Connect with us

GÜNCEL

KÜRESELLEŞMENİN HEDEFLEME MALİYET YÖNTEMİYLE HEDEFE KOYDUĞU KOBİLERİMİZ

Yayınlanma:

|

………. derken konu, mikro iş yaşamımızdan, makro ekonomik gidişata kayıyor. Ekonomiyi sırtlayan KOBİ’lerden söz ediyoruz.. Gerçekten o kadar sırtlamışlar ki ekonomiyi bir türlü ne bellerini doğrultabiliyorlar ne de vergilerle faizler doğrultmalarına izin veriyor…
Bizim KOBİ’lerimizin gözlemleyebildiğim özellikleri:
– Tarım toplumu mantalitesini (zihniyetini) aşamıyorlar, esnek değiller,
– Kurumsallaşma veya en azından aile şirketi olmayı beceremiyorlar,
– Varsa ortakları sağlıklı hesap tutup, hesap veremiyorlar birbirlerine,
– Tasarım yerine taklidi yeğliyorlar,
– Teknoloji üretip, teknoloji rantından yeterli pay alamıyorlar,
– Büyümekten çekiniyorlar, keza büyüdükçe işletmelerini kontrol edemiyorlar,
– Vardır ya ekonomide herkesin kazandığı dönemler, o dönemler hiç bitmeyecek sanıyorlar,
– İşletmecilik-ekonomi eğitimi almış uzmanların kapılarını işler kötüye gittiğinde çalıyorlar,
– Çok çalışmayla “verimli-randımanlı” çalışmayı bir birine karıştırıyorlar,
– Kendilerini geliştiremiyorlar, işletme içi eğitimi zaten önemsemiyorlar,
– Borçlanmaktan korkmuyorlar ve fakat borçların nasıl çevrileceğinden çok varlıklarını nasıl koruyacaklarına kafa yoruyorlar, haliyle borçlarını ve vergilerini zamanında ödemekten hiç hoşlanmıyorlar,
– İşletmelerinden kazandıklarını işletmelerini geliştirmek yerine gayrimenkule yatırmayı “çalışamayacakları günler”in teminatı olarak görüyorlar,
– Markalaşamıyorlar, markalaşsa da markalarının arkasında duramıyorlar (satış sonrası hizmet, reklam-tanıtım vs.),
– AR-GE maliyetlerine katlanamıyorlar (makine-uzman eleman vs),
– İşçi sirkülasyonu bazen üretimi zorluyor,
– Genellikle arkadan gelen nesil işletmeyi sahiplenmezse tasfiye oluyorlar.
Küreselleşme sadece sermayede değil teknolojide, bilimde, tüketimde dolayısıyla “kültürde” de yaşanıyor. Küresel sermaye aynı zamanda “bilgiye” de (istihbarat) kolayca ulaşabiliyor. Çünkü küresel rekabette “bilgiye” diğerlerinden önce ulaşmak birkaç adım öne geçmek demektir. Ve ortaya “hedef maliyetleme” diye bir kavram çıkıyor. Basitçe;
Kar = Küresel Piyasada Belirlenmiş Birim Satış Fiyatı – İşletmenin Birim Maliyet
Yani, piyasada (pazarda) oluşmuş bir satış fiyatından, işletmenin öngördüğü bir kar marjı için yüklendiği maliyetti, hedef maliyetleme… Yani aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya belirleniyordu artık karlılık.
Oysa bir zamanlar bize öğretilen: “Maliyet+Kar= Satış Fiyatı”idi.
Eskiden, yani 2000 li yılların başına kadar, bu formül geçerliydi. Yani satış fiyatını, imalatçı belirleyebiliyordu. Çünkü;
-Teknolojinin hızlı değişimi yıllar alabiliyordu,
– Firmalar teknoloji rantının payını (yüksek katma değeri) uzun yıllar kar olarak aktifleştirebiliyorlardı…
– İkame ürünlerin piyasaya sürülmesi zaman alıyordu,
– Kısmen korunan kapalı ekonomiler piyasaya hâkimdi,
– Hammaddeler ve enerji genellikle kamu işletmelerinin elindeydi ve spekülasyon (vurgunculuk) daha azdı;
Velhasıl rekabet bu derece yoğun, sert ve acımasız değildi; küresel piyasa oyuncuları artık “tedarik zincirini” (maliyetlerini) kontrol etmek zorunda kalıyordu piyasanın dışında kalmamak için…
Ve KOBİ’lerin ürettikleri ürünlerinin satış fiyatını kendisinin belirlemesi zorlaşıyordu. Yani artık, (piyasada belirlenmiş) veri bir satış fiyatı üzerinden, kendisini tatmin edecek (işletmesini ayakta tutacak) bir kar payına razı gelerek, maliyetlerini (malzeme, işçilik, GÜG, idari giderler) ona göre ayarlamak (düşürmek, düşük tutmak) zorundaydı işletmeler.
Küreselleşmenin isteyerek veya istemeyerek dayattığı yeni sistemi şöyle de anlamlandırmak da mümkün:
-Satış Fiyatı: Artık esnek değil, küresel piyasada zaten belirleniyor.
-Kar: Yarı esnek, sadece maliyetlere değil aynı zamanda küresel piyasada oluşmuş satış fiyatına da bağlı.
-Maliyetler: İnelastik, küresel piyasada oluşmuş bir satış fiyatı ve kar marjının baskısı altında.
Ve küresel piyasa güçleri ölçek ekonomilerinden vazgeçip, dünyanın neresinde ucuz üretilecekse oraya ürettiriyorlar. “Hedef Maliyetleme” yöntemi ile ucuz maliyetli emtia üretilirken otomasyondan yapay zekalı üretime geçişle mal arzında sorun da ya yaşanmıyor; sorun, tüketimde…
Tüketimi teşvik için de iki yöntem var:
1- Adil gelir dağılımı ile bireysel refahın artması
2- Tüketiciler için borçlanma olanaklarının çeşitlenmesi
Küreselleşme ikinci seçeneği tercih ediyor şimdilik, üstelik küreselleşen dünyada “adil gelir dağılımına” ne kendileri yanaşıyor ne de “milli devlet yöneticilerinin” bu sorunu çözmesine izin veriyor. Sonuç mutsuz bir dünya, bölgesel savaşlar, küreselleşen terör…
Asim SES- Siyaset Bilimci

