ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Hayri Kozanoğlu : Bitcoin’in akıbeti laleye benzer mi?

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Hollanda’nın kesme çiçek ihracatında dünya liderliğine yükselmesinde lalenin payı bir finansal varlık olarak değil ama güzel bir bitki özelliğiyle bulunur. Bitcoin’i de benzer bir akıbetin mi beklediğini zaman gösterecek… Kripto para tartışmalarının farklı boyutları bulunmakla birlikte, pandemi döneminde gözlemlenen büyük fiyat sıçramalarının küresel anlamda likidite bolluğuyla ve çok düşük faiz oranlarıyla da yakın ilintisi var.
Bitcoin fiyatı geçtiğimiz hafta 55 bin doları geçti. Haftalık değer artışı da yüzde 14’ü buldu. Kripto paraların bu en meşhurunun piyasa değeri de 1 trilyon doları geride bıraktı. Bitcoin’in şubat ayındaki yükselişi şimdiden yüzde 60’a ulaştı.
Bitcoin’in cazibesi elektrikli araba şirketi Tesla’nın büyük ortağı milyarder iş adamı Elon Musk’ın 1,5 milyar dolarlık Bitcoin aldığını açıklamasıyla birlikte zirve yaptı. Bu arada Master Card’ın Bitcoin’i ödeme sistemine dahil edeceği, New York Mellon Bank’ın kripto parayı hisse senetleri ve tahviller gibi finansal varlıklar kategorisinde değerlendirdiği açıklamaları da bu yerçekimine meydan okuyan fiyat artışını destekledi.
Bir yandan özelde Bitcoin genelde kripto paralara çılgınca bir ilgi sürüyor. Öte yandan Bitcoin’in içsel bir değer taşımadığı, arkasındaki fiziksel bir varlıkça desteklenmediği, elektronik ortamda yaratılan sanal bir balondan ibaret olduğu görüşü de yaygın biçimde dile getiriliyor. Ancak “müzik çalmaya” devam ettiği, Bitcoin’in göktaşı benzeri yükselişini sürdürdüğü, yatırımcılar trenine yeni unsurlar katıldığı müddetçe bu “pembe dizinin” takipçileri eksilmeyecek gibi görünüyor.
Kriz Kâhininden Zehir Zemberek Yorumlar
Bitcoin’e en sert eleştirilerden biri de “kriz kahini” sıfatıyla hazırlanan Nouriel Roubini’den geldi. Popüler iktisatçı Bitcoin’i Lale Çılğınlığı ile karşılaştırıp, “laleler hiç olmazsa güzel çiçeklerdi, bir faydaları vardı” yorumunda bulundu.
İsterseniz kendisinin Financial Times gazetesinde yayımlanan makalesini özetleyerek tartışmayı sürdürelim. Roubini’ye göre Bitcoin’in içsel değeri (intrinsic value) sıfırdır. Hatta imalatı ciddi enerji tüketimi gerektirdiği için müstahak olduğu ölçüde bir karbon vergisi uygulanması halinde değerinin eksi olacağını düşünmek bile mümkündür.
Bitcoin ölçü birimi değildir. Bölünebilirlik özelliği yoktur. Değer biriktirme aracı da sayılamaz. Bazı kripto para konferanslarında bile katılım ücretini Bitcoin ile ödemek kabul edilmiyor. Kripto paraları bir varlık sınıfı kabul etmek dahi olanaksızdır. Çünkü hisse senetleri, tahviller, ticari gayrimenkuller size temettü, faiz, kira şeklinde gelir sağlarlar. İtibarı paralar ise likidite unsurudurlar ve ödemeyi kolaylaştırırlar. Altın gelir getirmezse de sanayide kullanılır. Ayrıca değer biriktirme aracı, enflasyona karşı koruma kalkanı ve beklenmedik risklere karşı savunma özelliğiyle fayda sağlar.
Kriptolar gelir, fayda, ödeme ve diğer hizmetleri sağlamazlar. Sadece spekülatif varlık köpüğünden ibarettirler, hiç olmazsa bir çiçek olma özelliği taşıyan lale çılgınlığından daha beterdirler… diye sürüp gidiyor (Financial Times 10 Şubat 2021).
Lale Çılgınlığı Neydi?
Finansal piyasalarda ani düşüşler gibi, Bitcoin örneği benzeri çok hızlı garip yükselişler de sağduyulu insanların tarihi olan merakını depreştirir. Geriye dönüp bir bakınca da yaşanan ile geçmiş arasında şaşırtıcı benzerlikler kişiyi irkiltir. Roubini’nin referans verdiği lale çılgınlığı da finansal krizler tarihinde ibret alınması gereken bir vaka niteliğiyle hatırlanmayı hak eder.
Felaketin tohumları 1562 yılında İstanbul’dan şimdi Belçika sınırları içinde bulunan Anvers Limanı’na, Kanuni Sultan Süleyman’dan Hollanda Kralı’na armağan olarak gönderilen bir sandık lale soğanının indirilmesiyle atılır. Lale sevgisinin mayalanarak bir çılgınlığa dönüşmesi için Hollanda’nın bir dünya gücü olarak yükselmesini, hızlı zenginleşmeyle birlikte rafine zevklerin gelişmesini, yani 1630’ları beklemek gerekecektir.
Lalenin 160 türü arasında özellikle birinin, kırmızı beyaz çiçeği ve maviye çalan sapıyla “Semper Augustus”un yıldızı parlar. Tek bir lale soğanı, servet karşılığı alıcı bulmaya başlar. Artık lale sosyal bir fenomen haline gelmiş; Hollanda’da her şehirde enfes şaraplar ve leziz yemekler eşliğinde lale soğanı pazarlıkları yapılan kulüpler açılmıştır.
“Viceroy” adı verilen tek bir lale soğanı ayni bir mübadele sonucu dört semiz öküz, sekiz semiz domuz, on iki semiz koyun diye devam eden on üç kalem mal karşılığı alıcı bulur. “Semper Augustus”a ise sıralanan her kalemin iki katına, hem de üste bir binek arabası verilerek sahip olunabilir.
