Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Hayri Kozanoğlu : Bitcoin’in akıbeti laleye benzer mi?

Yayınlanma:

|

Hollanda’nın kesme çiçek ihracatında dünya liderliğine yükselmesinde lalenin payı bir finansal varlık olarak değil ama güzel bir bitki özelliğiyle bulunur. Bitcoin’i de benzer bir akıbetin mi beklediğini zaman gösterecek… Kripto para tartışmalarının farklı boyutları bulunmakla birlikte, pandemi döneminde gözlemlenen büyük fiyat sıçramalarının küresel anlamda likidite bolluğuyla ve çok düşük faiz oranlarıyla da yakın ilintisi var.

Bitcoin fiyatı geçtiğimiz hafta 55 bin doları geçti. Haftalık değer artışı da yüzde 14’ü buldu. Kripto paraların bu en meşhurunun piyasa değeri de 1 trilyon doları geride bıraktı. Bitcoin’in şubat ayındaki yükselişi şimdiden yüzde 60’a ulaştı.

Bitcoin’in cazibesi elektrikli araba şirketi Tesla’nın büyük ortağı milyarder iş adamı Elon Musk’ın 1,5 milyar dolarlık Bitcoin aldığını açıklamasıyla birlikte zirve yaptı. Bu arada Master Card’ın Bitcoin’i ödeme sistemine dahil edeceği, New York Mellon Bank’ın kripto parayı hisse senetleri ve tahviller gibi finansal varlıklar kategorisinde değerlendirdiği açıklamaları da bu yerçekimine meydan okuyan fiyat artışını destekledi.

Bir yandan özelde Bitcoin genelde kripto paralara çılgınca bir ilgi sürüyor. Öte yandan Bitcoin’in içsel bir değer taşımadığı, arkasındaki fiziksel bir varlıkça desteklenmediği, elektronik ortamda yaratılan sanal bir balondan ibaret olduğu görüşü de yaygın biçimde dile getiriliyor. Ancak “müzik çalmaya” devam ettiği, Bitcoin’in göktaşı benzeri yükselişini sürdürdüğü, yatırımcılar trenine yeni unsurlar katıldığı müddetçe bu “pembe dizinin” takipçileri eksilmeyecek gibi görünüyor.

Kriz Kâhininden Zehir Zemberek Yorumlar

Bitcoin’e en sert eleştirilerden biri de “kriz kahini” sıfatıyla hazırlanan Nouriel Roubini’den geldi. Popüler iktisatçı Bitcoin’i Lale Çılğınlığı ile karşılaştırıp, “laleler hiç olmazsa güzel çiçeklerdi, bir faydaları vardı” yorumunda bulundu.

İsterseniz kendisinin Financial Times gazetesinde yayımlanan makalesini özetleyerek tartışmayı sürdürelim. Roubini’ye göre Bitcoin’in içsel değeri (intrinsic value) sıfırdır. Hatta imalatı ciddi enerji tüketimi gerektirdiği için müstahak olduğu ölçüde bir karbon vergisi uygulanması halinde değerinin eksi olacağını düşünmek bile mümkündür.

Bitcoin ölçü birimi değildir. Bölünebilirlik özelliği yoktur. Değer biriktirme aracı da sayılamaz. Bazı kripto para konferanslarında bile katılım ücretini Bitcoin ile ödemek kabul edilmiyor. Kripto paraları bir varlık sınıfı kabul etmek dahi olanaksızdır. Çünkü hisse senetleri, tahviller, ticari gayrimenkuller size temettü, faiz, kira şeklinde gelir sağlarlar. İtibarı paralar ise likidite unsurudurlar ve ödemeyi kolaylaştırırlar. Altın gelir getirmezse de sanayide kullanılır. Ayrıca değer biriktirme aracı, enflasyona karşı koruma kalkanı ve beklenmedik risklere karşı savunma özelliğiyle fayda sağlar.

Kriptolar gelir, fayda, ödeme ve diğer hizmetleri sağlamazlar. Sadece spekülatif varlık köpüğünden ibarettirler, hiç olmazsa bir çiçek olma özelliği taşıyan lale çılgınlığından daha beterdirler… diye sürüp gidiyor (Financial Times 10 Şubat 2021).

