Connect with us

GÜNDEM

Özlem Gürses: “Yalaka olmayana muhalif gazeteci diyorlar!”

Geleneksel medyanın ağırbaşlı temposundan dijital dünyanın dinamizmine uzanan bir kariyer Gazeteci Özlem Gürses’inki… Televizyon ekranlarında yıllar boyu edindiği tecrübeyi şimdilerde YouTube’da farklı bir formatla bütünleştirerek her hafta milyonlarca izleyiciye ulaşan Gürses, Medya Takip Merkezi’nin Marketing Türkiye için hazırladığı “YouTube Rating Report” endeksine göre de en çok izlenen, en çok abonesi olan kadın gazetecilerden… İki medya dünyası arasındaki farkları; değişen ve dönüşen gazeteciliği konuşmak için bir araya geldiğimiz Gürses, “Muhalif gazeteci lafına acayip sinir oluyorum. Bu iktidarın buluşu. Kendilerinin basın açıklaması okur gibi konuşan ekran yüzlerine ‘yalaka’ denilmesin diye gerçek gazetecilere ‘muhalif’ dediler” diyor.

Yayınlanma:

|

Hem konvansiyonel medyada hem de online mecralarda gazetecilik yapmış biri ola­rak, iki mecradaki deneyi­minizi kıyasladığınızda na­sıl bir tablo çıkıyor ortaya?

Çok farklı iki dünya… Konvensiyonel medya daha yavaş. Hem seyircinin hem yayıncının an­lık tepkileri ekrana yansımıyor, açıkçası enerjisi de daha düşük geliyor artık bana. Öte yandan ana akım çok daha kolay… Ekip var, her şey hazır, çıkıyorsun yayınını yapıyorsun. Dijital dünyada ise neredeyse tek başınasın, patron da sensin emekçi de… Ama bence en zevkli tarafı da bu. Çok yorulsam da o özgürlük muazzam bir heyecan ve enerji veriyor insana.

Marketing Türkiye’nin “YouTube Rating Report” endeksine göre, en çok abonesi olan, en çok izlenen gazeteciler listesin­de sadece 2 kadın gazeteci bulunuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şaşırmıyorum. Ana akımda da durum farklı de­ğil ki… Kaç tane kadın ana haber anchor’u var? Ya da genel yayın yönetmenlerinin kaç tanesi kadın? Kadınlar ekranda yorumcu olarak da az, kürtajı bile erkekler konuşuyor hep farkın­daysanız… YouTube ve dijital mecralarda ka­dınların azlığının bir başka sebebi ise gerçekten başarmak için kendinizi adamış olmanız gerek­mesi… O kadar çok zaman alıyor ki işiniz, hayat diye bir şey kalmıyor neredeyse… Bu da birçok sorumluluğu aynı anda üstlenmek zorunda ka­lan kadınlar için çok zorlayıcı.

“Kendi izleyicimi çok yakından tanıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o nedenle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…”

Genel olarak kadın gazetecilerin erkek meslektaşları kadar izlenmediğini görü­yoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyor­sunuz?

Aslında tam olarak öyle değil… Analitiklerimiz hiç fena değil, birçok “diğer erkek yayıncının” da çok önündeyiz ama listede en çok izlenenler var. Bir de şu var: Haberin tüketicisi daha çok erkekler (çünkü para da onlarda, işleri de onlar yönetiyor) ve erkekler ne yazık ki aynı kelime­lerle aynı cümleleri kuruyor bile olsa kadınlara değil, erkeklere güveniyor ekranda. Bu gerçek bir araştırmanın sonucu.

Özlem Gürses: "Yalaka olmayana muhalif gazeteci diyorlar!"

Pek çok erkek gazetecinin yanında başa­rılarıyla öne çıkan bir kadın gazeteci ol­mak size nasıl hissettiriyor?

Mutlu! Gerçekten çok mutluyum… Sadece er­kek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalış­mamın karşılığını aldığım için… Ama en önem­lisi de birçok kadın meslektaşıma “Özlem yap­tı, ben de yaparım” deme cesaretini verdiğim için… Bu beni inanılmaz mutlu eden bir durum.

“YouTube Rating Report”un bir diğer çıktısı ise listeye giren gazetecilerin ner­deyse tamamımın “muhalif” olarak nite­lendirilen gazetecilerden oluşması… Bu durum bize ne anlatıyor?

