Connect with us

BANKA HABERLERİ

Yeşil dönüşüm, bankaların işini zorlaştıracak

Yayınlanma:

|

Dünyanın böyle olacağını düşünür müydünüz? Bundan çok değil, yirmi yıl önce iklim değişikliği birkaç çevre aktivistinin meselesiydi. Greenpeace gösteri yapar, güvenlik birimleri heyecanlanırdı. İklim değişikliği, artık, IMF’nin merkez bankalarının, uluslararası finans kurumlarının ve güvenlik birimlerinin temel gündemi. Nereden nereye?

Artık, iklim değişikliği kaynaklı finansal risklerin, finansal istikrarı nasıl olumsuz etkileyebileceği tartışılıyor. İklim değişikliği kaynaklı güvenlik risklerinin olası etkileri değerlendiriliyor. Hadise artık gündemin çevresinden merkezine gelip yerleşti dediğim bu işte. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, kısa vadede, merkez bankalarının blockchain teknolojisi ile türeteceği dijital parayla da tanışacağız. Bu bitcoin değil. O ayrı…

Çok geçmeyecek… Bahamalar ilk deneye başladı bile geçen yıl. Biz burada, her konuda olduğu gibi, merkez bankacılığı ve bankacılık konusunda da geçen yüzyıla takılmış duruyoruz ama dünya öyle değil.

Havada yeni bir Bretton Woods kokusu var

Geçen hafta IMF başkanı Kristalina Georgieva’yı Amerikan Council of Foreign Relations toplantısında dinlerken dikkatimi üç husus çekti. Georgieva’nın üniversite eğitimini Bulgaristan’da adını Karl Marx’tan alan bir üniversitede tamamlamış olmasından mı, yoksa zamandaki değişimden mi kaynaklanıyor tartışılabilir ama pek farklı bir IMF Başkanı var. Benim gördüğüm, yeşil gündemin merkeze gelmesi, yeşil-dijital dönüşüme dayalı bir yeni Bretton Woods ihtimalini güçlendiriyor doğrusu. Anlatmaya çalışayım.

Öncelikle konuşmasının içinde sürekli olarak, virüs döneminde işini kaybeden ve gelir akımları kesilenlere maliye politikası kanalıyla destek olunmasının önemini vurguladı IMF Başkanı. Bu çerçevede, Biden’ın mali destek paketlerini boyutu nedeniyle, “enflasyona yol açabileceği için” eleştirenlere, “bu tür tartışmaların daha erken olduğunu” açıklıkla ifade ederek cevap verdi. Malum, Amerika’nın ihtiyaç sahibi Amerikalılara dağıttığı destek tutarı Amerikan milli gelirinin yüzde 27’sine ulaştı. İhtiyaç sahibi Türklere sağlanan destek tutarının ise Türk milli gelirinin yüzde 1,5’i bile değil. IMF, genişletici para politikası yanında, hedefe odaklı maliye politikasına desteğini sürdürdü. Para politikası yaraları sarmaya yetmez dedi, bir nevi.

İkincisi, virüs sonrası dönemde, yeşil-dijital toparlanmanın küresel öneminin altını kalın kalın çizdi Georgieva. İklim değişikliği tehdidini vurguladı. Yeni teknolojilerin mevcut sektörleri hızla dönüştürmesinin hem büyüme hem de istihdam için olası faydalarına değindi. Bu arada, virüs dönemi ile birlikte artan dijitalleşmenin, virüs sonrasında ortadan kalkmasını beklememek gerektiğini de vurguladı.

Üçüncüsü ise, merkez bankaları ve bankaların yeşil-dijital dönüşümdeki rolüne ilişkindi. En büyük vurgunun merkez bankası dijital parası üzerine olduğunun altını çizeyim. Merak edenler bankanın Bahar Toplantıları için hazırladığı notlara bir göz atabilir doğrusu.

Doğrusu ya, ben bir Bretton Woods kokusu aldım havada. Malum, 1944’te Bretton Woods’ta toplanan “Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı”nda biçimlenen anlaşma, bugüne kadar işleyen “kurala dayalı uluslararası sistem”in temeliydi. O bitti. Şimdi yenisi lazım.

