Connect with us

BANKA HABERLERİ

TCMB VE BDDK BANKALARIN ‘TEMERRÜT FAİZ KEYFİLİĞİNE’ DUR DEMELİ

Yayınlanma:

|

Son üç yıldır sık sık aynı konuyu yazıyorum, bankaların müşterilerine yaptığı bu keyfi uygulama bitene kadar da yazacağım. Bankalardan Kredi kullanan Müşterilere Bankaların uyguladığı “Gecikme / Temerrüt Faiz oranlarında” ciddi bir keyfilik var. TCMB ve BDDK’nın acil olarak ‘hangi konuyu düzenlemesi / sonuçlandırması’ gerekir diye sorsanız bu konuyu söylerim. Konu o kadar acil!

Gecikme / Temerrüt Faiz nedir?

Bankalardan kredi kullanan müşteriler ödemeleri zamanında yapmaması halinde gecikme faizi uygulamakta, bu ek alınan “ceza niteliğinde” gecikme faiz oranına Ticaret Hukukunda “Temerrüt Faiz” oranı deniyor. Bankalar özellikle taksitli kredilerde vadesinden önce ödeme yapan müşterilere taksit tutarı üzerinden indirim yaparken son yıllarda bu uygulamaya da son verdiler, indirim ortadan kalktı artık.  Bankaların ödemeyi zamanında yapmayan müşteriden kredi gecikme faizi almasına kimse itiraz etmiyor, sonuçta Müşteri karşılıklı yapılan kredi sözleşmeye uymayarak ödemeyi zamanında yapmamış tabi ki bunun ek maliyetine katlanacak. Ama Temerrüt Faiz uygulamasında yöntem ve oranında belirsizlik ve ciddi sorun var. İtirazımız da buna zaten. Hukuki olarak bu alanda düzenleme olmayıp konu netleşmediği için de her banka kendine göre bir uygulama içine girdiği gibi aynı bankanın uygulamalarında bile farklılıklar oluşmakta. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, akdi faiz belli fakat Temerrüt Faiz belli değil ise ( ki son yıllarda bankalar taksitli krediler dahi sözleşmelere kasıtlı olarak Temerrüt Faiz oranı yazmıyor ) Temerrüt Faiz akdi faizin % 100 fazlasını aşamaz demesine rağmen açılan kredi davalarında hala farklı faiz oranları ile davalar açılabiliyor.

Temerrüt Faizler niçin farklı?

“Bankaların maliyetleri farklı tabi ki Temerrüt de farklı olacak” diyenler tabi ki çıkacaktır. Buradaki uygulama sabit bir faiz oranı değil ki. Konunun açıklanması açısından  önce bir konuda anlaşalım. Sonuçta hepimiz bankalardan kredi kullanıyoruz. Her şeyin açık, şeffaf soru işaretlerine, belirsizliğe yer bırakmayacak olması gerekmez mi? Müşteri olarak Banka ile kredi ilişkisine girdiğimizde gecikmeye düştüğünde yüzde kaç gecikme faiz oranı uygulanacağını bilmemiz gerekmektedir, banka da bu bilgiyi müşterisi ile paylaşmak zorunda. “Buna kimse itiraz etmez” diye düşünüyorum. Zaten ‘Basiretli Tüccar’ olma kuralı gereği bankanın müşterisine kullandırdığı kredide gecikme faizinin ne olacağını bildirmesi gerekiyor. Bu temel kuralken dikkat edin çoğu bankanın özellikle Ticari Kredilerin taksitli kredilerin ödeme tablolarında gecikme faiz oranı yazmıyor. Karışıklık ve itirazımız da buna zaten. Kredi Kartlarında ve Kredili Mevduat Hesabı – KMH Kredilerde bankaların uygulayabilecekleri azamı Akdi ve Temerrüt faiz oranının TCMB her üç ayda bir açıklıyor. Bankalar da bu kurala uyuyor, kredi kart ekstrelerinde de bu oranlar net olarak yazar zaten. Bu kadar net olmasına rağmen hala mahkeme dosyalarında bu kredilere dahi % 100 fazlası ile Temerrüt faiz talep eden bankalar var. İşin komik tarafı Ticari Müşterilerin imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi ( GKS )’de Türk Borçlar Kanunu ile ilgili madde, gönderme olmamasına rağmen müşteriye % 100 fazlası ile temerrüt faiz uygulanıp dava açılabiliyor. Önceden yazdım; örneğin “eski köye yeni adet getiren” Yabancı sermayeli bazı bankalar işin ucunu o kadar kaçırmış ki GKS’lerine % 225 gecikme faizi uygulanacak cüreti dahi gösterebiliyor ve bunun üzerinden dava açabiliyor. Nasılsa ne sorgulayan var ne denetleyen meydan boş yani! ( Abartma diyenlere Mahkemelere Bilirkişilik yapığımı belgeleri gözlerine sokabileceğimi hatırlatmak isterim ).

Mahkeme aşamasında bankalar Akdi Faiz yokmuş gibi davranıyor    

Malum Bankaların hukuki takip sürecindeki kredilerin toplamı 150 milyar TL dolayında. Sorunlu olarak yüzdürülen kredileri de ekleyince Banka Kredilerin % 15’i mahkeme süreci yaşayabilecek potansiyel taşıyor demektir. Yaklaşık 10 milyar TL’lık dosya da son yıllarda Alacak Satışı yöntemi ile Varlık Yönetim Şirketlerine devredildi. Özetle 2021 ilk yarısına geldiğimizde 550 milyar TL’lık Banka Kredisi açık ya da gizli davalara konu olmuş ya da olabilecek potansiyel taşıyor. Davası süren milyonlarca dosya var. Konu milyonlarca vatandaşı/firmayı ilgilendiriyor ama hala sorun çözülmüş değil.

Mevcut uygulama nasıl?

Mevcut uygulamada Bankalar müşterilerden daha yüksek gecikme faiz almak için iki yönteme başvuruyor. Birincisi, imzalana GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİ – GKS metinlerine Temerrüt Faiz ile ilgili düzenleme bölümde ortada hiç Akdi faiz yokmuş gibi davranıp “TCMB’ye bildirilen faiz oranlarının en yüksek olanın % 30 ( son yıllarda genelde %50 fazlası ) üzerine eklenerek Temerrüt Faiz oranı olarak belirlenir” diyorlar.  Bazıları ise 3098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ( TBK ) gereği Uygulanan Akdi Faizin  %100 fazlasını Temerrüt Faiz olarak müşteriye uyguluyor. İcra dosyalarındaki Ödeme Emri ve Takip Talebi bu oranlar üzerinden talep ediliyor. Oysa müşterinin imzaladığı GKS’de  TBK uygulanır diye bu yönde bir madde yok. Üstelik buna rağmen bu tür dosyalarda İstinaf Mahkemelerin onayladığı yüzlerce dosya var. Hiç birinin aslında yasal dayanağı yok ve müşteriden imzalamadığı bir metin üzerinden haksız yere yüksek faiz tahsil ediliyor. Bankalar bu konuda müşterilerine açıkça bir tuzak kurmuş, Mahkemeler, Meclis, TCMB, BDDK dahil bankaların bu tuzağını yıllardır ya görememekte ya da anlamamakta kusura bakmasınlar. Vatandaşın / firmaların yıllardır bu uygulamasına seyirci kalmaktalar. Konu bu kadar acil ve seyirci kalınamayacak kadar önemli biline.         

İş nasıl TBK kadar gidiyor ?

Aslında kredi kullanırken kredi kullanım başvuru formunda; Ödeme planında her şeyin şeffaf, anlaşılabilir olması, belirsizlik olmaması gerekir. İnisiyatif bankaların eline bırakılamamalı. İmzalanan Genel Kredi Sözleşmelerinde her şey net olmalı. Bunlarda yer almayıp iş TÜRK BORÇLAR KANUNU – TBK’ya kadar nasıl gidiyor insan şaşırıyor. Oysa süreç şu şekilde ilerlemeli. Önce kredi başvuru, ödeme planı gibi evraklarda Temerrüt Faiz var ise bu esas alınmalı. Bu yazılmamış ise Akdi Faiz oranının üzerine ne kadar faiz eklenerek Temerrüt Faiz hesaplanmaya bakılmalı. Bunların hiçbiri yok ise örneğin bir Teminat Mektubu ya da Akreditif Kredisi gibi bir Gayri Nakdi Kredi nakdi krediye dönüşmüş ise o zaman GKS’deki maddelere bakmalı. Bu kredilerde nakdi kredi faiz oranı bulunmamaktadır ortada Akdi Faiz yoktur çünkü. Bankaların bunların hiçbiri yokmuş da kredi ilişkisi adi bir borç alacak ilişkisiymiş gibi direkt TBK’ya atıf yapmaları akıl alır gibi değil, vicdani de değil. Ortada ciddi bir borçlunun mağduriyeti doğuyor çünkü. Türk Borçlar Kanunu bile Temerrüt Faiz Akdi Faizi %100’ü aşamaz demesine rağmen banka GKS’sinde ‘% 225 Temerrüt faiz oranı uygulanır’ diye basılı olarak yazan ve tefeci faizi uygulayan bankalar var. Ortada ciddi bir keyfilik, hukuk tanımazlık var kısacası.

Çözüm ne olmalı?

Çözüm aslında çok basit. Bankaların kredi işleyişi ile ilgili karar verici olan iki kurum TCMB ve BDDK bu konuda bir düzenleme yapmalı. Ortada bir akdi faiz oranı olduğuna göre Temerrüt / gecikme faiz oranları da bu akdi faiz üzerinden hesaplanmalı. TCMB ve BDDK bankalara iki konuda düzenleme yapmalı. Birincisi, “kredi kullanan müşteri gecikme / temerrüt faiz oranının şeffaf olarak bilme hakkı var” demeli. Dolayısı ile kredi ödeme tablosunda veya kredi kullanım dilekçesinde bu oran net olarak belli olmalı. İkincisi; hukuki süreci başlayan kredilerde Temerrüt Faiz kuralları netleşmeli. Burada davalar yıllarca süreceği için  akdi faiz oranı üzerine her yıl TEFE+TÜFE ortalaması olarak artış yapılır da denebilir. Kredi kullanılırken hesaplanan ve müşterinin de uygun gördüğü Temerrüt Faiz hukuki süreçte de uygulanır diyebilir. Veya Akdi Faiz üzerinde bir oran belirlenir % 30-50 ne ise o oran kadar ekleme yapılır ama bu oranın hayatın gerçekleri ile örtüşüyor olması gerekir. Bu düzenlemelerin hiçbiri olmadığı için şu an mahkemelerde Bankacı Bilirkişilerin de Hakimlerin de kafaları karışık durumda. Bankalar en yüksek faiz oranında temerrüt hesaplama peşindeyken müşterilerin mağduriyeti katlanarak devam ediyor. Ortada bankaların uyguladığı bir keyfi Temerrüt Faiz uygulaması var mahkemelerde kimse işin içinden çıkamıyor deneyim ve vicdanına göre karar veriyor. Sadece bu durum bile dava sürçlerinin gereksiz uzamasına neden olabiliyor.

TOBB gibi kurumlar niçin sessiz anlaşılır gibi değil

TOBB gibi Ticari İşletmelerin kalbi olan kurumlar bu tür sorunları nasıl bilip çözüm üretemez ya da gündeme getiremez bilmiyorum ama Piyasadan bu yönde şikayet gitmiyor olamaz. Ya konu Hukuki işlemler ile ilgili olduğu için ya da düşen düştü batan firma artık bizim de üyemiz sayılmaz deniyor ise o daha vahim bir durum. Kısaca konu acil ve önemli. TOBB’un sahadaki kolları; Sanayi Odaları, OSB’ler Ticaret Odaları, Esnaf Odaları duyarlı olarak bu konuya el atmasını bekliyorum. Hatta bu tip kurumların bünyesinde konulara hakim ‘Bankacı Uzmanı’ istihdam etmeleri zamanı geldi de geçiyor. Üyeler ile ilişki sadece aidat toplamak ile sınırlı kalmamalı, sorunlarını sahiplenip taraf olmak da öncelikli olmalı.

Mahkeme süreçleri ciddi kısalır   

Banka dava dosyaların yıllarca sürmesinde ve belirsizlikte Temerrüt Faiz oranındaki karışıklığın ciddi katkısı var. Bu konunun TCMB ve BDDK tarafından kısa sürede netliğe kavuşmalı; süren ve dağ gibi biriken takibe gidecek dosyalar için de süreçlerin kısalması anlamına geliyor. Yoksa ‘düşene bir de biz vururuz’ mantığı var ise vahim. Ortada bir hukuksuzluk var, tepkisiz kalınca çözülmüyor. Tepkisiz kalmak Hukuksuzluğun sesiz desteklendiği anlamına gelir. Konuya taraf her kurumun kendini sorgulaması ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme zamanı geldi. Yoksa bu soyguna ortak olmuş olursunuz.

Erol TAŞDELEN – Bağımsız Ekonomist

www.bankavitrini.com yazarı

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.