1637’de, Tulipananya’nın dördüncü yılında köpük patlar. Herkes panik halinde aynı anda satışa geçer, fiyatlar çakılır. Artık soyluların, baca temizleyicilerin, çiftçilerin ortak paydası “lale mağduru” sıfatıdır. Henüz toprağın altından çıkıp da güneş yüzü görmemiş lale soğanları üzerinden sözleşmeler düzenlenmiş, mahsul bile alınmadan bu kâğıtlar yatırımcıdan yatırımcıya defalarca el değiştirmiştir. Ama artık kimse sözleşmelerin gereğini yerine getirmemekte, zincirleme iflaslar gözlenmektedir.
Kısa sürede kendi zenginlerini yaratan bu alımlı çiçek bir anda iflasların sorumlusu ilan edilir. Büyük acılar yaşanır. Zamanla taşlar yerine oturur. Hollanda’nın kesme çiçek ihracatında dünya liderliğine yükselmesinde lalenin bir finansal varlık değil ama, güzel bir bitki özelliğiyle kuşkusuz ciddi payı bulunur. Bitcoin’i de benzer bir akıbetin mi beklediğini zaman gösterecek…
Düşük Faizler Yatırımları Canlandırmıyor
Kripto para tartışmalarının farklı boyutları bulunmakla birlikte, pandemi döneminde gözlemlenen büyük fiyat sıçramalarının küresel anlamda likidite bolluğuyla ve çok düşük faiz oranlarıyla da yakın ilintisi var. Birleşmiş Milletler’in Ocak 2021 Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler Raporu bol likiditenin yatırımları canlandırmadığını rakamlarıyla ortaya koyuyor.
Pandeminin onuncu ayını bitirirken finansal piyasalar likiditeye doymuş durumda. Kredi akımları istikrar kazanırken sabit yatırımlarda ancak çok küçük bir kıpırdanma var (United Nations World Economic Situation and Prospects Raporu Ocak 2021-S.22).
ABD, Avro Bölgesi ve Japonya’da para arzı 2020’nin 2. Çeyreği itibarıyla sırasıyla yüzde 23.2, yüzde 8.9 ve yüzde 7.9 artmış bulunuyor. Buna karşın brüt sabit sermaye oluşumunun yine aynı sırayla yüzde 7.8, yüzde 20.5, yüzde 7.3 düşmesi dikkat çekiyor. Makro ihtiyati araçların bankaları belli öncelikli sektörlere kredi vermek ve spekülatif alanlara verilecek kredileri caydırmak için devreye sokulması gerekiyor. Böylelikle kredi büyümesi ve yatırımlar arasındaki ilişki güçlendirilebilir. The Economist dergisine göre, Çin merkez bankası bu stratejiyi izlediği için ülkenin büyümesi salgından fazla etkilenmedi (The Economist 19 Şubat 2021).
BM’nin söz konusu raporuna göre, küresel likiditedeki artış, finansal piyasalarda risk iştahını kabartarak, uzun vadeli finansal istikrarı tehlikeye sokuyor. Finansal piyasaların performansıyla reel ekonomi arasındaki bağ tamamen kopuyor. Pandemi sürecinde 10 ayda S and P 500 endeksinin yüzde 40 artışı bunun en açık kanıtlarından biri.
Pandemi toplumda birikmiş eşitsizliklerin maliyetini net biçimde ortaya döktü. Gelir ve demografik açıdan en kırılgan gruplar en ciddi risklerle yüz yüze kaldı. Kitlesel istihdam ve gelir kayıpları yoksullukta büyük artışlara yol açtı. 1 Mart 2020’den bu yana ABD’de 8 milyon kişi işini kaybeder, 4 milyon kişi işgücü piyasasını terk ederken, ulusal yoksulluk oranı da haziranda yüzde 9.3 iken kasımda yüzde 11.7’ye sıçradı.
Bu arada ABD’nin 644 dolar milyarderinin serveti aynı zaman diliminde yüzde 31,6 artışla 2.95 trilyon dolardan 3.88 trilyon dolara artış gösterdi. En zengin 5 kişinin serveti ise bu dönemde 358 milyar dolardan 596 milyar dolara yükseldi. Yüksek gelirli çalışanların sadece yüzde 4’ü işini kaybederken, en düşük gelirli çalışanların yüzde 20’si kapının önüne kondu (A.g.k. S.14).
Küresel Borçlar da İyice Kabardı
Finansal piyasalardaki bahar havasını tetikleyen unsurlardan biri de, iklim-dostu yatırımlara olan aşırı ilgi. Ekolojik konularda duyarlı olduğu düşünülen şirketlere sosyal nedenlerle yöneliş sonucu, “yeşil balon” diye adlandırılan aşırı fiyat yükselişleri gözleniyor. Bu alicenap davranış bir yandan da suni bir şişkinlik yaratıyor, yeni bir risk kaynağı ortaya çıkıyor.
Ayrıca düşük faiz bol likidite; en riskli kabul edilen, “çöp tahvil” diye adlandırılan şirketlere de ilgiyi artırıyor. Bu da küresel sermaye piyasalarında çok yüksek bir temerrüt riskine yol açıyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre pandemi ortamında küresel borç dağları daha da heybetli hale geldi. Küresel anlamda borç düzeyi GSYH’nin yüzde 355’ine yükselerek 2020’de 24 trilyon dolarlık sıçrama gösterdi. Hükümetlerin destek programları bu rakamın yaklaşık yarısını kapsarken, firmaların, bankaların ve hane halkının borçluluk düzeylerinde de sırasıyla 5.4, 3.9 ve 2.6 trilyon dolar artış gözlendi. (COVID reponse drives $ 24 trillion surge in global debt: IIF Reuters 17 Şubat 2021).
Özetle; Bitcoin yatırımcıları bayram yapadursun, dünya pandeminin kamu sağlığına olan etkilerini hafifletme çabasındayken küresel finansal sistemin çok ciddi risk unsurları barındırması dikkat çekiyor. Krizlerin kapitalizmin doğasına içkin olduğunu akıldan çıkartmadığımız takdirde, finansal piyasalarda yakında kopabilecek gümbürtüye fazlaca hayret etmeyiz.
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Trump-FED gerilimi tırmandı: Dolar ve borsalar sert düşüşte, altın ışıldıyor

