Connect with us

Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz

HAZİNE’NİN DOĞRUDAN SATIŞLARI VE KİRA SERTİFİKALARI

Yayınlanma:

|

DİBS’lerin satışında kullanılacak yöntemin düşük maliyetli, senetleri geniş halk kitlelerine yayan ve kolay uygulanabilen bir yöntem olması, iç borç yönetiminin başarısı açısından önem taşır. Bu durum senetlerin farklı satış tekniklerinin varlığını gerektirir.  

Hazine’nin en sık kullandığı DİBS satış yöntemi, ihale yöntemidir. İhale yöntemiyle senet ihracı 1985 yılının ikinci yarısından itibaren önem kazandığından DİBS’lerin daha düzenli ihracı ve yönetimi ortaya çıkmıştır.

Ancak iç borçlanmada ihale yönteminin yanında, Hazır Satış (TAP), Halka Arz ve Doğrudan Satış yöntemleri de bulunur ve bu ihraç yöntemlerine göre de DİBS’ler çeşitlenir.

1996 yılından bu yana kullanılan doğrudan satış yöntemi, her çeşit DİBS’in ihracı için kullanılmaz. Bu yöntem, özellikle Kira Sertifikası ve Döviz Cinsi Devlet Tahvilinin satış yöntemidir.

Kira Sertifikası, bir varlığa sahip olma ya da ondan yararlanma hakkını gösteren, sertifika sahibine belirli dönemlerde sabit veya değişken getiri sağlayan, ikincil piyasalarda alınıp satılabilen bir faizsiz menkul değerdir. 

Dolayısıyla bir varlığın, bir gayrimenkulün veya bir hakkın menkul kıymet haline dönüştürülmesiyle bir finansal araç yaratılmış olur. Bu sayede de likit olmayan gayrimenkuller likit hale getirilir.

Kira Sertifikasının uluslararası piyasalardaki adı sukuk’tur. Sukuk, islami finans açısından faizin haram olarak kabul edilmesiyle, mütedeyyin kesimin yararlanabileceği şekilde yapılandırılmış bir menkul kıymet çeşididir. Hazine, Kira Sertifikasını ihraç ederek alternatif bir yatırımcı kesime ulaşmış olur. Ayrıca yurt dışı ihraçlarda özellikle Körfez sermayesine de ulaşmayı hedefler. Elbette Kira Sertifikalarına islami finans bakış açısına sahip olmayan yatırımcı da talep gösterir.

2012 yılı Ekim ayından itibaren Hazine, bünyesindeki Varlık Kiralama Şirketince ihraç edilen TL Kira Sertifikasının ardından bu menkul kıymetleri çeşitlendirdi ve Kira Sertifikaları TL yanında altın ve döviz ile de satılmaya başlandı.

Doğrudan satış yöntemiyle ilk başta yurt içi ve yurt dışı piyasada kurumsal yatırımcılara yönelik olarak ihraç edilen TL Kira Sertifikası, 2017’den itibaren Altın Tahvili ve Altına Dayalı Kira Sertifikası olarak bireysel yatırımcılara, Şubat 2019’da başta emeklilik ve yatırım fonları olmak üzere kurumsal yatırımcılara yönelik olarak da ihraç edilmeye başlandı.

Doğrudan satış yöntemiyle Kira Sertifikası dışında ihraç edilen Altın Tahvili ve Döviz Cinsinden Devlet Tahvillerinin de Hazine’nin ihraç listesine alınmasıyla, Aralık 2018’den itibaren Altın Tahvili ile Avro ve Dolar Cinsi Devlet Tahvillerinin doğrudan satış yöntemiyle ihracı başlamış oldu.

Doğrudan satış yöntemi, TCMB aracılığıyla ihale olmaksızın senet ihracını sağlar. TCMB, bu satışa ilişkin olarak Hazine’nin mali ajanlığını yapar. Hatta TCMB’nin bu idari işlemler nedeniyle yaptığı harcamaları da Hazine tarafından karşılanır.