Lale Çılgınlığı Neydi?

Finansal piyasalarda ani düşüşler gibi, Bitcoin örneği benzeri çok hızlı garip yükselişler de sağduyulu insanların tarihi olan merakını depreştirir. Geriye dönüp bir bakınca da yaşanan ile geçmiş arasında şaşırtıcı benzerlikler kişiyi irkiltir. Roubini’nin referans verdiği lale çılgınlığı da finansal krizler tarihinde ibret alınması gereken bir vaka niteliğiyle hatırlanmayı hak eder.

Felaketin tohumları 1562 yılında İstanbul’dan şimdi Belçika sınırları içinde bulunan Anvers Limanı’na, Kanuni Sultan Süleyman’dan Hollanda Kralı’na armağan olarak gönderilen bir sandık lale soğanının indirilmesiyle atılır. Lale sevgisinin mayalanarak bir çılgınlığa dönüşmesi için Hollanda’nın bir dünya gücü olarak yükselmesini, hızlı zenginleşmeyle birlikte rafine zevklerin gelişmesini, yani 1630’ları beklemek gerekecektir.

Lalenin 160 türü arasında özellikle birinin, kırmızı beyaz çiçeği ve maviye çalan sapıyla “Semper Augustus”un yıldızı parlar. Tek bir lale soğanı, servet karşılığı alıcı bulmaya başlar. Artık lale sosyal bir fenomen haline gelmiş; Hollanda’da her şehirde enfes şaraplar ve leziz yemekler eşliğinde lale soğanı pazarlıkları yapılan kulüpler açılmıştır.

“Viceroy” adı verilen tek bir lale soğanı ayni bir mübadele sonucu dört semiz öküz, sekiz semiz domuz, on iki semiz koyun diye devam eden on üç kalem mal karşılığı alıcı bulur. “Semper Augustus”a ise sıralanan her kalemin iki katına, hem de üste bir binek arabası verilerek sahip olunabilir.

1637’de, Tulipananya’nın dördüncü yılında köpük patlar. Herkes panik halinde aynı anda satışa geçer, fiyatlar çakılır. Artık soyluların, baca temizleyicilerin, çiftçilerin ortak paydası “lale mağduru” sıfatıdır. Henüz toprağın altından çıkıp da güneş yüzü görmemiş lale soğanları üzerinden sözleşmeler düzenlenmiş, mahsul bile alınmadan bu kâğıtlar yatırımcıdan yatırımcıya defalarca el değiştirmiştir. Ama artık kimse sözleşmelerin gereğini yerine getirmemekte, zincirleme iflaslar gözlenmektedir.

Kısa sürede kendi zenginlerini yaratan bu alımlı çiçek bir anda iflasların sorumlusu ilan edilir. Büyük acılar yaşanır. Zamanla taşlar yerine oturur. Hollanda’nın kesme çiçek ihracatında dünya liderliğine yükselmesinde lalenin bir finansal varlık değil ama, güzel bir bitki özelliğiyle kuşkusuz ciddi payı bulunur. Bitcoin’i de benzer bir akıbetin mi beklediğini zaman gösterecek…

Düşük Faizler Yatırımları Canlandırmıyor

Kripto para tartışmalarının farklı boyutları bulunmakla birlikte, pandemi döneminde gözlemlenen büyük fiyat sıçramalarının küresel anlamda likidite bolluğuyla ve çok düşük faiz oranlarıyla da yakın ilintisi var. Birleşmiş Milletler’in Ocak 2021 Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler Raporu bol likiditenin yatırımları canlandırmadığını rakamlarıyla ortaya koyuyor.

Pandeminin onuncu ayını bitirirken finansal piyasalar likiditeye doymuş durumda. Kredi akımları istikrar kazanırken sabit yatırımlarda ancak çok küçük bir kıpırdanma var (United Nations World Economic Situation and Prospects Raporu Ocak 2021-S.22).

