Connect with us

Dr. Abbas Karakaya

Abbas Karayaka Pazar Yazıları: YOLLAR, OTOBÜSLER, OTOBÜS TERMİNALLERİ AH!

Yayınlanma:

|

Yolda arabayla giderken (Indianapolis otobüs terminaline) geçtiğimiz düzayak evlerin güzelliğini- çocuk kitaplarından, çizgi filmlerinden tanıdığımız pastadan yapılmış hissi veren- dev ağaçları, yolların ve çevrenin düzeni ve temizliğini konuşurken vardığımız yapının hemen girişinde başlayarak her şey ters yüz oluyor.

Şehirlerarası otobüs terminalleri” :

Amerika’da yoksulluğun en fazla hissedildiği mekânlardan biri. Binanın dışında, duvar diplerinde yüzünü duvara dönmüş uyuyanlar da var, duvara yaslanmış güneşlenip şakalaşan insanlar da var. Kıyafetlerinden gidecekleri başka yeri olmayan insanlar oldukları anlaşılıyor. Amerika’da otobüs terminalleri öteki Amerika’nın cisimleştiği, yoksulluğun insanın gözüne sokulduğu yerler.

İçerisi bir depo hissi veriyor, izbe, donuk bir yer. Zamanın dışına düşmüş gibi. Büyük havaalanlarının ışığa, gösterişe, renge, mutlu, enerjik, koşan, gülen insan fotoğraflarıyla dolu reklam panolarıyla tezat teşkil eden bir yer. Binanın çelik bir iskeleti var. Duvarlar, Türkiye’de kasap dükkânlarından görmeye alıştığımız fayanslarla kaplı. Aydınlatması beyaz floresan ışığı. Her şey minimum, yoksulluk maksimum. Otobüsünü bekleyen insanların çoğu zenci (African American). Türkiye’deki gibi birbiriyle rekabet eden onlarca otobüs şirketi yok. Buradaki tek otobüs şirketinin adı Greyhound. Adını ve logosunu bir köpek cinsinden almış, Türkçede tazı dediğimiz köpek. Amerikalıların araba sevdaları, karayollarının genişliği, kalitesi herkesin malumudur. Ama otobüsler ve otobüs terminalleri yoksullara, göçmenlere, daha çok da Zencilerin yoksullarına bırakılmış.

Türkiye’deki gibi gelişmiş bir otobüs taşımacılığı yok. Terminalde iki tane danışma masası var. Biri otobüsler için öbürü tren için. Bir büfe, aynaları sökülmüş bir tuvalet ve otobüs saatini bekleme alanı. Biletlerde size koltuk numarası verilmiyor. Otobüsünüz hareket saatine yakın kuyruğa geçiyorsunuz. Önce kuyruğa geçenin otobüste istediği koltuğa oturma şansı daha fazla. Türkiye’de olduğu gibi ‘bayan yanı’ diye bir kavram yok. Kir göstermesin diye olsa gerek otobüs koltuklarının rengi siyah. Greyhound firmasının renkleri de siyah, mavi galiba. Arkasında tuvaleti de olan otobüslerin koltukları rahat. Boş bulduğun yere oturuyorsun. Türkiye’de olduğu gibi muavin falan da yok. Bütün işi şoför yapıyor. Elindeki listeden isimleri kontrol ederek yolcuları otobüse o alıyor. Otobüsler tek kapılı. Bavullarını yolcular kendisi yerleştiriyor. Bizdeki gibi mola, mola yeri de yok. En ucuz, en minimumlarla insan nakliyatı!

Amerika’da araba sürmenin teşvik edildiği, kolay, zevkli hale getirilmek için çalışıldığı da bilinen bir şeydir. Karayollarının genişliğini Hollywood filmlerinden öğrenmişizdir.  Yollarının, asfaltının, işçiliğinin kalitesini de değineyim. Geçenlerde, yaşadığımız yere bir buçuk saat mesafede bir milli parka (Spring Mill State Park), pikniğe gittik. Yol kaymak gibi. Dökülen asfalt öyle güzel dökülmüş ki bir milim bile seviye farkı yok, yolda yama yok, varsa da seviye farkı yok, ustaca bir yol işçiliği var. Araba yolda kayıyor gibi. Ayrıca, yol boyunca bir sürü trafik işareti ve levhası var. Amerika trafik uyarı işaret ve bilgi levhalarının en çok olduğu ülke olabilir. Bu durum sadece şehirlerarası trafik için geçerli değil. Şehir içi trafiği de aynı şekilde. Her caddede, sokakta yapabileceğiniz hız sınırı sık aralıklarla gösteriliyor, hatırlatılıyor. Orada dur, burada kalk, dikkat et okul civarından geçiyorsun… Sonuç olarak, dökülen asfalt ve işçiliğinin kalitesi, işaret ve uyarıların sıklığı sanki insana her şeyin A’dan Z’ye her şeyin kontrol altına alınmış olduğu izlenimi veriyor. Yani her şey o kadar düzgün ki en ufak bir hata yaparsam, mesela, kırmızı ışıkta geçersem, hız sınırını aşarsam hemen ensemde polis belirecek gibi bir duyguyla araba sürüyorsunuz.