Doğrudan satış yönteminde, Kira Sertifikalarının ve DİBS’lerin başlangıçta kime ve ne kadar satılacağı bellidir. Satışın yapılacağı kesimler; kamu kurumları, katılım bankaları, kamu/özel bankalar ile diğer finansal kuruluşlardır. Hazine bu kurumlara satışı doğrudan yapar.

Doğrudan satışın gerçekleştirildiği kurumlar, senet taleplerini doğrudan Hazine’ye iletir ve bu talep Hazine tarafından değerlendirilerek, piyasa koşulları çerçevesinde senedin getirisi belirlenerek ve karşı tarafla da mutabakat sağlanarak senet ihracı gerçekleştirilir (HMB, Kira Sertifikası Yatırımcı Kılavuzu).

Son yıllarda DİBS ihraç yöntemleri arasında doğrudan satış yönteminin ağırlığı giderek arttı. Çünkü tüm iç borçlanma araçları arasında Kira Sertifikası (TL, altın ve döviz) ve Altın/Döviz Cinsi Devlet Tahvili satışı hızlandı. Bu iki unsur arasında pozitif ilişki bulunuyor.

Söz konusu ilişkiyi rakamsal olarak kanıtlamak için, hem ihraç edilen DİBS’ler içindeki çeşitli Kira Sertifikalarının aldıkları paya hem de Kira Sertifikası/DİBS’lerin ihraç yöntemleri için doğrudan satış yönteminin payına bakmak gerekir (Tablo 1):

Tablo 1. İhraç edilen DİBS’ler içinde Kira Sertifikalarının Payı

Kaynak: İlgili Yıllar Kamu Borç Yönetimi Raporları’ndan derlendi.

Bulgular ve değerlendirme;

  • Kira Sertifikalarının tüm iç borçlanma araçları içindeki payı, ilk ihraç edildiği yıl olan 2012’de sadece %1,6 idi. 2015 yılında bu pay %4’e yükseldi.
  • Son üç yılda Kira Sertifikaları daha da çeşitlendi ve iç borçlanma araçları içindeki payı yükseldi. TL Cinsi Kira Sertifikasının son üç yılda satışında TL’deki değer kaybı nedeniyle durağanlık ortaya çıktı.
  • Son üç yılda Altın ve/veya Döviz Cinsi Kira Sertifikası/DİBS satışında sıçramalar yaşandı. Özellikle 2020 itibariyle Döviz Cinsi Tahvil ve Döviz Cinsi Kira Sertifikası tüm iç borçlanma araçları arasında %27,5’lik pay aldı.
  • Hem Altın ve Döviz Cinsi Devlet Tahvillerinin hem de Kira Sertifikalarının ihraç yöntemi doğrudan satış yöntemi olduğu için, bu yöntem ihale yönteminin yanında önem kazanmaya başladı. Hazine, 2018 sonrasında iç borçlanmada ihale yöntemi yerine doğrudan satış yöntemini yayınlaştırmış oldu.
  • 2016 yılında tüm DİBS’lerin %6,6’sı doğrudan satış yöntemiyle ihraç edilirken bu pay 2018 yılında %8,6’ya, 2019’da %28,3’e çıktı.
  • 2021 Ocak-Mart döneminde iç borçlanma araçlarının %49,2’si doğrudan satış yöntemiyle ihraç edildi.
  • DİBS’lerin ihale yönteminde ihracında, sektörün önde gelen bankalarının (üç tanesi kamu bankası olmak üzere toplam 11 banka) yer aldığı Piyasa Yapıcılığı Sistemi 2000’den bu yana alıcı olarak en önemli rolü oynuyor.
  • Faizsiz menkul kıymet olan Kira Sertifikası ihracında çoğunlukla faizsiz bankacılığın temsilcisi katılım bankaları rol oynuyor. Ancak katılım bankaları, ihale sisteminin temel taşıyıcısı piyasa yapıcılar arasında yer almıyor. O nedenle Kira Sertifikaları doğrudan satış yöntemiyle ihraç edilirken, piyasa yapıcılığı sistemi dışında kalan katılım bankaları Hazine’ye kaynaklık etmede doğrudan satış yöntemiyle devreye sokulmuş oluyor.
  • Hazine ihale yönteminde, kamuoyuyla DİBS ihale takvimini ve ihale sonuçlarını paylaştığından, bu yöntem oldukça şeffaftır. Oysa doğrudan satış yönteminde ihaleye çıkılmaz ve Kira Sertifikası gibi senetlerin başlangıçta kime ve ne kadar satılacağı bellidir. Dolayısıyla doğrudan satışın ihale yöntemi kadar şeffaf olduğu söylenemez.
  • Sonuçta Hazine son yıllarda artan Altın ve/veya Döviz Cinsi DİBS/Kira Sertifikası ihracı gerçekleştirirken ve özellikle kamu bankaları (ticari ve katılım) bu senetlerin alıcısı olurken, kamu bankalarının (ticari ve katılım) TCMB’deki hesaplarına döviz transfer etmekte ve senetler TCMB’deki teminat hesaplarına gönderilmektedir. Bu yolla hem kamu bankaları TCMB’den daha fazla TL borçlanarak piyasaya verdikleri kredi hacmini genişletmiş hem de TCMB kamu bankalarının döviz ve altın likiditesini almış olmaktadır.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ

Okumaya devam et

EKONOMİ

Mart ayı bütçe görünümü

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı. İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili.

Yayınlanma:

|

Mart ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Genel görünüm, bütçe gelir ve giderlerinde uyumdan uzaklaşıldığına, mali disiplinin sağlanabilmesindeki zorluklara işaret ediyor.

Öncelikle mali disiplin açısından iki temel göstergeye bakalım: İlki bütçe açığı. Mart ayı bütçe açığı şubat ayına göre yüzde 36 oranında artarak 209 milyar TL’ye ulaştı. Üç aylık kümülatif bütçe açığı ise 513,5 milyar TL oldu. Oysa 2023’ün aynı ayında bütçe açığı 47,2 milyar TL idi.

Mali disiplinin diğer göstergesi de faiz dışı denge. Bütçe açığından iç ve dış borç faiz giderleri düşüldüğünde denge ya da fazla elde ediliyorsa, borçluluğun yarattığı faiz ödemeleri bütçe üzerinde baskı yaratmıyor demektir. Tersi durumda, yani faiz dışı açık varsa borç düzeyine ve faiz yüküne bakmak gerekir.

En son 2017 yılında faiz dışı fazla elde edilmişti. Faiz dışı açık geçen yıl 1,3 trilyon TL’yi aşmış ve bütçe tahmininin iki katı olarak gerçekleşmişti. 2024 yılı bütçe tahmininde de faiz dışı açık 1,4 trilyon TL.

Ama sadece bir ayda bütçedeki borç faiz giderleri yüzde 37 oranında artış gösterdi. Öte yandan brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaşırken, iç borç stoku son bir yılda 1 trilyon TL daha artarak 4 trilyon TL’yi aştı.

2024 mart ayından itibaren iç ve dış borç faiz ödeme projeksiyonunu gösteren aşağıdaki grafikleri incelerseniz, bu yılki bütçe tahmininin oldukça üzerinde bir faiz dışı açıkla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır.

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı.

İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili. 2021’de 57,5, 2022’de 72 milyar TL kâr açıklayan TCMB, 2023 yılını 818,2 milyar TL zararla kapattı.

