Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Korkut Boratav : 2020 sonbaharı Dış kırılganlıklarda zirve

Yayınlanma:

|

Hocaların hocası Korkut Boratav fazla seçeneğimizin olmadığını yazdı. Türkiye bu yolun sonundadır: Ya, gerçek bir IMF programı içinde kemer sıkma; en az iki yıl daha küçülme… Ya da ödemeler dengesi krizi; ithalat tıkanması; artan yoksullaşma.

Eylül 2018’de ve Kasım 2020’de açığa çıkan iki döviz krizinin öyküsüdür. Özetleyeyim: 

İlk kriz Albayrak’ı göreve getirdi. “Çözüm”, TCMB  faizlerinin “sıçratılması” ve 2019-2021 yıllarını kapsayan “IMF’siz bir IMF programı”, YEP 1 oldu. Piyasalar 2019’a rahatlayarak girdi. Ancak, ekonominin komutası Erdoğan’da olduğu için, YEP 1 adım adım askıya alındı; fiilen uygulanmadı. 2020’de geçmiş tekrarlandı: yeni bir döviz krizi patlak verdi. Albayrak’ın yerine gelen ekip, faizleri 5 puan artırdı; bir “istikrar söylemi” başlattı. 

Cumhurbaşkanı ise, ekonominin komutasını devretmek niyetinde olmadığını peşinen belirtti. Yazı da bir öngörü ile son buluyordu: “Son ekonomik kararların kaderi de, YEP 1’in benzeri olacaktır. Üstelik sonuçları hızlanarak, ağırlaşarak…”  

Bu öngörünün dayanaklarına bugün göz atacağım. 

Dış ekonomik sorunlar dolarla ölçülür; dolarla ödenir

Türkiye’de dış ekonomik sorunlar, dövizle (dolarla) ölçülen, “ödenen” değişkenlerde yoğunlaşır. Bu sorunların değerlendirilmesinde dolarla   hesaplanan millî gelir (GSYH) önem taşır. Aşağıda inceleyeceğim dış kırılganlık göstergeleri de, dolarlı GSYH içindeki paylar (yüzdeler) olarak ölçülüyor. 

Ulusal para (TL) veya dolar ile hesaplanan GSYH hareketleri farklılık gösterir. Dolar fiyatının yıllık artışı ekonominin genel (TL’li) enflasyonunu aşmışsa dolarlı GSYH aşağı çekilir. TL reel olarak değer yitirdiği için… Örneğin ulusal paraya göre büyüyen bir ekonomi, dolar hesabına göre küçülebilir. 

Aşağıdaki tabloda kullanılan 2018 millî geliri 779,6 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. 2020 için IMF’nin 649,4 milyar dolarlık öngörüsünü aldım. İki yılda öngörülen yüzde 16,7’lik küçülme, dolar fiyatının bu dönemde ulusal enflasyonu (GSYH deflatörünü) fazlasıyla aşmasına bağlıdır. 2018 için ortalama dolar  fiyatı 4,82 TL olarak hesaplanmıştır. IMF’nin 2020 ortalama dolar öngörüsü ise 6,91 TL’dir. 

Bank of International Settlements (BIS), ilk on ayın dolar ortalamasını 6,86 TL olarak veriyor. Dolar, yıl sonuna kadar bugünkü fiyatını  sürdürürse 2020 millî geliri IMF öngörüsünün de altına inebilecektir. 

Tablo, dış kırılganlıklarımızı iki döviz krizi içinde karşılaştırıyor. Bu iki krizi Haziran 2018  ve Eylül 2020 ayları temsil ediyor. 

Tablonun kalemlerini inceleyelim.

Toplam dış borçlar

Dış kırılganlıklar açısından Dış borç/GSYH oranında kritik eşik yüzde 50 olarak kabul edilir. Türkiye 2018’de döviz krizine bu eşiğin üzerinde girmişti.  İki yıl sonra durum daha bozulmuş; aynı  oran yüzde 65’e yaklaşmıştır (Tablo, satır 1).