ABD, Avro Bölgesi ve Japonya’da para arzı 2020’nin 2. Çeyreği itibarıyla sırasıyla yüzde 23.2, yüzde 8.9 ve yüzde 7.9 artmış bulunuyor. Buna karşın brüt sabit sermaye oluşumunun yine aynı sırayla yüzde 7.8, yüzde 20.5, yüzde 7.3 düşmesi dikkat çekiyor. Makro ihtiyati araçların bankaları belli öncelikli sektörlere kredi vermek ve spekülatif alanlara verilecek kredileri caydırmak için devreye sokulması gerekiyor. Böylelikle kredi büyümesi ve yatırımlar arasındaki ilişki güçlendirilebilir. The Economist dergisine göre, Çin merkez bankası bu stratejiyi izlediği için ülkenin büyümesi salgından fazla etkilenmedi (The Economist 19 Şubat 2021).

BM’nin söz konusu raporuna göre, küresel likiditedeki artış, finansal piyasalarda risk iştahını kabartarak, uzun vadeli finansal istikrarı tehlikeye sokuyor. Finansal piyasaların performansıyla reel ekonomi arasındaki bağ tamamen kopuyor. Pandemi sürecinde 10 ayda S and P 500 endeksinin yüzde 40 artışı bunun en açık kanıtlarından biri.

Pandemi toplumda birikmiş eşitsizliklerin maliyetini net biçimde ortaya döktü. Gelir ve demografik açıdan en kırılgan gruplar en ciddi risklerle yüz yüze kaldı. Kitlesel istihdam ve gelir kayıpları yoksullukta büyük artışlara yol açtı. 1 Mart 2020’den bu yana ABD’de 8 milyon kişi işini kaybeder, 4 milyon kişi işgücü piyasasını terk ederken, ulusal yoksulluk oranı da haziranda yüzde 9.3 iken kasımda yüzde 11.7’ye sıçradı.

Bu arada ABD’nin 644 dolar milyarderinin serveti aynı zaman diliminde yüzde 31,6 artışla 2.95 trilyon dolardan 3.88 trilyon dolara artış gösterdi. En zengin 5 kişinin serveti ise bu dönemde 358 milyar dolardan 596 milyar dolara yükseldi. Yüksek gelirli çalışanların sadece yüzde 4’ü işini kaybederken, en düşük gelirli çalışanların yüzde 20’si kapının önüne kondu (A.g.k. S.14).

Küresel Borçlar da İyice Kabardı

Finansal piyasalardaki bahar havasını tetikleyen unsurlardan biri de, iklim-dostu yatırımlara olan aşırı ilgi. Ekolojik konularda duyarlı olduğu düşünülen şirketlere sosyal nedenlerle yöneliş sonucu, “yeşil balon” diye adlandırılan aşırı fiyat yükselişleri gözleniyor. Bu alicenap davranış bir yandan da suni bir şişkinlik yaratıyor, yeni bir risk kaynağı ortaya çıkıyor.

Ayrıca düşük faiz bol likidite; en riskli kabul edilen, “çöp tahvil” diye adlandırılan şirketlere de ilgiyi artırıyor. Bu da küresel sermaye piyasalarında çok yüksek bir temerrüt riskine yol açıyor.

Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre pandemi ortamında küresel borç dağları daha da heybetli hale geldi. Küresel anlamda borç düzeyi GSYH’nin yüzde 355’ine yükselerek 2020’de 24 trilyon dolarlık sıçrama gösterdi. Hükümetlerin destek programları bu rakamın yaklaşık yarısını kapsarken, firmaların, bankaların ve hane halkının borçluluk düzeylerinde de sırasıyla 5.4, 3.9 ve 2.6 trilyon dolar artış gözlendi. (COVID reponse drives $ 24 trillion surge in global debt: IIF Reuters 17 Şubat 2021).

Özetle; Bitcoin yatırımcıları bayram yapadursun, dünya pandeminin kamu sağlığına olan etkilerini hafifletme çabasındayken küresel finansal sistemin çok ciddi risk unsurları barındırması dikkat çekiyor. Krizlerin kapitalizmin doğasına içkin olduğunu akıldan çıkartmadığımız takdirde, finansal piyasalarda yakında kopabilecek gümbürtüye fazlaca hayret etmeyiz.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ortadoğu’daki çatışmalar güvenli limanlara sığınma isteğini artırdı