Yayınlanma:
10 saat önce|
21/04/2025Yazan:
BankaVitrini
Finansal piyasalarda yeni haftanın yüksek tansiyon ile başladığını görüyoruz. Asya borsaları ve ABD borsalarının vadeli endeksleri düşerken, doların da baskı altında olduğunu not edelim. Doların büyük para birimleri karşısında değerini gösteren sepet kur (DXY) bu sabah 98 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek son üç yılın yeni en düşük seviyesini test etti. ABD Başkan Trump’ın FED Başkanı Powell’a yönelik sert eleştirileri ve FED’in bağımsızlığı tartışmaya açan açıklamalarının yanı sıra, Trump’ın ekibinin Powell’ı görevden almanın yollarını değerlendirdiği yönünde iddia, hatta kamuoyu önündeki eleştirileri piyasa algısını bozarak yatırımcıları rahatsız etti.
Geçen hafta Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) peşpeşe yedinci kez faiz indirimine gitmesi ardından FED’in enflasyon kaygısı ile sergilediği temkinli duruş, Trump’ı çileden çıkardığını anlıyoruz. Ticaret savaşına soyunan ve ABD’nin cari açığını azaltmak adına zayıf dolar ve ihracata odaklanan Trump, izlediği politikaların resesyona neden olmaması adına düşük faiz talebinde ısrarcı oluyor. Trump’ın ABD Dolarını bilinçli olarak değersiz kılmasının çok riskli bir durum arz ettiğini kesinlikle göz ardı etmemek gerekiyor!
Artan siyasi baskının para politikasını etkileme riski, hâlihazırda jeopolitik endişelerle dalgalanan piyasaları daha da belirsizliğe sürüklemeye devam ettiğini görüyoruz. Bu gelişmelerin en belirgin sonucu ise kuşkusuz yatırımcıların ABD varlıklarından kaçışının hızlanması olarak tezahür ettiğini not edelim. ABD’de 10 yıllık gösterge tahvil faizi satışların gölgesinde (fiyatı düşüp getirisi yükselirken) bu sabah %4,35 seviyesine kadar yükseldi. Dolar euro karşısında 1,1515 seviyesine gerileyerek Kasım 2021’de bu yana en düşük seviyeden işlem görürken, İsviçre frangı gibi güvenli limanlar karşısında da son on yılın en düşük seviyesi test edildi. Yatırımcılar, dolar varlıklardan arkasına bakmadan koşarak kaçarken, sığınılacak yegâne liman olan olarak görülen altının ons fiyatı (bu yıl %26 değer kazandı) 3,385 dolar ile yeni bir rekor kırdı! Direnişin parası Bitcoin de dolar zayıflığından faydalanarak 87 bin dolar seviyesinin üzerine yükseldiğini görüyoruz.
Dönelim Türk mali piyasalarına… TCMB geride bıraktığımız hafta sonuçlanan olağan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, artan risk karşısında getiriyi artırmak suretiyle haftalık repo ihale faizini 350 baz puan faiz artırırken, faiz koridorunun da üst bandını, yani günlük olarak borç verme faiz oranını da 300 baz puan artırmak suretiyle ilave olarak kendisine faiz artırmadan faiz artıracak bir imkân tanımıştı. Bu imkânı daha ilk günden kulladığını görüyoruz. Aşağıdaki grafilten de görüleceği üzere, TL Referans faiz, faiz koridorunun üst bandı olan %49 seviyesine dayanarak Cuma günü %48,99 olurken, ağırlıklı ortalama fonlama faizi de %47,97 seviyesine yükseldi.
TCMB’nin finansal istikrarının temini için geçen hafta attığı adımı önemli ve yerinde olarak görsek de, elbette reel sektörün üzerindeki yükü de artırdığını göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu noktada, sıklıkla ifade ettiğimiz üzere, TCMB’yi tek başına Türkiye ekonomisi olarak görmemek gerektiğini düşünüyoruz. Ekonomide diğer aktörlerin de yükün altında olan TCMB’ye destek vermeleri gerektiğini, Trump sonrası dünyada dinamiklerin hızla değiştiği ve üretimin ön plana çıktığı bir noktada, yeni bir ekonomi programına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu minvalde, dezenflasyon sürecinde TCMB’nin kuru kontrol etmek istemesini anlamak ile birlikte, tek başına yeterli olmadığını, bunun da maliyetinin reel sektör için ağır bir yük olduğunu görüyoruz. Mesela, TCMB’nin fonlamayı politika faizi yerine faiz koridorunun üst bandına yönetlmesi ardından, faizin yükselmesinin hiç de ‘yaramadığı’ bankacılık sektörü, haftanın son iş gününü (XBANK) yaklaşık %3 düşüşle tamamlarken, 2025 performansını eksi %21, 17 Mart tarihi baz alınırsa, endekste kaybın %32 olduğunu görüyoruz!