Bu bozulma, dış borç stokunda  (milyar dolar olarak) yüzde 8’i aşan (460,1 → 421,8) düşmeye rağmen gerçekleşmiştir. Türkiye net dış borç ödemiş; ama borç yükü göreli olarak artmıştır. Nedenine yukarıda değindim: Dolarlı millî gelir, döviz krizleri ortamında daha hızlı (%16,7 oranında) daraldığı için… 

Kısa vadeli dış borçlar

Dış  borçların bileşimi, bazen, toplamından daha önemlidir. Döviz bunalımı içinde dahi, uzun vadeli krediler, “kırpılarak döndürülür”. Kısa vadeli dış borçların (KVDB’nin) düzeyi ve millî gelirdeki oranı ise endişe kaynağıdır. 2018- 2020 arasında KVDB toplamı (milyar dolar olarak) yükselmiş (125,7 → 134,0); GSYH içindeki oranı da yüzde 20,6’ya çıkmıştır (satır 2).

Bu tür ortamlarda kritik bir güvence, merkez bankası döviz rezervlerinin kısa vadeli borçları karşılayacak düzeyde olmasıdır. Rezerv/KVDB oranının %100 eşiğini aşması önemlidir. TCMB’nin brüt rezervleri 2016’dan bu yana bu eşiğin altında seyretmektedir. İncelediğimiz ilk döviz krizinde yüzde 60,1 oranına inmişti; 2020’de ise dramatik bir düşme (%31,7) söz konusudur (satır 3).  

Mart 2018’den bu yana TCMB brüt rezervleri erimektedir; Kasım’da 42 milyar doların altına inmiştir. Dahası, brüt rezervler TCMB’nin “emaneten” tuttuğu bankaların karşılık oranlarını, kısa vadeli borçlarını da içerir. Bunlar ve çeşitli “swap”lar ayıklanırsa TCMB’nin net döviz varlığı Kasım 2020’de eksi 48 milyar dolardır. 

Şirketlerin net döviz dengesi

AKP iktidarı, 2009’da döviz kazancı olmayan şirketlerin döviz kredilerine izin verdi; “yaren” müteahhitleri bu doğrultuda teşvik etti.  On yıl içinde şirketler, dört nala dövizle borçlandılar. Döviz varlıkları ile yükümlükleri (borçları) arasındaki makas, yani net döviz dengesi, 2018’de eksi 218,5 milyar dolara ulaşmıştı. Eylül 2020’ye gelindiğinde şirketler bu dengeyi eksi 165,2 milyar dolara indirdiler.  

Bu sayede 2018-2020  arasında Türkiye’nin hafifleyen tek dış kırılganlık göstergesi şirketlerin döviz dengesi/GSYH oranı oldu (satır 4).  Ancak bu “başarı”, özel şirketlerin döviz borçları, önemli boyutlarda kamu sektörüne aktarılarak gerçekleşti.  

Başta üç kamu bankası, dış borçlardaki devletin payı, bu nedenle arttı. Şirketlerin mülkiyeti değil, ama döviz borçları “kamulaştırıldı”. Bu konuyu Sol Portal’da 18 Eylül 2020’de Dış Borçlar ve Kamu Sektörü başlıklı yazıda incelemiştim.

12 aylık dış finansman yükü sürdürülemez

Kısa vadeli dış borçlara 12 ay içinde vadesi gelecek tüm krediler eklenir; millî gelirdeki payı bir kırılganlık ölçütü olarak görülür. Tabloda satır 5 bu oranı veriyor; 2018- 2020 arasında 5 puanın üzerinde arttığını belirtiyor. Üstelik bu makas iki yıl arasında açılmıştır. Orta-uzun vadeli dış borçların 12 ay içinde yenilenme/döndürülme oranları, bugünkü  ortamda  büyük önem taşımaktadır. 

Ancak bu ölçüt 12 ay içindeki dış finansman yükünün tümünü içermez. Aynı sürede gerçekleşmesi öngörülen cari işlem açığı da eklenmelidir. Tabloda bu ölçüt, 12 ay: Dış finansman/GSYH olarak adlandırıldı (satır 6). 2018-2020 arasında 10 puana yaklaşan artış dikkat çekicidir. 

