Connect with us

BANKA HABERLERİ

Korkut Boratav : IMF uzmanları Türkiye’de

Yayınlanma:

|

IMF uzmanları Türkiye’ye gelmişler; gider ayak Türkiye ekonomisi hakkında dört sayfalık, on altı paragraflık bir not bırakmışlar (Turkey: Staff Concluding Statement of the 2021 Article IV Mission, January 25, 2021).

IMF’nin Ana Sözleşmesi, Madde IV gereği, IMF uzmanları ile üye ülkelerin yetkililer arasında belli aralıklarla yapılan ekonomik görüşmelerden biri söz konusu. Görüşmelerin bilançosu IMF Yürütme Kurulu’nda görüşülür; değerlendirmeler bir basın duyurusu olarak yayımlanır. Bu belgeye ayrıntılı bir Uzmanlar Raporu (Staff Report) da eklenir. 

Bir önceki gelişleri 2019’daydı.  O görüşmeler sonunda sözünü ettiğim iki belge Aralık 2019’da yayımlanmıştı. 

Son gelen uzmanların notu, ileride yayımlanacak Rapor’un içeriğine ışık tutuyor.  Ekonomi yönetiminin değiştiği, Saray’ın IMF-karşıtı söyleminin (şimdilik) son bulduğu dönemde IMF uzmanlarının görüşleri ilgi çekecektir.

Bu on altı paragraflık notu kısaca değerlendirmek istedim. 

Bilinenlerin tekrarı övgü değildir…

Havuz medyası bu minik belgede iktidara övgü aramış; bir şeyler bulabilmiş. Anlaşılan IMF-karşıtlığı itibardan düşmektedir.

Boş gayret… Uzmanların notu, aslında münasip üslupla kaleme alınan ciddi eleştiriler içeriyor. Bazı bilinenlerin tekrarı övgü sayılamaz. 

Nedir “övgü” diye bulunanlar?

Türkiye millî gelirinin 2020-2021 hareketleriyle ilgili IMF öngörülerinin yanlış   çıktığı kabul ediliyor. Önceki öngörülere göre Türkiye millî geliri 2020’de yüzde 5 oranında küçülecek; bir sonraki yıl, aynı tempoda büyüyecekti. 

Uzmanlar, bu yanılgıları (belki de fazlasıyla) düzeltiyor: “Salgına karşı uygulanan önlemler sayesinde Türkiye’nin 2020’de pozitif büyüme sağlayan az sayıda ülke arasında yer alacağı… 2021’de ise GSYH’nın yüzde 6 oranında genişleyeceği öngörülmektedir” (paragraf 3 ve 6). 

Uzmanların notunda bir olumlu tespit daha var. Kasım 2020’deki politika revizyonuyla ilgilidir: “Son dönemde, para politikasını sıkılaştırma ve kredi genişlemesini frenleme doğrultusundaki yönelişler olumludur” (paragraf 5).  Ama, ileride bunların “yetersizliğine” de işaret edilecek; ek beklentiler sıralanacaktır (paragraf 7). 

On yıl öncesine giden, süregelen kırılganlıklar…

IMF uzmanlarına göre Türkiye ekonomisi 2020’ye kırılganlıklar içinde girmiştir: “Son on yılın büyümesini, büyük ölçüde dış kaynakların beslediği kredi ve talep genişlemesi sürüklemiştir. Sonuçta oluşan yüksek dış finansman gereksinimi, azalan rezervler, yüksek enflasyon ve artan dolarlaşma Türkiye’yi benzer yükselen piyasa ülkelerinden ayrıştırmıştır” (paragraf 1). 

