Connect with us

EKONOMİ

Elektriklendirme

Yayınlanma:

|

Yeni yıl ile birlikte, tüm ülkede bir yandan havalar hızla soğuyor, diğer yandan ona buna gelen zamlar birleşip ateş topu olmuş yaşamlarımızı yakıyor. Ocak ayı elektrik faturalarına gerçeküstü belgeler gibi bakakaldık. Anlatmaya ne hacet yaşıyoruz hepimiz.

Erdoğan, Çarşamba günü demiş ki, “yılbaşından itibaren bu ürünlerin fiyatlarında yaşanan artışlar mümkün olan en düşük seviyede yapıldı, Devlet bu alanlarda fedakarlık yapmayı sürdürecek.

O fedakarlığın kimin için kime karşı yapıldığını çok iyi biliyoruz. İşte o yüzden de diyoruz ki, biz devletten, fedakarlık değil, görev bekliyoruz. 

Isınma, aydınlanma, ulaşım, eğitim, sağlık, belediye hizmetlerine, temel ihtiyaçlara erişim hakkımızı geri istiyoruz.

Daha da açık konuşalım, örneğin çaresizlikten bebeklerin ölümüne yol açan, halkımızın yaşamın tehdit eden, tüm ürünlerin üretimine, dağıtımına yansıyarak tüm bir ülkeyi düşkünleştiren enerji sektöründeki akıldışılığı durdurmak için hemen devletleştirme yapılsın diyoruz.

Karmaşık mı? Aksine oldukça sade. Zor mu? Piyasacı değil, kamucu hedeflerle belirlenip, sermayenin değil, emeğin çıkarlarıyla hareket edilirse hiç de zor değil.

Önümüzde bu ülkenin son otuz kırk yıllık öyküsü var. Ülkenin kaynaklarını pazarlama ve satma stratejileri, kamusal alanın piyasalaşması; özel sektörün, yani sermayenin dümene geçirilip, devletin de o dümenin suyunda ilerleyen bir kayığa dönüştürülmesi…

Hepsini gördük, yaşadık, bilgisiyle belgesiyle, planıyla, apaçık önümüzde. Yapılacak şey, tek tek, adım adım her süreci tersine çevirmek.

Elektrik enerjisi, saklanabilen, stoklanabilen, iyi günde yastık altına konup kötü günde zuladan çıkarılabilecek bir ürün ya da hizmet değil. Santrallerde üretilen elektrik enerjisi, sanayiye, kentlere, konutlara, yani tüm kullanıcılara şebekeler aracılığıyla iletiliyor ve dağıtılıyor. Bir ğlkenin elektriklenmesinde/elektirifikasyonunda, üretim, iletim ve dağıtım aşamalarından oluşan farklı hizmet alanları var.

Güç kaynaklarına bağlı olarak elektrik üretim santralleri çeşitli, biliyorsunuz, Türkiye’de üretimdeki paylarına göre sırasıyla doğalgaz, hidroelektrik, taş kömürü ve linyit, ithal kömür, rüzgar, motorin ve fuel-oil gibi sıvı yakıtlar jeotermal, biyogaz ve güneş enerjisi ile elektrik üretiliyor. Üretilen elektriğin iletiminde henüz hala mülkiyeti kamuda olan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. var. Bu arada, TEİAŞ’ın  özelleştirilme sürecinin tamamlanması da 2022  için planlanmış durumda. 

Üretim ve iletimde, özelleştirmeleri nasıl durdururuz, nasıl geri alırız konuşuruz. Hazır, elektrik faturaları bugün en görünür ve can yakar örnek olmuşken oradan başlayalım, odaklanalım ve soralım:

Elektrik dağıtımında devletleştirme nasıl olacak? 

Herşey nasıl başlamıştı önce kısaca onu hatırlayalım: 

2000’li yılların en başında elektrik sektöründe: “Devlet mülkiyetindeki elektrik sektörünün zayıf performansı ve yüksek maliyetler, ▪ Elektrik hizmetlerinin yetersiz gelişimi ve güvenilir olmayan arz, ▪ Kamunun, ekonominin diğer sektörlerinden kaynaklanan artan kaynak talebini karşılayacak gerekli yatırımları ve maliyetleri karşılayamaması” gibi gerekçelerle; “Türkiye Elektrik Piyasasının rekabete açılmasını amaçlayan” ve aynı zamanda bir Avrupa Birliği Uyum Yasası olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) yürürlüğe girdi.

Kanunun daha ilk maddesinde niyet açık seçik yazılıydı: “rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması”…

EPK, kamuya ait elektrik varlıklarına sahip olan TEAŞ’ı üç ayrı tüzel kişilik altında ayrıştırmıştı: Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ-üretim aşaması), Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ dağıtım aşaması) ve Türkiye İletim AŞ (TEİAŞ-iletim aşaması). 