2018’de dış finansman yükü, vadesi gelen dış yükümlülüklerin (sütun 1 satır 5’in) altındadır. Ekonomi sonraki on iki ayda 1.5 milyar cari işlem fazlası verdiği; dış finansman yükü bu nedenle  hafiflediği için… 

Heyhat! 2020’ye (sütun 2, satır 6’ya) geldiğimizde, bu olumlu katkı yok oldu. Yapısal iktisadî hastalık geri geldi;  ekonomi son on iki ayda 27,5 milyar dolar cari açık verdi. Bu dış açık düzeyinin sonraki aylarda artmadan süregeleceğini varsaydım. Bu zorunlu eklentiyle Türkiye ekonomisinin 12 ay sonraki dış finansman yükü, iki yıl içinde dolar olarak 178 milyardan 210 milyara, GSYH’nın üçte birine tırmanmaktadır. 

Olağan-dışı döviz kaynağı gelmezse sürdürülemeyecek  bir yük… Kamu varlıklarını Katar’a satarak çözemezsiniz…  “Sıcak para akbabaları”, TL yatırımlarını ucuza dolara çevirip on ayda 13 milyar dolar çıkardılar. Son iki haftada dolarlarını bir lira fazlasına aynı kağıtlara  yatırıp borsaya 1,5 milyar dolar getirdiler; dövizi bir nebze ucuzlattılar. Aynı hızla çıkarlar; çare olamaz…

Türkiye bu yolun sonundadır: Ya, gerçek bir IMF programı içinde kemer sıkma; en az iki yıl daha küçülme… Ya da ödemeler dengesi krizi; ithalat tıkanması; artan yoksullaşma…

Temmuz-Eylül döneminde hem “büyümede dünya rekoru” kırıldı; hem de bu yazıda incelenen kırılganlıklar sürdürülemez eşiğe tırmandı. Son üç yılda iktidarın yarattığı krizlerin maliyetini halkımız ödemektedir; ödeyecektir.  

sol.org.tr

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump’ın koltuğa oturmasına beş kala çanlar piyasalar için çalıyor!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geride kalan ve belki de yılın fiili olarak başladığı ilk haftaya küresel mali piyasalar pek de iyimser bir başlangıç yapamadı. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, Trump’ın yaklaşan ayak sesleri piyasalar üzerinde var olan baskıyı daha da artırdı. Şöyle ki, İngiltere’de 30 yıl vadeli tahvil faizi son 27 yılın zirvesine yükselirken, kraliyet aslanı Sterlin 1,21 seviyesini test ederek bir yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesine geriledi. FED’den 2025 yılına yönelik seri faiz indirim beklentisi topyekûn rafa kalarken, senenin ikinci yarısına yönelik sınırlı da olsa faiz indirim beklentisinin ise korunduğunu görüyoruz. Trump’ın ikinci döneminde uygulayacağı politikaların enflasyonist olacağı beklentisinin yanı sıra, Kanada’nın eyalet olarak ABD’ye katılması, Meksika Körfezinin isminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi yönünde çıkış, Panama kanalı ve Grönland için askeri güç kullanımının tartışılması derken, piyasaların da kafasının iyice karıştığını söylemeliyiz.

Trump’ın yanında devamlı yer alan Elon Musk’ın, yaklaşan Almanya seçimleri için de yön gösterici olduğunu görüyoruz. X ortamında, Make Europe Great Again (MEGA) başlığı ile aşırı sağcı AFD Başkanına destek beyan ettiğini de görüyoruz. Fransa’nın Avrupa’nın güvenliğini tartışmaya açması, Rusya riski yanı sıra ABD riskini de gündeme getirirken, tahvil piyasalarının kafasının karışık olmasını pekâlâ anlayabiliyoruz. Öte yandan, geçen seneyi oldukça iyimser bir şekilde kapatan ABD borsalarının (S&P %23 , Nasdaq %29) Trump politikaları netleşen kadar satış baskısı ile karşı karşıya kalabileceğini de göz ardı etmemek gerekiyor.