Şunu: O gazeteciler “muhalif” falan değil, sade­ce “özgür”. Ve gazetecilik de zaten özgür bir ira­deyle yapılır. En başından beri bu muhalif ga­zeteci lafına acayip sinir oluyorum. Bu iktidarın buluşu bu, kendilerinin basın açıklaması okur gibi konuşan ekran yüzlerine “yalaka” denilme­sin diye gerçek gazetecilere “muhalif” dediler… Dünyada var mı “opposition journalist”? Yok! Niye, çünkü öyle bir şey yok… İnsan ya gazete­cidir ya da değildir. Bu kadar.

Gazeteciliği dijital medyada sürdürüyor olmanız bir tercih mi yoksa bir zorunlu­luk mu?

Sektörde işsiz kaldığımda bir zorunluluk olarak başladı ama uzun zamandır kalpten bir tercih olarak devam ediyor.

YouTube’da gazetecilik yapmak izleyici­lerle anlık bir etkileşim kurmayı da sağlı­yor. Bu etkileşim bir gazeteci olarak sizi nasıl besliyor?

Muazzam. Kendi izleyicimi çok yakından ta­nıyorum, ülkedeki hali de takip edebiliyorum. Yine de algoritmalar yanıltıcı olabilir, ben o ne­denle sokakla bağını asla koparmamış biriyim…

Gazetecilikte eleştirel düşüncenin öne­mi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye’de gazetecilik bu açıdan nasıl bir noktada?

Sizce? Sadece gazetecilik değil, aile, akademi, eğitim ve hatta iş dünyasında da durum aynı. Herkes sadece kendisi ile aynı fikirde olan kö­leler istiyor. Ülkenin bu çöküşünde çok önemli bir etken oldu bu “meraksızlık ve kibir” hali… Maalesef.

YouTube gazeteciliği tarafında yaşadığı­nız en büyük zorluklar neler?

Her şeyi kendim yapmak zorunda olmam. Akı­şım, konularım, başlıklarım, alt yazılarım, ka­paklarım, videolarım, görsellerim… Hepsini ben hazırlıyorum. Gerçekten deli işi yani…

Kanalınızı nasıl finanse ediyorsunuz?

Dijital yayıncılığın çeşitli modelleri var, kanalı­nıza abone olabilirler, katıl butonu ile bir katkı gönderebilirler. Bir de dijital içerik sağlayıcı­nın size ödediği bir izlenme geliri payı var. En önemli kaynaklar bunlar. Bazen reklam ya da sundu – sunar sponsor da alıyorum. Bitlo ile çalışmaya başladım mesela… Başka markalar da var görüştüğüm, kanalımı büyütmek ve fark­lı içerikler de yayınlamak istiyorum. Umarım başarabilirim…

“Sadece erkek meslektaşlarım kadar izlendiğim ve itibar gördüğüm için değil; deli gibi, çılgın gibi çalışmamın karşılığını aldığım için mutluyum. Ama en çok da birçok kadın meslektaşıma ‘Özlem yaptı, ben de yaparım’ deme cesaretini verdiğim için mutluyum…”

Sosyal medya hesaplarınızda zaman za­man markalarla iş birliği yaptığınızı gö­rüyoruz. İş birliği süreçlerinizi nasıl yü­rütüyorsunuz?

Şu ana kadar sadece OMO ile yaptım. Onlar bana geldi. Sürdürülebilir bir çevre için bir plas­tik atık projeleri vardı, onun bir parçası oldum. Bugünden sonrası için ise bir yapımcım var ar­tık. Aytül Yükselici uzun yıllar Doğan Grubu’n­da kanal yöneticilikleri yapmış, Beyaz Şov’un Altın Kelebek’in yapımcısı olmuş bir isim. Teve2’de Bana Baştan Anlat’ı beraber ya­pıyorduk, şimdi artık kanalımda da bera­beriz. Heyecanlıyız, farklı işler yapmanın hayalini kuruyoruz.

Ufukta yeni projeler var mı?

Evet, neşeli ve vazgeçmeyen tarafımı da ortaya koyabileceğim bir sohbet masası kurgusu yapıyoruz. Bir de bu mesleğe başladığım ilk günden beri hayalini kurduğum bir şey var, onu söyleme­yeceğim ama peşindeyiz…

Gazetecilik mesleğine yeni baş­layan gençlere neler tavsiye eder­siniz?

Baştan söyleyeyim, kolay değil! Gerçekten çok sevmiyorsanız yol yakınken vazgeçin. Mesele şöhret, izlenme gibi şeylerden çok daha büyük bir şey. İlk önce bunu çok iyi anlamaları ge­rek. Sahada, sokakta ve ekranda deneyim ka­zanmadan dijitale girmek hata olur… Özellikle haberde algoritma çok da destekleyici değil. Dil öğrenmelerini ve dünyayı iyi tanımalarını da öneririm. Merak duyguları yoksa, çok okumu­yorlarsa işleri daha da zor…

Bir gazeteci olarak içinden geçtiğimiz dö­nemi nasıl yorumluyorsunuz? Bundan 20-30 yıl sonra sizce bu dönem hem ülke gündemi hem de gazetecilik mesleği açısından nasıl anılacak?

Karanlık bir dönemdeyiz. Bilgiye, kayna­ğa, kaynak kişiye ve gerçeğe ulaşmak hiç bu kadar imkansız olmamıştı. Sorula­rımızı soramıyoruz, belgelere ulaşamı­yoruz. Herkes korkuyor konuşmaktan, diyalog kuramıyoruz. Farklı fikirler kendilerine bir alan bulamıyor, gazete­ciler sürekli işsiz kalıyor ya da hapse gi­diyor. 20 – 30 yıl sürmez umarım ama bu dönem illa ki bitecek… Ülkemize dair umudum hala var, herkes dersini almıştır diye umuyorum. Gazetecilik ise bence tamamen şekil değiştirecek, eski yıkıldı. Ben de merak ediyorum yeni medya neye dönüşecek…

Sena Tufan-Marketing Türkiye

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Merkez Bankaları Neden Altına Yöneldi?

Yayınlanma:

|

Bir zamanlar pek çok kişi tarafından karşıt yorum olarak reddedilen şey, şimdi dünya çapında ana akım medya tarafından yankılanıyor: doların küresel rezerv para birimi olarak rolü artık sorgulanmıyor.

Yıllarca, Batı’nın finansal savaşa aşırı bağımlılığının artan tehlikelerini belgeledim:

  • Yaptırım
  • Rezerv dondurmaları
  • SWIFT’in silahlandırılması

Bunlar diplomasinin stratejik araçları değildi. Bunlar daha derin bir şeyin ilk işaretleriydi: çaresizlik, kırılganlık ve çökmekte olan bir dünya düzeni.

Sadece geçen yıl, ABD doları, rekor merkez bankası altın alımının etkisiyle altın karşısında satın alma gücünün %35’inden fazlasını kaybetti. Bu bir trend değil, bir sinyal.

Bu arada, BRICS ülkeleri, geleneksel Batılı müttefikler arasındaki çatlaklar genişlese bile, daha koordineli hale geliyor.

Avrupa ve Asya’da liderler, artık istikrarlı hissetmeyen bir sisteme maruz kalmalarını yeniden değerlendiriyorlar.

Giderek artan bir şekilde, uluslar gerçek egemenliğin tek bir ilkeyle başladığını kabul ediyorlar: sıfır karşı taraf riski. Bu yol doğrudan altına çıkar.

Bu gelişmeler münferit değil, daha derin bir parasal kırılmanın belirtileri.

Güvenin buharlaşmasıyla, altın artık sadece bir riskten korunma değil. Yeni bir sistemin temeli haline geliyor.

Bu nedenle VON GREYERZ’in Ortağı Matthew Piepenburg ile yaptığım son görüşme daha önemli bir zamanda gerçekleşemezdi.

Altın, borç, BRICS’in yeniden düzenlenmesi ve ABD Hazine tahvillerine olan güvenin çözülmesi konusundaki bakış açısı, kafa karışıklığıyla gölgelenmiş bir dünyada nadir görülen bir netlik sundu ve birçok kişinin daha yeni anlamaya başladığı şeyi ortaya çıkardı.

Hadi onu parçalayalım.

Hazine Piyasasının Güvenli Liman Statüsü Aşınıyor ve Altın Sığınak Oluyor

Onlarca yıldır ABD Hazine tahvilleri, yatırımcılar ve kurumlar tarafından nihai güvenli liman olarak görülen küresel finansın temel taşı olarak işlev gördü. Bu anlatı şimdi yıpranıyor.

“Bir likidite krizi var,” dedi Piepenburg bana. “Bu sistemi devam ettirmek için yeterli gres yok.”

ABD devlet tahvilleri, oynaklık dönemlerinde istikrar sağlamak yerine, daha çok riskli varlıklar gibi davranmaya başladı. Son piyasa kargaşasında, getiriler tipik olarak düşecekleri zaman yükseldi ve sistemin artan kırılganlığını vurguladı.

“Stres zamanlarında getiriler aslında düşmüyor, yükseliyor “dedi. ” “ABD Hazinesi neden artık güvenli bir liman gibi davranmıyor?”

Cevabın, Amerikan ekonomisini gömen borçta yattığını söylüyor.

37 trilyon doların üzerinde federal borç ve hanehalkı, kurumsal ve uzun vadeli hak yükümlülükleri dahil edildiğinde 100 trilyon dolardan fazla olan sistem, kendi vaatlerinin ağırlığı altında eziliyor.

Piepenburg, “Noel Baba, bu kadar borcun altına gömüldüğünüzde bir likidite krizini çözemez” diye uyardı. “Bazuka parası olmadan, para biriminin değerini düşürmeden bu borç çarklarını döndürmeye yetecek kadar gres yok.”

Bu nedenle, altının dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları tarafından bir riskten korunma olarak değil, temel bir rezerv varlığı olarak sessizce yeniden paraya çevrildiğini de sözlerine ekledi.

“Altın artık Tier 1 bir varlık. Merkez bankaları net bir şekilde yerleşiyor. Hazine tahvillerinden uzaklaşıyorlar” dedi. “Bu zengin olmakla ilgili değil. Mesele fakirleşmemek.”

BRICS’in Yükselişi ve Globalde Dolardan Uzaklaşma

Politika çevrelerinde uzun süredir tartışılan dolarsızlaşma eğilimi, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarının ardından gözlemlenebilir bir gerçeklik haline geldi. Jeopolitik güç iddiası olarak başlayan şey, çok kutuplu bir finansal yeniden düzenlemeyi hızlandırdı.

Piepenburg, “2022’de ABD dolarının silahlandırılmasından bu yana, 45 ülke artık bunun dışında ticaret yapıyor” dedi. “Otuz ülke fiziki altınlarını ülkelerine geri gönderdi. Bu bir tesadüf değil, bir tepki.”

ABD’nin Rus merkez bankası varlıklarını dondurmasıyla meydana gelen kritik değişime işaret etti. Birçok hükümet için bu eylem, doların tarafsız bir küresel rezerv olduğu yanılsamasını paramparça etti. “Dünya rezerv para birimini silahlandırdığınızda,” dedi, “bağlı olduğu güveni baltalıyorsunuz.”

Bu değişim hiçbir yerde BRICS ülkeleri, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan daha belirgin değildir.

BRICS para birimi söylentileri dünya çapında dolaşırken, Piepenburg grubun gerçek niyetini açıkladı: “Birbirlerinin fiat para birimlerine de güvenmiyorlar ama altına güveniyorlar.”

BRICS’in planının tek bir para birimi başlatmak olmadığını, bunun yerine %40’ı altınla ve %60’ı emanette tutulan yerel para birimleriyle desteklenen bir ödeme sistemi kullanmak olduğunu belirtti.

“Bu, doları bir gecede değiştirmekle ilgili değil” dedi. “Ama bu, ondan kesin bir uzaklaşma.”

Fort Knox: Sistemi Açığa Çıkaran Tabu

Altının yeniden dirilişiyle ilgili hiçbir tartışma, Amerika’nın kendi rezervlerini ele almadan tamamlanmış sayılmaz.

Amerika Birleşik Devletleri, büyük ölçüde Fort Knox’ta depolanan 8.100 tondan fazla altın tuttuğunu iddia ediyor.

Eski Hazine Bakanı Steve Mnuchin, 2017’de Fort Knox’ta

Yine de, altmış yılı aşkın bir süredir tam ve bağımsız bir denetim yapılmamıştır. Şimdi, şeffaflık çağrıları ivme kazanıyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ve Elon Musk, Fort Knox’un canlı yayınlanan bir denetimi fikrini ortaya attılar.

Ancak Piepenburg’a göre şeffaflık riskler taşıyor. “Ne istediğine dikkat et,” dedi. “Kaç mermim olduğunu bilmeden savaşa girmezdim. Ve orada ne olduğunu bilmeden elimi göstermek istemezdim.”

ABD’nin altın varlıklarında iddia ettiği kadar baskın olmayabileceğine inanıyor ve Çin’in rezervlerinin çok az rapor edildiğinden şüpheleniyor.

“Çin’in Dünya Altın Konseyi’nin söylediğinden en az on kat daha fazla altına sahip olduğundan oldukça eminim” dedi. “Ve muhtemelen en iyi saklanan bir sırrı saklamadığımız sürece Amerika Birleşik Devletleri’nden daha fazla.”

Söz konusu olan optikten daha fazlasıdır. Piepenburg, “Altın nihai BS dedektörüdür” dedi. “Bu, sisteme tutulan bir ayna ve bu yüzden bunun hakkında konuşmak istemiyorlar. Çünkü her şey erirken, değerini koruyor.”

Bir Hesaplaşma Anı

ABD dolarının sonunu görmüyoruz, ancak tartışmasız üstünlüğünün sona ermesini tanık oluyoruz.

Petro-dolar çerçevesi çatırdıyor. Altın, stratejik bir rezerv varlık olarak sessizce yeniden kullanılıyor. Ve bir zamanlar küresel piyasaların dokunulmaz köşe taşı olan ABD Hazineleri, bir zamanlar onlara bağımlı olan kurumlar tarafından yeniden değerlendiriliyor.

Çıkarımlar derindir. Merkez bankaları artık ne yaptıkları konusunda sessiz kalmıyorlar… Hızla ve kasıtlı olarak altına doğru ilerliyorlar.

Asıl soru, altının yükselip yükselmeyeceği değil, halkın hareketi neyin yönlendirdiğini kavrayıp anlamayacağıdır.

Tyler Durden 

Okumaya devam et

GÜNCEL

İflas Eden Sigorta Şirketleri Sektöre Güveni Sarstı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son bir yılda art arda iflas eden sigorta şirketleri sektörde büyük bir güven krizine yol açtı. Melcee, Gri, Aveon, ACN Turk ve Arex Sigorta’nın faaliyetlerini durdurması yaklaşık 1 milyon vatandaşı doğrudan etkiledi. İflasların ardından sigortalılar, “ucuz ama güvencesiz” şirketleri terk ederek “büyük, köklü ve markalı” sigorta firmalarına yönelmeye başladı.

Sigorta sektör temsilcileri, şirket iflaslarının temelinde agresif fiyat politikaları ve artan sağlık, yedek parça, işçilik maliyetlerinin olduğunu belirtti. Özellikle trafik ve sağlık sigortası branşlarında zarar eden firmalar, düşük primle hizmet sunmayı sürdürmekte zorlandı.

Artık sadece fiyata değil, güvene de bakılıyor

Sektör uzmanları, vatandaşların sadece poliçe fiyatını değil, şirketin mali gücünü ve geçmiş performansını da sorgulamaya başladığını aktardı. “Biraz daha fazla ödeyeyim ama güvenilir olsun” anlayışıyla markalı şirketlere yönelen tüketici davranışı, sigorta sektöründe yeni bir dönemin kapısını araladı. Türkiye Gazetesi’nin haberine göre, kurumsal yapıya sahip firmaların pazar payı hızla artarken, daha küçük ve zayıf mali yapıya sahip şirketlerin iflas riski devam ediyor.

Reasürans yetersiz kaldı, tazminatlar gecikiyor

İflas eden sigorta şirketlerinin birçoğunda reasürans sisteminin etkili olamadığı görüldü. Reasürans sözleşmeleri doğrudan tüketiciyi değil, sigorta şirketini koruduğu için hasar ödemeleri gecikti. Hukuki süreçlere takılan tazminat dosyaları mağduriyetin büyümesine neden oldu.

Trafik sigortası zarar yazdı, kasko kâr ettirdi

Zorunlu trafik sigortası, 2024 yılında 34,8 milyar TL teknik zararla sektörün en büyük kayıp kalemi olurken; kasko sigortaları aynı dönemde 25,8 milyar TL kâr getirdi. Özel sağlık sigortalarında da benzer bir tablo yaşandı. Şirketler, 100 TL’lik prime karşılık ortalama 107 TL’lik hasar ödemesi yaptı.

Kaynak: T24-Türkiye Gazetesi

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Mali Tablolar Her Şeyi Söylemez: Karaktere de Bakılmalı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir firmaya kredi vermeden önce mali tablolar detaylı analiz edilir.

Peki firma sahibinin iş ahlakını nasıl analiz edebiliriz?

Mali tablolar, bir firmanın geçmiş performansını ve borç ödeme gücünü gösterirken, bu verilerin arkasında insan faktörü-firma sahibi veya yöneticisi- bulunur.

Bu nedenle bir firmaya kredi vermeden önce firma sahibinin iş ahlakı da dikkatlice değerlendirilmelidir.

Nelere dikkat edilmelidir;

1. Geçmiş İş İlişkileri ve Referanslar

Firma sahibinin daha önceki iş ortakları, tedarikçileri, müşterileri ve hatta rakipleriyle olan ilişkileri, iş ahlakı hakkında değerli bilgiler sunar. Bu kişilerle yapılan görüşmelerde, sözünde durup durmadığı, ödemelerini zamanında yapıp yapmadığı, kriz anlarında sergilediği tutum gibi unsurlar değerlendirilir. Özellikle uzun süreli iş ortaklıkları, karşılıklı güvenin göstergesidir ve iyi bir iş ahlakının varlığına işaret eder.

2. Moralitesi

Firma sahibinin geçmişteki çek/senet ve icra kayıtları incelenerek mali yükümlülüklerini ne kadar ciddiyetle ele aldığı analiz edilir. Her ticari başarısızlık etik dışı davranış anlamına gelmez ancak borçlardan kaçma girişimleri, yasal boşluklardan faydalanarak sorumluluklarını yerine getirmeme gibi davranışlar ciddi iş ahlakı sorunlarının habercisidir.

3. Sözlü ve Yazılı Taahhütlere Bağlılık

Firma sahibinin verdiği sözlere ne ölçüde sadık kaldığı, iş ahlakının en temel göstergesidir. Bir sözleşmenin maddelerine uymanın yanı sıra sözlü mutabakatlara ne kadar bağlı kaldığı da önemlidir. Bu durum, güvenilirlik ve saygınlık açısından önemlidir.

4. Çalışanlara Karşı Tutum

İş ahlakı, sadece dış ilişkilere değil iç yapıya da yansır. Çalışanlarına karşı sergilediği tutum, etik değerlere ne kadar bağlı olduğunu ortaya koyar. Çalışanların maaşlarının zamanında ödenmesi, güvenli ve adil bir çalışma ortamı sağlanması, ayrımcılık yapmadan davranılması, iş ahlakını doğrudan yansıtır.

5. Vergi ve Yasal Yükümlülüklere Uyum

Yasalara uyum, iş ahlakının vazgeçilmez bir parçasıdır. Firma sahibinin vergi yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getirip getirmediği, SGK primlerini ödeyip ödemediği incelenmelidir. Devlete ve topluma karşı sorumluluklarını ciddiye alan bir iş insanı, etik değerlere sahip olduğunu gösterir.

6. Kriz Zamanlarındaki Davranışlar

Krizler, bir kişinin karakterini ve iş ahlakını en açık şekilde ortaya koyan dönemlerdir. Firma sahibi zor zamanlarda çalışanlarını, iş ortaklarını ve bankaları bilgilendirerek şeffaf bir iletişim kuruyor mu? Çözüm odaklı mı davranıyor yoksa sorumluluklardan kaçıyor mu? Bu tür davranışlar, gelecekte yaşanabilecek olası sorunlara karşı ipucu verir.

Bir firmanın kredi değerliliği yalnızca bilançosundaki rakamlarla ölçülemez. Bu rakamları oluşturan kararları veren firma sahibinin değerleri, sorumluluk anlayışı, dürüstlüğü ve etik yaklaşımı da en az mali veriler kadar önemlidir.

Bir iş insanının sermayesi, bilançoda değil vicdanında yazan rakamdır.

Büyük işler cesaretle kurulur ama ancak ahlakla ayakta kalır..

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
bankeralicos@gmail.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.