Bizim şu an derdimiz TEDAŞ ile. Devam edelim:

EPK marifetiyle, 2004’te “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi”ni yayınlanmış ve elektrik dağıtımında “rekabetçi ve serbest bir elektrik piyasasının oluşturulmasını sağlayacak uygulamaların sağlanması, hem verimliliği artıracak hem de finansal açıdan güçlü ve deneyimli firmaların sisteme dahil edilmesinin sağlanması” için özelleştirmelerin yapılması planlanmıştı.

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirmesi, “işletme hakkı devri” yöntemiyle desteklenen “blok satış modeliyle” gerçekleştirildi. 21 bölge içinde, TEDAŞ iştiraki bölgesel elektrik dağıtım şirketlerinin 18’i 2009-2013 arasında birbiri ardına yapılan ihaleler yoluyla özelleştirildi ve bu şirketlerin hisselerinin %100’ü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından işletme hakkı devri destekli blok satış yöntemiyle satıldı. Her bir yatırımcıya, elektrik dağıtım şirketi hisseleri yoluyla, şirketin işletme hakkı devri sözleşmesi ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile yaptığı hisse satış anlaşmasına istinaden dağıtım varlıklarını işletme hakkı verildi.

Bugün artık Türkiye’de elektrik dağıtımı tamamıyla özel sektör üzerinden işlemekte. Elektrik, üretiminin ardından bu şirketlere iletiliyor, yani satılıyor ve abonelere dağıtım ve faturalandırma bu şirketler aracılığıyla oluyor. Üretilen elektrik, sanayi, kent ve konutlara ulaşana kadar aradaki işletmeci sermayedarların paylarıyla yüklenip bedellenmiş oluyor. Bu da yetmiyor, abonelerin faturalarına kayıp-kaçak bedelleri de ekleniyor. Akıl dışı.

İşte biz de tam buradan başlayacağız. Enerji sektörünün serbest ve rekabetçi piyasaya açılması stratejisi nasıl öncelikle dağıtım şirketlerinin teker teker satılmasıyla başladıysa, devletleştirilmesi de öncelikle bu asalaklardan kurtulmakla olacak. Biz de strateji belgemize altını çizerek yazacağız: “elektrik üretim, iletim ve dağıtımında tüm hizmetlerin kamusal bir hizmet olarak yurttaşlara bedelsiz ulaştırılması için…

Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirmelerinin yapıldığı 2009-2013 yılları arasında, bu şirketlerin satışıyla elde edilen gelir, o dönem gerçekleştirilen toplam özelleştirme gelirlerinin ise %57’sini oluşturuyormuş. Buradan anlayın neden elektrik dağıtımından işe başlamak gerektiğini.

Özelleştirme adımlarını geri alırken, son derece titizlikle ilerlememiz gereken bir konu da elbette, elektrik dağıtımında çalışan işçi ve emekçilerin konumu ve istihdam koşulları olacak.

Yine karşı adımların izinlerini sürelim ve özelleştirmeleri gerçekleşen 18 şirket kapsamında istihdam durumlarına göz atalım isterseniz. 

Bu yazı için referans olarak kullandığım makaleye göre, bu şirketlerde, özelleştirme öncesi çalışan personel sayısının; 5.826 kişi kapsam dışı; 10.258 kişi kapsam içi ve 26.541 kişi de taşeron olmak üzere toplam 42.625 kişi olduğu yazılı.1 Kapsam içi ve dışı olmakla kastedilen, KİT ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar arasında İş Kanunu’na göre toplu iş sözleşmeleri kapsamında olmak ve olmamak durumu. Mavi yaka, beyaz yaka ayrımı anlayacağınız. Her neyse, yine aynı makale, 2018 yılına ait özelleştirme sonrası istihdam bilgilerini: 20.599 kadrolu personel ve 29.522 taşeron personel olmak üzere toplamda 50.111 kişi olarak veriyor.

Sayısal olarak bir azalma olmadığını hatta artış olduğunu görüyoruz. Ancak öte yandan biliyoruz ki, özelleştirme yüzünden söz konusu işçi ve emekçilerin çalışma koşullarında, güvencesizlik, esnekleşme, gelir düşüşü, sendikasızlaşma aracılığıyla önemli bir gerileme ve kötüleşme yaşanıyor.

Dolayısıyla, bu şirketlerde devletleştirme aracılığıyla, her düzeyden ve her işkolunda tüm çalışanların, güvence, güvenlik, ücret, gibi alanlarda iyileşme yaşayacağını ve tüm sosyal, siyasal ve özlük haklarını kazanacaklarını hatırlatmak gerekiyor.

Bunun için de kapsamlı ve detaylı bir “Devletleştirilen işletmelerde istihdamı koruma ve iyileştirme” yönergesi hazırlayacağız. Özenle ve titizlikle.

