Connect with us

EKONOMİ

FAKTORİNG KREDİLERİ DE DURDU

Faktoring şirketlerine getirilen tahvil tutma zorunluluğu, KOBİ’lerin bu kanaldan finansmana erişim olanağını da büyük ölçüde sınırlıyor.

Yayınlanma:

|

Hazine’nin düşük maliyetli fonlanmasına yönelik ‘tahvilleştirme’ önlemleri faktoring sektörüne de getirildi. Yüzde 20-30 maliyetle fon bulan faktoringciler, yüzde 28’in üzerinde faiz uygularsa menkul kıymet tutacak. Düzenleme, finansmana erişim güçlüğü çektiği için faktoringe yönelen KOBİ’leri de olumsuz etkileyecek.

Hazine’nin düşük faizle borçlanma yollarını sürekli genişleten Merkez Bankası, son olarak faktoring sektörünü ek menkul kıymet tutma zorunluluğu kapsamına aldı. Yüksek oranda bankacılık sektöründen fonlama sağlayan ve bu fonlama maliyeti de yüzde 20’nin altında düşmeyen sektör, kredi faizinde yüzde 28’i aştığı takdirde menkul kıymet alımı yapmak zorunda kalacak. 2021 Ekim ayından 2022 Ekim ayına kadar nakdi kredilerde yüzde 77,15 büyüme sağlayan faktoring sektörü şaşkın. Sektöre yakın kaynaklardan elde edinilen bilgiye göre belli bir aktif büyüklüğün üzerindeki faktoring şirketlerini kapsayan düzenleme sektörde küçülmeye yol açma riski barındırıyor. Sektörde 49 şirket faaliyet gösterirken aktif büyüklük nedeniyle uygulama kapsamına yaklaşık 20 civarında şirketin girmesi bekleniyor. Piyasada aylık yüzde 4; yıllık yüzde 40-50 arasına gelen faizler nedeniyle finansmana erişim güçlüğü çeken KOBİ’leri teminat ihtiyacı olmadan ticari alacakla fonlayan faktoring sektörüne getirilen bu uygulama KOBİ’leri de olumsuz etkileyecek. KOBİ’ler faktoring finansmanını daha avantajlı bir kaynak olarak kullanıyordu.

Yılın ikinci yarısından sonra hızlı büyüme

Bankalara gelen makroihtiyati önlemler sıkılaşmasının sonrasında özellikle 2022 yılının ikinci yarısından itibaren faktoring sektörüne ilgi arttı. Verilerde de son eylülden itibaren hızlı bir ivmelenme olduğunu, neredeyse ağustostan ekime 10 milyar liralık nakdi kredi hacmi genişlemesi yaşandığını ortaya koyuyor. Bu gelişmelerin sonrasında Merkez Bankası, geçen yıldan bu yana bankacılık sektörüne yönelik uyguladığı makroihtiyati önlemleri 2022’nin son günü itibariyle faktoring sektörünü de içine alarak genişletti. Merkez Bankası, bankaların yanı sıra diğer mali kuruluşların da menkul kıymet düzenlemesi kapsamına alındığını ve ilk aşamada faktoring şirketlerinin TL cinsinden faktoring alacaklarına uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesis yükümlülüğü getirildiğini duyurdu. Kaynaklardan edinilen bilgiye göre faktoring şirketlerinin uyguladığı kredi faizi Merkez Bankası yıllık bileşik faizinin 2.7 katından yüksek olduğunda yüzde 90 oranında ek menkul kıymet alımı zorunluluğuna yol açıyor. Yani kredi faizi yüzde 28’in üzerine çıktığı durumda faktoring şirketi ek menkul kıymet tutma zorunluluğuyla karşı karşıya kalacak. Bu kredi faiz oranının fonlama maliyetinin bile altında olduğunu belirten kaynaklar bankalardaki kredi büyümesi kriterinin faktoring şirketleri için geçerli olmadığını dile getirdi.