Öte yandan, her gün nakış gibi işlediğimiz üzere, 17 Nisan işlemlerinde, TCMB’nin swap hâriç net yabancı para pozisyonu bir önceki gün kaydedilen 2,4 milyar iyileşmeyi geri vererek 3 milyar dolar yeniden bozulmuş. Böylelikle, 19 Mart sonrasında TCMB’nin rezervlerinde yaşanan erime 44,4 milyar dolar olurken, manşet rakam da 14,5 milyar dolar seviyesine geldi. Bu rakamın tepesinin Şubat ortasında 61 milyar dolar olduğunu, son günlerde altın ve parite fiyatlarında yaşanan yükselişi de göz önüne aldığımızda, aslında erimenin daha da fazla olduğunu göz ardı etmiyoruz. USDTRY kuru yeni haftaya 38,20 seviyesinden başlarken, Türk insanının göz bebeği ya da bir numaralı yatırım aracı olan gram altın 4,150 TL seviyesine yükseldi. CDS risk priminin ise 330 baz puan seviyesinden yatay bir seyir izlediğini görüyoruz. Borsanın yurt dışı limon havaya paralel bugün de satıcılı bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz.
Çoğu piyasanın Paskalya tatili nedeniyle hâlâ kapalı konumda olduğu yeni gün başlangıcında, dolar karşısında yedi ayın zirvesine yükselen güçlü YEN, ihracat odaklı Tokyo borsası üzerinde baskı kurdu. Risk iştahının sınırlı kaldığını günde, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde %1’e yaklaşan oranda değer kayıpları görülürken, pasifiğin diğer ucunda Japonya’nın Nikkei endeksi %1,5’e yakın değer kaybetti. Yatırımcılar, Trump’ın ticaret politikalarındaki dalgalanmalar ve FED’e yönelik müdahale sinyalleriyle sarsılırken, gözler bu hafta açıklanacak Alphabet, Intel ve Tesla gibi dev şirketlerin bilançolarına çevrildi. 2025 yılında “Muhteşem Yedili” olarak bilinen teknoloji devlerinin hisseleri genel olarak satıcılı bir seyir izliyor. Alphabet’in hisseleri yılbaşından bu yana yaklaşık %20 değer kaybederken, Tesla’nın hisseleri ise %40 gerilemiş durumda. Tesla’nın uzun zamandır beklenen uygun fiyatlı araç planları, en çok satan elektrikli SUV modeli Model Y’nin sadeleştirilmiş ve ABD’de üretilecek bir versiyonunu içeriyor. Ancak Reuters’a konuşan üç kaynağa göre, bu modelin üretim başlangıcı ertelendi. Bu hafta gözler ayrıca Japonya-ABD maliye bakanları görüşmesinde olacaktır.
TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi vs TL Referans Faiz (TL Ref)
Finansal okuryazarlığa önem veren bültenimizde, öncelikle kavram karmaşasının önüne geçelim: TCMB Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi (AOFM) Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği paranın (fonlamanın) ortalama maliyetini ve dolayısı ile Merkez Bankası’nın piyasa üzerindeki fiili para politikası duruşunu gösterir. Yani bankaların Merkez Bankasından borç aldığı paranın gerçek ortalama faizidir. Türk Lirası Referans Faiz (TLREF) ise banka dışı kurumların borçlanmalarında (örneğin şirket tahvillerinde) kullanılmak üzere oluşturulan piyasa temelli bir gösterge faiz oranıdır. Borsa İstanbul’daki repo işlemleri baz alınarak hesaplanır. Özetle, AOFM, Merkez Bankası’nın günlük para politikasının etkisini yansıtırken, TLREF ise piyasadaki kredi ve borçlanma işlemleri için bir gösterge faizdir.
TCMB Net Döviz Pozisyonunda Yaşanan Günlük Değişim
Emre Değirmencioğlu
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Bundan sonra ne olacak?