Türkiye’deki bozuklukların kaynağını, IMF uzmanlarının on yıl öncesine taşıması ilginç. Sık sık vurguladığım kronolojik bilanço (eksik olarak) kabul ediliyor. Hatırlatayım: 

AKP iktidarı, on yıl önce yabancı sermaye akımları daralmaya başlayınca iç talebi zorlama yöntemlerle pompalamaya başladı. 2020’de de sürdürülen bu önlemleri ve olumsuz sonuçları uzmanlar özetliyor (paragraf 4, 7): “İdari” yöntemlerin yol açtığı güven kaybı, yabancı sermaye çıkışları, cari açıkta artış, döviz fiyatlarını korumayı hedefleyen müdahaleler ve benzer ekonomilerden olumsuz doğrultuda ayrışan Türkiye…  

Bu betimlemede önemli bir eksik var: 2003’te devralınan IMF programının “enflasyon hedeflemesi”, dış kaynak girişlerine “büyük ölçüde” değil, tam teslimiyete dayanıyordu.  Olumsuz koşullarda savunma / uyum araçları, bu modelde engellenmişti. AKP, bu araçları “çapaçul” yöntemlerle işletmeye kalkıştı; beceremedi. Şimdi de IMF uzmanları tarafından eleştiriliyor. 

Salgına karşı kamu maliyesi yetersiz kalmıştır

IMF uzmanları, 2020’de salgına karşı uygulanan izlenen ana politikaların, “indirilen politika faizleri, kamu bankaları ve idari önlemler ile sürüklenen para ve kredi genişlemesine dayandığını” vurguluyor. Bu yöntemler, ekonomiyi canlandırmış; ancak, yukarıda açıklanan kırılganlıkları artırmıştır. 

Uzmanlara göre salgın ortamında Türkiye’deki kamu dengelerinin imkân verdiği hareket alanı (“fiscal space”) yeterince kullanılmamıştır: “Doğrudan malî destekler, esas olarak vergi ertelemeleri ile sınırlı kalmış; istihdam destekleri de eklenirse GSYH’nın sadece yüzde 2,5’ine ulaşabilmiştir” (paragraf  3). 

Bu eleştirel tespitlere, Saray’ı tedirgin edecek öneriler ekleniyor: Kamu-özel ortaklığı düzenlemelerinin bütçe ile bütünleşmesi, denetim altına alınması ve Türkiye Varlık Fonu yönetiminin, çıkar çatışmalarını önleyecek doğrultuda düzeltilmesi (paragraf 13 ve 14)…  

Türkiye’de iktisatçılar öteden beri, IMF uzmanlarının bu eleştiri ve önerilerinin çok daha fazlasını vurguladı. 

Örneğin, salgın ortamında gelir kaybına uğrayan emekçilere 2020’de bütçeden aktarımların millî gelirin yüzde 1’ini aşmadığını Oğuz Oyan, Mustafa Durmuş ve Aziz Konukman açıkladılar. Bu katkı, “benzer” ülkelerin çok gerisindedir. IMF uzmanlarının hesapladığı yüzde 2,5’lik oran büyük ölçüde şirket ve bankalara dönük teşviklerden oluşmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın dahi 2020’de bu desteklerden pay almadığı anlaşılmaktadır. 

Salgın sonrasında IMF, Batı ülkelerinde doğrudan kamu harcamalarını, açıklarını   yükselten uygulamalara tam destek verdi. “Kamu maliyesinde kemer sıkma” ölçütlerinin   ertelenmesini savunan bu politika revizyonunu daha önce gözden geçirmiştim (“Ekim 2020’de  IMF’nin İki Yüzü”, Sol Haber, 23 Ekim 2020). Batı hükümetleri de emekçilerin gelir kayıplarını telafi eden cömert bütçe destekleri uyguladı. 

IMF uzmanları, bir yandan salgına karşı merkezî bütçeden yeterli destek vermediği için Türkiye’yi eleştiriyor.  Öte yandan, “yükselen piyasa ekonomisi” olan ülkemizde bu esnekliğin “geçici olması gerektiğini” de vurgulayarak… Salgın-sonrasında “borç oranında azalmaya dönmek için kamu maliyesinde orta dönemde millî gelirin yüzde 1,5’ine ulaşan bir daralma” uygulanmalıdır (paragraf 12). 

Durgunluk öngörüsü; kalıcı toplumsal bunalım…

Salgın sonrasında umulan “normale dönüş” döneminde IMF uzmanları, Türkiye’nin ağır-aksak büyüyeceğini öngörüyor: “2022 ve sonrası için büyümenin (yaklaşık yüzde 3,5 olan) eğilime yerleşeceği; salgın hafifledikçe istihdamın adım adım yükseleceği öngörülmektedir” (paragraf 6). 