Georgieva, iki Roosevelt alıntısı yaptı, konuşmasının başında ve sonunda. Her iki alıntıda zamanın Amerikan Başkanı Roosevelt’in 1945’te Bretton Woods Anlaşmasını Kongreye sunarken yaptığı konuşmasından alınmaydı. Zamanlama manidar geldi doğrusu.

Nisan ayının 22’sinde Başkan Biden’ın yüksek düzeyli iklim değişikliği zirvesi, yeni bir Bretton Woods sürecinin başlangıç noktası olabilir mi? Neden olmasın? Hazırlıklı olmakta fayda var.

Siz hiç bankamatiklere nasıl para yüklendiğini izlediniz mi?

Şimdi geleyim şu dijital para işine. Dediğim gibi, bu bitcoin değil. Bitcoin, yatırımcıların güven duydukları için satın aldıkları bir yatırım aracı. Blockchain teknolojisi ile el değiştiriyor. Merkez bankalarının aynı blockchain teknolojisi ile üreteceği dijital para, bildiğimiz paranın elektronik versiyonu aslında. Peki, ama neden?

Kâğıda basılmış para kullanmanın lojistik maliyetini hiç düşündünüz mü? Şimdi hemen, “işim yok, tabii” diye sinirlenmeyin. Bir tasavvur etmeye çalışın. Kâğıt parayı bütün bankamatiklere, ülke sathına dağıtacaksınız, mesela. Hiç bankamatiklere para eklenmesine şahit oldunuz mu? Zırhlı bir araç bankamatiğe yaklaşıyor. Araçta hep bir şoför, parayı ekleyecek gişe görevlisi ile bir veya birkaç güvenlik görevlisi oluyor. Güvenlik görevlisi tertibat alıyor, parayı ekleyecek gişe görevlisi işe başlıyor. Şoför arabada bekliyor. Farklı versiyonları olabilir, ama böyle işte.

Şimdi bu operasyonun ülkenin her tarafında, bütün bankamatiklerde aynı anda gerçekleştiğini bir gözünüzün önüne getirin. İşte lojistik maliyet dediğim bu.

Hadi yeşil dönüşümü unutalım, normal şartlarda bir bankanın ödeme hizmetleri için neden komisyon alması gerektiğinin nedeni belli değil mi? Ya müşterilerinize verdiğiniz hizmetler için artan oranda bir komisyon alacaksınız ya da şube ve bankamatik sayısını azaltarak müşteriye cebinden para çıkarmasına yol açmadan bir tür arama maliyeti yaratacaksınız. Her durumda, bir intibak gerektiği açık.

Otoyol gişelerinde başlangıçta bir gişe görevlisi vardı. Şimdi artık iyice azaldı. Yakında hiç olmayacak. Peki, aynı durumun para söz konusu olduğunda olabilmesi için ne lazım? Dijital para. Artık banka hesabından çekip harcadığınız parayı, akıllı telefonunuzdaki dijital cüzdandan kullanacaksınız. Kâğıt para çalınabilir, dijital para takip edilebilir olacak.

Bunun gerektirdiği büyük dönüşümü, ek maliyetleri ve maliyet tasarrufunu düşünebiliyor musunuz? Şimdi mesela Türk bankalarının durumuna bir bakın. Bankalarımızın kar/öz kaynak oranı nominal olarak baktığınızda yüzde 9’lara doğru gerilemiş bulunuyor artık. Nedeni açık değil mi? Banka, bilançosunun aktifinde ekonomi canlansın diye aktif rasyosu zoruyla kendisine dağıttırılan düşük getirili kredi portföyünü taşıyor. Hâlbuki bilançonun pasifi yüksek ve sürekli artan bir maliyetle fonlanıyor. Bir süre önce, “Bankanın sahibi elindeki parayı yandaki bankaya mevduat diye yatırsa daha çok getiri elde eder.” dediğim buydu işte. Hayaldi, gerçek oldu. Sonuç: Banka sermayeleri artık durduğu yerde eriyor. Bu ne demek? Türkiye’de yeşil-dijital dönüşüme intibak daha kolay değil, daha zor olacak demek bir taraftan. Öte taraftan ise, lojistik maliyetleri azaltmaya en çok bizim ihtiyacımız var.

