Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Tuncay Özilhan: TL’nin değer kaybının nedeni belirsizlik ve güvensizlik!

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan: Rezervden döviz satışıyla Türk Lirası’nı korumak kısa bir süre işe yarar. Reformlar arzu edilen yere yaklaştıramadı. TL’nin değer kaybının nedeni belirsizlik ve güvensizlik!

Yayınlanma:

|

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Olağan Genel Kurul’unda istikrar ve güven mesajları öne çıktı. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simon Kaslowski ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan son dönemde yaşanan ekonomik gelişmelere dikkat çekerek, eleştiride bulundu.

Webinar sistemi ile canlı yayınlanan etkinlikte konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simon Kaslowski, kredi genişlemesine bağlı gerçekleşen istisnai büyüme ile enflasyonist baskının arttığı, hem faiz hem kurun yükseklerde seyrettiği bir ekonomik ortam olduğunu anlattı.

Türkiye’nin önde gelen iş insanlarının üye olduğu TÜSİAD’ın Genel Kurulu yapıldı. Genel Kurul’a TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın konuşması damga vurdu. İşte Tuncay Özilhan’ın çok önemli gelişmelerin altını çizdiği konuşması… Bir yıl aradan sonra ilk kez yüz yüze bir toplantıda bir araya gelebildik. Buna da şükür diyorum. Umuyorum bir sonraki toplantımızı daha da kalabalık yapabilelim. Bu tabi normalleşmeye, normalleşme de Covid-19’la olan mücadelemize bağlı olacak. Değerli Üyeler, Bugünkü toplantımızı, ekonomik duruma ilişkin karışık sinyallerin olduğu bir dönemde yapıyoruz. Hepimiz son aylarda arka arkaya gelen beklenmedik gelişmeleri anlamaya, yorumlamaya, geleceği kestirmeye çalışıyoruz. Ortalığın toz duman olduğu, yetki ve sorumlulukların sınırlarının bulanıklaştığı durumlarda karar nasıl alınır? Nereye gittiğimiz konusunda kafamızda bir cevap yoksa plan nasıl yapılır? Kurumsal yapıların öngörüldüğü gibi çalışacağı varsayımı olmadan yarın ne olacağı nasıl bilinir? İlan edilmiş olan kurallar yarın değişebilirse, yarına ilişkin kararlar nasıl alınır?  Böylesi zamanlarda aklıma Churchill’in bir sözü gelir. Churchill gelecekte ne kadar uzağı görmek istersek geçmişte de o kadar geriye bakmalıyız der. Değerli Üyeler, Bildiğiniz gibi 2021, TÜSİAD’ın ellinci kuruluş yıldönümü. 1970’ler, yine bugünlerde olduğu gibi dünyanın ve ülkemizin karmaşık günlerden geçtiği bir dönemdi. 1970 yılında, ülkemizde dış ticaret açığı büyüyüp açığı finanse edecek finansman bulunamayınca IMF’yle bir stand-by anlaşması yapılmış ve TL %67 devalüe olmuştu.  Dünyada üçüncü sanayi devrimi olarak bilinen bilgisayar teknolojilerindeki devrim başlamıştı. Soğuk Savaş ABD ve SSCB arasındaki yarışı hızlandırmıştı. 1971’in Şubat ayında Apollo 14 aya üçüncü kez insanlı iniş yapmış ve ay yüzeyinde bilimsel araştırmalar için çalışmaya başlamıştı. Bundan bir ay sonra Türkiye’de anarşi gerekçesiyle 12 Mart muhtırasıyla demokrasimiz bir darbe daha almıştı. Nisan ayında ise derneğimizin kurucuları Atatürk ilkelerine uygun olarak, Türkiye’nin demokratik ve planlı yollarla kalkınmasına ve Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak amacıyla TÜSİAD’ı kurmuştu. TÜSİAD kurulduktan kısa bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen küresel finansal mimarideki sorunlar ağırlaşmış ve yaz aylarında Bretton Woods sistemi çökmüştü. Türkiye’nin kişi başına geliri yüksek gelirli ülkelerin beşte biri kadardı. Elli yılın ardından dönüp bugüne bakalım.  Bugün de küresel ekonomide ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bretton Woods sisteminin çökmesinin ardından kurulan ve kalıcı olacağı düşünülen neo-liberal düzen, 2008 krizinde almış olduğu yaraları sarmaya uğraşıyor. İnsanoğlu şimdi de Mars’a gidiyor. Artık dördüncü sanayi devrimini konuşuyoruz.  Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Soğuk Savaş dönemi kapandı ama adeta yeni bir Soğuk Savaş, bu defa da ABD ve Çin arasında yaşanıyor. 70’lerdekilerden farklı olsa da iç ve dış mihrak söylemleri bugün de gündemde.  Cari açık ve finansman sorunumuz aynen devam ediyor. Daha geçen hafta TL yüzde 10 civarında değer kaybetti. Türkiye’nin kişi başına geliri yüksek gelirli ülkelerin hala beşte biri civarında. Bu özetin de gösterdiği gibi, bugün ile 1970’ler arasında ciddi paralellikler var. Bundan elli sene öncesi gibi bugün de ekonomik ve toplumsal dinamikler bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu düşündürecek biçimde hız kazanmış durumda. TÜSİAD’ın kuruluşundan sonraki yılda yapmış olduğu faaliyetleri anlatan 1972 çalışma raporunda bu durum şu sözlerle anlatılmıştı: “Demokratik refah toplumu istikametinde kazanılan mesafelerin bir anda yitirilmesi tehlikesi bütün gücüyle toplumumuzu tehdit etmektedir… Bu… çok köklü tedbirlerin hızla uygulanması görevini bir zaruret haline getirmiş durumdadır.” Dönemin TÜSİAD yönetim kurulu, bu görevin yerine getirilmesinde Türk iş dünyasına da önemli bir rol düştüğü kanısındaydı. Yine aynı rapordan okuyacak olursak: “Bu görevi sadece devlet müesseselerinden beklemek hiçbir yönüyle mümkün değildir… Bu soruna olumlu çözümler geliştirmek toplum hayatında fonksiyon ve görev yüklenmiş herkesin ortak sorumluluğudur. Yirminci asrın ikinci yarısındaki toplum artık kudretli kişilerin ve dâhilerin yön verdiği bir toplum değildir. Bugünün toplumuna yön ve şekil veren güçler, … fertlerin meydana getirdiği… baskı gruplarıdır” Türk müteşebbisi toplumumuzun ileri bir refah toplumuna dönüşmesinde, başka hiçbir şekilde yeri doldurulamayacak önemli bir görev yüklenmiş bulunmaktadır Ne var ki Türk toplumu artık müteşebbislerden bunun çok ötesinde başka görevler yüklenilmesini ve her gün daha büyük bir ağırlık kazanan sosyal sorunların çözümünde daha şuurlu ve aktif bir rol alınmasını beklemektedir.” Bu tespitler adeta bugün yapılmış kadar güncel. TÜSİAD, bu doğrultuda başladığı çalışmalarına 50 yıldır devam ediyor. Hepimizin bildiği gibi 1970’li yıllar, Türkiye’nin dünya düzenindeki değişimi anlayamadığı, bu değişime ayak uyduramadığı yıllar oldu. Gelişmiş ülke hedefine ulaşmakta zaman kaybedildi. Demokratik hukuk devletine ulaşmak bir yana, bir askeri darbeyle daha karşılaşıldı. Siyaset karşı karşıya kalınan sorunları konuşarak ve uzlaşarak aşma iradesini gösteremedi. Ve en kötüsü de, ülke binlerce canını, özellikle de pırıl pırıl gencini yitirdi.  Sorunların parlamento içinde uzlaşı sağlanarak çözülmesi gereği ve bu konuda sivil topluma da büyük bir görev düştüğü tespiti bugün de bir o kadar doğru. Bu nedenle geçmiş 50 yılda olduğu gibi gelecek 50 yılda da TÜSİAD olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. 50 yıldan beri savunduğumuz demokratik hukuk devleti, laiklik ve piyasa ekonomisi ilkeleri temelinde yaptığımız tespitleri ve önerileri ülkemizin yöneticileri ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Değerli Üyeler, Türkiye, Covid-19’la mücadelede fena bir sınav vermedi. Her ne kadar 1 Mart’tan 22 Mart’a nüfusa göre en hızlı vaka artışı görülen on birinci ülke olsak da vaka başına ölüm oranı en düşük ülkelerden birisiyiz.  Ayrıca, aşılama performansında da dünyada üst sıralarda yer alıyoruz. Hiç şüphesiz bu performansta sağlık alanında son yıllarda yapılmış olan yatırımlar ve özellikle yoğun bakım yatak sayısını oldukça artırmış olmamız etkili olmuştur. Bundan sonrası için aşılamada hızla daha fazla mesafe kat edilmesi ve toplumsal ve ekonomik hayatın bir an önce normale dönmesi en büyük temennimizdir.  