Yazının sonuna, söz konusu dağıtım şirketlerini, hizmet verdikleri bölgeleri, nüfusları ve işleten sermaye grupları gösteren bir tablo ekledim. Bir köşeye not edelim bulunsun.

Heyecan verici değil mi? 

Nitekim, elektrik önemli sektör, hem de çok. Bundan yüz yıl önce, Sovyetlerin kuruluşunda gördük bildik önemini. Bolşevikler, sanayileşmenin, kentleşmenin, kalkınmanın temeline koymuşlardı elektrifikasyonu. O kadar ki, yeni kurulacak ülkenin koşulu olarak tanımlanmıştı ve Rusya’nın Elektrifikasyonu için Devlet Komisyonu – GOELRO, bunun için oluşturulmuştu. (Bkz. Elektrifikasyon planının 100.yılı. Turgut Yıldız, BAA)

Demem o ki, doğru yerden başlıyoruz…

Bölgelere göre elektrik dağıtım şirketleriHangi sermaye grubundan geri alınacağı:
17. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), İstanbul Avrupa Yakası şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 9.162.919 nüfusa sahip.Cengiz Holding, Limak Holding, ve Kolin İnşaat
7. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. (TOROSLAR EDAŞ), Adana, Gaziantep, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Kilis şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 7.830.105 nüfusa sahip.Enerjisa
9. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. (BAŞKENT EDAŞ), Ankara, Zonguldak, Kastamonu, Kırıkkale, Karabük, Çankırı ve Bartın şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 6.899.700 nüfusa sahip.Enerjisa
1. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DİCLE EDAŞ), Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak ve Siirt şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 5.526.144 nüfusa sahip.Eksim Holding Enerji Grubu
11. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. (GEDİZ EDAŞ), İzmir ve Manisa şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 5.420.537 nüfusa sahip.Bereket Enerji
14. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş. (AYEDAŞ), İstanbul Anadolu Yakası şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 4.997.548 nüfusa sahipEnerjisa
12. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (ULUDAĞ EDAŞ), Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 4.626.181 nüfusa sahip.Limak Holding, Cengiz Holding ve Kolin İnşaat
8. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. (MEDAŞ), Konya, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Karaman ve Kırşehir şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.552.586 nüfusa sahip.Alarko Holding, Cengiz Holding
15. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. (SEDAŞ), Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Bolu şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.228.580 nüfusa sahip.Akenerji, Cez Energy
21. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. (YEDAŞ), Samsun, Ordu, Çorum, Amasya ve Sinop şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 3.051.887 nüfusa sahip.Çalık Holding
19. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Aydem Elektrik Dağıtım A.Ş. (AYDEM EDAŞ), Aydın, Denizli ve Muğla şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.851.086 nüfusa sahipBereket Enerji
10. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AKDENİZ EDAŞ), Antalya, Isparta ve Burdur şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.833.306 nüfusa sahipCengiz Holding, Kolin İnşaat ve Limak Holding
16. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. (OEDAŞ – OSMANGAZİ EDAŞ), Eskişehir, Afyon, Kütahya, Uşak ve Bilecik şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.634.302 nüfusa sahipZorlu Enerji
3. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. (ARAS EDAŞ), Erzurum, Ağrı, Kars, Erzincan, Iğdır, Ardahan ve Bayburt şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.207.602 nüfusa sahip.Çalık Holding, Kiler Holding
2. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş. (VEDAŞ), Van, Muş, Bitlis ve Hakkari şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 2.092.863 nüfusa sahipTürkerler Holding
4. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇORUH EDAŞ), Trabzon, Giresun, Rize, Artvin ve Gümüşhane şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.822.195 nüfusa sahipAksa Enerji
5. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. (FIRAT EDAŞ), Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.681.719 nüfusa sahipAksa Enerji
20. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Akedaş Elektrik Dağıtım A.Ş. (AKEDAŞ), Kahramanmaraş ve Adıyaman şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.672.890 nüfusa sahipKipaş Holding
6. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş. (ÇEDAŞ), Sivas, Tokat ve Yozgat şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.666.743 nüfusa sahipKolin İnşaat, Limak Holding, Cengiz Holding
13. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. (TREDAŞ), Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.613.616 nüfusa sahip.IC İçtaş Enerji
18. dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren Kayseri ve Civarı Elektrik Türk A.Ş. (KCETAŞ), Kayseri şehirlerine hizmet vermektedir. Elektrik dağıtımı yapılan bölge 1.295.355 nüfusa sahip.Kayseri Büyükşehir Belediyesi
  • 1.“Türkiye’de özelleştirmelerin istihdam etkileri:Elektrik dağıtım şirketleri üzerine bir inceleme”, Yağmur KAYA Kayseri Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı: 2, Aralık 2020.

Burçak ÖZOĞLU – sol.org.tr

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.