Yayınlanma:
1 gün önce|
20/04/2025Yazan:
BankaVitrini
Bir filme başlandığında çoğu insanın aklında beliren ilk merak, filmin sonunun nasıl biteceğidir. Hikâyedeki karakterler, olayların akışı, kurgu boyunca zihnimizi meşgul eder, alternatif sonlar üretmemize ve olası gelişmeleri simüle etmemize yol açar. Hikâyedeki roller ve o rollere düşen eylemler, bu süreci anlamlandırmamıza yardımcı olur.
İçinden geçtiğimiz dönem de, Türkiye’nin tarihindeki birçok kırılma noktası gibi, adeta bir filme benziyor. Ben de bu filmdeki karakterleri genel hatlarıyla ele alarak, yaşananları ekonomik bir gözlükle değerlendirmeye ve uzun vadeli bir perspektiften nasıl bir sonuca ulaşabileceğimizin ipuçlarını ortaya koymaya çalışacağım. Zira yaşadığımız siyasi gelişmelerin toplum üzerindeki etkisi özellikle psikolojik anlamda oldukça derin oldu. Bu ruh hali içerisindeki bireyin ekonomik kararlardaki rolü kadar, dışarıdan Türkiye’ye bakan yatırımcının risk algısı da sürecin gidişatını belirleyecek temel faktörlerden biri olacaktır.
İşe önce aktörleri tanımlayarak başlayalım. Makroekonomiyi anlatırken eğitim sunumlarımda sıklıkla kullandığım bir görsel, bu analiz için de oldukça açıklayıcı olacak.
Makroekonominin büyük resmi
Ekonomiye içeriden baktığınızda üç temel aktör dikkat çeker: Hane halkı, İş dünyası ve Devlet. Elbette bu aktörlerin rolleri birbirine geçişkendir. Bu geçişkenlik iki temel piyasa aracılığıyla gerçekleşir: Kaynak piyasası ve Mal ve hizmet piyasası.
Devletin ideal işleyişte düzenleyici bir konumda olması beklenir; ancak yönetim tarzına göre daha aktif bir ekonomik rol de üstlenebilir. Eğitim, sağlık, altyapı, savunma gibi alanlarda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde aldığı görevler, ekonomideki ağırlığını artırır.
Bu sistemin temelinde arz-talep dengesi yer alır. Kaynak piyasasında hane halkı iş gücünü arz ederken, iş dünyası bu arzı talep eder. Ücretler, arz ve talebin kesiştiği noktada belirlenir. Aynı denge mal ve hizmet piyasasında da geçerlidir: Hane halkının talep ettiği ürün ve hizmetlerle, iş dünyasının sundukları bu pazarda fiyatları belirler.
Devlet, hem mal ve hizmet piyasasında alıcı (örneğin kamu hizmetleri alımı), hem de kaynak piyasasında işveren (örneğin memurlar) olarak kritik bir oyuncudur. Gelirlerini ise ağırlıklı olarak gelir vergisi ve kurumlar vergisinden sağlar. Bunların yanı sıra, sosyal dengeyi gözeterek transfer harcamaları yapar, iş dünyasına teşvikler sunar ve ekonomik yatırımları destekler. Bütün bu faaliyetleri finanse ederken denk bütçe ilkesine riayet etmeye çalışır. Ancak denge bozulduğunda borçlanma devreye girer.
Makroekonomik faaliyetleri basitleştirdiğimizde, üç temel harcama kalemi ortaya çıkar:
* Hane halkı → Tüketim (Consumpiton)
* İş dünyası → Yatırım (Investment)
* Devlet → Kamu harcamaları (Government)
Kapalı bir ekonomide GSMH = C + I + G formülüyle tanımlanabilir. Türkiye gibi dışa açık bir ekonomide ise ihracat (X) ve ithalat (M) farkı da eklenir:
GSMH = C + I + G + (X – M)
Peki şimdi ne oluyor?
Son gelişmeler ışığında, toplumda birçok insanın tüketim alışkanlıklarını gözden geçirdiğini gözlemliyorum. Almayı planladığı ürünleri erteleyen, elzem olmayan harcamalarını sınırlayan büyük bir kitle var. Hatta kimi gruplar ve ürünler siyasi tepkilerin hedefi hâline gelerek boykotlarla karşılaşıyor.
Bu durum doğal olarak talebi aşağı çekiyor. Bunu fark eden iş dünyası da yatırım kararlarını askıya alıyor. Zira yatırım yapmak için yalnızca siyasi atmosfer değil, aynı zamanda finansal koşullar (faiz seviyesi, döviz kuru, öngörülebilirlik) da belirleyici. Edindiğim izlenim, belirsizlik arttıkça firmalar yatırımları erteliyor, istihdamı donduruyor ya da azaltıyor.
Tüketim azaldığında ve yatırım yavaşladığında ekonominin büyüme ivmesi düşer. Bu da doğrudan devletin vergi gelirlerini etkiler. Son iki yılda gözlemlediğimiz gibi, devlet harcamalarında bir kısıntı eğilimi yok. Üstelik faiz giderleri de ciddi bir yük oluşturuyor. Şu anda dahi yaklaşık 1 trilyon TL’lik ek maliyet Hazine’nin omzuna binmiş durumda.
Nereye gidiyoruz?
Benim öngörüm, mevcut koşulların ekonomide beklenenden daha düşük büyümeye neden olacağı yönünde. Zaten sıkıntılı olan istihdam piyasasında daha da kötüleşme kaçınılmaz. Hane halkı tüketiminde düşüş hızlanabilir. Mevcut finansal sıkışıklıklar, kredi kartı ve tüketici kredilerinin geri ödemelerinde var olan sorunu daha da büyütmeye aday. Reel sektörde ise özellikle KOBİ’lerin krediye erişimde daha da zorlanacağı, hatta sorunlu kredilerin hızlarının daha da artabileceği bir dönem kapıda.
Kur bir süreliğine kontrol altına alınmış görünse de, devlet tahvili faizleri risk algısındaki artışı açıkça gösteriyor. 2 yıl vadede 8 puan, 5 yılda 6 puan, 10 yılda 5 puanlık faiz artışları, önümüzdeki dönemde Hazine’ye oldukça yüksek borçlanma maliyetleri yaratacaktır.
Sonuç
Siyaset ve ekonomi birbirinden bağımsız değildir. Bugünkü tablo, toplumun her kesimini doğrudan ve olumsuz biçimde etkiliyor. Ekonomik önlemlerle çözülmesi gereken dönemi çoktan geçmiş bir tabloyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla artık çözüm, teknik değil siyasal çerçevede aranmalıdır. Güveni yeniden tesis etmek ve ekonominin çarklarının yeniden normal koşullarında çevrilmesini sağlayabilmek güveni yeniden tesis etmekle mümkün olacaktır. Siyasal olarak daha da gerginleşen ortamın sonucu, toplumun büyük bir kesiminin ekonomik olarak büyük kayıpları yaşayacağı ve daha da yoksullaşacağı bir dönemi beraberinde getirecektir.
Ömer GENCAL-Dünya
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Merkez Bankaları Neden Altına Yöneldi?