Covid pandemisi ile mücadelenin gerektirdiği teması azaltma, mesafe, bir araya gelme kısıtlamaları ve hatta kapanma ihtiyacı ile bu önlemlerin yarattığı zorluklar hepimizin malumu. Mücadelenin gerektirdiği ekonomik yük tüm ülkeleri zorluyor. Haliyle ülkemiz de zorlanıyor. Pandeminin yol açtığı ekonomik zorluklar zaten mevcut olan yapısal sorunların üzerine ekleniyor. Ekonominin canlılığını sağlama ile ekonomik istikrarı koruma amaçlarını aynı anda yerine getirme gerekliliği, bizi, adeta iki yanı uçurum olan ince ve keskin virajlı bir yol üzerinde hareket etmeye mecbur bırakıyor. Yolun bir yanı istikrarsızlık, diğer yanı ekonomik daralma, işsizlik ve geçim sıkıntısı. Ve üstelik arabanın yoldan çıkmasını, uçuruma savrulmasını hevesle bekleyenler de yok değil. Ülke olarak hepimiz bu zorlu yolda seyir halindeki arabanın içindeyiz. Menzilimize ulaşmak için iş dünyası, çalışanlar ve diğer toplumsal kesimler, siyaset ve bürokrasi olarak birbirimize güvenmeli ve neyi, nasıl yapacağımızı konuşarak, istişare içinde belirlemeliyiz. Kavga döğüşle olmuyor. Kendi aramızda kavga ettikçe herkes kaybediyor. Muhakkak birleştirici olmak lazım. Bir yandan ekonominin canlılığını sağlarken diğer yandan ekonomik istikrarı koruyabilmenin yolu, keskin manevralar yapmak yerine, açık, net, öngörülebilir ve tüm kesimlere güven veren bir yol haritası ortaya koymaktan geçiyor.  Bir riski azaltırken diğer riski artırmaktan kaçınmak lazım. Aksi halde sonuç, hem kurların hem faizlerin aynı anda yükselmesi örneğinde olduğu gibi daha olumsuz bir tabloyla sonuçlanıyor. Ve hedefe en kısa zamanda en az maliyetle ulaşmak için asıl önemlisi, sadece semptomları hafifletmeye uğraşmakla yetinmemek aynı anda kökte yatan sorunları tedavi etmeye çalışmak lazım. Türkiye ekonomisinin kök sorunları neredeyse Cumhuriyetin kuruluşundan beri hep aynı: tasarruf açığı, TL’nin değerinin istikrarı, fiyat istikrarı, yeteri kadar nitelikli istihdam yaratamama, üretim yapısının dönüşümü, kamu harcamalarının ekonomik verimliliği artıracak biçimde kullanılmaması. Bunun için zaman zaman çeşitli reform paketleri açıklanıyor. Sonuncu pakette de gördüğümüz gibi ele alınan reformların hepsi iyi; hepsi yerinde. Ama reformlar uzun ve meşakkatli süreçlerdir. Israrlı uygulama ve sürekli takip gerektirir. Bu yüzden reform süreçleri siyaset ve bürokrasideki değişikliklere karşı hassastır. Reform hevesi zaman içinde azalır ve efor yeniden semptomların tedavisine kayar. Bu nedenle sık sık reform paketleri açıklanır, ama bu paketlerin yapısal sorunları çözmedeki etkisi pek sınırlı olur.  Yüksek faiz oranları tasarruf açığının sonucudur. Tasarrufları artırmazsak, TL’ye güveni tesis edip uzun vadeli dış kaynak çekmezsek, hiçbir faiz indirimi kalıcı olmaz. Nitekim hep böyle oluyor. Faizler, bir tansiyon hastasının tansiyon ilacına verdiği tepki gibi hızla iniyor, ilaç kesilince yeniden çıkıyor. Bu iniş çıkışlar bünyeyi daha da zayıflatıyor. Yatırımcı güveni tesis edilemeyince uzun dönemli yatırım kararları da alınamıyor. Yatırımcı güven ister. Sık sık değişmeyen kurallar ister. Uzun vadeli yatırımın sırrı istikrar ve güvendir. Tasarruf açığının bir cephesi de mali disiplindir. Türkiye kamu kaynaklarını çok iyi kullanmalı ve daha verimli alanlara harcamalı. Lüzumsuz harcamalar yerine her kuruşunu üretime, sanayiye, tarıma, eğitime, bilimsel ve insani gelişmeye ayırmalı. Kamu kaynaklarını harcarken rekabetçi piyasa ilkelerine uygun davranmalı. Sokaktaki vatandaştan iş insanlarına kadar herkesi ilgilendiren kronik problemimiz TL’nin değerindeki yüksek oynaklıktır. TL’deki değer kaybının bir nedeni döviz geliri üretme kapasitesinin düşüklüğü ise bir diğer nedeni de geleceğe ilişkin belirsizlik ve güvensizliktir. Sorun şiddetlenince rezervlerden döviz satarak TL’nin değerini korumaya çalışmak, ancak kısa süre için işe yarar. Aynı sorunun hep tekrarlamaması için ekonomik yapının dönüşüp döviz gelirlerinin artırılması ve ekonomi yönetiminin güven sağlaması gerekir. Fiyat artışları ile mücadele etmek için fiyat kontrollerinin yetmediğini tecrübeyle biliyoruz.  