Abbas Karakaya – 9 Ekim 2022, İstanbul-Çekmeköy

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ İÇİN KİTAPLAR-3

Yayınlanma:

|

Cemal Süreya’nın Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi adlı bir çocuk kitabı var. 1980’lerde Çocukça adlı dergide yayımlanmış 12 yazının bir araya getirilmiş hali. Necati Güngör’ün Süreya ile yaptığı bir söyleşiyle günlüklerinden çocuk edebiyatına değindiği bölümleri de içeren kitabı resimleyen Mustafa Delioğlu.  Çocukça dergisindeki yazılarda ‘‘yedi sekiz yaş grubunu’’ hedeflediğini ve bu yaştaki çocukların ‘‘öğrenci olmayan yanlarına’’ seslendiğini belirtiyor günlüklerinde.

Kitaptaki 12 yazı birbirinden bağımsız. Süreya’nın şairliğiyle genel kültürünü birleştirdiği ama bir şairin elinden çıktığı çok belli olan metinler. Yedi sekiz yaş olmasa da ilkokulu bitirmiş çocukların ve de yetişkinlerin zevk alacağı, çocukların gözünden başarıyla kotarılmış uzun olmayan parçalar.

On iki yazının birincisinde Gözlüklü adında hayali bir kahraman nasıl yazacağı konusunda Süreya’ya öğütlerde bulunur. ‘Gözlüklü’ Süreya’ya çocukların her şeyi anlayacağını, her şeyden söz edebileceğini söyler önce. Ancak bilgiçlik taslama diye uyarırken ‘‘serüvenlerden, düşlerden de söz etmesini’’ salık verir. Süreya’ya bilgi de verebileceğini söyleyen ‘Gözlüklü’ nihai amacının ‘’çocuklarda okuma tadı yaratmak’’ olduğunu da ekler. Gülmek adlı sekizinci yazıda ‘Gözlüklü’ tekrar söz alır ve Süreya’ya ‘’küçük şeyleri işle, küçük şeyler önemlidir ama hepsi de gerçeğe dayanmalıdır’’ öğüdünde bulunur. Hemen devamında, ‘‘Sözgelimi, Atatürk’ün kuru fasulyeyi çok sevdiğini biliyor muydun?’’ diye öğüdünü örnekler.

Şair Süreya’nın aslında kendi kendine verdiği bu öğütleri yazılarında etkileyici bir biçimde pratiğe döktüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. On iki yazı içinde benim içimi en çok ısıtan Renkler Ölmüyordu, Issız Ada ve Yılbaşı Gecesinde İller adlı parçalar. YGİ adlı son yazıda 1984’in son gecesi illerin bazılarında neler olduğuna kısa kısa değinir Süreya. Erzurum’daki şakacı bir otobüsle yazı şöyle biter:

İşte daha birçok şey oldu.

Erzurum kar altındaydı.

Bir kadın üşüyordu.

Bir otobüs bir yokuşu tırmanırken birdenbire durdu. ‘‘Buraya kadar arkadaşlar!’ diye bağırdı yolculara. ‘‘Ben geri dönüyorum.’’

Döndü. Hızla aşağı doğru ilerlemeye başladı. Yolcular önce şaşırmış, sonra da korkmuşlardı. Hepsi buz kesilmişti sanki. Ama biraz sonra otobüs yeniden göründü. Bu kez çok neşeliydi! ‘‘Şaka!’’ dedi, ‘’şaka yaptım yahu! 1 Nisan şakası olur da 1 Ocak şakası olmaz mı?’’