Çoğunlukla KOBİ finansmanı yapılıyor

Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre 2021 Ekim itibariyle faktoring sektörünün kullandırdığı nakdi kredi miktarı 37.2 milyar lira iken, bu tutar 2022 Ekim’de yüzde 77,15 büyüyerek 65.9 milyar liraya yükseldi. Kaynakların verdiği bilgiye göre 80 milyar liranın üzerinde bir nakdi kredi hacmiyle 2022 yılı tamamlanmış olacak. Finans sektöründen faktoring şirketlerinin aldığı pay ise sadece binde 7,5 seviyesinde bulunuyor. Sektör yüzde 50,3 yani yarısından fazla kaynağını imalat sanayi sektörüne aktarırken, yüzde 46,2’sini hizmet sektörüne, yüzde 2 seviyesinde bir kısmını ise tarım sektörüne veriyor. Sektörel dağılıma bakıldığında ise ticaretin payı yüzde 24,5, tekstil ve ürünlerinin payı yüzde 10,2, inşaatın payı yüzde 7,3 seviyesinde. Sektöre yakın kaynaklar çoğunluklu KOBİ’lerin faktoring sektöründen finansman sağladığına dikkat çekerken, menkul kıymet alım zorunluluğunun KOBİ finansmanını da kısıtlayacağına işaret etti.

Faktoring sektörü neden menkul kıymet alım zorunluluğunun şaşkınlığını yaşıyor? Bu biraz da fonlama maliyeti ve bankacılık sektörüne olan bağımlılıkla ilgili. Kaynaklardan alınan bilgiye göre bankacılık sektöründen ve tahvil ihraçlarından kendine fonlama sağlayan sektörün fonlama maliyeti yüzde 20-31 arası değişiyor. Bu durum sektörde banka iştiraki faktoring şirketleri ile banka iştiraki olmayan şirketler arasında farklılık gösteriyor. Banka iştiraki olan faktoring şirketleri yüzde 21 ile fonlama yapabilirken banka dışı şirketler yüzde 31 maliyete katlanmak zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra faktoring sektörü fon sağlarken yüzde 5 oranında, sağladıkları fonu işletmelere kullandırırken de yüzde 5 oranında BSMV’ye tabi. Ve faktoring şirketlerinin yüzde 73’ü banka kredileriyle fonlama sağlıyor.

Maliyetin bile altında kredi faiz oranı Kaynaklar faktoring şirketlerinin yüzde 20-30 arası maliyetle aldığı fonu kullandırdıklarında ise operasyonel maliyet ve kredi riskini de eklendiği durumda kredi faiz oranının yüzde 40 seviyelerine ulaştığını dile getirirken Merkez Bankası’nın yüzde 28 olarak getirdiği faiz oranının maliyetlerin bile altında olduğuna dikkat çekti. KOBİ’lere finansman sağlayan sektörü kısıtlamanın KOBİ’lerin finansmana erişimini kısıtlamak olduğuna işaret eden kaynaklar faktoring sektörünün banka gibi teminat göstermeye ihtiyaç kalmadan ticari alacak üzerinden finansman yaratan sektörün büyük bir açığı kapattığına da vurgu yaptı.

Faktoring şirketleri ne kadar dayanabilecek?

Faktoringde yüksek faiz algısı olduğunu ancak yüksek maliyetli fonlamanın faizlere yansıdığını ayrıca vergi yükünün de diğer fi nansman sağlayan kurumlara göre yüksek olduğunu belirten kaynaklar, bankaların bankalar arası piyasadan fonlanabildiğini ve kendilerinin yüzde 5 olarak ödediği BSMV’nin bankalar için yüzde 1 seviyesinde olduğunu söyledi. Kamu bankalarının faktoring şirketlerine kredi vermediğini ileri süren kaynaklar, kamu dışı bankaların da yüksek faizle olmasa da ücret ve komisyon gelirlerinde artış yaparak yüksek maliyetli kredi verdiğini dile getirdi. Sektörün bu nedenle fi nansman yaratabilmek için tahvil ihraç ettiğini ama banka iştiraklerinin tahvil ihracında yüzde 22, banka dışı faktoringlerin ise yüzde 31-32 maliyetle ihraç yapabildiğini söyleyen kaynaklar, sektörün krediye düşük maliyetle ulaşabilmesi durumunda tahvil ihraç etme ihtiyacı duymayacağına da işaret etti. Faktoringde hem maliyetin yüksek tutulduğunu, hem fon kaynağının sınırlandırıldığını bunun sonrasında ise şirketlere yüksek faizden kredi kullandırıldığı gerekçesiyle ek menkul kıymet alımı getirilmesini anlayamadıklarını vurgulayan kaynaklar, faktoring şirketlerinin bu yeni duruma ne kadar dayanabileceğinin ise belirsiz olduğunu kaydetti. Sektöre küçültücü yönde etki yapması beklenen Merkez Bankası kararında değişiklik olması ya da vergisel avantajlar sağlanması konuları ise yeniden tartışılmayı bekliyor.

 

Şebnem TURHAN

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.