Kalıcı çözüm üretim kapasitesini artırmak. Şimdi önümüzde kaçırmamamız gereken bir fırsat var. Pandemi ertesinde ticaret zincirlerinde değişim bekleniyor.  Avrupalı şirketlerin tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek ve daha yakın coğrafyaya taşımak istemeleri Türkiye’nin önemini daha da artıracak. Bu fırsattan yararlanmak için Türkiye sorunlarını geride bırakıp sanayi ve tarımsal üretim kapasitesiyle hazır hale gelmeli. Onca reform programlarına, verilen tüm teşviklere rağmen bir türlü halledilemeyen bir başka sorun da yüksek işsizlik. Bir yandan işsizlik çok yüksek; diğer yandan da yeni teknolojiler açısından uygun becerilere sahip çalışan yeterince bulunamıyor. Gençlerimizi donanımlı bir şekilde yetiştiremeyince geriye bir gelecek vadetmeyen kaba ve rutin işler kalıyor. Bunları da gençler doğal olarak beğenmiyor. Kaldı ki bu işler otomasyon ve yapay zeka uygulamaları yüzünden bugün değilse yarın zaten ortadan kalkacak olan işler. Bugünün işsizlik semptomuyla mücadele ederken, yarının işsizliğini önlemek için eğitimin niteliğini uluslararası standartlara yükseltmekten başka çare yok. Bunu yapmazsak kaynaklarımızı niteliksiz işgücünü verimsiz işlerde çalıştırmak için kullanmak durumunda kalacağız. Oysa biz zaten kaynak sıkıntısı çeken bir ülkeyiz. Kıt kaynaklarımızı verimsiz alanlarda çarçur etmemeliyiz. Yine şimdiye kadar uygulanan tüm teşvik programlarına rağmen bir türlü gerçekleştirilemeyen bir hedef de üretim yapısındaki dönüşüm. Yukarıdaki tüm sorunların arkasındaki ortak sorun ekonomik yapının verimsizliği, döviz kazandıramaması, istihdam yaratamaması, yüksek teknolojili ürün üretememesi. Neredeyse tüm iktisadi tarihimiz boyunca yaşadığımız bu sorunlara bugün yenileri de eklenmiş durumda. Bunların başında toplumun fakirleşmesi geliyor. Pandeminin iş kaybına yol açtığı sektörlerde işçilerin, kendi hesabına çalışanların ve esnafın gelirleri azaldı, refah düzeyleri geriledi.   Birçok ülke gibi Türkiye de kendi olanakları dahilinde destek programlarını devreye soktu. Pandemi sonrasında da, fakirlikle ve gelir adaletsizliği ile mücadele devam etmeli. Belli bir dönem verilen maddi desteklere ilaveten, gençlerin, kadınların ve dezavantajlı grupların gelirlerinde kalıcı artışlar sağlamak gerekiyor. Hızla ve kuvvetle ele almamız gereken konulardan bir tanesi de yeşil ekonomi. Az önce söz ettiğim üretim yapısındaki dönüşümü, ne ürettiğimiz ve nasıl ürettiğimiz açısından düşünmek gerekiyor. Gelecek yıllarda küresel ticarete yön veren ürünler, insan haklarına saygılı, etik değerlere uygun, çevreye duyarlı biçimde üretilmiş, yüksek teknolojili ürünler olacak.  Üretim yapısını dönüştüremezsek, küresel ekonomideki yerimizin yükselmesi bir yana düşmesi kaçınılmaz.  Semptomlarla uğraşmak yerine sorunları kökünden çözme gereği, ekonomi için olduğu kadar diğer alanlar için de geçerli. Zikzaklar çizerek ilerlemek yerine, sorunların tüm boyutlarını iyice inceleyerek, sadece bugünü değil, geleceği de düşünerek karar almak bizi hedefimize daha hızlı ve daha zahmetsiz ulaştırır. Etraflıca düşünülmemiş, ilgili tüm tarafların görüşleri alınmamış, aceleye getirilmiş kararlar çok çabuk değiştiriliyor. Bu da güvensizlik yaratıyor; öngörü ufkunu daraltıyor. Türkiye’nin uzun yıllar çözmekle uğraştığı en önemli toplumsal sorunlardan biri, kadın-erkek eşitliği. Kadınlara seçme hakkı verilen ilk ülkelerden birisi olan ülkemizde, şimdiye kadar alınmış olan çok sayıda önleme rağmen, kadınların ekonomik, toplumsal ve siyasi alanda ikincil planda kalmasının önüne geçilemedi. İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmiş olmasının, kadına şiddete karşı verilen mücadeleyi kolaylaştırmadığı görüşündeyiz.  