindeki satış baskısını hafiflettiğini söyleyebiliriz. Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı ve ABD Dolarının değer kaybetmesi (DXY) bu görüşümüze baz teşkil ediyor. Bugün FED ve ECB cephesinden merkez bankası yetkililerinin konuşmalarını takip edeceğiz. Her hafta Perşembe günü olduğu üzere, ABD’de işsizlik maaşı başvuruları; Türkiye cephesinde ise TCMB ve BDDK haftalık verilerine ve konut satışlarına bakacağız. Mikro cephede ise Netflix finansalları önemle takip edilecek. IMF-Dünya Bankası toplantıları sürüyor. Bugün gözler AB Liderler Zirvesi’nde olacak.
  • Türkiye cephesinde ise dün açıklanan cari işlemler dengesi, yılın ilk 2 ayında 5,8 milyar dolar açık verdi. Geçen sene aynı dönemde bu rakamın yaklaşık 20 milyar dolar olduğu düşünülürse, olumlu bir tablo ile karşı karşıyayız. Öte yandan, çekirdek veride de olumlu bir seyir gördüğümüzü not edelim. Şöyle ki, altın hariç cari işlemler dengesi Şubat ayında 2,3 milyar dolar açık verirken, bu rakam geçen yılın Şubat ayında 5,2 milyar dolar düzeyinde idi. Tablonun ‘sırıtan’ rakamı ise net hata ve noksan kaleminin yılın ilk 2 ayında 6,9 milyar dolar açık vermesi oldu! Washington’da konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, piyasaların ve yatırımcıların genel olarak enflasyonun düşeceği ve OVP’nin sonuç vereceğine inanmaya başladığını söyledi. USDTRY kuru günü 32,54 seviyelerinde başlarken, bebek adımları ile kuzey yolculuğunun devam edeceğini düşünüyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

VakıfBank’tan uluslararası piyasalarda 550 milyon dolarlık ilave ana sermaye tahvil ihracı

VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “Söz konusu işlem, VakıfBank tarihindeki uluslararası piyasalarda gerçekleştirilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı olma özelliğini taşımaktadır” dedi

Yayınlanma:

|

Yazan:

VakıfBank, 550 milyon dolarlık ilave ana sermaye tahvil ihracını başarıyla tamamladı.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, VakıfBank, 550 milyon dolar tutarında, vadesiz ve 5. yıldan sonra erken itfa opsiyonuna sahip, tamamı yurt dışı yerleşik kurumsal yatırımcılar tarafından satın alınan Basel III uyumlu ilave ana sermaye ihracı gerçekleştirdi.

Açıklamada, bankanın başarıyla tamamladığı ilave ana sermaye ihracıyla, yılbaşından itibaren uluslararası piyasalardan Türkiye’ye toplam 2,5 milyar dolar kaynak getirdiği belirtildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, son ana sermaye ihracıyla bu alandaki öncü konumlarını koruduklarını belirterek, ‘Söz konusu işlem, VakıfBank tarihindeki uluslararası piyasalarda gerçekleştirilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca, Türkiye’deki kamu bankaları arasında da piyasa işlemi olarak gerçekleştirilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı olduğunun altını çizmek isterim.’ ifadelerini kullandı.

İşleme, İngiltere, Kıta Avrupası, Orta Doğu, Asya ve Amerika olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden yoğun yatırımcı talebi gelmesinin oldukça memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Üstünsalih, şunları kaydetti:

‘İşlem büyüklüğünün 3 katına ulaşan güçlü talep sayesinde, işlemin getirisi ilk fiyat beklentisinden 37,5 baz puan iyileşerek yüzde 10,125 seviyesinde gerçekleşti. Bu durum, uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye ve özellikle VakıfBank’a duyduğu güvenin açık bir göstergesidir.’

Üstünsalih, başarıyla tamamladıkları işlemin, yurt dışı kaynak olma özelliğinin yanı sıra ana sermayeyle toplam sermaye rasyolarına 100 baz puanlık pozitif katkı sağlamasını beklediklerini kaydederek, ‘Bu anlamda güçlenen sermaye rasyolarımızla, Türkiye’nin en büyük 2. bankası olarak her alanda verimlilik odaklı stratejilerimizi sürdürmeyi amaçlıyoruz. Bundan sonraki dönemde de uluslararası sermaye piyasalarını yakından takip ederek farklı yapılar altında yeni fonlama işlemlerine imza atmaya devam edeceğiz.’ değerlendirmesini yaptı.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.