EKONOMİ
AVRUPA’DA YAĞ VE YEM KRİZİ BÜYÜYOR
Avrupa Birliği ayda yaklaşık 435 bin ton rafine ayçiçeği yağı tüketiyor. Bu ihtiyacını özellikle Güney ve Orta Avrupa’daki yerli ayçiçeği tohumu üretiminden ve Ukrayna’dan ithal ettiği ham ayçiçeği yağından karşılıyor.

Yayınlanma:
3 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Avrupa’daki yağ sanayicileri ellerinde sadece 4-6 hafta yetecek kadar ayçiçeği yağı stoku kaldığını ve acil önlemler alınması gerektiğini duyurdu. Avrupa Yem Üreticileri Federasyonu ise yemde büyük bir krizle karşı karşıya olduklarını açıkladı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş Avrupa’da özellikle 4 temel üründe krize neden oldu. Tahıl, bitkisel yağ, yem hammaddeleri ve gübre hammaddelerinin çok önemli tedarikçisi olan Rusya ve Ukrayna’nın savaşması bu iki ülkeden bu ürünlerin ve hammaddelerin tedarik edilmesinde sorun yaşanmasına neden oluyor.
Avrupa Birliği’nin yağ, yem, hububat alanında faaliyet gösteren 3 önemli örgütü ortak açıklama yaparak özellikle yağ ve yem sektöründe yaşanan krize dikkat çekti. Bitkisel Yağ ve Küspe Sanayicileri Birliği (FEDIOL), Avrupa Karma Yem Üreticileri Federasyonu (FEFAC), Avrupa Tarımsal Emtialar, Yem ve Yem Maddeleri Ticareti Birliği (COCERAL) yaptıkları ortak açıklamada hem yemde hem de gıdada ciddi kıtlıklar yaşanacağına dikkat çekti.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sert bir dille eleştirildiği açıklamada özetle şu bilgilere yer verildi: “Ülkede insani trajedi yaşanırken ve Rusya Federasyonu nedensiz bir şekilde egemen bir devleti işgal etmeye devam ederken, COCERAL, FEDIOL ve FEFAC derin üzüntülerini Ukrayna halkıyla paylaşıyor. Sektörümüzdeki şirketler, sahadaki çalışanlarının güvenliğini sağlamak için adımlar atıyor ve ellerinden geldiğince yardım etmeye çalışıyor. Ayrıca, Ukrayna’nın AB’ye tarımsal hammadde ve ürün tedarikinin öneminin ve bu ülkeden ithalat yapamamamızın hem yem hem de gıda endüstrileri için ciddi kıtlıklar yaratacağının bilincinde olarak sözleşmelerini yerine getirmeye devam etmeleri gerekiyor.”
Ukrayna’dan AB’ye ithalat durdu, 4-6 hafta yetecek yağ kaldı
Karadeniz Bölgesi’nin dünya pazarı için önemli bir tahıl ve yağlı tohum ürünleri arzını temsil ettiğine dikkat çekilen açıklamada: “Özellikle Ukrayna, dünyaya yaklaşık 60 milyon ton tahıl ihraç ediyor. Mevcut pazarlama yılında Ukrayna’nın yaklaşık 33 milyon ton mısır ve 24 milyon ton buğday ihraç etmesi bekleniyordu. Avrupa için mısır, yıllık ortalama 11 milyon ton ile Ukrayna’dan ithal edilen ana ürünü ve aynı zamanda yaklaşık 2 milyon ton ile ayçiçeği yağı gibi diğer emtiaları temsil ediyor. COCERAL, FEDIOL ve FEFAC, Ukrayna’dan Avrupa’ya gelen gemiler için acil pratik sorunları ele almayı, gıda ve yem tedarik zincirleri için potansiyel olumsuz etkileri öngörmeyi ve kayıplarını azaltmaya yardımcı olacak acil durum planlarının oluşturulmasına yönelik acil ihtiyacı vurgulamayı gerekli görüyor.” denildi.
AB, ayçiçeği yağ ihtiyacının yüzde 35-45’ini Ukrayna’dan sağlıyor
Avrupa Birliği Bitkisel Yağ ve Protein Küspesi Endüstrisi Birliği (FEDIOL) 4 Mart’ta yaptığı açıklamada Ukrayna’daki savaş durumunun, Avrupa’nın ayçiçeği tohumu yağı tedariki üzerinde önemli sonuçlar doğuracağını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Ayda yaklaşık 200 bin tonluk ayçiçeği yağ arzının Avrupa limanlarına sevk edilmesi durduruldu. Yıla bağlı olarak, Avrupa Birliği bitkisel yağ rafinerileri AB’de tüketilen ayçiçeği yağının yüzde 35 ila yüzde 45’ini Ukrayna’dan temin etmektedir. Ayçiçeği tohumu yağının en büyük ihracatçısı olan Ukrayna, dünya pazarındaki diğer oyuncular tedariklerinde benzer bir eksiklikle karşı karşıya kaldıklarından, bu hacimlerin kısa sürede değiştirilmesi zor ve imkansız olabilir. Hızlı bir değerlendirme, ayçiçeği yağı mevcudiyetindeki önemli azalmanın hızla hissedileceğini gösterdi. AB’deki mevcut stokların 4 ila 6 hafta süreceği tahmin edilmektedir. Bu sürenin ötesinde, ham ayçiçeği tohumu yağı ve sınırlı alternatiflerin bulunmamasının Avrupa pazarında rafine/şişelenmiş ayçiçeği yağı açığına yol açması ve bunun tüketici düzeyinde hissedilmesi muhtemeldir.”