Aynı sorunlar uluslararası ilişkilerde de geçerli. Türkiye dış politikasını, çağdaş uygarlık ideali ve uzun vadeli çıkarları doğrultusunda oluşturmalı ve kurumsal ilişkiler temelinde, güven ve istikrar sağlayacak şekilde sürdürmeli. Sorunları kökünden halletmek yerine semptomları ortadan kaldırmaya odaklanmayı iç politikada da görüyoruz. Türkiye tüm sorunlarını konuşarak, uzlaşarak çözebilmeli. Bunun için de siyasetin alanı açık tutulmalı; özgür ve bağımsız medya aracılığıyla farklı görüşler için ifade özgürlüğü sağlanmalı. Şimdiye kadar alınan parti kapatma kararları, semptomları ortadan kaldırıp, kapatmaya gerekçe oluşturan sorunları ortadan kaldırmadığı için, aynı sorun tekrar tekrar karşımıza geliyor. Elbette tüm siyasi partilerin şiddete ve teröre karşı net tavır almasını beklemeliyiz.  Bununla birlikte demokratik siyaset alanını koruma ve genişletme konusunda da aynı kararlılığı göstermeliyiz. Toplumsal kutuplaşmayı bu şekilde aşabiliriz. Türkiye demokrasisinin ve vatandaşımızın bu sorunu aşacak olgunlukta olduğuna inanıyoruz.   Demokratik özgürlükler ve laikliği, bizi bir arada tutan, birlik ve beraberliğimizi sağlayan çimento olarak görüyoruz. En ufak bir şüpheye bile yer olmaması gereken bir alan ise hukuk düzeni. İnsan hakları, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, kanun önünde eşitlik, yargı bağımsızlığı ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık olmazsa olmazlarımız. Ekonomik reformlar gibi yargı reformlarının da hepsi iyi; hepsi gerekli. Ama şimdiye kadar ilan edilmiş olan yargı reformları bizi arzu ettiğimiz hukuk devleti ve demokrasi standartlarına yaklaştırmadı. Esas olması gereken demokrasi ruhunun ve etik ilkelerin yürütme ve yasamadan yargıya tüm süreçlerdeki görevliler tarafından içselleştirilmesi. Karar alırken herkesin evrensel normları gözetip elini vicdanına koyarak hareket etmesi. Değerli Üyeler, Konuşmamın başında geleceğe yön vermek için geçmişe bakmanın öneminden söz etmiştim. Böyle bir anlayışla dünyaya baktığımızda son yüzyılların genel eğiliminin daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlükler, derinleşen piyasalar, artan refah, küreselleşme, bilimsel ilerleme, daha az şiddet, daha az baskı yönünde olduğunu görüyoruz. Türkiye de bu eğilimlerin dışında değil. Günün sorunlarına getirilen çözümler ancak bu genel eğilime uygun olduğu durumlarda doğru oluyor. Bu tarihsel eğilimin dışındaki uygulamalar sonradan pek de hayırla yad edilmeyen parantezler olarak kalıyor. Yaşadığımız sorunlara, gerilimlere tarihin akışına uygun çözümler bulabileceğimiz konusunda inancım tam. Halkımızın sağduyusu ve ülkemizin demokrasi tecrübesi bu inancımın temelini oluşturuyor. TÜSİAD’ın Türkiye için demokrasi, özgürlükler ve laiklik üzerine kurulmuş olan kalkınma ve Batı uygarlık seviyesine çıkma ideali yolunda 50 yıldır sürdürdüğü çalışmaların önümüzdeki dönemde görev alacak olan yönetim kurulumuz tarafından da aynı gayret ile devam ettirileceği inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyor, dikkatiniz için teşekkür ediyorum. 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Kriptoya MASAK Denetim Freni!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kripto Transferlerine Sıkı Denetim: MASAK’tan Yeni Tebliğ Ne Anlama Geliyor?