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Biz bayram tatilindeyken, küresel arenanın karışmasına, bunun da mali piyasalara sirayet etmesine neredeyse alıştığımızı söyleyebilirim. Bugün bültenimizde, uzun tatil döneminde yaşanan önemli jeopolitik ve makroekonomik gelişmeleri basit bir şekilde kaleme alarak, bundan sonrasını anlamaya çalışacağız. Hatırlanacağı üzere, İran’ın, Suriye’nin başkenti Şam’daki Büyükelçilik yerleşkesine 1 Nisan günü İsrail tarafından düzenlenen hava saldırısı ve yine İsrail’in Filistin ve Hamas’a yönelik artan saldırıları geopolitik riskleri artırmış, Amerikan Wall Street Journal gazetesi, geçen haftanın son günlerinde, İran’ın kısa bir süre içinde İsrail’e karşılık vereceği iddiasında bulunmuştu.
  • Küresel mali piyasalar ise, haftanın son iş günü, özellikle de İran ile İsrail arasında var olan tansiyonun daha da artacağı ve bölgeye de yayılacağı endişesi ile oldukça sert bir fiyatlama eğilimi sergiledi. Bu bağlamda, belirsizliğin yükseldiği dönemlerin bir numaralı yatırım aracı olan altın, ABD’de risksiz faiz oranı olarak görülen 10 yıllık tahvil faizlerinin katılık gösteren sıcak enflasyon verisi ardından %4,50 seviyesine yükselerek son 5 ayın en yüksek seviyesine gelmesine rağmen, fonlama maliyetini göz ardı ederek, güvenli liman edası ile 2,430 dolar seviyesine kadar yükseldi. Son dönemlerde ön plana çıkardığımız ve uzun pozisyona sahip olduğumuz bir diğer kıymetli maden gümüş ise 29,80 dolar seviyesine kadar yükselerek son üç yılın zirvesini test etti.
  • Ortadoğu’da var olan tedirginliğin arz kesintisine neden olacağı beklentisi ile kuzey denizi petrolü olan Brent, haftayı 90 dolar seviyesinin üzerinde kapatarak son 6 ayın zirvesine yükselirken, bir başka güvenli liman olan doların ise (DXY) riskten kaçınma eğilimine paralel talep görmesi ile 5 ayın zirvesine yükselidiğini not edelim. DXY’nin yükselişi, EURUSD paritesini 1,06 seviyesinin diplerine kadar iterken, hafta sonu açık olan veya işlem gören tek enstrüman olan Bitcoin ise oldukça sert bir satış dalgasına maruz kalarak ilk etapta 61bin dolar seviyesine kadar gevşedikten sonra 65 dolar seviyelerine toparladı.
  • Elbette, doların güçlenmesini sadece güvenli liman etkisine bağlarsak biraz da haksızlık etmiş oluruz keza madalyonun diğer tarafında ise güçlü Amerikan verilerinin de payının olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Şöyle ki, bizler bayram tatilindeyken, ABD’de açıklanan TÜFE enflasyonu tahminlerin üzerinde sonuçlanarak, faiz indirim beklentilerinin de biraz daha gerilemesine neden oldu. ABD tahvil faizlerinin 5 ayın zirvesine çıktığı Cuma günü, Amerikan hisse senedi endeksleri %1,5’a varan oranda sert satışlara sahne oldu. ABD vadeli faiz kontratları ise yılın geriye kalan kısmına yönelik faiz indirim beklentilerini 45 baz puana çekerken (2 x 25baz puan) sene başı bu beklentinin neredeyse 6-7 kez faiz indirimi şeklinde olduğunu hatırlatalım.
  • Madem ki bizim tatilde olduğumuz dönemi çok da uzatmadan kaleme alabildik, gelin bir de bundan sonrasına bakarak biraz da fiyatlama davranışının ne yöne evrileceğini anlamaya / yorumlamaya çalışalım. Önden fiyatlama yapan piyasaların (beklentiyi satın al gerçekleşmeyi sat) doğru bir fiyatlama içerisine girdiler mi onu da anlamaya çalışalım. Ortadoğu’da savaş tamtamları yükselse de hatta 3. Dünya savaşının fitili ateşlendi dense de, önden bilgi verilerek yapılan hatta İran’dan İsrail’e atılan çok sayıda füzenin saatlerce yol katederek hava savunma sistemi çok güçlü olan bir ülkeye hedeflerine varamadan düşürülmesi, sadece ve sadece İran’ın Suriye’deki diplomatik yerleşkesine yapılan saldırının karşı misilleme adımı ya da İran iç siyasetine yönelik bir hamle olarak okuduğumuzun altını çizmek isteriz. İranlı yetkililerin saldırıyı çok az hasara yol açmasına rağmen başarılı olarak nitelendirmesi, amacın zarar vermekten çok caydırıcılık mesajı vermek olduğunu da gösteriyor. Dahası, ABD Başkanı Biden’ın tansiyonu artırmayan açıklamalarını da göz ardı etmemek gerekiyor.