**********

Evet, bu haftalık bu kadar. Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır. Sevgi ve umutlu bir hafta…

Dr. Abbas KARAKAYA

 

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

KÜÇÜKLERE/BÜYÜKLERE YAZ OKUMALARI-II

Yayınlanma:

|

Kitap okunan yerde sevgi ve umut vardır sloganımızı tekrarlayarak bu yazımıza başlayalım. Bu yazıda iki kitap var. Birincisi, Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık (Balaca Gara Balıg) adlı şaheseri. Sadece İran’da değil, dünyanın pek çok yerinde okunmuş ve çok sevilmiş bir kitaptır bu. Yaşadığı derede sıkılan, derenin sonunu merak eden Küçük Kara Balık annesinin ve çevresindeki büyüklerin tüm itirazlarına rağmen evinden, yani deresinden ayrılır ve dünyanın geri kalanının (ırmak, göl, deniz) keşfine çıkar. Engellerle, tehlikelerle karşılaşsa da yolundan vazgeçmez. Gördükleri, yaşadıkları mücadele etmenin, dayanışmanın, yeni şeyler öğrenmenin, zorluklarla karşılaşıp kendi gücü ve sınırlarını keşfetmenin mutluluğunu yaşatır Küçük Kara Balığa. Küçük Kara Balığın hayatı, yolculuğu onu tanıyana balıklara arasında dilden dile anlatılan bir efsaneye dönüşür. Öykünün sonunda ihtiyar bir balık KKB’ın hayatını ‘on iki bin torununa’ anlatır. Ve dinleyici yavru balıklardan birinin düşüne ‘deniz’ girer. Adı Küçük Kırmızı Balık olan bu yavru balık ‘Sabaha kadar denizi düşündü durdu’. Hikayemiz bu tümceyle biter.

İkinci kitabımız da bir evden ayrılış, kendini bulma hikayesi. Rusya’nın tanınmış çocuk kitapları yazarı Eduard N. Uspenski’nin Fedor Amca adlı kitabı. Fedor Amca öykünün ana kahramanı olan altı yaşında bir çocuk. Ailesi, çok sevdiği, konuşan kedisinin evde yaşamasına izin vermeyince evden ayrılır, bir köyde yaşamaya başlar. Köyde daha başka hayvan arkadaşları da olur. Doğayı, hayvanları, insanları birinci elden tanımak zorunda kalır. Gülmece türünde usta işi bir kitap. Küçük Kara Balık’a göre Fedor Amca’nın evden ayrılış sebepleri farklı olsa da iki karakter de aklına koydukları şeyi itirazlara rağmen gerçekleştirirler. Fedor Amca köyde yaşarken anne ve babasını mektupsuz bırakmaz. Ancak gelip eve götürmelerini önlemek için yaşadığı köyün adını, adresini bildirmez. Kitabı aslından çeviren Faruk ünlütürk’ün çevirisi de çok güzel. G. Kalinovski’nin sevimli, sade çizimleri de kitabın lezzetini artırıyor.

Karşı çıkmayı ve kararlı olmayı didaktizme düşmeden anlatan bu iki ölümsüz, güzel kitap kalbinizde ve zihninizde iz bırakacak. Okuması sizden.

Okumaya devam et

Dr. Abbas Karakaya

ÇOCUKLAR/BÜYÜKLER İÇİN YAZ OKUMALARI-1

Yayınlanma:

|

Kitap sevgi ve umut demektir. Kitap okunan yerde hala sevgi ve umut var demektir. Yedi yaş ve üzeri çocukların okuyabileceği birkaç kitap tavsiye edebilirim. İyi bir çocuk kitabını yetişkinlerin de zevkle okuyabileceğini düşündüğümden başlığı öyle attım. İlk kitabımız bir şiir kitabı olsun. Şiir öğretilen bir şeydir. Öbür sanatlar gibi doğuştan gelmez. Mesela, müzik, resim yeteneği gibi değildir.

Şiiri sevdirecek müthiş bir kitap size: Şiir Gemisi; Ayla Çınaroğlu.

Bu kitaba MUK ile geçen yaz başladık. Kitap elimizde yıprandı. Alıp okuduğunuzda çocuk ya da torunlarınızla aynı heyecanı duyacağınıza bahse girebilirim. Kitaptaki sade, yalın resimler de Ayla Hanım’a ait.

İşte oradan bir şiir:

YAZ GELDİ

Sonunda yaz geldi işte
Şimdi her yerde güneş var
Havada, toprakta, suda
Gözlerimde güneş var

Uzun yolların tozunda
Kırların kokusunda
Denizlerin tuzunda
Yosununda güneş var

Suların şıpırtısında
Arının vızıltısında
Otların hışırtısında
Soluğumda güneş var

Gölgeye serilen kilimde
Karpuz çekirdeğinde
Kirazda, dutta, incirde
Şimdi her şeyde güneş var.

Ayla Çınaroğlu; Şiir Gemisi: sayfa 60

Abbas Karakaya-Akademisyen, Şair

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.