Yayınlanma:
1 gün önce|
20/04/2025Yazan:
Gülbeyaz Gergün
Bir zamanlar pek çok kişi tarafından karşıt yorum olarak reddedilen şey, şimdi dünya çapında ana akım medya tarafından yankılanıyor: doların küresel rezerv para birimi olarak rolü artık sorgulanmıyor.
Yıllarca, Batı’nın finansal savaşa aşırı bağımlılığının artan tehlikelerini belgeledim:
- Yaptırım
- Rezerv dondurmaları
- SWIFT’in silahlandırılması
Bunlar diplomasinin stratejik araçları değildi. Bunlar daha derin bir şeyin ilk işaretleriydi: çaresizlik, kırılganlık ve çökmekte olan bir dünya düzeni.
Sadece geçen yıl, ABD doları, rekor merkez bankası altın alımının etkisiyle altın karşısında satın alma gücünün %35’inden fazlasını kaybetti. Bu bir trend değil, bir sinyal.
Bu arada, BRICS ülkeleri, geleneksel Batılı müttefikler arasındaki çatlaklar genişlese bile, daha koordineli hale geliyor.
Avrupa ve Asya’da liderler, artık istikrarlı hissetmeyen bir sisteme maruz kalmalarını yeniden değerlendiriyorlar.
Giderek artan bir şekilde, uluslar gerçek egemenliğin tek bir ilkeyle başladığını kabul ediyorlar: sıfır karşı taraf riski. Bu yol doğrudan altına çıkar.
Bu gelişmeler münferit değil, daha derin bir parasal kırılmanın belirtileri.
Güvenin buharlaşmasıyla, altın artık sadece bir riskten korunma değil. Yeni bir sistemin temeli haline geliyor.
Bu nedenle VON GREYERZ’in Ortağı Matthew Piepenburg ile yaptığım son görüşme daha önemli bir zamanda gerçekleşemezdi.
Altın, borç, BRICS’in yeniden düzenlenmesi ve ABD Hazine tahvillerine olan güvenin çözülmesi konusundaki bakış açısı, kafa karışıklığıyla gölgelenmiş bir dünyada nadir görülen bir netlik sundu ve birçok kişinin daha yeni anlamaya başladığı şeyi ortaya çıkardı.
Hadi onu parçalayalım.
Hazine Piyasasının Güvenli Liman Statüsü Aşınıyor ve Altın Sığınak Oluyor
Onlarca yıldır ABD Hazine tahvilleri, yatırımcılar ve kurumlar tarafından nihai güvenli liman olarak görülen küresel finansın temel taşı olarak işlev gördü. Bu anlatı şimdi yıpranıyor.
“Bir likidite krizi var,” dedi Piepenburg bana. “Bu sistemi devam ettirmek için yeterli gres yok.”
ABD devlet tahvilleri, oynaklık dönemlerinde istikrar sağlamak yerine, daha çok riskli varlıklar gibi davranmaya başladı. Son piyasa kargaşasında, getiriler tipik olarak düşecekleri zaman yükseldi ve sistemin artan kırılganlığını vurguladı.
“Stres zamanlarında getiriler aslında düşmüyor, yükseliyor “dedi. ” “ABD Hazinesi neden artık güvenli bir liman gibi davranmıyor?”
Cevabın, Amerikan ekonomisini gömen borçta yattığını söylüyor.
37 trilyon doların üzerinde federal borç ve hanehalkı, kurumsal ve uzun vadeli hak yükümlülükleri dahil edildiğinde 100 trilyon dolardan fazla olan sistem, kendi vaatlerinin ağırlığı altında eziliyor.
Piepenburg, “Noel Baba, bu kadar borcun altına gömüldüğünüzde bir likidite krizini çözemez” diye uyardı. “Bazuka parası olmadan, para biriminin değerini düşürmeden bu borç çarklarını döndürmeye yetecek kadar gres yok.”
Bu nedenle, altının dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları tarafından bir riskten korunma olarak değil, temel bir rezerv varlığı olarak sessizce yeniden paraya çevrildiğini de sözlerine ekledi.
“Altın artık Tier 1 bir varlık. Merkez bankaları net bir şekilde yerleşiyor. Hazine tahvillerinden uzaklaşıyorlar” dedi. “Bu zengin olmakla ilgili değil. Mesele fakirleşmemek.”
BRICS’in Yükselişi ve Globalde Dolardan Uzaklaşma
Politika çevrelerinde uzun süredir tartışılan dolarsızlaşma eğilimi, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarının ardından gözlemlenebilir bir gerçeklik haline geldi. Jeopolitik güç iddiası olarak başlayan şey, çok kutuplu bir finansal yeniden düzenlemeyi hızlandırdı.
Piepenburg, “2022’de ABD dolarının silahlandırılmasından bu yana, 45 ülke artık bunun dışında ticaret yapıyor” dedi. “Otuz ülke fiziki altınlarını ülkelerine geri gönderdi. Bu bir tesadüf değil, bir tepki.”
