YAPI ve KREDİ Karlılığını en fazla artıran banka oldu
Erol TAŞDELEN bankaların açıkladığı bilanço bültenlerine alternatif analizlere devam ediyor. YAPI ve KREDİ BANKASI ( YKB ) KOÇ Grubuna geçtikten sonraki performansı merak edilen bankalardan biriydi. Banka da yeni stratejisi ile bu değişikliğini çalışanlarına ve müşterilerine hissettirdi ve 2020 yılında karşılığını fazlası ile aldı.
YKB 2020 yıl sonun mali verileri ve Faaliyet Raporunu açıkladı. 2019 yıl sonu 3,6 milyar TL olan Net Karlılığını 2020 yıl sonunda 5 milyar 79 milyon TL Net Kar açıklayarak karlılığını % 41,1 artırdı. Bugüne kadar açıklanan bankalar arasında en yüksek kar artışı yapan banka, aynı zamanda USD bazlı Karlılıkta da net artış sağlayan tek banka oldu. 2019’da 3 milyar 600 milyon TL Net Karlılığın USD karşılığı 604,9 milyon USD idi. 2019 yıl sonu TCMB kapanış 5.9507 TL/USD kuru 2020 yıl sonunda 8.068 TL/USD ile kapadığı düşünüldüğünde 2020 yılında banka 629,6 milyon USD Net Kar yaptı. USB bazlı Net Kar kaybı % 4,07 oldu.
Bilanço büyümeye devam etti
2019 yıl sonunu 387,5 milyar TL Toplam Varlıklar ile kapatan banka % 18,6 artış ile 2020’yi kapatarak 459,7 milyar TL ile kapadı. Toplam Varlıkların içinde yer alan Finansal Varlıklar ise 106 milyar TL’den 99 milyar TL’ye düştü. Toplam Varlıkların içinde Kredilerin payı %63,5 oldu.
Kredilerde büyüme stratejisi izledi
Çoğu bankada olduğu gibi AKTİF RASYO formül etkisi YKB’de de 2020 yılında kredilerde büyüme etkisi yaptı. 2019 sonundaki 240 milyar TL olan Kredi hacmi % 21,5 büyüme ile 2020 sonunda 291,2 milyar TL düzeyine ulaştı. Aynı dönemde TL Nakdi Krediler % 23,8 büyürken, YP Nakdi Krediler % 18,8 büyüdü. Kredilerdeki bu büyümeye karşılık Beklenen Zarar Karşılıkları da 17,3 milyar TL’den 23,9 milyar TL’ye çıktı. Banka 19 milyar TL’lık kredisini de yapılandırarak öteleme yaptı.90-180 gün gecikmedeki kredileri için de 1 milyar TL karşılık ayırmış durumda. Bankanın kredi takip oranı % 6,4 düzeyinde. Banka yeni stratejisinde Perakende müşteri segmentine yöneldi. Zira 2019 yılında Kurumsal ve Ticari Firmaların Krediler içindeki payı % 58 iken 2020 yılında % 52’ye düşmüş durumda. Perakende müşterilerin payı da % 42’den 6 puan artarak % 48’e yükseldi. Banka Nakdi Kredilerin % 33’lük kısmı ilk 100 müşteride yer alırken; Gayri Nakdi Kredilerin % 45’lik kısmı ilk 100 müşteride yer alıyor. Bankanın Gayri Nakdi Kredileri de 90 milyar TL’den 101 milyar TL’ye yükseldi.
Mevduat arttı
2019 sonunu 222,7 milyar TL Mevduat ile kapatan banla 2020 yıl sonunu %14 büyüme ile 254,3 milyar TL ile kapadı. Mevduat içinde 2019’da % 18’lik paya sahip olan vadesiz mevduat 2020 yılında ikiye katlanarak % 36 olmuş durumda. Bunda bankanın piyasada olması firmaların ve esnafın nakit akışını Üye İşyeri – POS ve Kredi Kartı portföyü ile alması ve çekli müşterilere tekrar yönelerek nakit akışlarının ağırlıklı bankadan geçme stratejisinin etkisi oldu. Yeni strateji sayesinde %62’lik paya sahip olan vadesizdeki Perakende firmaların oranı % 67’lik düzeye çıkmış durumda. Bankanın Ana Sermaye Rasyosu % 13,6 düzeyinde bulunuyor.
Faiz gelirleri arttı, Net Ücret ve Komisyon gelirini korudu
2019 yılını 14,7 milyar TL Net Faiz Geliri ile kapatan banka 2020 yılında % 14,9’luk büyüme ile 16,9 milyar TL’ye taşırken; 5,2 milyar TL olan Net Ücret ve Komisyon gelirini 2020 yılında da aynı düzeyde korudu. Banka Komisyon Gelirlerinin % 36,7’lik kısmını Kredilendirme ile ilgili elde ederken, %39,9’luk kısmını ödeme sistemlerinden elde etti. Komisyonlarda Sigorta İşlemlerinin payı ise % 13,8’e yükselmiş durumda.
Ticari İşlemlerdeki Zararı kara çevirmeyi başardı
2019 yılını 1,8 milyar TL Ticari Zarar ile kapatan banka 2020 yılında bu zararı telafi ederek 256 milyon TL Net Karlılığa taşıdı. Bunda Türev İşlemlerdeki 905 milyon TL zararın 1,7 milyon TL karlılığa taşınmasının olumlu etkisi oldu.
Karlılığı en fazla yükselten banka oldu
2020 yıl sonu mali verilerini açıklayan çoğu banka Brüt Kar artışını Net Karlılığa taşıyamazken YKB Net karlılıkta %41,1’lik en yüksek artış oranını yakalarken aynı zamanda USD olarak hesaplandığında da Net Kar artışı sağlayabilen tek banka oldu. YKB 2019 yıl sonundaki 19,6 milyar TL’lık Brüt Karlılığını % 22,6 artırarak 2020 sonunda 24 milyar TL’ye yükseltirken; 3,6 milyar TL’lık Net Karlılığını da % 41,1 artırarak 5 milyar 79 milyon TL’ye yükseltti.
Üst Yönetim gider artışı enflasyonun altında kaldı
Çoğu banka üst yönetim ödemelerine enflasyonun 2-3 katı artış yaparken YKB’de artış oranı sadece % 2,4’de kaldı. 2019 yılında banka üst yönetimine 76,5 milyon TL öderken 2020 yılında bu tutar 78,3 milyon TL düzeyinde kaldı. Aynı dönemde bankanın Personel Gideri ise 3,1 milyar TL’den 3,6 milyar TL’ye yükselerek % 13,56 oldu.
11 Şube kapatıp 594 personel azalttı
2019 sonunu yurt içinde 845 şube ile kapatan banka 2020 sonunda şube sayısını 11 azaltarak 834’e düşürürken; aynı dönemlerde 16.631 olan personel sayısını da 594 azaltarak 16.037’ye düşürdü.
DenizBank, Dünya Çiftçiler Günü’nü Tarıma Özel Kampanyalarla Kutluyor
Tarımın finansmanı ve çiftçinin üretiminin devamlılığı için çalışan DenizBank, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü, Üretici Kart ile yapılan alışverişlerde nakit avans fırsatı ve toplamda altı aya varan vade avantajı gibi çiftçinin hayatını kolaylaştıran kampanyalarla kutluyor.
DenizBank,tarımın finansmanı için geliştirilmiş yenilikçi ürünü Üretici Kart ile MobilDeniz üzerinden 1 ay faizsiz 25.000 TL nakit avans imkânının yanı sıra, anlaşmalı iş yerlerinden yapılan alışverişlerde Mayıs sonuna kadar geçerli 5 aya varan vade avantajı sunuyor. Ayrıca çiftçiler, MobilDeniz uygulaması aracılığıyla banka şubesine gitmeden, doğrudan bayiden 4 milyon TL’ye kadar traktör kredisi başvurusunda bulunabiliyor.