  • Konuyu, mali piyasalar gözlüğümüz ile ele almak gerekirse, hafta sonu riski almak istemeyen ve Ortadoğu’da yayılabilecek bir savaş riskini de fiyat davranışına abartılı bir şekilde yansıtan piyasaların yeni haftda taşlar yerine oturdukça daha sağduyulu bir tepki vereceğini düşünüyoruz. Gümüş cephesinde 30 doların eteğine kadar gelerek kısa vadeli hedef seviyemize ulaşırken, altın tarafında 2,500-2,550 dolar olan hedefimize henüz ulaşamasak da, kâr satışı için gelinen seviyelerin elverişli olduğunu düşünüyoruz. Bunu söylerken, küresel manzaranın rahatsız edici olduğunu, Ukrayna ve Filistin tarafında devamlılık arz eden savaşların şiddeti körüklediğini, jeopolitik gelişmelerin -nasıl olsa bir şey olmaz- şeklinde okunmaması gerektiğinin de altını çizmek isteriz. İlaveten, ABD’de enflasyonist baskıların kalıcı bir hâl alması da güvenli limanlara olan talebi güçlü tutmaya devam edeceğini düşünüyoruz.
  • Türk mali piyasalarının ise yerel seçimler ardından çehresinin hızla olumlu anlamda değişmeye devam ettiğini not etmemiz gerekiyor. Her ne kadar seçim sonrası birkaç gün bocalama hatta kafa karışıklığı yaşansa da, TCMB’nin net yabancı para pozisyonunun son 5 iş günü içerisinde 10,4 milyar dolar artış göstererek iyileştiğini peşinen not edelim. Enflasyon sorununu çözmenin kaçınılmaz olduğunu ve bu bağlamda atılan doğru adımların yabancı kurumlar tarafından göz ardı edilmeyerek not artırımı ile taçlandırılmaya devam edileceğini de düşünmeye devam ettiğimizin altını çizelim. Borsa İstanbul ana endeksi bankacılık hisseleri önderliğinde 10bin psikolojik endeks seviyesine gelerek rekor kırarken, 11-12 bin endeks seviyesindeki hedefimize de doğru da yol almaya devam ediyor. USDTRY kuru uzun bayram tatili öncesi ortaya çıkan TL ihtiyacı ile son günlerde yerinde sayarken, enflasyon ve faiz hadlerine paralel bebek adımları ile bundan sonraki süreçte kuzeye ilerlemeye devam etmesini bekliyoruz. Tahvil faizleri yavaş yavaş alımların eşliğinde yönünü aşağıya çevirirken, CDS risk primi ise 300 baz puan seviyesinde denge kazandı.
  • ABD’de büyük bir katılık gösteren enflasyon verileri ardından faiz indirim beklentilerinin iyice törpülendiği; FED cephesinde ise yetkililerini açıklamalarını şahinleşmeye başladığı bir ortamda, bugün ABD’de açıklanacak Mart ayı perakende satışlar verisi, Salı günü Başkanı Powell’ın konuşması, Perşembe günü ise mevcut konut satışlarını takip edeceğiz. ABD’de Kasım ayında düzenlenecek seçimler öncesinde ya da çok da sıkı para politikasının getirdiği diğer yükleri de göz ardı etmeyerek FED’in bu yıl bir noktada faiz indirmeye başlayacağını düşünmeye devam ediyoruz.
  • Yeni haftanın ilk işlem gününde, Asya borsalarında hâkim renk kırmızı. MSCI’nın Japonya dışındaki Asya-Pasifik hisselerini kapsayan en geniş endeksi %0,7 geriledi. Dolar, YEN karşısında 34 yılın en yüksek seviyesine ulaştı! Sabah ilk işlemlerde altın 2,360, gümüş 28,20, petrol 90,20, bitcoin ise 65,300 dolar seviyelerinde işlem görüyor. USDTRY kuru 32,40 seviyelerine toparladığını da not edelim.
  • Jeopolitik risklerin gündemi meşgul etmeye devam edeceğini düşünüyoruz. İran’ın İsrail’e yönelik nitelik ve nicelik olarak saldırısının etkisiz kalması hatta ABD, İsrail’in İran’a karşı herhangi bir misilleme eyleminde yer almayacağını söylemesi ile riskler bir nebze de olsun hafiflemişti. Ancak, İsrail’in bu saldırıya karşılık verebileceği iddiaları riskleri yeniden yükseltme eğilimi barındırdığını da göz ardı etmeyelim. Jeopolitik risklerin yüksek seyretmesi, küresel anlamda doların ve kıymetli metallerin güçlü kalmasına, riski varlıkları ise (hisse senetleri) değer kaybına neden olacağına düşünmeye devam ediyoruz. Nedense, bu eğilimin de kalıcı ve uzun boylu olmayacağı düşünüyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bretton Woods ikizleri (IMF ve Dünya Bankası) ve Türkiye