ABD’nin Rus merkez bankası varlıklarını dondurmasıyla meydana gelen kritik değişime işaret etti. Birçok hükümet için bu eylem, doların tarafsız bir küresel rezerv olduğu yanılsamasını paramparça etti. “Dünya rezerv para birimini silahlandırdığınızda,” dedi, “bağlı olduğu güveni baltalıyorsunuz.”
Bu değişim hiçbir yerde BRICS ülkeleri, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan daha belirgin değildir.
BRICS para birimi söylentileri dünya çapında dolaşırken, Piepenburg grubun gerçek niyetini açıkladı: “Birbirlerinin fiat para birimlerine de güvenmiyorlar ama altına güveniyorlar.”
BRICS’in planının tek bir para birimi başlatmak olmadığını, bunun yerine %40’ı altınla ve %60’ı emanette tutulan yerel para birimleriyle desteklenen bir ödeme sistemi kullanmak olduğunu belirtti.
“Bu, doları bir gecede değiştirmekle ilgili değil” dedi. “Ama bu, ondan kesin bir uzaklaşma.”
Fort Knox: Sistemi Açığa Çıkaran Tabu
Altının yeniden dirilişiyle ilgili hiçbir tartışma, Amerika’nın kendi rezervlerini ele almadan tamamlanmış sayılmaz.
Amerika Birleşik Devletleri, büyük ölçüde Fort Knox’ta depolanan 8.100 tondan fazla altın tuttuğunu iddia ediyor.
Eski Hazine Bakanı Steve Mnuchin, 2017’de Fort Knox’ta
Yine de, altmış yılı aşkın bir süredir tam ve bağımsız bir denetim yapılmamıştır. Şimdi, şeffaflık çağrıları ivme kazanıyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ve Elon Musk, Fort Knox’un canlı yayınlanan bir denetimi fikrini ortaya attılar.
Ancak Piepenburg’a göre şeffaflık riskler taşıyor. “Ne istediğine dikkat et,” dedi. “Kaç mermim olduğunu bilmeden savaşa girmezdim. Ve orada ne olduğunu bilmeden elimi göstermek istemezdim.”
ABD’nin altın varlıklarında iddia ettiği kadar baskın olmayabileceğine inanıyor ve Çin’in rezervlerinin çok az rapor edildiğinden şüpheleniyor.
“Çin’in Dünya Altın Konseyi’nin söylediğinden en az on kat daha fazla altına sahip olduğundan oldukça eminim” dedi. “Ve muhtemelen en iyi saklanan bir sırrı saklamadığımız sürece Amerika Birleşik Devletleri’nden daha fazla.”
Söz konusu olan optikten daha fazlasıdır. Piepenburg, “Altın nihai BS dedektörüdür” dedi. “Bu, sisteme tutulan bir ayna ve bu yüzden bunun hakkında konuşmak istemiyorlar. Çünkü her şey erirken, değerini koruyor.”
Bir Hesaplaşma Anı
ABD dolarının sonunu görmüyoruz, ancak tartışmasız üstünlüğünün sona ermesini tanık oluyoruz.
Petro-dolar çerçevesi çatırdıyor. Altın, stratejik bir rezerv varlık olarak sessizce yeniden kullanılıyor. Ve bir zamanlar küresel piyasaların dokunulmaz köşe taşı olan ABD Hazineleri, bir zamanlar onlara bağımlı olan kurumlar tarafından yeniden değerlendiriliyor.
Çıkarımlar derindir. Merkez bankaları artık ne yaptıkları konusunda sessiz kalmıyorlar… Hızla ve kasıtlı olarak altına doğru ilerliyorlar.
Asıl soru, altının yükselip yükselmeyeceği değil, halkın hareketi neyin yönlendirdiğini kavrayıp anlamayacağıdır.
Tyler Durden
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (808)
- BANKA ANALİZLERİ (137)
- BANKA HABERLERİ (3.035)
- BASINDA BİZ (58)
- BORSA (430)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.808)
- GÜNCEL (2.899)
- GÜNDEM (3.060)
- RÖPORTAJLAR (47)
- SİGORTA (131)
- ŞİRKETLER (2.091)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (438)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (923)
- Ali Coşkun (12)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (6)
- ChatGPT (22)
- Dr. Abbas Karakaya (63)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (493)
- Gizem Taşdelen (6)
- Gülbeyaz Gergün (56)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (36)
- Onur ÇELİK (19)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (76)
- Serhat Can (6)
- Süleyman Çembertaş (15)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
YAZARLAR