Alternatif yağlar çözüm sağlamıyor
Gıda sektörü için bu olumsuz etkilerin azaltılması için çaba gösterilmesi gerektiği belirtilen açıklamada, Avrupa Birliği Bitkisel Yağ ve Protein Küspesi Endüstrisi Birliği üyesi şirketlerin biyodizel için ayrılan sınırlı miktarda ayçiçeği tohumu yağını gıda sektörüne yönlendirdikleri ifade edildi. Açıklamada alternatif yağlarla ilgili şu değerlendirmeye yer verildi: “Ayçiçeği tohumu yağındaki bu krize acil bir çözüm yok ve ticaretin devam edip etmeyeceği ve nasıl devam edeceği açıkça belli değil. Pazara bağlı olarak, kolza yağı, soya fasulyesi yağı ve tropikal yağlar gibi alternatif bitkisel yağlar bir dereceye kadar devreye girebilir.”
FEDİOL verilerine göre, Avrupa Birliği ayda yaklaşık 435 bin ton rafine ayçiçeği yağı tüketiyor. Bu ihtiyacını özellikle Güney ve Orta Avrupa’daki yerli ayçiçeği tohumu üretiminden ve Ukrayna’dan ithal ettiği ham ayçiçeği yağından karşılıyor.
AB, hammadde ithalatında GDO’da esnekliği tartışıyor
Avrupa Yem Üreticileri Federasyonu (FEFAC) Ukrayna’nın işgalinin Avrupa yem tedarik zincirine olumsuz etkilerinin hafifletilmesi, sorunların çözümü için Avrupa Tarımsal Emtialar, Yem ve Yem Maddeleri Ticareti Birliği(COCERAL) ile birlikte Avrupa Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü (DG AGRI) yetkilileri ile 25 Şubat’ta görüştü.
Yapılan toplantı sonrasında sektör temsilcilerine gönderilen raporda şu değerlendirmelere yer verildi:
“Avrupa Tarımsal Emtialar, Yem ve Yem Maddeleri Ticareti Birliği COCERAL tarafından, Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika destinasyonlarına Ukrayna’dan 15-16 milyon ton mısır, 7 milyon ton buğday ve yüksek miktarda ayçiçeği yağı ile Rusya’dan 7 milyon ton buğday ithalatına ihtiyaç duyulduğu; COCERAL’in Ukrayna üyelerinin tüm Karadeniz ve Mariupol limanlarının kapalı durumda olduğunun teyit edildiği; Ukrayna limanından ayrılırken 2 gemiye saldırılmış olması nedeniyle liman otoritelerinin gerekli olan bitki sağlığı sertifikalarını imzalamadığı bildirilmiştir. Limanlardaki blokajların haftalar veya aylarca sürebileceğinin tahmin edildiği, Rusya’dan yükleme yapılmasının da uygulanan finansal yaptırımların sebep olacağı aksamalar nedeniyle daha zor olacağı, Ukrayna ve Rusya kaynaklı tedarikin AB kaynaklarıyla ikame edilemeyeceği bildirilmiş, bu nedenle istisnai savaş koşulları dikkate alınarak AB’ye hammadde ithalatında uygulanan GDO ve bitki sağlığı kurallarında esneklik sağlanması talep edilmiştir.”
Bazı ülkelerin sadece 20 günlük yem stoku var
Raporda, FEFAC tarafından; yem sanayi çalışma stoklarının mısır açısından Güney Avrupa’da en düşük düzeyde olduğu, bazı ülkelerin maksimum 20 günlük stok bulundurduğu, bu durumun kuraklıktan dolayı daha da şiddetlendiği ifade ediliyor. Raporda; “Ukrayna’dan gelen ayçiçek küspesinin sadece diğer kaynaklardan sağlanabilecek kolza ve soya küspeleri ile ikame edilebileceği, ancak Kuzey ve Güney Amerika gibi yerlerden bu ürünlerin alınması durumunda teslimatın 40 günü bulacağı ve Karadeniz ülkelerine kıyasla teslimat süreleri arasında büyük fark olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca FEFAC, Rusya’nın AB kaba yem üretimi için gübre ihtiyacının yanı sıra magnezyum oksit, kaya fosfatı, üre açısından da önemli bir tedarikçi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, olarak AB’de onaylı olmayan çeşitler