Dünya Bankası’nın Türkiye’ye açtığı krediler ve iş birlikleri ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Ancak projenin onaylanması tamamlanacağı anlamına gelmez. Beş yıl süreyle banka tüm süreci takip ediyor, projenin aşamalarında bir sorun yoksa devam eden projenin bütçesini kullandırtıyor. Haliyle hem kamu hem de özel sektörün borçluluğu artıyor, brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaştı. Özel sektör dış borç stoku 250 milyar iken kamu sektörününki 202,5 milyar dolar

Yayınlanma:

|

Dünya üzerinde birbirini bazen tamamlayan bazen dışlayan iki farklı yapı olduğu hiç kimsenin gözünden kaçmıyor. Bir yanda rezerv paraya sahip ve elinde büyük fonlar bulunduran bir yapı, diğer yanda ise kalkınmasını kendi olanakları ile finanse edemeyen ve dış finansmana ihtiyaç duyan bir yapı.

Bu iki yapı coğrafi olarak birbirinden uzak. Finansal ilişki olarak ise bir “tık”lama kadar yakın. Ancak birbirlerine güvenmedikleri için güvenilir kurumların aracılığına ve garantörlüğüne ihtiyaç duyuluyor. Bu da çoğunlukla IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarının iş birliğini, kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini ön planda tutuyor.

Uluslararası finans kuruluşları, kuruluşu ve sermayesine birden fazla ülkenin katıldığı, finansal faaliyetlerinden de birden fazla ülkenin yararlandığı kuruluşlardır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Bretton Woods anlaşmasının imzalanması, IMF ve Dünya Bankası’nın başını çektiği Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), İktisadi İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), İslam Kalkınma Bankası (IDB) gibi uluslararası finansal aktörlerin birbiri ardına kurulması, dış borçlanmaların bu kuruluşlar aracılığıyla yürütülmesine neden oldu.

Uluslararası finans kuruluşlarının gelişmekte olan ülkeler nezdinde en popüler olanları, IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası’dır. Bu iki kuruluş, Bretton Woods İkizleri olarak da bilinir. 1944 yılında toplanan Bretton Woods Konferansı’nda kabul edilen esaslar üzerine kurulup, 1947’de finansal operasyonlarına başladılar, Türkiye de o tarihte bu iki kuruluşa birden üye oldu.

IMF, ülkeler arasında ticaretin devamını sağlamak ve uluslararası refahın düşmesini önlemek için ödemeler dengesi sorunu yaşayan ülkelerle, en bilinen imkanlarının başında gelen stand-by anlaşmaları imzalar. IMF o ülkenin borcunu ödemesini sağlayacak önlemleri almak kaydıyla, maddi destek sağlar. O nedenle IMF’nin destek sağladığı ülkeye uygulattığı ekonomi politikası önerilerinin arasında; dış ticaretin ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, devalüasyona gidilmesi, sıkı maliye ve para politikalarının uygulanması, bazen daha da ileri giderek ücretlerin dondurulması yer alır. İşte IMF’nin stand-by anlaşmaları, bu kararların uygulandığı ülkelerde “acı reçete” olarak hafızalarda yerini korur. 