Kömüre dayalı termik santral kredisi faizi daha yüksek, güneş enerjisi paneli kredisi faizi ise düşük olur

Şimdi isterseniz, bankamatik operasyonuna daha geniş bir açıdan bakalım. Böyle bir lojistik operasyonun bankanın karbon ayak izi üzerine olası etkisini de düşünün derim aynı zamanda. Bundan böyle, bu husus önemli olacak. Portföyün bir bölümünün faiz oranı, diğer bölümüne oranla daha düşük olacak. Nasıl?

Malum bu aralar, karbon ayak izi daha küçük olan ve portföyünde karbon ayak izi küçük işletmeleri destekleyen bankaların merkez bankası fonlama maliyetlerinin daha düşük olması gerektiği tartışılıyor ciddi ciddi. Paris Anlaşması ile kurulan, 39 ülke merkez bankasının katıldığı “Finansal Sistemi Yeşillendirme Ağı”nın 24 Mart’ta açıkladığı rapor bu yönde doğrusu. Bu arada, TCMB yok bu 39 banka arasında.

Bu ne demek? Kömüre dayalı termik santral ile elektrik üretmek üzere bir proje hazırlar ve finanse etmek isterseniz, banka size daha yüksek bir faiz oranından kredi teklif edecek. Neden? Termik santral yatırımı ülkenin karbon ayak izini büyüterek, ihracat potansiyelini olumsuz etkileyeceği ve daha baştan bir nevi “batak” yatırım olarak kabul edileceği için elbette. Banka projeye bakacak, “bunun normal ömrünü tamamlamasına kamu otoritesi asla izin veremez.” diyecek haklı olarak. Nedir? İklim kaynaklı riskler işte.

İsveç Merkez Bankası, 2021’de virüs kaynaklı parasal gevşeme çerçevesinde satın alacağı senetlerin karbon ayak izi küçük şirketlere ait olmasını tercih ettiğini açıkladı. Ne demek? Karbon ayak izi büyük olanı kamu politikası olarak uygun bulmuyoruz demek için elbette. İklim değişikliği metrikleri ile kredi dağıtmak diye anılacak bir yeni döneme giriyoruz. Dış finansman ararken bankalarımız bir de bunu düşünmek zorunda kalacaklar bundan böyle sanırım. Adapte olamayan daha da riskli olacak.

Zaten CDS risk primimiz evvelki hafta, “her an her şey olabilir” bir gece yarısı operasyonu ile yüzde 50 artarak 450’yi aşmıştı. Şimdi daha da artabilecek, iklim değişikliği metrikleri devreye girince, iklim riskleri nedeniyle. Söylemiş olayım.

Bahama doları, geçen yıl dijitalleşip Sand dolar oldu

Demem o ki, yeşil dönüşüm süreci, herkes gibi bankaları da merkez bankalarını da içerecek. Yeni teknolojiler, tüm sektörleri dönüştürecek derken finansal sistemin bunun dışında kalmasını beklememek gerekiyor. Eskiden yeşil dönüşüm denince, aklımıza bir tek elektrifikasyon gelirdi. “Şimdi nasıl elektrik üretilecek?” diye daha çok enerji geçişi düşünülürdü. Çok değil, üç yıl önce. Şimdi artık ekonominin bütünüyle yeşil-dijital dönüşümü söz konusu.

Dünya Bankası, EBRD, diğer uluslararası finans kurumları, bu çerçevede, karbon ayak izini küçültene, küçültmek için çaba harcayana destek verecek yakın gelecekte. Tam da bu nedenle, zaten, Paris İklim Anlaşması’nı imzalamak, Türkiye’nin yeşil-dijital dönüşüm için finansman imkanlarını daraltır diye düşünmek külliyen yanlış. Tam tersine, yeni Bretton Woods sisteminin temeli, Paris İklim anlaşması olacak. Dünya Bankası ve EBRD için, ülkelerin kendi tercihlerine göre açıkladıkları karbon emisyonu azaltma niyet beyanı belgeleri (INDC-intended nationally determined contributions) belirleyici olacak. “Şimdi bu proje, o niyet beyanına uygun mu, değil mi?” diye bakacaklar. Peki, INDC yoksa? Olmaması zaten mümkün olmayacak yeni düzende.

Bu arada, Merkez bankası dijital parası konusunda ilk deney zaten geçen yıl Bahamalar Merkez Bankası tarafından başlatıldı demiştim. Bahamalar yaklaşık 700 adadan oluşan bir devlet. Orada kâğıt parayı adadan adaya dağıtmak gerekiyor, lojistik problem daha farklı. Ama internet kullanımı yüzde 90 seviyesinde.

Şimdi artık kâğıt para Bahama dolarının yanında dijital Sand dolar var bir de. Bu arada, bu yıl, Mastercard’ın Bahama Merkez Bankası dijital parasına dayalı ilk kartını çıkardığını da söylemek lazım sanırım. Merkez bankası dijital parası kullanımı Fintek çözümleri ile çeşitlenip yaygınlaşacak dedikleri bu olsa gerek.

 Türkiye’nin artık bu geçen yüzyıldan kalma gündemi bırakıp, bugünün risklerine odaklanması gerekiyor. Geçen yüzyılın, ne olduğunu ancak sayıları giderek azalan ihtiyarların bildiği, gündemi içinizi sıkmadı mı artık? Yetti, yahu!

Güven SAK – Dünya

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geleneksel çağrı merkezleri; uzun bekleme süreleri, karmaşık IVR menüleri ve tükenmiş müşteri temsilcileriyle karakterizedir. Müşteri temsilcileri genellikle katı senaryolara ve konuşma metinlerine bağlı kalarak iletişim kurar. Müşterilerin iletişim geçmişini yeterince değerlendirerek konuşmayı farklılaştırma imkânı yok denecek kadar azdır. Aynı problemi defalarca anlatmak zorunda kalan müşteriler ise bu durumdan oldukça yorulur. Bu gerginlik hem temsilcilere hem de müşterilere yansır.

Ancak son yıllarda gelişen yapay zekâ teknolojileriyle birlikte, çağrı merkezi deneyimi köklü biçimde değişiyor. Artık müşteriler aradıkları anda, IVR ile boğuşmadan, tüm iletişim geçmişlerini bilen, onları tanıyan bir yapay zeka müşteri temsilcisine bağlanabilecek. Kişisel bir dille karşılanıp, daha hızlı çözümler elde edebilecek.

Anında Yanıt: “Aradığınızda Karşınızda Bir Temsilci Var”

Klasik bir çağrı merkezinde kapasite kısıtları ve vardiyalar sebebiyle çağrıların cevapsız kalması sık rastlanan bir durumdur. Profit.co tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, müşteri temsilcisine bağlanmak için iki dakikadan fazla bekleyen müşterilerin yüzde 60’ı çağrıyı sonlandırıyor. Bir müşterinin iletişim merkezini aradığında çağrısının yanıtsız kalması sadece anlık operasyonel gecikme değildir, “önemsizim” algısı yaratır ve bu his, gelecekteki tüm temas noktalarını olumsuz etkileyerek müşteride uzun vadeli bir sadakat riski yaratıyor. Bu da sosyal medyada olumsuz yorumlar, şikâyet artışı ve marka algısında kalıcı zedelenme anlamına geliyor.

Zendesk’in 2023 tarihli Müşteri Deneyimi Raporu’na göre, müşterilerin yüzde 76’sı yalnızca bir kötü deneyim sonrasında bile markadan tamamen vazgeçebileceğini belirtiyor.

Yapay zekâ destekli temsilciler, bulut işlemcilerle desteklendikleri için arama geldiği anda devreye girebiliyorlar. İşlemci gücü dışında bir kapasite kısıtları yok. Böylece müşteri hatta hiç beklemeden, IVR’dan geçmeden, doğrudan yapay zeka müşteri temsilciyle görüşmeye başlayabiliyor. Bu iletişim merkezinin ulaşılabilirliğini maksimuma çıkarıyor ve çok önemli bir sadakat problemini çözüyor.

Ayrıca klasik çağrı merkezlerinde müşteriler her aradıklarında farklı temsilciye bağlanıp konuyu baştan anlatmak zorunda kalıyor. Invoca tarafından yayınlanan bir anket sonucuna göre, müşterilerin yüzde 53’ü bu durumu oldukça sinir bozucu buluyor. Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri ise CRM ile entegre çalışarak müşterinin geçmişini hatırlıyor, sorunların tekrar anlatılmasına gerek kalmadan bağlama uygun şekilde yanıt verebiliyor. Konuşmanın her anında, daha önce yaşananları dikkate alabiliyor.

Gerçek Kişiselleştirme: “Şivesini, Tonunu, Kelimesini Seçiyor” McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre, müşterilerin yüzde 71’i markalardan kişiselleştirilmiş hizmet bekliyor. HubSpot verilerine göre, yapay zekâ kullanan temsilciler yüzde 64 oranında daha fazla kişiselleştirme sağlayabiliyor.

Yakın bir gelecekte, yapay zekâ temsilciler, müşterinin geçmiş verilerini analiz ederek onun tercih ettiği kelimeler, tonlama ve hatta bölgesel şiveyle konuşabilecek. NLP (Doğal Dil İşleme) teknolojisi sayesinde konuşma tarzını anlık değiştirebilen bu sistemler, her müşteriye farklı bir deneyim yaşatacaklar.

Yapay zeka müşteri temsilcileri gerektiğinde sohbeti yumuşatıp, tonu ayarlayacak, konuşma devam ettikçe müşteriyi daha da tanıyarak süreç boyunca kişiselleştirilmeyi artırabilecekler. Yapay zeka müşteri temsilcileri konuşma devam ettikçe müşteriyi ses biyometrilerinden ve konuşmasından, cümle yapısından tanıyarak bazı güvenlik seviyelerini otomatik geçecek. Şüpheli durumlarda veya gerginliklerde insanı ne zaman devreye alması gerektiğinin ayrımını yapabilecek.

Bu gelişme için tüm teknolojiler hazır. Müşteri temsilcisinin şivesini düzenleyen programlar hayatımıza girdi bile. Sesten ve kullanılan kelimelerden duygu analizi yapıp konuşma kalitesini değerlendiren yapay zeka sistemleri var. Konuşma devam ettikçe müşteriyi sesinden ve konuşmasından tanıyan dolandırıcılık önleme programları birçok finans kuruluşunda kullanılıyor. Önümüzdeki dönemde bu teknolojileri yapay zeka asistan platformlarında birleştiren bir çok şirket göreceğiz.

Global örnekler giderek artıyor. Reuters’in haberine göre NatWest, OpenAI destekli Cora ve AskArchie sistemleriyle müşteri memnuniyetini yüzde 150 oranında artırdı. Commonwealth Bank, Microsoft ile birlikte geliştirdiği sistemle günde 50 binden fazla canlı sohbet isteğine yanıt veriyor. JPMorgan ise 2024 yıllık raporunda, yapay zekâ sayesinde işlem maliyetlerini yüzde 30 düşürdüğünü, müşteri bağlılığını ise yüzde 25 artırdığını belirtiyor.

Türkiye’de örnekler var. Fintechtime Haziran 2025 sayısında Aktifbank’ın yapay zeka ve veri analitiğini odağa taşıdığı aktarılıyor. Yapay zekâ müşteri temsilcileri üzerine araştırma geliştirme yapıldığını belirtiyor. Bu sayede müşterilere daha hızlı ve güvenli hizmet sunulacağı, dolandırıcılık analizlerinin güçleneceği vurgulanıyor. Vodafone Türkiye web sitesinde, müşteri hizmetlerinde yapay zekâ müşteri temsilcileri ve sesli chatbot’lar kullandığını ilan ediyor. Müşterilerle yüzde 80 oranında “botlarla” iyileştirilmiş deneyim sunulduğunu, yapay zekâ sistemlerinin iletişimleri takip ettiğini ve duygu analiziyle öfke ya da sorunlu geri dönüşleri tespit ederek gerçek personele yönlendirdiği anlatılıyor.

Sonuç :

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, yalnızca çağrı merkezlerinde bir verimlilik aracı değil, aynı zamanda markaların müşterileriyle kurduğu ilişki biçimini temelden dönüştüren bir paradigma değişimini temsil ediyor. Bu yeni nesil temsilciler, anında yanıt verebilen, kişisel bağ kurabilen ve güvenli iletişimi otomatikleştiren özellikleriyle müşteri deneyimini hem hız hem de kalite açısından yeniden tanımlıyor.

