Connect with us

EKONOMİ

Fırsatçı müteahhitler ters köşe oldu

Konut satışları rekor kırarken, istatistikler vatandaşın fırsatçı müteahhitleri cezalandırdığı ve sıfır ev yerine ikinci eli tercih ettiği ortaya çıktı.

Yayınlanma:

|

Konut satışları rekor kırarken, istatistikler vatandaşın fırsatçı müteahhitleri cezalandırdığı ve sıfır ev yerine ikinci eli tercih ettiği ortaya çıktı.

Vatandaş fırsatçı müteahhiti cezalandırdı
Geçen hafta faiz oranlarının düşmesi ile birlikte konut kredilerinin patladığını, “sürü psikolojisin” de etkisi ile konut kredilerinin nelere geldiğini yazmıştık. Faiz oranının düşmesini ve Konuta olan talebin arttığını gören satıcıların konut fiyatlarını artırması ile birlikte alıcıların nasıl zarar ettiğini örneklemeler ile ortaya koymuş sonuçta “bir daha düşünün” tavsiyesinde bulunmuştur.

Satışlar ne durumda
Konut satış adetlerini aylık, altı aylık ve yıllık bazda baktığımızda ciddi bir sıçrama oldu. Ekonomistler üç ay önünü göremezken Kriz döneminde vatandaş nasıl önünü görüp de 10-15 yıl konut kredisi kullanmaya cesaret ediyor ayrı bir inceleme konusu haline gelirken, rakamları daha yakından inceleyelim.

Haziran’da satışlar üç kat arttı
2017 Haziran ayında 95 bine düşen konut satılırken; 2018 Haziran’ında 119 bin konut satıldı. Bu satışın yarısı sıfır konutken yarısı da 2. El konut oldu. 2019 yılında satışlar yarı yarıya düşerek 61 bine gerilerken 2020 Haziran’ında üç kat artarak 190 bin adeti aştı. Bunun 58 bin adeti sıfır konutken 131 bin adeti ikinci el konut oldu.
Fırsatçı müteahhit cezalandırıldı
2019 ilk altı ayında 505 bin konut satılırken 2020 ilk altı ayında satışlar 624 bin adet oldu. Bunun 197 bin adeti sıfır konut olurken üçte ikisi olan 426 bin adeti ikinci el konut oldu. Sıfır konut satışları ilk altı ayında geçmiş yılların çok gerisinde kaldı. Vatandaş talebi fırsat bilip  sıfır evlerdeki hızlı fiyat artışı yapan müteahhidi cezalandırmış oldu. Haziran ayındaki konut satışların bir yıl öncesine göre üç kat artmasına rağmen sıfır konut satış adeti aylık bazda  2018 seviyesine gelebildi, Yıllık bazda ise geçmiş yılların hala gerisinde.  Piyasadan önce talebi fırsat bilip fiyat artışı yapan müteahhidi vatandaş aslında ikinci eli tercih ederek cezalandırmış oldu. İkinci elde satıcıların çoğu da vatandaş olduğu için kafasındaki fiyatı yakaladığında satış yaptı.
Hülle satışlar var mı?
Tabi konut faiz olanları aylık %0.64’lere kadar düşünce ve satışlar patlayınca bu satışların içinde amacının dışında satışlar olup olmadığını da sorgulamak gerekir. Satışların ne kadarının bu şekilde olduğunu tahmin etmek ise çok zor.
Peki bu hülle satışları yanı yani kitabına uydurup “hile-i şeriyye” yapanlar kimler.

İlk grup ticari kredi çekemeyen esnaf. Tüketici kredilerinde KKDF ve BSMV vergisi; Ticari kredilerde BSMV vergisi, üstelik konut kredisine göre yüksek ticari kredi faiz uygulaması bazı esnafı bu yola itti. Kaynanasından, dayısından ev alıyormuş gibi gösterip bu oranlarda 10 yıllık gibi rahat rahat ödeyerek ticarette kullanma fırsatını kaçırmayanlar hiç kuşkusuz olmuştur. “Bizde olmaz böyle şeyler” diyorsanız “yaşadığınız ilkeden haberiniz yok” derim.
 İkinci grup konut kredisi kullanıp altın ve dövize yatıranlar. Tabi piyasalardaki dalgalanmadan faydalanıp mevduat faizlerin bu enflasyona göre eksiye düştüğü bir dönemde altın ve dövizin yükseldiğini gören bazı açıkgözler bunu fırsata çevirmek için bir yakınına evini satıyormuş gibi gösterip  parayı altına, dövize yatırırken daha da macera arayan bir grup Borsaya yöneldi. Dört yüz bin kişi ilk defa borsada işlem yaptı bu süreçte. Yabancıların 2020 başında borsadaki parası 32 milyar USD iken ilk altı ayda 24 milyar USD’ye düştü. Yabancı çıkarken boşluğu bizin yerliler doldurdu. Çok meşhur “keriz silkelemesi” ne zaman olacak ben de merak ile bekliyorum.
Üçüncü grup kara paracılar, rüşvetçiler.  Her dönemde olmuştur, parasının kaynağını belge ile kanıtlayamayanlar; rüşvet çarkının içinde olanlar için Gayri Menkul alım satım işleri bulunmaz fırsat. Hala yasal düzenlemeler çok yetersiz. Kimse “bu parayı nereden buldun” demiyor. Maaş ile çalışıyor hiç harcamasa yine de aldığı gayrimenkul parasını olmazken bastırıp alıyor. İçlerinde bankacılar bile var. Bazı yöneticilerin ismi “% 10-5 komisyoncu” diye boşuna çıkmıyor. Banka müşterisini tokatlıyor personel banka suç duyurusunda bulunup yargı süreci başlatacağına, sadece işten atmak ile yetiniyor. Olacak iş değil o zaman bunun önünü alamazsın ki. Bakıyor yapana bir şey olmuyor zaten onu göze almış, yargılanmadan soyuyor  ve bankalar da buna göz yumuyor. Malum, Yeni Nesil Bankacılık Kültürü bu şekilde şaşırmıyoruz. Soy ama yargılanma ne güzel değil mi? Biz yazmaktan onlar okumaktan bıktı ama hala alınmış bir aksiyon yok.
“Evde kalı” vatandaş “Ev al” mı anladı
Konut satış rakamlarına bakıldığında yıl sonuna kadar iki milyon adet konut satılacak gibi. Bu ekonomik ortamda 10-15 yıl konut kredi taksiti iyi cesaret. Alana hayırlı olsun. Şimdi hesap kitap yapmadan “kira öder gibi öderiz” gazı ile alınan konut kredilerin “ödeme süreci” başlıyor. Üstelik bu kredilerin bir kısmı bir yıl ödemesiz de oldu. Vatandaş “bir yıl ödenmeyecek” denince banka üzerinde tüm kredinin faizini eklemedi sanıyor her halde.  Ödemesiz dönemin maliyetini üzerine eklediğinizde hiç kuşkusuz olmasın reel maliyet ciddi şişti. Kiranızı ödemediğinizde ev sahibiniz anlayış gösterir vade farkı koyup fazladan kira almazdı ama bankaların bu şekilde yapmadığını hatırlatmak gerekir. Umarın “konut alacağız” diye çocuğunun eğitiminden, kişisel gelişim faaliyetlerinde uzak kalmaz aileler. Tabi önümüzdeki dönemde kimsenin de işsiz kalmaması dileği ile sorunsuz taksit ödemeler dilerim.   
Erol TAŞDELEN
Ekonomist, Siyaset Bilimci
[email protected]

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.