Connect with us

EKONOMİ

Aktif Günden : Haftaya nasıl başlayacağız!

Yayınlanma:

|

Yurt içinde dış ticaret ve imalat sanayi PMI verileri ön plana çıktı. Şubat ayında yüksek enerji fiyatlarının da etkisiyle 2021 yılının Şubat ayında göre %135.5 artışla 7.88 milyar dolar dış ticaret açığı verildi. Ocak-Şubat döneminde geçen yıl 6.4 milyar dolar açık verilirken bu yıl 18.2 milyar dolar açık verildi. İhracatın ithalatı karşılama oranı da aynı dönemde %82.8’den %67.4’e geriledi. Enerji ve altın hariç dış ticaret dengesinde de zayıflama görülüyor. Şubat ayı için yıllık bazda bakıldığında enerji ve altın hariç ithalat %26.8 artarken ihracat %25.5 arttı. İmalat sanayi PMI verisi de Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle 10 ay sonra ilk kez eşik değer olan 50’nin altında kaydedildi. 50.4’ten 49.4’e gerileyen veride hem dış talepteki düşüş hem de enflasyonist baskılar hissedildi. Yeni siparişlerde yavaşlama eğilimi 6 aya ulaştı.

Küresel tarafta en önemli veri olarak ABD istihdam verisi takip edilirken hafta içinde Avrupa’nın öncü enflasyon verileri de ön plana çıktı. Almanya’da Mart ayında yıllık enflasyon %5.1 seviyesinden %7.3 seviyesine yükseldi. ABD’de PCE verisi yıllık bazda beklentilerle paralel olarak %6.4 arttı. ABD’de Mart ayında tarım dışı istihdam beklentilerin bir miktar altında da olsa 341 bin kişi arttı. Böylece pandemide 2.2 milyon kişi olarak kaydedilen işgücü kaybının 20.4 milyonu telafi edildi. İşsizlik oranı %3.7 seviyesine gerilerken saatlik ortalama kazançlar yıllık %5.6 oranında artış kaydetti.
Aktif Bank
Döviz Kurları:

Gelişen ekonomi para birimleri için bir hafta daha pozitif geçerken Ruble %23’ün üzerinde kazanç ile pozitif ayrıştı. Böylece ruble 24 Şubat’taki çatışmanın başladığı seviyesine geri dönmüş oldu. 23 Şubat tarihinden itibaren bakıldığında TL %6 ile en fazla değer kaybeden para birimi oldu. Bölgesel risklerden kaynaklı olarak Forint ve Ziloti negatif ayrışan diğer para birimleri oldular. TL tarafında Mart ayının ortasından beri süren 1 aylık zımni oynaklıkta gerileme geçtiğimiz hafta da devam etti.

Küresel tarafta hafta boyunca zayıf dolar izlenirken haftanın son işlem gününde dolar endeksinde yeniden toparlanma görüldü. Buna karşın Euro haftayı pozitif tarafta geçirdi. Euro tarafında Rusya-Ukrayna bazlı haber akışları fiyatlamalar üzerinde etkili olurken Rusya’nın doğalgaz alımı için Ruble ile ödeme koşulu sunması para birimine satış getirdi. Sterlinde görülen gerileme ise BOE’nin yıl içinde OIS piyasasının ima ettiği kadar faiz artırımına gitmeyeceği beklentileri ile yapılan pozisyonlanmadan kaynaklanıyor. Japon yeni gevşek para politikası ile zayıflamayı sürdürürken haftanın ilk işlem gününde USD/JPY paritesinde 125 seviyesinin üzeri test edildi. Japon yeninde son 1 aylık kayıp %7’ye yakın seyrediyor.
Aktif Bank
Faiz Enstrümanları:

Hafta içinde TL tahvil faizleri yükseliş kaydederken 10 yıllık tahvil faizi %28 seviyesinin üzerine çıktı. 2 yıllık tahvil faizinde de hafta içinde yükseliş kaydedildi ve orada da faiz %26.5 oldu. Uzun vadeli faizlerde görülen yükseliş enflasyon beklentilerindeki bozulmayı yansıtıyor. TL OIS piyasasında tüm tenorlarda haftalık bazda yükseliş gözlenirken 1 yıllık tenordaki yükseliş 460 baz puanı buldu ve faiz %25 seviyesinin üzerine çıktı. Enflasyon dinamiklerinde hem yayılım hem de trend olarak negatif yönlü risklerin arttığını gözlemliyoruz. Bu da önümüzdeki dönem faizlerin yukarı yönde baskı altında kalabileceğine işaret ediyor.

Avrupa tarafında 10 yıllık tahvil getirileri bir hafta daha artış kaydetti. Yüksek öncü enflasyon verileri ECB’den son çeyrekte bir faiz artışı gelebileceği beklentilerini de destekliyor. Almanya 10 yıllık tahvil faizi %0.55 olurken Euro bölgesinde 10 yıllık tahvil faizlerinde en düşük ülke İsviçre (+%0.54) en yükseği ise Yunanistan (+%2.63) oldu. ABD’de 3 yıllık faizler 250 baz puanın üzerine yükselirken 10 yıllık 240 baz puan seviyesinde fiyatlanıyor.
Aktif Bank
Hisse Senetleri:

BİST100 endeksi haftayı aralıksız değer kazancı ile geçirirken küresel risk iştahındaki pozitiflikten de fayda sağladı. %3.5 değer kazancı ile 2200 seviyesinin üzerinde kalıcılık görüldü. USD cinsinden bakıldığında da 10 Mart’tan bu yana yükseliş seyri sürüyor. USD cinsi endeks 50 ve 100 günlük hareketli ortalamalarını kırdı. 200 günlük hareketli ortalamanın da geçilmesi yukarı yönlü hareketi destekleyecektir. 25 Mart ile biten haftada yabancıların net tahvil çıkışı sürerken hisse senedinde 17 milyon dolarlık giriş görüldü.

Küresel tarafta endekslerde pozitif bir hava hakim oldu. Euro Stoxx 50 endeksi %1.5 artış kaydederken S&P 500 endeksi de haftayı hafif artıda geçirdi. Asya’da Hang Seng endeksi %3’e yakın değer kazanırken Nikkei endeksi haftayı kayıpla geçirdi. VIX endeksi gerilemeye devam ederken hafta içinde 2021 yılı ortalamasını test etti. Hem Ruble’nin hem de VIX endeksinin savaş öncesi döneme dönmüş olması piyasadaki risk iştahının oldukça fazla olduğuna işaret ediyor.
Aktif Bank
Emtia:

Küresel risk iştahındaki artış ve emtia fiyatlarındaki yüksek seyir ile yılı pozitif geçiren değerli metal grubu geçtiğimiz hafta kazançlarını bir miktar geri verdi. Gümüş %3’lük değer kaybıyla negatif ayrışırken altında da %1’den fazla değer kaybı görüldü. Buna karşın altın hafta içinde Rusya’nın Ruble cinsi ödeme yapılmazsa doğalgaz kontratlarını iptal edeceğini söylemesi ile 1950 dolar seviyesini test etti. ABD’nin stratejik rezervlerinden piyasadaki petrol artıracak olması petrol fiyatlarını aşağı yönlü baskıladı. Ham petrol varili 100 dolar seviyesine gerilerken hem Brent hem de WTI tipi petrol 5 ve 20 günlük hareketli ortalamalarının altına gerilediler. Bu durum en azından cari momentumun kırıldığına işaret ediyor.
Aktif Bank
Takip Edilecek Veriler

Yeni çeyreğin ilk haftasında yurt içinde enflasyon verisi ön plana çıkıyor. Bizim beklentimiz de piyasa ile uyumlu olarak Mart ayında tüketici fiyatlarının bir önceki aya göre %6.05 artması yönünde bulunuyor. Bu durumda yıllık enflasyon da %62 seviyesine ulaşacak. Küresel tarafta ise veri yoğunluğu hafif seyredecek. FOMC tutanakları FED faiz artırım patikası için önemli olacaktır. Piyasa beklentileri sonraki toplantıda 50 baz puanlık bir faiz artışı gelebileceğine işaret ediyor. Ayrıca haftaya Rusya’nın enflasyon verisi takip edilecek.
Aktif Bank
Aktif Bank Araştırma

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.