28 Haziran 2025 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan ve yürürlüğe giren Mali Suçları Araştırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No: 29), kripto varlık hizmet sağlayıcılar için oldukça kapsamlı ve sıkı önlemler içermektedir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı MASAK tarafından çıkarılan bu düzenleme, kripto transferlerinin şeffaflaşması, kara para aklama risklerinin azaltılması ve kripto sektörü üzerindeki regülasyon boşluklarının giderilmesi amacı taşımaktadır.

🎯 Tebliğin Amacı

Tebliğin temel amacı; 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında, kripto varlık hizmet sağlayıcıların (KVHS) müşteri ilişkilerinde sıkılaştırılmış tedbirler almasını sağlamaktır.

Yeni Tebliğ Neler Getiriyor?

1. Transferlerde Bekleme Süresi

  • Kripto varlık çekme işlemleri artık hemen yapılamayacak.

  • Alım, takas veya yatırma işleminden sonra kripto transferi:

    • En az 48 saat bekletilecek.

    • İlk defa çekim yapan müşteriler için bu süre 72 saat olacak.

Bu düzenleme ile suç gelirlerinin anında başka cüzdanlara aktarılmasının önüne geçilmek isteniyor.

2. İşleme Limit Getirildi

  • Özellikle stabil kripto paralarda (stablecoin):

    • Günlük transfer limiti: 3.000 ABD doları

    • Aylık transfer limiti: 50.000 ABD doları

  • Bu limitler belirli risk politikaları kapsamında 2 katına kadar artırılabilir.

3. İşlem Açıklama Zorunluluğu

  • Artık tüm transferlerde müşteri tarafından en az 20 karakterlik işlem açıklaması yazılması zorunlu olacak.

  • Bu açıklamalar MASAK tarafından izlenebilirlik ve analiz açısından kritik önem taşıyor.

4. Likidite ve Arbitraj İstisnası

  • Platformlar, piyasa yapıcılığı, likidite sağlayıcılığı veya arbitraj işlemleri için yapılan transferlere istisna tanıyabilecek.

  • Ancak bu durum:

    • Yönetim kurulu onayıyla yapılabilecek.

    • Müşteri sürekli izlenecek ve kötüye kullanım tespitinde kısıtlamalar derhal uygulanacak.

5. Saklama Kuruluşları da Kapsamda

  • Müşteriler adına işlem yapan saklama kuruluşları da aynı sınırlamalara tabi olacak.

  • Ancak sermaye piyasası mevzuatına dayalı işlemler bu düzenlemelerden muaf tutuldu.

⚠️ Kurallara Uymayanlara Yaptırım

Tebliğe aykırı hareket eden platformlar veya yükümlüler, 5549 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası ve çeşitli yaptırımlarla karşılaşacak.

🧭 Tebliğin Önemi ve Etkileri

  • Bu düzenleme, kripto sektöründe yasal çerçevenin netleştirilmesi adına önemli bir adım.

  • Kara para aklama, terörün finansmanı ve izlenemeyen finansal hareketler açısından riskli olan alanlar denetim altına alınıyor.

  • Platformlar açısından operasyonel yük artacak, ancak uzun vadede daha güvenli ve kurumsal bir kripto piyasası oluşmasına katkı sağlayacak.

MASAK KRIPTO DUZENLEME SEMASI

MASAK’tan Net Mesaj – “Şeffaflık Zorunlu”

Bu tebliğ ile birlikte Türkiye’de kripto para transferlerine yönelik ilk defa bu kadar detaylı ve somut sınırlamalar getirilmiş oldu. MASAK, açıkça şunu söylüyor:

“Kripto işlemler artık izlenebilir, sınırlı ve gerekçeli olacak.”

Dijital varlıkların geleceği açısından bu düzenleme; daha sağlam, güvenilir ve yasal zeminlerde büyüyen bir sektör için önemli bir başlangıç.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Yayınlanma:

|

Yazan:

İran ve İsrail, 12 gün süren çatışmaların ardından Trump’ın aracılığıyla ilan edilen ateşkese büyük ölçüde uyarken, taraflar zafer ilan etse de ateşkesin kırılgan olduğu ve karşılıklı ihlâl suçlamalarının sürdüğü görülüyor. ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın ön raporuna göre, Trump’ın “nükleer programı yok ettik” iddiasına karşın İran’ın nükleer kapasitesi yalnızca birkaç ay geriye itildi; yeraltı tesislerin girişleri kapansa da altyapı büyük ölçüde sağlam kaldı. Bu gelişme, Trump’ın İran’a yönelik hava saldırısının başkanlığının en büyük siyasi kumarı olarak görülmesine yol açarken, “sınırlı müdahale ile büyük diplomatik zafer” stratejisinin uzun vadede ters tepebileceği vurgulanıyor. Özellikle Trump’ın kampanya döneminde verdiği “sonsuz savaşlara son” sözleriyle çelişen bu adım, hem MAGA hareketinde kafa karışıklığına neden oldu hem de dış politikada kırılganlık yarattı. Nitekim Reuters/Ipsos anketine göre kamuoyunun sadece %36’sı saldırıyı destekliyor, Trump’ın genel onay oranı ise %41’e gerileyerek ikinci döneminin en düşük seviyesine inmiş durumda.