Bu öngörü, son dört yılda ekonomiyi etkileyen durgunlaşmanın süregeleceği; ağır toplumsal bunalımın da   kalıcılaşacağı anlamına geliyor. 

Salgın geriledikçe üretim ve istihdam elbette artacaktır. Ama bu yeterli değildir. 2020’de çalışma yaşındaki nüfus yüzde 1,8 artmıştır. Toplumsal bunalım, yüzde 27’yi aşan (geniş tanımlı) işsizlik oranı aşağı çekilmedikçe son bulmaz. Çalışabilecek yaştaki nüfusun istihdam oranı yüzde 43’ler civarında; faal nüfus oranı yüzde 50’nin altında seyrederken son bulmaz. 

Türkiye ekonomisi için IMF’nin öngördüğü yüzde üç buçuk oranında bir büyüme eğilimi (“potansiyeli”) 2020’deki bu toplumsal bunalım göstergelerini hafifletemez. Kritik büyüme eşiği, bazı meslektaşlarımıza göre yüzde 5’tir. 

Öteye gidelim. Millî gelire yüzde 6 civarında katkı yapan tarım, toplam istihdamın yüzde 18’ini barındırmaktadır. Bu verimsiz insan gücünün önemli bölümleri, özellikle genç kuşakları üretken sektörlerde çalışma beklentisindedir. Bu özlemi, beklentiyi adım adım karşılayan bir büyüme temposu gerçekleşmeli ki, toplumsal bunalımın nesnel kaynağı olan azgelişmişlik aşılabilsin…  

IMF uzmanlarına göre, bu durgun büyüme eğilimine, millî gelirin %3,5’ine ulaşan cari işlem açıkları da refakat edecektir. Kısacası ekonomi, orta vadede kronik dış açıklara da mahkûmdur. İç talep pompalanırsa, cari açık yükselecek; “piyasalar” döviz krizini tetikleyebilecek; büyüme, öngörülen eğilimin (potansiyelin) dahi altına çekilecektir. 

IMF uzmanları, makro-ekonomik politikalarda AKP’nin son yıllarda zedelediği neoliberal reçeteye tam dönüşü savunuyor. IMF, OECD, Dünya Bankası; yani dünya kapitalizminin komuta merkezleri… Hepsi, Türkiye’ye aşağı yukarı aynı “revizyonları” öneriyor.

Karşılığında ne vaat ediliyor? Defalarca açıkladım: Durgunlaşma, toplumsal bunalımın, dış bağımlılığın kalıcılaşması… Neoliberalizmin, emperyalizmin yarattığı bu tür durgunlaşmalara bir de sahte gerekçe icat edilmiştir. Orta gelir tuzağı…

Kökten, devrimci alternatifler, bu nedenle sürekli tartışılmalı; tasarlanmalıdır… 

IMF uzmanları Türkiye’de (sol.org.tr)

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Doların Sonu mu Geliyor? 11 Ülke daha ABD Dolarını Bırakıyor

Yayınlanma:

|

2025 yılı itibarıyla, 11 eski Sovyetler Birliği ülkesi Amerikan dolarını resmi işlemlerinde kullanmayı bırakma kararı almıştır. Bu ülkeler:

  • Ermenistan

  • Azerbaycan

  • Belarus

  • Kazakistan

  • Kırgızistan

  • Moldova

  • Rusya

  • Tacikistan

  • Türkmenistan

  • Özbekistan

  • Ukrayna

Bu ülkeler, 2025 ortalarından itibaren dolar cinsinden işlemleri aşamalı olarak sonlandırmayı planlamakta.

Bu adımın temel nedenleri arasında, ABD’nin finansal politikalarına olan bağımlılığı azaltma ve kendi para birimlerinin kullanımını teşvik etme isteği bulunmaktadır. Ayrıca, bu ülkeler, ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımların etkilerinden kaçınmak ve bölgesel ekonomik iş birliklerini güçlendirmek amacıyla bu kararı almışlardı.

Özellikle Rusya, Çin ile yaptığı ticaretin büyük bir kısmını Ruble ve Yuan üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu durum, doların bölgedeki etkisinin azalmasına katkıda bulunmakta.