“Çiftçilerimiz ülkemizin geleceğidir”
DenizBank KOBİ Bankacılığı, Tarım Bankacılığı ve Kamu Finansmanı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Engin Eskiduman, konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “DenizBank olarak çiftçilerimizin ülkemiz ve geleceğimiz için taşıdığı değeri biliyor; üretim güçlerini desteklemeyi öncelikli görevimiz kabul ediyoruz. Bu özel günde de, tüm şubelerimizde onlarla bir araya geliyor, ziraat odalarımızla etkinlikler düzenleyerek Dünya Çiftçiler Günü’nü coşkuyla kutluyoruz. Bugün itibarıyla 300 tarım şubemizde, çoğunluğu ziraat mühendisi ve çiftçi ailelerinin çocuklarından oluşan 1500 kişilik ekibimizle sahadayız; tüm ihtiyaçlarında üreticilerimizin yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de, ülkemizin her köşesinde, özellikle kırsal bölgelerde üretimin sürekliliğini sağlamak amacıyla gerekli finansal desteği sağlamak üzere kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. Emekleriyle tarımı ayakta tutan tüm çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü içtenlikle kutluyor, verdikleri emek için teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.
Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır. Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.
Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?
Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.
Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.
Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.
Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.
Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü, nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.
Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.
Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.
Ve bunun en temel sebebi şudur:
Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.
• Türkiye hisse senetleri, İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından artan iç siyasi belirsizlik nedeniyle önemli bir oynaklık yaşamıştır.
• Ekonomik reformlara olan bağlılığa dair son güvenceler, uzun vadeli tezi desteklemektedir.
• HSBC, Türkiye’ye yönelik “ağırlığını artır” tavsiyesini koruyor ve altı “en iyi fikir” hisseyi vurgulamaktadır: Türk Hava Yolları, Akbank, BİM, Turkcell, Migros ve Torunlar.
• Yakın vadeli zorluklara rağmen, Türkiye hisse senetleri için temel uzun vadeli katalizörün, geleneksel ekonomik politikaya olan güçlü bağlılık olduğuna inanılmaktadır.
• Türkiye hisse senetleri için en büyük risk, döviz çıkışlarından kaynaklanan sürekli baskılardır.
• TCMB’nin temel öncelikleri, dolar talebini kontrol altına almak ve döviz istikrarını korumaktır.
• Yabancı yatırımcı pozisyonları yılbaşından bu yana artsa da, nispeten küçüktür ve bu da daha fazla çıkışın sınırlı olabileceğini göstermektedir.
• 14 Mart’a kadar, yılbaşından bugüne Türkiye hisse senetlerine 860 milyon USD giriş olmuştur, ancak 2024 boyunca 2,6 milyar USD çıkış yaşanmıştır.
• Türkiye’nin öz sermaye piyasasındaki yabancı sahipliği, 2020 öncesindeki %65 seviyesinden %37’ye düşmüştür.
• Türk bankaları, makroekonomik gelişmelerle yakından ilişkili oldukları ve yüksek yabancı pozisyonlarına sahip oldukları için, devam eden gelişmelerden en çok etkilenen sektör olarak görülmektedir.
• Bununla birlikte, bankaların yıl sonuna kadar faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle olumlu etkileneceği düşünülmektedir.
• Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır ve 2025’in başındaki veriler, kurumsal kazançlara önemli bir destek sağlayacak şekilde ekonominin dirençli olduğunu göstermektedir.
• Yüksek enflasyon ortamında, Türk tüketicileri fiyat konusunda daha hassas hale geldikçe, temel tüketim malları ve indirimli perakendeciler iyi performans göstermektedir.
• Türkiye’de havacılık sektörü, güçlü büyüme görünümüyle öne çıkmaktadır.
• Ülke, 2024’teki 62,3 milyon ziyaretçiye kıyasla bu yıl 65 milyon ziyaretçi ağırlamayı beklemektedir.
• Türkiye, Ukrayna, Gazze, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerdeki potansiyel yeniden yapılanma çabalarından faydalanabilecek stratejik bir konuma sahiptir.
• Savunma sektörü, AB’nin savunma bütçelerini artırma yönündeki önemli çabasından yararlanmaya hazırlanmaktadır. Aselsan tavsiye edilmektedir.
• Türk savunma ve havacılık ihracatı 2024’te %29 artarak 7,1 milyar USD’ye ulaşmıştır.