Dün ateşkesin kırılganlığına dair gelen haber akışlarına rağmen piyasalar, yaşananları bir belirsizlik değil, taşların yerine oturması için gereken bir geçiş süreci olarak yorumladı ve günü iyimser bir havada tamamladı. Jeopolitik tansiyonun düşmesi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanmayacağına dair beklentiler, arz endişelerini yatıştırırken, tahterevalli misali hareket eden petrol fiyatları savaş öncesi seviyelere geri döndü. Brent petrolün varil fiyatı %12 gerileyerek 67 dolar seviyesini test etti.

Güvenli liman altın, geçtiğimiz hafta artan risklerle 3,450 doları görmesinin ardından, ateşkes haberiyle birlikte 3,295 dolara kadar geri çekildi ve bu sabah itibarıyla 3,330 dolar seviyesine toparlandı. Altındaki bu düzeltme, gümüş fiyatlarını da baskıladı. On üç yılın zirvesine yürüyen hareketin başlangıç noktası olan 35,25 dolar seviyesi dün bir kez daha test edilse de, bu sabah gümüşün yeniden 36 dolar seviyesine toparladığını görüyoruz. Öte yandan, fiat para sistemine olan güvenin sarsıldığı bu dönemde alternatif değer saklama aracı olarak öne çıkan Bitcoin, 107bin dolar seviyesine yükselerek direnç hattını zorlamaya başladı. Asıl ivmenin ise 113 bin dolar seviyesinin aşılmasıyla hız kazanacağı görüşündeyiz (bakınız grafik).

FED Başkanı Powell, Kongre’de yaptığı yarıyıl sunumunda, henüz faiz indirimine gitmek için acele etmeyeceklerini yineledi. Yaz aylarında gümrük tarifelerinin enflasyonu yukarı çekmeye başlayabileceğini belirten Powell, bu gelişmelerin para politikası kararları açısından belirleyici olacağını vurguladı. Güçlü seyreden işgücü piyasası ve tarifelerin nihai etkisine dair belirsizlik nedeniyle temmuz toplantısı dâhil, kısa vadede faiz indiriminin gündemde olmadığını açıkladı. Powell, FED’in Trump yönetiminin ticaret politikalarına destek ya da karşı durmak gibi bir amacı olmadığını, ancak bu politikaların enflasyon üzerindeki etkisinin dikkatle izlenmesi gerektiğini ifade etti.

Powell’ın ifadeleri, yatırımcıların temmuzda faiz indirimi beklentilerini azaltmasına, bunun yerine eylül ayında bir indirim olasılığını daha fazla fiyatlamasına neden oldu. FED’in mevcut para politikası duruşunu koruduğunu yineleyen Powell, enflasyonun gerçekten sınırlı kalması durumunda faiz indiriminin erkene çekilebileceğini de söyledi. Öte yandan, Trump’ın Powell’a yönelik eleştirileri yeniden gündeme gelirken, Başkan’ın FED’in politika faizini en az 2-3 puan daha düşük seviyeye çekmesi gerektiği yönündeki açıklamaları da dikkat çekti.

Vadeli kontralara göre, FED’den sene sonuna kadar 60 baz puan yani en az iki kez 25 baz puan faiz indirimi fiyatlanıyor. Powell’ın açıklamalarına rağmen son üç haftadır gerileyen 10 yıllık gösterge ABD tahvil faizi %4,30 seviyesini test etti. Dolar zayıflığı ise şiddetini daha da artırdı: DXY 97’li seviyelere kadar gerileyerek son üç yılın en düşük seviyesini test ederken, EURUSD paritesi ise 1,1640 seviyesini test ederek son dört yılın zirvesine yürüdü. Daha basit bir anlatımla, eğer dolar sene başı 100 seviyesinde ise bugün 90 seviyesine gerilerken, EUR ise 112 seviyesine yükseldi!