Okumaya devam et

GÜNCEL

Squid Game Dizisinden Şirket Hayatına 13 Kritik Ders

Yayınlanma:

|

Yazan:

Netflix’in global fenomene dönüşen dizisi Squid Game, sadece bir hayatta kalma yarışması değil, aynı zamanda modern iş hayatı, finansal sistemler ve insan doğası üzerine güçlü metaforlar barındırıyor. Dizi, bir oyun üzerinden sistemin acımasız yüzünü gösterirken, çalışanlar ve yöneticiler için de önemli dersler içeriyor.

ÇALIŞANLAR İÇİN 7 HAYATİ DERS

1. Sistem Sorgulanmalı

Karakterlerin büyük kısmı, sistemin onları sürüklediği borç ve çaresizlik girdabında kayboluyor. Şirket çalışanları da kurumsal düzenin içinde ezilmeden önce, bu sistemin kendilerine nasıl hizmet ettiğini sorgulamalı.

2. Finansal Okuryazarlık Şart

Dizide birçok karakterin borç batağına düşmesi, temel finansal okuryazarlık eksikliğini gözler önüne seriyor. Gelir-gider yönetimi, borç kontrolü ve tasarruf alışkanlığı, iş hayatında ayakta kalmanın anahtarı.

3. Takım Ruhu ve Bireysellik Dengesi

Oyunların bazılarında ekip çalışması, bazılarında bireysel yetenek öne çıkıyor. Çalışanlar da iş hayatında bu iki beceri arasında denge kurmalı.

4. İtibar, Pozisyondan Değerlidir

Kazanmak uğruna etik dışı davranışlarda bulunan karakterler, insanlıklarını kaybediyor. Kurumsal hayatta da pozisyon değil, etik duruş uzun vadede kazandırır.

5. Başarı Tanımı Gözden Geçirilmeli

Para ve mevki, başarıyı tek başına tanımlayamaz. Anlamlı bir iş, aidiyet hissi ve kişisel gelişim de başarının parçasıdır.

6. Belirsizlik Altında Karar Alma Becerisi Geliştirilmeli

Dizide karakterler bilinmezlikle dolu kararlar alırken zorluk yaşıyor. Çalışanlar da stres altında sağlıklı karar verme yetilerini geliştirmeli.

7. Her Zaman Bir Seçeneğiniz Vardır

Oyunculara oyundan çıkma hakkı verilmesi gibi, iş hayatında da sizi yıpratan ortamlardan çıkmak bir tercihtir. Alternatifler her zaman mevcuttur.

YÖNETİCİLER İÇİN 6 STRATEJİK DERS

1. Korku ile Değil, Saygı ile Yönetin

Dizide organizatörler korku ile düzen kuruyor ama bu sistem sürdürülemiyor. Kurumlarda da çalışanı korkutarak değil, güven vererek liderlik yapılmalı.