Bu gelişmeler, küresel finansal sistemde doların hakimiyetinin sorgulanmasına ve alternatif ödeme sistemlerinin geliştirilmesine yönelik çabaların artmasına neden olmakta.

ABD DOLARI ULUSLARARASI TİCARETTE NİÇİN TERK EDİLİYOR?

ABD dolarının uluslararası ticarette terk edilme nedenleri çok boyutludur ve son yıllarda hız kazanan “dedolarizasyon” süreciyle ilgilidir. İşte bu tercihin başlıca nedenleri:

1. ABD’nin Yaptırım Politikaları

  • ABD, finansal gücünü dış politika aracı olarak kullanıyor (Swift sistemine erişimi kesmek, dolar transferlerini dondurmak gibi).

  • Özellikle Rusya, İran, Venezuela gibi ülkelere uygulanan yaptırımlar, doların politik bir silah gibi kullanılmasına karşı tepki doğurdu.

 2. Alternatif Para Birimlerinin Yükselişi

  • Çin’in Yuan’ı uluslararasılaştırma çabaları (örneğin enerji ticaretinde “petroyuan”).

  • BRICS ülkeleri kendi ödeme sistemlerini ve rezerv para birimini geliştirme sürecinde.

  • Avro, Ruble, Hindistan Rupisi, Yuan gibi alternatifler daha fazla kullanılmaya başlandı.

3. Doların Değer Dalgalanmaları ve ABD’nin Borçlanması

  • ABD’nin artan bütçe açığı ve kamu borcu, doların uzun vadeli güvenilirliğini sorgulatıyor.

  • Gelişmekte olan ülkeler, dolardaki dalgalanmalardan korunmak için yerel para birimiyle ticareti tercih ediyor.

 4. Enerji ve Hammadde Ticaretinde Yeni Dönem

  • Geleneksel olarak petrol ve doğalgaz ticareti “petrodolar” sistemiyle yapılırken artık:

    • Çin–Suudi Arabistan gibi ülkeler enerji ticaretinde yuan kullanmayı gündeme alıyor.

    • Rusya–Hindistan arası petrol ticareti artık dolar değil, ruble–rupi ile gerçekleşiyor.

5. Çok Kutuplu Yeni Dünya Düzeni

  • Tek kutuplu ABD merkezli dünya düzeni, yerini çok kutuplu (Çin, Hindistan, Rusya gibi merkezlerin güçlendiği) bir yapıya bırakıyor.

  • Bu değişim, dolar merkezli finans sistemine duyulan ihtiyacı azaltıyor.

6. Bölgesel Ticaret Anlaşmaları ve Yerel Para Kullanımı

  • ASEAN, SCO (Şanghay İşbirliği Örgütü), BRICS gibi örgütlerde yerel para ile ticaret teşvik ediliyor.

  • İkili ticaret anlaşmalarında döviz yerine yerli para birimlerinin kullanılması artıyor.

ABD doları hâlâ rezerv para olarak güçlü olsa da, küresel egemenliği artık sorgulanıyor. Bu süreç hızlı olmasa da, dünya ticaretinin çok para birimli bir düzene evrilmesi kaçınılmaz görünüyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Faizsiz Finansman: Murahaba Kredisi nedir?

Yayınlanma:

|

Murabaha kredisi, İslami finans sisteminde faizsiz olarak uygulanan bir tür ticari kredi yöntemidir. Genellikle katılım bankaları tarafından kullanılır. Bu sistemde banka doğrudan para vermez; müşteri adına malı satın alır ve üzerine kâr koyarak müşteriye vadeli olarak satar.

Murabaha Kredisi Nasıl İşler?

  1. Müşteri talepte bulunur: Müşteri bankaya almak istediği malı (örneğin bir araç, makine veya hammadde) bildirir.

  2. Banka malı satın alır: Banka, malı üçüncü bir satıcıdan peşin olarak satın alır ve mülkiyeti üzerine geçirir.

  3. Müşteriye satar: Daha sonra banka, malı müşteriye belirli bir kâr marjı ekleyerek vadeli olarak satar.

  4. Ödeme vadeli yapılır: Müşteri, mal bedelini banka ile anlaştığı taksitler şeklinde öder.