açısından ABD’den ve maksimum pestisit kalıntı limitleri açısından da Arjantin’den mısır ithalinin bir sorun yaratıp yaratmayacağı konusuna bir açıklık getirilmesi DG AGRI’den talep edilmiştir. DG AGRI yetkilisi, mevcut Ukrayna’daki lojistik sorununun farkında olduklarını; kısa, orta ve uzun vadede ve hatta yeni sezonda Ukrayna’da ekim yapılamayabileceğini ve bu eksiklerin ikame edilmesi gerektiğini bildiklerini ifade etmiştir. FEFAC ve COCERAL’in savaştan kaynaklı aksaklıkların üstesinden gelinebilmesi için başka kaynaklardan hammadde ithalatı konusuna esneklik ve açıklık getirilmesine yönelik talebini, sadece AB için değil aynı zamanda kuraklıktan muzdarip olan Kuzey Afrika ülkeleri açısından da yem ve gıda güvencesi tehditlerini dikkate alarak değerlendirmek üzere kaydetmiştir.” denildi.
Acil Durum Planı hazırlanacak
Avrupa Birliği’nde gıda ve yem konusundaki 3 önemli örgüt FEFAC, COCERAL ve FEDIOL, Avrupa Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü’ne piyasa etki değerlendirmesi raporu sunarak, özellikle mısır tedarikinde sorun yaşanması ihtimaline öncelik verilerek, AB’de gıda ve yem güvencesinin sağlanması konusunda bir acil durum planı hazırlanması amacıyla Konsey toplantısı yapılmasını talep etti. Söz konusu raporda şu önlemlere yer verildi:
1- Ukrayna-Rusya krizinden dolayı sektörlerin hammadde tedariki konusunda sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu, özellikle buğday gibi temel ürünlerin önemli olduğu fakir ülkeler için bu savaşın daha sert etkileri olacağından endişelendiklerini ve zaten kuraklıktan dolayı mağdur olan bu bölgelerde insanlık felaketi yaşanmaması için bu ülkelere AB’nin bu ürünleri ihraç etmesi gerektiği,
2- Karadeniz bölgesinin hububatlar ve yağlı tohumlar açısından önemli bir tedarikçi olduğu, sadece Ukrayna’nın 60 milyon ton hububatı dünyaya ihraç ettiği, önümüzdeki sezon da Ukrayna’nın 33 milyon ton mısır ve 24 milyon ton buğday ihraç etmesinin beklendiğini,
3- Avrupa’nın Ukrayna’dan en önemli ithalatının mısır olduğunu ve 11 milyon ton olması beklenen ithalatın 21 Şubat itibariyle sadece 5,5 milyon gerçekleştiğini; aradaki farkın giderilmesi için alternatif ülkeler olarak Arjantin, Brezilya ve ABD’nin düşünülebileceği fakat AB yem ve gıda mevzuatının bu ülkelerden ithalatı sınırlandırdığı,
4- Mevcut durumda en acil ihtiyaçların, yüklenen gemilere izin verilerek AB’ye ürün sevkiyatının yapılması ve ihtiyaç halinde alternatif tedarik kaynaklarının bulunması olacağı,
5- Ukrayna limanlarının yıkımı /kapanması nedeniyle yerel otoritelerin gemilerin yola çıkabilmesi için gerekli dokümanları sağlayamadığı ve bunun sonucunda bazı gemi sahiplerinin AB’de yüklerini indirme garantisi olmadığı için yükleme yapmayı reddetiği; bu nedenle Konseyin menşei ülkeden istenilen dokümanlardan feragat etmesi talep edilmiş, sağlık kontrollerinin AB üye devletlerine varışta yapılabileceği bildirilmiştir.
6- Ukrayna’ya girmeye çalışan gemi veya trenlerin dönüşte AB ülkelerine yüklerini indirme garantisinin verilmesi de acil olarak alınması gereken tedbirlerden birisidir ve bu anlamda gümrük formalitelerinde de esneklik sağlanacağının garanti edilmesi gerektiğine raporda yer verilmiştir.
Orta vadede karşılaşılacak zorluklar
– Önümüzdeki birkaç hafta içinde tarımsal hammadde ve bileşen tedarikinin aksamasından kaçınılması gerekmektedir. Pek çok AB ülkesinde karma yem üreticileri ve kırıcıların 4-6 haftalık stokları bulunmaktadır. Özellikle bitkisel yağ üreticileri Ukrayna’dan gelen ayçiçeği yağına bağımlı çalışmakta ve kısa zaman içerisinde alternatif kaynaklardan tedarik konusunda kritik bir durumla karşılaşacaklardır.
