Son dönemin en çok tartışılan meselesi haline gelen Merkez Bankasının swaplar hariç net rezervleri konusunu bir kez daha açıklığa kavuşturalım. Aşağıda bu hesaplamanın nasıl yapılacağını, verilerin nereden ve nasıl derleneceğini adım adım anlattım.
(I) Rezervleri Hesaplama Rehberi
1. Resmi rezerv varlıklarını (brüt rezervler) TCMB sitesinden istatistikler / ödemeler dengesi istatistikleri / uluslararası rezervler ve döviz likiditesi / veri (haftalık) o günkü pdf bağlantı linkinden açılan tablodan (2) IMF pozisyonu ve (3) SDR’ler rakamlarını toplayıp ekliyoruz. Böylece resmi rezerv varlıkları dolar olarak bulunuyor.
2. Net rezervleri hesaplarken TCMB sitesinde istatistikler / TCMB Analitik Bilanço / veriyi tıklıyoruz açılan bilançodan o güne ait dış varlıkları, toplam döviz yükümlülüklerini ve kamu ve diğer döviz mevduatını alıyoruz. Bu üç rakam analitik bilançoda TL ile gösterildiği için yine TCMB sitesindeki döviz kurları tablosundan o günün USD alış kurunu bulup bu üç rakamı bu kura bölerek tabloda yerlerine koyup net rezervleri buluyoruz.
3. Swapları da TCMB sitesinde istatistikler / ödemeler dengesi istatistikleri / uluslararası rezervler ve döviz likiditesi / veri (haftalık) o günün pdf bağlantı linkinden açılan II numaralı tablodan 2. Yurtiçi para karşılığında… diye başlayan sıradaki verileri alıyoruz ayrıca buna aynı tablodaki 3. Diğer başlıklı olan (bu sıra da altın swaplarını gösteriyor) miktarı ekleyerek toplam swapları buluyoruz.
4. Swapları net rezervlerden düşünce de karşımıza swaplar hariç net rezervler tutarı çıkıyor.
(II) Rezervleri Hesaplamak İçin Denklemler
Resmi Rezerv Varlıkları (Brüt) = Döviz Varlıkları + Altın + IMF Rezerv Pozisyonu + SDR’ler
Net Rezervler = (Dış Varlıklar / O günkü TCMB USD Alış Kuru) – (Döviz Yükümlülükleri / O günkü TCMB USD Alış Kuru)
Swaplar = Döviz Swapları + Altın Swapları
Swap Hariç Net Rezervler = Net Rezervler – Swaplar
(III) 2021 Şubat Sonu İtibarıyla Rezerv Hesabı
Aşağıdaki tablo, yukarıdaki açıklamalar ve denklemler çerçevesinde Şubat 2021 ay sonu itibarıyla yayınlanan TCMB verilerinden derlenerek hazırlanmıştır.
Buna göre Şubat 2021 sonu itibarıyla TCMB’deki brüt resmi rezervler 95,3 milyar Dolar, net rezervler – 2,2 milyar Dolar, swaplar 58,1 milyar Dolar ve sonuç olarak swaplar hariç net rezervler – 60,3 milyar Dolar olarak hesaplanıyor.
Not: Bu hesaplamada TCMB’de bulunan kamu kesimi döviz mevduatı hesaba katılmamıştır. Katılsaydı swaplar hariç net rezervler – 43,3 milyar dolar ediyordu. Önceki hesaplamalarda ben de bu tutarı döviz rezervi olarak hesaba katıyordum. Oysa bunlar da yükümlülük olduğu için hesaba katmanın doğru olmayacağını düşünüyorum. O nedenle hesaba katmadım.
ürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 25 Mayıs 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yeni tebliğ ile zorunlu karşılık oranlarında önemli değişikliklere gitti.
2013/15 sayılı tebliğde yapılan değişiklikleri içeren 2025/13 sayılı düzenleme, bankaların Merkez Bankası’na yatırmakla yükümlü oldukları zorunlu karşılık miktarlarını yeniden belirledi.
Yeni düzenlemeye göre, Türk lirası yükümlülükler için belirlenen zorunlu karşılık oranları, vadeye göre farklılık gösteriyor. Örneğin, vadesiz ve 3 aya kadar olan mevduatlarda oran yüzde 17 olarak belirlendi. 6 aya kadar vadeli mevduatlarda ise bu oran yüzde 10 oldu.
Ayrıca Merkez Bankası, yurt dışı kaynaklı fonlar ve repo işlemlerine dayalı krediler için de özel oranlar belirledi. Bankaların yurt dışı repo işlemleri ve kredileri için zorunlu karşılık oranı yüzde 12 olarak açıklandı.
Tebliğ aynı zamanda Merkez Bankası’na bazı esneklikler de tanıyor. Buna göre, Merkez Bankası belirli yükümlülükler için farklı hesaplama yöntemleri uygulayabilecek.