İsrail-İran savaşında taraflar ateşkesi resmî olarak kabul etmeleri ve petrol fiyatlarının savaş öncesi döneme geri gelmesi Türk mali piyasalarını belirgin derecede olumlu etkiledi. Jeopolitik riskler ve beraberinde artan enerji fiyatlarına paralel Haziran toplantısını pas geçen TCMB’nin Temmuz toplantısında 350 baz puan faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılınca, TL ve TL cinsi varlıklara alım geldi. Şöyle ki, savaş süresince negatif etkilenen hisse senetleri, dün de bültenimizde belirttiğimiz üzere alımlara sahne olarak günü %3,4 yükselişle tamamladı. Teknik mânâda yukarıda 9,800 endeks seviyesine kadar yükseliş isteğinin korunacağını düşünüyoruz. Bu da ilave %3 yükseliş potansiyeli demek. Öte yandan, faiz indirimlerinin ‘yarayacağı’ bankacılık sektörüne de alıcı gözle bakmak gerektiğini belirtmiştim. Dün XBANK günü %4,3 yükselişle günü tamamlarken, yine faiz indirimi beklentisi ile iki yıl vadeli gösterge bileşik faiz yaklaşık 2,5 puan düşüşle %42,5’e kadar geriledi. USDTRY kuru 39,70’li seviyelere kadar yükselmesi ardından yönünü hafifçe de olsa aşağıya çevirerek 39,58 seviyesini test etti. CDS risk primi yeniden 300 baz puanın altına geriledi.

Havanın olumluya dönmesi ile Hazine 2030 vadeli USD cinsi sukuk ihracı için bankaları dün yetkilendirdi. İhaleye gelep talep 5 milyar doları aşarken, Hazine 2,5 milyar dolar borçlandı; nihai getiri %6,85 oldu. Benzer bir şekilde bir önceki gün de Eximbank da %7 getiri ile 500 milyon dolar büyüklüğünde 3 yıl vadeli tahvil ihracı yapmıştı.

Dün Türkiye cephesinde açıklanan reel sektör güven endeksi ve finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu dikkatimizi çekti. Haziran ayında  mevsimsellikten arındırılmış seriye reel sektör güveni son 10 ayın en düşük düzeyinde gerçekleşirken, enflasyon beklentilerindeki düzelme ise devam etti. Öte yandan, finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu Nisan ayında bir önceki aya göre yaklaşık 12 milyar dolar daha bozulurken, toplam açık pozisyon 172 milyar dolar seviyesine gelerek son yedi yılın en yükseğine ulaştı. Açıklanan İSO 500 verilerinde, şirketlerin yaptığı faaliyet kârın neredeyse tamamının finansman maliyetine gittiğini düşünürsek, şirketlerin yüksek TL faiz yerine faaliyetlerini sürdürmek adına riskli olsa da döviz kredisine baş vurduklarını görüyoruz!

ABD borsalar geceyi %1’in üzerinde yükselişle tamamlarken, yeni gün başlangıcında, Pasifik’in diğer ucunda iyimser havanın koruduğunu görsem de kazanımların çok da güçlü olmadığını not edelim. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de hafif de olsa eksiler göze çarpıyor. Öte yandan gözler Lahey’de toplanan NATO Zirvesini takip ediyor. Liderler, ABD Başkanı Trump’ın baskısıyla savunma harcamaları hedefini GSYH’nin %5’ine çıkarma konusunda uzlaştı. Bu yeni hedef, Trump’ın uzun süredir dile getirdiği müttefikler daha fazla ödemeli talebine yanıt niteliğinde ve 10 yıl içinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Harcamaların %3,5’i doğrudan savunma (askerî harcamalar, silahlar vb.), %1,5’i ise siber güvenlik, altyapı ve enerji güvenliği gibi destekleyici kalemlere ayrılacak.

NATO Zirvesi kapsamında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump bir araya geldiler. İkili ilişkiler, bölgesel ve küresel konular ele alınırken, Trump’ın Netanyahu’ya daha fazla ABD saldırısı beklememesi gerektiğini ilettiğini okuyoruz. Mali piyasaların makro gündemi bugün sakin görünüyor. ABD’de açıklanacak yeni konut satışları takip edilebilir. Her ne kadar küresel arenada haber akışı yoğun olsa da, gözler bir diğer taraftan 30 Haziran tarihinde CHP Kurultayına yönelik iptal duruşmasına çevrildi. İptal yönünde (mutlak butlan) bir karar ihtimalinin zayıf olmadığını özellikle Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan açıklamalarından düşünmeye başladık!

Bitcoin

Teknik mânâda Ters Omuz Baş Omuz (TOBO) görünümü hâkim olsa da, hareketin akım yönü biraz kafamızı karıştırıyor. Normalde TOBO için akım yönünün yani hareketin başlangıç kısmının aşağı yönlü olması gerekirdi. Yine de, 113bin dolar civarında olan boyun çizgisine dikkat edeceğiz. Üzerinde kapanış görmemiz durumunda, teknik mânâda 150bin dolar seviyesinin önünün açılacağını düşünüyoruz.

1750826086e70c9b7d32c71dcb6c4990c21b669bda_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.