Örnekle Açıklayalım:

  • Ali Bey bir iş makinesi almak istiyor (maliyet: 100.000 TL).

  • Katılım bankasına başvuruyor.

  • Banka bu iş makinesini satıcıdan 100.000 TL’ye alıyor.

  • Ali Bey’e 120.000 TL’ye, 12 ay vadeyle satıyor.

  • Ali Bey her ay 10.000 TL taksit ödüyor.

  • Faiz yoktur; sadece önceden belirlenmiş bir kâr oranı vardır.

Murabaha’nın Özellikleri

  • Faiz içermez (İslam hukukuna uygundur).

  • Mal alımına dayanır, para alım-satımı yapılmaz.

  • Kâr oranı başta bellidir, sonradan değişmez.

  • Borç değil, ticaret ilişkisine dayanır.

  • Satın alınan ürün, müşteri istemese bile önce bankanın mülkiyetine geçer.

Murabaha ile Gelen Avantajlar

Avantaj Açıklama
Faizsiz Faiz yasağına uygun, dini hassasiyet taşıyanlar için idealdir.
Sabit ödeme Kâr oranı ve vade baştan bellidir, sürpriz yoktur.
Ticaret temelli Borç ilişkisi değil, satış ilişkisi kurulmuştur.

Bankaların Ticari kredileri vadesinden önce geri ödeme istemelerinin önünde yasal engel yok fakat; Katılım Bankaları yapıları ve verdikleri kredinin özellikleri gereği kriz dönemleri dahil krediyi vadesinden önce geri çağıramıyorlar.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TEB’den 2025’in ilk çeyreğinde 2 milyar 188 milyon lira net kar

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) 2025’in ilk çeyreğindeki aktif toplamı 688 milyar lira, net karı ise 2 milyar 188 milyon lira oldu.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, TEB, yılın ilk çeyrek finansal sonuçlarını paylaştı.

31 Mart 2025 itibarıyla TEB’in aktif toplamı 688 milyar lira, net karı ise 2 milyar 188 milyon lira oldu. Bankanın ekonomiye ve müşterilerine sağladığı desteğin önemli göstergelerinden kredileri, toplam aktiflerinin yüzde 54’ünü oluşturdu.

Risk yönetimine ve aktif kalitesine öncelik veren TEB’in toplam kredileri yılın ilk çeyreğinde 372 milyar lira seviyesinde gerçekleşirken, aynı dönemde toplam mevduatı ise 475 milyar lirayı buldu. 2025’te sermaye yapısıyla istikrarlı büyümeyi sağlayan ve karlılığını sürdürülebilir bir şekilde devam ettiren bankanın öz kaynakları 45,7 milyar lira olarak gerçekleşti. Takipteki kredi oranı yüzde 1,39 olan TEB’in sermaye yeterlilik rasyosu ise yüzde 17,14 ile hedefin üzerine çıktı.

– TEB Oto Finans’a anlaşmalı markalar eklendi

TEB, seneye birçok atılımla başladı. Gerçek ve tüzel müşterilerinin taşıt alımı için finansman ihtiyaçlarını en elverişli koşullarda sağlamayı hedefleyen TEB Oto Finans, anlaşmalı markalarının yetkili satıcılarında sunduğu dijital çözümlerle üreticiler, distribütörler ve yetkili satıcılar dahil otomotiv sektörünün tüm oyuncuları için bir iş ortağı olarak çalışmalarını sürdürdü. Yılın ilk çeyreğinde anlaşmalı markalarına Suzuki ve MG’yi ekleyen TEB Oto Finans, yeni iş ortaklarının yetkili satıcılarında da bankanın çözümlerini müşterilerle buluşturdu.

Ticari ve işletme müşterilerine özel dijital bankacılık uygulaması ‘CEPTETEB İŞTE’yi geliştirmeye devam eden banka, çiftçi müşterilerinin finansman ihtiyaçlarını uygulama üzerinden dijital onayla karşılayabilmesini ve ‘TEB Harman Kart’ ile diğer tarım kredilerine dijital onayla ulaşabilmesini sağladı. Tarım sektörünün paydaşlarıyla yeni işbirliklerine giden banka, Harman Kart’ta 5 aya varan faizsiz dönem ve vade sağlayıp, tarım kredisi ve nakit ihtiyaçlara özel çözümler sundu.