İngiltere devlet tahvillerinde yükseliş manşet olarak ön plana çıksa da, ABD’de neredeyse üç ay gibi kısa bir dönmede, hatta FED’in de yılın son dönemine 100 baz puan faiz indirimi sıkıştırdığı bir zaman aralığında, 10 yıllık tahvil faizlerinde yaşanan 100 baz puan yükseliş piyasaların önünü görememesine neden olurken, pek çok fonu da zora soktuğunu okuyoruz. Mevcut karamsar tablo yetmezmiş gibi, her ayın ilk Cuması ABD’de açıklanan resmî enflasyon verisinin de kuvvetli gelmesi, piyasalar ahengini daha da bozdu: ABD Doları 110 seviyesine dayanarak son iki yılın zirvesine yükselirken, 10 yıllık tahvil faizi ise %4,80 seviyesine dayanarak son bir yılın en en yüksek seviyesini test etti.

Elbette, doğum oranlarının düştüğü, kalifiye eleman sıkıntısını yaşandığı hatta demografik faktörlerin ön plana çıktığı bir ekosistemde, Trump’ın göçmenleri sınır dışı edeceğini, öte yandan da gümrük vergilerini artıracağı yönünde beyan ettiği politikalara ilaveten ABD’de açıklanan güçlü istihdam verisi, yılın ikinci yarısına ait cılız olan faiz indirim beklentilerini de iyice törpüledi. Bank of America, istihdam verisi ardından 2025 yılında öngördüğü iki adet faiz indirim beklentisinden geri adım atarken, bir sonraki adımın faiz artırımı yönünde olabileceğini açıkladı. Piyasaların FED’i okumakta (tahmin etmekte) uzun bir süredir pek de başarılı olmadığını düşünürsek, revizyonlara pek de aldırış etmek istemiyoruz. Keza, beklentinin devamlı değiştiğini ve tahmincilerin de önünü göremediğini kabul etmemiz gerekiyor. Bizim görüşümüz aslında çok net. Trump 1.0 döneminden de pekâlâ bildiğimiz üzere, Trump bir işadamı ve masanın altın kuralını çok iyi uyguluyor. Kısa ve öz konuşurken, rakiplerine de korku dalgası salarak istediğini bir yere kadar kopararak sonra da uzlaşmaya çalışıyor.

Bu minvalde, Trump politikalarını yaratacağı endişelerin egemen olacağı yılın ilk çeyreğinde doların güçlü kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Sonrasında ise, Trump kendisinin de büyük bir sarsıntıya sebep olmak istemeyeceğini hatta doların da çok da kuvvetli olmasını arzu etmeyeceğini düşünüyoruz. Daha da basit bir anlatımla, belirsizliğin yüksek seyredeceği bir döneme girerken, piyasalarda yaşanacak türbülansa karşı da hazırlıklı olmak gerekiyor. Şöyle ki, bültenimizi okuyana yatırımcıları şu cümlelere çok aşina olduklarını biliyoruz “faiz getirisi olmaya altın, 10 yıllık tahvil faizinde yaşanan yükselişe boyun eğdi”… Gelin hep beraber altının haftayı nasıl kapattığına bakalım. ABD’de 10 yıllık tahvil getirisinin son onbeş ayın zirvesine geldiği bir haftada, altını ons fiyatı %2,5 yükselerek ons bazında 2,700 dolar seviyesine neredeyse yükseldi! ABD’nin çığ gibi büyüyen borcu, Kıta Avrupası’nın yapısal sorunları, İngiltere kamu maliyesine yönelik riskler derken, fiat (itibarlı) paralara olan güvenin sarsıldığı bir ekosistemde, altın ve bitcoin gibi arzı sınırlı alternatif enstrümanlara olan talebi güçlendireceğini düşünüyoruz.

Türkiye cephesine yönelik son sekiz aydır bültenimizin dilinden de anlaşılacağı üzere olumlu duruşumuzu koruyoruz. TCMB’nin net döviz pozisyonunun 2017 yılından bu yana en güçlü düzeye gelmesi de bu görüşümüzü destekliyor. TCMB’nin swap hâriç net döviz pozisyonunun -77 milyar dolar ile korkutucu bir tablo sergilediği yakın geçmişte yurt içi yerleşiklerin tasarruf tercihi dövize lehine dönerken ve dolarizasyon eğilimi de %70 seviyesinin üzerine yükselirken, bugünlerde ise TCMB’nin net döviz pozisyonunun +40 milyar doları aşması ile TL mevduatın toplam mevduat havuzu içindeki payı da %60 seviyesine iyice yaklaştı.