2023 ağustos ayına kadar TL’den KKM’ye dönenlerin kur farkları bütçeden ödenirken, dövizden KKM’ye dönenlerinki TCMB tarafından karşılandı. TL’den dönen mevduata 2022 mart-2023 temmuz arasında kur farkları bütçeden ödendi, en son temmuz 2023 itibariyle bütçeden 34,5 milyar TL’lik ödeme yapıldı.

Sonra Ağustos 2023’te TL’den dönen KKM’nin ödemelerini TCMB üstlendi. Çünkü genel seçimler bitmiş ve TL’de değer kaybı başlamıştı. Dolar/TL genel seçimler öncesinde (13 mayıs) 15,5 TL’den, iki ay sonra (13 temmuz) 26 TL’nin üzerine çıkmıştı.

OVP’ye göre bütçe açığının GSYH’ye oranı zaten deprem harcamaları öngörülerek yüzde 6,4 olarak yüksek programlanmıştı. Ancak bütçe bu kur artışı karşısında KKM’nin yükünü daha fazla taşıyamayacaktı.

TCMB de o esnada genel seçimler sonrasında artık sıkı para politikasına geçmişti. Politika faizini kademeli olarak arttırıyor, ardından mevduat faizi de arttıkça TL’ye güven tesis edilmesini bekliyordu. Bu ortamda KKM hesapları hızla çözülecekti. Para ikamesi son bulacaktı.

Ancak 2021 aralık ayı sonunda kur riskine karşı kendisine güvence arayanlar için bir finansal araç olan KKM, ulaştığı hacimle ve çözülme sürecindeki zorluklarla gündemde kaldı. Enflasyon da düşmedi, para ikamesi devam etti. Ekonomiye güven oluşmadıkça döviz KKM’ler varlığını devam ettirdi. Şimdi izlerini en son TCMB zararında görebiliriz. Bu zararda KKM kur farkının kaç milyar TL olduğu kadar, ekonomiye olan güvensizlik ve gelir dağılımında adaletsizliğin boyutu ve izleri de önem taşıyor.

Mart ayı bütçe açığını görünce insanın aklına geliyor. Peki TL’den ya da dövizden dönen KKM kur farkları bütçeden ödenseydi ne olurdu?

MB, Kamu Borç Yönetimi Raporu, Mart, 2024

Prof.Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Bretton Woods ikizleri (IMF ve Dünya Bankası) ve Türkiye

Dünya Bankası’nın Türkiye’ye açtığı krediler ve iş birlikleri ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Ancak projenin onaylanması tamamlanacağı anlamına gelmez. Beş yıl süreyle banka tüm süreci takip ediyor, projenin aşamalarında bir sorun yoksa devam eden projenin bütçesini kullandırtıyor. Haliyle hem kamu hem de özel sektörün borçluluğu artıyor, brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaştı. Özel sektör dış borç stoku 250 milyar iken kamu sektörününki 202,5 milyar dolar

Yayınlanma:

|

Dünya üzerinde birbirini bazen tamamlayan bazen dışlayan iki farklı yapı olduğu hiç kimsenin gözünden kaçmıyor. Bir yanda rezerv paraya sahip ve elinde büyük fonlar bulunduran bir yapı, diğer yanda ise kalkınmasını kendi olanakları ile finanse edemeyen ve dış finansmana ihtiyaç duyan bir yapı.

Bu iki yapı coğrafi olarak birbirinden uzak. Finansal ilişki olarak ise bir “tık”lama kadar yakın. Ancak birbirlerine güvenmedikleri için güvenilir kurumların aracılığına ve garantörlüğüne ihtiyaç duyuluyor. Bu da çoğunlukla IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarının iş birliğini, kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini ön planda tutuyor.

Uluslararası finans kuruluşları, kuruluşu ve sermayesine birden fazla ülkenin katıldığı, finansal faaliyetlerinden de birden fazla ülkenin yararlandığı kuruluşlardır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Bretton Woods anlaşmasının imzalanması, IMF ve Dünya Bankası’nın başını çektiği Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), İktisadi İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), İslam Kalkınma Bankası (IDB) gibi uluslararası finansal aktörlerin birbiri ardına kurulması, dış borçlanmaların bu kuruluşlar aracılığıyla yürütülmesine neden oldu.

Uluslararası finans kuruluşlarının gelişmekte olan ülkeler nezdinde en popüler olanları, IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası’dır. Bu iki kuruluş, Bretton Woods İkizleri olarak da bilinir. 1944 yılında toplanan Bretton Woods Konferansı’nda kabul edilen esaslar üzerine kurulup, 1947’de finansal operasyonlarına başladılar, Türkiye de o tarihte bu iki kuruluşa birden üye oldu.

IMF, ülkeler arasında ticaretin devamını sağlamak ve uluslararası refahın düşmesini önlemek için ödemeler dengesi sorunu yaşayan ülkelerle, en bilinen imkanlarının başında gelen stand-by anlaşmaları imzalar. IMF o ülkenin borcunu ödemesini sağlayacak önlemleri almak kaydıyla, maddi destek sağlar. O nedenle IMF’nin destek sağladığı ülkeye uygulattığı ekonomi politikası önerilerinin arasında; dış ticaretin ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, devalüasyona gidilmesi, sıkı maliye ve para politikalarının uygulanması, bazen daha da ileri giderek ücretlerin dondurulması yer alır. İşte IMF’nin stand-by anlaşmaları, bu kararların uygulandığı ülkelerde “acı reçete” olarak hafızalarda yerini korur. 

Türkiye IMF ile ilk kez 1958 moratoryumu ile tanıştı. Günümüze kadar 19 stand-by anlaşması imzaladı. 22 yıldır iktidarda olan AKP yönetimi, seçimle iktidara geldiğinde IMF ile devam eden bir stand-by anlaşması vardı. Ayrıca ilerleyen yıllarda AKP iktidarı IMF ile yeni bir stand-by anlaşması daha yaptı.

Dünya Bankası ise gelişmiş ülkelerin mali olanaklarını gelişmekte olan ülkelere kanalize ederek dünya genelinde yaşam kalitesini artırmak ve yoksulluğu azaltmak için proje ve program kredileri verir. Banka finanse edilecek projeleri, ekonomik, teknik, idari, mali ve işletmecilik açılarından ayrıntılı olarak inceler, kredi verildikten sonra da yürütülen projeyi takip edip, her aşamada rapor ister ve gönderilen uzmanlar aracılığıyla yerinde denetler.

Dünya Bankası aslında bir şemsiye kuruluş, onunla özdeşleşen beş kuruluş var: Bunlar; Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Çoktaraflı Yatırımlar Garanti Ajansı (MIGA) ve Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi (ICSID).

Dünya Bankası Türkiye’nin de dahil olduğu kalkınma çabası içinde olan Mozambik, Pakistan, Burundi, Ürdün, Ukrayna, Etiyopya, Tanzanya, Moritanya, Somali, Cibuti, Zimbabwe ve benzeri gelişmekte olan (azgelişmiş ülke tanımı kullanılmadığı için gelişmekte olan ülke denmekte) ülkelere program ve proje kredisi vermeye devam ediyor.

Dünya Bankası’nın şu anda aktif 2570 projesi var. Bu projeler 152 ülkede uygulanmaya devam ediyor. Devam eden projelerin toplam büyüklüğü ise 342,5 milyar dolar.

Türkiye’de Dünya Bankası grubunun 39 projesi devam ediyor. Bu projeler ile sağlanan toplam kaynak 11,1 milyar dolar. Onaylanan son projeler, yeşil enerji alanında.

Türkiye, Dünya Bankası kaynaklarından uzun yıllardır yararlanıyor. Ekonomiden sağlığa, sosyal güvenlik sisteminden kamu mali yönetimine kadar ekonomik ve sosyal yapımızın dönüştürülmesinde hep iş birliği yapıldı. Örneğin 1980 dönüşümü ve 24 Ocak kararlarının uygulanması için 3 ayrı yapısal uyum kredisini veren Dünya Bankasıdır.

Dünya Bankası kredilerinin son 20 yılda sayısı ve hacmi giderek artmış durumda. Ama hâlâ kalkınamadık.

2010 sonrası Dünya Bankası grubundan IBRD ile yapılan anlaşmaların hangi kamu kurumlarıyla yapıldığı, tutarı gibi bilgilerin yer aldığı bir tablo hazırladım, yazının sonunda yer alıyor, inceleyebilirsiniz.

Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Şimşek, Dünya Bankasından sağlanan 18 milyar dolarlık bir kredi anlaşmasına varıldığını duyurdu. Bu anlaşmalar, 2023 yılının yaz aylarında başvurusu yapılan ve şubat ayı sonundan itibaren sonuçlandırılan projeler. Konuları ise, yeşil ihracat, endüstriyel emisyonların azaltılması, sosyal kapsayıcı yeşil dönüşüm ile ilgili. Türkiye’nin kalkınırken çevresel sosyal etkilere dikkat etmesi gerekecek.

IBRD’den sağlanan kaynağı elde edecek kuruluşlar arasında, Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bulunuyor. Bu projelerle hedeflenen; Türkiye’nin seçilmiş illerinde kilit sektörlerden kaynaklanan öncelikle hava kirleticilerinin ve sera gazlarının emisyonlarını azaltmak.

Görüldüğü gibi IBRD kamu kurumlarının projelerine kredi açıyor. Dolayısıyla kamu sektörü borç stokunu artırıcı özelliğe sahip. Dünya Bankası grubunda ayrıca özel sektör projelerine kredi veren bir de IFC bulunuyor.

IFC, Antalya Havalimanının kapasitesinin yeşil dönüşümle artırılması için TAV ile toplam 1,9 milyar Euro’luk bir anlaşma gerçekleştirildi. Şu anda 62,5 milyon Euro’luk kısmı verilmiş durumda. IFC’nin Türkiye’deki KOBİ’lere verdiği destek de var. 4 Nisan günü onaylanan dijitalleşme ile ilgili bir projenin kapsamı bir yazılım için (İkas). IFC’nin aralık 2023’te onayladığı bir proje, Türkiye’de elektrikli araç üretimi ve ihracatının desteklenmesiyle ilgili. Karsan ile yapılan iş birliği kapsamında 35 milyon Euro’luk destek sağlanacak. Ayrıca aynı günlerde depremin hasarının giderilmesi ve sürdürülebilirlik çerçevesinde Sanko holdinge de 350 milyon Euro’luk bir kaynağı IFC onaylamış durumda.

Dünya Bankası’nın Türkiye’ye açtığı krediler ve iş birlikleri ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Ancak projenin onaylanması tamamlanacağı anlamına gelmez. Beş yıl süreyle banka tüm süreci takip ediyor, projenin aşamalarında bir sorun yoksa devam eden projenin bütçesini kullandırtıyor. Haliyle hem kamu hem de özel sektörün borçluluğu artıyor, brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaştı. Özel sektör dış borç stoku 250 milyar iken kamu sektörününki 202,5 milyar dolar.

Gerek yukarıda bahsettiğim Dünya Bankası’nın çalışma prensibinden gerekse aşağıdaki tablodan gördüğünüz gibi, bu krediler ile (Sn. Şimşek’in bahsettiği 18 milyar dolar) sağlanan meblağ piyasaya girerek kurun düşmesine yardımcı olacak özelliğe sahip değil. Ama önemli bir özelliği var; o da brüt dış borç stokunu artırmak.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Orta sınıf kayboluyor

Yayınlanma:

|

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre 29 Mart haftasında toplam kredi kartı harcamaları 278,5 milyar TL ile en yüksek seviyesine ulaştı.

2023 yılında ise kredi kartı borcu 2,5 kat artışla 1 trilyon TL’yi aşarak rekor kırdı.

Kredi kartıyla ilgili çeşitli düzenlemelerin geleceğine dair yerel seçimlerden önce yetkililerden çok sayıda işaret geldi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kredi kartı kullanımına ve kredilere sınırlama getirileceğinin mesajını Eylül ayında verdi.

Şimşek, “Kredi kartları, bireysel kredi, taşıt kredisi ve ikinci konut kredisinde sadece faizleri artırarak değil, bankalar üzerinden kredi verme iştahını keserek de kredi büyümesini düşüreceğiz. Başkasının parasıyla, krediyle, kartla zenginlik olmaz” dedi.

Kredi kartı düzenlemesi açısından yerel seçimlerden sonra atılan ilk adım, kredi kartında aylık azami akdi faizinin yüzde 4,25’e yükseltilmesi oldu.

Böylece kredi kartına asgari ödeme yapanlar dahil borcu bulunan kişilerin ödeyeceği faiz miktarı arttı.

Peki kredi kartı kullanımı neden bu kadar yüksek? Kredi kartı kullanımına düzenleme getirmek yerine hangi adımların atılması gerekir?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, kredi kartı kullanımının artmasına ilişkin, BBC Türkçe’ye şunları söyledi:

Enflasyonist süreç kart kullanımını artırdı

“Artan fiyatlar, enflasyonist süreç, vazgeçilmeyecek harcamaların kredi kartıyla yapılmasını sağladı. Bugün tartıştığımız kredi kartı kullanımındaki artış sorunu, asgari ödeme tutarını ödeyemeyenlerin sayısının artması, yasal takiplerin varlığı, bir dönem yol alınamaması ya da bir dönem de yol alınmak istenmesine rağmen beklenen, arzu edilen sonuçların alınamaması nedeniyle karşımıza çıkıyor.

Sıkı para politikası uygulaması sonrasında kredi kartıyla yapılan gıda harcamaları tam üç kat artmış. Bu durumun sebebi söz konusu ürünlerdeki fiyat artışıdır. Eğitimdeki, gıdadaki, akaryakıttaki fiyat artışlarıdır.

Sıkı para politikası vatandaşı borçlu yakaladı

Düşük faiz politikası beklenenden daha fazla uzadığı için kart borçlarını diğer kartlarla kapatmak ya da ihtiyaç kredileriyle kapatmak bir alışkanlık haline geldi. Fakat gevşek para politikasından sıkı para politikasına geçilince hem ihtiyaç kredilerine ulaşmak zor ve maliyetli oldu hem de bir kartın borcunu diğer kartla kapatmak çok maliyetli hale geldi. Bu politika değişikliğine hem hane halkı hem de işletmeler borçlu şekilde yakalandı.

Asgari ücrette 6 ayda bir artış yoksulluğu gizlemiyor

Sadece 6 ayda bir asgari ücretin artışı yoksulluğu gizleyemiyor maalesef. Ya da kartlardaki sorunu gizleyemiyor. Ücret nominal olarak artıyor, reel olarak artmıyor. Reel olarak satın alma gücü enflasyon nedeniyle düşük. Buı sebeple kartın kullanımı yüksek hale geliyor.

Orta sınıfın kaybolduğu süreçteyiz

Orta sınıfın kaybolduğu, kaybolmakta olduğu bir süreçten geçiyoruz. Kredi kartı sınırlama yerine, büyüme değil gelir dağılımında adalet sağlama amacını öne çıkararak, eğitime, sağlığa ya da gıdaya yönelik alışverişlerin taksitlendirilmesi gerekiyor. Bu kesimlerin desteklenmesi gerekiyor. Bu gelir düzeyi çünkü çok yaygın.”

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – Ekonomim

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.