TEB, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu ile organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren firmaların rekabet gücünü artırma, sürdürülebilir sanayi yapısına katkı sunma ve dijital dönüşümlerini hızlandırma amacıyla işbirliği protokolü imzaladı. Protokol kapsamında banka, Türkiye genelindeki organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren firmalara sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm yatırımları konusunda destek sağlamayı ve finansmana erişimi kolaylaştırmayı hedefliyor.

– Finansal okuryazarlık eğitimleri verildi

Finansal okuryazarlığa odaklanan çalışmalarına devam eden TEB, Aile Akademisi çatısı altında toplumun farklı kesimlerine yönelik eğitim çalışmalarını sürdürdü. Kadın girişimciler için hazırlanan eğitim içeriğiyle kendi markasını yaratan kadın girişimcilere ulaşan ‘TEB Aile Akademisi’, üniversite gençlerine yönelik olarak kampüslerde finansal okuryazarlık eğitimleri verdi. 2025’in ilk çeyreğinde, UNICEF ile işbirliği kapsamında hazırlanan ‘İklim Okuryazarlığı’ eğitimleri dahil 1000’e yakın kişiye, yüz yüze ve dijital olarak finansal okuryazarlık eğitimi verildi.

Türkiye Ürün İhtisas Borsası tarafından yürütülen ‘Teknolojik Dönüşüm Projesi’ kapsamında elektronik ürün senedi (ELÜS) işlemleri için ürün piyasası aracı kurumları (ÜPAK) oluşturuldu. ELÜS alım-satım işlemlerinin ÜPAK’lar aracılığıyla TEB’den gerçekleştirebilmesi için Akdeniz ÜPAK, Anadolu ÜPAK, ElüsMarket ÜPAK, BorsaKonya ÜPAK, Mezopotamya ÜPAK ve MARMARA ÜPAK ile işbirliği yapılarak ELÜS teminatlı krediyle finansmana kolay ulaşım imkanı sağlandı.

Girişimciliğe ve yenileşime odaklanan banka, 2015’ten bu yana süren Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğiyle girişimcilik ekosistemini güçlendirmeye devam etti. İlk çeyrek itibarıyla TİM-TEB Girişim Evleri’nde desteklenen girişim sayısı 2 bin 250’ye ulaştı. Düzenlenen programlara ilk çeyrekte 42 farklı girişim dahil oldu. TEB ve iştirak şirketlerinin katılımıyla düzenlenen girişimcilik etkinliği kapsamında, girişimler ürün ve çözümlerini detaylı bir şekilde tanıtma fırsatı buldu.

Banka, müşterilerinin yurt dışı projelerinin gerektirdiği teminat mektupları ve makine yatırımlarına finansman sağlama konusunda global ortağı BNP Paribas işbirliğiyle müşterilerine uzun vadeli finansman desteği sunmaya devam etti. Müşterilerinin EXİM ve Merkez Bankası kaynaklı kredilere erişimine etkin biçimde aracılık etmeyi de eş zamanlı sürdüren TEB’in çabalarıyla 2025’in ilk çeyreğinde Merkez Bankası reeskont kredi kullanımı 2,1 milyar liraya ulaştı.

‘TEB Sermaye Piyasası ve TL Muhabir Hizmetleri’, Global Custodian dergisinin gerçekleştirdiği ‘Gelişen Piyasalar-Saklama Bankası 2024’ anketinde küresel, bölgesel, pazar ve kategori alanlarında üstün performans ödüllerine layık görüldü. 2024’te Global Finance dergisi tarafından 83 ülkeyi kapsayan küresel sıralamada TEB, Türkiye’deki ‘en iyi saklama bankası’ seçildi. TEB Özel Bankacılık ise Euromoney Ödülleri’nde ‘özel bankacılık’ kapsamında ‘Alternatif Yatırımlar için Türkiye’nin En İyisi’ ödülünü kazandı.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.