TCMB’nin enflasyon ile savaşta 2025 yılında da güçlü TL’den yana oyunu kullanacağı ve döviz kurunda büyük bir volatiliteye fırsat vermek istemeyen regulator konumu ile gerekli gördüğü yerde alım, gerekli gördüğü yerde ise satım yaparak döviz piyasasını dengede tutmaya devam ettiğini hemen hemen her gün bültenimizde işliyoruz. TCMB’nin piyasayı ‘denge’ tutan duruşuna paralel TL talebi güçlenirken, enflasyonun gerilemeye devam edeceği ve faizlerin de düşeceği görüşünden hareketle, Türkiye cephesinde var olan olumlu ‘hikâyenin’ de devam edeceğini düşünüyoruz. Eğer bir dış şok yaşanmazsa, geçen senenin Mayıs ayından bu yana sahip olduğumuz TL uzun pozisyonları korumaya devam etme gayreti içinde olacağız. Bunu yaparken, TL’nin reel anlamda getirisinin 2024’teki kadar cazip olmayabileceğini de göz ardı etmeyeceğiz. Hisse senetlerinin Cuma günün kırmızıda kapattığı günde, USDTRY kuru 35,40 seviyesine hafifçe de olsa yükseldi. Beş yıl vadeli CDS risk primi 270 baz puana yükselerek son iki ayın en yüksek seviyesine gelirken, iki yıl vadeli gösterge tahvil, TCMB’yi fiyatlamaya devam ederek son bir yılın en düşük seviyesi olan %39,88’e geriledi.

Piyasalar açısından Trump’ın koltuğa oturmasına artık beş iş günü kala, önemli makro ekonomik verilerin açıklanacağı kritik bir haftaya giriyoruz. Çarşamba günü ABD ve İngiltere’de açıklanacak enflasyon verilerinin piyasalar cephesinde dalgalanma yaratabileceğini göz ardı edilmemelidir. Avrupa’nın ortak para birimi EUR değer kaybetmeye devam ederek bu sabah 1,02 seviyesine kadar gerilediğini görüyoruz. Kıta Avrupasında yaşanan belirsizlik ve hâliyle talep yetersizliği, ana ihracat pazarı Avrupa olan Türk ihracatçısını zorlarken, EUR cephesinde 0,95 seviyesinin de ufukta göründüğü bir ortamda, ihracat bedellerinin türev piyasalarında hedge edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan, Sterlin bu sabah 1,21 seviyelerinin diplerine kadar gerileyerek iki yılı aşkın bir sürenin en düşük seviyesini test etti. GBPTRY kuru 43 seviyesinin altını test ederken, EURTRY kuru 36 seviyesinin diplerine kadar geriledi. TL’nin sepet bazında değer kazandığını görüyoruz.

Haftanın son iş gününde güçlü gelen ABD istihdam verisinin Trump stresine eklenmesi, ABD’de devam eden yangının maliyetinin ise sigorta maliyeti ile birlikte 150 milyar doları bulabileceği beklentisinin sigorta şirketleri üzerinde satış baskısı kurması ile ABD borsaları haftanın son iş gününü %1,5 civarında düşüşle tamamladı. Yeni gün başlangıcında, Asya piyasalarında topyekûn kırmızı bir rengin hâkim olduğunu görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1, Tayvan borsası %2, Hong Kong borsası ise %1,4 aşağıda işlem görürken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de satıcı bir havanın egemen olduğunu not edelim. Kobi endeksi Russell 2000 %1 düşüşle başı çekiyor. Öte yandan, ABD’nin Rus petrolüne ve taşıyıcı gemilerine yönelik yeni yaptırımları, Rusya’nın Çin ve Hindistan’a petrol ihracatını kısıtlayacağını okuyoruz. Bu durum, elbette Çin ve Hindistan’ın Orta Doğu, Afrika ve Amerika’dan petrol tedarikine yönelmesine, petrol fiyatlarının ve nakliye maliyetlerinin artmasına neden olacağı görüşünden hareketle, petrolün varil fiyatı bu sabah 81 dolara gelerek son altı ayın zirvesine yükseldi.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

REEL PİYASA VE VATANDAŞ 2025’E NASIL BAŞLADI?

Yayınlanma:

|

Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa bir kriz talebi baskılayarak aşılmaya çalışıyor. Üstelik bunu sadece Maliye Politikası uygulamadan ve altını doldurmadan sadece ve sadece Para Politikası ile başaracağımıza inanıyor Ekonomi Kurmayları.

Mehmet Şimşek, Borsa’dan ve Zenginlerden vergi almayı, Servet Vergisi almayı ağız ucu ile dillendirdi o aşamada kaldı. Oysa çoğu ekonomist bu krizin sadece Para Politikası ile aşılmayacağına hemfikir.

Gri listeden çıkışımıza sevindik ama Rating notlarına hızlı yansımadı, henüz “yatırım yapılabilir ülke”  not seviyesine ulaşmadık. Bu da kalıcı sıcak paranın ve Doğrudan Yatırımın gelmesini geciktiriyor. Spekülatif sıcak para kervanına son aylarda gurbetçilerden girişlerde gözüküyor. TCMB faiz indirim serisine başlasa da yoğurdu üfleyerek yemesi gerektiğini çok net biliyor. Zira, KKM’yi halletmeden ki bu yönde somut adımlar da atıldı; döviz girişinin kalıcı hale geldiğine emin olmadan; Rating notlarının yükselmesini somut olarak görmeden hızlı faiz indirmeye gideceğini düşünmüyorum. Zira, hızlı faiz düşmeden KKM’den çıkan paranın Dövize gitmeyeceğine emin olması gerekir. Yeni bir Dolarizasyon dalgayı ekonomi kaldırmayacağı gibi halkın katlandığı enflasyon ile mücadele hamlelerini de boşa çıkaracaktır. Ekonomi kurmayları Dolarizasyon yaşanmaması için sıcak paranın akacağı alternatif alanlar yaratmak zorunda ki bunun en önemli oyun alanı da BORSA veya Konut gibi Alternatif alanlar. Bu nedenle Ekonomi Kurmayların ağzından sık sık borsanın ne kadar gelecek ve fırsatlar yarattığını duymaya devam edeceğiz.

BORSADA FİRMA KALİTESİ DÜŞTÜ VEYA BİLİNÇLİ DÜŞÜRÜLDÜ!

Fakat Borsa’da önemli bir sıkıntı firma kalitesinin düştüğü net gözüküyor. Bunda son yıllarda borsaya kota firmalardaki özensizlik etkili oldu. Borsa’da faaliyet gösteren firmaların KONKORDATO aldıklarına şahit oluyoruz. Hatta hiç faaliyet göstermeden tabela halde, kağıt üzerinde kalmış ama borsada hala işlem gören firmalar biliyorum. SPK’nın önemli bir görevi de küçük yatırımcıyı korumak ama bakıyorum bu tür firmalar ile ilgili bir tedbir almıyor. Bilançosu yerlerde olup borsa değerine bakıyorsunuz çoğu firmada anormal şişkinlikler yaşanıyor. Küçük yatırımcı çok dayak yedi son yıllarda bu nedenle çoğu yatırımcı Borsa’da işlem yapmayı bıraktı. Bu iş o kadar çığırından çıktı ki tüm servetini kaybedip intihar edenler var.

KONKORDATO PATLAMASI YAŞLANIYOR

Konkordato  için 2023 yılında 519 firmaya Geçici Mühlet verilirken 2024’de 3 katını aşarak 1.723 firma  oldu. 2023 yılında Konkordato alıp iflas eden 65 firma iken 2024’de iki katını aşarak 132 oldu. Konkordato başvurusu yapan firmalar öyle esnaf tarzı firma değil sanayici.

2024’de Konkordato alan firmalara baktığımızda Tekstil Sektörü 96 firma, İnşaat Sektörü 91 firma ile ilk iki sırayı aldı, ki iki sektör de emek yoğun. Bu durum bile başlı başına yeni işsizlik dalgası yaratacağına işaret ediyor. Bankalardaki toplam krediler içinde Zombi firmalara ait kredilerin payı %15’leri aşmış durumda ki IMF’nin bu yöndeki raporları da bu oranlara yakındı.