2. Adaletli Rekabet Kültürü Oluşturun

Adaletsiz rekabet, çalışanlar arasında yıkıcı bir etki yaratır. Terfi ve ödüllendirme sistemleri şeffaf ve liyakate dayalı olmalıdır.

3. Kriz Anlarında Gerçek Liderlik Ortaya Çıkar

Dizide kriz anlarında kim gerçek lider kim değil açıkça görülüyor. Yöneticiler de zor zamanlarda çalışanlarının yanında olmalı, yol göstermelidir.

4. Çalışanlar Rakip Değil, Ortağınızdır

Karakterler birbirine karşı oynatıldığında güven duygusu kaybolur. İş hayatında da çalışanlar arasında rekabet yerine iş birliği teşvik edilmelidir.

5. Empatiyi Elden Bırakmayın

Merhametli ve anlayışlı karakterlerin dizi boyunca öne çıkması, empati yetisinin liderlikteki önemini gösteriyor. Yöneticiler sadece yön veren değil, dinleyen ve anlayan olmalıdır.

6. Sahaya İnmeden Lider Olunmaz

Organizatörlerin uzaktan izleyici olması, onları lider değil kontrolör yapar. Günümüz yöneticileri ise sahada olmalı, çalışanlarıyla aynı havayı solumalıdır.

Oyun Değil, Gerçek Hayat

“Squid Game”, modern kapitalist sistemin aşırılıklarını distopik bir evrende kurgularken, hem çalışanlara hem de yöneticilere güçlü mesajlar veriyor.
Bu diziyi sadece bir kurgu değil, kurumsal hayatın aynası olarak okumak; iş dünyasının insan merkezli, adaletli ve sürdürülebilir bir yapıya evrilmesi açısından kıymetli bir fırsattır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yerli Turist Nerede? Tatil Cennetleri Neden Boş Kaldı?

Yayınlanma:

|

2025 yılına güçlü bir başlangıç yapan Türk turizm sektörü, yaz aylarına yaklaşıldığında farklı bir tabloyla karşılaştı. Özellikle Haziran ayında, sahil bölgelerinin beklenenden daha düşük doluluk oranlarına sahip olması, sektör temsilcileri arasında ciddi bir sorgulama sürecini başlattı: Yerli turist nereye kayboldu?

Yerli Turist Tatil Davranışları Değişti

Pandemi sonrası toparlanma sürecini hızla tamamlayan Türkiye turizmi, yabancı turist açısından 2025’te rekor kırmaya hazırlanırken, yerli turistte belirgin bir geri çekilme gözlemlendi.

İşte bu tercihi etkileyen başlıca nedenler:

1. Yüksek Fiyatlar, Düşen Talep

Antalya, Bodrum, Çeşme gibi gözde bölgelerde şezlong kiraları 2.000–3.000 TL, tam günlük beach kullanımları 10.000 TL’ye kadar çıktı. Bu durum, asgari ücretle geçinen ya da orta gelir grubundaki vatandaş için “tatil” kavramını lüks haline getirdi.

2. Yunan Adalarına Yöneliş

Yerli turistin dikkat çeken yeni tercihi Yunan adaları oldu. Feribotla ulaşımın kolaylaşması, Schengen vizesi sürecinin hızlandırılması ve fiyatların Türkiye’ye kıyasla daha uygun olması; Kos, Midilli, Rodos gibi adaları cazip kıldı.

3. Sosyal Medya ve “Pahalı Türkiye” Algısı

Sosyal medyada yayılan “1 lahmacun 600 TL” türü paylaşımlar, tatilcilikte moral bozucu bir etki yarattı. Bu içerikler, yerli turistin Türkiye içinde tatile yönelmesini psikolojik olarak da engelledi.

4. Sınavlar ve Takvim Uyumsuzluğu

Haziran ayında üniversite sınavlarının yapılmış olması ve okulların henüz kapanmamış olması nedeniyle ailelerin büyük bölümü tatil planlarını Temmuz ayına erteledi. Bu da özellikle Haziran doluluk oranlarını düşürdü.

Rakamlarla Durumun Özeti

  • Ege ve Akdeniz kıyılarında Haziran doluluk oranı %50’nin altına geriledi.

  • Aynı dönemde Yunan adalarına yapılan seyahatlerde %40’tan fazla artış yaşandı.

  • Yerli turistin çoğu, daha uygun fiyatlı kamp, karavan ve günübirlik doğa aktivitelerini tercih etti.