Yeni düzenlemeye zorunlu karşılık oranları şöyle:
🔹 Mevduat / Katılım Fonu (Yurt Dışı Bankalar Hariç)
Vadeye Göre Türü
Zorunlu Karşılık Oranı (%)
Vadesiz, ihbarlı, 1 aya kadar ve 3 aya kadar (3 ay dahil) vadeli
17
6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli
10
1 yıla kadar vadeli
10
1 yıl ve daha uzun vadeli
10
Kur/fiyat koruma destekli 6 aya kadar (6 ay dahil) vadeli hesaplar
33
Kur/fiyat koruma destekli 1 yıla kadar ve daha uzun vadeli hesaplar
22
Müstakrizlerin fonları
0
🔹 Diğer Yükümlülükler (Yurt Dışı Bankalara Ait Mevduat / Katılım Fonu Dahil)
Vadeye Göre Türü
Zorunlu Karşılık Oranı (%)
1 yıla kadar (1 yıl dahil) vadeli
8
3 yıla kadar (3 yıl dahil) vadeli
5,5
3 yıldan uzun vadeli
3
Kalkınma ve yatırım bankalarının 1 yıldan uzun vadeli menkul kıymet ihracı
0
🔹 Yurt Dışından Sağlanan Fonlar / Repo Kaynaklı Yükümlülükler
Vadeye Göre Türü
Zorunlu Karşılık Oranı (%)
1 aya kadar (1 ay dahil) yurt dışı repo ve kredi fonları
18
3 aya kadar (3 ay dahil) yurt dışı repo ve kredi fonları
14
1 yıla kadar (1 yıl dahil) yurt dışı banka mevduat/katılım fonu, repo/kredi
12
AMAÇ NE OLABİLİR
TCMB, yeni düzenlemeyle vadeye göre farklılaştırılmış ve kaynak türlerine göre ayrıntılandırılmış zorunlu karşılık oranları ile likidite yönetimi, kur istikrarı ve kredi kontrolü gibi alanlarda daha esnek müdahalelerde bulunma yetkisi kazanıyor.
Kur korumalı mevduatlara getirilen yüksek oranlar, bu enstrümanların kullanımını azaltmayı amaçlıyor olabilir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 25 Mayıs 2025 tarihli zorunlu karşılık oranlarında yaptığı bu düzenlemenin piyasa, bankacılık sektörü ve genel ekonomi üzerindeki olası etkilerini başlıklar halinde analiz edebiliriz:
1. Likidite Daralması ve Bankacılık Sektörü Üzerindeki Etki
🔺 Artan zorunlu karşılık oranları, özellikle kısa vadeli Türk lirası mevduatlar için (%17) bankaların Merkez Bankası’nda daha fazla kaynak tutması anlamına gelir. Bu da:
Bankaların kredi verme kapasitesini düşürür.
Mevduat faizlerinde rekabeti artırabilir (müşterileri daha uzun vadeye çekmek için).
Bankaların kaynak maliyeti yükselir, bu da kredi faizlerine yansıyabilir.
2. Kur Korumalı Mevduatlara (KKM) Darbe
🔻 Kur/fiyat koruma destekli mevduatlar için %33 (6 ay) ve %22 (1 yıl+) gibi yüksek zorunlu karşılık oranları, bu ürünlerin bankalar açısından caydırıcı olmasına yol açar.
TCMB, böylece KKM’yi piyasadan çıkarmaya veya azaltmaya çalışıyor.
Bu durum, dövize yönelimi artırabilir veya TL mevduata geçişi zorlaştırabilir.
KKM’nin daralması, kur üzerindeki baskıyı artırabilir.
3. Yabancı Kaynaklı Fonlara Karşı Önlem
Yurt dışı repo ve kredi işlemlerine %18’e varan zorunlu karşılık getirilmesi, şu anlama gelir:
Bankaların yurt dışından kısa vadeli fon sağlama iştahı düşer.
Bu durum dışa bağımlılığı azaltabilir ancak dış kaynaklı fon girişinde yavaşlamaya yol açar.
Türkiye CDS’i yüksek olduğu için bu kaynaklar pahalı; Merkez Bankası bunun spekülatif sermaye akımlarına karşı önlem aldığını gösteriyor.
4. TL Vadeli Mevduatlara Teşvik
Vadeye bağlı zorunlu karşılık farklılaşması:
6 ay ve üzeri vadeli TL mevduatlarda oranlar %10 ile daha düşük tutulmuş.
Bu da bankaları daha uzun vadeli TL mevduat toplamaya teşvik ediyor.
Amaç: Kısa vadeli dalgalanmaları azaltmak, paranın vadesini uzatmak.
5. Enflasyonla Mücadeleye Dolaylı Katkı
Kredi daralması, talebin baskılanması anlamına gelir.
Bu da enflasyonla mücadele çerçevesine hizmet eder.
Ancak reel sektör için fonlama sıkıntısı artabilir, özellikle KOBİ’ler zorlanabilir.
6. Kalkınma ve Yatırım Bankalarına Pozitif Ayrımcılık
1 yıldan uzun vadeli menkul kıymet ihraçlarında %0 oran uygulanması, bu bankaların uzun vadeli projelere daha rahat kaynak bulmasını teşvik eder.
Kredimi Mevduat Hesaplarda (KMH), yani halk arasında daha çok bilinen adıyla “ek hesap” ya da “artı para”, vatandaş için acil nakit ihtiyaçlarında kolay bir çözüm gibi görünse de içinde dikkat edilmesi gereken pek çok tuzak barındırır. İşte bu tuzaklar ve riskler:
1. Yüksek Faiz Oranları
KMH’lerde uygulanan faiz oranları genellikle ihtiyaç kredilerinden daha yüksektir.
Aylık faiz oranı %4 ila %5 arasında değişebilir.
Ayrıca gecikme durumunda gecikme faizi + vergiler de devreye girer.
Örnek: 10.000 TL’lik bir KMH bakiyesi 3 ay kapatılmazsa 1.500 TL’ye kadar faiz yükü oluşabilir.
2. Günlük İşleyen Faiz
KMH faizi, kullanılan gün kadar işler.
Parayı 1 gün bile çekseniz faiz hesaplanır.
Hesaba para girdiğinde otomatik tahsilat yapılır, bu da maaşlara direkt el koyma etkisi yaratır.
3. Psikolojik Rahatlık ve Sürekli Kullanım Riski
“Nasıl olsa açık hesap var” rahatlığı, kişiyi sürekli borçla yaşamaya iter.
Borç döngüsüne girilmesine neden olur.
KMH, finansal disiplini bozar.
4. Kredi Notuna Olumsuz Etki
KMH limitinin sürekli kullanılması ya da limit aşımı, kredi notunu düşürür.
Bu da ileride daha uygun faizli kredilere ulaşma şansını azaltır.
5. Vergi ve Masraflar
KMH faizinin yanında BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi) ve KKDF (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu) gibi ek yükler de alınır.
Bu oranlar toplamda faiz yükünü %30’a kadar çıkarabilir.
6. Mevduat Hesabı Sanılıyor
Vatandaş bazen KMH’yi “kendi parası” sanabiliyor.
Oysa bu banka tarafından verilen kısa vadeli kredidir ve iadesi zorunludur.
7. Bankalar İçin Karlı, Vatandaş İçin Tuzaklı
Bankalar için KMH, düşük maliyetli ve yüksek getirili bir ürün.
Vatandaş için ise kontrolsüz kullanıldığında “borç tuzağı” halini alabilir.
Vatandaş Ne Yapmalı?
✅ KMH limiti açtırmadan önce ihtiyacın gerçekten acil olup olmadığını düşün. ✅ KMH’yi sürekli değil sadece acil durumlar için kullan. ✅ Maaş yatınca hemen kapat. ✅ Mümkünse düşük faizli bireysel kredi alternatiflerini değerlendir. ✅ KMH limitlerini sınırla ya da tamamen kapattır.
KMH, doğru ve dikkatli kullanılırsa işe yarar bir araç olabilir. Ancak bilinçsiz kullanıldığında, vatandaş için sessiz bir borç kapanı haline gelir.
KGF Desteği Görünümlü Risk Devrinin Yeniden Sahne Almaması Umuduyla
Yakında açıklanması beklenen yeni KGF kefaletli kredi paketi, reel sektör için umut olsa da, geçmiş deneyimler ciddi bir temkin gerektiriyor. Çünkü daha önceki KGF uygulamaları, amacından sapmış, gerçek bir destek yerine bankalar için bir “risk tahliye operasyonuna” dönüşmüştü.
O dönemde birçok banka, daha önce teminatsız ya da düşük teminatla verdiği mevcut kredileri, yeni açılan KGF paketleriyle kapatmıştı. Yani şirketlerin kasasına yeni bir para girmemiş, sadece mevcut krediler kapatılarak yerlerine KGF destekli krediler kullandırılmıştı. Bu yolla bankalar kendi risklerini kamuya devretmiş, reel sektöre ise sadece kâğıt üzerinde bir “kredi desteği” sunulmuştu.
Sonuç olarak kamu eliyle verilen destek, ekonomiye yeni bir kaynak olarak değil, bankaların bilançosundaki sorunlu kredilerin güvenceye alınması için kullanılmıştı.
Şimdi yeni bir KGF dönemi başlarken, aynı oyunun yeniden sahneye konmaması için dikkatli olunmalı. Gerçek destek, yeni kaynağın reel sektöre ulaşmasıdır. Kredi destekleri, bankaların teminat oyunlarına değil, üretim ve istihdama can suyu olacak projelere yönelmelidir.
Bankalar kurnaz olabilir, ama kamunun görevi uyanık olmaktır.
Yokse geçmiş deneyimlerdeki gibi Zombi firmaların Zombi kredilerini finans edilerek yükü KGF üstüne yüklemek için kullanılmaması dileğiyle…