FİRMALAR MECBUREN DÖVİZ KREDİSİNE SARILDI

Bankaların Ticari Kredi TL faiz oranları hala %50-60 seviyesinde. Üstelik bazı bankalar Ticari Kredilerde TCMB’nin koyduğu sınırları aşarak uygunsuz komisyon, sigorta gibi ücret ve komisyon almaya devam ediyor. Özellikle İhracatçı ve bu koşullara rağmen yatırım yapan firmalar doğal olarak Döviz Kredilerine yöneldi. Hiçbir firma talep bastırılırken önünü görmeden yatırım yapmaz. Yapanlar da daha çok GES yatırım gibi maliyetleri düşürücü yatırımlar yapıyor. Özel Sektörün Döviz Kredi yükümlülükleri 2024 yılında reel olarak 42 milyar USD’den fazla artarak 170 milyar USD’ye yaklaştı. Ki bu firmaların ya İhracatçı ya da Yatırım Teşvik kullanan firmalar.

Dövize ihtiyacımız varsa ki var, o zaman bu firmalara verdiğimiz desteği geri çekemeyiz. Döviz Kredi artışı 2024’de %2 ile sınırlanmıştı bu sınır önce %1,50’ye düşürüldü; 2025 ilk haftası da %1’e düşürüldü. Bu bankalara direkt Döviz Kredileri kısın demek zaten bu şartlarda büyümek isterlerse de büyüyemeyecekler. Bankalar da kredi hacmi kısılınca otomatikman Döviz kredi Faiz oranlarını %0,50-1 arasında artırdı. Bankalar Komisyon oranlarını da artırdı; ek olarak sigorta gibi ürünler firmalara dayatılmaya başlandı.  Son kararın Döviz Kredi kullanan firmalara ek maliyeti %1-2 arasında oldu ki döviz kredilerinde yüksek bir oran bu. Ekonomi kurmaylar TL/Döviz parametresini baskılarken KKM hesaplara TCMB’nin kur fark maliyeti yanında aslında firmalardaki döviz yükümlülüklerin artmasının da etkisi var.

TİCARİ FİRMALARDAKİ SIKINTI KOBİ’LERİ BATIRIR

Zira, bu baskıyı yapmaması halinde çoğu İSO ilk 500 ve ikinci 500 içinde yer alan bu firmalar ki Türkiye Sanayisinin bel kemikleri konumunda, bunlar ciddi hasar görecek demektir. Aslında TCMB döviz kredileri kısarak bu firmaları koruma altına almayı planlasa da reel piyasada karşılığı bu sonuçlar doğurmaz. Zira, bu firmalara döviz kredisi kullanma %50-60’dan TL kredi kullan anlamına gelir ki bu süreç sanayide  sudden stop-ani duruş  ile sonuçlanabilir. Bu firmalar o kadar büyük ki, sıkıntı yaşadıklarında sadece kendileri değil, kendileri ile birlikte yüzlerce firmayı olumsuz etkiler. Bu firmalara iş yapan KOBİ tarzı tüm fasoncular batar. Süreç iyi yönetilmezse Ticari segment firmaların işçi çıkarmalar yüz yüz değil artık bin bin çıkardıklarına şahit olabiliriz. Ticari segment kredilerdeki sıkıntı KOBİ firmaları esnaflar gibi olmaz aşırı yıkıcı bir hal alır.

VATANDAŞ BORÇ BATAĞINDA, HAREKET EDEMEZ HALDE

Başa dönelim Enflasyonu düşürmek ve krizi aşmak için uygulanan Para Politikası ne yönde tamamen TALEBİ BASKILAMA yönünde. Demek ki Enflasyonun nedeni TALEP ENFLASYONU olarak bir tespit yapılmış ki çözüm de bu yönde oluyor. Bireylerin kredilerini ciddi maliyete rağmen baskılanamadı. Zira borç denizine düşen vatandaş  istemeye istemeye banka kredilerine sarıldı.

Vatandaş Konut ve Taşıt kredilerini öderken ki bunların toplam takip içindeki payları %1 bile değil Tüketici ve Kredi Kart Borçlarında tamamen batmış durumda.

ASGARİ ÜCRET DÖVZİ BAZLI TARİHİ ZİRVEDE AMA KİMSEYİ MUTLU ETMEDİ

Diğer taraftan TL/USD kuru 4-5 TL’den 35 TL’ye çıkmış durumda son yıllarda çok net bir MALİYET ENFLASYONU yaşandı aslında. GIDA ENFLASYONU kontrol edilemiyor; çünkü tüm girdiler (fide, tohum, ilaç, gübre, akaryakıt…)  DÖVİZE ENDEKSLİ. USD bazlı Asgari ücret Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine yükseliyor ama kimse mutlu olmuyor, nedeni  Temel Tüketim Malları o kadar arttı ki döviz bazlı gelir artışını bile eritti ve alım gücünü düşürdü. Bir işçinin işverene maliyeti en az 1.000 USD seviyesine ulaştı. İşçi maliyetini sadece ücret yönünden düşünmemek gerekir; mesai, yemek, servis, kıyafet, kıdem tazminat karşılıkları düşünüldüğünde Ticari Segment Sanayici Firmalarda işçi maliyeti 1.000 USD’yi aşmış durumda. Başta konfeksiyoncular olmak üzere Mısır’a yatırımları kaydıran firmalara dikkat edin çoğu emek yoğun firmalar ana neden işçi maliyetleri. Beş ay önce Firma çöplüğüne hazır mısınız diye yazarken aslında tehlikenin boyutlarına dikkat çekmiştim ki abartı da değil. Umarım yanılırım.

Enflasyon ile mücadelede yük Vatandaşa ve çalışan emekçiler üzerine binmiş durumda. Bir sanayicimiz, “binde bir Servet Vergisi alınsın 150 milyar USD birikir” dedi ama bu ekonomi kurmaylar ve diğer sanayiciler tarafından sahiplenilmedi. 1 milyon USD paranız olsa binde biri 10 bin USD yapar, çok değil aslında ama bunu bile beceremedik. 1940’ların krizini Varlık Vergisi ile aşmıştık. Şu andaki koşullar o kadar kötü değil ama bu yönde bir vergilendirme de kendini dayatıyor. Zira iki defa alınan MTV aslında Varlık Vergisiydi. Devamı gelmedi birden fazla konutu olandan ek vergi sözleri havada kaldı. Aslında gelinen noktada bıçak sırtındayız hatanın maliyeti de yüksek olacak, ek tedbir almamanın maliyeti de!

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Garanti BBVA Kriptoda üst düzey atama

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankadan yapılan açıklamaya göre, Garanti BBVA Kripto’nun üst yönetiminde değişiklik gerçekleşti.

Kurumun Genel Müdürü Korcan Abalı görevinden ayrılırken bu görevi, geçmişte önemli birçok finansal teknoloji şirketinde üst düzey yöneticilik yapmış olan Onur Güven üstlendi.

Güven, çalışma hayatına 2002’de iş zekası uzmanı olarak başlıca telekomünikasyon şirketlerine ve bankalara danışmanlık vererek başladı.

2007-2015 yıllarında Turkcell’de iş zekası, veri ve ürün yönetimi alanlarında önemli görevler üstlenen Güven, Paycell’in kurucularından biri olarak, 2015’te önce Genel Müdür Vekilliği, sonra Üst Düzey Yönetici (CEO) olarak görev yaptı.

2022’de Crypto.com Türkiye Ülke Direktörü olarak bu markanın Türkiye pazarına girişine liderlik etti. 2023’re ise BtcTurk Kripto’nun CEO ve YK Üyesi görevini aldı. Güven, son olarak FI Strat’ın Kurucusu ve CEO’su olarak görev yapıyordu.

Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği lisans ve Özyeğin Üniversitesi Executive MBA yüksek lisans mezunu olan Güven, finansal teknolojiler, dijital varlılar, kripto/blok zincir alanlarında 20 yılı aşkın tecrübeye sahip.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.