Türkiye IMF ile ilk kez 1958 moratoryumu ile tanıştı. Günümüze kadar 19 stand-by anlaşması imzaladı. 22 yıldır iktidarda olan AKP yönetimi, seçimle iktidara geldiğinde IMF ile devam eden bir stand-by anlaşması vardı. Ayrıca ilerleyen yıllarda AKP iktidarı IMF ile yeni bir stand-by anlaşması daha yaptı.

Dünya Bankası ise gelişmiş ülkelerin mali olanaklarını gelişmekte olan ülkelere kanalize ederek dünya genelinde yaşam kalitesini artırmak ve yoksulluğu azaltmak için proje ve program kredileri verir. Banka finanse edilecek projeleri, ekonomik, teknik, idari, mali ve işletmecilik açılarından ayrıntılı olarak inceler, kredi verildikten sonra da yürütülen projeyi takip edip, her aşamada rapor ister ve gönderilen uzmanlar aracılığıyla yerinde denetler.

Dünya Bankası aslında bir şemsiye kuruluş, onunla özdeşleşen beş kuruluş var: Bunlar; Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Çoktaraflı Yatırımlar Garanti Ajansı (MIGA) ve Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi (ICSID).

Dünya Bankası Türkiye’nin de dahil olduğu kalkınma çabası içinde olan Mozambik, Pakistan, Burundi, Ürdün, Ukrayna, Etiyopya, Tanzanya, Moritanya, Somali, Cibuti, Zimbabwe ve benzeri gelişmekte olan (azgelişmiş ülke tanımı kullanılmadığı için gelişmekte olan ülke denmekte) ülkelere program ve proje kredisi vermeye devam ediyor.

Dünya Bankası’nın şu anda aktif 2570 projesi var. Bu projeler 152 ülkede uygulanmaya devam ediyor. Devam eden projelerin toplam büyüklüğü ise 342,5 milyar dolar.

Türkiye’de Dünya Bankası grubunun 39 projesi devam ediyor. Bu projeler ile sağlanan toplam kaynak 11,1 milyar dolar. Onaylanan son projeler, yeşil enerji alanında.

Türkiye, Dünya Bankası kaynaklarından uzun yıllardır yararlanıyor. Ekonomiden sağlığa, sosyal güvenlik sisteminden kamu mali yönetimine kadar ekonomik ve sosyal yapımızın dönüştürülmesinde hep iş birliği yapıldı. Örneğin 1980 dönüşümü ve 24 Ocak kararlarının uygulanması için 3 ayrı yapısal uyum kredisini veren Dünya Bankasıdır.

Dünya Bankası kredilerinin son 20 yılda sayısı ve hacmi giderek artmış durumda. Ama hâlâ kalkınamadık.

2010 sonrası Dünya Bankası grubundan IBRD ile yapılan anlaşmaların hangi kamu kurumlarıyla yapıldığı, tutarı gibi bilgilerin yer aldığı bir tablo hazırladım, yazının sonunda yer alıyor, inceleyebilirsiniz.

Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Şimşek, Dünya Bankasından sağlanan 18 milyar dolarlık bir kredi anlaşmasına varıldığını duyurdu. Bu anlaşmalar, 2023 yılının yaz aylarında başvurusu yapılan ve şubat ayı sonundan itibaren sonuçlandırılan projeler. Konuları ise, yeşil ihracat, endüstriyel emisyonların azaltılması, sosyal kapsayıcı yeşil dönüşüm ile ilgili. Türkiye’nin kalkınırken çevresel sosyal etkilere dikkat etmesi gerekecek.

IBRD’den sağlanan kaynağı elde edecek kuruluşlar arasında, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bulunuyor. Bu projelerle hedeflenen; Türkiye’nin seçilmiş illerinde kilit sektörlerden kaynaklanan öncelikle hava kirleticilerinin ve sera gazlarının emisyonlarını azaltmak.

Görüldüğü gibi IBRD kamu kurumlarının projelerine kredi açıyor. Dolayısıyla kamu sektörü borç stokunu artırıcı özelliğe sahip. Dünya Bankası grubunda ayrıca özel sektör projelerine kredi veren bir de IFC bulunuyor.