Nereye Gitti Bu Tatilciler?

Yerli turistler Haziran ayında aşağıdaki destinasyonları tercih etti:

  • Kos, Midilli, Rodos

  • Kaz Dağları, Amasra, Gökçeada

  • Kamp ve karavan alanları (Bolu, Sapanca, Eğirdir gibi yerler)

  • Günübirlik doğa gezileri, yayla turizmi

Sektör Ne Yapmalı?

  • Fiyat politikaları gözden geçirilmeli. Yüksek sezon olsa da yerli turistin bütçesine hitap eden seçenekler artırılmalı.

  • Erken rezervasyon sistemleri yaygınlaştırılmalı.

  • Kültür ve doğa turizmine yatırım yapılmalı. Sahil dışındaki güzergâhlar tanıtılmalı.

  • Yerli turiste özel paketler (ulaşım+dahil her şey) oluşturulmalı.

  • Yeme-içme sektöründe şeffaflık ve denetim artırılmalı.

Türkiye 2025’te turizmde dünyada ilk 4’e oynarken, iç pazarda yerli turistin kaybı göz ardı edilmemeli. Yüksek fiyatlar, algı yönetimi eksikliği, planlama sorunları ve rekabet avantajı sunan komşu destinasyonlar, Haziran ayını “boş sahiller ayı” haline getirdi. Bu tablo, 2025 yaz sezonunun tamamı için bir uyarı niteliği taşıyor.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist   www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

GÜNCEL

TOBB’un “Nefes Kredisi” KOBİ’ler için yeniden başlıyor

TOBB KGF Kredisinin KOBİ’ler için başladığı yönünde açıklama yaparken açıklamada tüm detaylı bilgiler verilmesine rağmen faiz oranın %51-54 aralığında olduğu bilgisi paylaşılmadığı dikkat çekti. Bu maliyetin içinde bankaların ve KGF’nin alacağı komisyon oranı bilgisi de paylaşılmadığı görüldü.

Yayınlanma:

|

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden (TOBB) yapılan açıklamaya göre, TOBB Nefes Kredisi’ne başvurular 8-9 Temmuz itibarıyla gerçekleştirilecek. Birliğe bağlı oda-borsa üyesi şirketler, TOBB Nefes Kredisi başvurularını Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Akbank, Yapı Kredi, Denizbank ve Ziraat Katılım şubelerinden yapabilecek.

Kredi Garanti Fonu (KGF) kendi öz kaynak desteğiyle, bu kredilere yüzde 80 kefalet sağlayacak. TOBB Nefes Kredisi’nden bir firma, azami 2,5 milyon lira kredi kullanabilecek. Krediler 6 ay ödemesiz şekilde azami 36 ay vadeli olacak.

“KOBİ’lerin yaşadığı en büyük sıkıntı finansmana erişim”

Açıklamada, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve KGF Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Özegen’in görüşlerine de yer verildi.

KOBİ’lerin yaşadığı en büyük sıkıntının, finansmana erişim olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, “KOBİ kredilerinin reel olarak artmaması, firmaların işletme sermayelerini azaltıyor. Nakit ve mal akışının yavaşlamasına, ekonominin daralmasına neden oluyor. Arzın bu şekilde kısılması da enflasyona olumsuz yansıyor ve yüksek enflasyonla mücadeleyi güçleştiriyor. Buradaki sıkıntıları hafifletmek ve ülkemiz ekonomisinin can damarı KOBİ’lere destek olmak üzere TOBB, KGF ve bankalar güç birliği yaptık. KOBİ’lere uygun koşullarda finansman desteği sağlamak amacıyla, yeni bir TOBB Nefes Kredisi’ni gelecek hafta içinde başlatıyoruz.” ifadelerini kullandı.

“558 bin firmaya, kefil olduk”

Özegen ise KGF olarak şu ana kadar 1,5 trilyon liralık krediye kefalet verdiklerini bildirdi. 558 bin firmaya kefil olduklarını aktaran Özegen, şu değerlendirmelerde bulundu:

“KGF dünyada benzeri olmayan önemli bir kuruluş. TOBB başta olmak üzere, KOSGEB ve 29 paydaş bankanın ortak olduğu bir yapıdan oluşuyor. Ülkemizin ekonomik kalkınmasına destek vermek için yeni uygulamaya alacağımız TOBB Nefes Kredisi’nde, KGF olarak öz kaynak desteğimizle kredilere kefil olacağız. Kefalet oranımız yüzde 80 olacak.”

AA

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.