Bu dönüşüm; yalnızca çağrı merkezi operasyonlarını değil, aynı zamanda marka sadakatini, itibar yönetimini ve rekabet avantajını da doğrudan etkiliyor. Artık müşteriler, bir kurumla kurdukları ilişkinin sadece fonksiyonel değil, aynı zamanda duygusal ve kişisel olmasını bekliyor. Yapay zekâ, bu beklentilere ölçeklenebilir, sürekli ve tutarlı bir şekilde yanıt verme imkânı sağlıyor.

Finans, telekomünikasyon, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok sektörde, yapay zekâ temelli müşteri hizmetleri sistemleri yaygınlaşıyor. Bu modeller, yapay zekânın işlem gücünü ve tutarlılığını insan temasının empatik doğasıyla birleştirerek, her müşteri temasını değerli bir deneyime dönüştürüyor.

Yakın gelecekte, bu teknolojilerin daha da entegre olduğu, müşteriyle anlık olarak duygusal bağ kurabilen ve sürekli öğrenerek gelişen yapay zekâ sistemlerinin yaygınlaştığını göreceğiz. Bu sadece müşteri hizmetleri değil, tüm müşteri yolculuğu için bir dönüşüm anlamına geliyor.

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, kurumların geleceğe hazır olmasında kritik bir rol üstleniyor. Geçmişi bilen, anı anlayan ve geleceği öngörebilen temsilcilerle müşteri deneyimi artık bir maliyet kalemi değil, stratejik bir rekabet avantajı haline geliyor.

HBR-Dr. Erkut BALOĞLU

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapı Kredi emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon sunuyor

Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı Serkan Ülgen, “Emeklilerimizi kaliteli hizmet anlayışımız ile buluşturmak için promosyon kampanyamızı 27 bin liraya varan nakit promosyon ve ek ödüllerle zenginleştirdik” dedi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapı Kredi, emekli maaşlarının yatırılması için Yapı Kredi’yi tercih eden emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon imkanı tanıyor.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, 14 Haziran 2025’den sonra emekli aylığını, Yapı Kredi’den alma taahhüdü veren emekliler 15 bin liraya varan nakit promosyon kazanıyor.

Emekliler, 2 fatura ödeme talimatı vermeleri durumunda 5 bin lira, ilk kez kredi kartı alan veya mevcut kartları ile yapacakları bin lira ve üzeri harcamaya 5 bin lira ve ilk kez Yapı Kredi Mobil uygulamasına giriş yapmaları durumunda ise 2 bin liraya varan ödül kazanma fırsatı elde ediyor.

Böylece emekliler Yapı Kredi’den toplamda 27 bin liraya varan nakit promosyon avantajı yakalıyor.

Yapı Kredi müşterisi emekliler şubeyi ziyaret etmeden, diledikleri yerden Yapı Kredi Mobil, Bireysel İnternet Şubesi veya Müşteri İletişim Merkezi aracılığıyla emekli maaşlarını kolayca Yapı Kredi’ye taşıyabiliyor ve promosyon taahhüdü verebiliyor.

Yapı Kredi müşterisi olmayan emekliler ise e-Devlet üzerinden maaşlarını Yapı Kredi’ye taşıyabiliyor.

– ‘En iyi çözümleri sunmak için çalışmaya devam edeceğiz’

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı Serkan Ülgen, Yapı Kredi olarak attıkları her adımda emeklilerin yanında olmaya devam ettiklerini belirtti.

Ülgen, müşterilerine pürüzsüz bir deneyim sunduklarını ve ayrıcalıklı hizmetleri ile emeklilerin bir adım önde olmasını sağladıklarını aktardı.

Emeklileri kaliteli hizmet anlayışları ile buluşturmak için promosyon kampanyalarını 27 bin liraya varan nakit promosyon ve ek ödüllerle zenginleştirdiklerine değinen Ülgen, ‘Müşteri odaklı yaklaşımımızla, emeklilerimizi ayrıcalıklı hizmetlerimizle desteklemeye ve onların finansal ihtiyaçlarına yönelik en iyi çözümleri sunmak için çalışmaya devam edeceğiz.’ ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.