Destekli Lisanssız GES’lerde Yeni Dönem

Trump-FED gerilimi tırmandı: Dolar ve borsalar sert düşüşte, altın ışıldıyor

JCR Kredi Derecelendirme Rapor Zorunluluğunda yeni düzenleme

Ülkemiz şirketlerinin temel sorunu: KURUMSALLAŞMA

Finansman Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi

Bundan sonra ne olacak?

Merkez Bankaları Neden Altına Yöneldi?

Hintli Mukesh Ambani: Bedava Mobil uygulaması dağıtıp nasıl milyarder oldu?

EKREM İMAMOĞLU TUTUKLANMASI PİYASADA NE ETKİ YAPAR?

İKLİM KANUNU NEDİR, TARIM VE HAYVANCILIĞA OLUMSUZ ETKİLERİ OLUR MU?

Bankalar kredileri niçin durdurur

Merkez Bankası’nın 18 yıl sonra çıkardığı “likidite senedi” nedir?

KREDİ MUSLUKLARI KAPANIRSA NE YAPMALI?

İş Bankası’ndan sosyal medyadaki iddialara ilişkin açıklama
- Borsa günü yükselişle tamamladı 21/04/2025
- Bakan Kacır: Türksat 6A ile yeni lige yükseleceğiz 21/04/2025
- Mazot Gübre Desteği Ne Zaman Yatacak? 2025 Mazot Gübre Desteği Ne Kadar? Bakan Yumaklı Açıkladı 21/04/2025
- Trump'ın politikaları dolara değer kaybettirmeye devam ediyor 21/04/2025
- Reklam Kurulu sahte indirimlere ceza yağdırdı 21/04/2025
- Bakan Bayraktar: Diyarbakır'da petrol, Trakya'da gaz arama programı üzerinde çalışıyoruz 21/04/2025
- Marmarabirlik’ten üreticiye müjde: Son ödeme 25 Nisan’da yapılacak 21/04/2025
- Hazine alacakları 29,8 milyar lira oldu 21/04/2025
- Trump, Powell faizleri düşürmezse ekonominin yavaşlayacağı uyarısı yaptı 21/04/2025
- Mercedes-Benz/Bekdikhan: Yeni çıkacak modelimiz kırılma noktası olacak 21/04/2025
- TAV'ın teklif sunduğu Kuveyt Havalimanı ihalesi iptal edildi 21/04/2025
- Yumaklı: WFP Türkiye'yi stratejik stok merkezi olarak konumlandırmak istiyor 21/04/2025
- Musk'a Tesla uyarısı: Yeniden odaklanmalı 21/04/2025
- AMB yetkilisinden uyarı: Tarifeler resesyon riskini artırıyor 21/04/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM1 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı