Connect with us

BANKA HABERLERİ

Korkut BORATAV : 2020’de Ekonominin Dış Dengeleri

Yayınlanma:

|

2020’nin ödemeler dengesi tablosu yayımlandı. Türkiye’nin son dört yılı, dış dünya ile bağlantılarda iki kriz içerdi. Bu yazıda bu krizlere, ödemeler dengesi verilerini kullanarak göz atacağım ve son iki yıla odaklanacağım.

Bozulan dış dengeler, ilk kriz

2017-2018’de Türkiye’nin dış dengelerinde sert değişimler gerçekleşti.

2017’de Batı ekonomilerinin büyüme temposu yükseldi; 2010 sonrasının zirvesine çıktı. “Güney” coğrafyasına dönük sermaye hareketleri de hızla arttı. Türkiye de 2017’de canlanan sermaye akımlarından payını aldı. 2018’de ise dünya ekonomisi ve uluslararası sermaye hareketleri yeniden durgunlaştı. “Yükselen piyasa ekonomileri”nden sermaye çıkışları başladı.

Bu tarihlerde AKP iktidarı, Türkiye’yi 2015 ile başlayan; 2019 sonuna kadar uzayacak olan bir seçim konjonktürü içinde yönetmeye çabalıyordu. Erdoğan, neoliberal modelin finansal istikrar reçetesi ile çatışmaktaydı. 2018 seçimi arifesinde de “faiz lobisi” ile kavgasını, şahsen Londra’ya taşıdı.

Haziran seçimlerinden sonra Merrill Lynch’ten transfer Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in görevden alınması, uluslararası finansal çevrelerde AKP’ye dönük güven duygusunu iyice sarstı; yabancı sermaye çıkışları tetiklendi.

2017 ve 2018’de Türkiye ekonomisinin dış dengelerindeki değişiklikleri milyar dolar olarak (ve ondalıkları atlayarak) aktarayım:

Yabancı sermaye : +49 → +14.
Cari işlem dengesi : -47 → -28.
Rezerv hareketleri : -8 → -10
.

Dış finansman açığı, ilk iki kaleme, yerli sermaye çevrelerinin ülke dışına kaynak aktarımları ve kayıt dışı akımlar da eklendikten sonra oluşur. Bu açık, 2017 ve 2018’de TCMB rezervlerinde 8 ve 10’ar milyar dolarlık (“ılımlı”) erimelerle karşılandı.

2018’de dış kaynak akımlarında sert daralma, ekonomiyi önce bir döviz krizine, Ekim’den itibaren küçülmeye sürükledi. Millî gelir dokuz ayda (Ekim 2018-Haziran 2019’da) yüzde 2,3 oranında daraldı.

Son dört yılda dış gerilimlerin tetiklediği ilk krizin panoramik görüntüsü budur.

2019-2020: Önce “normalleşme”, sonra yeni gerilimler…

2019, bir önceki yılın döviz krizinin baskısı altında ekonomi yönetiminin “hizaya geldiği” yıldır. 2018 sonbaharında “IMF’siz bir IMF programı” olan 2019-2021 YEP belgesi ve Orta Vadeli Program yayımlandı. TCMB politika faizlerini yüzde 24’e çekti.

Finans kapital, bu adımları “normalleşme”” olarak gördü; 2019’da “ödüllendirdi”. Yabancı sermaye akımlarını bir önceki yıla göre yüzde 50 (14 milyar → 21,5 milyar) yükseltti.

2020’de ise ekonomi yönetimi, dört aşamalı, çalkantılı bir seyir izledi.

İlk üç ayda, YEP’in 2019-2021 hedefleri fiilen terk edildi. TCMB’nin politika faizleri enflasyonun altına çekildi.

İkinci üç ayda, salgına karşı alınan kapanma ve destek önlemleri öne çıktı.

Haziran-Ekim döneminde ise, 2019 başındaki yöntemlere dönüldü. Örneğin, dolar fiyatını 6,85 TL’nin altında tutabilmek için, TCMB’nin döviz rezervleri harcandı. Bu dönemde yabancı sermaye “net çıkış”a yöneldi; borsadan çıkan yabancıların kur riskleri (ucuz döviz sağlanarak) üstlenildi.

Kasım başında ekonomi yönetiminin değişmesi, TCMB faizinin enflasyon üstüne çekilmesi, finans çevrelerini sakinleştirdi. Salgın sonrasında Batı merkez bankaları yeni ve astronomik bir likidite genişlemesi başlatmıştı. Bu ivme, 2020’nin son iki ayında Türkiye’ye de yansıdı.

Dışsal gerilim ve uyumun nicel görünümü

2019-2020’de ödemeler bilançosunun ana kalemleri, aşağıdaki tabloda yer alıyor. Ekonomiyi son dört yılın ikinci krizine sürükleyen dış etkenleri burada gözlüyoruz.

2019-2020: Dış kaynak hareketleri: Milyar dolar

(*) Net sermaye = Yabancı, yerli, kayıt dışı sermaye hareketlerinin toplamı

Son sütun, bu kalemlerde 2020 ve 2019 arasındaki farklardan oluşuyor. Buradaki “eksi” değerler, bir yıl içinde ekonominin dış hesaplarındaki olumsuz değişimleri ifade ediyor. Bunlarla başlayalım.

Yabancı sermaye hareketleri, 2020 boyunca yarı-yarıya düşmüş; bir önceki yıla göre ekonomiye 10,8 milyar dolarlık negatif bir dışsal şok taşımıştır. Neoliberalizmin finansal ilkelerini tutarsız, yarım-yamalak yöntemlerle çiğneyen Albayrak döneminin uygulamaları ana nedendir.

2020’nin ilk on ayında “ucuz” dolar karşılığı tahvil, hisse senedi satarak çıkan; son iki ayda pahalı dövizle tekrar borsaya dönen portföy yatırımları “net çıkış” göstermiştir.

Bu olumsuz hareketi üç akım telafi etti: Çoğu gayrimenkul alımlarından oluşan doğrudan yatırım girişleri; borç yaratan sermaye akımlarının (bir önceki yıla göre azalarak da olsa) süregelmesi ve yabancıların efektif ve döviz mevduatı toplamında artış… Bu son kalem, herhalde, borsadan çıkan ve “dönüş” için uygun zamanı kollayan spekülatörleri de içerir.

Cari işlem açığı, 2020’de tırmanıyor; bir önceki yıla göre 43,5 milyar dolarlık bir dışsal şok oluşturuyor. 2019’daki küçülmeyle bağlantılı dış fazla yok olmuştur. Uluslararası kuruluşlar 2020 sonrasında Türkiye’de cari açıkların süregeleceğini öngörüyor.

2020’deki cari açığın dörtte üçü dış ticaretten kaynaklanıyor. Korona salgınının etkisi ortadadır: Turizm gelirlerini içeren “hizmet ihracatı” 2019/2020 arasında yüzde 46 daralmıştır. Ancak, son iki yılda TL’nin değer yitirmesi, ithal ikamesini ve ihracatı kamçılayamamıştır. “Mal ihracatı” yüzde 8 oranında gerilemiş; bu olumsuz değişim, ithalatta da yüzde 4’lük artışla pekişmiştir.

Ekonominin, yapısal dış bağımlılığı süregelmektedir.

Resmî rezervlerde 2020’de gerçekleşen (32 milyar dolara yaklaşan) erime, 2019’la karşılaştırılırsa 38,2 milyar dolarlık bir dışsal şoka yol açıyor (satır 5, sütun 3). Bu sayı, TCMB’nin brüt rezervlerindeki değişimi içeriyor.

Dış dengelerdeki telafi yükü, büyük ölçüde Merkez Bankası rezervlerine yıkıldı. 2020’deki boyutuyla dış açıkların TCMB tarafından finansmanı sürdürülemez; tümüyle yanlıştır. Nitekim yeni Başkan da, TCMB rezervleri üzerinde denetimin, disiplinin yeniden sağlanacağını vadetmiştir.

Meslektaşımız Hayri Kozanoğlu, TCMB’nin swap işlemlerinden arındırıldıktan sonra hesaplanan net rezervlerin bir yıl içinde 65,5 milyar dolar eridiğini; “eksi 47,1 milyar dolara ulaştığını” belirliyor ve bu erimenin izlerini sürüyor (Birgün, 16 Ocak). Bu önemli yazının bulgularına girmeyeceğim. Sadece, özel sektör dış borçlarının belli ölçülerde devlet borçlarına dönüştürülmesinde Merkez Bankası’nın da yer aldığını belirteyim.

Yerli ve kayıt dışı sermaye ise, dış dünyaya kaynak aktarımını 2020’de bir miktar azaltmış; böylece dış dengelerdeki bozulmayı kısmen frenlemiştir.

“IMF’siz IMF reçetesi” yeniden…

Bu yazıya son verirken, Kasım 2020’deki döviz krizinin son aşamasında Sol Haber’de yayımlanan bir yazımdan alıntı yapacağım:

“Finans kapital pusudadır. Bir IMF reçetesi bekleniyor. Tercihan IMF kredileri ve denetimiyle… IMF olmazsa, sıcak para spekülatörlerinin izlediği Fitch, Moody’s, gibi kurumların gözetiminde… Kamu maliyesinde (“faiz dışı fazla” hedeflerine dayanan) kemer sıkma ve en azından iki yıllık küçülme göze alınırsa…”

Bu yazıdan sonra Berat Albayrak ayrıldı; yeni ekonomi yönetimi, “IMF’siz bir IMF reçetesi”ni benimseyen bir söylemle göreve başladı.

Gözetim, sözünü ettiğim finansal kurumlardadır. Ne var ki bunlar, salt finansal göstergelere odaklanır; “kamu maliyesinde kemer sıkma” ile pek ilgilenmez. Bu istisna, ekonomi yönetimi üzerindeki dışsal denetimi sınırlı tutar; Saray’ın da işine gelebilir.

Bu çerçeve yerleşirse, büyüme öngörüsü de değişir: Uzun vadeli durgunluk ve bugünkü toplumsal bunalımın süregelmesi…

Korkut BORATAV – 19.02.2021

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yeni KGF Krediler çözüm olur mu?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’nin mevcut ekonomik koşullarında, yeni Kredi Garanti Fonu (KGF) kredileri belirli alanlarda çözüm sunabilir; ancak bu kredilerin etkisi, uygulama şekline ve kapsamına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

KGF Kredilerinin Potansiyel Faydaları

  1. Teminat Sorununun Aşılması: KGF, teminat yetersizliği nedeniyle kredi alamayan KOBİ’lere ve KOBİ dışı işletmelere kefil olarak, bu işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştırır.

  2. Nakit Akışının Desteklenmesi: KGF destekli krediler, işletmelerin nakit akışını güçlendirerek olası finansal riskleri azaltabilir. Bu sayede işletmeler, yatırımlarını planlayarak likidite sorunlarının önüne geçebilir.

  3. Öncelikli Sektörlerin Desteklenmesi: KGF kredileri, ihracat, yeşil dönüşüm ve dijitalleşme gibi stratejik alanlarda faaliyet gösteren işletmelere yönelik özel destek paketleri sunarak, bu sektörlerin gelişimini teşvik edebilir.

Mevcut Kısıtlamalar ve Zorluklar

  1. Sıkı Para Politikası: Son dönemde uygulanan sıkı para politikaları nedeniyle, yeni KGF destekli kredi paketlerinin devreye alınması ertelenmiş olabilir. Bu durum, işletmelerin finansmana erişimini zorlaştırabilir.

  2. Yüksek Faiz Oranları: KGF destekli kredilerde faiz oranları, kredi türüne, işletmenin yapısına ve bankaların uyguladığı politikalara göre farklılık göstermektedir. Bu durum, bazı işletmeler için kredi maliyetlerini artırabilir.

  3. Sınırlı Kapsam: KGF kredileri, genellikle belirli sektörler veya projeler için sunulmaktadır. Bu nedenle, tüm işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamayabilir.

Geçmiş KGF’lede yapılan hatalar

Geçmiş KGF Kredilerde ciddi hatalar yapıldı. Özellikle ilk KGF Paketinde özensizlik söz konusuyd ve nerede ise yeterince değerlendirmeden her firmaya verildi. Diğer bir hata bazı bankacılar tarafından istismar edildi ve bu kredile rsuç olmasına rağmen komisyon alınarak dağıtıldı. Bankalar bu istismarcılara karşılık tespit ettikleri hakkında suç duyurusunda bulunmadı işten atmakla yetindi. Diğer bir hata da protokolde takip sonrası bu kreid dosyalar VARLIK YÖNETİM Şirketlerine satılmaması gerekiyordu. Protokole bu yönde bir madde konmadığı için bazı bankalarda %80’ni KGF’den alınıp %10’lık pay ile de Varlık Yönetim Şirketlerine satıldı. KGF ciddi zarar etti batan kredilerde. Üstelik KGF’nin ortakları Hazine, TOBB v eBankaalr olmasına rağmen yapıldı bu. Bazı bankaların bazı bölge ve şubelerinde KGF Kredilerde yoğunlaşma tesadüf oalmaz. İstismar edilen kredilerde KGF ödeme yapmamalıydı.

Sonuç

KGF kredileri, özellikle teminat sorunu yaşayan KOBİ’ler için önemli bir destek mekanizmasıdır. Ancak, bu kredilerin ekonomiye olan katkısı, uygulama kapsamı, faiz oranları ve erişim kolaylığı gibi faktörlere bağlıdır. Dolayısıyla, KGF kredileri tek başına ekonomik sorunların çözümü olmayabilir; ancak doğru politikalar ve uygulamalarla birlikte, ekonomiye olumlu katkılar sağlayabilir.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

TCMB Enflasyon Raporu 2025-II Bilgilendirme Toplantısı yapıldı

Yılın 2. Enflasyon Raporu sunumunu yapan TCMB Başkanı Fatih Karahan enflasyonun 2025’te yüzde 24’e, 2026’da yüzde 12’ye ve 2027’de yüzde 8’e gerileyeceğini tahmin ettiklerini açıkladı. Enflasyon tahminleri bir önceki rapor dönemine göre değişmedi. 2025 için yüzde 19-29’luk tahmin aralığı da korunurken Karahan “Belirsizliklerin geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu da göz önünde bulundurarak ihtiyatlı ve sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB Başkanı Fatih Karahan, yılın 2. Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla, İstanbul Finans Merkezi’ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.

İşte Karahan’ın konuşmasından önemli satır başları:

-Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz.

-Mart ve Nisan aylarında finansal piyasalarda yaşanan hareketlilik karşısında, TCMB olarak proaktif bir biçimde gerekli adımları attık.

-Önümüzdeki dönemde de para politikasındaki kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceğiz.

-Küresel ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizlik yüksek seviyelerini koruyor.

“TARİFE ADIMLARI KÜRESEL ENFLASYON BEKLENTİLERİNİ ARTIRDI”

-Tarife adımları küresel enflasyon beklentilerini bir miktar artırmıştır.

-Sıkı para politikası sonucu talep kompozisyonu daha dengeli hale gelmiştir.

-Sanayi ve hizmet üretimi ilk çeyrekte artmıştır.

-İşgücü piyasası manşet işsizlik oranının ima ettiğine kıyasla daha az sıkıdır.

-Yurt içi talep ivme kaybetmekle beraber öngörülenin üzerinde seyretmiştir.

“TALEP KOŞULLARININ ENFLASYONU DÜŞÜRÜCÜ ETKİSİ AZALDI”

-İlk çeyrekte talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisi azalmıştır.

-2025 yılında cari açığın milli gelire oranının, 2024 yılına kıyasla bir miktar daha yüksek olmakla birlikte, uzun dönem ortalamalarının altında kalacağını tahmin ediyoruz.

“DEZENFLASYON SÜRECİ KESİNTİSİZ DEVAM EDİYOR”

-2024 haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci kesintisiz bir şekilde devam ediyor.

-Son üç aylık veriler ana eğilimde yatay bir seyre işaret etmektedir.

-Ana eğilim göstergeleri dezenflasyon sürecinin devamına işaret etmektedir.

-Mal enflasyonundan sonra hizmet enflasyonundaki düşüş de belirginleşmektedir.

-Temel mal enflasyonu nisan ayında güçlenmiştir.

“KUR ETKİSİ GEÇMİŞE GÖRE DAHA SINIRLI”

-Mevcut veriler kur etkisinin geçmişe göre daha sınırlı olduğunu ima etmektedir.

-Emtia fiyatlarındaki düşüşün dezenflasyonu desteklemesi beklenmektedir.

-Son yaşanan zirai don hadisesinden en çok etkilenen 16 ürünün tüketici sepetindeki payı yüzde 1,5 civarında.

-Enflasyon beklentileri dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu görünüm para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor.

-Piyasa işleyişi içinde attığımız proaktif adımlar sıkı para politikası duruşunu destekledi.

-Alınan tedbirlerin etkisiyle finansal piyasalarda oynaklık azalmıştır.

-Finansal koşullardaki sıkılık devam etmektedir.

-Portföy tercihlerinde dövize yönelim sınırlı olmuştur.

“MART AYININ İKİNCİ YARISINDAN SONRA ÇIKIŞLAR HIZLANDI”

Ocak ayından itibaren belirginleşen dezenflasyon süreciyle birlikte Türkiye’ye yönelik sermaye girişleri pozitif ayrışmıştı.

Bununla birlikte, finansal piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler ve azalan risk iştahıyla, gelişmekte olan ülkelerden ve Türkiye’den sermaye çıkışları belirginleşti.

Mart ayının ikinci yarısından sonra Türkiye’den çıkışların tarife adımlarının açıklanmasıyla hızlandığını görüyoruz.

Diğer yandan, son haftalarda gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında çıkışların durduğu ve ılımlı bir sermaye girişi yaşandığı dikkat çekiyor.

“SIKI DURUŞ REZERVLERİ DESTEKLİYOR”

-Sıkı para politikası duruşumuz rezervleri desteklemektedir.

-Orta vadeli tahminler oluşturulurken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdüreceğimizi esas aldık.

AŞAĞI VE YUKARI YÖNLÜ ETKİLER BİRBİRİNİ DENGELEDİ

-2025 gıda enflasyonu tahmini yüzde 24,5’ten yüzde 26,5’e çıktı. 2025 ortalama petrol fiyatı tahmini 76,5 dolardan 65,8 dolara çekildi.

-Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık.

-Bu çerçevede, bir önceki Rapor dönemiyle aynı şekilde, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk.

-Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz.

-Yıl sonunun yaklaşması nedeniyle, 2025 tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerekirdi. Ancak, son dönem artan belirsizlikler nedeniyle, tahmin aralığımızı yüzde 19 ile 29 olarak koruduk. Tahmin aralığı 2026 yıl sonu için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık gelmektedir.

-Politika tepkisiyle tahminler üzerindeki yukarı ve aşağı yönlü etkiler birbirini dengelemiştir.

-Belirsizliklerin geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu da göz önünde bulundurarak ihtiyatlı ve sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz.

HATİCE KARAHAN: REZERVLER SAKİNLEŞEN ORTAMDA ARTIŞA GEÇTİ

Toplantının soru-cevap kısmında Fatih Karahan’ın yanında TCMB Başkan Yardımcıları Hatice Karahan ve Cevdet Akçay da basın ve sektör temsilcilerinin sorularını yanıtladı.

Hatice Karahan rezervlerle ilgili soruya “Rezervler sakinleşen bir ortamda artışa geçti. Geldiğimiz noktada bazı ölçülere göre rezervler yeterli, ama bazılarında ilerlememiz gerekiyor. Piyasa koşulları elverdiği sürece rezerv biriktirmeyi düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

“19 MART’TA YURT DIŞI BANKALARIN İŞLEM LİMİTLERİ DOLDU”

Fatih Karahan 19 Mart’ta kurda yaşanan hareketliliğin nedeninin sorulması üzerine şu cevabı verdi:

“19 Mart’ta döviz işlem hacmi tarihsel ortalamanın üzerindeydi, 10-15 yılın birkaç katı üzerindeydi. O gün yurt dışı bankaların Türk bankalarıyla belirlediği işlem limitleri çok hızlı doldu. O gün hızlı bir şekilde adım attık.”

“HAFTALIK REPOYA DÖNEBİLİRİZ”

Para politikası sıkılığını değerlendirirken tek bir göstergeye bakmanın doğru olmadığını belirten TCMB Başkanı Karahan “Risklerin dengeli olduğunu değerlendirdiğimizde fonlamada haftalık repoya dönebiliriz” dedi.

Önümüzdeki süreçte rezerv seviyesinin ne kadar önemli olup olmadığının sorulması üzerine Karahan “Herhangi bir rezerv hedeflememiz yok, herhangi bir rezerv seviyesini faiz indirimine bağlamak doğru değil” cevabını verdi.

“SON SIKILAŞMANIN ETKİSİ BİRAZ DAHA FAZLA OLABİLİR”

Karahan ‘sert iniş’ ihtimalinin sorulması üzerine ise “Son dönemde yaptığımız sıkılaşma indirim döngüsünde geldiği için etkisi biraz daha fazla olabilir. Büyüme yavaşlayabilir ama enflasyon düşüşünü de etkileyebilir” diye konuştu.

Başkanımız Dr. Fatih Karahan’ın Enflasyon Raporu 2025-II Bilgilendirme Toplantısı

Sunumu: https://tcmb.tl/BM065fe

Enflasyon Raporu 2025-II: https://tcmb.tl/BRf7b00

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR UYGULAMALAR BANKACILIK SEKTÖRÜNDE NELERİ DEĞİŞTİRDİ?

Yayınlanma:

|

Küresel iklim değişikliği, çevresel riskler ve toplumsal beklentiler, sadece üretim ve enerji sektörünü değil, finansal sistemi ve bankacılık sektörünü de derinden etkilemeye başladı. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik ilkeleri bankaların strateji, risk yönetimi ve kredi politikalarında köklü dönüşümler yarattı.

1. KREDİ VERME KRİTERLERİ DEĞİŞTİ

Eskiden yalnızca finansal performansa bakılarak verilen krediler, artık çevresel ve sosyal etkiler (ESG kriterleri) üzerinden de değerlendiriliyor.
Bankalar:

  • Yüksek karbon salımı yapan projelere daha temkinli yaklaşıyor,

  • Çevresel riski yüksek sektörlere kredi verirken daha fazla teminat ve detaylı etki analizi talep ediyor,

  • Yeşil projelere özel düşük faizli finansman ürünleri sunuyor.

2. YATIRIM STRATEJİLERİ DÖNÜŞTÜ

Bankalar, artık sadece kısa vadeli kâr hedeflerine değil, uzun vadeli sürdürülebilir büyümeye odaklanıyor.

  • Portföy yönetiminde yeşil tahviller, sürdürülebilir fonlar ve ESG odaklı hisse senetleri ön plana çıkıyor.

  • Yatırımcılar, bankalardan şeffaf sürdürülebilirlik raporlaması talep ediyor.

3. DİJİTALLEŞME VE KAĞITSIZ BANKACILIK

Sürdürülebilirlik uygulamaları, bankacılıkta dijitalleşmeyi hızlandırdı.

  • Fiziksel şube operasyonları azalırken, çevrimiçi bankacılık yükselişe geçti.

  • E-imza, dijital sözleşme ve uzaktan müşteri edinimi gibi uygulamalarla kağıt kullanımı büyük oranda azaldı.

4. YEŞİL BANKACILIK ÜRÜNLERİ

Bankalar artık sürdürülebilirliği bir ürün stratejisi haline getiriyor:

  • Yeşil kredi kartları: Karbon ayak izi izleme, sürdürülebilir harcama önerileri

  • Çevre dostu konut kredileri: Enerji verimli binalara özel faiz oranları

  • Elektrikli araç kredileri, yenilenebilir enerji yatırımlarına özel krediler

5. KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK & RAPORLAMA ZORUNLULUĞU

Bankalar artık sadece kâr amacı güden kurumlar değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel etki sahibi aktörler olarak konumlanıyor.

  • Her yıl sürdürülebilirlik raporu yayınlamak zorunlu hale geliyor.

  • Sürdürülebilirlik komiteleri kuruluyor, yönetim kurulları bu konuda aktif sorumluluk alıyor.

6. RİSK YÖNETİMİNDE YENİ PARAMETRELER

Sürdürülebilir bankacılık, risk yönetimini de yeniden şekillendirdi.

  • İklim kaynaklı finansal riskler (fiziksel ve geçiş riskleri) artık kredi riski kadar önem taşıyor.

  • Bankalar, stres testlerinde iklim senaryolarını da dikkate alıyor.

Sürdürülebilirlik, bankacılık sektörü için sadece bir “trend” değil; iş yapış biçiminde köklü bir paradigma değişimidir. 
Geleceğin bankaları, çevresel sorumluluk, toplumsal fayda ve ekonomik verimlilik ekseninde yeniden tanımlanıyor.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.