IFC, Antalya Havalimanının kapasitesinin yeşil dönüşümle artırılması için TAV ile toplam 1,9 milyar Euro’luk bir anlaşma gerçekleştirildi. Şu anda 62,5 milyon Euro’luk kısmı verilmiş durumda. IFC’nin Türkiye’deki KOBİ’lere verdiği destek de var. 4 Nisan günü onaylanan dijitalleşme ile ilgili bir projenin kapsamı bir yazılım için (İkas). IFC’nin aralık 2023’te onayladığı bir proje, Türkiye’de elektrikli araç üretimi ve ihracatının desteklenmesiyle ilgili. Karsan ile yapılan iş birliği kapsamında 35 milyon Euro’luk destek sağlanacak. Ayrıca aynı günlerde depremin hasarının giderilmesi ve sürdürülebilirlik çerçevesinde Sanko holdinge de 350 milyon Euro’luk bir kaynağı IFC onaylamış durumda.

Dünya Bankası’nın Türkiye’ye açtığı krediler ve iş birlikleri ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Ancak projenin onaylanması tamamlanacağı anlamına gelmez. Beş yıl süreyle banka tüm süreci takip ediyor, projenin aşamalarında bir sorun yoksa devam eden projenin bütçesini kullandırtıyor. Haliyle hem kamu hem de özel sektörün borçluluğu artıyor, brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaştı. Özel sektör dış borç stoku 250 milyar iken kamu sektörününki 202,5 milyar dolar.

Gerek yukarıda bahsettiğim Dünya Bankası’nın çalışma prensibinden gerekse aşağıdaki tablodan gördüğünüz gibi, bu krediler ile (Sn. Şimşek’in bahsettiği 18 milyar dolar) sağlanan meblağ piyasaya girerek kurun düşmesine yardımcı olacak özelliğe sahip değil. Ama önemli bir özelliği var; o da brüt dış borç stokunu artırmak.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İhracatçıdan ‘çift kur’ talebi: Acil 40 liraya ihtiyacımız var

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Başkanı Kazım Taycı “Enflasyonla mücadeleyi elbette anlıyoruz ancak ihracatçının üretimden kopmaması için ‘çift kur’ uygulaması talep ediyoruz” diye konuştu.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Başkanı Kazım Taycı ihracatçılar olarak fiyatlama ve rekabetten dolayı ciddi kaygılar taşıdıklarını belirterek; ihracatçıya “çifte kur” uygulaması getirilmesini talep etti.

Taycı ekonomi yönetiminin enflasyona mücadele çabasını anlayıp desteklediklerini de vurguladı.

Reuters’ın haberine göre Taycı, şu anda 32 seviyelerine yakın işlem gören Dolar/TL kuruna karşılık, ihracatçıların Döviz gelirlerinin bozdurulması işleminde kurun en az 40 olarak uygulanmasını istediklerini söyledi.

İHBİR’in 2024 hedefleri ve ihracattaki son durumun değerlendirildiği toplantıda konuşan Taycı, “Tüm ihracatçılar gibi biz gıda ihracatçıları da kurdan dolayı şu anda muzdaribiz. Sebebi de halihazırdaki kur oranının enflasyonun çok gerisinde kalmış olması. Bu şekilde fiyatlama yaptığımız zaman otomatikman döviz bazındaki fiyatlarımıza zam yapıyoruz. Yani 10 dolarlık ürünümüzü 11,5-12 dolara çıkardığımız zaman müşteriye döviz bazında niye zam yaptığımızı anlatamıyoruz” dedi ve ekledi:

Kur konusunda yüzde 2 talep ettik, yüzde 4 dedik, yüzde 10 dedik. Ama şu anda öyle bir noktadayız ki bu işi yüzdelerle bağlayamayacağız. Mümkünse ‘çift kur’ uygulaması yapılsın. İHBİR olarak 160 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Çok uzun yıllar süren mücadelelerle bu pazarlarda raflarda yer bulduk. Kurdan dolayı buralardaki raflardan düşersek tekrar bu raflara dönebilmek için çok daha fazla mücadele vermemiz gerekecek.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.