Connect with us

EKONOMİ

MAHFİ EĞİLMEZ: Dünya ve Türkiye Ekonomisinin 2023 Falı

Yayınlanma:

|

IMF’nin Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu (World Economic Outlook, October 2022) yayınlandı. Yılda iki kez IMF yıllık toplantıları öncesi (Ekim ve Nisan aylarında) yayınlanan bu rapor, IMF’nin üyesi olan 196 ülkeyle ilgili ayrıntılı bilgi ve veri içerir, gelecek yıllara ilişkin tahminlere yer verir. Bu yazımızda bu rapordaki verilere dayanarak dünyanın gelecek yılda nasıl bir görünüm içinde olmasının beklendiğini ve Türkiye tahminlerini ele alacağız (yazıda kullanılan verilerin tamamı IMF, World Economic Outlook, October 2022 Raporundan ve IMF World Economic Outlook Database, October 2022’den alınmıştır. Bu verilere ilişkin yorum ve analizler tümüyle bana aittir.)

İlk tablo dünya ekonomisine ilişkin özet toplu göstergeleri sergiliyor:

Tablo, 2023’de dünyada ticaret hacmi artışının ciddi biçimde hız keseceğini, ortalama büyümenin daha da düşeceğini buna paralel olarak enflasyonun da gerileyeceğini anlatıyor. Yine aynı tabloya göre Brent petrolün varil fiyatının 2022’ye göre gerileyeceği, emtia fiyatlarında 2022’ye göre önemli bir değişme olmayacağı, metal fiyatlarında gerilemenin devam edeceği bekleniyor. Büyümenin düşeceği bir yılda bu fiyatların gerilemesinin tahmin edilmesi tutarlı görünüyor.

İkinci tablo dünyanın genel olarak ekonomik görünümünü ortaya koyuyor:

Bu tabloya göre gelişmiş ekonomilerin yüzde 14 nüfusa sahip oldukları halde dünya gelirinin yüzde 42’sini aldıklarını, toplam dünya ihracatının yüzde 61,4’ünü yaptıklarını, buna karşılık yüzde 86 nüfusa sahip olan gelişmekte olan ekonomilerin aldığı gelir payının yüzde 58’de kaldığını sergiliyor. Dünyanın toplam geliri 100 dolar olsaydı 14 gelişmiş, kişi başına 3 dolar alırken 86 gelişmekte olan, kişi başına 0,67 dolar alıyor olacaktı. Gelişmiş dünya ile gelişmekte olan dünya arasında ilki lehine 3,5 kat fark var. Farkın 1999’da fark 6 kat olduğunu dikkate alırsak gelişmiş dünya ile gelişmekte olan dünya arasındaki gelir dağılımının düzelmekte olduğunu görebiliriz. Satın alma gücü paritesiyle (SAGP) bakıldığında Çin’in dünya GSYH’sinden en yüksek payı aldığı görülüyor.

Üçüncü tablo gelişmiş ülkelerin önde gelenlerinin başlıca makroekonomik göstergelerini gösteriyor:

Tablo, gelişmiş ekonomilerin 2023’de ciddi bir büyüme kaybı yaşayacaklarını anlatıyor. Covid 19 salgını sonrasında 2021’de hızlı bir toparlanmayla yüzde 5,2 oranında bir ortalama yaşamış olan gelişmiş ekonomiler 2023’de ortalama olarak yüzde 1,1’lik bir büyüme düzeyine gerileyecekler. Euro Bölgesi ve Birleşik Krallık için resesyon neredeyse kaçınılmaz görünüyor. ABD’nin durumu da çok farklı değil. Buna karşılık yıllardır durgunluk yaşayan Japonya büyüme konusunda mevcut durumundan fazlaca geriye gitmeyecek gibi görünüyor.

Gelişmiş ekonomiler işsizlik konusunda fazlaca bir sorunla karşılaşacak gibi durmuyorlar. Aralarında en yüksek işsizlik oranı Euro Bölgesinde oluşacak olan yüzde 7.

IMF’nin gelişmiş ülkeler için 2023 enflasyon tahminleri, büyüme oranlarında yaşanacak gerilemeler çerçevesinde korkulan enflasyonist gelişmenin önlenebileceği varsayımına dayanıyor. Yine de bu tahminler oldukça iyimser görünüyor. Öte yandan enflasyonda beklenen düşüşler doğal olarak büyük ölçüde bu ekonomilerin faiz artırımı yapmalarıyla sağlanacak.

2023 tahminleri çerçevesinde, gelişmiş ülkeler arasında cari açık konusunda sorun yaşayacak tek ülke Birleşik Krallık olarak öne çıkıyor. Büyümenin düşeceği bir ortamda ithalat da düşeceği için cari dengenin fazla bozulması beklenmemeli.

Dördüncü tablo gelişmekte olan ülkelerin başlıca makroekonomik göstergelerini sergiliyor:

Bu tabloya göre Hindistan dışındaki gelişmekte olan ekonomilerin en büyükleri 2023 yılında büyüme sıkıntısı içinde olacak. Çin her ne kadar büyümeye devam edecek görünse de bu büyüme hızları Çin ekonomisini sorunsuz ayakta tutacak oranlar değil. Brezilya’da büyüme hızının düşmesi Rusya’da eksi olması bekleniyor. Böylece Rusya 2022’den sonra 2023’de de resesyon yaşayacak. Brezilya dışında işsizlik sorunu yüksek olan ekonomi görünmüyor. Enflasyon da bu ekonomilerde sorun olmayacak gibi duruyor. Rusya’nın yaşayacağı küçülmeye karşın çok yüksek cari fazla vermesi bekleniyor.

Bu ekonomiler arasında en sıkıntılı görüneni Brezilya, en rahat durumda görüneni ise Endonezya. Endonezya bir yandan büyümesini yüksek düzeyde tutarken bir yandan işsizliği ve enflasyonu düşürecek gibi görünüyor. Öte yandan cari dengede de fazla vermeye devam ediyor.

Son tablo Türkiye ile ilgili gerçekleşmeleri ve tahminleri içeriyor:

Tabloya göre Türkiye’nin, her yıl bir milyon kişi artan nüfusuyla 2023 yılında yaklaşık 942 milyar dolarlık bir GSYH’ye ulaşması bekleniyor. Bu GSYH, kişi başına 10.863 Dolar gelir demek. Türkiye’nin 2023 yılında yüzde 3 büyüme sağlayacağı, işsizlik oranının pek fazla değişmeyeceği, enflasyon oranının da büyümedeki düşüş paralelinde yüzde 37 dolayına gerileyeceği bekleniyor. 2022 yılında Türkiye’nin cari açığı yüzde 5,7’ye yükseldikten sonra yine büyümedeki düşüş paralelinde 2023 yılında yüzde 3,9’a gerileyeceği tahmin ediliyor. Bir süredir borç yükü gerileyen Türkiye’de 2023 yılında borç yükünde pek bir değişiklik olması beklenmiyor.

Özet: Bu uzun analizin sonucunda küresel sistemde 2023 yılının 2022 yılından daha kötü bir durumda olacağını, ekonomilerin büyüme sorunları çekeceğini buna karşılık enflasyon artışlarını frenlemekle uğraşmak zorunda oldukları için çelişkili önlemler almak zorunda kalacaklarını söylemek mümkündür. Benzer şeyleri Türkiye için de söylemek mümkündür. Büyümede ve dolayısıyla enflasyonda ortaya çıkacağı tahmin edilen düşüşe karşın enflasyonun hala çok yüksek bir düzeyde kalacağı açık bir şekilde görülebiliyor. Türkiye açısından en ciddi sorunlardan birisi de risk priminin yüksekliği. Bu durum Türkiye’nin yeterince yabancı sermaye çekmesine hatta ihtiyacı kadar dış borçlanma yapmasına engel oluyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.