– Yem ve gıda sektörü için Arjantin, Brezilya ve ABD’den tedarik konusunda belirtildiği üzere GDO ve kalıntılar konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Ayrıca Arjantin kuraklık sıkıntısı yaşamaktadır; ABD’de ise biyoetanol üretiminde tahıl kullanımının giderek artması fiyatları kaçınılması gereken seviyelere yükseltmektedir ve elbette teslimat süresi Ukrayna’ya kıyasla çok uzun olacaktır.
– Kanada, Sırbistan, Güney Afrika gibi ülkeler sadece marjinal miktarlarda ihracat yapmaktalar ve bu nedenle uygun bir alternatif gibi görünmemektedir.
– Bunlar çözümü olmayan sorunlardır ve Ukrayna kaynağının kaybı işletmecilere yüksek lojistik maliyeti getirecektir.
– Ayrıca hammadde temininde ciddi sıkıntılar olması ya da AB piyasalarında aşırı yüksek fiyatların oluşması durumunda gümrük vergilerinin de kaldırılması gerekmektedir.
Türkiye, Rusya’dan ham yağ ve yem gemilerinin yola çıkmasını bekliyor
Rusya – Ukrayna savaşından en fazla etkilenen ülkelerden birisi Türkiye. Tarım ürünleri ithalatında ilk sırada Rusya, ikinci sırada Ukrayna’nın yer aldığı Türkiye, özellikle ham ayçiçeği yağı ithalatındaki sorun nedeniyle yağ krizi ile karşı karşıya kaldı.
Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamada ise yeterli yağ bulunduğu ve telaşa gerek olmadığı ifade edildi.
Rusya ve Ukrayna’dan Türkiye’ye ham ayçiçeği yağı taşıyacak 22 gemi Rusya’nın kontrolündeki Azak Denizi’nde bekletiliyor. Rusya’nın 10 Mart’a kadar bu gemilere izin vermesi bekleniyor.
Sanayiciler, Azak Denizi’nden gelecek ham yağ gemilerini beklerken Resmi Gazete’nin 4 mart 2022 tarihli sayısında yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 30 Haziran 2022 tarihine kadar ayçiçeği yağının ikamesi olabilecek, kanola, aspir, mısır, soya ve palm yağında gümrük vergisi sıfırlandı.
Yağ sanayicileri, Güney Amerika’dan Brezilya ve Arjantin’den ayçiçeği yağı ithalatının mümkün olmadığını o ülkelerde de yeterli yağ olmadığını belirtirken, bu ülkelerden alınacak soya, mısır yağının Türkiye’ye getirilmesinin uzun süre alacağını, raflara en erken 100 günde çıkabileceğini ifade ediyor. Bu nedenle Rusya ile sorunların çözülerek ham yağ gemilerine izin verilmesi bekleniyor.
Savaş yem fiyatlarını uçurdu
Rusya-Ukrayna Savaşı Türkiye’nin yem hammaddeleri ithalatını da olumsuz etkiliyor. Ham ayçiçeği yağında olduğu gibi Rusya’dan kepek taşıyan gemilere de izin verilmiyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa Ticaret Borsası Başkanı Özer Matlı, Rusya’dan gelecek kepeğin savaş nedeniyle bekletildiğini belirterek şu bilgileri verdi: “ Rusya’dan yılda 1,5 milyon ton buğday kepeği alıyoruz. Kepeğin iki tedarikçisi Rusya ve Ukrayna savaş öncesi kepeğin tonu 190 dolardı. Bu gün 300 doların üzerinde ve getiremiyoruz. Azak Denizi’nde bekleyen 5 gemimiz var. Bunları getirmemiz lazım yoksa yem sektörünün 1 aylık stoku var. Yapılması gereken kısa vadede Rusya ile bu sorunun çözülerek gemilerin getirilmesi. İkinci adım ise mutlaka üretimi artıracak bir planlamanın yapılmasıdır. Yem sorunu çözülmezse süt üreten, besicilik yapan, kanatlı sektörü büyük sıkıntı yaşar.”
Yemde zamlar kaçınılmaz
Savaş nedeniyle buğday, arpa, mısır, soya, buğday kepeği, küspe ve diğer yem hammaddelerinde ciddi oranda fiyat artışına neden olurken, yemde 4 günde torba başına 50 lira zam geldi. Besiciler, süt hayvancılığı, yumurta ve beyaz et üreticileri artan yem fiyatlarının ürünlere yansıyacağını dile getiriyor.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş yaptığı açıklamada yem hammaddeleri ve tahılların ithalatı konusunda Rusya ve Ukrayna’ya bağımlılığın üst seviyede olduğunu belirterek: “Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi Türkiye’de ayçiçeği, buğday ve arpa ürünlerine ulaşımda sıkıntı yaratabilecektir. Savaşın devam etmesi durumunda tahıl fiyatları başta olmak üzere gıda fiyatlarındaki artış da devam edecektir.” dedi.
Ali Ekber Yıldırım – Tarım Dünyası
İlginizi Çekebilir
EKONOMİ
Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:
2 gün önce|
02/07/2025Yazan:
Erol Taşdelen
İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.
Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?
“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.
“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?
Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.
Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.
Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar
1. Performansın Göz Ardı Edilmesi
Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.
2. Vasatlık Teşviki
Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.
3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski
Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.
4. Adalet Algısının Bozulması
Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.
Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler
-
Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.
-
Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.
-
Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.
Pozitif Yanı Var mı?
Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.
Alternatif Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret
Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.
Eşitlik mi, Adalet mi?
“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.
Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.
Erol TAŞDELEN-Ekonomist www.bankavitrini.com
BANKA HABERLERİ
Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:
4 gün önce|
30/06/2025Yazan:
Onur Çelik
Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.
Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..
Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.
Onur ÇELİK-CFO/YMM
EKONOMİ
Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:
5 gün önce|
29/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı “The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.
Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü
Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.
Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması
Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.
Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik
Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.
Teknoloji Tarafsız Değildir
Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.
Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?
Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?
Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.
Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?
“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:
“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”
Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (853)
- BANKA ANALİZLERİ (141)
- BANKA HABERLERİ (3.154)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (456)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.857)
- GÜNCEL (3.279)
- GÜNDEM (3.216)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (134)
- ŞİRKETLER (2.271)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (480)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.077)
- Ali Coşkun (28)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (27)
- Dr. Abbas Karakaya (66)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (576)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (64)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (42)
- Onur ÇELİK (37)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (9)
- Süleyman Çembertaş (17)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Yes, Chef!” ile Yönetmek: Bir Diziden Alınan Liderlik Dersleri

Tribünler TCMB’yi çağırıyor: Enflasyonda kırılmamın ilk işaretleri…

SURİYELİLER DÖNMÜYOR ÇÜNKÜ…

AKBANK’TA ŞOK AYRILIK, ING’YE GEÇİYOR

Türkiye ile Çin Arasında Yeni Dönem: ICBC Turkey, Resmi RMB Takas Bankası Oldu

Faizde geri sayım: Rezervler güçleniyor, TL ilgisi artarken gözler TÜFE’de

Hazır Beton Sektöründe Sarsıntı: Teknik Beton Konkordato İlan Etti

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Firmanızı Kurtaracak Bilmeniz Gereken 10 Finansal Formül

Bentonit Ocaklarının Görünmeyen Yüzü: Çevre ve Halk Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Enflasyon Kaygısına Göre Gelir Gruplarının Harcama Davranışları

AKBANK 3,4 milyar TL Takipteki Alacaklarını sattı

Emre ALKİN: Program çalışıyor mu? Faiz düşecek mi?
- Bakan Şimşek: “Enflasyondaki düşüş devam edecek” 03/07/2025
- Son dakika: Süper Loto çekilişi sonuçları belli oldu! 3 Temmuz 2025 Perşembe akşamı Süper Loto bilet sonucu sorgulama ekranı! 03/07/2025
- En düşük emekli aylığı 16 bin 881 TL oldu! Güler: Aylıklara yüzde 16,67 enflasyon farkı eklendi 03/07/2025
- SON DAKİKA | Komisyon'da kabul edildi! En düşük emekli maaşı 16 bin 881 TL’ye yükseldi 03/07/2025
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 03/07/2025
- Bakanlık il il açıkladı... Sıcaklıklar önümüzdeki hafta daha da artacak! 03/07/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI: Temmuz'da Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 03/07/2025
- Trump, Putin ile Ukrayna konusunda "hiç bir ilerleme kaydedemediğini" söyledi 04/07/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 4 Temmuz 2025 04/07/2025
- Trump: Putin ile ilerleme kaydedemedik 03/07/2025
- SPK'dan Galatasaray ve iki şirkete bedelli sermaye artışı onayı 03/07/2025
- TCMB Başkanı Karahan'a uluslararası görev 03/07/2025
- IMF'den ABD'de vergi indirimi uyarısı 03/07/2025
- Trump'ın ekonomik programı için kritik gelişme 03/07/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı